♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Film Kritikleri

Kitap Kritikleri

Dizi Kritikleri

Son Yazılar

Aynaya baktığınızda kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Görünüşümüz, kişiliğimizi ne kadar yansıtıyor? Anjelika Şimşek yazdı: Beden İmgesi

Salı, Eylül 17, 2024

Psikiyatr Carl Gustav Jung “Her bir bireyi tek tek toplayarak tek bir insan haline getirmeye kalktığımızda bütünün de tıpkı tek bir insan gibi davrandığını görürüz” der. “İnsanlık da tek bir insanın yaptığını yapar, depresyona girer ve kontrolünü kaybeder” diye de ekler.

“Kendi Kendine Terapi Serisi”, giderek sıkıştığımız dünyada ruh halinizi anlamak, sorunlarınıza çözüm bulmak ve iyilik halini çevrenize yaymak için başvurabileceğiniz kitaplara bir yenisini daha ekliyor. Anjelika Şimşek’in kaleme aldığı Beden İmgesi toplumun söylem ve medya aracılığıyla dayattığı güzellik stereotiplerinin bireylerin beden imgeleri üzerinde ne kadar büyük bir etkiye sahip olduğunu gözler önüne seriyor. 

Çocuklukta başlayan, ergenlikte en üst noktaya ulaşan ve yaşlılığa kadar önemini korumaya devam eden Beden İmgesi, olumlu olduğu takdirde ruhsal ve fiziksel iyi oluşa katkıda bulunurken, olumsuzluğu halinde ise özgüven ve özsaygı eksikliği, yeme bozuklukları, depresyon vb. ruhsal bozukluklara yol açmaktadır. 

“Beden İmgesi” serinin diğer kitapları gibi terapiye erişmekte güçlük çekenler için çağdaş yaklaşımlar ve çalışma pratikleri içerirken bedeninize bakış açınızı dönüştürmek ve kendinizi olduğunuz gibi kabul etmek için kıymetli bir yol haritası sunuyor. 

Arka Kapak Yazısı:
Algınızı değiştirin, yaşam kalitenizi artırın!
Aynaya baktığınızda kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
Görünüşümüz, kişiliğimizi ne kadar yansıtıyor?
Medyanın ve toplumun dayattığı güzellik standartları algımızı nasıl etkiliyor?
Kadınlar ve erkekler olarak bedenimizi gerçekten olduğu  gibi kabul edebiliyor muyuz?
Dış dünyaya yansıttığımız görüntümüz ile içdünyamızda hissettiğimiz beden arasındaki fark, modern toplumun  en büyük ikilemlerinden biri haline geldi.

Anjelika Şimşek'in kaleme aldığı Beden İmgesi bu soruları  ve daha fazlasını mercek altına alarak beden algısının derinliklerine iniyor. Bireylerin kendi bedenlerine dair algılarını nasıl şekillendirdiklerini ve bu algıların ruh sağlığı üzerindeki etkilerini detaylandırıyor. Özellikle son yıllarda artan beden imgesi sorunlarına dikkat çekerek bireylerin kendi içsel deneyimlerini anlamalarına ve farkındalık geliştirmelerine yardımcı olmayı amaçlıyor.

Bedeninize bakış açınızı dönüştürmek ve kendinizi olduğunuz gibi kabul etmek için bu yolculuğa hazır mısınız?

Güven Hastanesi Kardiyoloji Bölümü Başkanı, Ankara.


Beden İmgesi / Anjelika Şimşek
Yayınevi: Destek Yayınları
Türü: Psikoloji
Sayfa Sayısı: 104
Fiyatı: 120 TL

Işıl Cinmen’in kaleme aldığı “Birkaç Küçük Sır: Dayanıklılığın İnşası” Destek Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı

Salı, Eylül 17, 2024

Gazeteci Işıl Cinmen, ikinci kitabı ‘Birkaç Küçük Sır: Dayanıklılığın İnşası’nda, Türkiye’nin donanımlı beyinlerine, tüm engellere rağmen kendi potansiyellerini gerçekleştirmiş 35 değerli isme “Nasıl yaptınız?” diye soruyor.

Cinmen bu kitabında, yaşamda zorluklarla karşılaşmış ama dayanıklılıklarını geliştirerek bu engellerin üstesinden gelmiş Şafak Pavey, Osman Kavala, Fazıl Say, Pınar Selek, İoanna Kuçuradi gibi kişilerin yaşamlarındaki kırılma anlarının peşine takılıyor. “Ben bunu yaptım/kavradım/deneyimledim, bir şeyler değişti. Sen de yapabilirsin” duygusunun yörüngesinde kalarak yollarını çizerken onlara ışık tutmuş olan küçük sırlarının izini sürüyor.

Işıl Cinmen’in kaleme aldığı ‘Birkaç Küçük Sır: Dayanıklılığın İnşası’ Destek Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı.

Arka Kapak Yazısı:
Birkaç Küçük Sır: Dayanıklılığın İnşası
İyi bir hayat kurabilmek için önce esaslıca yaşamak gerekiyor.
Dene-yanıl, düş-kalk, yaşamın kullanma kılavuzunu öğren, e bir de kendini tanı…
Geçti en az 40 yıl!
Oysa yaşayarak öğrenmenin gizli bir alternatifi var; başkalarının gerçek deneyimleri!
Ama işte insanlar ne kadar başarılı olduklarını anlatmaya bayılsalar da bunun nasıl olduğuna -ya da olamadığına- pek de değinmezler. 
Bu kitap, “Oldu tamam da… Nasıl oldu bu?!” diye soruyor.

‘Birkaç Küçük Sır: Dayanıklılığın İnşası'nda, gazeteci Işıl Cinmen, kendisine ilham veren 35 kişinin zihinlerine giriyor. Bu kişiler, yaşamları ve duruşlarıyla ses getirmiş, zorluklardan daha dayanıklı çıkmayı başarmış, tüm engellere rağmen kendi potansiyellerini gerçekleştirebilmiş donanımlı beyinler. Cinmen, bu eşsiz deneyimlerden yola çıkarak, herkesin hayatında ışık tutacak bir pusula oluşturuyor. Dayanıklılığa giden yolun izini sürüyor.

Bu hikayelerde büyük sözler yok, süslü cümleler yok. Sadece gerçekler var. Basit, güçlü ve kendi hayatınıza uyarlayabileceğiniz gerçekler.

İHTİYAÇ ANINDA KAPAĞI AÇINIZ!

Birkaç Küçük Sır / Işıl Cinmen
Alt Başlık: Dayanıklılığın İnşası
Türü: Söyleşi
Yayınevi: Destek Yayınları
Sayfa Sayısı: 288
Fiyatı: 300 TL

Rabaté ile Ravard'dan “Hayat ertelemeye gelmez!” diyen grafik roman: Olasılıklar Yasası

Pazartesi, Eylül 16, 2024

Grafik roman sevdalılarını mutlu edecek haber Desen Kitap’tan geldi. “İddia ediyoruz, bu kitabı sevmeme olasılığınız yok!” başlığıyla servis edilerek dikkat çeken grafik romanın ön okuma kopyası da bu iddiayı destekliyor. Pascal Rabaté ile François Ravard ortaklığı grafik romanın konusu ve meramı ilgi çekici. Daha da heyecanlandıran kısmı çizgi romandan sinemaya uzanarak Hergé ve Tati gibi komedi ustalarına saygı duruşunda bulunması. Merak ve heyecanla bekliyoruz diyerek pası bültene atıyorum.

Yazar Pascal Rabaté ile çizer François Ravard'ı sonsuz ihtimaller evreninde buluşturan Olasılıklar Yasası, hiç hazırlıklı olmadığı bir dönemde kendi ölümlülüğü ile yüzleşmek zorunda kalan bir adamın varoluş hezeyanlarını derin ama bir o kadar da komik bir anlatıya dönüştürüyor. 

Gündelik koşuşturmacaları bahane ederek hayallerini sürekli erteleyenlerin yaşamı nasıl kaçırdıklarını gösteren kitap, akla zarar yanlış anlamalara ve rastlantının böylesi dedirten mükemmel zamanlamalara tanıklık ettirerek ''hayat, biz planlarlar yaparken başımıza gelenlerdir'' görüşünü destekliyor. 

Kaderi kabullenmenin yeni başlangıçların, geçişlerin ve geçitlerin anahtarı olduğunu hatırlatan bu iyileştirici hikâye, ''her zaman bir ihtimal daha vardır'' düşüncesini vurgulayarak olasılıkların mucizesine inanmaya çağırıyor. 

Madem günlerim sayılı, bugünden bitsin bari!

Tam kapıdan çıkarken üstünüze bir insan düşme olasılığı nedir?

Rutin bir doktor kontrolünün ardından Martin Henry, sadece üç ay ömrü kaldığını öğrenir. Evden işe işten eve tekdüze bir yaşam süren Martin, bunca yıl boyunca hayallerini nasıl da ertelediğini fark eder. Kendisini bekleyen belirsizliğin getirdiği olgunlukla sayılı günlerine sımsıkı sarılmaya karar verir. İlk hedefi Kanada'daki o meşhur balinaları görmektir! Bunun için işten ayrılır, karısını birlikte seyahat etmeleri için ikna eder. Şans aslında Martin'den yana gözükse de işler hiç de planladığı gibi gitmeyecektir...

Sonsuz olasılıklar denizinde kendi gemilerimizi yüzdürmenin önemine vurgu yapan Olasılıklar Yasası, yaşamak bazen ölmekten daha zor görünse de asla pes etmemek gerektiğini anımsatıyor.

Çizgi romandan sinemaya uzanarak Hergé ve Tati gibi komedi ustalarına saygı duruşunda bulunan bu keyifli grafik roman, başımıza gelmesi ihtimaller dahilinde olan kimi olayları mizahın güler yüzüyle kabullenmemizi sağlıyor.

İddia ediyoruz, bu kitabı sevmeme olasılığınız yok!

Olasılıklar Yasası
Yazan: Pascal Rabaté
Resimleyen: François Ravard
Türkçeleştiren: Hasan Can Utku
88 sayfa
Satış Fiyatı: 269,00 TL

Sel Yayıncılık'tan Eylül Yenileri

Perşembe, Eylül 12, 2024

Sel Yayıncılık Eylül ayını beş kitapla karşılıyor. Ayın en önemli kitabı Eduardo Galeano’nun toprağın nabzını tuttuğu “Kullan-At: Gezegenimiz, Yegâne Evimiz”. Jorge Amado’nun Archanjo'nun gerçek kimliğinin, mücadeleci kişiliğinin öyküsü ve Afro-Brezilya kültürüne bir övgüsü “Mucizeler Dükkânı”, André Aciman’ın 77 yazından anlatısı “Harvard Meydanı”, Natsume Soseki’nin ilişkilerin doğasına ayna tutan romanı “Bitmeyen Yol” da dünya edebiyatı zenginlikleri olarak kataloğa ekleniyor. Ayın yenileri arasında bir de ilk kitap var. Miray Aydın’ın ilk öykü toplamı “Ben Burada Yapamam” da okuruna merhaba diyor. 

Kullan-At: Gezegenimiz, Yegâne Evimiz * Eduardo Galeano
Ekolojik yıkımın sorumluluğunu "muslukları fazla açık tutan"ların omuzlarına yükleyerek bireyleri daimi bir vicdan muhasebesine sürükleyen küresel kapitalizmin lokomotif şirketleri vergi indirimi ve çeşitli fonlardan faydalanmak için; karbon ayak izini, "sürdürülebilir" ama diğerlerinden daha pahalı o kıyafetleri, bambu pipetleri, endüstriyel vegan gıdaları ve dahi ineklerin "metan gazı salınım hacmini" lügatımıza sokmadan çok önce, Eduardo Galeano, insanları olduğu kadar tabiatı da yiyip bitiren ve bir kenara tüküren sistemin açgözlülüğü ve küstahlığı hakkında uyarıda bulunmuştu.

Hem daha önce çeşitli kitaplarında yayınlanan hem de bu antoloji için kaleme aldığı bütün "yeşil" metinleri bir araya getiren Kullan-At, çevre sorununu ekolojiyi dert ediyormuş görünen popülist sloganlardan uzak, tutarlı bir siyasi perspektiften ele alıyor ve çevresel yıkımın gerçek sorumlularını işaret ediyor.

Galeano, her zaman olduğu gibi, gezegenimizin fısıltılarına kulak verenlerin tanıklıkları ve yağmalanmasına karşı çıkanların haykırışlarıyla kol kola toprağın nabzını tutuyor.
Özgün Adı: Úselo y Tírelo Nuestro Planeta, Nuestra Únıca Casa, Çeviren: Süleyman Doğru, Dünya Edebiyatı, Deneme, 160 Sayfa, 180,00 TL

Mucizeler Dükkânı * Jorge Amado
Mucizeler Dükkânı, Bahia'nın şamatalı, kadim ritüellerle bezeli curcunalı ortamının ortasında mütevazı bir matbaadır. Matbaacının dostu, sokakların sevgilisi melez Pedro Archanjo'nun kitapları da, aynı zamanda bir açık üniversite işlevi gören bu mekânda basılır. Ne var ki, Afrika ve Bahia kültürü üzerine yazdıkları halk arasında giderek popülerleşince, ırkçı saikler kuşanmış dogmatik akademinin de dikkatini çeker ve yazarının konumuna da burun kıvrılarak kısa sürede değersizleştirilir. Ta ki yıllar sonra Nobel ödüllü bir etnoloğun Archanjo hayranı olduğu öğrenilene dek...

Böylece başlayan ve bugün de aşina olduğumuz sahte akademik ilginin ve entelektüel yozlaşmanın tozu dumanı arasında Archanjo'nun gerçek kimliğinin, mücadeleci kişiliğinin öyküsü ve Afro-Brezilya kültürüne bir övgüdür Mucizeler Dükkânı. Yoksulluk içinde ölen, halkın gönlünde taht kurmuş Archanjo'nun yolculuğu, modern Brezilya'nın muhtaç olduğu toplumsal barış ve eşitlik umuduna da ayna tutar.

"Ben halkımın yaşamını, halkımın karakterini satırlara dökmüş bir yazarım. Şunu söyleyebilirim ki, Brezilya romanının en büyük kahramanı Brezilya halkıdır."
Özgün Adı: Tenda Dos Milagres, Çeviren: Sevgi Tamgüç, Dünya Edebiyatı, Roman, 368 Sayfa, 350,00 TL


Harvard Meydanı * André Aciman
1977 yazı. Ruhları Akdeniz kıyılarında, bedenleri kuzeyin ıssız sokaklarının karmaşasında salınan iki delikanlının yolları Harvard Meydanı'nda kesişir. Birbirinden gece ile gündüz kadar farklı bu iki genç, yalnızca yersiz yurtsuzların, sürgünlerin konuşabildiği o ortak lisandan doğan aşinalıkla sarmalanıp bir dostluğa içkin her türlü sadakat sınavından geçerler: bitimsiz sohbetler, ucuz şarap, sarhoş kavgaları, dolup taşan küllükler, loş mekânlar, yeni tanışılanlar, vazgeçilenler ve her daim masada duran yalnızlık, köksüzlük.

Yaşamaktan yorulup edebiyata sığınanlara, kaybolma arzusuyla dolup kendini yollara vuranlara, hem sürgünlere hem güvenle kök salanlara, hem İskenderiye'nin uçsuz bucaksız sahillerine hem de Cambridge'de bir terasın bunaltıcı sıcağında o sahilleri hayal edenlere, kısacası arada kalmışlara, geciktiğine inananlara ve yetişmeye hiç mi hiç niyeti olmayanlara André Aciman'dan esaslı bir anlatı.
Özgün Adı: Harvard Square, Çeviren: Ziya Celayiroğlu, Dünya Edebiyatı, Roman, 248 Sayfa, 250,00 TL

Bitmeyen Yol * Natsume Soseki
Bitmeyen Yol, modern Japon edebiyatının önde gelen temsilcileri arasında gösterilen Natsume Sōseki'nin yaşamının hesaplaşmalarla dolu en karanlık dönemine tanıklık eden romanıdır.

İngiltere'de gördüğü edebiyat eğitiminin ardından artık daha evrensel bir bilinç kuşanmış halde ülkesine döndükten sonra, eserlerinde bireyin geleneksel değerlerle uzlaşmazlığı neticesinde yaşadığı suçluluk ve yabancılaşma duygularını işleyen Sōseki, Bitmeyen Yol'da tıpkı kendisi gibi küçük yaşta evlat edinilen Kenzō'nun üvey ebeveynleriyle açgözlü, hesapçı ve çoğu zaman duygudan yoksun ilişkisi ekseninde kalem oynatır.

Dönemin hâkim Konfüçyüsçü ahlak anlayışının pençesinde işi, kariyeri ve ailesi arasında kalan, bu açmazda alicengiz oyunlarına başvurmaktan da geri durmayan genç bir aydının beslediği hırs, inanç ve umut, Sōseki'nin çokkatmanlı karakterler yaratmak ve duygu geçişlerini okura aktarmaktaki mahirliğiyle günümüzdeki ilişkilerin doğasına da ayna tutuyor.
Özgün Adı: Michikusa (道草), Çeviren: Zeynep Ebru Okyar, Dünya Edebiyatı, Roman, 216 sayfa, 240,00TL


Ben Burada Yapamam * Miray Aydın
Miray Aydın, ilk kitabı Ben Burada Yapamam'ın her öyküsünü sadeliğin gücüyle örüyor. Söylenememiş sözlerin boğuculuğuna, yük haline gelmiş ilişkilerin suskunluğuna, yalnızlıkla geçen çocukluklara dokunduğu her öyküde, yüzünü farklı bir karaktere, farklı bir duruma dönüyor.
Anne, baba ve evlatların, arkadaşlıklarla yalnızlıkların sürekli farklı veçhelerde görünüp kaybolduğu bir çiçek dürbünü: Ben Burada Yapamam.
Türkçe Edebiyat, Öykü, 72 Sayfa, 120,00 TL


Nobel Ödüllü yazar Yasunari Kawabata’dan dekadan edebiyatına bir saygı duruşu: Uyuyan Güzeller

Perşembe, Eylül 12, 2024

1968’de Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan ilk Japon yazar Yasunari Kawabata’nın en ünlü eserlerinden olan Uyuyan Güzeller romanı Can Yayınları’ndan çıktı. Kawabata’nın bir randevuevinde geçen ve insan ruhunun derinliklerine inen bu eseri, 1962 yılında 16. Mainichi Yayıncılık Kültür Ödülleri’nin Edebiyat ve Sanat kategorisinde ödüle layık görüldü.

Japon yazar Yasunari Kawabata’nın en ünlü romanlarından olan Uyuyan Güzeller, Can Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı. García Márquez’in Benim Hüzünlü Orospularım romanıyla karşılaştırılan ve Márquez tarafından da beğenilen eser, İkinci Dünya Savaşı sonrasında yaşlı erkekler tarafından ziyaret edilen bir evde geçiyor.

Güçten düşmüş yaşlı adamların geceleri yalnız uyumaması için “uyuyan kızlarla bir gece geçirme” hizmeti sunan bir evle başlıyor hikâye. Bir tanıdığı vasıtasıyla bu evi öğrenen İhtiyar Eguchi, evdeki ilk gecesinde kendini kızıl kadife perdeli bir odada uyuyan, hayır, uyutulan çıplak bir kızın yanında buluyor. Yaşlı adamın kızın bedeninde keşfedeceği his, yaklaşmakta olan ölümün korkusu mu, yoksa kıza ne yaparsa yapsın uyanmayacak olmasının heyecanı mı?

“Kızı uyandırmaya çalışmayın lütfen. Ne kadar uğraşsanız da gözlerini asla açmaz zaten… Kız derin bir uykuda ve her şeyden bihaber,” diye tekrarladı kadın. “Hep böyle uyuyacak ve başından sonuna kadar hiçbir şeyden haberi olmayacak. Kiminle uyuduğundan bile… Bu konuda endişeniz olmasın.”

Uyuyan Güzeller, 1962 yılında 16. Mainichi Yayıncılık Kültür Ödülleri’nin Edebiyat ve Sanat kategorisinde ödüle layık görüldü. Bu jüride yer alan Yukio Mişima, eseri şöyle tanımlayacaktı: 
“Olgunlaşmaktan çürümeye dönen bir meyvenin ufuneti gibi, bu yapıt da dekadan edebiyatının şaheseridir.”

#japonedebiyatı #yaşlılık #yasakilişki #ölüm #yalnızlık

KitapUyuyan Güzeller / Yasunari Kawabata
Çevirmen: Burcu Çokbilir
Yayınevi: Can Yayınları  
Dizi: Modern
Tür: Roman
Sayfa Sayısı: 104
Fiyatı: 120 TL 

Fatma Nur Kaptanoğlu’ndan geçmişin izini süren bir roman: Babam, Ev ve Yumurta Kabukları

Çarşamba, Eylül 11, 2024

Kendine özgü dil ve anlatımıyla dikkat çeken Fatma Nur Kaptanoğlu’nun ilk romanı Babam, Ev ve Yumurta Kabukları, Can Yayınları etiketiyle okurla buluşuyor.

Fatma Nur Kaptanoğlu; Kaplumbağaların Ölümü, Homologlar Evi, Ateşten Atlamak isimli öykü kitaplarından sonra ilk romanıyla okurla buluşuyor. Can Yayınları etiketiyle raflarda yerini alan Babam, Ev ve Yumurta Kabukları, geçmişin bugünü ne derece derinden sarsabileceği üzerine etkileyici bir roman.  

Roman, bir eve dönüş ve hesaplaşma hikâyesini merkezine alıyor. Üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin kişinin çocukluğundan, ilk gençlik yıllarından ve ilk heyecanlarından hiçbir zaman kopamayışını, Bilge’nin kendisiyle, annesiyle ve en çok da babasıyla giriştiği sessiz hesaplaşmaları son derece özgün bir dille dışa vuruyor.

Geldim. Yine. Eve dönmek çocukluğunu geçirdiğin dört duvara dönmek değil sadece, çocukluğunu oluşturan her detayı hatırlamak, o detaylar yerine konulanları hazmetmek, asla değişmeyenler için hayıflanmak, belki de üzülmek. Şimdi, çocukluğumda tahinli çöreğini çok sevdiğim fırının önünden geçerken, saatlerce oynadığım çocuk parkının oto yıkamaya dönüştüğünü fark ederken anlıyorum eve dönmenin sadece duvar yığınlarından, resimlerden, değişmeyen odalardan ibaret olmadığını.

Babam, Ev ve Yumurta Kabukları / Fatma Nur Kaptanoğlu
Yayınevi: Can Yayınları  
Dizi: Çağdaş
Tür: Roman
Sayfa Sayısı: 112
Fiyatı: 120 TL 

Tam Zamanında Bir Roman: Jodi Picoult & Jennifer Finney Boylan'dan “Deli Bal”

Çarşamba, Eylül 11, 2024

Jodi Picoult’a haziran ayında okuyup sevdiğimiz romanı “Keşke Burada Olsaydın” ile doymayanlar için April Yayınları’ndan müjde var. Picoult’un, kurgu ustası yazar Boylan ile güçlerini birleştirdiği romanı “Deli Bal” raflarda yerini alıyor. Yeri gelmişken “keşke burada olsaydın”a da değinmeden geçmeyeyim. “Bu pandemiyi nasıl anlatacağız? kim anlatacak? dünyanın nasıl ve neden kapandığının ve ne öğrendiğimizin öyküsünü nasıl anlatacaktık?” sorularının cevaplarını sıralarken okurunu bol bol sorgulamaya çağıran roman, her picoult romanı gibi bir solukta biten bir duygu yoğunluğu... ya ben onun yerinde olsaydım ne yapardım diye düşündürüyor... Bu kez Jennifer Finney Boylan ile güçlerini birleştirerek gelmiş. Unutulmaz bir aşk hikayesi ile sürükleyici bir gerilimmiş. Övgülere boğulmuş. Merakla bekliyoruz diyerek pası bültene atıyorum.

“Hepimizin yüreğinde karanlıkta kaldığı için açamayan bir çiçek vardır.”

Olivia McAfee baştan başlamanın ne demek olduğunu iyi biliyor.
Ünlü bir cerrahla evliydi.
Mükemmel bir evde yaşıyor, sevimli oğlu Asher'a kusursuz bir gelecek hazırladığını düşünüyordu.
Ta ki kocasının karanlık yüzü ortaya çıkana kadar.
Olivia dayanabileceği tüm acıları yaşadı ve artık geçmişi geçmişte bıraktı, şimdi eski hayatından kilometrelerce uzakta arıcılık yapıyor.
Lily Campanello baştan başlamayı öğreniyor.
Annesiyle evden ayrılalı, ruhunu rendeleyen babasını terk edeli, yeni hayatına başlayalı çok olmadı.
Şimdilik işler iyi gidiyor, Olivia’yı ikinci annesi gibi görüyor, Asher’a ise deli gibi aşık.
Kusursuz değil, biliyor ama kendisiyle beraber onu da iyileştireceğini düşünüyor.
Ve bir gece bütün hikaye tersine dönüyor.
O akılalmaz telefon geliyor: Lily öldü ve Asher karakolda.

Picoult, kurgu ustası yazar Boylan ile güçlerini birleştiriyor; tüm romanlarından damıttığı tılsımı Deli Bal’da okura sunuyor.

Sürükleyici bir gerilim romanı, unutulmaz bir aşk hikayesi ve kendimiz olmak için aldığımız risklerin, sakladığımız sırların etkileyici keşfi.

"Picoult bir kelime ustası. Sadece zihinlerimizi provoke etmekle kalmıyor, kusurlu ruhlarımıza dokunan hikayeler yaratıyor."
Boston Globe

"Aynı romanda bin bir duygu. İki çoksatan yazar güçlerini birleştiriyor, aşka ve gerçeklere dair son yılların en provokatif romanına imza atıyor."
Washington Post

“Picoult romanlarını okurken merakınızı diri tutan bir sonraki sayfada ne olacağı. Bunun için yıllardır çoksatan listelerinde hep bir Picoult romanı var.”
San Antonio Express News

“Jodi Picoult başucunuzda öylece bekleyip toz tutan romanlar yazmaz. Bir solukta okunur ve kendine müptela eder.”
LA Times

Deli Bal / Jodi Picoult & Jennifer Finney Boylan
Özgün adı: Mad Honey 
Çevirmen: Mehmet Deniz Öcal 
Türü: Roman 
Yayınevi: April, 1. Baskı Eylül
Sayfa: 464
Fiyat: 320 TL

İlkay Buharalı’nın yazdığı "Uyanış ve Tuzakları", Destek Yayınları etiketiyle raflarda yerini aldı

Cuma, Eylül 06, 2024

İlkay Buharalı’dan Yeni Bir Kitap: “Uyanış ve Tuzakları” ile İçsel Yolculuğa Derinlemesine Bir Bakış: Spiritüel Uyanışın Kapsamlı Rehberi

Destek Yayınları’ndan çıkan İlkay Buharalı’nın yeni kitabı "Uyanış ve Tuzakları", okuyucuları spiritüel uyanış yolculuğuna davet ediyor. 

İçsel yolculukta karşılaşılabilecek spiritüel ego, negatif enerjiler ve diğer zorluklar gibi konulara odaklanan "Uyanış ve Tuzakları", spiritüel yolculuğa adım atan herkesin başvuracağı önemli bir kaynak.

Buharalı kendi deneyimleri ve gözlemlerinden yola çıkarak derlediği bu çalışmada, ruhsal gelişimin derinliklerine inerken ruhsal uyanışın getirdiği fırsatlar kadar karşılaşılabilecek tuzaklara da dikkat çekiyor ve okuyuculara bu süreçte rehberlik edecek bir yol haritası sunuyor.

İlkay Buharalı’nın yazdığı "Uyanış ve Tuzakları", Destek Yayınları etiketiyle raflarda yerini aldı. 

Arka Kapak Yazısı:
"Gerçek uyanış, başkalarının öğretilerinde değil, kendi hakikatinizde saklıdır."

İçsel seyahatlerin yolları her zaman aydınlık ve güvenli değildir. Kimi zaman ışığın ardında karanlık gölgeler saklanır; ruhu besleyecek sözler, sahte rehberlerin dilinde azılı tuzaklara dönüşür. Yirmi yıllık bir gazeteci olarak kaleme aldığım bu kitap, gerçek ışığı arayanların karşılaştığı sınavları ve ruhani dünyayı kendi çıkarları uğruna sömürenlerin maskelerini düşürüyor. “Gerçek uyanışın” ne olduğunu açıklıyor. Spiritüel manipülasyonlara karşı yürekle aklın birlikte eşlik edeceği bir yol haritası sunuyorum size.

İçsel ışığınızı bulmak için çıktığınız bir spiritüel yolculukta, kime güveneceğinizi nasıl anlayacaksınız, sahte rehberlerin cazibesine kapılmadan, hakikatin izini nasıl süreceksiniz?  Spiritüel camiaya dair kimsenin bilmediği hakikatleri ve bu süreçte yaşadıklarımı tüm zorluklarına rağmen tüm çıplaklığıyla yazdım.

Katkı olması dileğiyle...

İlkay Buharalı, uzun yıllar gazetecilik ve televizyon programcılığı yaptıktan sonra, spiritüel alanlarda yaptığı çalışmalarla tanınan bir isimdir. Ruhsal gelişim ve enerji çalışmaları üzerine derinlemesine bilgi sahibi olan Buharalı, bu alandaki tecrübelerini ve birikimlerini yazıları ve eğitimleri ile paylaşmaya devam ediyor.

Uyanış ve Tuzakları / İlkay Buharalı
Alt Başlık: Gerçekleri Anlatmak Zamanı
Türü: Güncel
Yayınevi: Destek Yayınları
Sayfa Sayısı: 168
Fiyatı: 174 TL

2023 Booker Ödüllü ''Peygamberin Şarkısı'' raflara yerleşiyor!

Cuma, Eylül 06, 2024

İlk duyurusundan beri merak ettiğimiz romanlardan birine daha kavuşuyoruz. Booker ödülü sürecinde övgülere boğulan, şiirselliğine ve özgünlüğüne sık sık vurgu yapılan roman “Prophet Song” DeliDolu etiketiyle raflarda yerini alıyor. Edebi hazzı doruğa tırmandıran bir anlatı olduğu söylenmesi merakımı yükseltiyor. Booker jürisinin övgülerini de buna eklediğimizde hemen okuma isteği uyandırıyor. Ön okumanın da tüm bu savları doğruladığını görünce amiyane tabirler “çok seveceğimiz bir roman geliyor bu yana” diyebiliriz. Çıksın da bir an önce okuyayım diyerek pası bültene atıyorum. 

İrlandalı yazar Paul Lynch'in 2023 Booker Ödülü'ne değer görülen ''anıtsal'' romanı Peygamberin Şarkısı, totaliter güçlerce iç savaşa sürüklenen bir toplumun kodlarını sorgulayan sarsıcı bir direniş distopyası. 

Pek çok eleştirmen tarafından son 10 yılın en etkileyici yapıtlarından biri olarak gösterilen kitap, dört çocuklu bir annenin ailesini güvende tutmak için verdiği büyük mücadeleyi edebî hazzı doruğa tırmandıracak bir anlatıyla buluşturuyor.

Okurları en karanlık ve hatta klostrofobik düşleriyle yüzleştiren Lynch, nefes kesici özgünlükte yepyeni bir dünya kuruyor ve sonra onu muazzam bir beceriyle paramparça ediyor.

Şimdi görebiliyorum özgürlük sandığım şeyin aslında sadece mücadele olduğunu ve özgürlük diye bir şeyin hiç olmadığını.

Bir insan ailesini kurtarabilmek için ne kadar ileri gidebilir?

Dört çocuk annesi biliminsanı Eilish Stack çok yakında ailesinin üzerine çökecek kara bulutlardan habersizdir. Ta ki puslu ve yağmurlu bir Dublin akşamında evlerinin kapısı çalınana değin. İrlanda istihbaratının yeni kurulan biriminden iki polis memuru Öğretmenler Sendikası'nda yönetici olarak çalışan kocası Larry'yi sorgulamaya gelmiştir. Olayların akışı kusursuz bir sistematikle işler. Apar topar gözaltına alınarak sorgulanan eşi bir süre sonra kayıplara karışır. Yaşananlar elbette ki giderek otoriterleşen bir hükümetin radarına takılanların trajik hikâyelerinden sadece biridir. Ülke hızla çökerken toplumun uçurumdan yuvarlanması kaçınılmazdır. Gelecek karşısında gözleri körleşmiş insanlara hayretler içinde bakakalan Eilish, ömrünü adadığı yaşam düzenini sürdürebilmek için yapması gerekenlerle, kontrolünün tamamen dışında gelişen olaylara teslim olma ya da direnme ikilemi arasında sıkışıp kalmıştır. Yakında ailesini bir arada tutabilmek uğruna ne kadar ileri gidebileceğine dair hayatî bir karar vermesi gerekecektir... 

Dünyamız ve zamanımız hakkında böylesine bıçak sırtı bir konuyu kâbusları andıran gerçekçi bir kurgu ve dilin sınırlarını zorlayan bir üslupla anlatan Paul Lynch, edebiyatta hem içeriği hem de estetiği önemsediğini ortaya koyarak hayranlık uyandırıyor.

Ateşle karanlık arasında mahsur kalmış insanların yolunu ışıtan Peygamberin Şarkısı, lirizmin doruklarında gezinen şiirsel bir manifesto.

''Duygusal hikâye anlatıcılığının zaferi... Ruhu sarstığı kadar da gerçek.''
Esi Edugyan, 2023 Booker Ödülü Jüri Başkanı

Paul Lynch: Peygamberin Şarkısı (Prophet Song, 2023), Beyond the Sea, Grace (2019), The Black Snow (2013) ve Red Sky in Morning (2013) olmak üzere beş romanın ödüllü yazarıdır. Son romanı Peygamberin Şarkısı, 2023 Booker Ödülü'nü kazanmıştır. Bu roman için Booker Jürisi Başkanı Esi Edugyan, ''Zamanımızın sosyal ve politik kaygılarını yakalayan bir roman'' tanımlamasını yapmıştır. Lynch, ele aldığı konularla birlikte dili olabildiğince zorlayan, teknik ve biçimin yanı sıra şiirsel ve zengin diliyle de çağa damgasını vuran bir yazardır. Lynch'in eserleri daha önce Kerry Group Yılın Romanı ve Fransa'da En İyi Yabancı Roman dalında Prix Libr'à Nous ödüllerine de layık görülmüştür. Ayrıca W. Scott Ödülü ve Fransa'nın Prix du Meilleur Livre Étranger, Prix Littérature-Monde ve Jean Monnet Avrupa Edebiyatı Ödülü de dâhil olmak üzere birçok uluslararası ödülde finale kalmıştır. Lynch hâlen Dublin'de yaşamakta ve çalışmalarına devam etmektedir.

Peygamberin Şarkısı / Paul Lynch
Türkçeleştiren: Mert Doğruer
Roman, Delidolu Yayınları
240 sayfa
Satış Fiyatı: 229,00 TL

Usta yazara dair bir başvuru kaynağı ve yol arkadaşı: “Atılgan: 1959’dan Günümüze Yusuf Atılgan Üzerine Yazılar”

Çarşamba, Ağustos 21, 2024

68 yıllık ömrüne Aylak Adam, Anayurt Oteli gibi başyapıtları sığdıran Türk edebiyatının en büyük yazarlarından Yusuf Atılgan ve kitapları hakkında 50’lerden günümüze yazılmış önemli yazılar, Atılgan: 1959’dan Günümüze Yusuf Atılgan Üzerine Yazılar’da bir araya geliyor. Cem Akaş tarafından yayına hazırlanan kitap, Yusuf Atılgan okurları için başvuru kaynağı ve bir yol arkadaşı olma niteliğinde.

Yusuf Atılgan, 68 yıllık ömründe dört kitap yayımladı – Aylak Adam 1959’da, Bodur Minareden Öte 1960’ta, Anayurt Oteli 1973’te, çocuklar için yazdığı Ekmek Elden Süt Memeden 1981’de basıldı; ölümünden sonra öyküleri tek bir ciltte toplandı, tamamlayamadığı romanıysa Canistan adıyla çıktı. Can Yayınları Atılgan’ın bütün yapıtlarını 2017’de okurlara sundu, 2018’deyse yazarın kitaplarına girmemiş yazılarını, şiirlerini, söyleşilerini ve çevirilerini Siz Rahat Yaşayasınız Diye adlı kitapta bir araya getirdi.

Bugün Yusuf Atılgan’ı Türk edebiyatının en büyük yazarlarından biri olarak kabul ediyoruz; Aylak Adam ve Anayurt Oteli de birer başyapıt olarak kanondaki yerini aldı. Ancak bu görüş birliğine hemen ulaşılmadı; kitapların değerini hemen anlayanlar vardı ama ilk aşamada tepki duyanlar, anlam veremeyenler de oldu. Bu tepkilerin ana nedeni Yusuf Atılgan’ın cinselliği ele alış biçimi olduğu kadar, şehirli ve taşralı bireyi hem kişisel alanda hem de toplumsal çerçevede kurgulayış biçimiydi. Atılgan’ın metinleri, o zamana kadar edebiyatımızda az görülmüş yenilikler barındırıyordu ve kendisinden sonraki yazarlar için ilham kaynağı olacaktı ama kitapların yayımlandığı dönemde bunun kabul edilmesi o kadar da kolay olmadı.

Cem Akaş’ın yayına hazırladığı bu hacimli derleme, kuşaklar boyunca Fethi Naci, Can Yücel, Selim İleri, Füsun Akatlı, Ahmet Oktay, Nurdan Gürbilek, Orhan Koçak, Semih Gümüş, Behçet Çelik, Faruk Duman, Murat Gülsoy ve Fatih Özgüven gibi yazarların, akademisyenlerin ve eleştirmenlerin Yusuf Atılgan’ın yapıtlarına yönelik yorum ve değerlendirmelerindeki çeşitliliği, zaman içindeki değişimleri gösterebilmeyi hedefliyor.

Atılgan – bir başvuru kaynağı ve Yusuf Atılgan okurları için bir yol arkadaşı.

#cumhuriyetromanı #yusufatılgan #anayurtoteli #aylakadam #bodurminaredenöte #eleştiri #edebiyatincelemesi #canistan

Atılgan: 1959’dan Günümüze Yusuf Atılgan Üzerine Yazılar
Yayına Hazırlayan: Cem Akaş
Dizi: Modern 
Tür: Derleme
Yayınevi: Can Yayınları  
Sayfa Sayısı: 484
Fiyatı: 195 TL 


Mehmet Mollaosmanoğlu’ndan et ve hayvan ürünleri tüketimini konu alan distopya: Veganlar

Çarşamba, Ağustos 21, 2024

İnkılâp Kitabevi çatısı altında yayın hayatına devam eden Sayfa6, distopik çerçevesiyle 50 yıl sonranın Türkiye’sini ele alırken okurun zihnine gelecekten kalıcı bir iz bırakacak Veganlar romanını okuyucularla buluşturuyor. Yazar Mehmet Mollaosmanoğlu’nun hayat bulan 13. kitabı olan Veganlar, alışık olunan distopik kurgulardan oldukça farklı şekilde okuyucuya aktarılıyor.

Türkiye gündeminde oldukça fazla yer bulan et ve hayvan ürünleri tüketimini konu alan Veganlar’da, benzersiz bir kurgu ile olaylar okuyucuya aktarılıyor. Kitapta sürükleyici kurgunun akışına kapılacak okur, kitaptaki özenli dil kullanımıyla da yazarın başarılı kalemine şahit olacak.

Veganlar Gelecekte de Adından Söz Ettirecek
Et ve hayvan ürünleri tüketiminin yasaklandığı, çevreci iktidarların yönetime geldiği gelecekte, siyasi/sosyal yaşamın değişmesiyle aslında hiçbir şeyin değişmediği, geçmişte olduğu gibi iktidarların yeni kullanışlı sopasının “çevre” olduğu, sosyal çürümenin ve uçurumların sıradan halk üzerindeki ezici etkisinin artarak sürdüğü anlatılıyor. Keza çevreci politikaların getirdiği yeni düzenlemelerin ardında, yine iktidarın kontrolünü pekiştirmek ve ekonomik çıkarları korumak amacı var.

Ana karakter Tarhan’ın tehlikeli macerasında eritilen sosyal, siyasi ve ekonomik düzenin çürümüşlüğü, yönetim zafiyetinin getirdiği olumsuzluklar gözler önüne serilirken; okurun birçok kavramı sorgulamasına, günümüz Türkiye’si ile geleceğin Türkiye’si arasında da bir kıyas yapmasına ve her şeye rağmen “umut” etmeyi bırakmamanın kıymetini bir kez daha anlamasına olanak tanıyor. 

Modern Türk edebiyatının özgün kalemlerinden Mehmet Mollaosmanoğlu’nun, her detayıyla benzersiz bir çerçeveye sahip Veganlar ile şimdi olduğu gibi gelecekte de adından çokça bahsettireceği şüphesiz. 

ARKA KAPAK
Her insan benzersiz doğar, doğduğu yere benzer sonra.

Et ve hayvan ürünleri tüketimi kanunlarla yasaklandığından, insanlar uzun bir süreden beri dayatılmış ve kanıksamış veganlardı. Şehirler etrafı aşılmaz duvarlarla çevrili, “metropol” adı verilen kocaman hapishanelere dönüştürülmüştü.

Siyaset Akademisi’nin parlak öğrencisi Tarhan, büyük bir tedirginlik içinde et bulmak için metropol dışına çıktı; çünkü bu, ölmekte olan yaşlı bir adamın son arzusuydu. Ve “Dışdünya” öğrendiği, alıştığı, savunduğu bütün değerleri kemirip çürüten ölümcül bir bakteri gibi kanına girip onu zehirledi. Tarhan yasak eti buldu bulmasına, aynı esnada çocukluk aşkına da kavuştu. Ne var ki bütün bunların bir bedeli oldu; erdemlerini, inançlarını hatta benliğini bütünüyle kaybetti.

“İnsanlar iktidar olmak için her şeyi kullandılar; dini, ilmi, tarihi, milli kimliği, düşman tehdidini, coğrafyayı, her şeyi. Bir tek çevre kalmıştı, onu da denediler ve maskeleri düştü. Artık ortada gösterilebilecek elverişli bir sopa kalmadı. İnan bana, çocuklarımız mezbahaların olmadığı, insanlarla hayvanların birlikte yaşadığı bir dünyada büyüyecekler, bunu başaracağız sevgilim.”

Sürükleyici bir kurgu, akıcı ve özgün bir kalem… Tarhan’ın nefes kesen macerasıyla Veganlar, sosyal ve siyasi düzeni şiddetle yerle bir ediyor. Bir distopya olarak nitelendirilebilecek bu roman, içimizde geleceğe dair güçlü bir umut ışığı yakmayı da ihmal etmiyor.

İnşaat mühendisi olan yazar Alanya doğumludur ve halen aynı şehirde mesleğini sürdürmektedir. Ressam Seher Mollaosmanoğlu ile evlidir, Servet ve Ateş adında iki oğlu vardır. Yazar, aynı zamanda seyahat tutkunu olduğu için ulusal mecralarda yayımlanmış gezi yazıları, bir de seyahat blogu bulunmaktadır. Özellikle Güney Amerika’yla yakından ilgilidir. Yılın belirli zamanlarını Peru, Bolivya ve Şili’de geçirir. And yerlileri olan Quechua ve Aymara halklarının kültürleri, Amazon ormanlarına has şaman ayinleri ve Atacama Çölü’ndeki sosyal yaşam, kitaplarında genişçe yer alır. Eserlerinden bazıları Hırvatçaya, Makedoncaya, Arnavutçaya, Azerbaycan Türkçesine ve İngilizceye çevrilmiştir. İlk eseri Ataerkil 2007 yılında olmak üzere, Veganlar’la birlikte yazarın toplamda on üç adet kitabı yayımlanmıştır. Ataerkil-Ata Mezarlığı-Kaderler Tableti ise üçlemedir.

Veganlar / Mehmet Mollaosmanoğlu
Tür: Roman
Sayfa 6 Yayınları
Sayfa: 352
Etiket Fiyatı: 200 TL

“Moda Psikolojisi” Destek Yayınları etiketiyle tüm kitabevlerinde

Çarşamba, Ağustos 21, 2024

Baştan çıkarmak için giyiniriz, daha iyi görünmek için giyiniriz; daha genç, daha ince, daha zengin ve daha çekici görünmek için giyiniriz ama aynı zamanda ikna etmek, ilgiyi dağıtmak, kendimizi korumak ya da bir kusurumuzu örtmeye çalışmak için de giyiniriz.

“Moda Psikolojisi”; giyinme tarzımızın bizimle ilgili hem kendi düşüncelerimiz hem de başkalarının düşünceleri üzerindeki etkisini yabana atmamamız gerektiğini söylerken aynı zamanda ne giyeceğimize karar vermenin sosyal, kişisel, içgüdüsel sayısız etmene dayandığını açıklar.

Psikolog Mutlu Barış, moda ve psikoloji arasındaki derin bağlantıya, kendimize dair algımızın ve ruh halimizin belirlenmesinde kıyafetlerimizin önemine vurgu yaparken aynı zamanda tüm bunların nasıl bağımlılık yapabileceğine ve seçimlerimizin kaderimizi nasıl değiştirebileceğine de dikkat çekiyor.

Psikolog Mutlu Barış’ın giydikleriniz aracılığıyla, kim olduğunuzu mümkün olan en iyi şekilde ifade edebileceğinizi öğretecek rehber niteliğindeki eseri “Moda Psikolojisi” Destek Yayınları etiketiyle tüm kitabevlerinde.

Arka Kapak Yazısı:
Türkiye’nin ilk moda psikoloğu Mutlu Barış, yine Türkiye’de yazılmış kurgu olmayan, ilk Moda Psikolojisi kitabına imzasını atıyor ve insan-kıyafet ilişkisini, giyim ve ruh hali arasındaki ilişkiyi, giyim terapisini ve kıyafetlerin üzerimizdeki gücünü okurlarına sunuyor.

“Mutlu Barış, İtalya’da moda eğitimi almış bir psikolog ve terapisttir. İlk kitabı “Giyim Terapisti” bir moda psikoloğunun hikayesini anlatıyordu ve bir moda psikoloğunun yaptığı işe dair bir içgörü sunuyordu. İkinci kitabı ise, kıyafetlerin gücü, giyim terapisi ve gardrobunuzun size anlattıkları gibi konuları ele alan, moda psikolojisine bir giriş niteliğinde. Eğlenceli, ilgi çekici ve okumaya değer bir kitap. Sayfalarını açın ve Uzman Mutlu Barış’ın ellerinden, moda psikolojisi dünyasına adım atın.”
Prof. Jamie Hacker Hughes 
İngiliz Psikoloji Derneği Eski Başkanı

“Farkındalık kavramının özellikle vurgulandığı bu zaman diliminde, giyim aracılığıyla dış dünyaya yansıtılan kimlik ile iç dünyalarımızda olup bitenler arasındaki bağı inceleyen, bilimsel verilerle desteklenmiş bir eser. İçine moda psikolojisi bağlamında, tüketici davranışlarını yordama, öz-şefkat, farkındalık, bağ kurma gibi kavramlar abartılmadan entegre edilmiş. Konuya ilgi duyanlar için rehber niteliğinde bir eser. Yolu açık olsun”
Prof. Dr. Mehmet Sungur
Uluslararası Kognitif Terapiler Birliği Başkanı

Mutlu Barış psikolog, aile danışmanı, EMDR Europe akredite travma terapisti, rüya analisti, art terapist ve moda psikoloğudur. On yıllık hastane deneyiminin ardından, 2013 yılında Bodrum’da kurduğu ofisinde, danışanlarına hizmet vermeye devam etmektedir. Ayrıca yurtiçinde ve yurtdışında kurumlara yönelik eğitimler vermekte, danışmanlıklar ve bireysel seanslar yapmaktadır. Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Psikoloji Bölümü mezunudur. İtalya’da Pegaso Üniversitesi’nde moda konusunda yüksek lisans yaparak uzmanlık konularına moda ve giyim terapisini de eklemiştir. Mutlu Barış Türkiye’nin Moda Psikolojisi alanında yazdığı ilk romanından sonra (Giyim Terapisi-Destek Yayınları, 2024) kaleme aldığı bu ikinci kitabında, dünyada yapılan bilimsel araştırmaların ve bizzat kendi terapi odası deneyimlerinin ışığında insan ve kıyafet ilişkisini, giyim ve ruh hali arasındaki ilişkiyi, giyim terapisini ve kıyafetlerin üzerimizdeki gücünü okurlarına sunuyor. Mutlu Barış, Türk Psikologlar Derneği ve EMDR Derneği üyesidir.

Moda Psikolojisi / Mutlu Barış
Türü: Psikoloji
Yayınevi: Destek Yayınları
Sayfa Sayısı: 112
Fiyatı: 120 TL

Noah Van Sciver’ın “Fante Bukowski’nin Tüm Eserleri” Koleksiyonu: Amerikan Edebiyatının İkonik Figürüne Yepyeni Bir Bakış

Çarşamba, Ağustos 21, 2024

Karakarga Yayınları’ndan heyecan verici bir kitap müjdesi geldi. Unutulmaz bir antoloji ile klasik eserleri ve yeni ekstraları bir arada sunan “Fante Bukowski” raflarda yerini alıyor. Bukowski ve Fante hayranları için nefis haber. Merak ve heyecanla bekliyoruz.

Amerikan edebiyatının ikonik karakterlerinden Charles Bukowski ve John Fante’nin mirasını modern çizgi roman dünyasında öne çıkaran Noah Van Sciver, "Fante Bukowski’nin Tüm Eserleri" adlı koleksiyonuyla edebiyatseverlerin karşısına çıkıyor. Van Sciver’ın titizlikle derlediği bu koleksiyon, hem Bukowski’nin hem de Fante’nin kültürel etkisini yansıtan eserleri ve yeni eklemeleriyle dikkat çekiyor. 

Kitap Özeti:
"Fante Bukowski’nin Tüm Eserleri," Fante Bukowski serisinin üç önemli kitabını - Fante Bukowski, Fante Bukowski İki, ve Fante Bukowski Üç: Mükemmel Bir Hata - bir araya getiriyor. Bu koleksiyon, önceki biyografik çalışması The Hypo: The Melancholic Young Lincoln ile Amerikan edebiyatında önemli bir yer edinmiş Noah Van Sciver tarafından hazırlandı. Koleksiyon, Bukowski’nin ilk basımı bir motel yangınında yok olan 6 Şiir adlı kitabının özenle restore edilmiş versiyonunu da içeriyor.

Van Sciver’ın "Fante Bukowski’nin Tüm Eserleri" koleksiyonu, sadece eserlerin bir araya getirilmesiyle kalmıyor; aynı zamanda bonus materyaller, daha önce toplanmamış metin parçaları ve görsel övgü yazılarıyla da zenginleştirilmiş. 

Fante Bukowski Kara Karga Yayınları etiketiyle okuyucusuyla buluşuyor.

Arka Kapak Yazısı:
Fante Bukowski, Denver, Colorado’nun batakhane barlarından Columbus, Ohio’nun köhne motellerine kadar, Amerikan yazını için ne kadar tanımlanabilir ve vazgeçilmez olsa da günümüz âdetleriyle o kadar çelişen bir edebi geleneği yaşadı; sanat adına toksik erkeklik, beyaz ayrıcalığı, baba sorunları, alkolizm ve narsisizm geleneği…

Bu dönüm noktası niteliğindeki kitap, Bukowski’nin mirasını koruyan üç eserini -Fante Bukowski, Fante Bukowski İki ve Fante Bukowski Üç: Mükemmel Bir Hata - bir araya getiriyor. 

Bir önceki biyografi çalışması 2012 tarihli The Hypo: The Melancholic Young Lincoln ile Amerikan edebiyatında büyük bir yer edinen bir başka genç hayalperestin hikâyesini anlatan karikatürist Noah Van Sciver’ın kaleme aldığı Fante Bukowski’nin Bütün Eserleri, aynı zamanda Bukowski’nin, ilk basımı bir motel yangınında yok olduktan sonra bu koleksiyon için özenle restore edilen 6 Şiir adlı kendi yayımladığı ilk kitapçığını da yeniden dolaşıma sokuyor.

Romancı Ryan Boudinot (Blueprints of the Afterlife), Bukowski’nin eserlerinden etkilenmiş birçok önemli sanatçının Bukowski’ye “görsel övgü” yazılarından oluşan bir seçkiyi de içeren bu cilde, yeni bir giriş yazısı da kaleme alıyor.

Fante Bukowski / Noah Van Sciver
Çevirmen: Zeynep Bilgin
Türü: Çizgi Roman
Yayınevi: Kara Karga Yayınları
Sayfa Sayısı: 452
Fiyatı: 540 TL

3391 Kilometre: Mantıktan Uzakta

Cuma, Temmuz 12, 2024

Wattpad platformunun başlamasıyla oluşan okur profili konusunda kafalar hep karışık. Ortalamanın üstü okurların görmezden geldiği hatta zaman zaman küçümsediği, aşağıladığı kitaplar olarak adlandırılıyorlar. Göz ucuyla bakılan, ciddiye alınmayan bu romanların konuları da genellikle aynı… Okurun nabzına şerbet veren romanlar desek de defalarca baskı yapıyor, imza günlerinde uzun kuyruklar oluşuyor. Üstelik kitapların çoğunluğu ciltli, bazılarının özel kutusu falan bile var ve ortalamadan daha yüksek etiket fiyatları. Artık küçümsenemeyecek kadar büyüyen okur kitlesinin sevgisinin son noktası da uyarlamalar oluyor haliyle. “3391 Kilometre” böyle doğmuş bir film. Beyaz Alkoç’un aynı adlı romanından uyarlanan film 12 Ocak’ta vizyona girmiş ve yaklaşık bir milyon kişi tarafından izlenmişti. Bu başarı üzerine devam romanı “Sıfır Kilometre”nin de duyurusu yapıldı. Sahi, bunca gürültü neden koptu diye düşünüp temkinli yaklaşırken Amazon Prime imdadımıza yetişti. “3391 Kilometre” platformda yerini aldı.

Oldukça üretken bir isim olarak Beyaz Alkoç’un romanından uyarlamayı Fulya Özcan kotarmış. Exxen dizisi “Hükümsüz” ve olaylı film “Garip Bülbül Neşet Ertaş”ın ardından üçüncü senaryosunda. Yönetmen koltuğundaysa oldukça komik bir durum var. Bir Deniz Enyüksek filmiymiş bu. İlk yönetmenlik deneyimi için oldukça iddialı bir giriş olmuş. Bir sineması, dili varmış da adı filmi tanımlayacakmış gibi yazdırmış jeneriğe ve bilimum yere. Oyuncu kadrosu da gayet mütevazı. Esas kızımızı “Prens” dizisiyle radarımıza giren Derya Pınar Ak canlandırırken, esas oğlanı da “Ömer” dizisiyle tanınan Ahmet Haktan Zavlak canlandırıyor. Başka oyuncu ismi saymaya gerek yok zira senaryo zaten ikili arasında geçiyor. Yan öykü de olmadığı için başka karaktere ihtiyaç duyulmamış. 

Son derece klişe, ortalama bir kız ile aynı ortalamada bir oğlanın uzak ilişkisini anlatıyor “3391 Kilometre”. İnternet üzerinden tanışıyorlar. Kızımızın adının İzmir olması sürekli kafamıza çakılıyor. İzmir gibi özgürmüş, şuymuş, buymuş… Oğlanın adı da tesadüfe bakın ki Ege… Tabii yerseniz. Egenin İzmir’i diye tanımlanacak bir ilişki yaratmış yazar işte. Oğlan Fransa’da Kız İstanbul’da olunca aralarında 3391 Kilometre de herkeslere dert olsun istenmiş işte. Ortada öyle özgün bir fikir yok. Hatta oldukça muhafazakar, konsantre bir ilişki. Hemen hemen üstünde hiç düşünülmeden, fonksiyonsuz yaratılmış yan karakterle donatılmış bir halka var. Kızımızın babası asker mesela… Nedenini hiç bilmediğimiz gibi bir işlevi de yok. Annesi neci peki derseniz cevap yok. Bir trafik kazasında ölüyorlar çok geçmeden zaten. İzmir’in de bir karakter derinliği yok. Gayet ortalama, sıradan bir kız olduğu halde hiç arkadaşı olmayan yalnızlıktan muzdarip biri. Çilli bir kızı kim beğenirmiş ki zaten. Kendisini ilk önce Can Doğan olarak tanıtan ama sonra Ege olduğu ortaya çıkan oğlan da 19 yaşında ve yalnız. Nedenini sonra öğreneceğimiz üzere Fransa’da tek başına yaşıyor. Aralarındaki uzak ilişki “artık uyu” mesajıyla başlıyor. “Yarın bana yazacaksın” iddiasıyla ilerliyor ve mesajlaşmalarla ilerliyor. Sıradan, olabildiğince basit, klişeler, beylik laflar, paylaşımlar derken yaratıcılık yoksunu bir ilişki. En sıradan ilişki bile bu kadar yoksun olamaz. Hiç aşık olmamış insan bile inanmaz buna. 

Kavuşmanın mümkün olmadığı gibi yansıtılan ilişki hemen hemen olaysız ilerleyip gidiyor işte. Filmde neler oluyor derseniz bir şey yok. İncir çekirdeğini doldurmayan meselelerle bir şekilde zamanı kolayca eriterek ilerliyor film. Ege’nin sırrı ortaya çıktığında da “çüş artık” diyorsunuz. Bu mudur yahu? Bu kadar salakça bir şey çıkması iyice tüy dikiyor. Bir polisiye yeltenmesi, şaşırtma denemesiyle finale erişiyor ki evlere şenlik.

Maalesef ancak geri zekalıların sevebileceği bir konuya sahip “3391 Kilometre”. Karakterlerin yapaylığı, kıskançlık krizi gibi saçmalıklar, nedensiz uzaklaşmalar gibi son derece bayağı ve yüzeysel bir bütün yaratılmış. Oyunculuklara ya da yönetmenliğe bir şey demek yersiz olur o yüzden. Zira eldeki malzeme bu. Peki nasıl olmuş da bu kadar okunmuş ve izlenmiş sorusunun cevabını ben bulamadım. Lakin burada bir şerh de düşmek gerekiyor. 

2019’da yayımlanmış roman 472 sayfaymış. Bu kadar berbat olduğunu düşünmek istemiyorum. Kolayca okunduğundan, akıcı olduğundan şüphem yok. Ama en azından vasat da olsa bir kurgusu bir mantığı olsa gerek. Makul bir olay örgüsü olmalı. Madem bu kadar popüler ve seviliyor diziye uyarlanması daha mantıklı olurmuş. Bu şekilde 109 dakikalık süresine her şey aceleye geliyor gibi. En azından biraz daha sağlam bir dramatürjisi olurdu.

Ancak kafatasında beyin yerine sünger taşıyan yaşam formlarına bir şey ifade edebilecek 3391 Kilometre yılın en gereksiz ve kötü filmi olma adayı diyeyim daha fazla uzatmadan. Sadece meraklısına hitap eden film deyip uzaklaşmak en doğrusu.
 

Ezgi Karaşin'in yalnızlığıyla direnen kadınlar için yazdığı ikinci romanı "Benimle Beraber" Masa Kitap etiketiyle raflarda!

Çarşamba, Temmuz 10, 2024

Genç kız, anne, anneanne…

Her birey dönemlerinin kendilerine sunduğu kültürel ve toplumsal yaptırımlardan etkilenir. Hayatları, ayrışmak ve bağlarına sahip çıkmak arasında tercih gerektirirken yaşananların etkisinden kaçabilmek mümkün olacak mıdır?

Benimle Beraber, hepimizin hayatından bir kesit barındıran modern zaman yüzleşmesi…  Masa Kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı.

KİTABA DAİR
Üç kuşağın yaşadıklarının anlatıldığı roman, toplumun zamanla değişimi ve bireylerin kimlik arayışlarına odaklanır. Başkaldırıya kimi insanlar erken başvurur kimisi de geç kalır. Köklerinden kopamayan Sevim Hanım’ın, kızları Nermin ve Zerrin’le arasındaki ilişki; torun Selin’in hayatında bambaşka izler yaratır. Tüm karakterler kendi hikâyelerini yaşarken, Türk toplumunun yarattığı kimlik kodları da üzerlerine yapışmıştır. Türkiye’de anne olmak, kadın olmak, eş olmak, kız çocuğu olmak doğuştan gelen bazı beklentilere gebedir her zaman. Bu beklentileri kırmaya çalışan dört kadınlı bir toplum romanı Benimle Beraber. Ne başı ne sonu olağandır. Bu coğrafyadaki tüm kadınların hayatlarında olduğu gibi “kendi gibi olma” hakkının duvarları karakterler için de kalındır. Sayfalar boyunca sınırlar zorlanır, tabular aralanır, kalpler daima başkaldırır ama bir gerçek göz ardı edilmiştir: Evden çıkmak mümkün değildir, ne kadar uzağa giderseniz gidin her daim eve geri dönülecektir. 

KİTAPTAN BİRKAÇ ALINTI
“Hayat böylesine başı ve sonu belli olan bir sahneyse tüm bu çaba nedendi? İnsanlar neden çocuk doğuruyorlardı mesela, ölümü neden kimse aklına getirmiyordu? Ebeveynler en kutsal sevgiyle tanınırken böylesine acıya bir canı maruz bırakmak o sevginin neresindeydi? Anne ve babanın evladının ölümünü görmemeyi dilemesi, kişiyi bu acıdan azade mi kılıyordu?”

“Bazı aydınlanmalar vardır. İnsan istekleri ve yaşadıkları arasındaki farkın büyüklüğünün ayrımına varır. Bir zamanlar parmak ucu kadar yakın görünen o ihtimallere ulaşmak, büyük bir çaba gerektirmektedir.”

“Kişinin hayatta kalabilmesi için para kazanma gerekliliği, ekonomik olarak kendini güvende hissetmemesi; hayattan aldığı tadı, insanlarla kurduğu ilişkilerini, geleceğe karşı bakışını etkilerdi.”

ARKA KAPAK YAZISI
Duygulardan kaçmak için elleri ve zihni işler tutmak, insanın varoluşundan beri kabul gören bir eylemdir. Her daim yapılacak işleri, büyük sorumlulukları olanlar hassasiyetleri yok saymayı çok iyi becermezler mi? Sonuçta yaşam, istikrarlı bir çaba gerektirir. Gayret eksik olduğunda deneyimlenen, tek yöne akan bir nehirde salınmak değildir; akıntı ve fırtınalarla dolu bir denizde yolunu bulma çabasıdır yaşam.

Yeni bir gün çeşitli ihtimalleri kapsayarak her anında dönüşüm ve sonucunda değişimi barındırır. Her hareket bekleyen bir tohumu uyarır, gelişmesi için örtülü mesajlar gönderir. Koşullar uygun olunca uyuyan tohumlar canlanır. Gece güne döner, gökyüzü aydınlanır.

Sonucunu düşünmeden yapılan eylemler gerçek iyiliktir. Ötesi ancak perdelenmiş menfaat beklentisidir.

Kişi ne yaparsa yapsın, nasıl yaşarsa yaşasın bir gün hepsi biter. İyi bir insan olmak, elde kalan tek şeydir.

Bu roman; Nermin’in, Selin’in, Zerrin’in ve Sevim’in iyi olma, tüm olan bitene karşı iyi kalma hikâyesidir.

#EzgiKaraşin #BenimleBeraber #Adana #Kadın #HayalveHakikat #Aldatma #Evlilik #Aileİlişkileri #Umut #Vazgeçiş #Vedalar #Ölüm #Ayrılık

Benimle Beraber / Ezgi Karaşin
Dizi / Tür: Roman
Yayım Tarihi: Temmuz, 2024
Sayfa Sayısı: 236
Fiyat: 240 TL (KDV’den muaftır.)

Naci Görür'ün nehir söyleşisi "Sesimi Duymayan Kaldı mı?" Masa Kitap etiketiyle raflarda...

Çarşamba, Temmuz 10, 2024

Deprem bilinci oluşturma mücadelesiyle tanıdığımız Prof. Dr. Naci Görür’ün hem hayranlık uyandıracak hayat hikâyesini hem de halkı için çabalayan duruşunu samimi şekilde anlattığı nehir söyleşisi “Sesimi Duymayan Kaldı mı?” çıktı. Gazeteci Semin Gümüşel Güner ile Ayşe Karabat’ın hazırladığı kitap, Masa Kitap etiketiyle raflardaki yerini aldı.

KİTABA DAİR
Elazığ’da marangoz bir babanın ve okuma yazma bilmeyen bir annenin oğlu olarak doğup da dünya literatürünün tanınan jeologlarından olmayı başaran Naci Görür, bunu Atatürk Cumhuriyeti’ne borçlu olduğunu düşünüyor. Küçük yaşlarda başladığı mücadelesini bilimle birlikte sürdürmüş, hem Türkiye’ye hem dünyaya olan katkılarını halkı için, Cumhuriyet için yapmış, bunun için yaşamış ve yaşamaya devam eden bir bilge Naci Görür. Bu kitapta yaşam mücadelesine iyi niyetini, insana hizmet etme bilincini, doğa sevgisini, bilime olan tutkusunu ve bu tutkudan aldığı verimi, çalışmalarını, deprem gerçeğini, kimi jeolojik bilgileri, ülkemizle ilgili endişelerini, akademiyle ilgili görüşlerini anlatıyor. Yanı sıra yaşamı boyunca onu heyecanlandıran, güldüren, ağlatan, korkutan yani anlayacağınız onu hayata tutunduran ve bağlayan anılarını da okurlarla paylaşıyor. Daha genç yaşta benimsediği bilim insanı bilincini, dürüst ve halkı için çabalayan duruşuyla bizlere gösteriyor. Bu kitabı kapattığınızda Naci Görür’ün kişisel görüşlerinden, yer yer eleştirilerinden, hayat hikâyesinden nemalanmak kitabın hedeflerinden yalnızca birkaçı. Ondan öğrendiklerimizi özümsemek ve bilinçli bir vatandaş olma sorumluluğu da elbette biz okurlara kalıyor.

KİTAPTAN ALINTILAR
“Cumhuriyet ülkene ve milletine sahip çıkmak, insanları eğitmek, topluma hizmet etmek, okumak, yaptığın işte uluslararası standartların üstüne çıkmak demektir; çağdaşlığın, çağdaş bir toplum olmanın, bir ülke kurmanın, var olmanın bir yoludur.”

“Üniversite bilim insanlarının yeridir, karargâhıdır. Orada her şey bilimle ölçülür. Orada atama da yükseltme de değerlendirme de bilime göre yapılır.”

“Hayatımız boyunca mücadele, kavga. Ama mücadele ve kavga hep çağdaşlıktan yana, bilimden yana, liyakatten yana. Aksi hiç olmamıştır.”


ARKA KAPAK YAZISI
Bu kitapta talihsiz ve yoksulluk içinde Elazığ’da hayata başlayan, karşılaştığı zorluklara çözümler üretebilme yeteneği gösteren bir çocuğun yaşam hikâyesini okurken duygulanacaksınız.

Naci’nin hedefi saygın, donanımlı, evrensel bilim camiası tarafından tanınan ve her zaman bilimin içinde yer alan bir bilim insanı olmaktı. Bunu, yaptığı araştırmalar, özgün projeler ve bilimsel yayınlarla başardı.

Naci, İTÜ Maden Fakültesi Dekanlığı, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi Başkanlığı, birçok ulusal ve uluslararası proje liderliği gibi görevleri yürütürken genç araştırmacıları desteklemeye ve bulunduğu konumu daha üstlere çıkarmaya öncelik vermiştir. Doğru bildiği konularda taviz vermeyen ısrarcı ve mücadeleci yapısı, onun en belirgin özelliğidir.

Kitapta yaşamöyküsüyle birlikte Türkiye’deki bilimsel ortamın durumu, dünyadan ilginç jeoloji örnekleri, depremle ilgili Marmara Denizi’nde yapılan uluslararası jeolojik ve jeofizik araştırmalar hakkında verdiği bilgiler aydınlatıcı niteliktedir.

Naci’nin deprem konusundaki duyarlılığı bu kitapta ayrıntılı bir şekilde ön plana çıkmaktadır.
Remzi Akkök

#SesimiDuymayanKaldıMı #NaciGörür #Bilim #Jeoloji #Deprem #Akademi #Mücadele #Cumhuriyet #Türkiye

Sesimi Duymayan Kaldı mı?
Yazar: Naci Görür
Söyleşi: Semin Gümüşel Güner, Ayşe Karabat
Dizi / Tür: Nehir Söyleşi
Yayım Tarihi: Temmuz, 2024
Sayfa Sayısı: 236
Fiyat: 240 TL (KDV’den muaftır.)

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template