♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

The Maze Runner : Yüksel ve Parla

Pazar, Kasım 30, 2014
“Lost”un dünyanın ilgisini çekip izlenme rekorları kırmasıyla yeniden gündeme gelen bir yere sıkışıp kalmış ve dış dünyadan kopuk topluluklar üzerine hikayeler en çok genç yetişkin edebiyatını etkiliyor... Gelecekte geçen her öykünün ortak noktası o tecrit hali... Ya isteyerek kaçıyorlar dış dünyadan, asi oluyorlar... Ya da istemeyerek bir yere konuyorlar... Zorla konma hallerine bir deneyin parçası olduklarını gördüğümüz 1997 yapımı “Cube” ile şahit olmuştuk... Sonrası da neredeyse salgına dönmüştü... Uyanıp hiç bir şey hatırlamayan karakterlerin yaşam savaşları o gün bugündür işlenmeye devam ederken, “Saw” serisi de ilk adımını aynı meraklı uyanışla atmıştı... Aynı yolun yolcusu tür harmanı gençlik avantürü “The Maze Runner” da o yolun yolcusu olarak vizyonda...

1972 doğumlu Amerikalı yazar James Smith Dashner, spekülatif romanlarıyla gençleri peşinden sürükleyerek her yazdığına kısa sürede çok satar ibaresini konduranlardan... Yazdığı üçüncü serinin ilk romanı “The Maze Runner”, 2009’da yayımlanarak kısa sürede fenomene dönüşmüş ve New York Times’ın çok satanlar listesinde 100 hafta boyunca kalarak dikkat çekmiş... Dashner seriyi, her yıl bir romanla ilerletip dört kitaba çıkartmış durumda... 2016’da da beşinci kitabı yayımlayacağını şimdiden duyurdu bile... Bizde de ilgi gördüğünü belirtelim... İlk kitap, Gizem Yeşildal’ın çevirisiyle “Labirent: Ölümcül Kaçış” adıyla Pegasus yayınlarınca bu yıl raflarda yerini almıştı, elbette devamı “Labirent: Alev Deneyleri” ve “Labirent: Son İsyan” ile geldi... Doğal olarak yapımcıların dikkatini çeken kitap, yeni bir seri arayışında olanları cezbetmiş... Dasher’ın çok formüle ve basit yazmasına rağmen sinematografik bir işleyişe sahip olması muhtemelen senaristlerin de işini kolaylaştırmıştır diye düşünsek de adını ilk kez duyduğumuz üç kişi kotarmış senaryoyu: T.S. Nowlin, Grant Pierce Myers ve Noah Oppenheim... Yönetmen koltuğunda da ilk uzun metrajı için oturan bir isim var: Wes Ball... Kendi görsel efekt şirketinin başında başkalarının işini yaptıktan sonra kendisi için çektiği kısa filmle sosyal medyanın fenomeni olan Ball, üç kısa filmlik bu tecrübe sonrası proje için doğru isim olduğunu göstermiş... Oyuncu kadrosu da gençlerin tanıdığı isimlerle dolu... “Teen Wolf” ile ün kazanan Dylan O’Brien, “Son of Rambow”la etkili çıkış yapan Will Poulter, “Game of Thrones”dan Thomas Brodie-Sangster, Aml Ameen, Ki Hong Lee ve ağzımızın suyunu akıtan güzel yaratık Kaya Scodelario... 

Gelelim konuya; Thomas yukarı doğru hareket eden bir asansörde uyanır. Kapılar açıldığında kendini bir grup yaşıtıyla bulur. Bu koloni onu bir kayranda karşılar. Kayran devasa büyüklükteki duvarların çevrelediği geniş bir alandır. Thomas‘ın aklı bulanmış, nerede olduğunu, nereden geldiğini, ailesinin kim olduğunu, geçmişini ve hatta kendi ismini dahi hatırlayamamaktadır. Thomas ve “Kayranlılar” buraya nasıl ve neden getirildiklerini bilmemektedir. Tek bildikleri şey her sabah labirente gidilen dev bir kapının açıldığıdır. Her akşam ise güneş batarken kapı kapanır. Her otuz günde bir asansörle yeni bir çocuk gruba katılır. Sesi ürküten bir yaratık o kapının ardındadır... Ve daha da kötüsü o kapının sonrasının her gün değişen bir labirent olmasıdır... 

“The Maze Runner”, her çok satar gibi formüle bir kombinasyon içeriyor... Yazar çok tutulan konuları atmış bir mixere ve karıştırıp bir labirent üretmiş... Her kitapta değiştirebileceği bir labirent hem de... Uçlarını da açık bırakmış haliyle... “Sineklerin Tanrısı”, “Açlık Oyunları” ve “Lost”un birleşimi olarak tanımlanmasından da gocunmuyor... Bir hayatta kalma hikayesi yaratmanın okura heyecan vereceğini biliyor ve onlardan daha fazla gençlere hitap ettiğini ekliyor sadece... Birbirinden farkı olmayan bireylerden oluşan bu toplulukta, herkes o kadar sıradan ki karakter yaratmaya bile gerek yok neredeyse... Hikayedeki rollerine göre oluşturulmuş karikatürize tiplemelerle götürüyor zaten... Filmin de romanın çok uzağına düşmesini beklemek hayal olurdu... Hem Dasher, hem de Ball için bir “Yüksel”me ve “Parla”ma işi bu... İkisini de başarıya götürecek bir formül, yapımcılarıyla birlikte elbette...

Gayet iyi bir açılışla zaman kaybetmeden hikayesine başlayan film, Ball’ın görsel efektçilikten gelmesinin de avantajıyla atmosferini kuruyor ve karakterlerini de hızlıca tanıtıyor... Gereksiz ayrıntılarla vakit kaybetmeden hikayesini her dakika genişleterek beklenen finaline yürüyor... Eğlenceye de çok meyletmeden akan filmin gerilimde bolca eksiği var ama hedeflenen izleyici kitlesi için dozunda olduğu için itirazımız yok... Bir hayatta kalma öyküsü bu eninde sonunda... Çok basit bir öykü sunuyor ama doğru tercihlerle... Seyircisine sorular sorduran ve sürekli merak ettiren film, onları da o topluluğun üyesi olarak hikayenin içine alıyor ve tüm cevapları veriyor... Cevaplar öyle ahım şahım değil elbette ama tatmin ediyor... Mantık hataları olsa da senaryonun diğer seriler gibi anlatıcı üzerinden yürümemesi iyi seçim... Finalinden tatmin olmayanlara “e bu malzemeden başyapıt mı bekliyordun?” diye sorayım...

Yapımcıların ellerini ovuşturup, gözlerinde dolar işareti oluşturmasını sağlayan ergen bilim kurgusu denemelerinin son örneği “The Maze Runner”, kombinasyonunu klişeler üzerinden anlatan, risk almadan finaline yürüyen düz ama sıkılmama garantili keyifli bir seyirlik... 


Ulus Baker’in Seminerleri Kitaplaştırıldı: Sanat ve Arzu

Pazar, Kasım 30, 2014
Ulus Baker’in 1998 yılında verdiği seminerleri, İletişim Yayınları derleyerek Sanat ve Arzu ismiyle kitaplaştırdı. Baker bu seminerler dizisinde 17. yüzyıldan başlayıp günümüze gelen bir çizgide özneleşme meselesini ele alıyor ve bunu Kant, Spinoza, Descartes, Leibniz, Deleuze gibi filozoflar üzerinden inceliyor. Dahası, bu metinler yalnızca bir felsefi-tarihsel bir tartışma yürütmekle kalmıyor, esas olarak bu düşüncelerin sanatla ve estetikle olan bağını ortaya koymayı amaçlıyor. Ulus Baker’in kendine has tarzıyla oluşturulmuş bu metinler son derece zihin açıcı ve yenilikçi.

“Bilirsiniz düşünceler insanların elinden çok kolay çıkar, kullanıma açık nesnelerdir, bedavadırlar her şeyden önce. Satılan düşünceyle bakış açısı falan oluşturulamaz. Düşüncenin pazarlandığını da hepimiz biliyoruz. Artık günümüzde reklamcılar ‘‘konsept’’ yaratıyorlar, Deleuze’ün söylediği gibi. Onların elinden bunu nasıl alacağız, mesele o. Bir sanatçı sanat eserini reklam olmaktan nasıl çıkaracaktır? Ya da gazete köşe yazısı düzeyinde yürütülen bazı etik ve politik tartışmaların elinden siyaset alanları nasıl kurtarılacak ve nasıl yeniden inşa edilecektir? Ya da düşüncenin kurtarılması nasıl yeniden inşa edilecektir bu ortamın içerisinde?”
Ulus Baker

Sanat ve Arzu, sosyal bilimler eleştirisi ile yeni bir sosyal bilim önerisini birlikte geliştiren Ulus Baker’in ODTÜ Görsel-İşitsel Sistemler Araştırma ve Üretim Merkezi’nde 1998 yılında verdiği seminer dizisinin kitaplaştırılmış hali. Ulus Baker 17. Yüzyıldan başlayıp Kant’la devam eden temel modern özneleşme süreçlerini Deleuze’ün kılavuzluğunda ele alıyor. Spinoza, Descartes, Leibniz, Kant felsefelerine hep sanatla bağıntısını da gözeterek, bunlardan bir estetik çıkartılabilir mi diye bakıyor. Sonra, resimde 19. yüzyıl sonunda başlayan dönüşümleri ele alıyor; imge üretimi bakımından sinemaya eğiliyor; sinemanın anlam üretme tarzlarına odaklanıyor. Sanat ve Arzu seminerini baştan sona kat eden affect (duygulanım) kavramı aracılığıyla, resim ve film dünyalarına, esinlendirici örneklerle dolu bir keşif gezisi bizi bekliyor.

Yeni Tanışanlar için Ulus Baker
1960 doğumlu. ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nde çalıştı, yüksek lisans ve doktora yaptı. Çeşitli yayınevlerine katıda bulundu. Sosyalizm ve Toplumsal Mücadeleler Ansiklopedisi’ni (İletişim, 1988) hazırlayan kadroda yer aldı. Toplum ve Bilim dergisi yayın kurulu üyeliği yaptı. Başka dergilerin yanı sıra Birikim’de yazıları yayımlandı. Birçok platformda dersleriyle, konferanslarıyla, “serbest” konuşmalarıyla, sanal ortamda yazışmalarıyla, hep insanlarla sohbet halinde oldu. 12 Temmuz 2007’de bu dünyadan ayrıldı.

Kitabın Adı: Sanat ve Arzu
Yazar: Ulus Baker
Editör: Tansu Açık
Dizi Editörü: Ali Artun
Yayına Hazırlayan: Elçin Gen
Kapak Bilgisi: Dziga Vertov, “On Birinci Yıl” filminden
Yayın No: İletişim - 2082
Dizi No: Sanat Hayat – 32
1. baskı - Aralık 2014
ISBN: 9789750516726
Fiyat: 21,00 TL
255 sayfa


Çocuklara Yeni Seri: Meraklı Martılar ve Çevremiz

Pazar, Kasım 30, 2014
Çocuklara yönelik kitap serilerine her geçen gün yenileri ekleniyor ve o kadar güzel şeyler çıkıyor ki, yeniden çocuk olası geliyor insanın... Malum bizim zamanımızda çocuk kitaplığı bu kadar zengin değildi, yerliler azdı ve çevirilerde de hep bir öğretmen edası vardı... O işaret parmağının kalktığını hep görürdük... Şimdinin çocukları da aileleri de şanslı... Hamit Annak’ın çocuklara çevreciliği sevimli hayvanlar üzerinden öğreten serisi “Meraklı Martılar ve Çevremiz” Kırmızı Kedi etiketiyle raflarda yerini aldı...

Hamit Annak’ın yazdığı ve resimlediği “Meraklı Martılar ve Çevremiz” serisinin birinci kitabı Şehrin Kuzeyi: Sincap Fındık Geridönüşümü Öğretiyor’da Lodos ile birlikte geridönüşümün yararlarını öğrenecek, ormandaki hayvanlarla ilgili bilgi sahibi olacak ve çok eğleneceksiniz!

ŞEHRİN KUZEYİ / Sincap Fındık Geridönüşümü Öğretiyor
Kibar martı Lodos, bir gün gezmek için şehrin kuzeyindeki parka gitmişti. Biraz dinlenmek için konduğu meşe ağacında, Sincap Fındık’la tanıştı. 

Sincap Fındık, Lodos’a geridönüşümle elde ettiği güzel eşyaları gösterince kibar martımız çok sevindi! Bunu hemen arkadaşlarıyla paylaşmaya karar verdi. 

Martılar geridönüşüm sayesinde neler yapacak dersiniz?

Dizisi : Kırmızı Kedi  / Çocuk
Yazan : Hamit Annak
Editör : Alkım Özalp
Sayfa : 32
ISBN : 978-605-9908-18-4
Fiyatı : 10 TL


ŞEHRİN GÜNEYİ / Kunduzlar Çok Çalışıyor
Hamit Annak’ın yazdığı ve resimlediği “Meraklı Martılar ve Çevremiz” serisinin ikinci kitabı Şehrin Güneyi: Kunduzlar Çok Çalışıyor’da Yaprak ile birlikte kunduzların yuvalarını nasıl yaptığını öğrenecek, ormandaki hayvanlarla ilgili bilgi sahibi olacak ve çok eğleneceksiniz!

Meraklı martı Yaprak, o gün yaşayacağı maceradan habersiz bir şekilde kahvaltı yapmak için şehrin güneyindeki ormana gitmişti. 

Bir de ne görsün? 

Çalışkan mı çalışkan üç kunduz! Yaprak hemen kunduzlarla tanıştı, arkadaş oldu. İsimleri Tomruk, Budak ve Kıymık olan bu üç kardeş, nehirde ne yapıyorlardı? 

Bu sorunun yanıtını arayan meraklı martı Yaprak’ın başına bakalım neler gelecek?

Dizisi : Kırmızı Kedi  / Çocuk
Yazan : Hamit Annak
Editör : Alkım Özalp
Sayfa  : 32
ISBN : 978-605-9908-17-7
Fiyatı : 10 TL 


2014’ün En İyi Albümleri Listeleri: Decibel Top 40

Pazar, Kasım 30, 2014

Metal müzik dergisi Decibel 2014’ün en iyi albümlerini sıraladı... Pallbearer’in zirvede yer aldığı listede tanıdığım bildiğim toplasak beş grup anca çıkar... Haliyle yorumu bana düşmez... O değil de Cannibal Corpse hâlâ albüm yapıyormuş yaw... Ne çok dinlerdim bir zamanlar, vay anasını...

Decibel's Top 40 Albums of 2014
01. Pallbearer - Foundations Of Burden
02. At The Gates - At War With Reality
03. Horrendous - Ecdysis
04. Triptykon - Melana Chasmata
05. Godflesh - A World Lit Only By Fire
06. Thou - Heathen
07. YOB - Clearing The Path To Ascend
08. Vallenfyre - Splinters
09. Panopticon - Roads To The North
10. Morbus Chron - Sweven
11. Dead Congregation - Promulgation Of The Fall
12. Machine Head - Bloodstone & Diamonds
13. Woods Of Desolation - As The Stars
14. Tombs - Savage Gold
15. Krieg - Transient
16. Iron Reagan - The Tyranny Of Will
17. Cult Of Fire - मृत्यु का तापसी अनुध्यान
18. Gridlink - Longhenna
19. The Oath - The Oath
20. Behemoth - The Satanist
21. Agalloch - The Serpent & The Sphere
22. Autopsy - Tourniquets, Hacksaws And Graves
23. Primordial - Where Greater Men Have Fallen
24. Beyond Creation - Earthborn Evolution
25. Wreck & Reference - Want
26. Teitanblood - Death
27. Trap Them - Blissfucker
28. Young And In The Way - When Life Comes To Death
29. Mastodon - Once More 'Round the Sun
30. Eyehategod - Eyehategod
31. Cretin - Stranger
32. Midnight - No Mercy For Mayhem
33. Thantifaxath - Sacred White Noise
34. Lord Mantis - Death Mask
35. Mayhem - Esoteric Warfare
36. Cannibal Corpse - A Skeletal Domain
37. Solstafir - Otta
38. Execration - Morbid Dimensions
39. Incantation - Dirges Of Elysium
40. Floor – Oblation



Perg ve Delkarna'nın 15 Yıllık Yolculuğunda Son Adım: Özgürlük Uğruna

Pazar, Kasım 30, 2014
Barış Müstecaplıoğlu'nun 1999'da yazmaya başladığı Perg Efsaneleri serisi, 2002'de yayımlanan ilk roman Korkak ve Canavar ile Türkçe edebiyatı diyar fantazyası türüyle tanıştırmıştı. Daha önce gerçek dünyaya fantastik unsurların katıldığı Türkçe romanlar bulunmakla birlikte, tamamen fantastik bir diyarda geçme niteliğiyle, Yüzüklerin Efendisi, Taht Oyunları, Narnia Günlükleri gibi dünyaca ünlü seri kitaplarla aynı türde olan ilk Türkçe fantazya serisi Perg Efsaneleri, içerdiği zengin hayal gücünü güçlü bir edebi anlatıyla buluşturarak okurların büyük beğenisini kazanmıştı.

Engin bir yaratıcılık içeren Perg Efsaneleri, zaman içinde Bulgaristan, Sırbistan, Çin ve Almanya'da da yayınlanarak dünyaya açılma başarını gösterdi. Barış Müstecaplıoğlu Londra Kitap Fuarı, Frankfurt Kitap Fuarı, Şanghay Edebiyat Festivali gibi dünyanın en önemli edebiyat etkinliklerine Türkiye’nin fantastik edebiyatını temsilen konuşmacı olarak davet edildi.

Hayali milletler aracılığıyla dünyamızın gerçek sorunlarını konu alan Merderan'ın Sırrı, Bataklık Ülke ve Tanrıların Alfabesi ile dört kitapta tamamlanan Perg Efsaneleri, 2013 yılında İthaki Yayınları tarafından çizer Ertaç Altınöz'ün hazırladığı yeni kapaklarıyla okurla yeniden buluşturuldu. Kitaplardan sahneler içeren bu görseller, romanlardaki hayal gücünün derecesinin de aynası oldu.

Kitaplarda yaşanan büyüleyici maceralar, düşsel diyarlarda geçseler de içerdikleri metaforlarla hem insanlık tarihine hem de ülkemizin yakın tarihine ışık tutuyor. Özgürlüğü, insanların eşitliğini ve savaşı kazananlardan çok barışı getirenlerin gerçek kahramanlar olduğunu son derece güçlü bir biçimde savunan, ırkçılığa ve önyargılara darbe vuran bu romanlar, hayal gücünü edebiyatla etkileyici bir şekilde buluşturmalarıyla, bugün on beşi aşkın lisede edebiyat derslerinde okutuluyor, üniversitelerde haklarında sempozyumlar düzenleniyor, akademik makaleler kaleme alınıyor. Türkiye'de fantazya ve bilimkurgu gibi hayal gücüne dayanan türlerde dünya çapında eser üretilemez önyargısına son veren bu kitaplar, pek çok genç yazarın bu türlerde kalem oynatmasına cesaret verdi.

Perg Efsaneleri'nden sonra Şamanlar Diyarı isimli yeni bir fantastik seriye başlayan ve bu seriyi Perg ile birleştiren Müstecaplıoğlu, Şamanlar Diyarı ve Keşifler Zamanı isimli romanlardan sonra, üçüncü ve son kitap Özgürlük Uğruna ile her iki seriye de ortak bir son kaleme aldı. Bu kitaplarla 14.yüzyılda yaşamış Şamanist ressam Mehmet Siyah Kalem'in yılan kuyruklu yaratıkları da ilk defa bir romanda karakter olarak yer aldılar. Perg Efsaneleri ve Şamanlar Diyarı iç içe geçmiş yedi romanlık bir seri olarak da Türkçe edebiyatta nadir bir yere sahip.

Tamamlanması 15 yıl süren ve dünyaya açılan ilk Türkçe fantazyanın görkemli sonu Özgürlük Uğruna, bu ay yine İthaki Yayınları aracılığıyla okurla buluştu.

"Özgürlük Uğruna benim için sadece bir roman değil, 15 yıllık bir maceranın sonu, bu yüzden oldukça duyguluyum." - Barış Müstecaplıoğlu

Perg ve Delkarna'da özgürlük için mücadele verenler, diktatörlere karşı bir araya geliyor. Ezilenler, sömürülenler, çapulcu görülenler isyan bayrağı altında buluşuyor. Hayali bir diyarda savaş verseler de, yaşadıkları ve hissettikleri insanlık tarihine olduğu kadar yakın tarihimize de ışık tutuyor. Özgürlük Uğruna, Çin'den Almanya'ya kadar birçok ülkede okunan Türkiye'nin ilk fantazyasına yakışan görkemli bir son. Yeni başlangıçlarda buluşana kadar...

Özgürlük Uğruna
Yazar: Barış Müstecaplıoğlu
Yayınlayan: İthaki Yayınları
Tür: Fantastik Kurgu
Sayfa sayısı: 280 Sayfa
Fiyatı: 18,00 TL


Aziz Nesin’in Ünlü Romanı “Zübük”, Müzikal Olarak Tiyatro Sahnesinde

Cumartesi, Kasım 29, 2014
Türkiye’nin önemli ve usta yazarlarından Aziz Nesin’in,  2015 yılında kutlanacak doğumunun 100. yılı nedeniyle ‘ZÜBÜK’ isimli eseri, Nedim Saban tarafından uyarlanarak özel olarak sahneye taşınıyor. Bundan 34 yıl önce Kemal Sunal’ın canlandırdığı, her dönemin bir mihenk taşı olma özelliği taşıyan ‘Zübük’ karakterini bugün tiyatro sahnesinde, günümüzün önemli oyuncularından Tuna Orhan üstleniyor.

27 Kasım’da Profilo’da başlayan Müzikal komedi, Beylikeğrisi adlı hayali bir yerde, bir seçim sandığının başında geçiyor. Meslek hayatına Antalya Devlet Tiyatrosu’nda başlayan ve  Hokkabaz filminde Cem Yılmaz ile başrol oynayarak, 18. Ankara Uluslararası Film Festivali oyunculuk ödülünü alan ve en son ‘Yalan Dünya’ dizisindeki sevilen ‘Yönetmen Tufan’ karakteriyle izlediğimiz Tuna Orhan,  Kemal Sunal tarafından filme taşınan “Zübük” karakterine farklı bir yorum getirecek. Oyunun diğer rollerinde tiyatro, sinema ve TV dizilerinden tanıdığımız  Halim Ercan, Hakan Akın, Bahar Yanılmaz, Füsun Kostak,  Ercü Turan, Hilmi Özçelik, Evren Erler, Serdar Aydın, Ena Alpar, Emrah Düzkaya, Selim Tezin gibi önemli isimler rol alıyor. Oyunun yardımcı yönetmeni Bülent Seyran.

Projenin heyecanını şimdiden yaşadığını belirten Nedim Saban projeyle ilgili olarak şunları söylüyor: “Zübük” romanını okuduktan sonra, bu karakterin yazıldığı dönemde Don Kişot efsanesini yakaladığını gördüm. Zübüklük adeta bir kavram olarak dilimize girmiş ve Aziz Nesin’in dillere destan karakteri ölümsüzleşmiş.  Romanın yan karakterleri de müthiş renkli ve seyirciye nefis bir tat bırakıyor. 23 yıldır önemli projelere imza atan Tiyatrokare’ye ve Aziz Nesin ustanın 100. Yıl doğumgününe yaraşacağını düşünüyorum. ”  

ZÜBÜK’ün dekor ve giysi tasarımı Sıla Karakaya, müzik Serpil Günseli, ışık tasarımı Mustafa Türkoğlu, koreografi Özge Midilli, şarkı sözleri Nedim Saban’a, oyun fotoğrafları Emrah Nihat Erel’e ait.  

Konu: Siyasi hayatına küçük bir ilçede başlayarak, milletvekilliğine kadar yükselen “İbrahim Zübükzade”, çevresindeki herkesi kandırmış, halkın manevi değerleri ve inançlarını sömürerek, siyasette yükselmeye başlamıştır. Bu önlenemez yükselişi durdurmak isteyenler, son çare olarak onu daha da yükselterek, Ankara’ya göndermeye  karar verirler. Ancak Zübük, nereye giderse gitsin bela olmaya devam eder…  


OYUN PROGRAMI
5 ARALIK CUMA: PROFİLO SAAT: 20:30 
6 ARALIK CUMARTESİ: PROFİLO SAAT:20:30 
5 ARALIK CUMA: PROFİLO SAAT: 20:30 
6 ARALIK CUMARTESİ: PROFİLO SAAT:20:30 
16 ARALIK SALI: ATAKÖY YUNUS EMRE SAAT : 20 :30 
19 ARALIK CUMA: PROFİLO SAAT: 20 : 30 
21 ARALIK PAZAR: KOZZY KÜLTÜR MERK. SAAT : 19:00 
26 ARALIK CUMA: PROFİLO SAAT:20:30 
28 ARALIK PAZAR: PROFİLO SAAT 15 :30 
28 ARALIK PAZAR: PROFİLO SAAT 15 :30
12 OCAK PAZARTESİ: ATAKÖY YUNUS EMRE   SAAT:20:30
14 OCAK ÇARŞAMBA: KOZZY KÜLTÜR MERK.    SAAT:20:00
16 OCAK CUMA: PROFİLO  SAAT:20:30
17 OCAK CUMARTESİ KADIKÖY HALK EGİTİM: SAAT:20:30     
18 OCAK PAZAR KADIKÖY HALK EĞİTİM SAAT:19:00


José Saramago’dan Çocuklara: Dünyanın En Büyük Çiçeği

Cumartesi, Kasım 29, 2014
Nobel Edebiyat ödüllü usta yazar José Saramago’nun yazıp, Joāo Caetano’nun resimlediği ve 2001’de yayımlanan “A Maior Flor do Mundo”, Emrah İnce çevirisiyle “Dünyanın En Büyük Çiçeği” adıyla Kırmızı Kedi Yayınevi etiketiyle raflarda yerini aldı... 

Bir gün evinin yakınındaki ormanda gezintiye çıkan çocuk, tırmandığı tepede kurumak üzere olan bir çiçek görür. Onu hemen sulamak ister ama nehir çok uzaktadır. Çocuk, defalarca o uzaktaki nehre gidip gelir, küçük avcuyla çiçeğe su taşır. Akşam olunca da yorgunluktan oracıkta uyuyakalır.

"Tepeyi tırmanmaya koyulmuş ve yukarı vardığında karşısına ne çıkmış dersiniz? Karşısında yalnızca bir çiçek varmış. Ama öyle solgun, öyle bitkinmiş ki, çocuk çiçeğe yaklaşınca kendi yorgunluğunu hatırlamış."

Nobel ödüllü usta yazar José Saramago’nun çocuklar için kaleme aldığı bu sıcak öykü, umut ve özveriyle her şeyin üstesinden gelinebileceğini en güzel şekilde anlatıyor.

Dizisi : Kırmızı Kedi Çocuk
Türü : Roman
Orijinal Adı :  A Maior Flor do Mundo
Yazan : Josè Saramago
Resimleyen : Joāo Caetano
Çeviren : Emrah İnce
Sayfa : 28
ISBN : 978-605-4927-69-2
Fiyatı : 14 TL

2014’ün En İyi Albümleri Listeleri: Uncut Top 75

Cuma, Kasım 28, 2014
İngiltere çıkışlı müzik dergisi Uncut, yıla damgasını vurduğunu düşündüğü 75 albümü açıkladı... Listeler söz konusu olduğunda her daim daha dengeli ve mantıklı seçimler yapan dergi, yine bol bol yeni keşif yapılabilecek albümlerle müzikseverlerin gönlünü hoş tutmuş... The War On Drugs zirvede yer alırken, bir kaç istisna dışında majör isimler de yer almıyor ama Afghan Whigs’i belli ki özlemişler, First Aid Kid kızları da güzellikleriyle göz kamaştırmış olmalı...

Uncut's Top 75 Albums of 2014
01 THE WAR ON DRUGS : Lost In The Dream
02 LEONARD COHEN : Popular Problems
03 APHEX TWIN : Syro
04 FKA TWIGS : LP1
05 SHARON VAN ETTEN : Are We There
06 ROBERT PLANT : lullaby and... The Ceaseless Roar
07 HISS GOLDEN MESSENGER : Lateness Of Dancers
08 DAMON ALBARN : Everyday Robots
09 ST VINCENT : St Vincent
10 SUN KIL MOON : Benji 
11 TOUMANI DIABATÉ & SIDIKI DIABATÉ : Toumani & Sidiki
12 CARIBOU : Our Love
13 TY SEGALL : Manipulator
14 REAL ESTATE : Atlas 
15 ROSANNE CASH : The River & The Thread 
16 GRUFF RHYS : American Interior
17 LUCINDA WILLIAMS : Down Where The Spirit Meets The Bone
18 SWANS : To Be Kind
19 HURRAY FOR THE RIFF RAFF : Small Town Heroes
20 STEPHEN MALKMUS & THE JICKS : Wig Out At Jagbags
21 EARTH : Primitive And Deadly
22 BECK : Morning Phase
23 ARIEL PINK : Pom Pom
24 TWEEDY : Sukierae 
25 SLEAFORD MODS : Divide And Exit
26 STEVE GUNN : Way Out Weather
27 BEN WATT : Hendra
28 THE BLACK KEYS : Turn Blue
29 JACK WHITE : Lazaretto 
30 SPOON : They Want My Soul
31 TUNE-YARDS : Nikki Nack
32 MERCHANDISE : After The End
33 STURGILL SIMPSON : Metamodern Sounds In Country Music
34 CHRIS FORSYTH & THE SOLAR MOTEL BAND : Intensity Ghost
35 DRIVE-BY TRUCKERS : English Oceans
36 LA ROUX : Trouble In Paradise
37 WILLIE NELSON : Band Of Brothers
38 FENNESZ : Bécs 
39 FUTURE ISLANDS : Singles 
40 LEE BAINS III & THE GLORY FIRES : Dereconstructed
41 MARK LANEGAN BAND : Phantom Radio
42 MOGWAI : Rave Tapes
43 EAST INDIA YOUTH : Total Strife Forever
44 THOM YORKE : Tomorrow's Modern Boxes 
45 KATE TEMPEST : Everybody Down
46 WILLIE WATSON : Folk Singer, Vol. 1
47 ALLAH-LAS : Worship The Sun
48 MORRISSEY : World Peace Is None Of Your Business
49 ROBYN HITCHCOCK : The Man Upstairs
50 WILD BEASTS : Present Tense
51 JENNY LEWIS : The Voyager
52 LIARS : Mess 
53 GOAT : Commune 
54 TOM PETTY : Hypnotic Eye 
55 SCOTT WALKER AND SUNN O))) : Soused 
56 ANGEL OLSEN : Burn Your Fire For No Witness
57 THE DELINES : Colfax
58 JAMIE T : Carry On The Grudge
59 RODDY FRAME : Seven Dials
60 FRAZEY FORD : Indian Ocean 
61 AFGHAN WHIGS : Do To The Beast
62 PAOLO NUTINI : Caustic Love
63 GAZELLE TWIN : Unflesh 
64 KING CREOSOTE : From Scotland With Love
65 THE NEW PORNOGRAPHERS : Brill Bruisers
66 THURSTON MOORE : The Best Day
67 PERFUME GENIUS : Too Bright
68 LYDIA LOVELESS : Somewhere Else
69 GULP : Season Sun
70 FIRST AID KIT : Stay Gold
71 BOB MOULD : Beauty & Ruin
72 DAN MICHAELSON : Distance 
73 DAVE & PHIL ALVIN : Common Ground
74 TEMPLES : Sun Structures
75 RICHARD THOMPSON : Acoustic Classics


2014’ün En İyi Albümleri Listeleri: Mojo’s Top 50

Cuma, Kasım 28, 2014
Mojo dergisi de geleneğini bozmayanlardan... En iyi albümler listelerinden çok, en sevdikleri müzisyenlerin son albümlerini istifleme haline dönüşmüş görünüyor... Daha dar bir çerçeveden, yeni çıkışları eleyerek oluşan listenin tepesinde Beck yer alıyor... U2 ve Pixies’i görmek de hiç şaşırtmıyor haliyle...


MOJO Magazine - Top 50 LPs of 2014
1. Beck - Morning Phase
2. The War On Drugs - Lost In The Dream
3. Sleaford Mods - Divide And Exit
4. Jack White - Lazaretto
5. St. Vincent - St. Vincent
6. Steve Gunn - Way Out Weather
7. Julie Byrne - Rooms With Walls And Windows
8. Damon Albarn - Everyday Robots
9. FKA Twigs - LP1
10. The Bug - Angels & Devils
11. Sharon Van Etten - Are We There
12. Caribou - Our Love
13. Ty Segall - Manipulator
14. Elbow - The Take Off And Landing Of Everything
15. Sturgill Simpson - Metamodern Sounds In Country Music
16. Wild Beasts - Present Tense
17. Angel Olsen - Burn Your Fire For No Witness
18. Kate Tempest - Everybody Down
19. Robert Plant - Lullaby And... The Ceaseless Roar
20. Manic Street Preachers - Futurology
21. Aphex Twin - Syro
22. Future Islands - Singles
23. Scott Walker & Sunn O))) - Soused
24. Mirel Wagner - When The Cellar Children See The Light Of Day
25. Pharrell Williams - GIRL
26. Sun Kil Moon - Benji
27. East India Youth - Total Strife Forever
28. Real Estate - Atlas
29. Kasai All Stars - Beware The Fetish
30. Leonard Cohen - Popular Problems
31. Morrissey - World Peace Is None Of Your Business
32. Temples - Sun Structures
33. U2 - Songs Of Innocence
34. The Black Keys - Turn Blue
35. Nick Mulvey - First Mind
36. Flying Lotus - You're Dead!
37. Naomi Shelton & The Gospel Queens - Cold World
38. Ian William Craig - A Turn Of Breath
39. Mac DeMarco - Salad Days
40. Lana Del Rey - Ultraviolence
41. Lee Gamble - KOCH
42. Swans - To Be Kind
43. David Kilgour & The Heavy 8s - End Times Undone
44. Wilko Johnson & Roger Daltrey - Going Back Home
45. Neil Young - A Letter Home
46. J Mascis - Tied To A Star
47. Young Fathers - Dead
48. Pixies - Indie Cindy
49. King Creosote - From Scotland With Love
50. Dr. John - Ske-Dat-De-Dat... The Spirit Of Satch


2014’ün En İyi Albümleri Listeleri: Q’s Top 50

Cuma, Kasım 28, 2014
Q dergisi geleneğini yine bozmamış ve majör isimleri listesine kepçeyle boca etmiş... Bir numaraya The War on Drugs’u oturtan derginin listesinde Elbow, Morrissey, Kasabian, Leonard Cohen cirit atıyor... Tamam hadi onları anladık diyelim de U2 ne arıyor sahi?


Q Magazine - Top 50 LPs of 2014
1. The War on Drugs - Lost in the Dream
2. Alt-J - This Is All Yours
3. Damon Albarn - Everyday Robots
4. Manic Street Preachers - Futurology
5. Beck - Morning Phase
6. St Vincent - St Vincent
7. Sharon Van Etten - Are We There
8. FKA twigs - LP1
9. Future Islands - Singles
10. Aphex Twin - Syro
11. Elbow - The Take Off and Landing of Everything
12. Interpol - El Pintor
13. Sam Smith - The Loneliest Hour
14. Hamilton Leithauser - Black Hours
15. The Horrors - Luminous
16. Royal Blood - Royal Blood
17. Mac De Marco - Salad Days
18. Paolo Nutini - Caustic Love
19. Lana Del Rey - Ultraviolence
20. Sleaford Mods - Divide and Exit
21. East India Youth - Total Strife Forever
22. Caribou - Our Love
23. Jack White - Lazaretto
24. Kate Tempest - Everybody Down
25. Ed Sheeran - X
26. Neneh Cherry - Blank Project
27. Morrissey - World Peace Is None Of Your Business
28. Kasabian - 48:13
29. Jamie T - Carry on the Grudge
30. Gruff Rhys - American Interior
31. Mogwai - The Rave Tapes
32. The Bug - Angels & Devils
33. Sky Ferreira Night Time, My Time
34. Wild Beasts - Present Tense
35. Real Estate - Atlas
36. Temples - Sun Structures
37. Baxter Dury - It's a Pleasure
38. Johnny Marr - Playland
39. Ty Segall - Manipulator
40. Grumbling Fur - Preternaturals
41. The Black Keys - Turn Blue
42. Robert Plant - Lullaby and... The Ceaseless Roar
43. Leonard Cohen - Popular Problems
44. U2 - Songs of Innocence
45. Warpaint - Warpaint
46. Thom Yorke - Tomorrow's Modern Boxes
47. Spoon - They Want My Soul
48. La Roux - Trouble in Paradise
49. Shabazz Palaces - Lese Majesty
50. Jungle - Jungle


2014’ün En İyi Albümleri Listeleri: NME Top 50

Cuma, Kasım 28, 2014
Sektörün en önemli dergilerinden New Musical Express, adet olduğu üzere 50 albümlük en iyiler listesini açıkladı... Bir numaraya St. Vincent’i oturtan NME’ye göre yılın şarkısı da “Future Islands’ın “Seasons (Waiting On You)”su... En şaşırtıcı seçim Kasabian’ın facia albümü “48:13” olurken, The War On Drugs, Future Islands, Royal Blood, Iceage ve Alvvays de listenin incileri... 


NME - TOP 50 LPs OF 2014
01 | St. Vincent | St. Vincent
02 | Mac DeMarco | Salad Days
03 | The War On Drugs | Lost In the Dream
04 | Aphex Twin | Syro
05 | Caribou | Our Love
06 | La Roux | Trouble In Paradise
07 | Merchandise | After The End
08 | Jamie T | Carry On The Grudge
09 | Sleaford Mods | Divide and Exit
10 | Ex Hex | Rips
11 | Future Islands | Singles
12 | DFA 1979 | The Physical World
13 | Damon Albarn | Everyday Robots
14 | Run The Jewels | RTJ2
15 | Eagulls | Eagulls
16 | Iceage | Plowing Into The Field Of Love
17 | Todd Terje | It's Album Time
18 | Kate Tempest | Everybody Down
19 | Royal Blood | Royal Blood
20 | Jack White | Lazaretto
21 | FKA Twigs | LP1
22 | Swans | To be Kind
23 | Kasabian | 48:13
24 | Angel Olsen | Burn Your Fire For No Witness
25 | Lana Del Rey | Ultraviolence
26 | Perfume Genuis | Too Bright
27 | Jungle | Jungle
28 | Morrissey | World Peace Is None Of Your Business
29 | Alvvays | Alvvays
30 | Warpaint | Warpaint
31 | Sharon Van Etten | Are We There
32 | Childhood | Lacuna
33 | Wild Beasts | Present Tense
34 | Sun Kil Moon | Benji
35 | Parquet Courts | Sunbathing Animal
36 | Goat | Commune
37 | Thom Yorke | Tomorrow's Modern Boxes
38 | Alt-J | This Is All Yours
39 | Protomartyr | Under Color of Offical Right
40 | Bombay Bicylce Club | So Long, See You Tomorrow
41 | Manic Street Preachers | Futurology
42 | Hookworms | The Hum
43 | Freddie Gibbs and Madlib | Pinata
44 | Perfect Pussy | Say Yes To Love
45 | Honeyblood | Honeyblood
46 | Twin Peaks | Wild Onion
47 | Gruff Rhys | American Interior
48 | Temples | Sun Structure
49 | Interpol | El Pintor
50 | Julian Casablancas + The Voidz | Tyranny


NME - TOP 50 TRACKS OF 2014
01 | Future Islands | Seasons (Waiting On You)
02 | Caribou | Can't Do Without You
03 | Fat White Family | Touch The Leather
04 | The War On Drugs | Red Eyes
05 | Run The Jewels | Blockbuster Night Pt. 1
06 | Kasabian | Eez-eh
07 | St. Vincent | Digital Witness
08 | Jamie T | Zombie
09 | Royal Blood | Little Monster
10 | Mac DeMarco | Chamber of Reflection
11 | Lana Del Rey | West Coast
12 | Merchandise | Little Killer
13 | Jungle | Busy Earnin'
14 | Jack White | Lazaretto
15 | Kate Tempest | Marshall Law
16 | Shamir | I Know It's A Good Thing
17 | Iceage | The Lord's Favourite
18 | Aphex Twin | minipops 67 (Source field remix)
19 | Alvvays | Archie, Marry Me
20 | Honeyblood | Super Rat
21 | Jamie T | Love Is Only A Heartbeat Away
22 | Run The Jewels | Close Your Eyes (And Count To Fuck)
23 | Damon Albarn | The Selfish Giant
24 | St. Vincent | Prince Johnny
25 | Warpaint | Disco//Very
26 | Mac DeMarco | Passing Out Pieces
27 | Taylor Swift | Shake It Off
28 | Interpol | All The Rage Back Home
29 | Slaves | Where's Your Car Debbie?
30 | Perfume Genuis | Queen
31 | Cherry Glazerr | Had Ten Dollaz
32 | Lana Del Rey | Ultraviolence
33 | Death From Above 1979 | White Is Red
34 | The War On Drugs | Under The Pressure
35 | Manic Street Preachers | Futurology
36 | Noel Gallagher's Flying Birds | In The Heat of The Moment
37 | Sharon Van Etten | Every Time The Sun Comes Up
38 | Morrissey | Kiss Me A Lot
39 | Protomartyr | Scum, Rise!
40 | Sleater-Kinney | Bury Our Friends
41 | La Roux | Uptight Downtown
42 | Ex Hex | Hot and Cold
43 | SBTRKT | New Dorp New York (feat. Erza Koenig)
44 | Juce | Call You Out
45 | Sun Kil Moon | Ben's My Friend
46 | Flying Lotus | Never Catch Me (feat. Kendrick Lamar)
47 | Gruff Rhys | American Interior
48 | Ariel Pink | Put Your Number In My Phone
49 | David Bowie | Sue (Or In A Season of Crime)
50 | Alt-J | Hunger Of The Pine

İran'ın ilk vampir filmi !f İstanbul'da!

Cuma, Kasım 28, 2014
İş Bankası Maximum Kart partnerliğinde düzenlenecek 14. !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali’nin heyecanla beklenen filmlerinden biri de “A Girl Walks Home Alone at Night”! Gösterildiği her festivalde büyük övgülerle karşılanan film, İran sinemasının ilk vampiriyle tanıştırıyor bizi.

İran sinemasının ilk vampir filmi olan “A Girl Walks Home Alone at Night”, Türkiye’de ilk kez !f İstanbul’da gösterilecek. Kısalarıyla pek çok ödül kazanmış İranlı kadın yönetmen Ana Lily Amirpour’un ilk uzunu da olan film, İran’daki Bad City adlı bir hayalet kasabada geçiyor ve bu çivisi çıkmış kasabaya yeni gelmiş gizemli bir kadının hikâyesini anlatıyor. 

Western ve vampir türlerini karıştırıp sonunda etkileyici bir aşk filmine dönüşen “A Girl Walks Home Alone at Night”, stilistik olarak Jean Vigo, Jean Cocteau, Luis Bunuel gibi yönetmenlerin filmleriyle, konusuyla da kült İsveç vampir filmi “Let the Right One In/Gir Kanıma”yla karşılaştırılıyor. Siyah beyaz çekilen film aynı zamanda, estetiği ve ustaca tasarlanmış sahneleriyle David Lynch dünyasının garip gerçeküstücülüğünü ve Sergio Leone filmlerinin kaynayan gerginliğini bir araya getirdiği yorumlarıyla karşılanıyor.

The New York Times’ın “Pers usülü rock’n roll”, Hollywood Reporter’ın “Muhteşem” olarak tanımladığı “A Girl Walks Home Alone at Night”, dünyadaki ilk gösterimini Sundance’te yaptı ve gösterildiği her festivalde heyecanla karşılandı.

İş Bankası Maximum Kart partnerliğinde düzenlenecek 14. !f İstanbul Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali, 12-22 Şubat 2015 tarihlerinde İstanbul’da, 26 Şubat-1 Mart 2015 tarihlerinde ise Ankara ve İzmir’de gerçekleştirilecek.



Egosuz Hayvan Dostları

Cuma, Kasım 28, 2014
Krvestrebzine’den tanıdığımız Buğra uzun süredir hayvanlar için çalışmalar yapmakta. İlkini geçen sene yaptığı mama konseri etkinliği bu sefer daha geniş bir ekip ve daha büyük konser ile devam ettirmekte. Bizde İstanbul konseri öncesi onunla kısa bir röportaj gerçekleştirdik.


Mama konseri ilk ne zaman oldu biraz anlatır mısın?
Mama konserini ilk olarak geçen yıl 22 Aralık ta gerçekleştirdik. Giriş ücretsiz oldu ve 4 ton mama toplandı. Sonra ego ve kibir savaşları yüzünden kendi ekibimi kurdum ve ismi ‘’EGOSUZ HAYVAN DOSTLARI’’oldu.

Bende bunu çok merak ediyorum neden böyle bir isim değişikliği oldu?
Çünkü konser bittikten sonra ego savaşları çıktı, ben yaptım, ben olmasaydım bu konser olmazdı modu oluştu. Bende bunun kişiyle alakalı değil ekiple alakalıdır diyerek EHD’yi kurdukve yolumuza sorunsuz bir biçimde devam ediyoruz.

İlk konser nasıl geçti? İlgi nasıldı?
İlk konser çok iyi geçti 4 ton mama toplandı pek fazla aksaklık yaşanmadı. İlk olduğu için özeldi ve güzeldi. Bunu tüm konserlerimize yansıtmaya çalışıyoruz. Umarız 30 Kasım konseri de böyle geçer ve ilgi yoğun olur. Egolardan, dedikodulardan uzak olur çok mama toplarız çok hayvan dostumuzu doyururuz.

Bu sene daha farklı illerde gerçekleşecek bundan da bahsedermisin?
Adana’da 2 defa oldu. Birinde 800 kilo diğerinde 1 ton mama toplandı. İzmir’de 800 kilo oldu. 11 Aralık’da Antalya ve 21 Aralık’da Ankara‘da olacak. Bursa ve Çanakkale de de yapmayı planlıyoruz.



Grupların seçimin neye göre yapıyorsunuz?
Rock metal olması, işinin ciddiyetinde olması, konsere çıkacağı zaman imkanları zorlamaması kibirden uzak olması kafidir. Her gruba kapımız açıktır.

Peki ana akım medyanın dikkatini çekti mi?
Hem de çok çekti. Rock ve metal dinleyicisi ya da onların tabiriyle metalcilerin aslında hayvan sever olabilecekleri kedi köpek vs besleyebilecekleri algılarını değiştirdik. Çünkü nereye gitsek uzun saç sakaldan kılık kıyafetten vs. hep “aaa satanist geliyor” damgası yemekten bıkmıştık. Her tarzın içinde kötü kişilikte insanlar var bunu sırf metalciler kedi keser hayvan sevmez demek cahilce bir yaklaşım.

Gelecekle ilgili planlarınız neler?
Gelecek ile ilgili planlarımız çok ama önce hayvanseverlerin birlik olması lazım. Dernek olmayı başarabilirsek çok iyi işler yapacağız. Koruma, sahiplendirme, kısırlaştırma vs. konularda projelerimiz var. Mama konserleri devam edebilir bunu zaman gösterecek.



Gezici Festival 20’nci Yolculuğuna Başlıyor!

Perşembe, Kasım 27, 2014
Ankara Sinema Derneği’nin T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla düzenlediği Gezici Festival, 20’nci yolculuğuna başlıyor. 28 Kasım’da Ankara’dan yola çıkacak festival, 8 Aralık’a kadar sinemaseverlerle buluşacak. 28 Kasım - 4 Aralık tarihleri arasında başkentteki gösterimleri devam ederken, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi’nin katkılarıyla, 3-7 Aralık tarihleri arasında Eskişehir’e konuk olacak. Festival yolculuğunu, Sinop Kültür ve Turizm Derneği’nin katkılarıyla 5-8 Aralık’ta Sinop’ta tamamlayacak. 

Sinemanın seçkin örneklerini Türkiye’nin değişik kentlerindeki sinemaseverlerle buluşturmak ve Türkiye sinemasını dünyaya tanıtmak için tam 20 yıldır yollarda olan Gezici Festival, bugüne kadar toplam 5 ülke ve 23 şehre giderek, 56 bin 872 kilometre yol katetti. 1995’ten bu yana dünya ve Türkiye sinemasının en yeni örneklerini izleyicisiyle buluşturan Gezici Festival seyircisini, 20’nci yılda da birçok sürpriz bekliyor. Filmler, Ankara Kızılay Büyülü Fener Sineması ve Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde başkent seyircisiyle buluşacak. Eskişehir ve Sinop’taki gösterimler ise Eskişehir Anadolu Üniversitesi Sinema Salonu ve Sinop Halk Eğitim Merkezi’nde gerçekleşecek. Çankaya Belediyesi’nin katkılarıyla, Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde ve Sinop Kültür ve Turizm Derneği’nin katkılarıyla Sinop’ta yapılacak tüm gösterimler ücretsiz gerçekleşecek.

FESTİVAL’İN 20’NCİ YIL TEMASI ‘SİNEMA AŞKINA’
Festivalin bu yılki teması “Sinema Aşkına!”, sinemaya duyulan aşkın hiç bitmediğinin birer kanıtı olan ve sinema tutkusunu konu alan filmleri bir araya getiriyor. Polonyalı yönetmen Krzystof Kieslowski’nin Amatör’ü, Jean-Luc Godard’ın son filmi Dile Veda, Yael Andre’nin yönettiği Diktatör Olduğumda, Mark Cousins’ın İlk Film’i, Cem Kaya imzalı Motör nam-ı diğer Remake, Remix, Ripoff ve Nanni Moretti’nin Yakın Plan’ın Galası adlı yedi dakikalık kısa filmi ile birlikte gösterilecek, yönetmenliğini Abbas Kiarostami’nin yaptığı Yakın Plan bu bölümde yer alıyor. 

DÜNYA SİNEMASININ EN İYİLERİ GEZİCİ FESTİVAL’DE
Her yıl farklı ülkelerden çarpıcı filmleri seyircisiyle buluşturan festival, bu yıl da dünya sinemasının en yenilerini izleme fırsatı sunuyor. Rusya’nın Yabancı Dilde En İyi Film dalında 2015 Oscar adayı, Andrey Zvyagintsev’in filmi Leviathan, Levan Koguashvili’nin İlk Randevu’su, Kazak yönetmen Nariman Turebayev imzalı Beyaz Gece, Dardenne Kardeşler’in yeni filmi, Belçika’nın Yabancı Dilde En İyi Film dalında 2015 Oscar adayı İki Gün, Bir Gece, yönetmenliğini Shlomi Elkabetz ile Ronit Elkabetz’in üstlendiği ve İsrail’in Yabancı Dilde En İyi Film dalında 2015 Oscar adayı Viviane Amsalem’in Boşanma Davası, dünyaca ünlü altı yönetmenin beyazperdeye aktardığı Kültür Katedralleri, Pedro Pires ve Robert Lepage imzalı Üçleme ile Bent Hamer’in yazıp yönettiği ve Norveç’in Yabancı Dilde En İyi Film dalında 2015 Oscar adayı 1001 Gram festival kapsamında izleyicisiyle buluşuyor.

FİLM EKİPLERİ GEZİCİ FESTİVAL’İ YALNIZ BIRAKMIYOR
“Türkiye 2014” bölümünde ise yine en yeni ve heyecan verici filmler yer alıyor. Yönetmen ve oyuncuların katılımıyla gerçekleşecek galalar ve gösterimler, Ankara Kızılay Büyülü Fener Sineması’nda yapılacak. Saraybosna Film Festivali ve Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden ödüllerle dönen Erol Mintaş’ın ilk filmi Annemin Şarkısı (2014), bu yıl festival kapsamında gösterilecek. Saraybosna Film Festivali’nden ‘En İyi Erkek Oyuncu’ Ödülü alan Feyyaz Duman, filmin Ankara ve Eskişehir gösterimlerine katılacak. Filmin yönetmeni Erol Mintaş ise Sinop’ta Gezici Festival seyircisiyle birlikte olacak. Adana Film Festivali’nden ‘En İyi Senaryo’ ödülüyle dönen Balık’ın (2014) yönetmeni Derviş Zaim, filmin Ankara galasında yer alacak. Tayfun Pirselimoğlu, Roma Uluslararası Film Festivali’nde ‘En İyi Senaryo’ ve İstanbul Film Festivali’nde ‘En İyi Film’, ‘En İyi Senaryo’ ve ‘En İyi Müzik’ ödüllerini alan Ben O Değilim (2013) ile festivale konuk olacak. Pirselimoğlu ve filmin başrol oyuncusu Ercan Kesal, Ankara ve Sinop’ta Gezici Festival’e eşlik edecek. Murat Düzgünoğlu’nun Adana Altın Koza Film Festivali’nde ‘Yılmaz Güney Ödülü’ ve ‘Film-Yön En İyi Yönetmen Ödülü’ alan filmi Neden Tarkovski Olamıyorum? (2014), Ankaralı seyircisiyle ilk kez Gezici Festival’de buluşacak. Düzgünoğlu; Ankara, Eskişehir ve Sinop’taki gösterimlerde yer alacak. Venedik Film Festivali’nden ‘Jüri Özel Ödülü’ ve Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden ‘Jüri Özel Ödülü’ ile ‘En İyi Kurgu’ ödülünü alan Kaan Müjdeci imzalı Sivas (2014) ve yönetmenliğini Nesimi Yetik’in yaptığı Toz Ruhu da festival kapsamında sinemaseverlerle buluşacak. Adana Altın Koza Film Festivali’nden ‘En İyi Film’ dahil üç ödülle dönen Yetik ile senarist ve yapımcı Betül Esener; Ankara, Eskişehir ve Sinop’ta Gezici Festival’e eşlik edecek. 

MURATHAN MUNGAN, ‘GERÇEĞE AÇILAN ÜÇ KAPI’ İLE FESTİVALDE 
Klasikleşen bölümlerinin yanı sıra özel bölümleri ve konuklarıyla da her yıl dikkat çeken festival, bu yıl yazar Murathan Mungan’ı ağırlıyor. Mungan’ın özel seçkisi “Gerçeğe Açılan Üç Kapı” bölümünde gösterilecek. Mungan bu bölümde, gerçekle olan ilişkimizi sinema aracılığıyla sorgulayacak; “Fotoğrafta ne görmek istiyoruz?: Cinayeti  Gördüm (Blow Up; Michelangelo Antonioni, 1966)”, “Ne duymak istiyoruz?: Konuşma (The Conversation; Francis Ford Coppola, 1974)” ya da “Hangi  hikayeye inanmak  istiyoruz?: Rashomon (Akira Kurosawa, 1950)” filmleri, gerçeklik algısı ve hakikatin doğasına olduğu kadar genel anlamda insanlık durumuna dair birer düşünce egzersizi yapmamızı sağlayacak. 30 Kasım Pazar günü, Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde gösterilecek Konuşma filminin ardından, saat 17:00’de Murathan Mungan söyleşisi gerçekleşecek. 

FESTİVALİN ‘MÜZEDE BİR GÜN’ SÜRPRİZİ
Festivalin 20’nci yıl sürprizlerinden “Müzede Bir Gün” bölümünde, bu yıl Venedik Film Festivali’nde ‘Yaşam Boyu Başarı’ ödülü alan sinemacı Frederick Wiseman’ın yönettiği National Gallery ve New Yorklu sinemacı Jem Cohen imzalı Ziyaret Saatleri (Museum Hours) sinemaseverlerle buluşuyor. İlk gösterimi Cannes Film Festivali’nde yapılan National Gallery, görsel hikaye anlatımı üzerine bir deneme niteliğinde. Cohen’in en ilginç işlerinden biri olan, Locarno Film Festivali’nden ödüllü Ziyaret Saatleri içinse bir yandan hüzünlü ve dokunaklı bir karakter betimlemesi, diğer yandan da bir mimarlık harikasına yazılmış bir aşk mektubu denilebilir. 

CANAN ‘UYANDIRAN MASALLAR’ İLE FESTİVALDE
Video sanatı örneklerini sinema izleyicisiyle buluşturan Gezici Festival, bu yıl güncel sanat alanının önemli isimlerinden CANAN’ın video çalışmalarına yer verecek. “Uyandıran Masallar” başlıklı seçkide, CANAN’ın toplumsal cinsiyet, iktidar ve şiddet konularını ele alan üç videosu; İbretnüma (2009); Vak Vak Ağacı (2010) ve Hezeyan (2013) yer alacak. Festival kapsamında, CANAN’ın eserlerinden oluşan bir sergi de Gezici Festival ve Galeri Siyah Beyaz işbirliği ile 28 Kasım - 10 Aralık tarihleri arasında sanatseverlerin beğenisine sunulacak. “Yalvarırım Bana Aşktan Söz Etme” adlı sergi aynı zamanda, sanatçının Ankara’daki ilk sergisi olma özelliğini taşıyacak. Sergide CANAN’ın; “İbretnüma”, “Hezeyan”, “Yalvarırım Bana Aşktan Söz Etme”, “Çeşme” ve “Nazar Değdi Dünyama” çalışmaları yer alacak. “Uyandıran Masallar” seçkisi, 29 Kasım Cumartesi günü Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde izlenebilecek. Seyirciler gösterimin ardından, Galeri Siyah Beyaz’da akademisyen Tuğba Taş’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilecek CANAN söyleşisine de katılabilecek.

OSMANLI FİLMLERİ GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR
“Osmanlı’dan Manzaralar” özel bölümünde ise Osmanlı topraklarında 1896 – 1922 yılları arasında, farklı sinemacılar tarafından çekilen ve çeşitli arşivlerde bulunan filmler gün yüzüne çıkıyor. Bir zamanlar imparatorluğun parçası olmuş ülkeler tarafından genellikle göz ardı edilen bu filmler, Osmanlı’ya ve sinema tarihine farklı bir gözle bakmayı sağlıyor. Amsterdam’daki Eye Film Institute’tan küratör Elif Rongen Kaynakçı’nın derlediği filmler, turist rehberi niteliğindeki manzara görüntülerinden etnografik gözleme kadar çok farklı ve geniş bir yelpaze sunuyor. Filmler, 2 Aralık Salı Günü Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde izlenebilecek. Canlı müzik eşliğinde gerçekleşecek gösterim sırasında, filmleri gün yüzüne çıkaran ekipten Elif Rongen Kaynakçı ve Nezih Erdoğan izleyicilere bilgi verecek. Bu yıl, Gezici Festival ve EYE Film Institute işbirliği ile Arşiv Görüntüleri Okuma Atölyesi de gerçekleştirilecek. Atölye, 3 Aralık Çarşamba günü ATK Sanat Evi Salonu’nda yapılacak.

TUNCEL KURTİZ İLE YOLA DEVAM
Uzun yıllar Gezici Festival’e yol arkadaşlığı yapan Tuncel Kurtiz de yönettiği belgesel E5 Ölüm Yolu (1978) ile festivalde yerini alıyor. Filmin merkezinde, 70’li yıllarda Güneydoğu Avrupa’dan başlayan işçi göçüyle birlikte eski anavatanla ev sahibi ülke arasında ana bağlantı haline gelen efsanevi E5 Karayolu bulunuyor. E5 Ölüm Yolu, 29 Kasım Cumartesi günü Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde başkentli sinemaseverlerle buluşacak. 

20 YILIN EN İYİ KISALARI GEZİCİ FESTİVAL’DE
20’nci yıla özel olarak “20 Yılın En İyi Kısaları” da festival kapsamında seyircisiyle buluşuyor. Bu bölümde yer alan; Tango (Zbigniew Rybczynski, 1980, Polonya), Bir Adam Bir Gün Bir Ev Alır (Pjotr Sapegin, 1998, Norveç), Kalk Borusu (Marc-Henri Wajnberg, 1996, Belçika), Bir Daire Ve Altı Davulcu İçin Müzik (Johannes Stjärne Nilsson, 2001, İsveç), Sorun Yumağı (Steve Sullivan, 2001, İngiltere), Omuz Omuza (Hans Petter Moland, 2002, Norveç), Teşekkürler! (Christine Rabette, 2002, Belçika), Uzatmalar (Oury Atlan, Thibaut Berland, Damien Ferrié, 2005, Fransa), Annem Sinema Öğreniyor (Nesimi Yetik, 2006, Türkiye), Arjantin Tangosu (Guido Thys, 2006, Belçika), Örümcek (Nash Edgerton, 2007, Avustralya) ve Las Palmas (Johannes Nyholm, 2011, İsveç), 29 Kasım Cumartesi günü saat 17:00’de Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde izlenebilecek.

FESTİVAL 20’NCİ YILINDA DA ÇOCUKLARI UNUTMADI
Kısa İyidir ve Çocuk Filmleri bölümleri, her yıl olduğu gibi bu festivalde de yerini alıyor. Dünyanın çeşitli ülkelerinden festivale başvuran 1500’den fazla film arasından seçilen kısa filmler, izleyicileri farklı ülkelerin yenilikçi sinemasıyla tanıştırıyor. Güzellik (Rino Stefano Tagliafierro, 2014, İtalya), Ziazan (Derya Durmaz, 2014, Türkiye), Bip (Kim Kyung-Man, 2014, Güney Kore), Yıkım (Maria Ruiz, 2013, Venezuela), Xenos (Mahdi Fleifel, 2013, İngiltere – Danimarka), Washingtonia (Konstantina Kotzamani, 2014, Yunanistan), Arkadaşım Nietzsche (Fauston da Silva, 2013, Brezilya), 29 Kasım Cumartesi saat 12:30’da, Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde seyircisiyle buluşacak. Kabus (Carles Torrens, 2013, ABD), Geri Dönüşüm (Lei Lei, Thomas Sauvin, 2013, Çin), Karşı Karşıya (Dustin Defa, 2014, ABD), Aşkla Başa Çıkamıyorum (Javier Giner, 2014, İspanya), Jean Genet İçin Üç Taş (Frieder Schlaich, 2014, Almanya) Hepimiz öleceğiz (Jean-Gabriel Periot, 2014, Fransa), Hoş Geldiniz (Pablo Munoz Gomez, 2014, Belçika) ise 30 Kasım Pazar günü saat 12:30’da, Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde izlenebilecek.

Yıllardır minik seyircileri için ücretsiz film gösterimleri düzenleyen Gezici Festival, bu yılki çocuk filmlerini Kore’den seçti. Üzgünüm Bbobbi (Noh Yu-Kyung, Ki Min-Joo, Cha Sa-Rang, 2014), Renkli (Lee Dae-Han, 2013), Kurabiye Savaşı (Kim A-Ri, Kim Sun-Hwa, Cha Hyun-Kyung, 2014), Köpek Gösterisi (Kim Da-Hyeon, Lee Min-Uk, Jeong Seung-Gyun, 2014), Günaydın (Lee Hyun-Ho, 2014), Bay Ve Bayan Yapışkan (Yoo Kyung-Guen, Jung Sang-Ryun, 2014), Kaçak (Park Hyun-Jong, 2009), Sevimli Sazan (Yu Ri Kim, 2014), Buzda Av (Heedon Yoon, 2014) ve Hoş Geldin (Sue Hyun Moon, 2012); 29 Kasım Cumartesi, 30 Kasım Pazar ve 2 Aralık Salı günlerinde saat 10:30’da, Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde küçük seyircileriyle buluşacak. 



İBB Cemal Reşit Rey’de Zengin Müzik Şöleni

Perşembe, Kasım 27, 2014
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Daire Başkanlığı Kültür Müdürlüğü bünyesinde çalışmalarını sürdüren Cemal Reşit Rey Konser Salonu (CRR) aralık ayının ilk haftasında müziğin farklı lezzetlerini İstanbullu dinleyicilerle buluşturuyor. 

Akordiyonun çeşitli tarzlarda kullanılabilen bir enstrüman olduğunu herkese kanıtlamak için için kurulan Concertino Acordion Ensemble, enstrümantal müzik şovlarıyla 2 Aralık Salı günü CRR’de müzikseverlerle buluşacak. İstanbulluların akordiyonun eşsiz ses tınılarını duyabilecekleri geceye, ünlü pan flüt sanatçısı Constantin Moscovich konuk sanatçı olarak katılacak. Dünyanın dört bir yanında gerçekleştirdikleri konserlerle büyük beğeni toplayan Concertino Acordion Ensemble, seçkin bir repertuvar ile dinleyicilerin karşısında olacak. 

Bülent Evcil ve Türkiye’nin en başarılı arp sanatçılarından Çağatay Akyol 5 Aralık Cuma günü CRR’de muhteşem bir konserle dinleyicilerle buluşuyor. Flüt ve Arp’ın muhteşem birlikteliğine tanık olacağımız bu programda sanatçılar, Johann Sebastian Bach, Phill Coultier, Jay Ungar, Astor Piazzola, Pietro Morlacchi ve Ahmet Adnan Saygun gibi değerli bestecilerin eserlerinin de içinde bulunduğu seçkin bir repertuvar sunacak. Perküsyon sanatçısı Emre Günay’ın konuk sanatçı olarak katılacağı konserde İstanbullular tadına doyulmaz bir akşam yaşayacak. 

Einstürzende Neubauten ile CRR’de sıra dışı bir konser
Berlinli sanat kollektivitesi Einstürzende Neubauten (EN), uzun bir aradan sonra 2. Dünya Savaşı temalı yeni çalışmaları ‘Lament’in turnesi kapsamında 3 Aralık Çarşamba günü İBB Cemal Reşit Rey Konser Salonu’na konuk olacak. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra pek çok şehri yeniden inşa edilen Almanya’da 1980 yılında kurulan Einstürzende Neubauten “çöken yeni yapılar”, kendilerine özgü müzik lisanları ile dinleyicilere sıra dışı bir konser verecek. 

Bir performans sanatı kollektivitesi olan topluluk, müziği ses ve gürültü üzerinden yeniden tanımlıyor ve enstrüman yerine endüstriyel objeler kullanıyor. Sahnenin her yerini saran basınçlı havalı çekiçler, matkaplar, motorlu testereler, metal eşyalardan vurmalı çalgılar gibi aletlerle konser veren EN, müziği modern hayata ve şehre dair bir deneyime dönüştürüyor. Yeniliğe açık melodileriyle tamamen yeni ifade olanakları yaratan Einstürzende Neubauten, Bertolt Brecht, Kurt Weill, Can, Ton Steine Scherben, modern tiyatro ile Viyana Aksiyoncuları gibi kaynaklardan beslenerek müziklerini yapıyor.

2 Aralık Salı / 20.00
Concertino Acordeon Ensemble
80/70/60/45/30/25

3 Aralık Çarşamba / 20.00
Einstürzende Neubauten 
80/70/60/45/30/25

5 Aralık Cuma/ 20.00
Flüt ve Arpla Müzikte Büyülü Bir Yolculuk
Program
AHMET ADNAN SAYGUN Yunus Emre Orotoryosundan Arya.
J.S.BACH Sicilliano
C.W.GLUCK Orpheus ve Euridice den Kutsanmış ruhların dansı.
PHILL COULTIER The Battle of Kinsale
JAY UNGAR Ashokan Farewell
J. IBERT Entracte
Üç Türk Halk Şarkısı / Şehnaz Longa,Katibim,Nihavet Longa
M. MIYAGI Horu Na Umi
PIETRO MORLACCHI Il pastore svizzero/ İsviçreli Çoban
ASTOR PIAZZOLA Tanti ve Oblivion
G.BRICCIALDI Venedik Karnavalı
80/70/60/50/40/30

Bir Gün Uyandığınızda İnsan Olmadığınızı Öğrenseniz Ne Yapardınız? : Human Form “Gerçek”

Perşembe, Kasım 27, 2014
Herkes kadar sıradan bir hayat yaşarken, bir sabah uyanıyorsunuz ve size aslında insan olmadığınız, sentetik ortamda üretilmiş bir denek olduğunuz söyleniyor. Genlerinizin DNA'dan değil, XNA'dan oluştuğu, çok gizli bir projenin önemli bir parçası olduğunuz gerekli bütün kanıtlarla beraber size sunuluyor. Bir yanda hiç bilmediğiniz bir varlık düzeyi, diğer yanda bildiğiniz insan olma hali...

Caretta Yayınları'ndan Tortuga markasıyla okuyucusuyla buluşan Human Form serisinin ilk kitabı Gerçek, dünyada akıl almaz boyutlara ulaşmış gizli bilimsel araştırmalardan ve deneylerden yola çıkıyor, sıra dışı ve kusursuz kurgusuyla Alev'in insan olmama gerçeğiyle yüzleşmesini anlatıyor. Herkes kadar normal bir insan hayatı sürmüş Alev günün birinde hiç öğrenmemesi gereken bir gerçekle alt üst oluyor: “Siz hayata denek olarak yerleştirilmiş bir sentetik insan şeklisiniz.”

Kendinizle yüzleşmek için ne kadar cesursunuz?
Alev'in, büyük gizlilikle yürütülen İnsan Genom Kodlama Projesi’nin parçası olduğunu keşfetmesiyle birlikte İstanbul’dan Paris’e uzanan soluk kesen kaçış öyküsü de başlıyor. Benliklerimizin kimler tarafından müthiş bir algı yöntemiyle şekillendirildiğini, bütün zamanlara ait olmanın mümkün olup olmadığını ve bize öğretilmiş tüm kimliklerden nasıl özgürleşebileceğimizi, akıcı bir dil ve heyecan verici bir kurguyla sunuyor HUMAN FORM-Gerçek...

Bütün kimliklerden arınmış bir yazarın kaleminden serinin ilk kitabı...
Pek çok kripto kullanılarak yazılmış HUMAN FORM'u farklı kılan bir özelliği de, yazarı... Serinin ilk kitabı "Gerçek"te yazarın ismi yok, sadece okuyucusu için küçük bir notu var: 

"Merhaba, seni hiç tanımıyorum. Ama bu kitabı okumaya karar verdiğine göre bir anlamda tanış olduk... İsmini bilmediğim için istedim ki, sen de benim ismimi bilme. En azından bir süreliğine... İkinci kitap 'Güven'e kadar... Böylece bu yolculukta, tüm etiket ve kimliklerimizden arınalım; biz olmayı duyumsayarak... Sevgi ve Dostlukla, A'lev"

HUMAN FORM, kendi ismi de dâhil bütün tanımlardan arınmış bir yazarın kusursuz kurgusuyla okuru, akılalmaz boyutlara ulaşmış sentetik DNA projelerinden çok öteye, görünenin ötesine eriştiren, tüm zamanlara ait bir roman... 

İkinci Kitap "Güven" Ocak 2015'te...
Caretta Yayınları'nın ilk yerli romanı HUMAN FORM serisi, Türk Romancılığına yepyeni bir soluk getirecek. Serinin ikinci kitabı “Güven" Ocak 2015'te yayınlanacak. Okuyucular, Alev'in nefes kesici hikâyesinin devamını ve bu özel dünyanın yaratıcısıyla tanışmayı sabırsızlıkla bekleyecek. 

Human Form - Gerçek
Yazar: A'lev
Yayınevi: Tortuga
Sayfa Sayısı: 320
Etiket Fiyatı: 18,00 TL


Karışık Kaset : İçimizdeki Fırtına

Çarşamba, Kasım 26, 2014
Yerli aşk filmi dendiği zaman, sinemamız hep kısırdır nedense... Hep kalıplara sıkışmıştır... Zengin-fakir başta olmak üzere zıtlıklar üzerinden giden ilişkiler olur bizde... Esas oğlan da hep yakışıklıdır, manken gibi çocuktur vesselam... Karakteri desek, özgüveni öyle bir yüksektir ki gerçeküstücülük tavan yapar o vücutta... Mutlaka donanımlıdır... Yaratıcımız, bunun bir film karakteri olduğunu unutup, kaşıkla koyacağı yerde kepçeyle boca eder... Ortaya çıkan sonuç da, imkansız kişiliklerin imkansız aşkları olur... Gişeye oynayacak film için aşık çiftin albenisi, izleyiciye yerinde olmak isteyeceği kişileri göstermektir... Nihayet bu kalıbın dışına çıkabilmiş bir film var karşımızda, hem de vizyonda: Karışık Kaset...

Bugün karışık kaset önemsiz bir mevzu gibi görünebilir ama can damarıdır aslında, hayat kurtarır... Karışık kaset deyince seksenlere gidiyor aklım... Çocukluğuma... Müzik manyağı bir çocuk olarak, albümler sadece plaktı o zamanlar... Orijinal kasetler yoktu, yeni bir şeyler dinlemek için de radyolara mahkumduk ve onlarda da sansür zihniyeti yüzünden sınırlar vardı... FM kanalından yayında yok o zamanlar... Tek seçenek kıbrıs radyosuydu ve istekler programını beklerdik akşamları... Çalınacak şarkıları kaydetmek için eller rec+play tuşlarında... Bir kaç program sonra oluşan o karışık kaset, döneminde nefes alma imkanı sağlar bize... Kaç albümü kasete çektirmek için anne-baba’nın kafasını ütüleyebilirdik ki... Plakçılara liste hazırlardık, o da ancak ayda bir... Bir de amcamın plak dükkanı vardı Ankara’da... Merakla ya onun ya da Ankara’daki akrabalardan birinin gelmesini beklerdim... Son popüler şarkılardan bir kaset hazırlardı mutlaka... Sonra kasetler yaygınlaştı, kendi arşivimi oluşturmak o karışık kasetleri hazırlama fırsatı oldu... Ayrı bir ritüeldi o, şarkı sıralamasını seçmek ve birbirine uyumlu olmalarını sağlamak keyifliydi... Lisedeyken arşivim geniş diye, boş kaseti verip “kafana göre doldur” diyen çok arkadaşı sevindirdim... CD çıkınca da eskimedi o karışık kasetler... CD’ler pahalıydı ve yine çekimlere mahkumduk... Bu sefer bilgisayarda hazırlardık kartoneti... CD’nin ön kapağını renkli fotokopicide kaset kapağına uygun hale getirir, bilgisayarda hazırladığımız kartonetin üstüne yapıştırırdık... Kasetin üstüne de etiket hazırlamayı ihmal etmezdik... Özetle, bir müzik dinleyicisi için olmazsa olmazdır o karışık kaset... Hazırlandığı döneme göre kişinin ruh halini de gösterir... İçinizdeki fırtınanın dışarıya şarkılarla yansımasıdır tastamam... Halen sevdiğim bir şeydir o hazırlık, sürdürüyorum da aynı zamanda radyo programımda... Her salı 21’de Radyo Mood’da yayınlanan “Kulak Keyfi Mixtape” için 16 şarkı seçerken, o çocuğum hep... 

Gelelim bugüne... O dönemi yaşayan bir kalemden çıkan roman “Karışık Kaset”... Geçtiğimiz yıl Şubat ayında Kırmızı Kedi etiketiyle yayımlanan Uygar Şirin imzalı roman, kısa sürede çok sevilmiş ve aşklarını müzikle yaşayanların sevgilisi olmuştu... Daha o zamanlardan film olacağı belliydi aslında çok da gecikmeden hazırlıkları başladı... Ulaş ve İrem üç ayrı on yıla yayılan hikayeleri, dönemin müziğine de vurguyla kalmıyor, müzisyenlere dair güzellemeler de yapıyordu aynı zamanda... İyi romanın filme çekilmesine de sevindik ve bekledik merakla...

İş roman uyarlamasına gelince, neredeyse o da yoktur sinemamızda... Romandan uyarlanan iyi filmleri saymaya kalksak on tane anca çıkar, o da zorla... Uyarlamaktan çok esinlenmeye dönüşür Türk sinemasında romanlar... Zor iştir nihayetinde... Bir ilk film “Karışık Kaset”... Senaryoyu Mert H. Atalay ile birlikte kotaran Tunç Şahin ilk uzun metrajında... Kısa film meraklıları 2009 yapımı ödüllü kısa filmi “Hamam” ile hatırlıyordur... Sarp Apak ve Özge Özpirinçci’nin başını çektiği oyuncu kadrosunda da Bülent Emin Yarar, Ulaşcan Kutlu, Aslıhan Kapanşahin, Burak Sarımola, Atilla Taş, Öznur Serçeller ve Sevinç Erbulak yer alıyor...

Doksanlarda açılan film, Ulaş’la tanıştırıyor bizi... Sonrasında da hep onunla devam ediyoruz... Onun içindeki fırtınadan bakıyoruz her şeye... İrem’e olan aşkı, müziğe tutkun babası, her konuşması fırtınalar yaratan annesi ve arkadaşları derken Ulaş ile İrem’i on yıllık üç dilim halinde izliyoruz... 1990, 2000 ve 2010 yılları ve ikilinin bir türlü başlayamayan aşkları... Müzik bolca mevcut elbette, Sezen Aksu’ya ve Silüetler’e dair güzellemelerle hem de... Şarkıların hayatımızdaki yerini yazmak için uğraşan babası ve doktor arkadaşı dışında yan öyküye girişmeden tamamen Ulaş ve İrem’e odaklanıyor film... Keşke biraz yan öykü olsaydı da zenginleşseydi dedirtiyor ama bittiğinde çok eksikliğini duymuyorsunuz... Girişte belirttiğim genel kalıbın dışında Ulaş, onun için de ete kemiğe bürünüyor, gerçek olabiliyor... Özetle müzikle büyüyor ama olgunlaşması için baba figürü ve İrem’in aklını başına getirmesi gerekiyor... Üç ayrı dönemi ve Ulaş üzerinden anlatımı seçen senaryo gayet akıcı bir şekilde saat gibi işliyor... Finali de gayet iyi... Dönemleri tasarlayanları da kutlamak lazım, zira iyi dönem filmi de yok bizde malum... En ince detayına kadar düşünülmüş sanat yönetimi çok iyi iş çıkarmış... Özellikle açılış sahnesinin güzelleştirmiş, araştırmacı babanın odasını gerçeğe dönüştürmüş bu detaylar... Çok iyi bir hazırlık aşamasından geçmiş... Müzik seçimleri ve anektodlar da çok iyi elbette...

Oyunculuklar da gayet iyi... Onlar için de ilkler varmış... Apak ilk kez ciddi roldeymiş, Özpirinçci ile ilk kez bir arada oynuyorlarmış... Kimyaları tutuyor ve gayet iyiler... Oynamıyorlar, gerçekler... İkilinin gençlik halleri de çok iyi seçimler... Hem sima olarak hem de oyunculuk olarak filme gereken katkıyı yapıyor ve büyüklerine gereken pası atıyorlar... Kısa rollerinde Sevinç Erbulak ve Atilla Taş da gereken katkıyı verirken, Bülent Emin Yarar öyle bir döktürmüş ki, sırf onun için bile izlenir...

Hem roman uyarlaması, hem dönem draması, hem de aşk filmi olarak ayrı ayrı da sınıfı geçen “Karışık Kaset”, nihayet sinemamızın modern çağa uyduran örneği... İlk film olarak da fazlasıyla iyi... İyi yazılmış, yönetilmiş ve oynanmış, aralarında beğeni uçurumu olan festival izleyicileri ile gişecileri de memnun edecek keyifli bir seyirlik olarak yılın en iyilerinden... Hayatının her anına şarkılar sığdırmış, içindeki fırtınayı şarkılarla koparan karışık kasetçiler içinse, bir derlenip toparlanma hali, ömürlük ayna... 


 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template