Yerli aşk filmi dendiği zaman, sinemamız hep kısırdır nedense... Hep kalıplara sıkışmıştır... Zengin-fakir başta olmak üzere zıtlıklar üzerinden giden ilişkiler olur bizde... Esas oğlan da hep yakışıklıdır, manken gibi çocuktur vesselam... Karakteri desek, özgüveni öyle bir yüksektir ki gerçeküstücülük tavan yapar o vücutta... Mutlaka donanımlıdır... Yaratıcımız, bunun bir film karakteri olduğunu unutup, kaşıkla koyacağı yerde kepçeyle boca eder... Ortaya çıkan sonuç da, imkansız kişiliklerin imkansız aşkları olur... Gişeye oynayacak film için aşık çiftin albenisi, izleyiciye yerinde olmak isteyeceği kişileri göstermektir... Nihayet bu kalıbın dışına çıkabilmiş bir film var karşımızda, hem de vizyonda: Karışık Kaset...
Bugün karışık kaset önemsiz bir mevzu gibi görünebilir ama can damarıdır aslında, hayat kurtarır... Karışık kaset deyince seksenlere gidiyor aklım... Çocukluğuma... Müzik manyağı bir çocuk olarak, albümler sadece plaktı o zamanlar... Orijinal kasetler yoktu, yeni bir şeyler dinlemek için de radyolara mahkumduk ve onlarda da sansür zihniyeti yüzünden sınırlar vardı... FM kanalından yayında yok o zamanlar... Tek seçenek kıbrıs radyosuydu ve istekler programını beklerdik akşamları... Çalınacak şarkıları kaydetmek için eller rec+play tuşlarında... Bir kaç program sonra oluşan o karışık kaset, döneminde nefes alma imkanı sağlar bize... Kaç albümü kasete çektirmek için anne-baba’nın kafasını ütüleyebilirdik ki... Plakçılara liste hazırlardık, o da ancak ayda bir... Bir de amcamın plak dükkanı vardı Ankara’da... Merakla ya onun ya da Ankara’daki akrabalardan birinin gelmesini beklerdim... Son popüler şarkılardan bir kaset hazırlardı mutlaka... Sonra kasetler yaygınlaştı, kendi arşivimi oluşturmak o karışık kasetleri hazırlama fırsatı oldu... Ayrı bir ritüeldi o, şarkı sıralamasını seçmek ve birbirine uyumlu olmalarını sağlamak keyifliydi... Lisedeyken arşivim geniş diye, boş kaseti verip “kafana göre doldur” diyen çok arkadaşı sevindirdim... CD çıkınca da eskimedi o karışık kasetler... CD’ler pahalıydı ve yine çekimlere mahkumduk... Bu sefer bilgisayarda hazırlardık kartoneti... CD’nin ön kapağını renkli fotokopicide kaset kapağına uygun hale getirir, bilgisayarda hazırladığımız kartonetin üstüne yapıştırırdık... Kasetin üstüne de etiket hazırlamayı ihmal etmezdik... Özetle, bir müzik dinleyicisi için olmazsa olmazdır o karışık kaset... Hazırlandığı döneme göre kişinin ruh halini de gösterir... İçinizdeki fırtınanın dışarıya şarkılarla yansımasıdır tastamam... Halen sevdiğim bir şeydir o hazırlık, sürdürüyorum da aynı zamanda radyo programımda... Her salı 21’de Radyo Mood’da yayınlanan “Kulak Keyfi Mixtape” için 16 şarkı seçerken, o çocuğum hep...
Gelelim bugüne... O dönemi yaşayan bir kalemden çıkan roman “Karışık Kaset”... Geçtiğimiz yıl Şubat ayında Kırmızı Kedi etiketiyle yayımlanan Uygar Şirin imzalı roman, kısa sürede çok sevilmiş ve aşklarını müzikle yaşayanların sevgilisi olmuştu... Daha o zamanlardan film olacağı belliydi aslında çok da gecikmeden hazırlıkları başladı... Ulaş ve İrem üç ayrı on yıla yayılan hikayeleri, dönemin müziğine de vurguyla kalmıyor, müzisyenlere dair güzellemeler de yapıyordu aynı zamanda... İyi romanın filme çekilmesine de sevindik ve bekledik merakla...
İş roman uyarlamasına gelince, neredeyse o da yoktur sinemamızda... Romandan uyarlanan iyi filmleri saymaya kalksak on tane anca çıkar, o da zorla... Uyarlamaktan çok esinlenmeye dönüşür Türk sinemasında romanlar... Zor iştir nihayetinde... Bir ilk film “Karışık Kaset”... Senaryoyu Mert H. Atalay ile birlikte kotaran Tunç Şahin ilk uzun metrajında... Kısa film meraklıları 2009 yapımı ödüllü kısa filmi “Hamam” ile hatırlıyordur... Sarp Apak ve Özge Özpirinçci’nin başını çektiği oyuncu kadrosunda da Bülent Emin Yarar, Ulaşcan Kutlu, Aslıhan Kapanşahin, Burak Sarımola, Atilla Taş, Öznur Serçeller ve Sevinç Erbulak yer alıyor...
Doksanlarda açılan film, Ulaş’la tanıştırıyor bizi... Sonrasında da hep onunla devam ediyoruz... Onun içindeki fırtınadan bakıyoruz her şeye... İrem’e olan aşkı, müziğe tutkun babası, her konuşması fırtınalar yaratan annesi ve arkadaşları derken Ulaş ile İrem’i on yıllık üç dilim halinde izliyoruz... 1990, 2000 ve 2010 yılları ve ikilinin bir türlü başlayamayan aşkları... Müzik bolca mevcut elbette, Sezen Aksu’ya ve Silüetler’e dair güzellemelerle hem de... Şarkıların hayatımızdaki yerini yazmak için uğraşan babası ve doktor arkadaşı dışında yan öyküye girişmeden tamamen Ulaş ve İrem’e odaklanıyor film... Keşke biraz yan öykü olsaydı da zenginleşseydi dedirtiyor ama bittiğinde çok eksikliğini duymuyorsunuz... Girişte belirttiğim genel kalıbın dışında Ulaş, onun için de ete kemiğe bürünüyor, gerçek olabiliyor... Özetle müzikle büyüyor ama olgunlaşması için baba figürü ve İrem’in aklını başına getirmesi gerekiyor... Üç ayrı dönemi ve Ulaş üzerinden anlatımı seçen senaryo gayet akıcı bir şekilde saat gibi işliyor... Finali de gayet iyi... Dönemleri tasarlayanları da kutlamak lazım, zira iyi dönem filmi de yok bizde malum... En ince detayına kadar düşünülmüş sanat yönetimi çok iyi iş çıkarmış... Özellikle açılış sahnesinin güzelleştirmiş, araştırmacı babanın odasını gerçeğe dönüştürmüş bu detaylar... Çok iyi bir hazırlık aşamasından geçmiş... Müzik seçimleri ve anektodlar da çok iyi elbette...
Oyunculuklar da gayet iyi... Onlar için de ilkler varmış... Apak ilk kez ciddi roldeymiş, Özpirinçci ile ilk kez bir arada oynuyorlarmış... Kimyaları tutuyor ve gayet iyiler... Oynamıyorlar, gerçekler... İkilinin gençlik halleri de çok iyi seçimler... Hem sima olarak hem de oyunculuk olarak filme gereken katkıyı yapıyor ve büyüklerine gereken pası atıyorlar... Kısa rollerinde Sevinç Erbulak ve Atilla Taş da gereken katkıyı verirken, Bülent Emin Yarar öyle bir döktürmüş ki, sırf onun için bile izlenir...
Hem roman uyarlaması, hem dönem draması, hem de aşk filmi olarak ayrı ayrı da sınıfı geçen “Karışık Kaset”, nihayet sinemamızın modern çağa uyduran örneği... İlk film olarak da fazlasıyla iyi... İyi yazılmış, yönetilmiş ve oynanmış, aralarında beğeni uçurumu olan festival izleyicileri ile gişecileri de memnun edecek keyifli bir seyirlik olarak yılın en iyilerinden... Hayatının her anına şarkılar sığdırmış, içindeki fırtınayı şarkılarla koparan karışık kasetçiler içinse, bir derlenip toparlanma hali, ömürlük ayna...
Yorum Gönder