♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Kader Sevinç'in Şiir Kitabı "Kırık Ülke" Okuyucu ile Buluşuyor

Cuma, Mart 28, 2014
“Kırık Ülke” adlı şiir kitabı kısa bir süre önce yayınlanan Şair Kader Sevinç, 8 Nisan’da Galatasaray’daki Aziz Kitabevi’nde düzenlenecek imza gününde okuyucusuyla buluşacak. Şiirinde kendine özgü bir dil geliştiren Sevinç, şiirinin ana omurgasını da “aşk, doğa, bitmeyen bir insanlık sevinci ve insana duyulan sorumluluk bilinci ile” çatıyor. Kitapla aynı adı taşıyan şiirinde “umarsızım, / yankılanmaktan eprimiş utanç, / o eski kırık ülkeyi bir daha düşle” diye seslenen Sevinç, Brüksel’de CHP Avrupa Birliği Temsilcisi ve Avrupalı sosyal demokratların çatı partisi PES’in yönetim kurulu üyesi. Washington DC’deki Johns Hopkins Üniversitesi / SAIS’in akademi üyesi de olan Sevinç’in şiirleri No Edebiyat, Başka, Ay, Şiirden, İzmir İzmir, BT Sanat, NAR gibi çeşitli dergilerde ve fanzinlerde yayımlandı. Kader Sevinç, 2009 yılında Brüksel Şairler Grubu’nun girişimiyle bir araya gelen Avrupalı 50 şair ile birlikte Avrupa Anayasası tartışmalarına dizeleri ile katkıda bulundu. “Dizelerle Avrupa Anayasası” şiir kitabı üç dilde yayımlandıktan sonra birçok AB başkentinde okumalarla tanıtıldı.  

Brüksel’de Passaporta Sanat Edebiyat Merkezi’nin etkinliklerine de katkı sağlayan Sevinç, Brussels Raw Festivali ve Washington DC Busboys & Poets etkinliklerinde yer aldı. Yurtdışında gerçekleştirdiği bu etkinliklerin yanı sıra Türkiye’deki okurları ile bir araya gelmek için sabırsızlandığını anlatan Kader Sevinç,“Hepimizin özel dünyasında en az bir “kırık ülke”si var. Bütün planlarımıza, hayallerimize, bize rağmen kırılan, bizim olan kırık ülke. Bazen onu onarmak için bir ömür harcadığımız kırık ülkelerimiz. İkincisi toplumsal olarak da bugün ülkemizin içinde olduğu durumdan, hangi partiye sempati beslerse beslesin kimsenin mutlu olmadığını düşünüyorum. Herkes için biraz kırık bir ülke artık Türkiye. İşte bugün hepimizin gururla yaşayacağı bir ülkeyi kurmak için yola koyulacağımız hareket noktasındayız.” diyor.

"Kırık Ülke" kitabının ön kapağında Sevinç’in kendi yaptığı bir yağlıboya resmi yer alıyor. Arka kapaktaki fotoğraf da Stokholm’de yaşayan ve Nobel ödüllü edebiyatçıların portreleri ile tanınan dünyaca ünlü fotoğraf sanatçısı Lütfi Özkök’ün imzasını taşıyor.

Yakında ayrıca Kader Sevinç’in İsveç’ten müzisyen Robert Mehmet İkiz ile ortak çalışması olan bir caz/şiir CD’si de sanatseverlerin beğenisine sunulacak.

Yeni Tanışanlar için Kader Sevinç
Çocukluğu anne ve babasının görevleri vesilesiyle Gaziantep, Samsun, Kayseri, Nevşehir ve İzmir Foça’da geçen Kader Sevinç, Akdeniz Üniversitesi’nde turizm işletmeciliği eğitimi sürerken Jean Monnet AB programı ve ardından Brüksel CERIS-Paris-Sud-XI Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler alanında yüksek lisans yaptı ve onur derecesi ile mezun oldu. Harvard Üniversitesi’nde kısa dönemli iş iletişimi programına katılan Sevinç, akademi ve özel sektörde çalıştıktan sonra 2005 yılında Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’nda danışman olarak görev aldı. Birçok sivil toplum kuruluşuna danışmanlık yaptı. 2008 yılında CHP Avrupa Birliği temsilciğini kuran Sevinç, Avrupa sosyal demokratlarının şemsiye partisi PES’te yönetim kurulu üyesi oldu. 2013 yılında ABD’de Diplomatic Courrier ve Küresel Lider Kuruluşu (YFPP) tarafından “en etkili genç dış politika liderleri” ödülünü aldı. Washington DC’de Johns Hopkins Üniversitesi’nde SAIS-Transatlantik İlişkiler Merkezi’nde ziyaretçi akademi üyesi olarak bulundu. Brüksel’de Türkiye kökenli çocuklara yönelik Sınıf 1B eğitim programı ve bir düşünce platformu olan Türk Kahvesi Brifingleri’ni kurdu.


Psiko-Sosyal Boyutlarıyla İntihar ve İntihar Girişimi

Salı, Mart 25, 2014
İnsanlık tarihi kadar eski olan ve tarih boyunca farklı anlamlandırmalarla toplumdaki yansıması sürekli değişen tabu hakkında hayli detaylı bir kaynak kitap olan “İntihar ve İntihar Girişimi”, Yeni İnsan Yayınevi tarafından yayımlanarak raflardaki yerini aldı...

Doç.Dr. Kamil Alptekin ve Prof.Dr. Veli Duyan’ın ortak çalışması, konuyu beş bölümde irdeliyor. Birinci bölümde “Temel Kavramlar” oluşturulurken, intihar ve girişimi birbirinden ayırmanın güçlüğüne dikkat çekiliyor. Dört alt başlıkla “Yaygınlık ve Risk Faktörleri” ikinci bölümde işlenirken, üçüncü bölümde “Acil Servislerde İntihar Girişimleri ile Karşılama” başlığıyla vaka ile karşılaşacak hizmetlilere hem olaylar aktarılırken hem de önerilerde bulunuluyor. “İntihar ve İntihar Girişimleri Önleme” başlıklı dördüncü bölüm stratejiler ışığında konuyu irdelerken, beşinci ve son bölüm “İntihar Girişimi Öyküleri”ne ayrılmış... Bu öyküler ışığında değerlendirmeleri sunan ikili tabu olarak görülen bir kavramla karşılaşacak olan ruh sağlığı alanında çalışan ve çalışacak tüm personellerin okuması gereken başucu kaynaklarından biri... Tabii konuya meraklı olanlarında okumalarına açık...

Kitaptan alıntı yapmak gerekirse, sanırım önsöz yeterli olacaktır...
İntihar olgusu insanlık tarihi kadar eskidir. Bildirilen oranlar ve hızlar farklı olmasına karşılık intihar; dünyanın her yerinde görülebilmektedir. İnsana özgü bir davranış olan intiharın en temel özelliği yaşamı doğrudan tehdit edici olmasıdır. İnsan için intihar sonucu ölüm, doğal nedenlerle ölümden farklı bir anlam içermekte; sonuçları sadece kişinin yakın çevresini değil, çeşitli kanallardan durumdan haberdar olan kişileri de doğrudan ya da dolaylı olarak etkilemektedir. Taşıdığı özellikler itibariyle negatif duygular uyandıran intihar olgusu üzerinde fazla konuşulmak istenmediği de bir gerçektir. Oysa her ne kadar tabu olma özelliğini sürdürüyor olsa da intihar, üzerinde cesaretle durulması gereken bir konudur.

Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2012 yılında yayınlanan istatistikler dünyada bir milyona yakın kişinin intihar nedeniyle hayatını kaybettiğini göstermektedir. Bu rakamın 2020 yılında 1,5 milyon kişiye ulaşacağı tahmin edilmekte; intiharın özellikle ergenler ve gençler arasında artmış olduğu da bildirilmektedir. Bu istatistikler ve değerlendirmeler intihar olgusunun önümüzdeki yıllarda da gündemimizi giderek artan bir şekilde işgal edeceğine işaret etmektedir.

Doğası gereği multi-disipliner bir çalışma alanı olan ve üzerinde halen doldurul(a)mayan bilgi boşlukları bulunan intihar ve intihar girişimleri bu kitapta güncel literatür bilgileri ışığında psiko-sosyal boyutlarıyla birlikte değerlendirilmektedir. Kitapta tamamlanmış intiharın yanı sıra diğer bir intihar davranış türü olarak intihar girişimlerine odaklanılmıştır. Türkiye’de özellikle metropol kentlerde bir halk sağlığı sorununa dönüşmesi nedeniyle intihar girişimlerine özel olarak vurgu yapılmış ve bu davranışla en sık karşılaşılan yer olarak hastanelerin acil servislerin- deki işleyiş eleştirel bir gözle değerlendirilmeye çalışılmıştır. Kitap içerisinde daha önceki çalışmalarımızdaki bazı konular önemine istinaden tekrar edilmiş olsa da güncel literatür bilgileri ve alandaki deneyim ve gözlemlerimizle zenginleştirilmiştir.

Bu kitabın ruh sağlığı alanında çalışan tüm meslek elemanlarına, ilerde bu alanda çalışacak olan aday meslek elemanlarına ve konuya ilgi duyan her kesime faydalı olacağı düşünülmektedir.

Ankara, 10 Aralık 2013
Prof.Dr. Veli DUYAN & Doç.Dr. Kamil ALPTEKİN



Yeni Kayıt: London Grammar "Devil Inside"

Pazartesi, Mart 24, 2014
Şahane debutları "If You Wait" ile geçtiğimiz yılın en önemli çıkışlarından birine imza atan grup, Game of Thrones'un yeni sezon fragmanında kullanılarak büyük ilgi çeken INXS coverını servisledi...



Yeni Şarkı: The Black Keys "Fever"

Pazartesi, Mart 24, 2014
Ohio'lu ikili merakla beklenen albümleri "Turn Blue"dan ilk şarkıyı sonunda yayımladı. Henüz detaylarını açıklamadıkları albüm, sekizinci stüdyo işleri olarak 13 Mayıs'ta kulaklarımızda...



Yeni Video: Pixies "Snakes"

Pazartesi, Mart 24, 2014
Alternatif rock efsanesi Pixies fanlarını sevindirmeye devam ediyor... Gün içinde yaptığı ataklarla sevindiren grup, önce "EP2"den video yayınladı... Sonrasında dört şarkılık "EP3"ü duyurdu... Bombayı ise "Indie Cindy" adını verdikleri albümü duyurarak patlattı... Ön siparişlere açılan albüm ağız sulandıran edisyonlarıyla albenisi bol görünüyor... 12 şarkılık standart edisyon tüm epleri içerirken, deluxe edisyonda 40 sayfalık kitap ve 13 şarkılık konser albüm yer alacak... Çıkış tarihiyse 28 Nisan...



Yeni Şarkı: Damon Albarn "Heavy Seas Of Love"

Pazartesi, Mart 24, 2014
Yılın en çok beklenen albümlerinden Damon Albarn solosu "Everyday Robots"dan yeni bir şarkı daha yayınlandı. 28 Nisan'da kavuşacağımız albümden duyduğumuz yeni şarkı bu kez Brian Eno bonuslu...



Dizi Ajandası : 24 / 30 Mart

Pazartesi, Mart 24, 2014
Bir yeni dizi, iki yeni sezon başlangıcı ve tam dokuz sezon finaliyle şenlenen hafta, sonbahar sezonu finallerinin ilk adımlarını atarak izleyiciyi bahara hazırlıyor... Haftanın tek yenisi Fox’un “Surviving Jack”i olurken, “Hot in Cleveland”da canlı yayınla geri dönüyor... Merakla beklenen anlar ise “The Walking Dead” ve “Helix”in sezon finalleri...


Pazartesi:
2 Broke Girls  3x20  And the Not Broke Parents
Archer  5x9  Archer Vice: On The Carpet
Bates Motel  2x4  Check-Out
Being Human U.S.  4x11  Ramona the Pest
Bones  9x18  The Carrot in the Kudzu
Castle  6x19  The Greater Good
Dallas  3x5  D.T.R.
How I Met Your Mother  9x22  The End of the Aisle
Intelligence  1x12  The Event Horizon
Mike & Molly  4x16  The Dice Lady Cometh
Mom  1x20  Clumsy Monkeys and a Tilted Uterus
Moone Boy  2x6  The Boyle Wedding  [Sezon Finali]
My Mad Fat Diary  2x6  Not I: Part 1
Remedy  1x5  The Beast Within
Silk  3x5  
Star-Crossed  1x6  Stabbed With a White Wench's Black Eye
Switched at Birth  3x11  Love Seduces Innocence, Pleasure
Teen Wolf  3x24  The Divine Move  [Sezon Finali]
The Blacklist  1x17  Ivan
The Following  2x10  Teacher's Pet
The Fosters  1x21  Adoption Day  [Sezon Finali]
The Tomorrow People  1x17  Endgame


Salı:
About A Boy  1x5  About a Plumber
Brooklyn Nine-Nine  1x22  Charges and Specs  [Sezon Finali]
Cougar Town  5x12  Love is a Long Road
From Dusk Till Dawn  1x3  Mistress
Glee  5x13  New Directions
Growing Up Fisher  1x5  Work With Me
Justified  5x11  The Toll
Mind Games  1x5  Cauliflower Man
NCIS  11x18  Crescent City (Part I)
NCIS: Los Angeles  5x18  Zero Days
New Girl  3x20  Mars Landing
Person of Interest  3x18  Allegiance
Supernatural  9x17  Mother's Little Helper
The Goldbergs  1x19  The President's Fitness Test
Trophy Wife  1x18  
Twisted  1x18  Danny, Interrupted


Çarşamba:
Arrow  2x17  Birds of Prey
Baby Daddy  3x10  An Affair Not to Remember
Broad City  1x10  The Last Supper  [Sezon Finali]
Hot In Cleveland  5x1  [Yeni Sezon]
Legit  2x5  Checkmate
Melissa & Joey  3x26  Chaperones
Mixology  1x5  Fab & Jessica & Dominic
Modern Family  5x18  Las Vegas
Nashville  2x18  Your Wild Life's Gonna Get You Down
Psych  8x10  The Break Up  [Sezon Finali]
Revolution  2x18
Suburgatory  3x8  Catch and Release  
The 100  1x2  Earth Skills
The Americans  2x5  The Deal
The Middle  5x17  The Walk
The Soul Man  3x1  [Yeni Sezon]
Workaholics  4x10  Timechair


Perşembe:
Anger Management  2x54  Charlie Gets Date Rated
Bluestone 42  2x5  2x6
Greys Anatomy  10x17  Do You Know?
Motive  2x4  Deception
Once Upon A Time In Wonderland  1x12  To Catch a Thief
Parenthood  5x19  Fraud Alert
Portlandia  4x5  Spyke Drives
Reign  1x16  Monsters
Saint George  1x4  Having My Baby
Scandal  3x15  Mama Said Knock You Out
Seed  2x4  Safe Sects
Sirens (US)  1x5  Alcohol Related Injury
Suits  3x14  Heartburn 
Surviving Jack  1x1  Pilot  [Yeni Dizi]
The Red Road  1x5  The Great Snake Battle
The Smoke  1x6
The Vampire Diaries  5x17  Rescue Me
Vikings  2x5  Answers in Blood


Cuma:
Enlisted  1x9  Paint Cart 5000 vs. The Mondo Spider
Hannibal  2x5  Mukozuke
Hart Of Dixie  3x15  Ring Of Fire
Helix  1x13  Dans L'Ombre  [Sezon Finali]
Last Man Standing  3x18  Project Mandy
Raising Hope  4x20  Man's Best Friend
Rake U.S.  1x10  50 Shades of Gay
The Neighbors  2x20  Close Encounters of the Bird Kind


Pazar:
Believe  1x4  Defection
Bitten  1x12  Caged
Bob's Burgers  4x15  The Kids Rob a Train
Continuum  3x3  Minute To Win It
Crisis  1x3  What Was Done to You
Da Vinci's Demons  2x2  The Blood of Brothers
Drop Dead Diva  6x3  First Date
Family Guy  12x15  Secondhand Spoke
House of Lies  3x11  Together
Once Upon a Time  3x14  Quiet Minds
Resurrection  1x4  Us Against the World
Revenge  3x17  Addiction
Shameless (US)  4x11  Emily
The Good Wife  5x16  The Last Call
The Mentalist  6x16  Violets
The Musketeers  1x10  Musketeers Don't Die Easily  [Sezon Finali] 
The Simpsons  25x16  You Don't Have to Live Like a Referee
The Walking Dead  4x16  A  [Sezon Finali]


ODTÜSanat 15, “Orta Doğu” Teması ile Başlıyor

Cuma, Mart 21, 2014
“ODTÜSanat 15 Sergisi”; Orta Doğu teması ile, resim-video-fotoğraf alanlarında 49 sanatçıyı 100’ün üzerinde eseriyle ağırlayacak.

ODTÜSanat 15’te; Jülide Özçelik konseri, İdil Biret resitali, Ankara Devlet Tiyatrosu tarafından sahnelenecek “Hayvan Çiftliği”, “Vanya Dayı” oyunları ile “Hava Kuvvetleri Bandosu ve Cazın Kartalları Orkestrası”, “TSK Armoni Mızıkası Orkestrası” konserleri de yer alacak.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nce her yıl düzenlenen ve bir üniversite tarafından on yılı aşkın bir süredir düzenli olarak gerçekleştirilen geniş içerikli tek sanat etkinliği olan ODTÜSanat 15; 21 Mart – 20 Nisan 2014 tarihleri arasında ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi (KKM)’nde gerçekleştirilecek.

Ankara’nın gelenekselleşmiş birkaç sanat etkinliğinden biri olan ve 2013 yılına kadar “ODTÜ Sanat Festivali” adıyla düzenlenen etkinlik; 2013 yılından itibaren ODTÜSanat adı altında düzenlenerek kendini geliştirmeye devam ediyor ve bir başka yenilik izlenerek, sergi; tematik bir çerçeve içinde sunuluyor. Seçici kurulun belirlediği ve günümüz sanat gündemini yakalayan temalara göre geçen yıl “kent” teması ile oluşturulan sergi; bu yıl, “orta doğu” üzerine çalışan sanatçıları bir araya getirme hedefiyle resim, video ve fotoğraf ağırlıklı olarak kurgulandı. Bu yıl sergide; Mehmet Fahracı, Lütfi Özden, Mehmet Ali Uysal, Hale Tenger, Ferhat Özgür’ün de yer aldığı 49 sanatçının 100’den fazla eseri yer alacak. Bir ay süreyle açık kalan sergi ücretsiz olarak gezilebilecek.

Sanatçılardan oluşan Danışma Kurulu’nun önerisiyle hazırlanan programda Ankara ve ODTÜ’de daha önce sergilenmemiş oyunların ve sahne almamış sanatçı ve müzisyenlerin yoğunlukta olmasının hedeflendiği ODTÜSanat 15’in Açılış Töreni; ODTÜ Kültür ve Kongre Merkezi Küçük Fuaye’de, 21 Mart 2014 Cuma günü, saat 18:30’da yapılacak.

Ankara’da düzenli olarak gerçekleştirilen az sayıdaki sanat etkinliğinden biri olarak, 1999 yılında, “ODTÜ Sanat Festivali” adıyla başlayan etkinlik; şimdiye dek 1000’e yakın sanatçının eserinin sergilendiği sanat sergisi ile her yaş grubundan çocuk ve gencin sanatla buluşmasına olanak tanıdı. 

ODTÜSanat 15 Programı:

21 Mart- 20 Nisan 2014 Saat:10:00-19:00 (Cumartesi ve Pazar dahil) ODTU KKM
Sergi
22 Mart 2014/Cumartesi Saat:20:00 ODTÜ KKM Otopark Alanı 
Pink Floyd “The Wall” Filmi Açıkhava Gösterimi 
(Etkinlik Ücretsizdir)
24 Mart 2014/Pazartesi Saat:20:00 ODTÜ KKM Kemal Kurdaş Salonu 
“Hayvan Çiftliği” Ankara Devlet Tiyatrosu
25 Mart 2014/Salı Saat:20:00 ODTÜ KKM Kemal Kurdaş Salonu 
“Jülide Özçelik” Konseri
26 Mart 2014/Çarşamba Saat:20:00 ODTÜ KKM Kemal Kurdaş Salonu 
“İyi Saatler Olsun” Tiyatro
(Dünya Tiyatrolar günü kapsamında ücretsiz gösterim)
1 Nisan 2014/Salı Saat:14:00 ODTÜ KKM Küçük Fuaye 
“Hasan Pekmezci” Atölye Çalışması
(Etkinlik Ücretsizdir)
4 Nisan 2014/Cuma Saat:20:00 ODTÜ KKM Kemal Kurdaş Salonu 
“Hava Kuvvetleri Bandosu ve Cazın Kartalları Orkestrası” Konseri
5 Nisan 2014/Cumartesi Saat:20:00 ODTÜ KKM Kemal Kurdaş Salonu
“Tango+” Konseri
7 Nisan 2014/Salı Saat:20:00 ODTÜ KKM Kemal Kurdaş Salonu 
“İdil Biret” Resitali
13 Nisan 2014/Pazar Saat:20:00 ODTÜ KKM Kemal Kurdaş Salonu
“Bir Yaz Gecesi Rüyası” Ankara Devlet Opera ve Balesi Modern Dans Topluluğu
14 Nisan 2014/Pazartesi Saat:20:00 ODTÜ KKM Kemal Kurdaş Salonu 
“Vanya Dayı” Ankara Devlet Tiyatrosu
14 Nisan 2014/Pazartesi Saat:19:00 ODTÜ KKM A Salonu 
“Şimdiki Zaman” Film Gösterimi ve Yönetmeni Belmin Söylemez ile Söyleşi
15 Nisan 2014/Salı Saat:20:00 ODTÜ KKM A Salonu 
“Piyano&Viyolonsel Konseri” Çağdaş Avusturya Gecesi 
16 Nisan 2014/Çarşamba Saat:19:30 ODTÜ KKM A Salonu 
“Ali’şimin Kaşları Kara” Yıldız İbrahimova ve Arkadaşları 
(Ali Dinçer Anısına)
17 Nisan 2014/Perşembe Saat:20:00 ODTÜ KKM Kemal Kurdaş Salonu
“50 Yılın Rock ve Jazz Konseri” Emrehan Halıcı ve Ankara Müzisyenleri
18 Nisan 2014/Cuma Saat:13:30 ODTÜ KKM A Salonu 
Panel: Ortadoğu: Sanat ve Siyaset
Ayşegül Sönmez
Başak Şenova
Esra Aliçavuşoğlu Karaveli
Tansel Türkdoğan
Zeynep Yasa Yaman
(Etkinlik Ücretsizdir)
18 Nisan 2014/Cuma Saat:20:30 ODTÜ KKM Kemal Kurdaş Salonu
“Celil Refik Kaya” Klasik Gitar Konseri 
31. Uluslararası Ankara Müzik Festivali ile ortak etkinlik 
19 Nisan 2014/Cumartesi Saat:20:00 ODTÜ KKM Kemal Kurdaş Salonu 
“TSK Armoni Mızıkası Orkestrası” Konseri 
Solistler: Üç Soprano Piyano: Bora Ateşyakan


Nobel’in son sahibinden cezbedici öyküler! : Firar

Çarşamba, Mart 19, 2014

Dünyanın en iyi öykü yazarları arasında sayılan, Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Alice Munro’nun bu kitabındaki sekiz öykünün her biri içeriğinin derinliği ve çok boyutluluğuyla roman olabilecek kadar kapsamlı; buna karşın kısa öykü yapısının kurallarına ve seçiciliğine sıkı sıkıya bağlı; dahası bir solukta okunacak kadar sürükleyici.

Öykülerin hemen hepsinde birkaç aydan 40 yıla uzanan geri dönüşler var. Bu geri dönüşlerin hiçbirinde bir yaşamın açıklaması yapılmıyor, yaşananlara mazeret aranmıyor, sadece yaşamın geçmişteki o kesiti gösteriliyor. Üstelik sağlıksız bir duygusallığa kapılmadan, serinkanlı bir yaklaşımla anlatılıyor olaylar. “Güçler” adlı öykünün şu cümlesi bu yaklaşımı en belirgin biçimde vurguluyor: “Ama ona sorulursa yaptığı, vakti olursa yapmak istediği şey, geçmişte yaşamaktan ziyade geçmişi açıp iyice bir bakmak.” 

Öykülerin tümü ölüm olgusunu içeriyor; ama aynı zamanda her öykü beklenmedik, hatta açıklanamayacak insan davranışlarıyla şaşırtıcı da oluyor. Alice Munro, hiçbir yapıtında cinselliği göze sokarcasına ön plana çıkarmadığı halde, cinsellik şu ya da bu biçimde bütün öykülerde yer alıyor. Munro’nun eşsiz betimlemeleriyle çizdiği kişiler, neredeyse herkese tanıdık gelecek kadar gerçek ve Munro her zamanki ustalığıyla sade döşenmiş loş salonları, tavan aralarını anlatırken o mekânlarda rahatça gezinebiliyorsunuz.

Yeni Tanışanlar için Alice Munro;
1931’de Ontario’da doğdu. Kanadalı eleştirmenlerin “Bizim Çehov’umuz” diye tanımladıkları usta hikâyecinin Dance of the Happy Shades (Mutlu Gölgelerin Dansı, 1968); Something I’ve Been Meaning to Tell You (Sana Söylemek İstediğim Bir Şey, 1974); The Beggar Maid (Fakir Hizmetçi, 1978); The Moons of Jupiter (Jüpiter’in Ayları, 1982); The Progress of Love (Aşkın Gelişimi, 1986); Friend of My Youth (Gençlik Arkadaşım, 1990); Open Secrets (Aleni Sırlar, 1994); Çocuklar Kalıyor (1998); Nefret, Arkadaşlık, Flört, Aşk, Evlilik (2001); Firar, (2004); The View from the Castle Rock (Castle Rock’tan Görünüş, 2006); Bazı Kadınlar (2009); Dear Life (Sevgili Hayat, 2012) dışında Lives of Girls and Women (Genç Kızların ve Kadınların Yaşamı, 1971) adlı bir romanı yayımlandı. Munro, yazarlık kariyeri boyunca, Kanada’da Governor General, Uluslararası Man Booker, Marian Engel, Trillium Edebiyat, Rea Öykü, PEN/Malamud, Giller, Libris ve O. Henry gibi birçok ödüle layık görüldü. Ayrıca 2013 Nobel Edebiyat Ödülü’nün de sahibi oldu.

FİRAR
Yazar: Alice Munro  
Çeviri: Roza Hakmen
Tür: Roman
Sayfa sayısı: 351 Sayfa
Fiyatı: 24,50 TL
Yayın tarihi: 11 Mart 2014



Hiç Batmayacak Bir Geminin Daimi Fareleri Balthazar İstanbul’da!

Çarşamba, Mart 19, 2014
Dünyanın dört bir yanında hayranlarının kalbini çalmayı başaran yetenekli ve karizmatik solistleri Maarten Devoldere’nin önderliğindeki Balthazar, bu yıl 4.’sü düzenlenen “Avea Escape To Music” konserleri kapsamında 29 Mart’ta Roxy sahnesinde olacak

Avealı’lar, Libération Gazetesi tarafından Rats albümü ile ‘2012’de yayınlanan en iyi albüm’ ödülünü kazanan Balthazar’ın konser biletlerine, internet üzerinden yüzde 20 indirimle sahip olabilecekler

Mitolojik kökeni bir yana hafızamıza özellikle 50'lerin sonunda edebiyat dünyasını kasıp kavuran İngiliz yazar Lawrence Durrell’in kültleşmiş 'İskenderiye Dörtlemesi'yle yerleşen Balthazar, artık yepyeni bir anlam ve dinamikle karşımızda…

Kurulduğu günden bu yana, müziğe verdiği destek ve gerçekleştirdiği konser serileriyle Türkiye'nin ve dünyanın en önemli sanatçılarını müzikseverlerle buluşturan Avea, bu yıl 4.’sü düzenlenen Avea Escape to Music’te Indie pop ve rock dünyasının yeni ve güçlü gruplarından Balthazar’ı ağırlıyor. 

“Rats”  The Music Industry Awards ve Libération Gazetesi tarafından “Yılın En İyi Albümü” seçildi
Dünyanın dört bir yanında hayranlarının kalbini çalmayı başaran yetenekli ve karizmatik solistleri Maarten Devoldere’nin önderliğinde Jinte, Patricia, Simon ve Christophe’dan oluşan Belçikalı Indie pop/rock grubu Balthazar , üçüncü stüdyo albümlerinin müjdecisi olan yepyeni şarkıları Leipzig’i takiben çıktıkları dünya turnesi kapsamında İstanbul’da! 

Grup, 2012 tarihli ikinci stüdyo albümü Rats ile birlikte Indie dünyasındaki yerini sağlama aldı. Rats, yayınlandığı yıl The Music Industry Awards’da ‘En İyi Albüm’ ödülünü kucaklamayı başardı. Daha önce The Strokes ve Devendra Banhart gibi önemli isimlerle çalışmış Noah Georgeson’un miksajını üstlendiği albümün prodüksiyon koltuğunda ise Maarten ve Jinte oturuyor. 

Ünü Belçika sınırlarını kısa sürede aşarak, uluslararası müzik coğrafyasında tanınır hale gelen grup aynı albümle Fransa’nın en prestijli gazetelerinden Libération tarafından ‘2012’de yayınlanan en iyi albüm’ seçildi. 

Rock Werchter, Pukkelpop ve Lowlands festivallerinde sahne aldı
2005 yılında ulusal bir yarışmada kazandıkları dereceyle profesyonel müzik hayatına atılmaya karar veren ekip, bir yıl sonra kendi adlarını taşıyan ilk EP’yi yayınladı. 2007 yılında bazı değişiklikler ve yeni üyelerle son şeklini alan Balthazar, This is a Flirt adlı şarkılarıyla radyolarda fırtına gibi esti. 

Geniş kapsamlı bir dünya turnesini takiben yayınlanan ilk albümleri Applause ve ilk single Fifteen Floors, hem dinleyiciler hem de eleştirmenler tarafından büyük beğeniyle karşılandı. Albümün prodüksiyonunu üstlenen Maarten ise o sıralarda sadece 22 yaşındaydı. Grubun ortaya koyduğu benzersiz sound ve canlı performanslarının büyüleyici atmosferi; onları Rock Werchter, Pukkelpop ve Lowlands gibi dünyanın en önemli festivallerinin sahnelerine de taşıdı. 

Balthazar ile ilgili daha ayrıntılı bilgi için: 
http://www.balthazarband.be/
https://www.facebook.com/balthazarband

Nea Organizasyonu ile gerçekleşen Avea Escape To Music’in diğer 2014 konserleri yakında açıklanacak. Biletix’ten satışa sunulan konserler hakkında ayrıntılı bilgi için:  
www.aveakonserleri.com 
www.facebook.com/EscapeToMusic 
www.twitter.com/Escape_To_Music 


Bireysel ve Kolektif Kimliklerin İnşasında Tarihin Kullanımı: Kimlik ve Tarih

Salı, Mart 18, 2014
Yıllarca apolitik olacağız diye uzaklaşıp körleştiğimiz konuda herkesin okuması gereken başucu kitabı "Kimlik ve Tarih", Yeni İnsan Yayınevi'nden yayınlandı... Nasıl ayrıştığımızın, ötekileştirdiğimizin, siyasetin farklılıklarımızı nasıl kullanıp meşrulaştırdığının içimizi acıtan olayların da örnekleriyle gözden kaçırılmaması gereken bir kitap... Her olayı yıl dönümünde anma twitleriyle olmuyor bu iş, okumak ve farkında olmak gerek...

Kimlik, bilinçdışında etkinliğini her an sürdüren, sosyal gerçekliğimizi, biz farkında olmadan kuran, ancak ötekiyle karşılaştığımızda varlığını fark ettiğimiz olgudur. Kimliğimiz üzerine düşünmeyiz. Kimliğimiz üzerine düşündüğümüzde ya kimliğimizden dolayı ötekileştirilmişizdir ya da ötekiyle karşılaşmışızdır. Kierkegaard’ı hatırlatır biçimde birey, kimliğinden dolayı tekinsizliğe kapıldığında ya da kaygıya düştüğünde neliği üzerine düşünmeye başlar. Türkiye’de yaşayan bireyler için "kimlik problemleri" aslında çok tanıdıktır. Türkiye, ötekisi bol bir toplumdur.

Kimliklerimiz, dil yoluyla inşa edilir; söylemlerden imal edilir. Dilin dışında hiçbir şeyin asli, bağımsız var oluşu yoktur; var olan sadece söylemdir. Söylem; bir referans çerçevesi, bu dünyayı açıklama yolu ve "nesnelerin" biçimlenmesine izin veren bir anlam dünyası kurar. Bu anlam dünyasının bir tarafı kolektif kimlik diğer tarafıysa bireysel kimliktir. 

Bu kitapta bireysel ve kolektif kimliklerin tanımlanmasında ve yapılandırılmasında tarihin rolü tartışmaya açılmaktadır. Uludere olayı, Hrant Dink suikasti, Sivas olayları, 28 Şubat, Ergenekon davası, dindar nesil tartışmaları, eşcinsel şiddet ve Çanakkale Savaşı bağlamında Türkiye’de bireysel kimliklerin inşasında tarih nasıl kullanılmaktadır? Kitabın ortaya attığı ve cevabını aradığı soru budur. 

Akademisyen Akif Pamuk, bugüne kadar pek çok makale yayınladı ve editörlük yaptı. Tarihçi ve tarih eğitimcisi kimliği ile güncel olaylara ve kimlik problemlerine tarihin penceresinden baktı. Tarihin kimliğimizin inşa edilmesindeki rolü üzerine düşündü ve yazdı. 

Altı bölümden oluşan kitap, giriş sonrası "Kimliğin İnşasını" irdelerken, üçüncü bölüm "Kimlik ve Tarih" konusunu beş başlıkta inceliyor... Dördüncü bölümse beş alt başlıkla  "Tarihin Kimliğin İnşasında Kullanımı Ya da Tarihin Kullanılış Biçimleri"ne odaklanırken, "Kimliğin Tarihi Anlatı Olarak Kurgulaması Ya da Tarihin İnşa Ediliş Biçimleri"ni dört alt başlıkta özetleyen Pamuk, sonucun da tarihin meşrulaştırma aracı olarak kullanılmasına çıktığını anlatıyor...

İlgi çekici kitabın, önsözü de şöyle ;
Kimlik, bilinçdışında etkinliğini her an sürdüren, sosyal gerçekliğimizi, biz farkında olmadan kuran, ancak ötekiyle karşılaştığımızda varlığını fark ettiğimiz olgudur. Kimliğimiz üzerine düşünmeyiz. Kimliğimiz üzerine düşündüğümüzde ya kimliğimizden dolayı ötekileştirilmişizdir ya da ötekiyle karşılaşmışızdır. Kierkegaard’ı hatırlatır biçimde birey, kimliğinden dolayı tekinsizliğe kapıldığında ya da kaygıya düştüğünde neliği üzerine düşünmeye başlar. Türkiye’de yaşayan bireyler için "kimlik problemleri" aslında çok tanıdıktır. Türkiye’de bireyler, birçok etiketlemeyle ve ötekileştirmeyle yaşar. Türkiye’de öteki olmak için pek çok olgu vardır. Çünkü Türkiye, ötekisi bol bir toplumdur. Kimi zaman "dış mihrakların" destekçisi oluruz; kimi zaman irticacı, fundamentalist, kimi zaman darbe yanlısı seküler bir Kemalist, kimi zaman uzak durulması gereken "heretik" bir Aleviyizdir. Bunların üstüne ayrılıkçı terörist Kürt’ü de unutmayalım. Rumları, Ermenileri, Süryanileri ve Yahudileri ekleyelim. Bu liste uzayıp gider.

Bu kitap; tüm bu kimlik tanımlamalarını anlamaya çalışmanın bir ürünüdür. Araştırmacının kendisiyle yüzleştiği ve önyargıyı Gadamerci bir anlayışla algılayıp, sosyal inşacı bir tavırla metinde, kendisini aramasının öyküsüdür. Bu kitabın kimlik problemlerini çözmeye dair bir iddiası yoktur. Yaptığı, sadece kendisini anlamaya çalışmaktır. Kendini anlama çabasının bir başka tarafı, kendisi gibi kimlik üzerine düşünen bireylerle, anlatıyı oluştururken girmiş olduğu etkileşimsel öğrenme sürecidir. Kimi zaman araştırmacı ilk sosyalleşme alanı olan ailesi ve onun değerlerini yeniden hatırlamış, kimi zaman onları unutup, bugünün değerlerini tartışmaya açmıştır. Tıpkı kimliğin her gün güneş doğduğunda yeni etkileşimlerle, farklı biçimlerde inşa edilmesi gibi, bu metnin ortaya çıkış sürecinde de araştırmacı birçok kez farklı kimlikler inşa etmiş ve farklı konumlandırmalarla yüz yüze kalmıştır. Bu yüzden bu metin, araştırmacının bir öyküsüdür. Bu öyküde araştırmacı, tarihin kimliği inşa ederken nasıl araç olarak kullanıldığını defalarca deneyimlemiş ve her bağlamda aynı metnin bireyler için nasıl farklı anlamlar taşıdığını, farklı bağlamlarda farklı anlatıların nasıl oluştuğunu gözlemlemiştir. Tarih ve tarih öğretimi, tarih ve tarih öğretiminden daha fazlasıdır. Metnin içinde bütün bu farklı anlatıların ve dolayısıyla kimliğin inşasında tarihin taşıdığı rolü ve araçsal olarak nasıl kullanıldığını bulacaksınız. Tartışma metinlerini okurken belki sizler de yeni alt bağlamlar inşa edeceksiniz. 

Bu kitap; 2013 yılında Marmara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü’nde hazırladığım “Bireysel ve Kolektif Kimliklerin İnşasında Tarih Algısının Rolü” isimli doktora tezinin yeniden düzenlenmiş halini içeriyor. Metin ortaya çıkarken fikirleriyle, eleştirileriyle birçok kişi bu çalışmanın parçası haline geldi. Öncelikle çalışmam sırasında değerli vakitlerini aldığım katılımcılara teşekkürü bir borç biliyorum. Onlar olmasaydı sosyal gerçekliğin içinde kimliğin nasıl inşa edildiğini gözlemleyemeyecektim. Benzer biçimde çalışma sürecim boyunca son okumalarımı yapan, değerli ve yapıcı eleştirileriyle sürekli yanımda bulunan Aytaç Tolga Timur’a teşekkür ederim. O olmasaydı bu kitap var olamazdı. Ayrıca bu yoğun çalışma döneminde onları ihmal ettiğim halde bunu olgunlukla karşılayan aileme de teşekkürü borç biliyorum. Son olarak bugüne kadar benim kimliğimin oluşmasında katkıları olan tüm bireylere de burada teşekkür ederim.

Kitaba dair temennim; okuyucunun, kimlik kavramına dair farklı açılımlar yakalama ihtimalidir. Bugünün gerçekliğine ve kendi gerçekliğime dair bir şeyler ortaya çıktıysa; bu kitap amacına ulaşmış demektir. 

Yeni İnsan Yayınevi'nden raflarda...

Yalnızlığı ‘Paylaşan’ Bir Aşk manifestosu! : Dudak Payım

Salı, Mart 18, 2014
“Ve sonra sen çıktın karşıma.
Allah’ın bana ‘bak sana ne yazdım’ deme şekliydin.” 

“Kavuşmanın bir son, kavuşamamanın ise devamlılık anlamına geldiğini bildiğimden beri aşka düşüyorum,” diyor Mehmet Ercan. Aşkı bulanlara, aşkı gidince kendine gelenlere, aşkını ifade edemeyenlere, bilerek susanlara, sitemini biriktirenlere yazıyor.

Kelimelerin gücünden yararlanıyor, onları zekice kullanarak anlamı zenginleştiriyor. Deyimleri tersyüz ediyor, aşkı tersyüz ediyor. Aşkta tüm suskunlukların dili oluyor. Yazdıkları için “deneme” diyorlar ama o denemekten vazgeçmiyor. Ve soruyor: Siz aşkınızda noktayı, virgülü nereye koyuyorsunuz? 

Dudak Payım, yoğun duygu barındıran aforizma ve kısa yazılardan oluşan bir aşk manifestosu. Etkilenip altını çizeceksiniz. Gidenlere göndereceksiniz. Geri dönsünler diye...

Son söz yine Mehmat Ercan’ın:
“‘Hayatımı yaşıyorum’ diye sevindiğim zamanlar da oldu, ‘hayatı mı yaşıyorum?’ diye sorgulayıp üzüldüğüm de...
Sevebiliyor olmaya seviliyor olmaktan daha çok sevindim.
Kimde kendimi bulmak istesem daha çok kayboldum.
Gidilecek yerler listesinin başına hep ‘kendimi’ koydum. 
Ne zaman kendime gelmeye kalksam bir işim çıktı.
Yeniden başlamak için bitirmekten çekinmedim.
Bulabilmek için kaybetmekten korkmadım.
Bir çift gözün bana bakışı yüzünden de, bakmayışı yüzünden de uyuyamadığım oldu.
Bu yüzden az bağlamadım geceleri sabahlara...”

Mehmet Ercan;
1978 yılında Mardin Kızıltepe’de doğdu. 11 yaşında İstanbul’a taşındı. İlk iki yıl İstanbul’da yaşadı. Sonrasında bu zamana kadar İstanbul’u yaşamaya çalışıyor. 16 yaşında radyo mikrofonunun karşısına geçti, 20 yıldır radyoda anlatmaya devam ediyor. Oyunculuk yapıyor, senaryo yazıyor. Baba tarafından Kürtçe, anne tarafından Arapça biliyor. Çoğu zaman bildiği 3 dilde de derdini anlatamıyor. Elinden gelenin tamamını yapar, kadere inanır. Hayata dair gelecek kaygısı yoktur. Geleceği değil, gidenleri merak eder. Renk körüdür. “Bu ne renk” diye soranlara cevap vermez. “İnsan güzeli niye arar?”ın cevabını 3 ay 1 gün aradı, buldu. Cevabı söylemeyecek. Âşık olmaktan çok aşkın kendisini seviyor! Yazdıkları hayat ürünüdür!

Dudak Payım
Yazar: Mehmet Ercan
Yayınevi: Hayykitap - 250
Kategori: Sosyal Edebiyat - 1
Türü: Deneme
Birinci baskı: Mart 2014
Sayfa sayısı: 192
Ebat: 13,5 x 21 cm
Fiyatı: 14 TL
ISBN: 978-605-5181-57-4


Metallica 2014 Yazının En İhtişamlı Turnesini İstanbul’a Taşıyor

Salı, Mart 18, 2014
Metallica, önümüzdeki yaza damga vuracak sahne performansını istek parçalardan oluşacak özel bir konser ile İstanbul'daki hayranlarıyla buluşturacak. Sayısız ödüllü rock metal grubu ilk kez gerçekleştireceği "Metallica By Request" projesiyle, müzikseverleri çığır açan interaktif Metallica konseri deneyimi ile tanıştıracak.  Bu özel Metallica konseri, Pozitif Live organizasyonuyla 13 Temmuz Pazar günü İTÜ Stadyumu’nda gerçekleşecek. Biletler 18 Mart Salı günü itibariyle tüm Biletix satış noktaları ve biletix.com üzerinden satışa sunulacak. 

Metallica Müzikseverleri İstanbul Konserinde Çalacakları Parçaları Seçmeye Davet Ediyor!
Avrupa'da bir çok farklı şehirde gerçekleşecek olan Metallica konserlerine biletini internet üzerinden alan müzikseverler, izleyecekleri konserde çalınacak şarkıları oylama hakkına sahip olacak ve Metallica'nın 30 yılı aşkın süredir kaydettiği 140'dan fazla parça ile rüyalarını süsleyen şarkı listesini oluşturabilecek. Birçok şehirde oylama sonucu açılış parçası olarak en çok istek alan “One” ve “Master of Puppets” ile yapan Metallica'nın geleneksel olarak 18 şarkıdan oluşan sahne şovunun, 17 şarkısı verilen bu oylar sayesinde belirlenecek. 18. şarkıyı ise oylama heyecanının dışında kalmayan Metallica ekibi, kaydettikleri yeni parçalar arasından seçecek. Metallica hayranları www.metallicabyrequest.com  sitesinden diğer müzikseverlerin hangi şarkılara oy verdiğini ve oylama sonuçlarına ulaşabilecek.  

"Stüdyoda dört duvar arasında sıkışıp kalmaktan kurtulup önümüzdeki yaz boyunca Avrupalı dostlarımızın bize vereceği enerjiyi görmek için çok heyecanlıyız. Dahası, çılgın hayranlarımızın seçtiği parçaları çalmak çok eğlenceli olacak gibi duruyor, bu durum genelde şarkı listelerini yapan benim omuzlarımdaki büyük bir yükü hafifletecek" - Lars Ulrich

Daha fazla bilgi için www.pozitiflive.com ve  www.metallicabyrequest.com  adresini ziyarat ederek konser ve oylama sistemiyle ilgili detaylara ulaşabilirsiniz. Metallica konseri Radyo Eksen, CNBC-e, GQ ve  D&R’ın katkılarıyla gerçekleşmektedir. 


Dizi Ajandası : 17 / 23 Mart

Pazartesi, Mart 17, 2014
Beş sezon finali, iki yeni sezon başlangıcı ve bir de yeni diziyle renklenen hafta yine bol seçenek sunuyor... “Girls” ve “Mr. Selfridge”in sezon finallerinin yanı sıra “Da Vinci’s Demons”un yeni sezonuna başlaması merakla bekleniyor... Haftanın tek yenisiyse CW’nin “The 100”ü...


Pazartesi:
2 Broke Girls  3x19  And the Kilt Trip
Archer  5x8  Archer Vice: The Rules of Extraction
Bates Motel  2x3  Caleb
Being Human U.S.  4x10  Oh Don't You Die For Me
Bones  9x17  The Repo Man in the Septic Tank
Castle  6x18  The Way of the Ninja
Dallas  3x4  Lifting the Veil
How I Met Your Mother  9x21  Gary Blauman
Intelligence  1x11  The Grey Hat
Mike & Molly  4x15  Three Girls and an Urn
Mom  1x19  Toilet Wine and the Earl of Sandwich
Moone Boy  2x5  Stags And Hens
My Mad Fat Diary  2x5  Inappropriate Adult
Remedy  1x4  Shift/Change
Silk  3x4  
Star-Crossed  1x5  Dreamers Often Lie
Switched at Birth  3x10  The Ambush
Teen Wolf  3x23  Insatiable
The Blacklist  1x16  Mako Tanida
The Following  2x9  Unmasked
The Fosters  1x20  Metropolis


Salı:
About A Boy  1x4  About a Girl
Brooklyn Nine-Nine  1x21  Unsolvable
Chicago Fire  2x17  When Things Got Rough
Cougar Town  5x11  Refugee
From Dusk Till Dawn  1x2  Blood Runs Thick
Glee  5x12  100
Growing Up Fisher  1x4  Trust Fall
Justified  5x10  Weight
Mind Games  1x4  Apophenia
NCIS  11x17  Rock and a Hard Place
NCIS: Los Angeles  5x17  Between the Lines
Perception  2x14  Obsession  [Sezon Finali]
Person of Interest  3x17  /
Pretty Little Liars  4x24  A is for Answers  [Sezon Finali]
Rizzoli & Isles  4x16  You're Gonna Miss Me When I'm Gone  [Sezon Finali]
Supernatural  9x16  Blade Runners
The Goldbergs  1x18  For Your Own Good
The Originals  1x17  Moon Over Bourbon Street
Trophy Wife  1x17  The Wedding (2)
Twisted  1x17  You're a Good Man Charlie McBride


Çarşamba:
Arrow  2x16  Suicide Squad
Baby Daddy  3x9  Go Brit or Go Home
Broad City  1x9  Apartment Hunters
Chicago PD  1x9  A Material Witness
Criminal Minds  9x19  The Edge of Winter
CSI  14x18  Uninvited
Law & Order: SVU  15x18  Criminal Stories
Legit  2x4  Reunion
Melissa & Joey  3x25  My Roof, My Rules
Mixology  1x4  Cal & Kacey
Psych  8x9  A Nightmare On State Street
Revolution  2x17  Why We Fight
The 100  1x1  Pilot  [Yeni Dizi]
The Americans  2x4  A Little Night Music
Workaholics  4x9  Best Buds


Perşembe:
Anger Management  2x53  Charlie and His Probation Officer's Daughter
Bluestone 42  2x4
Community  5x10  Advanced Advanced Dungeons & Dragons
Greys Anatomy  10x16  We Gotta Get Out of This Place
Motive  2x3  Overboard
Once Upon A Time In Wonderland  1x11  Heart of the Matter
Parenthood  5x18  The Offer
Parks and Recreation  6x17  Galentine's Day
Portlandia  4x4  Pull-Out King
Reign  1x15  The Darkness
Saint George  1x3  Why Can't We Be Friends?
Scandal  3x14  Kiss Kiss Bang Bang
Sirens (US)  1x4  Famous Last Words
Suits  3x13  Moot Point 
The Red Road  1x4  The Bad Weapons
The Smoke  1x5
The Vampire Diaries  5x16  While You Were Sleeping
Vikings  2x4  Eye for an Eye


Cuma:
Grimm  3x16  The Show Must Go On
Hannibal  2x4  Takiawase
Hart Of Dixie  3x14  Here You Come Again
Helix  1x12  The Reaping
Raising Hope  4x19  Para-Natesville Activity
Rake U.S.  1x9  Hey, Good Looking
The Neighbors  2x19  Uncle Benjamin


Pazar:
American Dad!  9x13  I Ain't No Holodeck Boy
Believe  1x3  Origin
Bitten  1x11  Settling
Bob's Burgers  4x14  Friends with Burger-fits
Continuum  3x2  Minute Man
Crisis  1x2  If You Are Watching This I Am Dead
Da Vinci's Demons  2x1  The Blood of Man  [Yeni Sezon]
Drop Dead Diva  6x1  6x1  Truth & Consequences / Soulmates  [Yeni Sezon]
Family Guy  12x14  Fresh Heir
Girls  3x12  Two Plane Rides  [Sezon Finali]
House of Lies  3x10  Comeuppance
Mr. Selfridge  2x10  [Sezon Finali]
Once Upon a Time  3x14  The Tower
Resurrection  1x3  Two Rivers
Revenge  3x16  Disgrace
Shameless (US)  4x10  Liver, I Hardly Know Her
The Good Wife  5x15  Dramatics, Your Honor
The Mentalist  6x15  White as the Driven Snow
The Musketeers  1x9  
The Simpsons  25x15  The War of Art
The Walking Dead  4x15  Us


Kulak Keyfi : Şubat Raporu

Cumartesi, Mart 15, 2014
Ülke gündeminin siyaset odağında ve peş peşe yayınlanan tapelerle ısındığı Şubat ayı, tam da o sinir harbinden kaçmak için aradığımız albümler sundu... Yılın en çok beklenen albümlerinden bir kaçına da kavuştuk... Ayın en önemli albümleri Andrea Schroeder, Lost in the Trees ve Wild Beasts’ten gelirken, yerli piyasadaysa The Ringo Jets’in muhteşem çıkışıyla, Dorian’ın sekiz yıl sonra dönüşü yeter de artar...  İşte bu ay yayınlanan albümlerden dinlediklerime dair değerlendirmeler...


Andrea Schroeder - Where The Wild Oceans End
Marianne Faithfull ile Nico arasında konuşlanan bir ses, Nick Cave ile P.J. Harvey arasında duran bir tavır ve şarkılarla müthiş vokale eşlik eden melankolik bir sound... Majör dergilerin övgü yağmuruna tutulan albüm folk’tan chanson’a, blues’dan chamber pop’a geniş bir yelpazede bulabiliyor tanımını çok zorlarsak... İlk dinleyişte kulağı sarıyor, sarmalıyor Schroeder... Olabildiğince kara bir kabare bu, olabildiğince öz... İlk albümü “Blackbird”de iyiydi ama daha çıtır kadın havası vardı üzerinde, sesiyle örtüşmüyordu tavrı... Haliyle yeteri kadar duyulmamıştı bu Alman güzelliği... Artık herkesi sarıp sarmalamak için bekliyor... Ayın albümü olmasını geçtim, yılın albümlerinden biri...


Black Submarine - New Shores
“The Black Ships” adıyla 2008’de kurulan tanıdık beşli, uzun süredir albüm için stüdyoya kapanmıştı... Hatta neredeyse umudu kesiyorduk... Verve’den Nick McCabe ve Simon Jones, sayısız albüme hayat veren Davide Rossi, Portishead’in eski bateristi Mig Schillace ve Amelia Tucker’dan oluşan grup, ilk karalamalardan itibaren işin içinde olmanın dezavantajını yaşadıklarını söylüyor... Şunu yapalım, bu ritmi kullanalım demeyip kendi stilimizi, kendi melodimizi yarattık diyor... “Düşük bir bütçeyle çalıştığımız için sadece İngiltere’de satışa çıkabilen albüm, Mart’ın ilk haftası civarlarında tüm dünyada raflarda olabilecek” demeyi de ihmal etmiyorlar... Grubun ve albümün önemini anlatmak için Coldplay’in “Viva La Vida” albümüyle yaşadığı değişimi örneklemek gerek... O değişimin arkasındaki önemli isimlerden biri olan Rossi, kendi stilini, melodisini yaratmakla kalmamış “Experimental rock” tanımına kendi lugatından eklemeler yapmış... Özellikle yaylı düzenlemeleriyle aşık olunası iş çıkarmış... İçine girilmesi biraz sürebilir ama bu girişin çıkışı olmayacağı da muhakkak... Seversiniz sevmezsiniz ama en azından kulağınızdan bir kere geçmeli...


Blood Red Shoes - Blood Red Shoes
İngiliz ikili dördüncü albümüyle yine tüm çiğ gitar tınılarıyla hızla giriyor 12 şarkılık albüme... Artık alıştırdılar iki yılda bir albüm yapmaya, her albümü iyi olan gruplardan biri olmayı sürdürdüklerini dosta düşmana kanıtlıyorlar... The White Stripes’ın dağılmasıyla açılan boşluğu da dolduruyorlar... Berlin’de 6 ayda kendileri kaydetmişler, yani tamamen ikiliye ait bir albüm bu, o yüzden kendi adlarını taşıyor... Laura-Mary Carter ve Steven Ansel arasındaki iş bölümünü de, vokal paylaşımını da ayakta alkışlamak gerekiyor...



Bombay Bicycle Club - So Long, See You Tomorrow
Ayın en şenlikli albümü diye özetleyebiliriz, belki de yılın... 10 şarkılık albüm daha ilk tanıtımlarında neyle karşılaşacağımızı gösteriyordu bize ama bu kadar beklemiyorduk... Yıl boyu kulakta gezinmesi gereken bir güzellik, gezilmeye doyulmayan bir lunapark, şen şakrak dinle ve kendini iyi hisset albümü... 


Cascadeur - Ghost Surfer
Garip maskeler, kasklar, kıyafetlerle ilginç şovlar sunarak adını duyuran fransız Alexandre Longo, bol konuklu 16 şarkılık albümde atmosfer yaratımına dair tam bir ders vermiş... Paralel bir boyutta kapı açan albüm, gökkuşağının üzerinde yürümeyi vaadediyor dinleyicisine... Albümün konukları da özellikle cezbedici; Midlake’den Tim Smith ve Eric Pulido, Tindersticks’den Stuart A. Staples sesleriyle katılmış... Onlarla da kalmamış cazcılar, piyanistler, sopranolarla dolu bir albüm... Uzayda yapılan bu sörf, minimal melodileriyle vaat ettiği gökkuşağını sonuna kadar sunuyor... Ama herkesi sarıp sarmalayamıyor, yoruyor Longo... 


Chinawoman - Let's Part in Style
“Party Girl”le keşfedilip patlayan ve ülkemizde de ağırladığımız Rus asıllı Kanadalı Michelle Gurevich ve arkadaşları, üçüncü albümünde de çizgisini koruyor... Seveni için her daim özel olduklarını anlatmaya gerek yok... Gezi olayları sırasında “Kiss in Taksim Square” ile selam da çakmışlardı... 10 şarkılık albümde her ruha göre takıntı yapılacak şarkı mevcut...


Fanfarlo - Let's Go Extinct
Muhteşem debutları “Reservoir” ile 2009 yılına damga vuran grup, üretkenliğiyle de fanlarını hoş tutmaya devam ediyor... Üçüncü albümleri içinde fazla bekletmeyen Simon Balthazar ve arkadaşları bu kez kendilerine evrim temasını seçmiş ve 10 şarkıdan oluşan bir konseptle gelmiş... Evrim derken, Balthazar’ın tanımlamasıyla “İnsan doğası ve onun evrilerek nelere dönüşebileceği”... Bolca nefesli partisyonuyla, melodik bir evrim bu... Müthiş açılış parçasından itibaren çıkılan 47 dakikalık yolculukta boş yok... İndie-pop sevenler ıskalamasın...


Halls - Love To Give
23 yaşında Güney Londra’lı bir adam Samuel Howard... 2010 yılında yayınladığı ilk e.p.’nin adı “Halls” projesinin de adı olmuş, bir yıl sonra debut albüm “Ark” ile dinleyenleri zorlayan halden hale sokmuş... 3 yıl sonra daha olgun, daha rahat dinlenen bir albümle daha sağlam bir adım attığını kendisi de söylüyor... Ambient etkisini biraz daha azaltmış ama “Love To Give”, dinlerken insana hiç boşluk bırakmayan albümlerden... Salt ona kitlenmemizi istiyor Howard, usul usul soundun üzerine yumruk gibi bir kütle neredeyse vokali... İçe işliyor, hem de öyle böyle değil... Karanlık, melankolik, melodik ve özellikle bad zamanların eşlikçisi şarkılar... Dokuz şarkılık albüm, kötü zamanlar için çekilecek bir imdat kolu... 


Jay Malinowski And The Deadcoast - Martel
Kanadalı raggae grubu Bedouin Soundclash’tan Malinowski’nin yan proje konusundaki hızına yetişmek zor... Bu kez dedesinin yazdıklarından yola çıkarak kurduğu konsepti yaylılar triosu The End Tree ile birlikte kotarmış... Avrupa ve atlantik çevresinde sefere çıkmış denizci dedesi Charles Martel’in hayatına güzelleme yapan Malinowski, tüm yaşamını anlatıyor, pasifik ve atlantik okyanusuna sefere çıkıyor... Tüm kıyılara müzikli bir harita yapıyor... Her şarkı zaten gidilen yerlerin ismi... Tertemiz bir soundun üzerine yaylılarla işlenmiş bir seyrüsefer... Albümle de kalmamış, siteyi de kartoneti de dedesinin yazılarıyla kaplamış Malinowski... Usta işi bir konsept ve şarkılarlarıyla incelikli ve özel bir albüm...


Lost in the Trees - Past Life
Yılın en çok beklediğim albümüydü... Ari Picker önderliğinde kurulan Amerikan folkestra beşlisi, üçüncü albümünde yenilenerek gelmiş... 2007’de yayınladığı ilk e.p’den bu yana ilk kez elektronik altyapı kullanmış, zaman zaman da popa meyletmişler... Annesinin şok edici intiharının etkisinde, döktüğü gözyaşlarından ağıtlar yazan Picker, artık o şoku atlatmış görünüyor... Değişimin getirisi olarak daha hareketli olmuş, tempo kazanmış grup... 10 şarkılık albümü, önceki albümlerin yanına koymakta zor olduğu için kıyaslama yapmakta, not vermekte, değerlendirmekte zor... Kesin olan grubun diskografisinde bir yeni bir sayfayı açan milad olduğu, bu sınavı da başarıyla geçtiği... İlk keşfettiğim andan beri en sevdiğim grup oldukları için, ben tatmin oldum diyeyim siz anlayın... Hem ayın, hem de yılın albümü...


Metronomy - Love Letters
Yılın en çok beklenen albümlerinden birine daha kavuştuk... İngiliz dörtlünün üç yıldır beklettiğine değdiğini de daha albümün yarısında anlamak mümkün... Afili bir klipte çekerek dördüncü albümlerini taçlandırmış da oldular... İlk albümlerinden bugüne sürekli yükseltişte olan ve bir önceki işlerinin üzerine çıkan grup, şimdilik en iyi albümlerini dinleyicisinin kulağına aşk mektubu gibi fısıldamış... Yılın en iyi albümü listelerinde görmemiz süpriz olmayacak...


Monogrenade – Composite
Bizde yeteri kadar bilinmeyen Montrealli inidepop altılısı, Jean-Michel Pigeon önderliğinde 2008’de kurulmuş ve bir yıl sonra e.p yayınlamışsa da debut albümleri “Tantale” ile 2011’de duyulmaya başlamış... 2009 yılında yayınladıkları stop-motion güzelliği “Ce Soir” klibi bugün bir klasik olarak kabul görse de, izlenme sayısı halen 200 binlerde... 10 şarkılık “Composite”, Pigeon’un içe işleyen vokaliyle dinleyicisini sarıp sarmalıyor hemen... Yeni keşif arayan dergilerin radarına girdiler bile, özellikle “Les Inrockuptibles” Arcade Fire’dan sonra Kanada’dan çıkan en iyi grup yorumuyla el üstünde tutmaya başladı...  “İnsan ruhunun keşfine açılan müzikal bir yolculuk” cümlesi elbette abartılı ama ayın keşfedilmesi gereken albümlerinden biri olduğu yadsınamaz... 


NO - El Prado
Ayın en ilginç albümü, aşırı derecede “The National”e benzemesiyle öne çıkıyor... Los Angeles’lı altılı 2010 yılından bu yana sahnelerde, ilk e.p. ile yarattıkları heyecanı çoğunlukla benzerlikten dertli şekilde geçirmişler... Öyle ki yeni National albümü diye birine dinlettiğinizde inanabilir... Bradley Hanan Carter’ın vokali bunda en önemli etken... Nihayet yayınladıkları 13 şarkılık debutla dinleyicinin aklında “NO” olarak kalmayı bekliyorlar... Bu kadar benzerlikle biraz zor ama albümün iyi olduğu gerçeğini değiştirmiyor bu durum... 


Noah Gundersen – Ledges
Güzel sesli adam olarak tanınan Gundersen, müziğe erken başlayanlardan... 89 doğumlu Amerikalı, şimdiye dek iki grup ve üç albüm eskitmiş... 2009’dan bu yana dört solo e.p. yayınlayan Gundersen, adını “Sons of Anarchy” dizisiyle duyurdu... İlk debutu ile ayın en önemli çıkışlarından birini yapmış durumda... Özellikle “Ledges” ile herkesi yakalayacağını tahmin etmek zor değil... Solo dedik ama, kızkardeşi Abby de kemanı ve vokaliyle yanında... Dinledikçe saran, sardıkça içe işleyen ve şarkı sözlerindeki aforizmaları farkettikçe hayran olunan genç adam, folk ile country arasındaki yolun kilometre taşlarından biri olmaya doğru gidiyor... İlk kez dinleyecek olanlar için “Family” e.p.’sini de şiddetle önerelim...


Phantogram – Voices
New Yorklu Sarah Barthel ve Josh Carter ikilisi, elektronika, indie-pop ve trip-hop arasında gezinmeye devam ediyor... 2009 yılına iki e.p. ve hemen ardından debut albümü sığdırarak damga vurmuşlardı... Bunda Barthel’e olan aşkımızın etkisini de yadsıyacak değiliz ama, beş yıldır albümü bekliyorduk... 11 şarkılık albüm, elbette tüm beklentileri karşılıyor ve yıl boyunca kulaktan eksik olmayacak gibi görünüyor... Şarkılardan birinin adının “Bill Murray” olduğunu da dipnot olarak ekleyelim...


She Sir - Go Guitars
2007’de yayınladıkları e.p.’den itibaren heyecan yaratan shoegaze, post-rock ve yer yer post punk öğeleri barındıran Austin Texas’lı dörtlü, nihayet debut albümlerini yayınladı... Yarattıkları heyecanın karşılığını veren albüme ve geçen yedi yıla rağmen kendi tınılarını, kendi melodilerini yaratamama sıkıntısını aşamamışlar... Her şeye benziyorlar ama türe ilgi duyanların keşfetmesinde fayda var...


Spain - Sargent Place
1999 yılında yayınladıkları “She Haunts My Dreams” ile gönlümüzde her zaman yer alan Los Angeles’lı beşli, 2007’de yaşadığı değişimden sonra toparlanabildiğini göstermek üzere gelmiş olsa da o günleri aratmaya devam ediyor... Yine klasik formda sıradan ve basit şarkılar... 1993’te kurulan grubun 2014 yılında beşinci albümünü yapmış olması da her şeyin özeti aslında...


The Jezabels – The Brink
Avustralyalı enerjik dörtlünün üç yıllık sessizliğine son verdiği “The Brink” ayın ağır toplarından biriydi... İndie sevmeyenlerin bile gönlünü çelen grup, Dan Grech-Marguerat prodüktörlüğünde kaydettiği albümle, meşhur ikinci albüm sendromunu aşmakla kalmamış ileriye doğru adım atmış... Yayınladıkları ilk şarkıyla bunu fazlasıyla hissettirmişlerdi... Ayın en garanti albümlerinden biri, beğenmeme lüksünüz yok...


William Fitzsimmons – Lions
Keşke bizde de böyle müzisyenler olsa dedirten, şarkıları ayrı güzel, kendi ayrı güzel adam, bağırmadan çağırmadan çıkan yeni albümüyle kemik dinleyicisini yine memnun etmeyi ihmal etmemiş... Fotoğraflarına baktığınızda küçücük, sinmiş ve hüzünlü bakan bir adam o her daim... Bu yüzden kızamıyoruz üç yıldır beklettiğine... Hayat hikayesi de ilginç, görme engelli anne-baba’nın 1978 doğumlu oğlu, iletişim zorluklarıyla dolu büyümenin sonunda biriktirdiklerini olabildiğince sakinlikle şarkılarına yansıtıyor... Aynı zamanda terapist, bu yüzdendir ki dinleyicisini alıp bambaşka yerlere götürüyor...


Wild Beasts - Present Tense
Bazen çok cümle kurmaya gerek yoktur, ilk single yayınlandığında bellidir çok iyi bir albümün bizi beklediği... İngiliz dörtlü, üç yıllık sessizliğini öyle bir bozmuş ki, 11 şarkılık albümüyle dörtte dört yapmış... Daha fazla cümle kurmayayım, birbirimizin zamanını almayalım, dinleyelim, dinletelim, ihya olalım...


Young The Giant – Mind Over Matter
Kuruluşunun onuncu yılını deviren California’lı alternatif rock beşlisi 2010 yılında kendi adını taşıyan debutla tam on ikiden vurmuştu... Dört yıl sonra gelen ikinci albümde de bu durumu devam ettiriyorlar... 13 şarkılık albüm biraz dağınık olsa da orkestra ile donattıkları şarkılar kulağı ilk anda yakalıyor... Sameer Gadhia’nın da vokali hayli etkili... Şimdiden bir çok dergi için yılın favori albümlerinden biri olmasında Justin Meldal-Johnsen’in dokunuşunun payı büyük... Giderek büyüyecekleri de şimdiden belli...


******** Yerliler ********


Ayşe Saran – Kavga Başladı
2012’de yayınladığı ilk albümü “Rüyadan Kaçış” ile tanıdığımız Saran çok bekletmeden ikinci albümle gelmiş... 10 şarkılık albüm, iyi müzisyenlerden oluşan iyi müzikle, soundla iyi tınlıyor ama Saran’ın vokali de, tavrı da senkronsuz gibi... Nereye çekilse oraya giden kötü bir vokal, “Ölüm Marşı”, “Balad” gibi basit şarkı adları ve aynı oranda basit sözleriyle vasat bir albüm... Bulunduğu düzeni eleştiren üslubun yüzsüz adam olarak resmedilmesi de lisedeki resim ödevi gibi olmuş... Düzene eleştiri için biraz daha derinlik gerek... Zaten yıl olmuş 2014, Saran’ın kliplerdeki klasik imajını yemiyoruz, türde eskimiş artık, sayısız örneğini gördüğümüz şarkılar ve ezgilerin arasında, kavgaya tanık olunacak bir durum yok... Kendi özgünlüğünü yakaladığında tekrar deneriz... Benim için bu kavganın kazananı, sonraki işleri de takip edilmesi gereken Ossan Deneç...


Dorian – Dorian
İyiyi zor bulduğumuz dönemde bu kadar ara verdikleri için dayaklık gruplarından Dorian, nihayet 8 yıl sonra döndü... “En iyi şeyin sadece dorian olması için, önce kendi şatomuzu kurduk ve etrafını hendeklerle çevirdik. Şimdi ise, en iyi anlarımızı yakaladık” diyerek 9 şarkıyla dönmüşler... Özlemiştik, buna da değmiş, güzel bir kavuşma bu... İyi sound, iyi şarkılar ve aynen dedikleri gibi adlarıyla özdeş bir standart... En iyi anları daha fazla yakalamalarını diliyoruz, kulağımızdan eksik olmasınlar... “İstanbul”daki Müşfik Kenter bonusu içinde ayrıca alkış tutmak boyun borcu... 


Kurtalan Ekspres - Göğe Selam 2
Piyasadaki saygı albümü furyasından nasibini alarak 2011’de çıkan ve vasatlarda gezinen selamın üç yıl sonra gelen devamı nihayet bu türdeki albümlerin nasıl olması gerektiğini göstererek çıtayı da yukarıya taşımış... Konuklar konusundaki sıkıntıysa halen devam ediyor... 13 şarkılık albümde Haluk Bilginer’in “Nem Kaldı”sı, Duman’ın “Neredesin Sen”i ve Bülent Ortaçgil’in “Sakız Hanım Mahur Bey”i öne çıkanlar... Umut Kuzey, Emrah Karaca ve her saygı albümünün olmazsa olmaz bıktırıcısı Yavuz Bingöl albümün mükemmel olmasının önündeki engeller...


Pervane – Manolya
Vokalde Olcayto Ahmet Tuğsuz, lead gitar ve geri vokallerde Deniz Tuzcuoğlu, davulda Burak Tozkoparan ve bas gitarda Eda Kulakaç'tan oluşan grup, üç farklı jenerasyonu bir araya toplamasının altını çiziyor sürekli... Tuğsuz’un jenerasyon olarak dinazora evrildiğini vokalinden anlıyoruz ki, yetmiyor şarkılara... Oysa Tuzcuoğlu’nun vokali gayet iyidir, dört x dört’ten bilir severiz... 14 şarkılık albüm, jenerasyon farklarının buluşma noktası olduklarını hiç vurgulamayan, klasik rock’n roll’un popla harmanı gibi tınlıyor... Geçmişten gelen nostalji sadece soundla kalmıyor, sözlerde aynı karakterde... Nostaljik hissiyatlarla tüketilebilir ama o hissiyat olmadan kulaktan gelip geçen bir albüm “Manolya”...


The Ringo Jets – The Ringo Jets
İki muhabbet etsek, “Yok lan bu topraklardan adam gibi grup çıkmaz, ne çıksa götün götün yerli kafa gider” derken ciddi ciddi bu ülkeden böyle bir güzellik çıktı... Gidip canlı canlı dinleyenler albümden önce biliyormuş zaten ama biz anca debutla uyandık... Rock’n’roll, blues, garage rock, çiğ tonlar derken beklenmedik derecede özgün, beklenmedik derecede bize fazla, beklenmedik derecede burdan çıkıp buralı olmayanlardan işte... Üstelik iki gitar, bir davul, üç kişiler... Mikrofonu da kimseye zimmetlememişler, üçü de vokal yapıyor... Dinledikçe eskimeyecek şahane albümü, şimdiden klasikler arasında sayalım... Ülkenin en iyi grubu desek hakaret olur... Ne diyelim, iyi ki geldiler, tam gaz devam etsinler... 


 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template