Sel Yayıncılık “Geceyarısı Kitapları” dizisine dört yeni kitap ekledi. 25 yazarlı kolektif kitap “444” merak uyandırırken, Arthur Rimbaud’un devrim ateşi “Kâhinin Mektupları”, Georges Bataille’nin romanları “Madam Edwarda” ve “Ölü Adam” da raflarda yerini diğer kitaplar.
Home Archives for Eylül 2020
Sel Yayıncılık’tan Geceyarısı Kitapları yenileri
Sel Yayıncılık “Geceyarısı Kitapları” dizisine dört yeni kitap ekledi. 25 yazarlı kolektif kitap “444” merak uyandırırken, Arthur Rimbaud’un devrim ateşi “Kâhinin Mektupları”, Georges Bataille’nin romanları “Madam Edwarda” ve “Ölü Adam” da raflarda yerini diğer kitaplar.
Birinci Dünya Savaşı’nın cephe hattından dizeler : “Savaş Şiirleri” Türkçe’de ilk kez VBKY’de!
VakıfBank Kültür Yayınları’nın (VBKY) Türkçe’de ilk kez yayımladığı “Savaş Şiirleri”, İngiliz şair ve asker Wilfred Owen’ın Birinci Dünya Savaşı yıllarında cephe hattında kaleme aldığı şiirlerden oluşuyor. Türkçe çevirisi Tamer Gülbek’e ait kitapta savaşın tahribatı, fiziksel ve psikolojik izleri edebi bir dille dizelerde yer ediniyor.
Pokerin Hayat Oyununa, Sihrin Geleceğe Hükmettiği Bir Roman: Blöf!
April Yayınları soruyor: Kader mi, hile mi, sihir mi? O hep sevdiğimiz sihirbazlık maceralarına bir yenisini eklemek üzere “severek hazırladığımız, heyecan verici bir romanı okurlarla buluşturuyoruz: Michael Kardos imzalı Blöf!” diyor. April bu tür kitaplarda hep iyi seçimler yaptığına göre yine okumaya başlamamızla bitirmemiz bir olacak gibi. Merakla beklediğimi belirterek pası bültene atıyorum.
Grimm Masalları’na Shaun Tan yorumu : Şakıyan Kemikler
İki asrı aşkın süredir anlatılmasına rağmen hiç eskimeyen, sayısız uyarlamaya ilham verip değişik sanatsal formlarda tekrar vücut bulan Grimm Masalları; çok yönlü Avustralyalı sanatçı Shaun Tan'in ellerinde bu kez de ''masal heykel''lere dönüşüyor.
Kayıp dünyanın yeni bir tarihçesi : Dinozorların Yükselişi ve Çöküşü
Koç Üniversitesi Yayınları (KÜY) tarafından yayımlanan “Dinozorların Yükselişi ve Çöküşü” isimli kitap raflardaki yerini aldı. Tarih kategorisinde yayınlanan kitapta, Triyas’ın kısıtlı bir ekosisteminde yaşayan bir grup ufak, uysal yaratık nice felaketi atlatıp Jura’da tüm dünyaya dehşet saçan devasa dinozorlara dönüşüyor. Dünyaya geldiğinde güvercin boyutunu aşmayan bebekleri, erişkin çağında metrelerce uzunluğa, tonlarca ağırlığa ulaşıyor. Ne var ki dinozorların ayaklarının altındaki toprak ve başlarını uzattıkları gökyüzü de yerinde durmuyor, değişiyor.
Ve gün geliyor, devran dönüyor; çeşitliliği baş döndürücü, dehşeti sonsuz bu devlerin 150 milyon yıllık hâkimiyetine son verecek bir göktaşı, dünyanın tarihini baştan yazıyor. Yaşam, yeni bir mecraya giriyor. Dinozor çığlıklarının dindiği sessizliğin ardından, memeliler milyonlarca yıldır saklandıkları karanlıktan çıkıp serpiliyor ve işte içlerinden biri, Dinozorların Yükselişi ve Çöküşü’nü kaleme alıyor! Dinozorlardan geriyeyse, sadece, bu çöküşün yazarının penceresine konan kuşlar kalıyor.
Paleontolojinin genç yıldızı Steve Brusatte felaketler, yeniden doğuşlar ve amansız mücadelelerle dolu bu hikâyenin kadim kahramanlarının peşinde kah Polonya’nın göller bölgesinde, kah Arjantin’in dağlık kanyonlarında, kah Çin’de bir inşaat sahasında iz sürüyor. Brusatte gibi soğuğa, neme, toza, açlığa aldırmadan dünyanın dört köşesinde fosil peşine düşmüş bir avuç maceraperestin işbirliğiyle ortaya çıkan Dinozorların Yükselişi ve Çöküşü, bir yandan Afrika’yı Amerika’yla, T. rex’i martılarla buluşturuyor, bir yandan da bizi dönüp dolaşıp Brusatte’ın o kaçınılmaz sorusuyla karşı karşıya bırakıyor: Dinozorların bile başına geldiyse, bizim de başımıza gelebilir mi?
“Gezegenimizin tarihinin en beter günüydü. Akla hayale sığmayan birkaç saatlik şiddet, evrimin 150 milyon yıllık emeğini boşa çıkarıp yaşamı yeni bir mecraya soktu. T. rex bu olaya tanıklık etti.”
ABD’li paleontolog Steve Brusatte, dinozorların evrimi alanındaki çalışmalarına Edinburgh Üniversitesi’nde devam ediyor.
Dinozorların Yükselişi ve Çöküşü: Kayıp Dünyanın Yeni Bir Tarihçesi
Orijinal adı: The Rise and Fall of the Dinosaurs: A New History of a Lost Word
Yazar: Steve Brusatte
Çeviren: Mehmet Doğan
Yayın tarihi: Eylül 2020
Sayfa Sayısı: 272
Fiyat: 38 TL
Ángeles Doñate’nin sarsıcı romanı “Son Vagon” Kutu Yayınları’ndan raflarda...
Ángeles Doñate’nin İspanya'da çoksatan listelerine en üstten girmeyi başarmış, Meksika'da demiryolu işçilerinin ve göçebe ailelerin çocukları için terk edilmiş tren raylarında kurulan vagon okulları üzerinden eğitim sorununu ele alan çarpıcı romanı “Son Vagon” Kutu Yayınları etiketiyle raflarda. İspanyolca aslından çevrilen roman ayın konusuyla dikkat çeken kitaplarından.
"Tatlar, kokular, renkler, sesler… Hepsinin benim için uzak bir anlamı var. Karşılaştığım yüzlerde tanıdık izler arıyorum. Boğazımda biriken anıları kelimelere dökmeye çalışıyorum. Beni çevreleyen ve duyduğum her şey ceza gibi. Don Ernesto gülüyor. Geçeceğini söylüyor. Bunlar başlangıçta olur. Birlikte bu dönemin sonuna geldik, Malinalli Tenepatl Okulumuzun son dönemine."
Meksika Hükûmeti tarafından demiryolu işçilerinin, göçebe ailelerin ve ücra bölgelerdeki çocukların gidebilmesi için kurulan vagon okullar; modernleşmeye bir köstek olarak görülür ve bir anda siyasi çıkarların odağı hâline gelir. Bakanlıktan müfettişin önüne gelen vagon okulların kapatılma dosyası, müfettişin dosyalarının arasından düşen siyah beyaz bir fotoğrafla; çocukluğun, eğitimin, fakirliğin, ilk aşkların ve düşlerin yeniden yaşandığı ve sorgulandığı bir davaya dönüşür. Hugo Valenzuela; tahta banklar ve kara bir tahtadan oluşan vagon okulu sınıfında, hiçliğin ortasında mücadelesini hiç yitirmeyen ihtiyar öğretmen Don Ernesto ve öğrencilerinin geleceği hakkında en kritik kararı almaya hazırlanırken, kendi geçmişinin muhasebesini de yapacaktır.
Son Vagon; sadece Meksika’nın değil, dünyanın her yerindeki eğitim sorununu sırtlayan, siyasi göndermeleri ve incelikli kurgusuyla sarsıcı bir roman.
Son Vagon / Ángeles Doñate
Çeviren: Keziban Acarlar
Roman
Kutu Yayınları, Eylül 2020
Sayfa Sayısı: 232
Etiket Fiyatı: 30 TL
Hikmet Hükümenoğlu’ndan yeni roman: Atmaca
Hikmet Hükümenoğlu yeni romanı Atmaca'da, zor bir hayat geçiren Ömer'in lise yıllarından kırklı yaşlarına, 90'lardan bugüne uzanan öyküsüyle bir kuşağın hayal kırıklıkları, kararsızlıklar, yarım kalan aşklar, çaresizlik, öfke ve bekleyişle geçen yaşamına tercüman oluyor.
Saat ikiyi on dört geçiyordu. Daha fazla beklemenin anlamı yoktu artık. Ayağa kalkmak için sandalyemi ittiğimde çıkan gıcırtı sınıfta yankılandı. Sami Hoca tahtaya dönmüş bir şeyler yazıyordu, bir tek o duymadı. Huzursuzca kıpırdananlar, öksürenler oldu. Arkamdakilerin gözlerini ensemde hissettim. Midemde ufak çapta bir fırtına kopuyordu. Neden bilmiyorum ama ceketimin önünü ilikledim. Kapıya vardığımda Sami Hoca bana dönüp, "Evladım, gelirken yan sınıftan tebeşir de ister misin sana zahmet," dedi. "Bu düdük kadar kalmış, parmağımdan kayıyor."
Öfke, kısa süreli bir delilik halidir derler ama bazen çok da kısa sürmez, insanın ömrünü ele geçirir. Atmaca, gitgide artan öfkesiyle boğuşan Ömer'in lisede başlayıp kırklı yaşlarına, 90’lardan bugüne uzanan öyküsü. Hayal kırıklıkları, kararsızlıklar, yarım kalan aşklar, çaresizlik, öfke ve sürekli bekleyiş: Gerçek hayat ne zaman başlayacak?
#öfke #gençlik #aile #doksanlar #aşküçgeni #evlilik #bekleyiş
HİKMET HÜKÜMENOĞLU,1971’de İstanbul’da doğdu. Kar Kuyusu (2005), Küçük Yalanlar Kitabı (2007), 47 Numaralı Kamara (2010), 04:00 (2012) ve Körburun (2016)isimli romanları yayımlandı. Körburun’la 2017 yılında Attila İlhan Roman Ödülü’nü kazandı.
Dizi: Can Çağdaş
Tür: Roman
Sayfa sayısı: 400
Fiyat: 45,00 TL
Sıra dışı ve aksiyon dolu bir polisiye okumayı özleyenlere: “Son Bakış” raflarda
Üzerinde çalıştığı son dosya başarısızlıkla sonuçlanan bir dedektifin hikayesinin anlatıldığı “Son Bakış” isimli roman Potink Kitap tarafından yayımlandı. Kitap ayrıca Mel Gibson, Charlie Hunnam ile Morena Baccarin’in başrollerini paylaştığı ve yakında gösterime girecek olan Last Look isimli filme de uyarlandı.
Dünya klasiği Kör Müzisyen Türkçe’ye kazandırıldı
VakıfBank Kültür Yayınları’ndan (VBKY) çıkan “Kör Müzisyen”, Rus edebiyatının altı çağı yazarlarından Vladimir Korolenko’nun başyapıtı. Yazarın yaşamı boyunca defalarca baskı yapan roman, 1886’da okurla buluştuğunda büyük ses getirdi.
Türkçe çevirisini Levent Özübek’in yaptığı “Kör Müzisyen”, görme engelli bir çocuğun müzikle tanışması sonrası değişen yaşamını konu edinirken, dönemin Rus kırsal hayatını da detaylıca aktarıyor. Roman Türkçe’de ilk kez VBKY tarafından yayımlanıyor.
Flüt ve piyanoyla tanışma
Yedi bölüm ve son söz (Epilog) kısmından oluşan romanın ana karakteri Pyotr, Rus taşrasında varlıklı bir ailede dünyaya geliyor. “Annenin yüreği, dünyaya gözlerini açmış bebekle birlikte gelip, onun beşiğine sokulmuş ve yaşamı boyunca, peşini bırakmayacak korkunç ve acısı hiç dindirilemeyecek korkunç trajediyi sezebiliyor muydu o anda? Yoksa sadece bir sayıklama mıydı bunlar? Her ne hâl ise, bebek kör doğmuştu” satırlarına yer verilen romanda, Pyotr, önce flüt, ardından piyanoyla tanışıyor.
Dönemin koşulları anlatılıyor
Kör bebeğin doğduğu aile kalabalık bir aile değil. Ancak çocuğun ailesinde annesinden ve toprak sahibi babasından başka evdekilerin ve civardaki herkesin Maksim Dayı dediği, Bayan Popelskaya’nın tek kardeşi, savaş gazisi Maksim de bulunuyor. Maksim, hiçbir karşılık beklemeden çocuğun gelişimiyle birebir olarak ilgilenmeye başlıyor, ona doğayı anlatıyor, birlikte yaşamı keşfediyorlar. İlerleyen süreçte piyano çalmayı öğrenen Pyotr için romanda şu satırlar kaydediliyor: “O, her dersin üstesinden süratle gelmeyi beceriyordu ama Yohim’in kavalına olan bağlılığını kaybetmemişti. Piyano daha zengin, daha dolgun, daha güçlüydü. Ne var ki piyano eve bağlıydı. Kaval ise her yere taşınabilirdi, böylelikle pastoral sesi steplerin yumuşak uğultusuyla tam olarak birleşebilirdi.”
Romanda karakterler tek tek tanıtılırken, dönemin yapısı betimlemelerle okura ulaşıyor. Bu satırlardan toplumsal, kültürel ve ekonomik koşullara dair detaylı bir sonuç çıkarmak mümkün. Romanın teması ise “sevgi” olarak öne çıkıyor. Yaşamı boyunca çevresindekilerden büyük sevgi gören Pyotr için körlük başarıyı yakalamak için engel olmuyor.
Yazarın kişisel görüşleri…
Romanda yazar Korolenko’nun yaşanan durumlar karşısında kişisel görüşlerini akıttığı, değerlendirme yaptığı bölüm girişleri de yer alıyor. Korolenko, şunları söylüyor: “İhtimam ve kederle el ele gidecek bir aşkın sessiz kahramanlığı için doğmuş gibi görünen canlar vardır. Başkalarının bahtsızlığına karşı gösterdikleri ihtimam kendileri için bir organik gereklilik, bir hayat öpücüğü gibidir. Doğa, gündelik yaşamın yarattığı yavanlık duygusunu azaltarak, tutkularını, ihtiraslarını, emellerini ihtiyatla yumuşatarak, kendi benliklerinin ümitlerini ve arzularını yanında bulunan o baskın karaktere tâbi kıldırarak, bir iç huzuru bahşetmiştir onlara. Bu yaratılışta olanlar çevresindekilerin gözüne soğuk, heyecansız ve tüm gerekliliklerin ötesinde ağırbaşlı görünür. Dünyevi yaşama ait coşkuların cazibesine ilgisiz kalıp, başkalarının harikulade şahsi mutluluklarına giden hüzünlü yolda sükûnetle yürürler. Karla kaplı dağ zirveleri kadar soğuk ve o zirveler kadar görkemli görünürler. Tüm dünyevi kabalıklar ayaklarının altında yatan çamur gibidir, iftira ve dedikodu bile bir kuğunun kanadından çamurun sıçraması gibi, beyaz giysilerinin üzerinden kayıp gider.”
19’uncu yüzyıl Rus edebiyatının son büyük temsilcilerinden Vladimir Korolenko’nun yazdığı “Kör Müzisyen”, naif ve akıcı anlatımıyla her yaştan okurun hafızasında yer edinecek bir yapıt. Roman, sanatın engelleri aşmada büyüklüğüne dikkat çekerken insan sevgisinin kutsallığını ön plana çıkarıyor.
Rus edebiyatının altın çağı isimlerinden Vladimir Korolenko, 27 Temmuz 1853’te Ukrayna’da dünyaya geldi. Uzun yıllar gazetecilik yapıp yoksul insanlar için yardım faaliyetlerinde bulunan Korolenko’nun eserleri arasında “Kör Müzisyen”in yanı sıra Sibirya’daki sürgün döneminden beslenen “Makar’ın Rüyası”, “Dilsiz”, “Mırıldanan Orman” gibi birçok kısa hikâye ve novella yer alıyor. Korolenko, uzun yıllar muhalefet ettiği çarlık rejiminin yıkıldığını gördükten sonra 25 Aralık 1921’de hayata veda etti. VBKY’nin Türkçe’de ilk kez yayımladığı “Kör Müzisyen” yazarın en önemli eseridir.
Çevirmen: Levent Özübek
Yayınevi: VBKY
Sayfa sayısı: 232
Fiyatı: 22 TL
Suat Duman’dan uzun soluklu bir polisiye seri : 1918
Yerli polisiyenin özgün ve sevilesi kalemlerinden Suat Duman bir beklerken on kitapla geliyor. Son romanı “Rakun”dan iki yıl sonra on kitaplık seriyle karşımıza çıkıyor. İlk iki kitapla başlayacak seriyi merak ve heyecanla beklerken, yazarın kalemiyle tanışmanızı tavsiye ederek pası bültene atıyoruz…
Suat Duman’ın uzun soluklu polisiye serisi yayınlanmaya başlıyor. 10 kitaplık serinin ilk iki kitabı “Kalbim, Kimsesiz Yurdum” ve “Ah Dehşet, Dehşet Dehşet!” bu hafta okurlarla buluşuyor.
Birinci Dünya Savaşı sona ermiş, dünya yeni bir kaosun eşiğine gelmiştir. Fransa’da gördüğü eğitimini yarıda kesen Ferda, gazeteci arkadaşı Miette’le birlikte Doğu Ekspresi’ne atlar ve işgal donanmalarının boğazı geçtiği gün İstanbul’a gelir. Bir yandan uluslararası bir suçlunun izini süren Ferda ve Miette bir yandan da akılcı yöntemleri sayesinde tüm suçluların korkulu rüyası haline gelecektir.
Elinizden bırakamayacağınız, meftunu olacağınız, polisiye edebiyatımızı renklendirecek son derece “cazibeli” bir okuma şöleni…
88 Sayfa / 18 TL
“Ferda belki de her insan gibi, yaşadığı asrın bir fırtınalar asrı olacağına, olması gerektiğine yürekten inanıyordu. Ömrü ölülerini gömmekle geçen bu bedbaht insanlara baktı, yüreği onu heyecanlandıran bir kederle bir kez daha çarptı. Şehir daha ne kadar azapla, kaç şeytanla sınanacaktı?”
Tiyatroyu bir saplantı haline getiren Rüçhan, öğrencisi olduğu Tıbbiye’nin yüksek tavanlarından birine asılmış olarak bulunur. Serkomiser Reşat bu alelade intihar vakasıyla oyalanmak için bir sebep göremez. Fakat yüksekçe bir tabureye çıkıp tavanı izlemeye koyulan Ferda bunun alelade bir vaka olduğundan o kadar da emin değildir.
120 Sayfa / 20 TL
Ayça Erkol’dan yeni öyküler : Bir Kış Gecesi Misafiri
“Hiç Aklımda Yokken” ve “Sonra Sincaplar Geldi” ile tanıyıp sevdiğimiz öykücülerden Ayça Erkol bu sefer arayı kısa tutarak yeni öykülerle geliyor. Erkol’un yeni öykü toplamı “Bir Kışı Gecesi Misafiri” Alakarga etiketiyle raflarda yerini alıyor. Öykü okurlarına üç kitabı da tavsiye ederek pası zevkle bültene atarız.
“Yeryüzü dediğimiz kaypak yerden ışık bir anda çekiliverse... güneş elini, ay eteğini çekiverse... dev bir örtü açsak gökyüzünün tam altına ve düşen yıldızları toplasak tek tek... geriye kalan şey karanlık değil, çırılçıplak soyunmuş, artık ışıktan korkmadığı için hiçbir şeyi saklamaya gerek görmeyen insan doğası olurdu...”
Genç öykücülüğümüzün dikkat çekici isimlerinden Ayça Erkol, bu kez Bir Kış Gecesi Misafiri ile geliyor. Öyküsünü her yeni kitabıyla olgunlaştıran, çağımızın insani sorunlarının yanı sıra yazınsal arayışlarını da izleyen bir yazar Ayça Erkol. Seveceksiniz.
140 Sayfa / 20 TL
Çağdaş öykücülüğümüze bir katkı: Mahir Efendi’nin Papağanı
“Lübyana'ya Bir Bilet” ve “Hayy” ile tanıyıp sevdiğimiz öykücülerden Arzu Alkan Ateş’in yeni öykü toplamına kavuşuyoruz. Dilin tüm olanaklarını kullanarak deneysel ve cesur üslupla okurunda iz bırakan yazarın yeni kitabı “Mahir Efendi’nin Papağanı” Alakarga etiketiyle raflarda yerini alıyor. Öykü okurlarına ıskalamamaları tavsiyesinde bulunarak pası bültene atalım.
“Acıya dair hiçbir kitapta yazılmayan şeyleri bilir, bildiklerini paylaşmaktan çekinmezdiler. Zaman en iyi ilaçtır, diyen birisi çıkınca yüzleri kararır, zamanın ilacı olsa kendini iyi ederdi, derlerdi. Bizim kafamız karışırdı. Hikâye akıp gitsin, araya başka şeyler girmesin isterdik. Sabırsızdık.”
Salgın meselesi : Tükeniş Çağında Dünyayı Yeniden Düşünmek
Salgın: Tükeniş Çağında Dünyayı Yeniden Düşünmek salgın olgusunu çok yönlü bir yaklaşımla ele alıyor; okuru bilim, ekonomi, siyaset, tarih, çevre, toplumsal cinsiyet, sosyoloji, psikoloji, halk sağlığı, tıp tarihi, felsefe, edebiyat, medya, kültür ve sanat perspektifinden dünyayı yeniden düşünmeye davet ediyor.
Ödüllü yazar Ayşe Şen’in ilk romanı “Benim Adım Gül” raflarda yerini aldı
Yitik Ülke'den Yeni Bir Tarihi Roman: "Fetretin Kartalı"
Aydınoğulları Beyliği’nin Hikâyesi Tarihi Bir Romana Konu Oldu. Ahmet Zeki Muslu’nun tarihi romanı “Fetretin Kartalı” Yitik Ülke Yayınları etiketiyle raflarda yerini aldı.
Ege kültürüne, efelik ve Kurtuluş Savaşı dönemine ışık tutan “Mor Cepkenliler” ve “Menderes’in İki Yakası” adlı tarihi romanların yazarı Ahmet Zeki Muslu, yeni romanı “Fetretin Kartalı – Aydınoğlu Cüneyt Bey” ile okurlarının karşısında. Muslu, bu romanında Aydınoğlu Cüneyt Bey’in hayatını ve Aydınoğulları Beyliği’ni romanlaştırırken, okuru tarihin derinliklerine de davet ediyor.
Türk tarihinin en renkli simalarından biri de Aydınoğlu Cüneyt Bey’dir. Fetret Devri’nin tüm önde gelen şahsiyetleriyle yan yana ya da karşı karşıya gelen tek siyaset ve devlet adamı odur. Yıldırım Bayezid’den Timur’a, Şeyh Bedreddin’den Börklüce Mustafa’ya, Veziriazam Bayezid Paşa’dan Rumeli akıncıları beyi Mihailoğlu Mehmet Bey’e kadar, Fetret Devri’nin pek çok önemli siması ile tanışıklığı, aynı sofrada yemek yemişliği vardır.
Yıldırım Bayezid’in taht kavgasına tutuşan beş oğlu ile ya işbirliği yapmış ya da çarpışmıştır. Osmanlı’ya boyun eğdiğinde, Ohri’de ve Niğbolu’da sancak beyi olarak görevde de bulunmuştur. Bir dönem Edirne’de yönetimi ele geçiren Şehzade Mustafa’nın “düzmece” vezirliğini de yapmıştır.
Osmanlıların Anadolu’da yayılma politikasına karşı, en fazla direnen Aydınoğlu Cüneyt Bey’di. Doksan yıla yaklaşan ömrünün son yirmi beş yılını bu mücadele ile geçirdi. Anadolu Türkmen Beyleri arasında, çok saygın bir yeri vardı. Yönetici ve yönlendirici kimliği ile Germiyan, Saruhan, Menteşe ve Karamanoğulları beylerini çevresinde toplamıştır.
Ahmet Zeki Muslu, Yitik Ülke Yayınları etiketiyle yayımlanan “Fetretin Kartalı” adlı çarpıcı romanında, Aydıneli’nin kartalı olarak bilinen bu ünlü Türkmen Beyi Aydınoğlu Cüneyt Bey’in serüvenden serüvene sürüklenen, siyaset ve kavga ile geçen son yirmi beş yılını bizlere anlatıyor. Tarihi roman okurlarına önerilir.
Fetretin Kartalı – Aydınoğlu Cüneyt Bey, Ahmet Zeki Muslu, Yitik Ülke Yayınları, Tarihi roman, 434 sf, 44 TL
Arapça edebiyatın yükselen yıldızlarından Halid Halife ilk kez Türkçede!
Arapça edebiyatın güçlü temsilcilerinden Halid Halife, Bu Şehrin Mutfaklarında Bıçak Yok kitabıyla politik, dinî ve cinsel zorbalığın gölgesi altında yaşayan Suriyeli bir ailenin üç nesle yayılan, "utanç" duygusuyla kuşatılmış hikâyesini anlatıyor.
Türkiyeli okurların ilk kez okuma fırsatı bulacakları Halife'nin, 2013 Necib Mahfuz Kitap Ödülü'ne değer görülen romanı, yanı başımızdaki komşu bir ülkenin pek de bilmediğimiz tarihine ve siyasi dalgalanmalarına dair geniş bir vizyon sunuyor.
Özgün dili olan Arapçadan titizlikle çevrilen eser; bireysel ve toplumsal düzeydeki çöküşü, sözünü sakınmayan bir gerçekçilikle ve etkileyici metaforlarla anlatıyor.
"Şehirler de ölür, tıpkı insanlar gibi."
Yıllar içinde yıkıcı bir dönüşüme maruz kalan, çoğu kişinin eski günlerini özlemle andığı Halep şehrinin başlı başına bir karakter olarak yer aldığı roman; elli yılı aşkın bir dönemde Suriye'de yaşanan toplumsal parçalanmayı, yıkılan hayalleri, şiddeti, bastırılan acı ve korkuyu sosyal ve psikolojik derinlikle yarattığı çok sayıda karakter aracılığıyla gözler önüne seriyor. Halife, bu şiirsel yapıtında, doğduğu şehrin ruhunu etkileyici bir gözlem gücü ve açıksözlülükle yansıtıyor.
Suriye'deki çatışmanın kökenini daha "derinden" anlamak isteyenlerin mutlaka okuma listelerine almaları gereken Bu Şehrin Mutfaklarında Bıçak Yok; sokakları, kokuları, yemekleri, müziğiyle Halep'in kapalı kapılar ardına hapsedilişini "şaşırtıcı" yaşam manzaraları üzerinden paylaşıyor.
"Halep, korkunun meşrulaştırıldığı bir şehre dönüştürülmüş, resmen cezalandırılıyordu. Tasmalarını tutanlara karşı sadakatleri dışında hiçbir şeyi doğru düzgün yapamayan bozguncu istihbarat görevlilerinin keyfî istekleri altında ezilen bir şehirdi artık Halep."
"Arapça edebiyatın yükselen yıldızlarından biri. Toplumun nadiren duyulan sesi." The New York Times
"Suriye'de yaşanan trajedi hakkında farkındalık kazandıran hüzünlü ama çok güzel bir kitap." The Guardian
Halid Halife: Suriye'nin ünlü çağdaş yazarlarından biri olan Halid Halife 1964 yılında Halep'te doğdu. Hukuk öğreniminin ardından otuz yıl boyunca çeşitli yazın türlerinde eserler kaleme aldı. Yazara 2013 yılında Necib Mahfuz Kitap Ödülü'nü kazandıran ve Türkçede yayımlanan ilk romanı Bu Şehrin Mutfaklarında Bıçak Yok, aynı zamanda 2014'te Uluslararası Arap Edebiyatı Ödülü'nde (IPAF) finale kalan yapıtlardan biri oldu. Birçok televizyon dizisinin senaryosunu da kaleme alan yazarın çalışmaları pek çok dile çevrildi. Dalaverenin Bekçisi (1993) ve Çingenenin Defterleri (2000) romanlarından sonra yayımladığı Nefrete Övgü (2006) ile 2008'de Uluslararası Arap Edebiyatı Ödülü'nün finalistleri arasında yer aldı. 2016'da raflarda yerini alan Ölmek Zor İş romanından sonra 2019'da okurla buluşan son romanı Kimse Namazlarını Kılmadı da dünya çapında üne ulaştı.
Türkçeleştiren: Hümeyra Rızvanoğlu Süzen
Roman, yetişkin
256 sayfa
Fiyat: 39,00 TL