♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Sel Yayıncılık’tan Geceyarısı Kitapları yenileri

Çarşamba, Eylül 30, 2020

Sel Yayıncılık “Geceyarısı Kitapları” dizisine dört yeni kitap ekledi. 25 yazarlı kolektif kitap “444” merak uyandırırken, Arthur Rimbaud’un devrim ateşi “Kâhinin Mektupları”, Georges Bataille’nin romanları “Madam Edwarda” ve “Ölü Adam” da raflarda yerini diğer kitaplar.

444
444, bir çağrı notu gönderdiğim -kendim dahil !- 30 davetlinin 25'inden gelen olumlu yanıtla yola koyuldu ve gerçekleşti. Neden çıkış noktasına kitabın açılış sayfasında yeralan fotoğrafı seçtiğimi soranlar oldu, okurlardan da merak edenler çıkabilir : 2020 ilkyazı herkes için bir kader-kısmet kuyusunu açmıştı – dibindeki aynaya bakanlar farklı imgeler görecekti. EB

Şavkar Altınel - Emre Ayvaz - Enis Batur - Yiğit Bener - Çağlayan Çevik - Oğuz Demiralp - Armağan Ekici - Gültekin Emre - Tuncer Erdem - İsmail Ertürk - İpek Göldeli - İzzet Göldeli - Murat Gülsoy - Tarık Günersel - Nilüfer Güngörmüş - Nilüfer Kuyaş - Murat Menteş - Sevin Okyay - Nihat Özdal - Ali Özgür Özkarcı - Levent Şentürk - Fatma Tülin - Orçun Türkay - Ertuğ Uçar - Doğan Yarıcı
Derleyen: Enis Batur * Türü: Öykü * 108 Sayfa * 18 TL

Kâhinin Mektupları * Arthur Rimbaud
Rimbaud.
Şair.
Kâhin.

Ardından yazılan her dizeye yankısını kazıyan iki mektup. Şairin manifestosu. Koşulsuz modernliğe davet. Devrim ateşi.

Ayberk Erkay'ın derleyip çevirdiği Kâhinin Mektupları, Arthur Rimbaud'nun 1871 tarihli iki emsalsiz mektubunu, Batı şiiri ve düşüncesinin dönüm noktası olan bu edebi çığlığı, elyazmaları ve açıklamalarla birlikte sunuyor.

...şair doğmuş olmak gerek ve ben şair bildim kendimi...
Özgün Adı: Lettres du Voyant * Çeviren: Ayberk Erkay * Türü: Mektup * 119 Sayfa * 20,00 TL

Madam Edwarda * Georges Bataille
Paris'in çıplak, rutubetli, ıssız sokaklarında şehvetin, dehşetin, arzulu ve meraklı bir bedenin izini nefes nefese sürebilmek; herkes kendi Tanrı'sının peşindeyken Madam Edwarda'yı bulabilmek...

Zifiri karanlık Edwarda'nın siyah kadifeden pelerinini yutarken, Georges Bataille kâh sendeleyerek kâh tökezleyerek dikenli tellerle çevrili sınırlarda yaraları kanatıyor.
Özgün Adı: Madame Edwarda * Çeviren: Yaşar Avunç * Türü: Roman * 46 Sayfa * 16,00 TL

Ölü Adam * Georges Bataille
Kapı usulca aralanıyor; titrek bacakları, saçlarından sızan yağmur damlaları ve mantosunun altına gizlediği çıplaklığıyla bir kadın ölümü içeri taşıyor.

Şafak sökerken ölüm, şehvet ve cerahat yüklü bedenlerin arasında inatçı, direngen bir tavırla dört dönüyor.

Fransız yazınının en cüretkâr kalemlerinden Georges Bataille ellerini karanlığa, irine, ölüme ve tere buluyor; duymak istemediğimiz ne varsa bir bir kulağımıza fısıldıyor.
Özgün Adı: Le Mort * Çeviren: Yaşar Avunç * Türü: Roman * 59 Sayfa * 16,00 TL

Birinci Dünya Savaşı’nın cephe hattından dizeler : “Savaş Şiirleri” Türkçe’de ilk kez VBKY’de!

Çarşamba, Eylül 30, 2020

VakıfBank Kültür Yayınları’nın (VBKY) Türkçe’de ilk kez yayımladığı “Savaş Şiirleri”, İngiliz şair ve asker Wilfred Owen’ın Birinci Dünya Savaşı yıllarında cephe hattında kaleme aldığı şiirlerden oluşuyor. Türkçe çevirisi Tamer Gülbek’e ait kitapta savaşın tahribatı, fiziksel ve psikolojik izleri edebi bir dille dizelerde yer ediniyor.

Cephede ölen bir şair
Birinci Dünya Savaşı’nın en önemli seslerinden Wilfred Owen, 18 Mart 1893'te Oswestry’de dünya geldi. 1910’da Londra Üniversitesi’ne giden Owen, uzun yıllar boyunca İngilizce öğretmenliği yaptı. 1915’te İngiliz ordusuna kaydoldu, 1917’de Fransa topraklarındaki görevi sırasında yaşadığı ruhsal sıkıntılar nedeniyle İngiltere’ye döndü. Edinburgh’daki savaş hastanesinde tedavi görürken edebi idollerinden şair Siegfried Sassoon ile tanışan Owen’ın şiire bakışı ve üslubu şekillendi. İlerleyen süreçte görevine dönen Owen, 4 Kasım 1918’de ise Ors’daki Sambre-Oise kanalını geçmek için yapılan muharebede hayata gözlerini yumdu. Ölümünden sonra kendisine ün kazandıran “Savaş Şiirleri”, Owen’ın cephede tanık olduğu olayların ve hislerinin yansımasıdır.

Amacı acıma hissini ifşa etmek
Ölümünün ardından hakkında kaleme alınan eserler aracılığıyla geniş çevreler tarafından tanınıp okunan Owen, 20’nci yüzyıl İngiliz şiirinin en saygın isimlerinden biri olarak kabul ediliyor. Kitapta Owen için, “Eve gönderdiği mektuplarda da açıkça ifade ettiği gibi, bütün gayreti, emir-komutası altında olanlar adına, savaşın yarattığı acıma hissini ifşa etmekti. Onun kasvetli gerçekçiliği, enerjisi ve kızgınlığı, şefkati ve şiirdeki teknik becerisi birçok eserinde açıkça görülür. ‘Perdelerinin inişi olacak her yavaş günbatımı’ ve ‘O eski yalan: Dulce et decorum est…’ gibi bazı dizeleri ve deyişleri hâlen alıntılanmaya devam ediyor” sözlerine yer veriliyor.

Annesine son sözleri…
Kitapta Owen’ın ölümünden bir ay önce annesine yazdığı şu satırlar aktarılıyor: “Sinirlerim gayet iyi durumda. Bu çocuklara yardımcı olmak için yeniden buradayım; öncelikle bir subay olarak onlara önderlik ederek, sonraysa onların dertlerini dile getirecek bir savunma vekili gözüyle onları izleyerek.” Şairin mezar yazıtı da kendi sözlerinden oluşuyor: “Cesurdum ben ve gizem doluydum; Bilgelik de bendeydi, hüner de.” Bir askerin öldürdüğü kişiyle karşılaşmasını ve geç de olsa artık dostu olan düşmanının ağzından bu gerçeği öğrenmesini konu edinen “Tuhaf Karşılaşma” şiiri, Owen’ın şiirler arasında en özgün konuya sahip olanların başında geliyor.

Tuhaf Karşılaşma (Kitaptan)
Muharebeden derin ve kasvetli bir tünel
Yoluyla kaçmıştım sanki, büyük savaşların
Birleştirdiği granitlere uzun zaman önce oyulan.
Ancak, inleyerek uyuyanlar yolumu kesti orada da,
Kıpırdamayacak kadar hızlı düşünen ve ölenler.
Sonra, ben aralarında gezinirken, biri ayağa fırladı
Ve donuk gözlerindeki acı teşhisle gözlerime baktı,
Çaresiz ellerini kutsar gibi kaldırarak.
Onun gülüşüyle tanıdım bu kasvetli salonu;
Ölü gülüşüyle anladım Cehennemde olduğumu.
 
Savaş Şiirleri / Wilfred Owen
Çevirmen: Tamer Gülbek
Yayınevi: VBKY
Sayfa sayısı: 128
Fiyatı: 16 TL

Pokerin Hayat Oyununa, Sihrin Geleceğe Hükmettiği Bir Roman: Blöf!

Pazartesi, Eylül 28, 2020

April Yayınları soruyor: Kader mi, hile mi, sihir mi? O hep sevdiğimiz sihirbazlık maceralarına bir yenisini eklemek üzere “severek hazırladığımız, heyecan verici bir romanı okurlarla buluşturuyoruz: Michael Kardos imzalı Blöf!” diyor. April bu tür kitaplarda hep iyi seçimler yaptığına göre yine okumaya başlamamızla bitirmemiz bir olacak gibi. Merakla beklediğimi belirterek pası bültene atıyorum. 

Amerikalı yazar Michael Kardos'un yayınlandığı günden itibaren dünya çapında büyük ilgi gören romanı, Esra Even çevirisiyle Türkçede. Hızlı maceranın kalbinde bir kadın sihirbaz var. Sihirbazlık dünyasındaki maharetini gerçek hayata taşıyamayan Natalie bir gün reddedilmesi zor bir teklif alıyor ve büyük macera başlıyor! 

Michael Kardos Blöf'ün yazım hikayesini anlatırken "bilimsel altyapısı kuvvetli, sihrin ve pokerin zorlu dünyasına meydan okuyan, aynı zamanda macerası ve hızı yüksek bir roman olmasını istedim, uzun yılların çalışması sonucunda Blöf'le istediğim hikayeyi anlattım," diyor. 

Michael Kardos akademisyen bir isim, Mississippi Üniversitesi'nde yaratıcı yazarlık programını yönetiyor ve İngilizce departmanında 20. ve 21. yüzyıl modern Amerikan Edebiyatı üzerine dersler veriyor.  

Natalie 27 yaşında bir sihirbaz. 
İskambil kartlarının yanı sıra kariyerini sabote etme konusunda uzman. 
Sihirbazlık dünyasının zirvesindeyken kendi elleriyle hayatını alt üst etti. 
Şimdi New Jersey'deki dairesinde kumruları ve ödeme tarihi çoktan geçmiş faturalarıyla yaşıyor. 

Biraz para kazanma umuduyla çıktığı yolda karşısına büyüleyici bir kadın çıkacak. 
Üstelik kadının ona müthiş bir teklifi var. 
Natalie'nin kaderini kökten değiştirebilecek bir teklif. 
Tek yapması gereken milyon dolarlık bir sihrin gerçekleşmesine yardım etmek. 
Zaten Natalie'nin kaybedecek neyi kaldı!

Pokerin hayat oyununa, sihrin geleceğe hükmettiği, beklenmedik sürprizleriyle müthiş bir hikaye: Blöf. 

“Michael Kardos’un en az yarattığı karakterleri kadar kıvrak ve kurnaz romanı Blöf, ustaca kaleme alınmış bir el çabukluğu hikayesi. 
Elinizden bırakamayacağınız en âlâsından bir gerilim ve macera performansı. 
Sihrin dünyasına giriyorsunuz, hazır olun!”
Megan Abbott

“Muhteşem bir dil, güçlü karakterler, sihirbazların ve hilebazların bilinmeyen dünyası… 
Kısacası pırıl pırıl bir hikaye!” 
Peter Blauner

“Michael Kardos gerilimin dozunu giderek artırmak konusunda tam bir usta ve pokeri, muhteşem hilebazlık gösterisini, şovun sıradışı yıldızlarını muazzam beceriyle anlatıyor.” 
Lisa Scottoline

“Michael Kardos, Blöf’le iş destenin ortasından kartları dağıtmaya geldiğinde ne kadar usta bir hilebaz olduğunu ispat ediyor. Ya da sihirbaz mı demeliydik?” 
Chicago Tribune

Blöf / Michael Kardos
Orijinal Adı: The Bluff
Çeviri: Esra Even
Kategori: Dünya Roman
April, Ekim, 2020
Sayfa Sayısı: 328
Etiket Fiyatı: 36 TL


Grimm Masalları’na Shaun Tan yorumu : Şakıyan Kemikler

Pazartesi, Eylül 28, 2020

İki asrı aşkın süredir anlatılmasına rağmen hiç eskimeyen, sayısız uyarlamaya ilham verip değişik sanatsal formlarda tekrar vücut bulan Grimm Masalları; çok yönlü Avustralyalı sanatçı Shaun Tan'in ellerinde bu kez de ''masal heykel''lere dönüşüyor. 

Kurbağa Kral'dan Parmak Çocuk'a Grimm Kardeşler'in külliyatından yetmiş beş masalın özel olarak seçilen kısımlarının yer aldığı Şakıyan Kemikler, Desen Yayınları etiketiyle okurlarla buluşuyor. Kitaptaki masallar, Shaun Tan'in bir avucun içine kolaylıkla sığabilecek şekilde, kâğıt hamuru ve kilden tasarladığı özgün heykelleri eşliğinde sunuluyor. 

Neil Gaiman'ın Shaun Tan ve sanatı üzerine yazdığı önsöz, Jack Zipes'ın ise Grimm Kardeşler hakkındaki giriş yazısı ile taçlandırdığı bu sert kapaklı özel koleksiyon kitabı; her yaştan okurunu, masalların yarattığı baş döndürücü bir düşsel eşikten geçiriyor. 

Kırmızı Başlıklı Kız, Hansel ve Gretel, On İki Erkek Kardeş, Beyaz Yılan ve daha niceleri...

Kötü kalpli üvey anneleri, yalnız prensesleri, açgözlü kralları, kurnaz tilkileri ve acımasız cadılarıyla Grimm Masalları daha önce hiç bu kadar etkileyici ve farklı bir şekilde yorumlanıp sunulmamıştı. Büyülü fikirlerini ilk kez üç boyutlu bir forma dönüştüren Shaun Tan, göz kamaştırıcı bir sergiyi andıran bu yapıtında, defalarca anlatılmaktan yorgun düşen masallara benzersiz bir yorum getiriyor. 

Grimm Kardeşler'in yarattığı masal evreninin çekirdeğini oluşturan güzelliği, dehşeti, tekinsizliği ve çokanlamlılığı bu kez ustalıkla yonttuğu heykeller aracılığıyla anlatma yoluna giden Tan, deyim yerindeyse, masalları tek bir sözcük dahi kullanmadan, âdeta yeni baştan yazıyor. Okurunda, onları elinde tutma; parmaklarıyla okşama, çatlaklarına, kıvrımlarına ve köşelerine dokunma arzusu uyandırıyor...

Mazisi, çok eski çağlara, hatta bu masalların ilk anlatılmaya başlandığı zamandan bile öncesine dayandığı hissiyatı veren bu heykeller, Grimm Masalları'nı kimsenin cüret edemeyeceği kadar kusursuz bir karanlık ve aydınlık karışımıyla yansıtıyor. Masallar gibi heykeller de kendilerine özgü gizlerini kaybetmeden hayal gücümüzün yardımıyla birer birer aydınlanıyor. 

''Bu resimler, hikâyeleri ağzıma atma isteği uyandırıyor, sonunda istemden de olsa onları kelimelerle geri tüküreceğimi bilerek.'' Neil Gaiman

Şakıyan Kemikler
Kurgu ve Heykeller: Shaun Tan
Önsöz: Neil Gaiman
Giriş Yazısı: Jack Zipes
Türkçeleştiren: Emili İlemre
Resimli Kitap, Her Yaş
192 sayfa
Fiyat: 70,00 TL

Kayıp dünyanın yeni bir tarihçesi : Dinozorların Yükselişi ve Çöküşü

Pazartesi, Eylül 28, 2020

Koç Üniversitesi Yayınları (KÜY) tarafından yayımlanan “Dinozorların Yükselişi ve Çöküşü” isimli kitap raflardaki yerini aldı. Tarih kategorisinde yayınlanan kitapta, Triyas’ın kısıtlı bir ekosisteminde yaşayan bir grup ufak, uysal yaratık nice felaketi atlatıp Jura’da tüm dünyaya dehşet saçan devasa dinozorlara dönüşüyor. Dünyaya geldiğinde güvercin boyutunu aşmayan bebekleri, erişkin çağında metrelerce uzunluğa, tonlarca ağırlığa ulaşıyor. Ne var ki dinozorların ayaklarının altındaki toprak ve başlarını uzattıkları gökyüzü de yerinde durmuyor, değişiyor.

Ve gün geliyor, devran dönüyor; çeşitliliği baş döndürücü, dehşeti sonsuz bu devlerin 150 milyon yıllık hâkimiyetine son verecek bir göktaşı, dünyanın tarihini baştan yazıyor. Yaşam, yeni bir mecraya giriyor. Dinozor çığlıklarının dindiği sessizliğin ardından, memeliler milyonlarca yıldır saklandıkları karanlıktan çıkıp serpiliyor ve işte içlerinden biri, Dinozorların Yükselişi ve Çöküşü’nü kaleme alıyor! Dinozorlardan geriyeyse, sadece, bu çöküşün yazarının penceresine konan kuşlar kalıyor.

Paleontolojinin genç yıldızı Steve Brusatte felaketler, yeniden doğuşlar ve amansız mücadelelerle dolu bu hikâyenin kadim kahramanlarının peşinde kah Polonya’nın göller bölgesinde, kah Arjantin’in dağlık kanyonlarında, kah Çin’de bir inşaat sahasında iz sürüyor. Brusatte gibi soğuğa, neme, toza, açlığa aldırmadan dünyanın dört köşesinde fosil peşine düşmüş bir avuç maceraperestin işbirliğiyle ortaya çıkan Dinozorların Yükselişi ve Çöküşü, bir yandan Afrika’yı Amerika’yla, T. rex’i martılarla buluşturuyor, bir yandan da bizi dönüp dolaşıp Brusatte’ın o kaçınılmaz sorusuyla karşı karşıya bırakıyor: Dinozorların bile başına geldiyse, bizim de başımıza gelebilir mi?

“Gezegenimizin tarihinin en beter günüydü. Akla hayale sığmayan birkaç saatlik şiddet, evrimin 150 milyon yıllık emeğini boşa çıkarıp yaşamı yeni bir mecraya soktu. T. rex bu olaya tanıklık etti.”

ABD’li paleontolog Steve Brusatte, dinozorların evrimi alanındaki çalışmalarına Edinburgh Üniversitesi’nde devam ediyor. 
 
Dinozorların Yükselişi ve Çöküşü: Kayıp Dünyanın Yeni Bir Tarihçesi
Orijinal adı: The Rise and Fall of the Dinosaurs: A New History of a Lost Word 
Yazar: Steve Brusatte 
Çeviren: Mehmet Doğan 
Yayın tarihi: Eylül 2020
Sayfa Sayısı: 272
Fiyat: 38 TL


Ángeles Doñate’nin sarsıcı romanı “Son Vagon” Kutu Yayınları’ndan raflarda...

Pazartesi, Eylül 28, 2020

Ángeles Doñate’nin İspanya'da çoksatan listelerine en üstten girmeyi başarmış, Meksika'da demiryolu işçilerinin ve göçebe ailelerin çocukları için terk edilmiş tren raylarında kurulan vagon okulları üzerinden eğitim sorununu ele alan çarpıcı romanı “Son Vagon” Kutu Yayınları etiketiyle raflarda. İspanyolca aslından çevrilen roman ayın konusuyla dikkat çeken kitaplarından.

"Tatlar, kokular, renkler, sesler… Hepsinin benim için uzak bir anlamı var. Karşılaştığım yüzlerde tanıdık izler arıyorum. Boğazımda biriken anıları kelimelere dökmeye çalışıyorum. Beni çevreleyen ve duyduğum her şey ceza gibi. Don Ernesto gülüyor. Geçeceğini söylüyor. Bunlar başlangıçta olur. Birlikte bu dönemin sonuna geldik, Malinalli Tenepatl Okulumuzun son dönemine."

Meksika Hükûmeti tarafından demiryolu işçilerinin, göçebe ailelerin ve ücra bölgelerdeki çocukların gidebilmesi için kurulan vagon okullar; modernleşmeye bir köstek olarak görülür ve bir anda siyasi çıkarların odağı hâline gelir. Bakanlıktan müfettişin önüne gelen vagon okulların kapatılma dosyası, müfettişin dosyalarının arasından düşen siyah beyaz bir fotoğrafla; çocukluğun, eğitimin, fakirliğin, ilk aşkların ve düşlerin yeniden yaşandığı ve sorgulandığı bir davaya dönüşür. Hugo Valenzuela; tahta banklar ve kara bir tahtadan oluşan vagon okulu sınıfında, hiçliğin ortasında mücadelesini hiç yitirmeyen ihtiyar öğretmen Don Ernesto ve öğrencilerinin geleceği hakkında en kritik kararı almaya hazırlanırken, kendi geçmişinin muhasebesini de yapacaktır.

Son Vagon; sadece Meksika’nın değil, dünyanın her yerindeki eğitim sorununu sırtlayan, siyasi göndermeleri ve incelikli kurgusuyla sarsıcı bir roman.

Ángeles Doñate: İspanyol gazeteci ve yazar Ángeles Doñate, Barselona'da doğdu. Çeşitli sivil toplum kuruluşları ve eğitim kurumlarında  iletişim yöneticisi olarak çalıştı. Türkçeye ilk kez çevrilen Son Vagon'un (El último vagón) yanı sıra El alma de la radio ve El invierno que tomamos cartas en el asunto adlı eserleri ile de tanınan Doñate, aynı zamanda yetişkinlere gönüllü olarak okuma yazma öğretmektedir.

Son Vagon / Ángeles Doñate
Çeviren: Keziban Acarlar
Roman
Kutu Yayınları, Eylül 2020
Sayfa Sayısı: 232
Etiket Fiyatı: 30 TL

Hikmet Hükümenoğlu’ndan yeni roman: Atmaca

Pazartesi, Eylül 28, 2020

Hikmet Hükümenoğlu yeni romanı Atmaca'da, zor bir hayat geçiren Ömer'in lise yıllarından kırklı yaşlarına, 90'lardan bugüne uzanan öyküsüyle bir kuşağın hayal kırıklıkları, kararsızlıklar, yarım kalan aşklar, çaresizlik, öfke ve bekleyişle geçen yaşamına tercüman oluyor.
 
Saat ikiyi on dört geçiyordu. Daha fazla beklemenin anlamı yoktu artık. Ayağa kalkmak için sandalyemi ittiğimde çıkan gıcırtı sınıfta yankılandı. Sami Hoca tahtaya dönmüş bir şeyler yazıyordu, bir tek o duymadı. Huzursuzca kıpırdananlar, öksürenler oldu. Arkamdakilerin gözlerini ensemde hissettim. Midemde ufak çapta bir fırtına kopuyordu. Neden bilmiyorum ama ceketimin önünü ilikledim. Kapıya vardığımda Sami Hoca bana dönüp, "Evladım, gelirken yan sınıftan tebeşir de ister misin sana zahmet," dedi. "Bu düdük kadar kalmış, parmağımdan kayıyor."

Öfke, kısa süreli bir delilik halidir derler ama bazen çok da kısa sürmez, insanın ömrünü ele geçirir. Atmaca, gitgide artan öfkesiyle boğuşan Ömer'in lisede başlayıp kırklı yaşlarına, 90’lardan bugüne uzanan öyküsü. Hayal kırıklıkları, kararsızlıklar, yarım kalan aşklar, çaresizlik, öfke ve sürekli bekleyiş: Gerçek hayat ne zaman başlayacak?

#öfke #gençlik #aile #doksanlar #aşküçgeni #evlilik #bekleyiş

HİKMET­ HÜKÜMENOĞLU,­1971’de­ İstanbul’da­ doğdu. Kar Kuyusu (2005),­ Küçük Yalanlar Kitabı (2007),­ 47 Numaralı Kamara­ (2010), ­04:00 (2012) ­ve­ Körburun­ (2016)­isimli­ romanları yayımlandı. Körburun’la ­2017­ yılında ­Attila ­İlhan ­Roman­ Ödülü’nü ­kazandı.

Atmaca / Hikmet Hükümenoğlu
Dizi: Can Çağdaş
Tür: Roman
Sayfa sayısı: 400
Fiyat: 45,00 TL

Sıra dışı ve aksiyon dolu bir polisiye okumayı özleyenlere: “Son Bakış” raflarda

Pazartesi, Eylül 28, 2020

Üzerinde çalıştığı son dosya başarısızlıkla sonuçlanan bir dedektifin hikayesinin anlatıldığı “Son Bakış” isimli roman Potink Kitap tarafından yayımlandı. Kitap ayrıca Mel Gibson, Charlie Hunnam ile Morena Baccarin’in başrollerini paylaştığı ve yakında gösterime girecek olan Last Look isimli filme de uyarlandı.

Çok sayıda televizyon kanalının komedi dizilerinde senaryo ve oyun yazarlığının yanı sıra idari yapımcı ve baş yazar olarak çalışan Howard Michael Gould’un ilk romanı “Son Bakış” Potink Kitap etiketiyle yayımlandı. Üzerinde çalıştığı son dosya başarısızlıkla sonuçlanan bir dedektif olan Charlie Waldo’nun hikayesinin anlatıldığı romanda, polis teşkilatı başta olmak üzere tüm devlet organlarını medyaya verip işlerin hepsini ifşa ettikten sonra bir dağ evine taşınan Waldo’nun, eski sevgilisi Lorena’nın kendisini ziyarete gelmesi ve Waldo’dan bir dosyanın araştırmasına dahil olmasını istemesiyle olaylar karışmaya başlıyor.

Lorena’ya, ünlü aktör Alastair'in öldürülen karısıyla ilgili bu dosyayı kabul etmeyeceğini söyleyen dedektif Charlie Waldo, bir şekilde tüm televizyon kanalları ve internette kabul etmediği dosya için tutulduğunu öğreniyor ve aksiyon daha da artıyor.

“Hollywood polisiyesine gösterilen çılgın, ele avuca sığmaz bir saygı ve hiciv. Gould,  hikâyeyi nasıl hızlı, zeki ve komik tutacağını biliyor.” – The Philadelphia Inquirer

“Dur durak bilmeyen bir eğlence.” – Providence Journal 

“Gerçekten çarpıcı. Charlie Waldo... edebiyat sahnesinde şimdiye kadar belirmiş̧ olan en eksantrik ve çetin kahramanlardan birisi. Bu kitaba bayıldım ve bütün kalbimle öneriyorum.” 
– William Kent Krueger, New York Times çok satan yazar 

Son Bakış / Howard Michael Gould 
Özgün Adı: Last Looks
Çeviri: Ozan Erdoğan 
Yayına Hazırlayan: Serpil Tütüncü
Yayınevi: Potink Kitap
Türü: Polisiye Roman
238 Sayfa
32 TL


Dünya klasiği Kör Müzisyen Türkçe’ye kazandırıldı

Pazartesi, Eylül 28, 2020

VakıfBank Kültür Yayınları’ndan (VBKY) çıkan “Kör Müzisyen”, Rus edebiyatının altı çağı yazarlarından Vladimir Korolenko’nun başyapıtı. Yazarın yaşamı boyunca defalarca baskı yapan roman, 1886’da okurla buluştuğunda büyük ses getirdi. 

Türkçe çevirisini Levent Özübek’in yaptığı “Kör Müzisyen”, görme engelli bir çocuğun müzikle tanışması sonrası değişen yaşamını konu edinirken, dönemin Rus kırsal hayatını da detaylıca aktarıyor. Roman Türkçe’de ilk kez VBKY tarafından yayımlanıyor.

Flüt ve piyanoyla tanışma
Yedi bölüm ve son söz (Epilog) kısmından oluşan romanın ana karakteri Pyotr, Rus taşrasında varlıklı bir ailede dünyaya geliyor. “Annenin yüreği, dünyaya gözlerini açmış bebekle birlikte gelip, onun beşiğine sokulmuş ve yaşamı boyunca, peşini bırakmayacak korkunç ve acısı hiç dindirilemeyecek korkunç trajediyi sezebiliyor muydu o anda? Yoksa sadece bir sayıklama mıydı bunlar? Her ne hâl ise, bebek kör doğmuştu” satırlarına yer verilen romanda, Pyotr, önce flüt, ardından piyanoyla tanışıyor.
Dönemin koşulları anlatılıyor

Kör bebeğin doğduğu aile kalabalık bir aile değil. Ancak çocuğun ailesinde annesinden ve toprak sahibi babasından başka evdekilerin ve civardaki herkesin Maksim Dayı dediği, Bayan Popelskaya’nın tek kardeşi, savaş gazisi Maksim de bulunuyor. Maksim, hiçbir karşılık beklemeden çocuğun gelişimiyle birebir olarak ilgilenmeye başlıyor, ona doğayı anlatıyor, birlikte yaşamı keşfediyorlar. İlerleyen süreçte piyano çalmayı öğrenen Pyotr için romanda şu satırlar kaydediliyor: “O, her dersin üstesinden süratle gelmeyi beceriyordu ama Yohim’in kavalına olan bağlılığını kaybetmemişti. Piyano daha zengin, daha dolgun, daha güçlüydü. Ne var ki piyano eve bağlıydı. Kaval ise her yere taşınabilirdi, böylelikle pastoral sesi steplerin yumuşak uğultusuyla tam olarak birleşebilirdi.” 

Romanda karakterler tek tek tanıtılırken, dönemin yapısı betimlemelerle okura ulaşıyor. Bu satırlardan toplumsal, kültürel ve ekonomik koşullara dair detaylı bir sonuç çıkarmak mümkün. Romanın teması ise “sevgi” olarak öne çıkıyor. Yaşamı boyunca çevresindekilerden büyük sevgi gören Pyotr için körlük başarıyı yakalamak için engel olmuyor.

Yazarın kişisel görüşleri…
Romanda yazar Korolenko’nun yaşanan durumlar karşısında kişisel görüşlerini akıttığı, değerlendirme yaptığı bölüm girişleri de yer alıyor. Korolenko, şunları söylüyor: “İhtimam ve kederle el ele gidecek bir aşkın sessiz kahramanlığı için doğmuş gibi görünen canlar vardır. Başkalarının bahtsızlığına karşı gösterdikleri ihtimam kendileri için bir organik gereklilik, bir hayat öpücüğü gibidir. Doğa, gündelik yaşamın yarattığı yavanlık duygusunu azaltarak, tutkularını, ihtiraslarını, emellerini ihtiyatla yumuşatarak, kendi benliklerinin ümitlerini ve arzularını yanında bulunan o baskın karaktere tâbi kıldırarak, bir iç huzuru bahşetmiştir onlara. Bu yaratılışta olanlar çevresindekilerin gözüne soğuk, heyecansız ve tüm gerekliliklerin ötesinde ağırbaşlı görünür. Dünyevi yaşama ait coşkuların cazibesine ilgisiz kalıp, başkalarının harikulade şahsi mutluluklarına giden hüzünlü yolda sükûnetle yürürler. Karla kaplı dağ zirveleri kadar soğuk ve o zirveler kadar görkemli görünürler. Tüm dünyevi kabalıklar ayaklarının altında yatan çamur gibidir, iftira ve dedikodu bile bir kuğunun kanadından çamurun sıçraması gibi, beyaz giysilerinin üzerinden kayıp gider.”

19’uncu yüzyıl Rus edebiyatının son büyük temsilcilerinden Vladimir Korolenko’nun yazdığı “Kör Müzisyen”, naif ve akıcı anlatımıyla her yaştan okurun hafızasında yer edinecek bir yapıt. Roman, sanatın engelleri aşmada büyüklüğüne dikkat çekerken insan sevgisinin kutsallığını ön plana çıkarıyor.

Vladimir Korolenko kimdir?
Rus edebiyatının altın çağı isimlerinden Vladimir Korolenko, 27 Temmuz 1853’te Ukrayna’da dünyaya geldi. Uzun yıllar gazetecilik yapıp yoksul insanlar için yardım faaliyetlerinde bulunan Korolenko’nun eserleri arasında “Kör Müzisyen”in yanı sıra Sibirya’daki sürgün döneminden beslenen “Makar’ın Rüyası”, “Dilsiz”, “Mırıldanan Orman” gibi birçok kısa hikâye ve novella yer alıyor. Korolenko, uzun yıllar muhalefet ettiği çarlık rejiminin yıkıldığını gördükten sonra 25 Aralık 1921’de hayata veda etti. VBKY’nin Türkçe’de ilk kez yayımladığı “Kör Müzisyen” yazarın en önemli eseridir.

Kör Müzisyen / Vladimir Korolenko
Çevirmen: Levent Özübek
Yayınevi: VBKY
Sayfa sayısı: 232
Fiyatı: 22 TL


Suat Duman’dan uzun soluklu bir polisiye seri : 1918

Çarşamba, Eylül 23, 2020

Yerli polisiyenin özgün ve sevilesi kalemlerinden Suat Duman bir beklerken on kitapla geliyor. Son romanı “Rakun”dan iki yıl sonra on kitaplık seriyle karşımıza çıkıyor. İlk iki kitapla başlayacak seriyi merak ve heyecanla beklerken, yazarın kalemiyle tanışmanızı tavsiye ederek pası bültene atıyoruz…

Suat Duman’ın uzun soluklu polisiye serisi yayınlanmaya başlıyor. 10 kitaplık serinin ilk iki kitabı “Kalbim, Kimsesiz Yurdum” ve “Ah Dehşet, Dehşet Dehşet!” bu hafta okurlarla buluşuyor.

Kalbim, Kimsesiz Yurdum
Birinci Dünya Savaşı sona ermiş, dünya yeni bir kaosun eşiğine gelmiştir. Fransa’da gördüğü eğitimini yarıda kesen Ferda, gazeteci arkadaşı Miette’le birlikte Doğu Ekspresi’ne atlar ve işgal donanmalarının boğazı geçtiği gün İstanbul’a gelir. Bir yandan uluslararası bir suçlunun izini süren Ferda ve Miette bir yandan da akılcı yöntemleri sayesinde tüm suçluların korkulu rüyası haline gelecektir.

Elinizden bırakamayacağınız, meftunu olacağınız, polisiye edebiyatımızı renklendirecek son derece “cazibeli” bir okuma şöleni…
88 Sayfa / 18 TL

Ah Dehşet, Dehşet Dehşet!
“Ferda belki de her insan gibi, yaşadığı asrın bir fırtınalar asrı olacağına, olması gerektiğine yürekten inanıyordu. Ömrü ölülerini gömmekle geçen bu bedbaht insanlara baktı, yüreği onu heyecanlandıran bir kederle bir kez daha çarptı. Şehir daha ne kadar azapla, kaç şeytanla sınanacaktı?”

Tiyatroyu bir saplantı haline getiren Rüçhan, öğrencisi olduğu Tıbbiye’nin yüksek tavanlarından birine asılmış olarak bulunur. Serkomiser Reşat bu alelade intihar vakasıyla oyalanmak için bir sebep göremez. Fakat yüksekçe bir tabureye çıkıp tavanı izlemeye koyulan Ferda bunun alelade bir vaka olduğundan o kadar da emin değildir.
120 Sayfa / 20 TL

Ayça Erkol’dan yeni öyküler : Bir Kış Gecesi Misafiri

Çarşamba, Eylül 23, 2020


“Hiç Aklımda Yokken” ve “Sonra Sincaplar Geldi” ile tanıyıp sevdiğimiz öykücülerden Ayça Erkol bu sefer arayı kısa tutarak yeni öykülerle geliyor. Erkol’un yeni öykü toplamı “Bir Kışı Gecesi Misafiri” Alakarga etiketiyle raflarda yerini alıyor. Öykü okurlarına üç kitabı da tavsiye ederek pası zevkle bültene atarız.

“Yeryüzü dediğimiz kaypak yerden ışık bir anda çekiliverse... güneş elini, ay eteğini çekiverse... dev bir örtü açsak gökyüzünün tam altına ve düşen yıldızları toplasak tek tek... geriye kalan şey karanlık değil, çırılçıplak soyunmuş, artık ışıktan korkmadığı için hiçbir şeyi saklamaya gerek görmeyen insan doğası olurdu...”

Genç öykücülüğümüzün dikkat çekici isimlerinden Ayça Erkol, bu kez Bir Kış Gecesi Misafiri ile geliyor. Öyküsünü her yeni kitabıyla olgunlaştıran, çağımızın insani sorunlarının yanı sıra yazınsal arayışlarını da izleyen bir yazar Ayça Erkol. Seveceksiniz. 

140 Sayfa / 20 TL


Çağdaş öykücülüğümüze bir katkı: Mahir Efendi’nin Papağanı

Çarşamba, Eylül 23, 2020

“Lübyana'ya Bir Bilet” ve “Hayy” ile tanıyıp sevdiğimiz öykücülerden Arzu Alkan Ateş’in yeni öykü toplamına kavuşuyoruz. Dilin tüm olanaklarını kullanarak deneysel ve cesur üslupla okurunda iz bırakan yazarın yeni kitabı “Mahir Efendi’nin Papağanı” Alakarga etiketiyle raflarda yerini alıyor. Öykü okurlarına ıskalamamaları tavsiyesinde bulunarak pası bültene atalım.

“Acıya dair hiçbir kitapta yazılmayan şeyleri bilir, bildiklerini paylaşmaktan çekinmezdiler. Zaman en iyi ilaçtır, diyen birisi çıkınca yüzleri kararır, zamanın ilacı olsa kendini iyi ederdi, derlerdi. Bizim kafamız karışırdı. Hikâye akıp gitsin, araya başka şeyler girmesin isterdik. Sabırsızdık.”

Arzu Alkan Ateş, başka bir dünyadan, kendine özgü bir sevginin içinden yazıyor öykülerini. Satırların içinden yansıyan gerçeklik, o dünyanın yabanıllığından geliyor. Çağdaş öykücülüğümüz için bir katkı, özgün bir ses taşıyor sayfalarında “Mahir Efendi’nin Papağanı”.

122 Sayfa / 22 TL

Salgın meselesi : Tükeniş Çağında Dünyayı Yeniden Düşünmek

Çarşamba, Eylül 23, 2020

Salgın: Tükeniş Çağında Dünyayı Yeniden Düşünmek salgın olgusunu çok yönlü bir yaklaşımla ele alıyor; okuru bilim, ekonomi, siyaset, tarih, çevre, toplumsal cinsiyet, sosyoloji, psikoloji, halk sağlığı, tıp tarihi, felsefe, edebiyat, medya, kültür ve sanat perspektifinden dünyayı yeniden düşünmeye davet ediyor.

Dünya tarihinde salgınların çok büyük etkileri oldu; bugün de bütün dünya yüz binlerce insanın hayatını, işini kaybettiği, sosyo-psikolojik bedellerin inanılmaz boyutlarda olduğu bir salgınla karşı karşıya. Pek çok insan belki de ilk defa geçmişi, bugünü ve geleceği sadece bireysel hayatlar bağlamında değil, küresel bağlamda da ele almaya başladı. Derlemeye katkıda bulunan yazarlar, kendi uzmanlık alanlarının çerçevesinden düne, bugüne ve geleceğe bakıyor.

Derlemeye katkıda bulunan yazarlar: Bekir Ağırdır, Onur Akgül, Fatih Artvinli, Paul Auster, Evren Balta, Foti Benlisoy, Yenal Bilgici, Selva Demiralp, Önder Ergönül, Emre Gönen, Melek Göregenli, İlker Kayı, E. Fuat Keyman, İoanna Kuçuradi, Gülcan Özer, Görgün Taner, Ayşen Uysal, Nükhet Varlık, Melda Yaman, Mine Yıldırım

Derleyen: Didem Bayındır
Tür: Bilim
Sayfa sayısı: 432
Fiyat: 49,50 TL


Ödüllü yazar Ayşe Şen’in ilk romanı “Benim Adım Gül” raflarda yerini aldı

Çarşamba, Eylül 23, 2020
Ödüllü öykü yazarı Ayşe Şen, ilk romanı “Benim Adım Gül” ile okurlarıyla buluşuyor. Bulgaristan’ın Soya Dönüş Süreci ile bir kadının değişen hayatını konu alan eser, iki dil ve iki kültür arasında kalan tüm toplumların sesi oluyor.

Bulgaristan’da doğup büyüyen Gül’ün dönemin siyasi yaptırımları sonrası kendine bir yer bulma çabasıyla başlayan hikâye, kahramanın içsel karmaşasının içinde kaybolmasıyla yön buluyor. İki toplum arasında kalmışlığın karmaşasını tüm hücrelerinde hisseden Gül, elinde bir tek adı kalana kadar mücadeleden vazgeçmiyor.

1980’lerin Bulgaristanı’nı bir kadının gözünden derinlemesine ve gerçekçi anlatan yazar, okuru o yıllarda yaşanan acıların içine çekmeyi başarıyor. Derin kurgusu ve ayrıntılı tasvirleriyle akıcılık kazanan eser, dönem kitabı olmasıyla da tarihi başka açıdan değerlendirmeye olanak tanıyor. 

The Roman Yayınları tarafından yayına sunulan roman “Benim Adım Gül” tüm kitapçılarda  kitapseverlerle buluşuyor.

Ayşe Şen, 1991 yılında Bulgaristan’ın Kırcaali şehrinde doğdu. 1995 yılında ailesiyle birlikte Türkiye’ye gelerek İzmir’e  yerleşti. İlk ve orta öğrenimini İzmir’de tamamladı. Lisans öğrenimini Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde tamamladı. Bugün itibarıyla İzmir Barosu’na kayıtlı olarak serbest avukatlık yapmakta ve halen İzmir’de yaşamaktadır. 2019 yılında AB-Türkiye Kültürlerarası Diyalog Programı desteğiyle "Birlikteki Çeşitlilik: Tuna Dalgalarında Kültürlerarası Diyalog" projesi kapsamında düzenlenen öykü yarışmasına “Çıplak Ayaklar” adlı öyküsüyle katılmış ve eser "Tuna Nehrine Öyküler" isimli antolojide yer almıştır. 2020 yılında Ümit Kaftancıoğlu Öykü Yarışması’nda "Tatlısu Balığı" isimli öyküsü üçüncü olmuştur. Yazarın çeşitli dergilerde yazıları yayımlanmaya devam etmektedir. 

Benim Adım Gül / Ayşe Şen
488 sayfa
35 TL

Yitik Ülke'den Yeni Bir Tarihi Roman: "Fetretin Kartalı"

Çarşamba, Eylül 23, 2020


Aydınoğulları Beyliği’nin Hikâyesi Tarihi Bir Romana Konu Oldu. Ahmet Zeki Muslu’nun tarihi romanı “Fetretin Kartalı” Yitik Ülke Yayınları etiketiyle raflarda yerini aldı. 

Ege kültürüne, efelik ve Kurtuluş Savaşı dönemine ışık tutan “Mor Cepkenliler” ve “Menderes’in İki Yakası” adlı tarihi romanların yazarı Ahmet Zeki Muslu, yeni romanı “Fetretin Kartalı – Aydınoğlu Cüneyt Bey” ile okurlarının karşısında. Muslu, bu romanında Aydınoğlu Cüneyt Bey’in hayatını ve Aydınoğulları Beyliği’ni romanlaştırırken, okuru tarihin derinliklerine de davet ediyor. 

Türk tarihinin en renkli simalarından biri de Aydınoğlu Cüneyt Bey’dir. Fetret Devri’nin tüm önde gelen şahsiyetleriyle yan yana ya da karşı karşıya gelen tek siyaset ve devlet adamı odur. Yıldırım Bayezid’den Timur’a, Şeyh Bedreddin’den Börklüce Mustafa’ya, Veziriazam Bayezid Paşa’dan Rumeli akıncıları beyi Mihailoğlu Mehmet Bey’e kadar, Fetret Devri’nin pek çok önemli siması ile tanışıklığı, aynı sofrada yemek yemişliği vardır.

Yıldırım Bayezid’in taht kavgasına tutuşan beş oğlu ile ya işbirliği yapmış ya da çarpışmıştır. Osmanlı’ya boyun eğdiğinde, Ohri’de ve Niğbolu’da sancak beyi olarak görevde de bulunmuştur. Bir dönem Edirne’de yönetimi ele geçiren Şehzade Mustafa’nın “düzmece” vezirliğini de yapmıştır.

Osmanlıların Anadolu’da yayılma politikasına karşı, en fazla direnen Aydınoğlu Cüneyt Bey’di. Doksan yıla yaklaşan ömrünün son yirmi beş yılını bu mücadele ile geçirdi. Anadolu Türkmen Beyleri arasında, çok saygın bir yeri vardı. Yönetici ve yönlendirici kimliği ile Germiyan, Saruhan, Menteşe ve Karamanoğulları beylerini çevresinde toplamıştır.

Ahmet Zeki Muslu, Yitik Ülke Yayınları etiketiyle yayımlanan “Fetretin Kartalı” adlı çarpıcı romanında, Aydıneli’nin kartalı olarak bilinen bu ünlü Türkmen Beyi Aydınoğlu Cüneyt Bey’in serüvenden serüvene sürüklenen, siyaset ve kavga ile geçen son yirmi beş yılını bizlere anlatıyor. Tarihi roman okurlarına önerilir. 

Fetretin Kartalı – Aydınoğlu Cüneyt Bey, Ahmet Zeki Muslu, Yitik Ülke Yayınları, Tarihi roman, 434 sf, 44 TL

 

 


Arapça edebiyatın yükselen yıldızlarından Halid Halife ilk kez Türkçede!

Çarşamba, Eylül 23, 2020

Arapça edebiyatın güçlü temsilcilerinden Halid Halife, Bu Şehrin Mutfaklarında Bıçak Yok kitabıyla politik, dinî ve cinsel zorbalığın gölgesi altında yaşayan Suriyeli bir ailenin üç nesle yayılan, "utanç" duygusuyla kuşatılmış hikâyesini anlatıyor.

Türkiyeli okurların ilk kez okuma fırsatı bulacakları Halife'nin, 2013 Necib Mahfuz Kitap Ödülü'ne değer görülen romanı, yanı başımızdaki komşu bir ülkenin pek de bilmediğimiz tarihine ve siyasi dalgalanmalarına dair geniş bir vizyon sunuyor.

Özgün dili olan Arapçadan titizlikle çevrilen eser; bireysel ve toplumsal düzeydeki çöküşü, sözünü sakınmayan bir gerçekçilikle ve etkileyici metaforlarla anlatıyor.

"Şehirler de ölür, tıpkı insanlar gibi."

Yıllar içinde yıkıcı bir dönüşüme maruz kalan, çoğu kişinin eski günlerini özlemle andığı Halep şehrinin başlı başına bir karakter olarak yer aldığı roman; elli yılı aşkın bir dönemde Suriye'de yaşanan toplumsal parçalanmayı, yıkılan hayalleri, şiddeti, bastırılan acı ve korkuyu sosyal ve psikolojik derinlikle yarattığı çok sayıda karakter aracılığıyla gözler önüne seriyor. Halife, bu şiirsel yapıtında, doğduğu şehrin ruhunu etkileyici bir gözlem gücü ve açıksözlülükle yansıtıyor.

Suriye'deki çatışmanın kökenini daha "derinden" anlamak isteyenlerin mutlaka okuma listelerine almaları gereken Bu Şehrin Mutfaklarında Bıçak Yok; sokakları, kokuları, yemekleri, müziğiyle Halep'in kapalı kapılar ardına hapsedilişini "şaşırtıcı" yaşam manzaraları üzerinden paylaşıyor.

"Halep, korkunun meşrulaştırıldığı bir şehre dönüştürülmüş, resmen cezalandırılıyordu. Tasmalarını tutanlara karşı sadakatleri dışında hiçbir şeyi doğru düzgün yapamayan bozguncu istihbarat görevlilerinin keyfî istekleri altında ezilen bir şehirdi artık Halep."

"Arapça edebiyatın yükselen yıldızlarından biri. Toplumun nadiren duyulan sesi." The New York Times

"Suriye'de yaşanan trajedi hakkında farkındalık kazandıran hüzünlü ama çok güzel bir kitap." The Guardian

Halid Halife: Suriye'nin ünlü çağdaş yazarlarından biri olan Halid Halife 1964 yılında Halep'te doğdu. Hukuk öğreniminin ardından otuz yıl boyunca çeşitli yazın türlerinde eserler kaleme aldı. Yazara 2013 yılında Necib Mahfuz Kitap Ödülü'nü kazandıran ve Türkçede yayımlanan ilk romanı Bu Şehrin Mutfaklarında Bıçak Yok, aynı zamanda 2014'te Uluslararası Arap Edebiyatı Ödülü'nde (IPAF) finale kalan yapıtlardan biri oldu. Birçok televizyon dizisinin senaryosunu da kaleme alan yazarın çalışmaları pek çok dile çevrildi. Dalaverenin Bekçisi (1993) ve Çingenenin Defterleri (2000) romanlarından sonra yayımladığı Nefrete Övgü (2006) ile 2008'de Uluslararası Arap Edebiyatı Ödülü'nün finalistleri arasında yer aldı. 2016'da raflarda yerini alan Ölmek Zor İş romanından sonra 2019'da okurla buluşan son romanı Kimse Namazlarını Kılmadı da dünya çapında üne ulaştı.

Bu Şehrin Mutfaklarında Bıçak Yok / Halid Halife
Türkçeleştiren: Hümeyra Rızvanoğlu Süzen
Roman, yetişkin
256 sayfa
Fiyat: 39,00 TL

Akıl yürüt(eme)menin kısa tarihini Fularsız Entel’den okuyun: Safsatalar Ansiklopedisi

Perşembe, Eylül 10, 2020
Safsatalar Ansiklopedisi, rutinimize aldığımız hatalı akıl yürütmeler konusunda bir fener yakıyor. Nafile dahil olduğumuz tartışmalardan yorgun düşmüş bedenimizi ayağa kaldırmak için bir çivi çakıyor duvara; ceketimizi oraya asıyoruz. Bu ansiklopedi, daha önce üzerinde hiç düşünmeden öylece gezindiğimiz safsataları mantık, psikoloji ve ikna edicilik açısından inceliyor.

“Fularsız Entellik” podcast’inin yaratıcısı Immanuel Tolstoyevski, kendine has üslubuyla akıl yürütmeye dair birbirinden ilginç sorular soruyor.

 Safsata bilgisi sizi neden daha mutsuz edecek? (veya: “Bu kitabı niye okumamalısınız?”)

Hangi safsataların Latincesi size ortamlarda puan kazandırır? (veya: “Niçin bu kitabı okumuş gibi yapmalısınız?”)

Ad hominem nedir hepimiz öğrensek, Demokrasi Endeksi'nde 36 sıra atlayıp Papua Yeni Gine’ye yetişir miyiz? Almanya kıskançlığından ne yapacağını şaşırıp bir dünya savaşı daha başlatır mı?

Neden bizden bir “Devlet”, bir “Retorik”, bir “Organon” çıkmamış?

Yunan bu işlere 2300 sene önce başladıysa, niye bugün Mars'ta sirtaki yapmıyor, yerçekimsiz ortamda tabak çanak kırmıyor?

İnsanlık Mars kolonisinden bahsedecek kadar ilerlemişken, insan niye binlerce yıldır yerinde sayıyor?

En son ne zaman bir tartışma sonucu temel bir inancınızı değiştirdiniz?

Akıl yürütme, davranışlarınızın başlangıcı mıdır sonu mu?

Zihninizin sürücü koltuğunda mısınız, yolcu koltuğunda mı? Bagajda kilitli misiniz -metafordan çıkamıyorum, yardım edin- yoksa olan biteni yan şeritteki tıka basa dolu otobüsten mi izliyorsunuz?

Immanuel Tolstoyevski, kitabın tanımı ve amacını şöyle özetliyor:
“Mantık, inanç, tartışma, özgür irade, evrimsel psikoloji, grup dinamikleri, retorik, öykücülük, aşk, şehvet, intikam… Reytingler için gereken ne varsa hepsini içeren bu geniş coğrafyaya safsata kapısından girmeyi deneyen ilk kişi ben değilim elbette. Aristo denen bir genç hepimizden evvel davranmış. Lakin bizim içeri girince yapacaklarımız biraz farklı.

Kendimizi akıllı sanıyoruz ama bizi sürekli batıla, ezbere, sloganlara, kutuplaşmaya, kalabalığın aptallaştırıcı huzuruna çeken bir yanımız var. Amacım "memleketi kurtarmak" veya içinizdeki o maymundan bir übermensch yaratmak değil. Bu kitabın asıl amacı, Delfi’deki Apollon Tapınağı’na 2500 sene önce kazınmış o meşhur öğüdü yerine getirmek: ‘Taşa oturma! 

P.S.: Kendini de tanı biraz.’”

Immanuel Tolstoyevski, Kendisinden Nasıl Söz Ediyor?
İsminden de anlaşılacağı gibi Türkiye doğumlu, Rus edebiyatı sevdalısı, Alman felsefesi meraklısı ve eser miktarda da Batı uşağıdır. İlk önemli tartışmasını ailesine karşı kazanarak ABD’ye elektronik mühendisliği okumaya gitti ve bugün standart olan çok antenli Wi-Fi teknolojisinin geliştirilmesinde önemsiz bir rol oynadı. Bir yandan da insanlık için yaptığı bu hayır hasenatı dengelemek için “Ekşi Sözlük” denen şer yuvasında felsefe, tarih, popüler bilim konularında yazdığı uzun ve kimsenin okumadığı yazılarıyla tanınmamaya başladı.

Ne yazık ki akademide ve Ekşi’de umduğu kadar para ve kaliteli viski bulamayınca özel sektöre atıldı. Yaklaşık 10 sene boyunca Los Angeles, Washington DC, Dubai ve İstanbul’da mühendis olarak çalışırken, bir defa bile kareli gömlek giymediği rivayet edilir.

Zamanında teknik danışmanlık için gittiği şirketlerde, küçücük çocuklar gibi kavga eden o dev yönetici egolarının arasında arabuluculuk yapmaktan aldığı ilhamla grup dinamikleri, karar verme psikolojisi, eleştirel düşünme gibi konularda çeşitli kurslara katıldı. Tahmin edeceğiniz gibi “Ben bunları biliyordum zaten,” diye diye sonunda kendi kurslarını hazırladı ve uluslararası komplo camiasının 1 numaralı ismi George Soros’un üniversitesinde davranışsal ekonomi seminerleri verdi. Şu anda bir yandan bu seminerleri liselere yaymakla meşgul, bir yandan da Fularsız Entellik podcasti ve bloğu aracılığıyla meraklı zihinleri zehirliyor. Normalde kendinden üçüncü tekil şahıs şeklinde bahsetmiyor ve her gün en az bir düzine safsata yapıyor.

Safsatalar Ansiklopedisi - Akıl Yürüt(eme)menin Kısa Tarihi / Immanuel Tolstoyevski
Dizi / Tür: Kurgudışı / İnceleme - Araştırma  
Epsilon / Eylül, 2020
Sayfa Sayısı: 512
Fiyat:  59,50 TL


Burak Akkul'dan Yeni Kitap: Çok Gezenti Boş Dünya

Perşembe, Eylül 10, 2020
Seyahat Yazarı Burak Akkul, Pandemi döneminde seyahat edemeyen gezginlere ilham olacak çok özel bir kitap yazdı. Geçirdiği COVID-19 rahatsızlığı sonrasında çok sevdiği seyahatten uzak kalan Akkul, zihnindeki anıları ‘Çok Gezenti-Boş Dünya’ kitabıyla canlandırıyor.

Burak Akkul, tüm dünyanın yaşadığı pandemiyle kısıtlanan seyahatlere rağmen, geleceğe umutla bakıyor ve dünyanın yeniden seyahat etmeye başlayacağı güne kadar zihnindeki gezi anılarına hayat veriyor. Akkul’un Çok Gezenti serisinin bir üyesi olan “Boş Dünya” kitabı, yazarın daha önce gidip gezdiği ülke ve şehirleri anlatacak. Okuyucular bu kitapta; İtalya’nın tarihi ve zengin gastronomisi ile ünlü şehirleri Roma ve Floransa, Portekiz’in başkenti Lizbon, Heidi’nin memleketi İsviçre, İngiltere Brighton, Dalmaçya Kıyıları, Güney Kore, Hindistan, Kırgızistan ve Çin’e doğru yolculuğa çıkacak. 

Burak Akkul kitabı hazırlama sürecinden önce yaşadığı hastalığının da bu kitabı yazmasında etken olduğunu söyleyerek, “Bir önceki kitapta, “Anılarınızı zihninizde iyi biriktirin, ayaklarınızın gidemediği zamanlarda onlarla seyahat edeceksiniz” demiştim. İyi ki de demişim ve iyi ki de anılarımı iyi biriktirmişim. 32 gün boyunca hastanede, bazen gözlerim kapalı bazen açık, onlarla seyahat ettim… Ve onlarla, yolun sonuna kadar da gittim. Sondaki parlak siyah tünelin duvarına şunları not ettim: “Bak, gör, hisset, yaşa! Kendine ve çevrene zarar vermeyecek kadar hesapsız, yaşamını kısaltmayacak kadar da cesur ol.” İnsan tek bir yolun yolcusudur: hızla tükenen zamanının.” diyor. Akkul kitabında hastane sürecinden notlar da sunuyor ve hatırında kalan yoğun bakım sanrılarını okuyucusuyla paylaşıyor.  

Burak Akkul’un ‘Çok Gezenti-Boş Dünya’ kitabı 10 Eylül’de Hürriyet Kitap etiketiyle yayımlandı. 

Çok Gezenti - Boş Dünya / Burak Akkul
Yayınevi: Hürriyet Kitap 
Basım Tarihi: 10 Eylül 2020 
Basım Bilgisi: 1. Basım
Sayfa Sayısı: 320

Keskin bir hiciv, hüzünlü bir gerçekçilikle örülü tam bir Çehov klasiği : Sayfiyede

Perşembe, Eylül 10, 2020
Edebiyatın farklı alanlarında başarılı eserlere imza atan Anton Çehov aynı zamanda modern öykünün yaratıcılarından biri olarak kabul edilir. Çarlık Rusya’sının çökmekte olduğu 19. yüzyıl sonlarını, modernleşme sürecinin toplumsal sınıflar ve kuşaklar arasındaki uçurumu iyice derinleştirdiği, aristokrasinin çöktüğü bu dönüşüm ve belirsizlik dönemine kimi zaman keskin bir hiciv kimi zamansa hüzünlü bir gerçekçilikle yaklaşır. Bu yeni düzene ayak uyduramayan insanların dokunaklı, yalın gerçekliğini görür.

Sayfiyede, ayrıntılara düşkünlüğüyle bilinen Çehov’un karakterlerinin ruh durumlarını titizlikle çizdiği, hepsinde başka bir hayatı mercek altına aldığı otuz dört öyküden oluşuyor. Çehov’un ahlaki yargılara varmaktan kaçınarak, nesnel ve sevecen tavrını koruyarak, bazen de sadece susarak kaleme aldığı bu öyküleri birbiri ardına, soluksuz okuyacaksınız.  

 #dünyaklasikleri #rusklasikleri #çarlıkrusyası #küçükyaşamlar #aristokrasi #feodalite #gerçekçilik
Bu kitaba ilgi duyanlar için ek öneriler: Gustave Flaubert: Üç Öykü; Gabriel García Márquez: On İki Gezici Öykü; Anton Çehov: Altıncı Koğuş; Thomas Mann: Majesteleri Kral; Yekta Kopan: İçimde Kim Var.

ANTON ­ÇEHOV, ­1860’ta, ­Taganrog’da,­ küçük­ bir ­taşra­ bakkalının­ oğlu­ olarak­ dünyaya­ geldi.­ Ortaöğreniminden­ sonra­ liseyi­ kentte­ okudu.­ Yunan­ ve­ Latin­ klasiklerini­ temel­ alan­ bir­ öğrenim­ gördü.­ 1879’da ­Moskova ­Tıp­ Fakültesi’ne­ girdi. 1884’te ­çeşitli ­hastanelerde­ görev ­almaya ­başladı­ ve­ Bukalemun başlıklı ­ilk ­öykü ­kitabı ­aynı ­yıl ­yayımlandı.­ Bu­ dönemde­ kısa­ oyunlar­ da­ yazdı­ ve­ İvanov­ (1887)­ adlı­ oyunuyla ­dram­ tekniği ­alanında ­Rus ­tiyatrosuna ­büyük­ yenilikler ­getirdi.­ “Alacakaranlık”­ adlı­ öykü­ kitabıyla­ Puşkin­ Ödülü’nü­ kazandı.­ Bozkır­ (1888) başlıklı ­uzun­ öyküsüyle ­büyük ­bir ­yazar ­olarak­ tanındı­ ve­ öykünün,­ Rusya’da­ yazınsal­ bir­ tür­ olarak­ yerleşmesini­ sağladı.­ Hastalığına rağmen Duçetka ­(1899), Küçük Köpekli Kadın­ (1899) ­gibi­ ünlü ­yapıtlarını ­bu ­dönemde­ kaleme ­aldı.­Vanya Dayı­ (1897),­ Üç Kız Kardeş ­(1900),­ Vişne Bahçesi­ (1903) ­gibi ­büyük ­oyunlarını hayatının­ son ­yıllarında ­yarattı. ­1904­ yılında, ­eşi­ ve ­ünlü ­tiyatro ­oyuncusu ­Olga­ Knipper’le ­gittiği ­Badenweiler’da ­ölen ­Çehov, çarlık ­dönemindeki ­siyasi ­çıkmazları,­ basit ­insan­ yaşantılarını ­büyüteç ­altına ­almaktaki ­ustalığı,­Tolstoy’u­ hayran­ bırakan ­yalın ­ve ­ölçülü ­biçemi, ­gelenekselliği­ aşan­ anlatım­ biçimiyle ­dünya ­edebiyatının ustaları ­arasına ­katıldı.  

Sayfiyede / Anton Çehov
Çevirmen: Zeki Baştımar
Dizi: Klasikler
Tür: Öykü
Sayfa sayısı: 440
Fiyat: 27,50 TL

Fleur Jaeggy’den hissizleşmiş karakterler geçidi: XX’in Erkek Kardeşiyim

Perşembe, Eylül 10, 2020
“Disiplinli Güzel Günler” tanıyıp sevdiğimiz Fleur Jaeggy’nin bir kitabına daha kavuşuyoruz. “XX’in Erkek Kardeşiyim” raflarda yerini alıyor. Delilik, intikam, hastalık, saplantı izlekleriyle örülü öykülerinde gerçek ile gerçekdışı, yaşam ile ölüm arasındaki hatlarda ustaca salınırken insanı yalnızlaştıran toplumun hastalıklı yapısını da görünür kılıyor. Pası bültene atmadan önce “Disiplinli Güzel Günler” hakkında yazdığım “Bizler Birer Fetişisttik” başlıklı yazıyı da iliştireyim..

XX’in Erkek Kardeşiyim’de çağdaş Avrupa edebiyatının sıra dışı kalemi Fleur Jaeggy’nin Ingeborg Bachmann, Oliver Sacks gibi dostlarını andığı fragmanvari metinler, olağanüstü bir hayal gücüyle kurguladığı öykülerle bir araya geliyor. Delilik, intihar, saplantı, intikam anlatı-larıyla dolu bu öykülerde bir tür hasarlı, hissizleşmiş karakterler geçidine tanık oluyoruz. Ya-şamak, yaşatmak ya da ölmek arasındaki ayrımlar sözcük düzeyine indirgeniyor, okur insanın içindeki tedirgin edici boşlukla, yalnızlıkla yüz yüze getiriliyor.

Susan Sontag’ın “harikulade, parlak ve vahşi” sözleriyle nitelediği Jaeggy, gerçek ile gerçek-dışı, bilindik ile tekinsiz arasındaki çizgide ustaca ilerlediği hikâyelerde sözde gündelik olanın üstündeki tülü kaldırarak altında yatan çarpıklıkları, insanı yalnızlaştıran toplumun hastalıklı yapısını görünür kılıyor. XX’in Erkek Kardeşiyim, okurları huzursuz dünyalara davet ediyor.

#italyanedebiyatı #tekinsizöyküler #aile #delilik #yalnızlık

Bu kitaba ilgi duyanlar için ek öneriler: Fleur Jaeggy: Disiplinli Güzel Günler; Sibylle Berg: Uyuyan Adam, Hayat İçin Teşekkürler; Edgar Allan Poe: Kuyu ve Sarkaç; W.G. Sebald: Vertigo; Robert Walser: Haydut

FLEUR­ JAEGGY,­ 1940’ta­ Zürih’te­ doğdu.­ Eğitimini­ tamamladıktan ­sonra ­göç ­ettiği­ Roma’da, hayatını ­değiştirecek­ iki­ kişiyle, ­Ingeborg ­Bachmann ­ve ­Thomas­ Bernhard’la ­tanıştı. ­1968’de ­Milano’da ­Adelphi­ Edizioni­ adlı­ yayınevinde ­çalışmaya ­başladı.­ 1989’da ­yayımlanan ­ve ­başyapıtları­ arasında­ yer alan­ Disiplinli Güzel Günler­ büyük­ başarı ­kazandı. ­2002’de­ Viareggio ­Ödülü’nü­ alan­ yazarın­ 2003’te yayımlanan ­Proleterka­ adlı ­eseri, Times Literary Supplement­ tarafından­ yılın ­en ­iyi ­kitabı­ seçildi. Fransızca ­ve ­İngilizceden ­İtalyancaya ­çeviriler ­de ­yapan ­Jaeggy,­ İtalyan ­müzisyen­ Franco ­Battiato’yla birlikte ­müzik­ alanında ­çalışmalar­ yapmaktadır. ­Halen­ İtal­ya’da ­yaşayan­ Jaeggy, ­İtalyan ­edebiyatçı ­ve yayıncı ­Roberto ­Cal­asso’yla­ evlidir.­­ 

XX’in Erkek Kardeşiyim / Fleur Jaeggy
Çevirmen: Şemsa Gezgin
Dizi: Can Çağdaş
Tür: Öykü
Sayfa sayısı: 112
Fiyat: 17,00 TL


Filozof, hekim ve âlim İbn Tufeyl VBKY’de

Perşembe, Eylül 10, 2020
VakıfBank Kültür Yayınları’nın yayımladığı “İbn Tufeyl Aklın Yaşamı”, kapsamlı bir biyografi çalışması olarak öne çıkıyor. Kitapta âlim, hekim, felsefeci, müzik bilimci ve sûfi Tufeyl’in yaşamı, Batı düşünce dünyasını da etkileyen Hay bin Yakzân isimli en önemli eseri üzerinden değerlendiriliyor.

New York Üniversitesi’nde felsefe tarihi profesörü Taneli Kukkonen tarafından kaleme alınan kitap, 12’nci yüzyılın düşünce yapısını ve Batı Müslümanlığının akılcılığını ortaya koyması açısından da önemli bir kaynak.

Robinson Crusoe’ya ilham oldu
Türkçe çevirisini Zeliha Yılmazer’in yaptığı kitap, sûfi, hekim, müzik bilimci, alim ve saygın felsefeci İbn Tufeyl’i en önemli eseri kabul edilen ve İslam düşüncesine emsalsiz katkıda bulunan Hay bin Yakzân doğrultusunda anlatıyor. Bu eser Kukkonen’a göre gerek içerik gerek aktarım açısından baştan sonra sıra dışı bir yapıya sahip. “Hay, doğanın keşfi ve kaçınılmaz fethi üzerine detaylı anlatısı ve peşi sıra manevi bir aydınlanmanın vuku bulmasıyla, erken dönem modern okurda, yepyeni ve heyecan verici bir yankı uyandırmıştır” diyen Kukkonen, Hay’ın, çeşitli Avrupa dillerine çevrilmesiyle, Daniel Defoe’nun Robinson Crusoe’sunun ve benzer eserlerin yazılmasına yol açtığını söylüyor. Kukkonen, Batılı okurun, akılcı sorgulamanın İslam düşüncesindeki rolünü değerlendirmek için Hay’a başvurmaya devam ettiğinin bilgisini veriyor.

Batı’da felsefenin tam kalbinde
Kukkonen, İbn Tufeyl’in Müslüman Batı’da felsefenin yerelleşmesinin tam kalbinde bulunduğunu belirtiyor, ardından onun çalışmalarını hayatının kırılma noktalarıyla iç içe sıralıyor. Kitapta, ilerleyen çağlarda Tufeyl’i övenlerin çoğunun, her şeyden önce onun felsefe alanındaki başarılarına işaret ettiğine dikkat çeken Kukkonen, “İbn Tufeyl’in geleneksel bir İslami eğitim aldığından emin olabiliriz. Bu eğitim, okuryazarlık yeteneği, Arap dili grameriyle Kur’an ve hadisler üzerine kapsamlı bir çalışmayı içerir… Buna karşılık, İbn Tufeyl’in sonraki edebi ve şiirsel başarıları, bize eğitiminin, Arap kültürünün seküler yönleri üzerine çalışmaları da içerdiğini gösteriyor” diyor. Tufeyl’in İslam düşüncesine yaptığı önemli katkı Hay bin Yakzân’da yer alırken, eserin tüm detayları Kukkonen’ın kitabında genişçe değerlendiriliyor.

Hay’ın içeriğinde neler anlatılıyor?
Hay, kısa bir metin. Ancak yalnızca felsefi içeriği açısından değil, sürükleyici bir okuma yapmayı sağlayan anlatımı ve ayrıntıları açısından da zengin bir eser. Kukkonen’a göre bu detaylar, Hay’ın kurmaca evrenini ayrıntılandırırken zaman zaman İbn Tufeyl’in hiç ayak basmadığı topraklara da ışık tutuyor. Eser dikkatlice okunduğunda ise İbn Tufeyl’in neyi nasıl gördüğüne dair bilgiler veriyor. Hay bin Yakzân, ana karakter Hay’ın maddi sınırlar ve duyumların ötesine uzanan yolcuğunu anlatıyor. 

Kukkonen, kitapta sözlerine şöyle devam ediyor: “Hay’ın esas anlatısı, Hay’ın bir bebekten, kusursuz bir insana evrilişini tasvir eder… İbn Tufeyl’in felsefi romanının başkahramanı Hay, daha çok pratik zekâsıyla, bireysel tetkikle vardığı dünya görüşüyle ve var olan bu niteliklerin yazar İbn Tufeyl’e kadar genişletilebilmesi temayülünün varlığıyla ün kazanmıştır. Ben de bir tarihçinin gözünden, Hay bin Yakzân’ın erken Muvahhidler dönemi boyunca Müslüman Batıda mayalanmış müthiş kültürel ve ilmi yapının müstesna bir değerlendirmesi olarak okunabileceğini göstermeye çalıştım.”

Eşsiz bir başarıya ulaştı
İbn Tufeyl’in çalışmaları ve ilgi alanları doğrultusunda ortaya koyduklarıyla eşsiz bir başarıya ulaştığını söyleyen Kukkonen, “Onun başarısı, tıp doktorlarının, Aristotelesçi filozofların ve mutasavvıfların kavrayışlarını kapsayabilecek azametli bir entelektüel senteze ulaşılabileceğini, cesur ve kendinden emin biçimde ifade etmesinde yatar” diyor. 12’nci yüzyıl İslam dünyasını etkileyen Endülüslü İbn Tufeyl, geçmişte olduğu gibi gelecekte de Batı düşünce dünyasında yer edinmeye devam edecek.

İbn Tufeyl Aklın Yaşamı / Taneli Kukkonen
Çevirmen: Zeliha Yılmazer
Yayınevi: VBKY
Sayfa sayısı: 224 sayfa
Fiyatı: 28 TL

Sel Yayıncılık’tan Eylül Yenileri

Salı, Eylül 08, 2020
Sel Yayıncılık Eylül ayını sekiz kitapla karşılıyor. William Melvin Kelley’nin “Amerikan edebiyatının kayıp başyapıtı" olarak nitelendirilen romanı “Güz Dökümü”, Romain Gary’nin başyapıtı “Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı”, Julien Gracq’nun sarsıcı anlatısı “Ormanda Bir Balkon” ve Pauline Réage'ın yıllarca yasaklı kalmış sansasyonel romanı “O'nun Hikâyesi” ayın göz atılmadan geçilmeyecek dünya edebiyatı yenileri. Ülkü Oktay’ın ilk öykü kitabı “Vesvese” ile İsahag Uygar Eskiciyan yeni öykü toplamı “Patates Jazzı” ayın türk edebiyatı yenileri… Salâh Birsel kitaplığı “Halley Kimi Kurtarır” ve Red Kitaplığı da Michel Huteau’nun “Reformcu Filozof ve Anarşist Coğrafyacı - Clémence Royer ve Kropotkin Tartışıyor”u ile sürüyor. 


Güz Dönümü * William Melvin Kelley
ABD'de köleliğin kaldırılmasından neredeyse yüz yıl sonra, siyahlara yönelik ırkçılığın, nefretin, şiddetin ve baskının hız kesmeden sürdüğü bir Güney eyaletinde, siyahi çiftçi Tucker Caliban, "anlam verilemeyen" eylemiyle beyazları dehşete düşürür: Tüm tarlasına tuz döker, ağaçlarını keser, hayvanlarını öldürür, evini ateşe verir ve hiçbir açıklama yapmadan ailesiyle birlikte eyaleti terk eder. Bu sessiz isyan, benzeri görülmemiş bir göçün, tüm siyahların Caliban'ın ardından eyaleti terk etmesine yol açan bir exodus'un fitilini ateşler. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

Eleştirmenler tarafından "Amerikan edebiyatının kayıp başyapıtı" olarak nitelendirilen Güz Dönümü'nde Kelley, siyahların hikâyesini, beyazların pek de hoşlanmayacağı bir şekilde, bizzat onların gözünden anlatır. Irkçılığın 60'lı yıllarda da en az şimdiki kadar yakıcı bir sorun olduğu ABD'de, bir siyah tarafından kaleme alınan bu eşsiz romanın görmezden gelinmesi belki de bu yüzden şaşırtıcı değildir.

Güz Dönümü hem ayrımcılığın dehşetli etkilerine, hem de yaşama ve direnişe dair keşfedilmeyi bekleyen bir klasik.
Özgün Adı: A Different Drummer * Çeviren: M. Barış Gümüşbaş * Dünya Edebiyatı * Roman * 210 Sayfa * 35,00 TL


Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı * Romain Gary
Fransız edebiyatının en sıradışı ve üretken kalemlerinden, prestijli Goncourt ödülünü iki kez kazanmış Romain Gary, namıdiğer Émile Ajar, aydınlık bilincini derin bir mizah duygusuyla harmanladığı ve şiirsel bir dille kaleme aldığı başyapıtı Şafakta Verilmiş Sözüm Vardı'da, tek başına ayakta durmaya çalışırken biricik oğlunu da yetiştirip hayata hazırlamak için boğuşan göçmen bir kadının zorluklar karşısında verdiği amansız mücadeleyi, onun ihtişamlı bir yazgıya erişebilmesi adına seferber ettiği o büyük enerjiyi ve oğlunun "çok sevdiği o kadının naif hayallerinin yansımasını" yaşamına aktarabilmek için gösterdiği muazzam çabayı anlatır.

Sığındığı müşfik kucakta dünyanın tüm acımasızlığına göğüs geren direngen bir çocuğun, Gary'nin yaşamından kesitler içeren, her aşamasında yaşamla ölümün, yoksullukla yüceliğin kol kola gezdiği bu önemli eserinde, anlatıcının askeri ve diplomatik kariyerinden edebi başarısına ve insan ilişkilerine dek her şey, sarsılmaz karakterli, duygulu, heyecanlı ama aynı zamanda katlanılmaz annenin sevgisi altında şekillenir.

Benliğiyle boğuşmaktan sıkılan ve yarattığı personayla edebiyat otoritelerine çalım atan Gary'nin hayatının şafağında verdiği sözün romanı olan bu başucu kitabı, yazarın diğer tüm kurgularının izleğinin sürülebileceği bir başlama vuruşu...
Özgün Adı: La promesse de I'aube * Çeviren: Alev Er * Dünya Edebiyatı * Roman * 336 Sayfa * 45,00 TL


Halley Kimi Kurtarır * Salâh Birsel
Deneme türünün en malumatfuruş ve kıvrak kalemlerinden Salâh Birsel, 1001 Gece Denemeleri'nin Halley Kimi Kurtarır adlı beşinci cildinde edebiyatın tasını çatlatırcasına dedikodu kazanını kaynatıyor. Yedi cihandan topladığı anekdotları tek bir kitapta muhabbetle buluşturuyor; Camus'den Pavese'ye, Necatigil'den Gürpınar'a, Naîmâ'dan Cevdet Paşa'ya, Malraux'dan Apollinaire'e, Şinasi'den Tepeyran'a, andığı her şahsiyet, tarihe not düştüğü her anıyla dadanmadık dönem, arşınlamadık coğrafya bırakmıyor. Yazının balından, lafın dümeninden, edebiyatın dilinden iyi anlayan Birsel, Türkçeyi nargilesine doldurup fokurdatırken bir edebiyat tarihçisi vazifeşinaslığıyla okurunu muzır muzır selamlıyor.
Edebiyat * Deneme * 167 Sayfa * 24,00 TL
 

Vesvese * Ülkü Oktay
Varoşlarda, köylerde, kasabaların kenar mahallelerinde nefes almaya çalışan, kendilerinden beklenen rollere sığamadıkları için deli, cinli diye yaftalanan, farklılıkları nedeniyle toplumun kenarına itilen kadınlar. İçleri vesvese, içleri ölüm ve yaşam dolu, tıpkı doğa gibi...

Ülkü Oktay, ilk öykü kitabı Vesvese'de "tuhaf" kadınların öykülerini anlatıyor. Her öykü bir kadının ağzından bambaşka bir kadının yazgısını dillendirirken, hiçbiri birbirine benzemeyen karakterler, yazarın sinemacı yönünün de katkısıyla, capcanlı karşımızda beliriyor. Tekinsizlik ve kasvet satırlara sinerken ince bir mizah damarlara yürüyor. Kenarda bir çiçek açıyor, karanlık sularda balıklar yüzüyor.
Edebiyat * Öykü * 68 Sayfa * 18,00 TL

 
Ormanda Bir Balkon * Julien Gracq
Sivri yapraklı, sık dallı ağaçlarla çevrili bir sığınak, sonbaharla eğilen güneş ışınlarının nemli toprakta bıraktığı tatlı sıcaklık, geride kalan yaz günlerinin hatırasını belleğinde taşıyan, tüm sırları içine hapseden geçit vermez bir orman... Ormanın kalbinde, ağaçlar ve bitki örtüsüyle bütünleşmiş rutubetli, alçak tavanlı, yorgun bir koruganı kendine yuva bellemiş bir asker...

Ormanda Bir Balkon, savaş tüm şiddetiyle ağır ağır yaklaşırken, ölümden ve acıdan arınmış bir başka gerçekliğin; patikada sağlam adımlarla yol alan, ormanın kuytularında soluklanıp hayat bulan Asteğmen Grange'ın hikâyesidir. Grange'ın gözünde yaşam, dört bir yandan hücum eden yangının ortasında, gergin bekleyiş sürerken ve ölüm yaklaşırken rüzgârla salınan dalların hışırtısına, kuşların kanat çırpışına, dağların ardında usulca batan güneşin kızılına tutunmaktır.

Savaşı ardında bırakıp kan revan içinde yuvaya dönmeye çalışanların yaşama, yeni güne ve bir ormana inanabilme ihtimali üzerine sarsıcı bir anlatı.
Özgün Adı: Un balcon en forêt * Çeviren: İsmet Birkan * Dünya Edebiyatı * Roman * 175 sayfa * 28,00 TL

 
Patates Jazzı * İsahag Uygar Eskiciyan
Patatesin müziği olur mu? Ya öyküleri? Patates Jazzı'nda patates belki insanın kalbini, belki hiç kopmayan anne-çocuk bağını, belki de ölümün ta kendisini simgeliyor.

Doğumdan ölüme anne-çocuk arasında kurulan derin ve karmaşık bağın aldığı haller, kâh ilk aşkın acılarına, kâh fiziksel çirkinliğin benlikte bıraktığı arazlara uzanarak "annesinin yürekten, babasının uzaktan seveceği kadar çirkin" bir çocuğun dilinden anlatılıyor. Ortak karakterler öykülerde bir görünüp bir kaybolurken okura farklı okuma imkânları açılıyor. Çocukluktan vazgeçmeyen, ironiyi elden bırakmayan, hüzünlü öyküler bunlar. Annesini unutamayan ve unutamayacak olan herkese sesleniyor.
Edebiyat * Öykü * 103 Sayfa * 20,00 TL


O'nun Hikâyesi * Pauline Réage
Pauline Réage'ın, Fransa'da tutulması imkânsız bir sır gibi dilden dile yayılan, yıllarca yasaklı kalmış sansasyonel kitabı O'nun Hikâyesi, bedenini ıstıraba, ruhunu bilinmeze terk eden bir kadının, itaatsizliğin ve normlara direnişin olduğu kadar teslimiyetin ve boyun eğişin kışkırtıcı anlatısıdır.

Bu erotik edebiyat klasiği, zifiri karanlığa açılan, her adımda, her dönemeçte tuhaf, can sıkıcı izler bırakan bir sarmala teslim olanların, zincirlerini savaş madalyaları misali gururla taşıyanların, dağlanan bedenlerin çıkmazında kan revan içinde debelenirken kırbaç darbelerinin açtığı yaraların kabuğunu soyma cüreti gösterebilen gümrâhların yoluna ışık tutar.

Tutkunun, şehvetin, köleliğin ve esaretin verdiği tatlı hazzın peşinden usulca gidenlerin kapı deliklerinden içeri bakmaya cesaret edebilenler için uçsuz bucaksız bir evren...
Özgün Adı: Histoire d'O * Çeviren: Birsel Uzma * Dünya Edebiyatı * Roman * 173 sayfa * 30,00 TL


Reformcu Filozof ve Anarşist Coğrafyacı - Clémence Royer ve Kropotkin Tartışıyor * Michel Huteau
Darwin'in Türlerin Kökeni kitabının ilk çevirmeni ve sosyal Darwinizm'in ilk teorisyeni, feminist, antropolog ve filozof Clémence Royer, başta Karşılıklı Yardımlaşma olmak üzere çeşitli eseriyle anarşist teorinin önde gelen isimlerinden, çağdaşları arasında tanınmış bir coğrafyacı olan Piyotr Kropotkin'i hapishanede ziyaret etseydi, ortaya çıkabilecek diyalektik çatışma, günümüze dek çözümsüz kalmış tarihsel sorunlara ve pratiklere ışık tutar mıydı?

Siyaset ve bilim sahasına damgasını vurmuş bu iki tarihsel şahsiyeti eserlerinden ve hayatlarından yola çıkarak karşı karşıya getiren bu hayali söyleşi, kapitalizm koşullarında devrim ve reform, devlet, sömürü, eşitsizlik, kadın, ahlak gibi meseleleri ele alır.

Reformcu Filozof ve Anarşist Coğrafyacı; Darwin, Marx ve Spencer'ın görüşlerine sıklıkla atıfta bulunulan bu diyaloğun barındırdığı dayanışma, doğrudan demokrasi gibi konulara dair can alıcı sorunlarda dile getirilen zihin açıcı argümanlarla, insanlık tarihinin ezeli meselelerinin çözümlenmesi adına sıradışı bir çalışma.
Özgün Adı: Philosophe réformiste et le géographe anarchiste: Conversation entre Clémence Royer et Pierre Kropotkine * Çeviren: Alev Er * Red Kitaplığı * Felsefe * 143 Sayfa * 20,00 TL


 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template