Yedinci stüdyo albümleri "Sway" ile kulaklarımızın pasını silen Blue October, ikinci single olarak seçtiği "Angels In Everything"i kliplendirdi...
Home Archives for Eylül 2013
Dizi Ajandası : 30 Eylül / 6 Ekim
Pazar, Eylül 29, 2013
•
Sekiz yeni dizinin başlayacağı, üç dizinin yeni sezon açılışı yapacağı ve iki dizinin de sezon finali yapacağı hafta yine sonbahar bereketi taşıyor bu hafta... Haftanın öne çıkanları "Hell On Wheels" ve "Low Winter Sun"ın sezon finalleriyle, "The Vampire Diaries"in beşinci sezonu açarken akrabası "The Originals"ın başlayacak olması....
Pazartesi:
2 Broke Girls 3x2 And the Kickstarter
Bad Education 2x5 Drugs
Bones 9x3 El Carnicero en el Coche
Castle 6x2 Dreamworld
Hostages 1x2 Invisible Leash
How I Met Your Mother 9x3 Last Time in New York
Mom 1x2 A Pee Stick and an Asian Raccoon
Sleepy Hollow 1x3 For the Triumph of Evil...
The Blacklist 1x2 No. 216: The Freelancer
The Wrong Mans 1x2 Bad Mans
We Are Men 1x1 Pilot [Yeni Dizi]
Salı:
Brickleberry 2x5 Crippleberry
Brooklyn Nine-Nine 1x3 48 Hours
Chicago Fire 2x2 Prove It
Dads 1x3 Clean On Me
Lucky 7 1x2 Inside Job
Marvel's Agents of S.H.I.E.L.D. 1x2 0-8-4
NCIS 11x2 Past, Present, Future
NCIS: Los Angeles 5x2 Impact
New Girl 3x3 Double Date
Person of Interest 3x2 Nothing to Hide
Sons of Anarchy 6x4 Wolfsangel
The Goldbergs 1x2 Daddy Daughter Day
The Mindy Project 2x3 Music Festival
Trophy Wife 1x2 Cold File
Çarşamba:
Back In The Game 1x2 Stay In or Bail Out
Childrens Hospital 5x10 Blaken
Criminal Minds 9x2 The Inspired
CSI 14x2 Take the Money and Run
Ironside 1x1 Pilot [Yeni Dizi]
It's Always Sunny in Philadelphia 9x5 Mac Day
Law & Order: SVU 15x3 American Tragedy
Modern Family 5x3 The Big Game
Nashville 2x2 Never No More
Peaky Blinders 1x4
Republic of Doyle 5x1 [Yeni Sezon]
Revolution 2x2 There Will Be Blood
South Park 17x2
The Bridge (US) 1x13 The Crazy Place [Sezon Finali]
The League 5x5 The Bye Week
The Middle 5x2 Change in the Air
Perşembe:
Anger Management 2x37 Charlie's New Sex Study Partner
Elementary 2x2 Solve for X
Glee 5x2 Tina In The Sky With Diamonds
Greys Anatomy 10x3 Everybody's Crying Mercy
NTSF:SD:SUV 3x11 How Piper Got Her Groove Initially
Parenthood 5x2 All Aboard Who's Coming Aboard
Parks and Recreation 6x3 The Pawnee-Eagleton Tip Off Classic
Played 1x1 Drugs [Yeni Dizi]
Scandal 3x1 It's Handled [Yeni Sezon]
Sean Saves The World 1x1 Pilot [Yeni Dizi]
The Big Bang Theory 7x3 The Scavenger Vortex
The Crazy Ones 1x2 The Spectacular
The Michael J. Fox Show 1x3 Art
The Millers 1x1 Pilot [Yeni Dizi]
The Originals 1x1 Always And Forever [Yeni Dizi]
The Vampire Diaries 5x1 I Know What You Did Last Summer [Yeni Sezon]
Two and a Half Men 11x2 I Think I Banged Lucille Ball
Welcome To The Family 1x1 Pilot [Yeni Dizi]
Cuma:
Beware the Batman 1x11 Instinct
Blue Bloods 4x2 The City That Never Sleeps
Haven 4x4 Lost and Found
Hawaii Five-0 4x2 A'ale Ma'a Wau (Fish Out of Water)
Last Man Standing 3x3 Pledging
Strike Back 4x8
The Neighbors 2x3 The Neighbours
Cumartesi:
Atlantis 1x2
Hell on Wheels 3x10 [Sezon Finali]
Pazar:
American Dad! 9x2 Poltergasm
Betrayal 1x2 ...except When The Bear Is Chasing You
Boardwalk Empire 4x5 Erlkonig
Bob's Burgers 4x2 Fort Night
Downton Abbey 4x3
Drop Dead Diva 5x9 Trust Me
Eastbound and Down 4x2
Family Guy 12x2 Vestigial Peter
Hello Ladies 1x2 The Limo
Homeland 3x2 Uh... Oo... Aw...
Low Winter Sun 1x9 1x10 Ann Arbor / Surrender
Masters of Sex 1x2 Race to Space
Once Upon a Time 3x2 Lost Girl
Revenge 3x2 Sin
The Good Wife 5x2 The Bit Bucket
The Mentalist 6x2 Black-Winged Red Bird
The Simpsons 25x2 Treehouse of Horror XXIV
Witches of East End 1x1 Pilot [Yeni Dizi]
Yeni Şarkı: Bulutsuzluk Özlemi "Herşeyin Farkındayım"
31 Mayısta değişen gündemden şarkılar gelmeye devam ediyor... Gezi parkına dair şarkıların şimdilik sonuncusu Bulutsuzluk Özlemi'nden geldi... Sözü ve müziği Nejat Yavaşoğulları'na ait olan şarkıya Nazım Hikmet Korosu ve Akın Eldes eşlik ederken, logo tasarımına da Emre Senan imza atmış...
Bugünden itibaren dijital platformlarda satışa sunulan şarkının sözleriyse şöyle...
Ne güzel yaşadık,
Yaşarız
Devrim günlerinde.
Gök kubbenin altı
Toprağın üstünde,
Tamamlarken birbirimizi
Beraber çoğalırken.
Çok vaktimiz oldu
İnsan olmamız için...
Aşk için...
Gezi parkındayım, herşeyin farkındayım...
Gezi parkındayım, herşeyin farkındayım...
Sıyrıldık bizi sarmalayan bağlarımızdan,
Çözdük zincirlerimizi bizi tutsak eden,
Kabuğumuzu kırdık çıktık içinden,
Yeni bir sabah oldu o uzun geceden.
Ne güzel yaşadık,
Yaşarız
Devrim günlerinde.
Gök kubbenin altı
Toprağın üstünde,
Renk ahenk ve bir arada
Paylaşıp üretirken.
Çok vaktimiz oldu
İnsan olmamız için...
Aşk için...
Gezi parkındayım, herşeyin farkındayım...
Gezi parkındayım, herşeyin farkındayım...
Gezi parkındayım, herşeyin farkındayım...
Gezi parkındayım, herşeyin farkındayım...
Yeni Video: The Killers "Shot at the Night"
Dört albümlük diskografisinin ilk best of'unu 11 Kasım'da kulaklarımıza göndermeye hazırlanan The Killers, 18 şarkılık "Direct Hits"den ilk şarkısını kliplendirdi... M83 katkılı şarkının kısa film tadındaki klibi Robert Schober'in yönetiminde gerçekleşirken sinemanın yeni yüzleri Bella Heathcote ve Max Minghella kamera önündeki isimler...
Standart versiyonu 15 şarkıdan oluşan albüm, iki yeni şarkı içerirken, üç ekstra şarkı içeren Delux versiyon ise "Mr. Brightside"ın orjinal demosuyla şenlenecek... Şarkı listesi şöyle;
1. Mr. Brightside (Hot Fuss)
2. Somebody Told Me (Hot Fuss)
3. Smile Like You Mean It (Hot Fuss)
4. All These Things That I've Done (Hot Fuss)
5. When You Were Young (Sam's Town)
6. Read My Mind (Sam's Town)
7. For Reasons Unknown (Sam's Town)
8. Human (Day & Age)
9. Spaceman (Day & Age)
10. A Dustland Fairytale (Day & Age)
11. Runaways (Battle Born)
12. Miss Atomic Bomb (Battle Born)
13. The Way It Was (Battle Born)
14. Shot at the Night (New song)
15. Just Another Girl (New song)
Deluxe edition bonus tracks
16. Mr. Brightside (original demo / Unreleased)
17. When You Were Young (Calvin Harris Remix / Unreleased)
18. Be Still (Battle Born)
Yeni Video: CocoRosie "Gravediggress"
Mayıs'ta kulaklarımıza yolladığı "Tales of a GrassWidow" ile yine büyüleyen Cassady kardeşler, albümden "Gravediggress"i kliplendirdi... Bianca Casady'nin yönettiği klip yine CocoRosie farkını gösteriyor...
Bu arada hemen belirtelim, şarkının resmi olmayan ama çok sevilen bir klibi daha mevcut...
Pascal Mercier’den Sırlarla Örülü Bir Aile Dramı: Sahnede Ölüm
Avrupa’da ve ülkemizde büyük ilgiyle karşılanan Lizbon’a Gece Treni’nin yazarı Pascal Mercier’nin yeni romanı Sahnede Ölüm, raflardaki yerini aldı.
Mercier, günlükler, opera ve klasik müziği kullanarak etkileyici bir atmosfer yaratıyor ve bu atmosferle hem bir cinayet hem de bir aile hikâyesi anlatan romanının dramatik etkisini ustaca güçlendiriyor. Böylece ortaya, insan ilişkilerinin bilinmezliğine dair derinlikli, çok katmanlı bir roman çıkıyor.
Tanınmış bir piyano akortçusunun ikiz çocukları olan Patrice ile Patricia birbirleriyle görüşmedikleri altı yıldan sonra ailede yaşanan korkunç bir olay nedeniyle zorunlu olarak bir araya gelirler. Bu olayla birlikte kendileriyle ilgili başka sırlar da peş peşe açığa çıkacak, yolları altı yıl önce ayrılan iki kardeş anneleriyle babalarını ne kadar az tanıdıklarını anlayacaklar. Sırlar, geçmişe gömülmüş anıların ortaya dökülmesiyle birer birer çözülecek.
Özgün Adı: Der Klavierstimmer
Çeviren: İlknur Özdemir
472 sayfa
978-605-4764-61-7
25 TL
Bütün kitapçılarda!
Nobelli Yazar Naipaul’dan Yeni Roman: Gelişin Bilmecesi
"1950’de Londra, yerinden yurdundan olmuş insanlarla doluydu. Fakat ben ünlü İngiliz yazınındaki daha oturmuş toplumu aradığım için bunlara dikkat etmiyordum. Gelişin Bilmecesi’ndeki komik temalardan biri budur zaten – yazarın yaşadığı dönemi, yaşarken değil de yazarken anlamasının komedisi! V.S. Naipaul "
Sürrealist ressam Giorgio de Chirico’nun Gelişin Bilmecesi adlı dizi tablosundan esinlenen kitap, İmparatorluk sonrası dönemde Karayipler’den İngiltere’ye gelen genç bir Hintlinin öyküsünü anlatıyor. Naipaul’un en önemli otobiyografik eserlerinden biri olarak, bir diyardan bambaşka bir diyara gitmenin, bir ruh halinden başka bir ruh haline geçmenin hikayesi üzerinden, en geniş anlamda “yolculuk” temasını işliyor. Ancak yazar, yaratıcılık ve gözlemle birleştirdiği sıradışı bir ağ ile örüyor romanı. İngiliz dünyasının, sömürgeciliğinin sona ermesiyle başlayan küçülme ve eski görkemini yitirme sürecini, bir malikanenin geçirdiği değişim aşamalarıyla simgeliyor.
Bir komşunun ölümü, malikanenin bahçıvanının işten çıkarılması gibi, gündelik hayatın içindeki sıradan anlarda bile bir derinlik ve dokunaklılık bulan Naipaul, ayrıntılardan geniş manzaralara uzanıyor; ‘ilerleme’ fikrinin engellenemez yükselişiyle yitip giden eski dünyayı, İngiliz coğrafyasında yavaş yavaş meydana gelen kalıcı değişimleri gözler önüne seriyor.
V.S. NAIPAUL, 1932 yılında, Trinidad-Tobago'da doğdu. Hint-Çin melezi yazar V.S. Naipaul, 1950 yılında geldiği İngiltere'de Oxford Üniversitesi'nden mezun oldu. 1954 yılında ilk kitabını yazan ve geçimini yazarlıktan sağlayacağı iddiasıyla başka hiçbir işte çalışmayan yazar, 1960 yılından itibaren Britanya dışına yolculuklar yapmaya ve gezi yazıları yazmaya başladı. Bu dönemde yazdığı 'Middle Passage' adlı kitabında batı Hint adaları ve Güney Amerika'daki sömürgeci ve işbirlikçileri anlatan yazar, 1964 yılında, yazdığı yarı otobiyografik romanı 'Karanlık Bölge-An Area Of Darknes' adlı kitabında da Hindistan'da geçirdiği bir yılda edindiği izlenimleri aktardı. 1972 yılında seçilmiş makalelerinden oluşan 'The Overcrowded Barracoon'u piyasaya çıkan yazar, 1977'de de Hindistan hakkında analitik bir çalışmayı konu alan 'A Wounded Civilization'u yayınladı. Yazar, 1980'de yayınlanan 'The Return Of Eva Peron' ve 'Killings in Trinidad' adlı eserlerinde de Arjantin'deki gerilla faaliyetleri sırasındaki olaylar ile Mobutu'nun Kongo'su ve Michael X 'Black Pover' hareketini konu aldı. 1984 yılında yayınlanan 'Finding The Center' adlı kitabında iki farklı anlatım biçimiyle yazma ve okuyucuyu bu sürece ortak etme gayretini anlatan yazar, Güney Afrika'nın derinliklerine yaptığı yolculuğu ise 'A Turn in The South' kitabıyla ölümsüzleştirdi. Modern Hindistan'daki toplumsal huzursuzlukları 'İndia: A Million Mutinies Now' adlı kitabında işleyen yazar, 1993 yılında, Britanyalı yazarların yaşam boyu çalışmalarına verilen David Cohen ödülünün sahibi oldu. 'The Mystical Masseur' adlı kitabıyla 1957 yılında John Lewellyn ödülünü, Türkçe'ye 'Taklitçiler' adıyla çevrilen 'The Mimic Men' adlı kitabıyla 1967 yılında W. H. Smith Ödülünü kazandı. Naipaul, 2001 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görüldü.
GELİŞİN BİLMECESİ
Yazar: V.S. Naipaul
Çeviri: Suat Ertüzün
Tür: Roman
Sayfa sayısı: 438 Sayfa
Fiyatı: 24,50 TL
Yayın tarihi: 17 Eylül 2013
İlk Bakış: Runner Runner / Büyük Kumar
Amerikan rüyasından yola çıkan aksiyon “Runner Runner”, “Büyük Kumar” adıyla 27 Eylül’de gösterime giriyor...
“Rounders”, “Knockaround Guys” ve “Runaway Jury”e imza atan ikili Brian Koppelman ve David Levien’in yeni senaryosu önceki filmlerinin paralelinde... Yine kendilerine uygun bir konu yaratmışlar... Yönetmen koltuğundaysa ikinci uzun metrajı “The Lincoln Lawyer”la adını duyuran Brad Furman oturuyor... Oyuncu kadrosu filmin en çok öne çıkan yanı... Justin Timberlake, Gemma Arterton, Ben Affleck üçlüsüne Anthony Mackie, Oliver Cooper ve David Costabile eşlik ediyor...
Princeton Üniversitesi son sınıf öğrencisi Richie okul parasının tamamını yatırdığı online kumar oynatan iş adamı Ivan Block tarafından dolandırıldığını düşünür ve Costa Rica’ya doğru yola çıkar. Block’un sonsuz varlık sözü vermesi üzerine ikna olan Richie “iyilik sever” Block hakkındaki gerçekleri öğrenince tüm planlar alt üst olacaktır. Block Richie’nin güçlü tavrı ve zekasından son derece etkilenir ve ona tüm sırlarını vereceğine söz verir. FBI Richie’yi Block’u yakalatmaya zorlamaya başlar. Richie hayatının en büyük kumarını oynamaya başlayacaktır ve artık karşısında bir değil iki büyük güç vardır.
Büyük Kumar’ın konusuyla ilgili olarak yönetmen Brad Furman “Yeni Amerikan rüyası bu, teknoloji dünyanın her noktasına hızlıca ulaşmamızı sağlıyor, bu erişim de hayallerin ötesine geçmeyi sağlıyor. Gençler bu sıralar herşeyin çok hızlı olmasını istiyorlar, özellikle de paranın.” diyor.
Richie karakterine hayat veren Justin Timberlake “Amerikan rüyası “ünlü ve zengin olmak” demek diyor ve ekliyor “hızlı yoldan zengin ve ünlü olmak herkesin hayalidir. Teknoloji çağında tek bir düğmeye basıyorsunuz ve istediğiniz şey kapınıza kadar geliyor. Bu dönemde insanlar Cadillac sahibi olmak değil kendi arabalarını tasarlamak istiyorlar. Genç nesil kendi galaksisini yaratma hevesinde. Hepsi tekerleği yeniden keşfetme derdinde. Bu dertlerden birine sahip olan Richie’nin başına gelenleri izleyince belki biraz frene basarlar!” diyor.
Richie’nin amaçlarına ulaşmasının anahtarı Ivan Block’un ellerinde. Zamanla Ivan, Richie’nin rol modeli oluyor. Milyon dolarlık bir online kumar dünyasının perde arkasındaki adam Ivan Richie’nin hayatının en büyük tehlikesi olacaktır. Ivan karakterine hayat veren Ben Affleck “Ivan her zaman ortamı ateşleyen adam olmayı başarıyor. Asla kaybetmeyen “masa” konumunda.” diyor.
Justin Timberlake “Richie yanlış yerde doğru şeyleri yapmaya çalışan doğru bir adam” diyor. Hayalperest olan Richie çok büyük bir hata yapıyor ve yaptığı hatayı kabul edip bununla başa çıkmaya çalışıyor.” diyor. Ben Affleck “Erkeklere neden para ve şöhret kazanmak istiyorsunuz derseniz, on erkekten dokuzu “kadınlar” diyeceklerdir. Filmimizde de Rebecca Shafren gibi bir detay söz konusu. Rebecca’nın Block’a duyduğu sevginin ne kadar gerçek olduğunu Richie ortaya çıkınca anlayacağız ve gerçek eğlence o zaman başlayacak” diyor.
Richie Costa Rica’ya gelip Rebecca’yla tanıştığında, onu işlerin başındaki kadın olarak görüyor. Çok ciddi olan Rebecca’nın bir tarafı da çok eğlenceli. Genç, seksi ve yakışıklı Richie geldiğinde onunla biraz oyalanmalıyım diye düşünüyor. Richie’nin gerçekten zeki olduğunu anlayınca büyük bir ikileme düşüyor.” diyor Gemma Arterton.
Richie - Ivan - Rebecca üçleminde oyuna dahil olan FBI Ajanı Shavers Block’u “en çok aranan listesi” nde ilk 10’a alıyor ve gerçek aksiyon başlıyor.
İlk izlenimleri olumlu olan ve şimdilik beğenilmiş görünen filmin fragmanı da ilgi çekici... Sürükleyici olduğuna şüphe yok ama henüz oyuncu olamamış iki aktör bozuntusunu seyretmek pek iştah açıcı görünmüyor... Biraz mesafeli de dursak, şans vermekte fayda var...
İlk Bakış: Malavita / Belalı Tanık
Luc Besson’un De Niro, Pfeiffer ve Lee Jones üçlüsünü barındıran kara komedi-aksiyonu “Malavita”, “Canınızı seviyorsanız bu aileye bulaşmayın!” sloganı eşliğinde “Belalı Tanık” adıyla 27 Eylül’de gösterime giriyor...
Kara komedi-aksiyon filmi “Malavita”da, bir Mafya lideri ve ailesi çeteyi ihbar ettikten sonra Tanık Koruma Programı kapsamında Fransa'da sakin bir kasabaya yerleştirilir. Ajan Stansfield'ın aileyi dizginlemek için gösterdiği tüm çabalara rağmen, Fred Blake, karısı Maggie ve çocukları Belle ve Warren eski alışkanlıklarından vazgeçemeyerek sorunlarını "aile içi" yollarla çözmeye devam eder. Eski Mafya arkadaşları aileyi takip etmeye çalıştığında kaos başlar ve intikam, en nahoş şekilde alınır.
Muhteşem başladığı filmografisinden sonra gişelerdeki Amerikan filmleri egemenliği kırma uğruna her telden çalmaya başlayan Luc Besson’un şimdilik son filmi, Tonino Benacquista’nın romanından uyarlanmış... Besson senaryoyu Michael Caleo ile birlikte kotarmış... Oyuncu kadrosuysa ilgi çekici... Robert De Niro, Michelle Pfeiffer, Tommy Lee Jones’a eşlik eden isimler Dianna Argon, John D'Leo ve Jimmy Palumbo...
İlk gösterimini 10 Eylül’de New York’ta yapan film, aynı hafta birçok ülkede kendine salon bularak seyircinin ilgi odağı haline gelmiş durumda... İlgileri karşıladığını şimdiden söylemek mümkün... 10 günde bütçesini çıkardığı ve Besson düşünüldüğünde böyle giderse devam filmine de göz kırpması muhtemel... Gelelim fragmana... Aileden çete olursa neler yaşanacağına dair kısa özet çok iştah açıcı... Oyunculardan bahsetmeye bile gerek yok... Müzikler şahane zaten, üstüne de komedi dozu yüksek... Daha ne isteriz ki diyerek merakla bekliyoruz...
İlk Bakış: Blue Jasmine / Mavi Yasemin
Woody Allen’ın, Amerika gişesinde en başarılı açılış haftası rakamını elde eden filmi “Blue Jasmine” çok bekletmeden “Mavi Yasemin” adıyla gösterime 27 Eylül’de gösterime giriyor.
Amerika’da 23 Ağustos’ta vizyona giren film salon başına 102.000 $ hasılat ile sinema tarihinin en yüksek altıncı gişe hasılatını yaptı. Ki, son yıllarda peşpeşe filmler çeken Allen için beklenmedik bir başarıya denk gelen durumun bize yansıması çok beklemeden yaygın dağıtımla filmi izleyecek olmak... Malumunuz son filmlerini hayli geriden takip ediyor, festivallere ve daha çok korsana mahkum kalıyorduk... Woody Allen’ın her zamanki gibi güçlü bir oyuncu kadrosunu nükteli ve keskin bir senaryoyla bir araya getirdiği film, Oscar adayı olmasına neredeyse kesin gözüyle bakılan Cate Blanchett’in muhteşem oyunculuğuyla da konuşuluyor. Alec Baldwin, Sally Hawkins, Peter Sarsgaard, Louis C.K. ve Bobby Cannavale de ona eşlik ediyor...
Hayatı paramparça olan Jasmine’in, zengin bir iş adamı olan Hal ile evliliği de dahil olmak üzere hiçbir işi yolunda gitmemiş, üstüne tüm parasını da kaybetmiştir. Zarif ve sosyetik bir New York’lu olan Jasmine her şeye baştan başlamaya karar verince San Francisco’da mütevazı bir hayatı olan kardeşi Ginger’ın yanına taşınır.
Ustanın son filmi hakkında gelen tüm eleştiriler olumlu, oscar adaylığı kulislerinde de bolca konuşulmasıyla yılın önemli filmlerinden biri olarak etiketlenmiş durumda... Blanchett’ın formda olduğu konusunda herkes hemfikir... Allen için söylenenler arasında pek olumsuz yorum olmasa da, ufak tefek sorunların görmezden gelindiğinin altını çizerek “iyi ki varsın Allen usta” sözleriyle hayranlıklar tazeleniyor... Bu kadar övgüden sonra fragmanı değerlendirecek halimiz yok elbette... Sabırsızlıkla bekliyoruz...
Yeni Şarkı: Stone Temple Pilots “Black Heart”
90’lı yılların önemli alternatif rock gruplarından Stone Temple Pilots, yeni vokalistleriyle başladıkları yeni dönemin ilk şarkısını yayınladı.
1986 yılında kurulan dörtlü, 1992 yılında yayınladıkları debutları “Core” ile büyük ses getirmiş ve bu çıkışını sonraki albümlerinde de devam ettirmişti... Beş stüdyo albümü sonrası ilk best ofları “Thank You” ile 2003 yılında fanlarına teşekkür ederek dağılan grup, yeniden birleşme gazıyla 2008’de tekrar sahneye çıkmış ve iki yıl sonra bu birleşmenin meyvesini kendi adlarını taşıyan albümle vermişti... Herşey iyiydi güzeldi ama, gruba sesini veren Scott Weiland her daim problemli adam olarak sorun üretim merkezi gibiydi... Uyuşturucu sorunlarından muzdarip Weiland, STP’den ayrılır ayrılmaz solo albüm yapmış ve hemen ardından Velvet Revolver’ın sesi olmuştu... Orda da tutunamadı elbet, sorunlar yine devam etti, gitti geldi ama iki albüme imza atmayı da ihmal etmedi... İşin STP ile ilgili kısmına gelirsek, grup artık yoluna Weiland olmadan devam ediyor... 27 Şubat’ta resmen doğrulanan bilgiyle vokalistini kaybeden STP, denemelerden sonra Mayıs ayında mikrofonu Linkin Park’ın da sesi olan Chester Bennington’a devretti... Bennington ile stüdyo kapanan grubun ilk kayıtları da e.p. olarak yakında geliyor... İşin en önemli kısmıda tam bu noktada başlıyor, geride kalan beş albüm boyunca Weiland, grubun sadece sesi değil aynı zamanda tüm şarkı sözlerinin sahibi... Doğal olarak adı olan ama tamamen farklı bir grupla karşı karşıya kalacağız... Bennington’un da klasik şarkıları yorumlayışına bakılırsa, taklitçilik yaparak maymun gibi görünmesiyle, STP için yeni dönem pekte iyi başlamışa benzemiyor... Yeni şarkının tek düzeliği de cabası...
Stone Temple Pilots with Chester Bennington etiketiyle yola devam eden grubun beş şarkılık e.p.’si “High Rise” 8 Ekim’de kulaklarımızdaki yerini alacak... İlk şarkının lyric videosu ise yayında...
1. ‘Out of Time’
2. ‘Black Heart’
3. ‘Same on the Inside’
4. ‘Cry Cry’
5. ‘Tomorrow’
Stone Temple Pilots demişken; Kulak verilesi albümleri hatırlatmakta fayda var...
STP "Core" 1992
STP "Purple" 1994
STP "Tiny Music... Songs from the Vatican Gift Shop" 1996
Scott Weiland "12 Bar Blues" 1998
Scott Weiland "Happy" in Galoshes" 2008
İlk Bakış: You’re Next / Katliam Gecesi
Son yılların zekice tasarlanmış en korkunç filmlerinden biri olarak kabul edilen “You’re Next”, nihayet “Katliam Gecesi” adıyla 27 Eylül’de gösterime giriyor.
Ev saldırısı türündeki korku filmlerine yeni bir soluk getirdiği söylenen “You’re Next”te, maskeli ve baltalı katiller Davison ailesinin evini basınca, talihsiz kurbanlar tuzağa düşmüş gibi görünür… Ama daha sonra ailenin beklenmedik misafiri aralarındaki en yetenekli katil olduğunu kanıtlar.
2011 yapımı film uzun zamandır internet dünyasında merak edilen korku gerilimlerin başında geliyor... İlk gösterimini Eylül 2011’de yapan film, iki sene boyunca ortalarda gözükmemiş ve bu yıl Şubat ayından itibaren yeniden festivalleri dolaşmaya başlamıştı. İlk gösterimde Toronto’dan izleyicinin seçimi ödüllerinden kaptığı ikincilikten sonra, Austin Fantastic Fest’e en iyi film, yönetmen, senaryo ve aktrist ödülleriyle damga vurarak ününü pekiştirdi. 23 Ağustos’taysa Amerika kıtasında gösterime girdi... İlk gelen tepkiler beklentilerin karşılandığı yönünde...
On parmağında on marifet bulunan ve son dönemde korku antolojisi filmlerine de katkıda bulnan Simon Barrett’in senaryosunu yazdığı filmde, yönetmen koltuğunda Adam Wingard oturuyor. 2004’te kısa korku “The Little One” ile kariyerine başlayan Wingard, filmleri neyi gerektiriyorsa onu yapan isimlerden... Altıncı uzun metrajını yöneten Wingard, Barret ile ilk ortaklığa 2010 yapımı “A Horrible Way to Die” ile girişmişti. İkilinin adını duyurmasını sağlayan film vasat olsa da, yılın ses getirenlerinden olmuş ve yılı üç ödülle kapatmıştı. İkili, 2011 yılına da biri dram, ikisi korku üç film sığdırmış gözüküyor. Geçtiğimiz yılı da “V/H/S” serisi ve “The ABCs of Death” ile geçiren Barret ve Wingard, şu sıralar “The Guest”in çekimlerinde... Anlayacağımız iyi anlaşan ve çoktan ekip haline gelmiş bir ikilimiz mevcut... Senaryo ve yönetmen konusunda herhangi bir soru işareti yok... Sharni Vinson, Nicholas Tucci, Wendy Glenn, Joe Swanberg, Amy Seimetz ve Rob Moran’dan oluşan oyuncu kadrosunun birde özel konuğu mevcut... Türün yükselen yönetmenlerinden Ti West...
Bir korku filminden ne bekliyorsak hepsini sunmakla kalmayıp, izleyeni gaza da getiren fragmanı, sosyal medyadaki şöhreti ve ödülleri derken ağzımız sulanıyor... Merakla bekliyoruz...
Yeni Video: Rashit "Kancalar" (feat: Nazan Öncel)
Son albümüyle "İnsan Neslinin Sonu"nu getiren Rashit, Nazan Öncel'in eşlik ettiği "Kancalar" şarkısını kliplendirdi.
Türkiye şehir müziğinin belirleyici gruplarından Rashit son albümü 'İnsan Neslinin Sonunu' Ada Müzik etiketiyle yayınlanmıştı. Müzikseverlerin beğenisini kazanan albümde Nazan Öncel ve Göksel birer parça ile yer alıyor. Bu albümde 'Kancalar'da düet yapan Nazan Öncel şarkının klibinde de yer alıyor. Ebru Haberal koordinasyonunda hazırlanan 'Kancalar'ın prodüksiyonu Profabrika tarafından gerçekleştirildi ve yönetmeni Öykü Onur Tanyel. Nazan Öncel'in görüntüleri ise Akşit Togay imzasını taşıyor. Klipte yer alan animasyonlar stop motion tekniğiyle Özlem Akın tarafından Çek Cumhuriyeti'nde hazırlandı.
Bir Hatırlatma: Albüme dair yazdığım değerlendirmeyi şurdan okuyabilirsiniz...
Bir Hatırlatma: Albüme dair yazdığım değerlendirmeyi şurdan okuyabilirsiniz...
Masumiyet Müzesi’nde Sesli Rehber!
Orhan Pamuk tarafından “çok uzun bir dönemde, kelime kelime, eşya eşya, resim resim hayal edilmiş” olan ve Masumiyet Müzesi romanının basıldığı 2008 yılı ardından 27 Nisan 2012’de kapılarını açan Masumiyet Müzesi sesli rehber uygulaması ile yeni bir adım atıyor. Pamuk'un kelime ve sesleriyle müzedeki her sergi için romandan yapılan alıntılarla zengin bilgiler içeren sesli rehber Masumiyet Müzesi deneyimine yeni bir katman ekliyor.
Masumiyet Müzesi Ekim ayından itibaren sesli rehber eşliğinde Sennheiser desteği ve Guideport ekipmanlarıyla Türkçe ve İngilizce olarak gezilebilecek. Masumiyet Müzesi Sesli Rehberi Orhan Pamuk’un sesinden Türkçe ve Pamuk'un yanısıra müzisyen Richard Hamer ve British Council desteği ile British Council Bölgesel Sanat Direktörü Gregory Nash’in sesinden İngilizce olarak hazırlandı.
İngiliz Financial Times gazetesinde ünlü sanat tarihçisi Simon Schama’nın “dünyadaki en güçlü, en güzel, en insani ve en etkileyici çağdaş sanat eseri!” olarak tanımladığı Masumiyet Müzesi’ne gelen ziyaretçiler, sesli rehber ile Orhan Pamuk’un müze hakkında aktardığı yeni bilgileri Pamuk’un kendi sesinden dinleyebilecekler. Ayrıca sesli rehberde yer alacak sesler arasında müzenin seslerini tasarlayan ve yerleştiren Cevdet Erek’in müze için düzenlediği sesleri ve Nil Karaibrahimgil’in ‘İlk Türk Meyveli Gazozu’ kutusu için bestelediği Meltem Gazozu şarkısı da bulunuyor. Özellikle müzeyi gezmek için Masumiyet Müzesi romanını okumayı bekleyenler için kaçırılmayacak bir fırsat.
Orhan Pamuk tarafından yaratılan Masumiyet Müzesi yazarın aynı adlı romanında anlatılan günlük hayat eşyalarının hatıra ve anlamlarını gösteren titizlikle hazırlanmış enstalasyonlardan oluşan küçük bir İstanbul müzesidir.
Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk’un yaklaşık on beş yıldır üzerinde çalıştığı, “bir küçük ve alçakgönüllü İstanbul günlük hayatı müzesi” olarak tanımladığı Masumiyet Müzesi’nde yirminci yüzyılın ikinci yarısında İstanbul’daki gündelik hayatı temsil eden eşyalar, özenle düzenlenen kutular ve vitrinlerde sergileniyor. Sinema biletlerinden kibritlere, likör şişelerinden kapı kulplarına, minik biblolardan fotoğraflara uzanan, binlerce eşyadan oluşan koleksiyon, romanın seksen üç bölümünü temsil eden seksen üç kutuda yer alıyor.
Adres: Firuzağa Mahallesi, Çukurcuma Caddesi No: 24 34425 Çukurcuma/ İstanbul Telefon: Müze (Santral): 0212 252 9738/48
Ziyaret Gün ve Saatleri:Salı, Çarşamba, Perşembe, Cumartesi ve Pazar: 10.00-18.00Cuma: 10:00 - 21:00Müze Pazartesi günü kapalıdır.
Bilet Ücretleri: Tam (T.C. Vat): 15 TL, Öğrenci: 10 TL, Yıllık Limitsiz Bilet: 100 TLRehberli Tur / Sesli Rehber: 5 TL
Masumiyet Müzesi biletleri müzenin resmi internet sitesi masumiyetmuzesi.org’dan rezervasyon yaptırılarak ya da müze gişesinden satın alınır.Grup rezervasyonları için: info@masumiyetmuzesi.org
İlk Bakış: Behzat Ç. Ankara Yanıyor
Ekranların fenomen dizisi “Behzat Ç., Bir Ankara Polisiyesi”, takipçileriyle beyazperdede yeniden buluşmaya hazırlanıyor. Yepyeni bir hikayeye sahip olan “Behzat Ç. Ankara Yanıyor” sinema filminin fragmanı yayında.
Senaryosunu aynı zamanda dizinin senaristi olan Ercan Mehmet Erdem'in yazdığı filmin yönetmeni Serdar Akar. Erdal Beşikçioğlu, Sanem Çelik, Nejat İşler’in yanısıra, Aslı Tandoğan, Serenay Sarıkaya, Sadi Celil Cengiz, Fatih Artman, İnanç Konukçu, Berkan Şal ve Seda Bakan'dan oluşan kadro konusunda da artık bir cümle söylemeye gerek yok... Merak edilen konusuna gelince;
Behzat Ç.’nin yokluğunda Cinayet Büronun başına Himmet adında bir Başkomiser atanmıştır. İçişleri Bakanının öldürülmesi teşkilatta büyük bir çalkantıya yol açınca Himmet de bunu kendi açısından bir fırsata dönüştürmeye karar verir ve ekibini Terörle Mücadeleye yardımcı olmaya yönlendirir.
İçişleri Bakanı öldürülmeden önce Cinayet Büro ekibi Hakkı adında bir bakkalın ve Alman Konsolosluğunda görevli Hans adında bir Almanın cinayeti üzerinde çalışmaktadır. Alman Hükümeti, cinayete gözlemci olarak Ulrike adında bir polisini görevlendirmiştir. Başkomiser Himmet, bakkal ve Almanın cinayetlerine öncelik vermez. Tahsin de bu cinayetlere bakması için Behzat Ç.’yi geçici olarak göreve çağırmaya karar verir. Ancak Behzat Ç. kararsızdır…
Öncelikle belirteyim, televizyon izleme özürlü biri olarak bir buçuk saatlik dizi mantığının gereksiz zaman kaybı yarattığını düşünüyorum... Haliyle dizinin herhangi bir bölümünü baştan sona izleyebilmeyi beceremedim... Gördüğüm kadarıyla konunun alasını İngilizler "Luther" ile yapmış zaten... Zamanında romanı okumuştum zaten, birde dizinin peşine takılmaya gerek duymadım... İlk filmi izlemeyi ihmal etmemiş olsam da, herhangi bir ilgi ya da merak duygusu yok yine içimde... Hem zaten polisiyelerin kaderi bellidir... Tutarsa her yeni cinayetle farklıymış gibi görünüp sonsuza dek sürebilme yetileri vardır ki, karakterleri oturduktan sonra iyice lastik gibi uzar... Aynen öyle olmuş... Bunca bölümden sonra yeni ne olabilirki diyen varmıdır bilmem ama gayet dizi tadında bir sinema filmi gibi görünüyor...
Behzat Ç. Ankara Yanıyor, 1 Kasımda seyircisiyle buluşmayı bekliyor...
Dizi Ajandası : 23 / 29 Eylül
Pazar, Eylül 22, 2013
•
15 yeni dizinin başlayacağı, 33 dizinin yeni sezon açılışı yapacağı ve iki dizinin de sezon finali yapacağı hafta ile sonbahar sezonu tam anlamıyla açılıyor... Merakla beklenen tüm dizilerin peşpeşe yayınlanacağı haftada bolca seçenek arasında öne çıkanlar Robin Williams’ın ekranlara dönüş yaptığı “The Crazy Ones” ve eşi benzeri olmayan efsane dizi “Breaking Bad”in ekranlara vedası...
Pazartesi:
2 Broke Girls 3x1 And the Soft Opening [Yeni Sezon]
Bad Education 2x4 Valentine's Day
Bones 9x2 The Cheat in the Retreat
Castle 6x1 Valkyrie [Yeni Sezon]
Hostages 1x1 Pilot [Yeni Dizi]
How I Met Your Mother 9x1 9x2 The Locket / Coming Back [Yeni Sezon]
Mom 1x1 Pilot [Yeni Dizi]
Sleepy Hollow 1x2 Blood Moon
The Blacklist 1x1 Pilot [Yeni Dizi]
The Wrong Mans 1x1 Pilot [Yeni Dizi]
Salı:
Brickleberry 2x4 Trailer Park
Brooklyn Nine-Nine 1x2 The Tagger
Chicago Fire 2x1 A Problem House [Yeni Sezon]
Dads 1x2 Heckuva Job, Brownie
Lucky 7 1x1 Pilot [Yeni Dizi]
Marvel's Agents of S.H.I.E.L.D. 1x1 Pilot [Yeni Dizi]
NCIS 11x1 Whiskey Tango Foxtrot [Yeni Sezon]
NCIS: Los Angeles 5x1 Ascension [Yeni Sezon]
New Girl 3x2 Nerd
Person of Interest 3x1 Liberty [Yeni Sezon]
Sons of Anarchy 6x3 Poenitentia
The Goldbergs 1x1 The Circle of Driving [Yeni Dizi]
The Mindy Project 2x2 The Other Dr. L
Trophy Wife 1x1 Pilot [Yeni Dizi]
Web Therapy 3x10 No Place Like Home [Sezon Finali]
Çarşamba:
Back In The Game 1x1 Pilot [Yeni Dizi]
Chickens 1x6
Criminal Minds 9x1 The Inspiration [Yeni Sezon]
CSI 14x1 The Devil and D.B. Russell [Yeni Sezon]
It's Always Sunny in Philadelphia 9x4 Mac and Dennis Buy a Timeshare
Law & Order: SVU 15x1 15x2 Surrender Benson / Imprisoned Lives [Yeni Sezon]
Modern Family 5x1 5x2 Suddenly, Last Summer / First Days [Yeni Sezon]
Nashville 2x1 I Fall to Pieces [Yeni Sezon]
Peaky Blinders 1x3
Revolution 2x1 Born in the USA [Yeni Sezon]
South Park 17x1 [Yeni Sezon]
The Bridge (US) 1x12 All About Eva
The League 5x4 Rafi and Dirty Randy
The Middle 5x1 The Drop Off [Yeni Sezon]
Perşembe:
Anger Management 2x36 Charlie and the Grad Student
Elementary 2x1 Step Nine [Yeni Sezon]
Glee 5x1 Love, Love, Love [Yeni Sezon]
Greys Anatomy 10x1 10x2 Seal Our Fate / I Want You with Me [Yeni Sezon]
Parenthood 5x1 It Has to Be Now [Yeni Sezon]
Parks and Recreation 6x1 6x2 London, Part 1 / Part 2 [Yeni Sezon]
The Big Bang Theory 7x1 7x2 The H. Insufficiency / The D. Verification [Yeni Sezon]
The Crazy Ones 1x1 Pilot [Yeni Dizi]
The Michael J. Fox Show 1x1 1x2 Pilot / Neighbor [Yeni Dizi]
Two and a Half Men 11x1 Nangnangnangnang [Yeni Sezon]
Cuma:
Last Man Standing 3x2 Driving Lessons
Strike Back 4x7
Haven 4x3 Bad Blood
Blue Bloods 4x1 Unwritten Rules [Yeni Sezon]
Beware the Batman 1x10 Sacrifice
Atlantis 1x1 The Earth Bull [Yeni Dizi]
Hawaii Five-0 4x1 Aloha ke kahi I ke kahi [Yeni Sezon]
The Neighbors 2x2 September Fools
Cumartesi:
Hell on Wheels 3x9 Fathers and Sins
Pazar:
American Dad! 9x1 Steve and Snot's Test-Tubular Adventure [Yeni Sezon]
Betrayal 1x1 Pilot [Yeni Dizi]
Boardwalk Empire 4x4 All In
Bob's Burgers 4x1 A River Runs Through Bob [Yeni Sezon]
Breaking Bad 5x16 Felina [Dizi Finali]
Downton Abbey 4x2
Eastbound and Down 4x1 [Yeni Sezon]
Family Guy 12x1 Finders Keepers [Yeni Sezon]
Hello Ladies 1x1 Pilot [Yeni Dizi]
Homeland 3x1 Tin Man is Down [Yeni Sezon]
Low Winter Sun 1x8 Revelations
Masters of Sex 1x1 Pilot [Yeni Dizi]
Once Upon a Time 3x1 The Heart of the Truest Believer [Yeni Sezon]
Revenge 3x1 Fear [Yeni Sezon]
The Good Wife 5x1 Everything Is Ending [Yeni Sezon]
The Mentalist 6x1 The Desert Rose [Yeni Sezon]
The Simpsons 25x1 Homerland [Yeni Sezon]
11 Eylül’ün, Askeri Darbelerin, Depremlerin ve Savaşların Romanı: Serbest Düşüş
Kollarını iki yana uzat, derin bir nefes al ve kendini boşluğa bırak… Öyle uzun sürsün ki azalışın, düşmekte olduğunu da unut!
"Oynamayı bilmiyorum. Hiç öğrenemedim. Şimdi oynamak istiyorum. Şehir beni çağırıyor. Sonunda buluyorum birlikte oynayacak birisini. Gene beceremiyorum. Kuralları bilmiyorum. Meğer kural falan yokmuş..."
Yıllar önce Fransa’da geçirdiği ve ölümden döndüğü bir tren kazasından sonra, yaşamın nasıl pamuk ipliğine bağlı olduğunu düşünmektedir Şirin. Ancak, kazaların, toplumsal felaketlerin psikolojik etkisi yalnızca bu değildir elbette. Kişisel yaşamında da onu sarsacak içsel kazaların ve düşüşlerin yaşandığını, yaşanacağını fark ediyor. Tıpkı İkiz Kuleler’den sağ kurtulmayı başaran sevgilisi Suren gibi…
Serbest Düşüş, olaydan çok, iç hesaplaşmalara dayalı bir roman. Nilüfer Kuyaş’ın dinamik, akıcı ve derin bir dil yakaladığı roman, son derece sıradan günlük olayları anlatırken ruhsal analizler yapıyor. Kimi insani erdemleri, nezaketi, sadakati, değişim olgusunu, gelecekle ilgili kadınların da erkeklerin de ayrı yollardan da olsa duydukları kaygıları sade bir dille anlatıyor.
Hayal gücü ve ölümcül felaketlerin insan hayatı üzerindeki dönüştürücü etkisini bu romanda tüm yönleriyle görmek mümkün!
NİLÜFER KUYAŞ, İstanbul’da doğdu, Robert Kolej’de okudu. Lisans eğitimini ABD’de Wellesley College’da tamamladı. Boğaziçi Üniversitesi’nde sosyal psikoloji yüksek lisansı yaptı. Londra’da BBC’de radyo yapımcısı ve sunucu olarak çalıştı. Türkiye’de kısa bir dönem televizyon programı hazırladı ve sundu. Sabah, Milliyet ve en son Taraf gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. İlk kitabı Başka Hayatlar 2004’te Memet Fuat Deneme Ödülü’nü kazandı. 2007’de yayımlanan ilk romanı Yeni Baştan’ı 2011’de Ada’daki Ev izledi.
SERBEST DÜŞÜŞ
Yazar: Nilüfer Kuyaş
Tür: Roman
Sayfa sayısı: 245 Sayfa
Fiyatı: 17 TL
Yayın tarihi: 17 Eylül 2013
Çağdaş Toprak'tan Dillerin ve Ezgilerin Kardeşliğine Dair: Renkler
Renkler, Çağdaş Toprak`ın ikinci albümü… Sanatçı ilk albümünde olduğu gibi bu albümde de Türkçe, Kürtçe ( Zazaca), Ermenice ve Hemşince ezgilere yer verdi. Farklı dilleri ve müzikleri buluşturan 12 şarkıdan oluşan albüm Ada Müzik etiketiyle raflarda...
Mix ve Masteringi Cem Büyükuzun`un yaptığı albümün kayıtları ENC Stüdyosunda tamamlandı. Aranjörlüğünü Nail Yurtsever, Cem Tuncer, Ercüment Orkut ve Öner Gerçek üstlendi.
Albümde Çağdaş Toprak‘a vokalde Eylem Aktaş, Nuray Balık, Salih Yılmaz, Turan Yapıştıran, Murat Yapıştıran Ercan Tanrıverdi ve Merve Tan… Enstrümanlarda ise İsmail Soyberk, Cem Tuncer, Erdem Sökmen, Erdinç Şenyaylar, Öner Gerçek, Ediz Hafızoğlu, Ömer Aslan, Eyüp Hamiş, Erman İmayhan, Kempa, Seda Subaşı, Dolunay Ertan, Deniz Yücel, Ercüment Orkut, Ertan Tekin, Çetin Akdeniz ve Selim Bölükbaşı eşlik etti. Projeye Hanifi Taymaz, Yılmaz Çelik, Hıdır Ağırdağ eserleriyle destek verdi.
1- Xarabağik
2- Siyah Beyaz
3- Serê Kowu
4- Türkü Olup Gel Bana
5- Heydane
6- Dîlberam Dîlber
7- Müebbet Sevda
8- Çeneka Veywıka
9- Bir Başınayım
10- Roze Yena
11- Kul Olamazsın
12- Potpori
-Dotmam
-Zeynebamın
-Desto
-Xeftan
Yeni Tanışanlar için Çağdaş Toprak:
Aslen Elbistanlı olan Çağdaş Toprak (Kırıkhan )Hatay da orta halli bir ailenin 5. Çocuğu olarak dünyaya geldi. Müziğe olan eğilimi ve merakı çok küçük yaşlarda, babası, amcası ve dedesinden yani aile büyüklerinin müzikli sohbetlerinde duyduğu ezgilerle başladı.
İlk orta ve lise eğitimini Kırıkhan da tamamladı ve 1995 yılında yurtdışına çıktı. Sırasıyla Yunanistan, Almanya, Fransa ve hala yaşamakta olduğu İsviçre`de bulundu. Her gittiği ülkede müzikle uğraşmayı sürdüren Çağdaş Toprak değişik müzik grupları kurdu, değişik dillerde şarkılara yer verdiği ilk solo albümü Asi Sevdalar’ı yayımladı ve Meral isimli şarkısına da klip çekti..
5 yıl aradan sonra uzun bir süredir üzerinde çalıştığı yeni projesi ‘’Renkler’’ de Nail Yurtsever, Cem Tuncer, Ercüment Orkun ve Oner Gerçek ile birlikte çalıştı. Renkler 2013 Ağustos ayı içerisinde raflarda ki yerini alacak..
Eylül Duru’dan İlk Solo Albüm: ‘’Söz’’
Blue Motion adlı caz grubunun solistliğini yapan Eylül Duru'nun ilk solo albümü "Söz", Ada Müzik etiketiyle raflardaki yerini aldı.
"Çocukluğum iki denizin ortasındaydı. Biri mavi deniz, biri yeşil deniz…
Mavi denizin deli dalgalarını izlerken korkumu bastırmak için şarkılar söylerdim. Yeşil denizde çay toplarken bazen sesli, bazen içimden söylediğim türkülerle soluk alırdım. O yeşil denizde toprağa her bastığımda evrende bir kulağın var olduğunu hissediyordum. Sonra anladım ki, müzik, evreni dinleyen kocaman bir kulakmış.
Bu albüm, bir gün daha sesli söylemeye “SÖZ” verdiğim ezgilerin hikâyesidir…" diyen Duru, Popüler kültürden uzak birçok Karadeniz albümü ve belgesellerde vokalleriyle yer aldı. Duru, anadili Lazca’yı içine alarak Karadeniz’deki etnik dilleri kapsayan “Ev ve Komşu Şarkıları” adını verdiği projesiyle birçok konser yaptı…
Eylül Duru, her yörenin türküsünü, kendine has ipeksi yorumuyla seslendirdi.… Aranjörlüğünü Eser Taşkıran’ın üstlendiği albümün süpervizörlüğünü Behçet Türkekul yaptı ve kayıtlara sazlarıyla katılan tüm virtüözler de kendi renkleriyle katılarak destek verdiler… Tüm kayıtların akustik enstrümanlarla yapılmış olması da albümdeki o yumuşak dokuya güç veriyor…
"Halk edebiyatına, türkülerimize ve Anadolu insanının kendine özgü yanık sesine sonsuz saygı ve sevgiyle gerçekleştirilen “SÖZ”ün bir başucu albümü olarak hak ettiği yeri alacağına inanıyoruz." sözleriyle vurgu yapılan albüm dokuz şarkı barındırıyor.
1. Gelevera Deresi
Söz & Müzik: Anonim
2. Ay Laçin
Söz & Müzik: Anonim
3. Ah Bir Ataş Ver
Söz & Müzik: Anonim
4. Bülbülüm Altın Kafeste
Söz & Müzik: Anonim
5. Dolama Dolamayı
Söz & Müzik: Anonim
6. Hey Onbeşli
Söz & Müzik: Anonim
7. Ordu’nun Dereleri
Söz & Müzik: Anonim
8. Gesi Bağları
Söz & Müzik: Anonim
9. Ey Özgürlük
Söz: Paul Eluard Müzik: Zülfü Livaneli
İstanbul ve Beyoğlu'nun Kalbi Bu Sezonda da Bronx Pi Sahne'de Atacak!
Açıldığı ilk günden beri edindiği müdavim kitlesiyle öncelikle Beyoğlu sonra da İstanbul için bir “marka”ya dönüşen Bronx Pi Sahne yeni sezonda da müzik severlerin beklentilerini boşa çıkarmıyor.
13 yıldır Beyoğlu’nda gece hayatı ve konser kültürüne değer katan ve son 3 yıldır da Kafe Pi Group bünyesinde faaliyet gösteren Bronx Pi Sahne, 27 Eylül Cuma gecesi müdavimlerine tekrar “merhaba” diyor. Açılış gecesinde elektronik / pop / indie gibi tarzları başarılı şekilde harmanlayan MULTITAP’ı ağırlamaya hazırlanan Bronx Pi Sahne, ardından VEYasin’in DJ performansı ile müziğe ve eğlenceye doyuracak. 70’li yılların psychedelic, funk ve soul şarkılarını yine 70’lerin disco ritimleri ile birleştirip tekrar düzenleyen VEYasin, hazırladığı setleri dinleyicisiyle buluşturacak.
Multitap’ın yanı sıra; Peyk, Flört, Ceylan Ertem, Hakan Vreskala, Zakkum, Kurban, REDD, Babazula ve Mehmet Erdem gibi birçok farklı tarzda müzik yapan sanatçı / grubu sezon boyunca dinleyicilerle buluşturmaya hazırlanan ve haftanın beş günü hizmet veren Bronx Pi Sahne; konser programları dışında düzenlediği tematik partiler, üniversite buluşmaları / yarışmalarla da İstanbul’un dinamik gece hayatına renk katmaya devam edecek!
“Panzehir” İçin Geri Sayım Başladı
Alper Çağlar, batılı çağdaş çekim standartlarındaki Türkiye’nin ilk aksiyon filmi Panzehir’in çekimlerine 19 Eylül’de başlıyor. Türk sinemasının en iyi aksiyon filmi olma iddiasıyla çekilen Panzehir, Türkiye’de ilk defa kullanılacak son teknoloji ekipmanlarla ve küresel tecrübede teknik ekiplerle çekilecek.
Türk sinemasının yeni nesil yönetmenlerinin başaralı temsilcisi Alper Çağlar, batılı çağdaş film standartlarında Türkiye’nin ilk aksiyon filminin çekimlerine hazırlanıyor. Büşra ve Dağ filmlerinden sonra üçüncü uzun metraj filmi Panzehir ile izleyiciyle buluşacak olan genç yönetmen Çağlar, Türk sinemaseverlerin eksikliğini hissettiği yerli aksiyon filminin çekimlerine 19 Eylül’de başlıyor. Panzehir, Türkiye’de ilk defa kullanılacak son teknoloji ekipmanlarla çekilecek. Projede dünyaca ünlü projelerde görev yapmış uluslararası bir cast ile çalışılacak.
Türk sinemasının 100. yılında sinemaseverlerle buluşacak olan Panzehir en iyi yerli aksiyon filmi olma iddiasıyla çekiliyor. Insignia Yapım ve ÇağlarArts’ın stratejik işbirliğiyle gerçekleştirilen filmde Hollywood’un ünlü isimleri de yer alacak.
Çekimlerine 19 Eylül’de başlanacak olan Panzehir’in konusu da seyirciyi beyazperdeye kilitleyecek. Yer altı dünyasında hayatı boyunca kötülük yapmış bir tetikçinin ve ona ihanet eden manevi babasının hikâyesini konu edinecek film, Hollywood standartlarında aksiyon sahneleriyle sinemaseverlere adrenalin dolu dakikalar yaşatacak.
Bir aksiyon-noir filmi olan ve ilhamını kaliteli ve duygu yüklü aksiyon klasiklerinden alarak Türkiye’de hem konusuyla hem de görüntü kalitesiyle bir ilk olacak Panzehir’de, yerli ve yabancı birçok önemli oyuncu yer alacak. Çağdaş film grameri, iddialı teknik altyapısı ve ustaca yazılmış senaryosuyla yepyeni bir nesli sinemayla tanıştıracak olan Alper Çağlar, Panzehir filmiyle Türk sinemasının küresel saygınlığını arttırmayı hedefliyor.
Safe Haven : Koru, Kolla, Gözet!
2004 yapımı “The Notebook” ile markalaşan aşk romanı yazarı Nicholas Sparks, sinemaya beslenmeye kaynağı olmaya devam ediyor... Şimdilik son Sparks uyarlaması, geçmişinden kaçan bir kadınla, geçmişinde kalan iki çocuklu dul bir adamın yollarının kesişmesini mistik bir havayla anlatmaya çalışıyor. Elbette başrolde, ne zaman gelirse gelsin yeterki gelsin dedirten aşk var...
Çok satar romanlarla her daim popülerliğini koruyan Sparks, sinemada da kendine sekiz filmlik bir yer edinmiş durumda... Ekim 1996’da “The Notebook” ile başlayan yazarın eylül ayı içinde yayınlanacak “The Longest Ride”ın 18. romanı olduğu düşünülürse, daha çok uyarlamasını seyredeceğimiz şimdiden belli... Sparks’ın 2010 Eylül’ünde okurlara sunduğu “Safe Haven”, sıcağı sıcağına uyarlanan romanlarından biri olarak öne çıkıyor. Ne de olsa Hollywood’un yazarı keşfetmesi biraz geç olmuş. 1999 yapımı Kevin Costner’lı “Message in a Bottle” ile pek ses getirmeyen ilk uyarlamanın ardından 2002 yapımı “A Walk to Remember” neredeyse yılın olayına dönüşmüş ama sadece ergenlerin aklını çelebilmişti... Üçüncü uyarlama malumunuz markalaşma halini getirmişti... Sparks söz konusu olduğunda görünen bunca gişe başarısına rağmen, yıldız yönetmenlerin pek gündeme gelmemesi... Genellikle adı duyulmamış yönetmenlerin çıkış arayışı için duyduğu fırsatı karşılıyor yazar... Ne de olsa tutacağı önceden belli bir formül var... Aşık çiftlerimizse tam tersine yıldız isimlerden oluşuyor... “Safe Haven”ın yönetmen koltuğunda, ikinci Sparks uyarlaması için oturan isim İsveçli usta Lasse Hallström... Farklı filmlerle dolu filmografisinin yanında üçte oscar adaylığı bulunan Hallström, 2010 yapımı tek düze bir kurşun askerli “Dear John” ile ilk denemesinden vasatın üstü bir filmle çıkmıştı. Konunun sıradanlığı ile nabza şerbet olmaktan öteye gidemeyen film, Tatum ve Seyfried’e rağmen kimseciklere yaramadı...
Hallström ikinci Sparks uyarlamasında bu kez işi sıkı tutmuş... Daha iyi bir romanı, daha doğrusu konuyu seçmiş ve “City of Angels”ın senaristi Dana Stevens ile Gage Lansky kotarmış uyarlamayı... Başroldeki aşkı yaşayanlarsa Josh Duhamel ve Julianne Hough... Dizilerle popülarite kazanan David Lyons ve Cobie Smulders da onlara eşlik eden isimler...
Önce Katie ile tanışıyoruz... Neyden kaçtığını çok fazla bilemeden, kaçışını izliyoruz... Bir polis peşinde, muhtemelen katil zanlısı olarak aranıyor ama şansı yaver gidiyor ve şehirler arası otobüsle firarını gerçekleştirebiliyor... Sığındığı kasabada yeniden başlıyor hayata... Kasabanın marketinden yapılan alışveriş sırasında bu kez Alex’le tanışıyoruz... İki çocuklu dul yakışıklımız, eşinin ölümünden muzdarip ama tam bir beyaz atlı şövalye... Kızımız önce kanmıyor, biraz ayak diretiyor ama yaklaşıyorlar birbirlerine ve filizlenmek için bekleyen aşk giriyor devreye... Tüm olayların çok tahmin edilebilir olduğu filmimiz, kötü adamımızın kasabaya gelip tüm düğümü çözmesine kadar bir şekilde ilerliyor işte, fazla beklentiye girmemek en iyisi... Katie’nin kasabadaki arkadaşı aracılığıyla süpriz final yapmak dışında hiçbir özelliği bulunmayan film, tipik bir içi boş çok satar uyarlaması... Oyunculuğa, yönetmenliğe pek ihtiyaç yok... Zaten Duhamel’e eşlik eden Hough’un pekte role gitmemesi sayesinde bolca eksik gedik bir aşk bu... Çok albenisi olmayan konu, aşka meyletmekte biraz geç kalınca 115 dakikalık süresi hayli uzun görünen “Safe Haven”, yine de diğer Sparks uyarlamalarına göre daha derli toplu görünüyor...
Tam gününde, 14 Şubat 2013’de ülkesinde gösterime giren film, bolca ülkede vizyon gördüyse de dağıtımcılarımız bizi es geçti... Fragmanı ve teaser afişi ile iki ödül alan “Safe Haven”, 28 milyon dolarlık bütçesini daha açılış haftasında yakaladığı 21 milyonla çıkarmayı garantilemiş ve toplamda ulaştığı 71 milyon dolarlık hasılatla yapımcıların yüzünü güldürmüştü. Bizdeki kaderi ise “Aşk Limanı” adıyla ev sineması pazarına sunulması oldu ki, doğru bir seçim olduğunu söylemekte fayda var... Zira 14 Şubat’ı kaçırdıktan sonra filmin vizyona girmesinin ve izlenmesinin bir anlamı olmayacağı, ancak sevgililer günü pazarlamasıyla çekilebilir olduğu gerçeği ortada...
Her Sparks romanında olduğu gibi, trajik bir olay sonrası başka bir kasabaya kaçış ve orda bulunan aşk... Tam herşey iyi gidiyor derken, kaçılanla yaşanan yüzleşme ve gözlerde mutluluk ve “aşk nelere kadirdir görün işte, çözmeyeceği şey yoktur” söylemiyle yaşanan final... Bizde çıkalım kerevetine...
Empire State : Heykelin Gör Dediği!
Amerikan tarihinin en büyük vurgunlarından Empire State soygunu, peşindeki gizemiyle halen konuşulmaya ve her daim yeni teorilerle desteklenmeye devam ederken bir teoride beyazperdeden geldi... Gerçekleştiğinde en büyük nakit soygunu olarak anılan olayın sonunda hırsızlar yakalanıp hüküm giydikleri halde esrarını koruyan paranın nerde olduğuna dair kendince cevap buluyor ve inanmanızı bekliyor “Empire State”...
Gerçek olaydan yola çıkan filmimizin senaryosu “Breach” ile adını duyuran ve Al Pacino’lu “You Don't Know Jack” ile Emmy ödülü alarak çıkışını sürdüren Adam Mazer’a ait... Yönetmen koltuğunda ise Dito Montiel oturuyor... 2006’da kendi romanından uyarladığı ilk filmi "A Guide to Recognizing Your Saints" ile büyük çıkış yakalayan Montiel, üç yıl sonra “Fighting” ile hepimizi şaşırtmış ve 2011 yapımı “The Son of No One” ile de bunu sürdürmüştü... İlk filmiyle ödül avcısına dönüşen Montiel’in bu başarının devamını getirememe haline ilaç olmasını beklediği “Empire State, tam da bu çıkışa hizmet edebilecek öğeler barındırıyor kağıt üzerinde... 1980’ler, Bronx, tarihe geçmiş efsane bir soygun, hem de zırhlı araç soygunu... Favori oyuncusu Channing Tatum’dan da vazgemiş üstelik Montiel... Her zamanki gibi iyi bir kadro kurmuş... Liam Hemsworth ve Michael Angarano’nun başı çekerken, onlara Emma Roberts, Dwayne Johnson, Nikki Reed, Michael Rispoli ve Jerry Ferrara eşlik ediyor... Afişlerde Roberts ve Johnson öne çıksa da, çok fazla rollerinin olmadığı ve fazla görünmediklerini belirteyim...
1982 yılındayız... Bronx’ta iki arkadaşa odaklanıyoruz... NYPD’ye katılmak isteyen ve bu sayede ailesinin sorumluluğunu hafifletmeye çalışan Chris ve aylaklık uzmanı Eddie... Black Sabbath konseri sırasında çıkan olay siciline işlendiği için polislik sıvanına yaptığı başvurusu reddedilen Chris Potamitis kendisine yeni bir iş arıyor hemen... Çok sürmeden zırhlı araç firmasında işe giriyor... Daha işi kapma evresinde güpegündüz soyulmalarıyla şok oluyor... Ortağının ölmesi de cabası... Madem silahını kullanmadın o zaman şirket binasının gece bekçisi ol deyince şirket, soluğu masa başında alıyor elemanımız... Sonrası da çorap söküğü gibi geliyor... Kayıtları tutulmayan para, herkesin ufak ufak tırtıklamaları derken neredeyse hiç korunmayan bir şirket ve yaklaşık 25 milyon dolarlık bir meblağ... E ortam resmen gel bizi soy derse ne olur, planlar başlar...
Seksenler atmosferi konusunda başarılı bir iş çıkaran Montiel, ilk kez başkasının senaryosu ile yola çıkmış... Bu durumun hanesine pek olumlu yansıdığı da söylenemez... Mazer, adeta bir tv filmi ya da dizisi havasıyla oldu bittiye gelen bir iş çıkarmış ortaya... Bu durumun sonuçlarıysa, tempolu bir film olmasına rağmen herşeyin çok fazla üstünkörü anlatılması... Detaylanmaya girişmeden sanki ana başlıklarla, sıradan bir olaymış gibi... Oysa Ameriken tarihinin belli başlı soygunlarından biri var ortada... 11 milyon dolar çalınmış ama halen gizemini koruyan 3 milyon dolar buhar olup uçmuş durumda... Sadece bununla kalmamış, yöntem olarakta geçmiş tarihe ve herkesi şaşırtmış... Bunların filme yansıması ise hayli şaşırtıcı... Şaşırtan ya da heyecan veren tek bir an olmadan geçip giden 94 dakika yavanlıkta sınır tanımıyor... Bu çok olağan anlatım ve sıradan kurgu sonrasında da 3 milyonun nerde olduğuna dair merak duygusu da kayboluyor... Sebepleriyle çok fazla ilgilenmeden, yan öyküleriyle zenginleştirmeye çalışılmadan soygun anlarına daha fazla yer verse heyecan yaratabilecek bir seyir, boş zamanı olanlar için bile fazla gelebilecek hale dönüşüyor... Polis olmak hayali kuran birinin suçluya dönüşümü, afişe slogan cümle yazmakla olmuyor, anlatmakta lazım...
Amerika’da yaygın gösterime giremeyen ve dünyada sadece Tayvan’da vizyon yüzü görebilen film, ev sinemasında meraklılarını bekliyor ama bu ilgiyi haketmeyen kötü bir deneme sonuç olarak... Vasat bir soygun filmi olmayı bile beceremeyen “Empire State”in vurgunu, zamanınızı da kapsamak için bekliyor...
Kaydol:
Kayıtlar
(
Atom
)