♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Sonunda Preacher'a Yönetmen Bulundu

Perşembe, Şubat 24, 2011


Son sürat devam eden çizgi roman uyarlamalarının son halkası The Preacher için sonunda uygun yönetmen bulundu. Disturbia ve Eagle Eye ile gişe filmleri ligine yükselen D.J. Caruso vaiz için kamera arkasına geçecek.
Garth Ennis'in eserinden uyarlanacak filmin yönetmenliğini kabul eden Caruso'ya yolu açan isimse diğer aday Sam Mendes'in 23. Bond filmine katılması olmuştu. 
Çizgi roman dünyasının en tuhaf anti kahramanlarından Jesse Custer'ı kimin canlandıracağı ise artık tam bir merak konusu olmuş durumda. Projenin tutarsa seriye dönüşebileceği ise süpriz olmayan gelişme...

Kevin Costner'da Superman'in Babası Olacak!

Perşembe, Şubat 24, 2011

Superman: Man Of Steel için kadro çalışmaları son sürat devam ederken beklenen kadın oyuncuların açıklanması olsa da, Snyder ve Nolan erkek oyuncuları netleştirme konusunda diretiyor.
Uzun süredir sesi soluğu çıkmayan bir dönemin parlak yıldızı Kevin Costner'ın muhteşem bir dönüş yaşamasına olanak verecek yeni süpermende oyuncunun üvey baba Jonathan Kent'i canlandıracağı söyleniyor.
Filmin hikayesi sır gibi saklanırken, Yönetmen Zack Synder ve Yapımcı Christopher Nolan bu konuda ser verip sır vermemeyi sürdürüyor.

İngiliz Oscarları'nın Galibi Zoraki Kral

Salı, Şubat 15, 2011


İngiliz Sinemasının Oscarları olarak adlandırılabilecek BAFTA Ödüllerinin bu seneki galibi Zoraki Kral (The King's Speech) oldu. Törene damgasını vuran film, 14 adaylıktan 7'sini kazanarak başarısını perçimledi.
Oscar ödülleri öncesi Sosyal Ağ ile arasındaki büyük yarışa bir artı daha ekleyen film böylece toplamda 16. ödülüne kavuşmuş oldu. Oscarlarda dahil 73 adaylığı bulunan film senenin ödül avcısı olarak artık oscarlara da damgasını vurmayı bekliyor.
İşte Kazananların Listesi:
En İyi Film: Zoraki Kral
En İyi Kadın Oyuncu: Natalie Portman (Siyah Kuğu)
En İyi Erkek Oyuncu:Colin Firth (Zoraki Kral)
En İyi Yönetmen: David Fincher (Sosyal Ağ)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Helena Bonham Carter (Zoraki Kral)
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Geoffrey Rush (Zoraki Kral)
En İyi İngiliz Filmi: Zoraki Kral
En İyi Özgün Senaryo: Zoraki Kral (David Seidler)
En İyi Yabancı Film: Ejderha Dövmeli Kız (İsveç)
En İyi Animasyon Filmi: Oyuncak Hikayesi 3
En İyi Uyarlama Senaryo: Sosyal Ağ
En İyi İlk Film: Four Lions (Chris Morris)
Yükselen Yıldız: Tom Hardy

True Blood'dan Sevgililer Günü Videosu

Pazartesi, Şubat 14, 2011


4 ay sonra yeni sezonuna başlayacak True Blood'un yayıncı kanalı HBO, Sevgililer Günü için üçüncü sezondan bazı sahnelerin yer aldığı bir kısa kliple fanlarının özel gününü kutladı... 

Valentine's Day klibinde özlediğimiz karakterleri 12 Haziran 2011'de yeni sezonda göreceğiz... 




Fringe'den 'Sevgililer Günü' özel klibi!

Pazartesi, Şubat 14, 2011


Ekranların bilim kurgu şaikası Fringe, Sevgililer Günü münasebetiyle bir dakikalık özel bir video klip yayınladı. 

Geçtiğimiz hafta ekrana gelen son bölümden görüntüler ve diyaloglarla hazırlanan "Happy's Valentine's Day" isimli video klibi sadece güncel takipçiler için öneriyorum zira spoiler içermekte...

Son bölümlerde dizide ağırlık kazanan aşkta belli ki videoya sebep olmuş... Zamanlaması da iyi denk düşmüş...




Zoraki Kral Sinemalife’ın kapağında

Pazartesi, Şubat 14, 2011

Türkiye’nin İlk Online Sinema Dergisi Sinemalife, Şubat ayında her zaman olduğu gibi birbirinden seçkin dosyalarıyla nitelikli okumalar sunmaya devam ediyor. Dergi, 27 Şubat da sahiplerini bulacak olan Oscar heykelciğine tam 12 dalda aday Zoraki Kral filmini kapağına taşıdı. Sinemalife, 1963 Kıbrıs olaylarını ilk kez beyazperdeye taşıyan ve Mart ayında vizyona girecek olan Gölgeler ve Suretler’in yönetmeni Derviş Zaim ile yapılmış keyifli bir söyleşiye de yer veriyor. Bu söyleşi de Zaim’in sadece filmi üzerine değil, son dönemde gelişim ve değişim sürecinde olan yerli yapımlar ile birlikte, yönetmen sineması üzerine analizlerini zevkle okumak mümkün. Ayrıca “5 No’lu Cezaevi” belgeselinin yönetmeni Çayan Demirel’e de mikrofon uzatan dergi, 12 Eylül ve Diyarbakır Cezaevi adına merak edilenleri çözümleyecek bir çalışmayı da sunuyor.

Bu önemli söyleşi haberlerinin yanında, gündemi izleyen, kamuoyu oluşturan sinemaya da ayrı bir parantez açılıyor Sinemalife da. Hem Türk Sineması’nda hem de dünya sinemasından örneklerin yer aldığı dosyayı ilgiyle okuyabileceksiniz. Sinemalife’ın zoom sayfalarının bu ayki konukları ise, Hollywood’un nokta atış aktrisi Hilary Swank, entelektüel oyuncu Jeff Bridges ve yine Hollywood’a aşılanan Fransız kanı Michel Gondry. Öte yandan sinemaseverler, animasyon severler içinde ‘Düş Perdesi’ başlıklı köşeleri de bu ayda takip edebilecek. Masal Perdesi, To Be Continued, Kült Diye, Kayıp Bakışlar, Modern Klasikler ve Büyüteç köşeleri ile de sinemaya farklı bir pencereden bakacaksınız. Vizyondakiler, beyazperdeden haberler, Şubat sayısında yeni çıkan DVD'ler ile gösterimdeki filmlerin eleştiri yorumlarını da bulmanız mümkün. DVD ödüllü yarışma sayfasında okuyucuyu sürprizlerin beklediği www.sinemalife.com sadece bir tık uzağınızda 

Nurse Jackie Mart'ta 3.sezonuyla dönüyor!

Cumartesi, Şubat 12, 2011

Şu yazıda kritik ettiğim dizi Nurse Jackie'nin 3. Sezonu'nun Mart ayında başlayacağı açıklandı. 28 Mart'ta yayıncı kanal Showtime ekranlarında "Game On" adlı bölümle başlayacak sezon yine 12 bölümden oluşacak.

2009'dan bu yana ekranlarda olan dizinin ikinci sezonu da oldukça dikkat çekmiş, özellikle de sezon finaliyle takipçilerini memnun etmişti. Değişik bir hastane dizisi olarak tanımlanabilecek Nurse Jackie, bir anlamda anti kahraman dizisi olarak da değerlendirilebilir. Jackie Peyton adlı acil servis hemşiresinin ve çevresindekilerin yaşamına odaklanan dizi geçtiğimiz günlerde Emmy ödülünü dördüncü kez Edie Falco'ya getirmişti. Sopranos'la üç kez aldığı ödülü, farklı bir rolle yeniden alması da oyuncunun Carmela Soprano'yu artık izleyiciye unutturduğunun sağlaması olmalı...

Nurse Jackie'de ödüllü oyuncu Edie Falco dışında, Eve Best, Merritt Wever, Paul Schulze, Peter Facinelli, Dominic Fumusa, Stephen Wallem, Anna Deavere Smith gibi isimler rol olmakta.

3,Sezon Tanıtım Fragmanı...

Sundance Enstitüsü Türkiye’den Dört Yönetmen Seçti

Cumartesi, Şubat 12, 2011

Bu sene 10. yılını kutlayan Türkiye’nin ilk ve tek bağımsız filmler festivali !f İstanbul dünyanın önde gelen film festivali ve sinema geliştirme kurumu Sundance ile geliştirdiği işbirliği kapsamında dört genç Türk yönetmene çok büyük bir fırsat yaratıyor.

Sundance Lab, 1981 yılında Utah’da Robert Redford tarafından kuruldu. Amacı yeni yeteneklerin risk alarak orijinal film projeleri geliştirebilecekleri ve önde gelen yazarlar ve yönetmenlerle çalışabilecekleri bir ortam yaratmaktı. Quentin Tarantino’dan Darren Aronofsky’ye, Steven Soderbergh’e, Shirin Neshat’tan Paul Thomas Anderson’a ünlü yönetmen ve senaristlerin sinema tarihine geçen projelerinin ilk adımları Sundance Lab’te atıldı.

Sundance Lab ekibi ilk defa bu yıl İstanbul’a geliyor! !f İstanbul’un 3 yıl süren çalışmalar sonucu geliştirdiği işbirliği kapsamında İstanbul’a gelecek Sundance Enstitüsü yetkilileri, Sundance Lab danışmanları ve ünlü Hollywood senaristleri Etgar Keret, Bill Wheeler ve Wesley Strick Sundance Lab’in bir benzerini İstanbul’da gerçekleştirecek.

Bu özel çalışma için seçilen ve Türk sinemasının geleceğini temsil eden isimler ise Aslı Özge, Nesimi Yetik, Melisa Önel ve Orhan Eskiköy oldu.

Genç Yönetmenler Kimdir?

Aslı Özge

1975 yılında doğan Aslı Özge Marmara Üniversitesi Sinema TV bölümünü bitirdi. Kısa filmlerle başlayan sinema kariyerine Almanya’da Mini –dv ile çektiği ilk uzun metraj filmi “Biraz Nisan” ile devam etti. 2009 yılında senaryosunu yazıp yönettiği ikinci filmi “Köprüdekiler” ile İstanbul Film Festivali’nde En İyi Film ödülü alan Aslı Özge yenilikçi sinema anlayışı ile genç Türk sinemacıları arasında önemli bir yere sahip.


Nesimi Yetik

Nesimi Yetik 1981 yılında Çorum’da doğdu. İlk filmi Zan Şer Hiç'i 2003 yılında çekti. 2006 yılında çektiği kısa film Annem Sinema Öğreniyor Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarıştı ve kısa film ödülünü aldı. 2009 yılında çektiği “Döşeğimde Ölürken” !f İstanbul’da dahil birçok festivalde gösterildi.


 Melisa Önel

İzmir’de doğan Melisa Önel Amerika’da Tufts Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. Master’ını sinema üzerine yaptı. Fotoğrafla da ilgilenen ve RecCollective adlı fotoğraf inisyatifinin bir parçası olan Melisa Önel ilk belgeseli Ben ve Nuri Bala ile Antalya Altın Portakal Film festivalinde En İyi İlk Belgesel Ödülünü aldı.  




Orhan Eskiköy
 
1980 doğumlu Orhan Eskiköy Ankara Üniversitesi İletişim Fakultesinde okudu. Orada tanıştığı Özgür Doğan ile birlikte 2003 yılında "iletişimsizlik" üzerine bir film yapmaya karar verdiler. Eylül 2007'de filme kendi çabaları ile başladılar ve daha sonra Greenhouse Belgesel Geliştirme Atölyesi, Sundance Belgesel Fonu ve Hollanda Jan Vrijman Fonu’ndan destek aldılar. Dokuz aylık bir çalışma sonra “İki Dil Bir Bavul” filmini tamamladılar. Film, Altın Portakal Film Festivali'nde En İyi İlk Film Ödülü dahil çeşitli festivallerden çeşitli ödüller aldı.


Sundance ve Berlin’den Ayağının Tozuyla 2 Film!

Cumartesi, Şubat 12, 2011

Mars'tan Dünya'ya, Orda Kimse Yok mu?

!f'in pek sevdiği mumblecore tayfası animasyon yapsa nasıl birşey olur? Cevap, Mars. Düşük bütçeyle harikalar yaratılabileceğinin kanıtı film, 3D, el çizimi ve Waking Life filminden hatırlayacağınız 'rotoskop' tekniğini harmanlayarak bizi uzayda bir yolculuğa çıkarıyor. Filmde gene !fçilerin yüreğinde yeri olan Puffy Chair'in Mark Duplass'ı da var. Üstelik yönetmeni Geoff Marslett da geliyor! Hem filmi sunacak hem de 24 Şubat'ta Mars'tan Dünya'ya : Geoff Marslett ile Mavi Kutulu Bir Animasyon Atölyesi adıyla animasyon atölyesi verecek. 90 dakika süren çalışma için katılımcı sayısı 20, erken davranın! Başvurular için ece@ifistanbul.com.

Sundance ve Berlin'den Ayağının Tozuyla Gelen 2 Film


Festival sepetine son anda giren iki taptaze filmimiz var: Film Forward seçkisinde gösterilen Burada ve Buzullar Üstünde, Sundance ve Berlin'in ardından bize de uğrayacak. Üstelik yönetmenleriyle birlikte! Buzullar Üstünde Alaska'da genç bir adamın başına gelen bir felaket sonrasında sınanmasının gerilim dolu hikayesi. Burada ise Ermenistan'da geçen metafizik bir aşk hikâyesi. Kısalarıyla Sundance'de çok ses getiren Andrew Mclean ve Burada'nın Sonic Youth, Tortoise, Low, Yo La Tengo gibi müzik gruplarına çektiği klipleri ile tanınan yönetmeni Braden King filmlerinin gösterimlerinden sonra sizlerin sorularını yanıtlayacak.

Müzik Seven Filmlerin Bölümü – Sesli Yaşam


Bu bölüm bu sene en son kapatabildiklerimizden oldu- karar vermek öyle zordu ki! Britpop kralları Blur'u uzun bir aradan sonra çıktığı turnede takip eden Blur: Koşacak Mesafe Kalmadı grubun yükselişine, düşüşüne ve yeniden doğuşuna tanıklık ediyor. Motörhead'in kurucusu efsanevi isim Lemmy Kilmister'a odaklanan Lemmy''de gerçek bir rock'n roll yıldızının nasıl yaşadığını görüyoruz. 1970'lerden John Lennon'ı bekleyen hazin sondan hemen önceki dönemleri, sanatçının New York günlerini anlatan LenonNYC, Kanadalı görsel sanatçı Clea Minaker ile Feist arasında gelişen yaratıcı sanatsal işbirliğine tanık olduğumuz Baksana Işık Ne Yaptı bölümün öne çıkan filmlerinden. Biletler hızla tükenmeden acele edin!

BAFTA Adayı Ünlü İngiliz Yönetmen Chris Morris If İstanbul’a Geliyor!

Cuma, Şubat 11, 2011
Geçtiğimiz senenin en çok konuşulan filmlerden biri, bu Pazar açıklanacak olan BAFTA ödüllerinde aday olan Four Lions’ın (Dört Aslan) yönetmeni, kült komedi yazarı ve DJ Chris Morris filmini sunmak üzere Istanbul’a özel bir ziyaret yapacak.

Filmin galası, !f İstanbul AFM Uluslararası Bağımsız Filmler Festivali kapsamında 24 Şubat Perşembe gecesi yapılacak. 26 Şubat’ta yapılacak olan ikinci gösterimi ise hem Istanbul, hem de dijital bağlantı sayesinde Turkiye ve komşu coğrafyalarda toplam 25 şehirde aynı anda izlenecek. Morris, gösterim sonrası tüm bu şehirlerden gelen izleyici sorularını gene Istanbul’dan canlı bağlantı ile yanıtlayacak.

Gösterildiği her ülkede ses getiren Dört Aslan, dört tane genç intihar bombacısını konu alıyor. Film hem İslami adına yapılan terör üzerine bir hicivleme, hem güçlü bir dram, hem de zekice akan bir komedi.

Chris Morris İngiliz radyo ve televizyonunun tanınmış isimlerinden biri. Ülkemizde ciddi bir hayran kitlesi olan İngiliz sitcom IT Crowd’da Denholm karakterini canlandıran Morris aynı zamanda Jam, Brass Eye, The Day Today gibi İngiliz televizyonunun beğenilen dizilerinde yazarlık yaptı.


Morris’in ziyareti British Council’ın değerli katkısı sayesinde gerçekleşiyor.


43. SİYAD Ödülleri Kısa ve Belgesel Film Adayları Belirlendi

Cuma, Şubat 11, 2011

Sinema Yazarları Derneği, 43. SİYAD Türk Sineması Ödülleri’nde en iyi belgesel ve kısa film dallarında yarışacak adaylarını belirledi.

24 Şubat Perşembe akşamı 20.30’da Maslak Tim Show Center’da gerçekleştirilecek olan 43. SİYAD Türk Sineması Ödülleri’nde uzun metraj dalında verilen ödüllerin yanı sıra, bu yıl üçüncü kez verilecek olan ‘En İyi Belgesel’ ve ‘En İyi Kısa Film’ ödüllerinin adayları da belirlendi. Sinema yazarları, belgesel dalında sekiz, kısa film dalında ise yedi filmi aday gösterdi.

43. SİYAD Türk Sineması Ödülleri töreni, Digiturk’ün TürkMax adlı kanalı tarafından da canlı olarak izlenebilecek.


EN İYİ BELGESEL FİLM ADAYLARI
BU SAHİLDE, Yönetim: Zeynep DADAK, Merve KAYAN
DİRENİŞÇİ, Yönetim: Murat UTKU
DUVAR, Yönetim: Emre KARADAŞ, Deniz OĞUZSOY
HAYAL ÇETESİ, Yönetim: Kenan KAVUT, Seyfettin TOKMAK
KAHPE DEVRAN, Yönetim: Cahit ÇEÇEN
LEYLA İLE MECNUN GURBETTE, Yönetim: Zeynep ÖZKAYA
MİRAZ, Yönetim: Rodi YÜZBAŞI
ORDU’DA BİR ARGONOT, Yönetim: Rüya Arzu KÖKSAL

EN İYİ KISA FİLM ADAYLARI
BERF, Yönetim: Erol MİNTAŞ
BİSİKLET, Yönetim: İ. Serhat KARAASLAN
DENG, Yönetim: Filiz Işık BULUT
ERKEK ADAM, Yönetim: Elif REFİĞ
GÜVEN BANA, Yönetim: Nazlı Elif DURLU
MERET, Yönetim: Hakan Ömer ZORKA
ÖLÜM, Yönetim: Burcu AYKAR ŞİRİN, Uygar ŞİRİN

Beyoğlu Semt Dernekleri Platformu, Beyoğlu Koruma Plânları’na İtiraz Ediyor

Cuma, Şubat 11, 2011
BEYOĞLU KORUMA PLANLARINA İTİRAZ EDİYORUZ!

11 Şubat 2011 Cuma - 10:30 - Tünel Meydanı
12 Şubat 2011 Cumartesi - 14:00 - Cihangir Sanatkarlar Parkı

Beyoğlu Semt Dernekleri Platformu, temsil ettikleri Cihangirli, Ayaspaşalı, Galatalı, Asmalımescitli, Galatasaraylı, Çukurcumalı, Tophaneli, Piyalepaşalı Beyoğlu sakinleri ile birlikte Beyoğlu Koruma Planlarına itiraz dilekçelerini 11 Şubat 2011 Cuma günü teslim etmek üzere Tünel Meydanında buluşuyorlar. 

Eşinle, dostunla, çocuğunla, torununla, komşunla, semtlinle, tanıdığınla, esnafınla evin, sokağın, yeşilin için hazırladığın dilekçeni al gel, bize katıl! 

Bu planda biz yokuz, buna itiraz edelim. 

Bir arada yaşama hakkımızı birlikte savunalım. 



Türkiye Gişede 6. Sırada

Cuma, Şubat 11, 2011


Avrupa Konseyi Görsel ve İşitsel Yayımlar Gözlemevi tarafından bu sabah Strasbourg'da açıklanan verilere göre, geçen yıl Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde toplam 1 milyar 196 milyon 600 bin adet sinema bileti satıldı. En fazla sinema bileti satılan ülkeler sırasıyla Fransa (206,5 milyon), İngiltere (169,2 milyon), Rusya (165,5 milyon), Almanya (126,6 milyon), İtalya (123,4 milyon) ve Türkiye (41,1 milyon) oldu. Türkiye'de 2009 yılında 36,9 milyon adet sinema bileti satılmıştı.
Avrupa Konseyi verileri, geçen yıl Türkiye'deki sinema bileti satışlarından elde edilen gelirin ise 380 milyon 200 bin Türk Lirası olduğunu bildirdi. Bu oran 2009 yılında 308,2 milyon Türk lirası olarak kaydedilmişti.
Öte yandan, Türkiye, sinema piyasasında ulusal filmlerin en fazla paya sahip olduğu Avrupa ülkesi ünvanını geçen yıl da korudu. Türk yapımı sinema filmlerinin pazar payı geçen yıl yüzde 52,9 olarak kaydedildi. Türkiye'yi bu alanda sırasıyla Fransa (yüzde 35,5), Çek Cumhuriyeti (yüzde 34,8), İtalya (yüzde 32) ve Finlandiya (yüzde 27) izliyor.
Rakamlara bakıldığına durum pek sevindirici olsa da, nüfuslar dikkate alındığı ne durumdayız onu görsek çok daha net bir istatistikle karşı karşıya olurduk... Sektörün halen gelişmesi gerektiğini de belirterek, en çok biletin New York'ta Beş Minare'ye kesildiğini ekleyelim...

Savulun: 3 Boyutlu Battal Gazi Geliyor!

Cuma, Şubat 11, 2011

Çekimlerine Haziran ayında başlanacak 3 boyutlu Battal Gazi filminin reklamını içerecek kısa filmin çalışmalarına dün başlandı.

Ayazağa Ata Film Stüdyoları'nda çekimleri geçekleşen reklam filminde padişahı, ilk filmde ''Battal Gazi'' rolünü canlandıran Cüneyt Arkın, sultanı Perihan Savaş, padişahın kızını da Başak Sayan oynayacak. Efor Yapım şirketinin sahibi Fehmi Demirbağ, Battal Gazi rolünü ilk olarak Cüneyt Arkın'ın oğlu Kaan Polat Cüreklibatur'a teklif edeceklerini, onun kabul etmemesi halinde Kıvanç Tatlıtuğ ve Mehmet Ali Alabora'ya teklif götüreceklerini söyledi. Filmin şubat 2012'de vizyona girmesi bekleniyor.

İKSV'den Film Gibi 30 Yıl Blogu

Cuma, Şubat 11, 2011
İstanbul Film Festivali bu yıl 30. yılını kutluyor. Akbank sponsorluğunda 2-17 Nisan tarihlerinde gerçekleştirilecek 30. İstanbul Film Festivali öncesinde, geçmişten günümüze tüm festival izleyicileri “Film Gibi 30 Yıl” bloğunda buluşuyor!



Akbank sponsorluğunda, 2-17 Nisan tarihlerinde gerçekleştirilecek İstanbul Film Festivali bu yıl 30. yaşını kutluyor. Festivalin 30. yılına özel sürprizlerinden ilki, geçmişten günümüze tüm festival seyircilerini buluşturacak “Film Gibi 30 Yıl” bloğu olacak.

www.filmgibi30yil.com adresinden yayına başlayan 30. Yıl özel bloğu, festival izleyicilerinin festivalle ilgili anılarını paylaşabileceği, eski biletlerinden fotoğraflarına, broşürlerden kataloglarına birçok hatırayı sergileyebileceği, festival sayesinde edindikleri arkadaşlardan, dinleme fırsatı buldukları yönetmenlerden bahsedebilecekleri interaktif bir platform oluşturmayı amaçlıyor.

Blog festival seyircilerini, festival anılarını tazelemeye davet ederken, oylamalarda en beğenilen anıyı seçme ve birçok sürpriz hediye kazanma imkânı da sağlayacak. “Film Gibi 30 Yıl” blogu, İstanbul Film Festivali’nin 30. yıl heyecanını paylaşmak isteyen tüm sinemaseverleri, film gibi hatıralarını paylaşmaya davet ediyor!

İstanbul Film Festivali, 2-17 Nisan tarihlerinde İstanbullu sinemaseverleri dünya sinemasının en seçkin ve başarılı filmleriyle, özel gösterilerle, yıldız oyuncular ve usta yönetmenlerle otuzuncu kez buluşturmaya hazırlanıyor. 30. İstanbul Film Festivali programı yakında www.iksv.org/film adresi üzerinden açıklanacak.

İstanbul Film Festivali’yle ilgili anıları okumak ve paylaşmak için: www.filmgibi30yil.com

Logan, Gosling'le Yeniden Koşacak!

Cuma, Şubat 11, 2011


Wiliiam F. Nolan'ın romanından uyarlanarak 1976 yılında Michael York'un başrolünde oynadığı şimdiki zamanın kült bilim kurgusu "Logan's Run" yeniden çevriliyor... Filmden hemen sonra 14 bölümlük dizide olan roman 2012'de yeniden karşımıza çıkacak...
Carl Rinsch ve Bryan Singer'ın adları geçtikten sonra yönetmen koltuğuna oturan isim için bir bağımsız sinemacının seçilmesinin ardından Logan'da bağımsız sinema kökenli bir oyuncuya teslim olacak gibi görünüyor.
Uzun arayışlar sonrasında yapımcılar Joel Silver ve Akiva Goldsman Nicolas Winding Refn isminde mutabık kalmışlardı. Son olarak Valhalla Rising'le ses getiren yönetmenin özgün tarzı dolayısıyla koltuğu teslim almasının ardından, gözler Logan rolüne çevrilmiş durumda.

Blue Valentine ile performansının zirvesine çıkan Ryan Gosling'in Logan olma konusunda diğer adaylardan açık ara önde olduğu konuşuluyor. Beklentiler gerçek olursa iki bağımsız isim gişe filmleri liginde sınav vermiş olacak...

Iron Man 3 Black'e Teslim Gibi...

Cuma, Şubat 11, 2011

Jon Favreau'nun yönetimiyle en iyi çizgi roman uyarlamalarından biri haline gelen Iron Man için, üçüncü filmin hazırlıkları başlamış durumda. Favreau'nun üçüncü filmde olmama ihtimali üzerine harekete geçen Marvel alternatif ismini de buldu.
Cehennem Silahı filminin yaratıcısı olan Shane Black, Iron Man 3'ün hem senaryosundan hemde yönetmenliğinden sorumlu olacak gibi görünüyor. Cehennem Silahı dışında Last Action Hero, The Long Kiss Goodnight ve The Last Boy Scout'un senaryolarıyla bir dönemin aksiyon filmlerinin yükünü çeken Black 2005'te Kiss Kiss Bang Bang ile ilk filmini de yönetmiş, üstelik başrolü de Robert Downey Jr.'a teslim etmişti.
İkinci filmde tadı tuzu düşen seriye iyi bir senarist dokunuşu fanatikleri de sevindirirken, Black'de büyük bütçeli film koltuğuna ilk kez oturmanın heyecanını duymakta...

Superman'in Canına Okuyacak Kadın Aranıyor!

Cuma, Şubat 11, 2011


Yapımcılığını ve Danışmanlığını Christopher Nolan'ın, Yönetmenliğini Zack Snyder'ın üstlendiği Superman: Man Of Steel için hazırlıklar son sürat sürerken, son arayış Superman'in canına okuyacak Ursa için hareketlenmiş durumda.
Louis Lane'i bulmak için acele etmeyen ekibin, önceliği şu anda kötü karakter... Karanlık bir superman izleyeceğimize göre, filmin karartacak isim de haliyle kötü karakterler olacak. Nolan ve Synder'in üzerinde çalıştığı kötü için adayları da sıralayalım hemen...
En güçlü aday olarak ön plana çıkan isim; Lindsay Lohan... Onu zorlayan isimlerse Diane Kruger, Alice Eve ve fotoğrafını görmüş olduğunuz Rosamund Pike... İstenen isim Lohan olsa da özel yaşamındaki sorunlar sebebiyle rolü alması da pek kolay gözükmüyor. Özellikle hırsızlık suçundan yargılanacak olan oyuncunun ceza alma olasılığı yapımcıları düşündürüyor.
Şahsen Lohan yerine, Pike olmasında fayda var demeli... Die Anoher Day ile yaptığı çıkışı ödüllerle taçlandıran Pike, An Education, Surrogates'in ardından oscar adayı Barney's Version'la dikkat çekmişti. 2004 tarihli "The Libertine"de en iyi performansını sergileyen 1979 Londra doğumlu oyuncu düşünülen isimler içinde en parlak seçim olabilir...

Ve Meryl Streep, Thatcher Oldu!

Cuma, Şubat 11, 2011


15 kez oscar'a aday olan yaşayan efsane olarak adlandırılan Meryl Streep yine kendisine ödül kazandıracak bir role hazırlanıyor: Demir Leydi...
The Iron Lady filmi için kameraların karşısına geçen oyuncu, Demir Leydi olarak anılan Margareth Thatcher'ı canlandıracak. Phyllida Lloyd'un yöneteceği filmde başrolü Jim Broadbent ile paylaşacak Streep bu rolle önümüzdeki senenin ödül maratonunda bolca koşacağa benziyor.
1980'li yıllara damgasını vuran Thatcher'ın kariyerine odaklanan film, özellikle Falkland Adalarında yaşanan gerginliği konu edecek.
Görünen o ki, fiziksel benzerlikte halledilmişken, Streep yeni ödüller için avcunu ovuşturmaya başlayabilir...

Adam : Normal Gibi Yaşamak…

Cuma, Şubat 04, 2011

Modern çağ, durmaksızın yeni teknolojiyleriyle insanları birbirinden koparıp yalnızlaştırırken, herkes yaşadığı travmalar sonrasında duygularını saklayan duvarlara dönüşürken şikayetteyiz hep… İnsanlar artık hissizleşti diye… Onların ki yeni mutlu anılarla düzelse de, geçici olsa da doğuştan öyle olup, yaşamı boyunca hissiz duvarlar da mevcut… Tıpkı Adam gibi… Sinemanın defalarca tekrarladığı, aslında çoğu izleyiciye klişe gibi gelecek bir filmden bahsediyoruz… İlk anda klişe belkide pek tanıdık görünse de, ilerleyen dakkalarda pişman etmeyecek bir portre…

Oyuncak firmasında bebeğin konuşan yapay zekasını hazırlayan bir çalışandır aslında Adam, ama pek selam vermez kimseye, sosyal ilişki kurmakta zorlanır… Taa ki apartmanına yeni bir kadın taşınana kadar… Beth’in taşınması sonrası ilk karşılaşma çamaşır makinesi odasında gerçekleşir. Sonrası bolca uzay merakları, odada uzay şovu, pencereden bakılan dünyaya değin gitse de, ne kadar ilişki yaşanmak istense de Adam bu dünyaya ait değildir aslında… Zaten durumu açıklayan Beth’in daha jenerikler sırasında söylediği sözler olur…

“En sevdiğim çocuk kitabı, uzak bir asteroid'den Dünya'ya gelen küçük bir prensle ilgiliydi. Uçağı kaza yapıp çöle düşen bir pilotla tanışıyordu. Küçük prens pilota pek çok şey öğretiyordu. En çok da sevgiyle ilgili şeyler. Babam her zaman küçük prens gibi olduğumu söylerdi. Ama Adam'la tanıştıktan sonra başından beri pilot olduğumu anladım.”

Adam’ın tüm hissizliğinin, duvar olmasının, sosyal ilişkilerinin zayıflığının altında yatansa bir rahatsızlıktır ki, Asperger sendromu’dur o da… Konuyla ilgili bilgi için vikipedi’ye bağlanalım… “Asperger sendromu (AS) ya da Asperger bozukluğu, sosyal etkileşimde zorluklar ve sınırlı, stereotipik ilgi ve etkinliklerle tanımlanan otistik spektrum bozukluklarından (OSB) biridir. AS diğer OSB’lerden dil ve bilişsel gelişimde genel bir gecikme olmamasıyla ayrılır. Asperger sendromunun adı Avusturyalı çocuk doktoru Hans Asperger’den gelmektedir. Asperger, 1944 yılında, tedavi için gelen sözel olmayan iletişim becerileri olmayan, yaşıtlarıyla empati kuramayan ve fiziksel olarak sakar olan çocukları tanımlamıştır. Elli yıl sonra AS Hastalıkların ve İlgili Sağlık Sorunlarının Uluslararası İstatistiksel Sınıflaması'nda ve Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Sınıflandırması'nda Asperger bozukluğu olarak tanınmıştır. AS’nin birçok yönü hakkında cevaplanmamış sorular bulunmaktadır; örneğin AS ile yüksek işlevli otizm arasındaki ayrım şüphelidir. Asperger sendromu için tek bir tedavi yoktur ve çeşitli müdahalelerin etkinliği yalnızca sınırlı veri ile desteklenmektedir. Müdahaleler belirtileri ve işlevselliği geliştirmeye yöneliktir. Tedavinin ana yöntemi davranışsal terapidir ve zayıf iletişim becerileri, takıntılı ya da yineleyici rutinler ve sakarlık gibi özel bozukluklar üzerine yoğunlaşır. AS’i olan bireylerin büyük çoğunluğu farklılıklarıyla başa çıkmayı öğrenebilmektedir ama bağımsız bir yaşam sürebilmeleri için sürekli moral desteğe ve teşviğe ihtiyaçları olabilir. Araştırmacılar ve AS’li kişiler, AS’in iyileştirilmesi gereken bir hastalık ve normalden bir sapma olduğuna dair görüşlerden uzaklaşılıp, bunun bir özürlülükten çok farklılık olduğu görüşüne yakınlaşılmasını sağlamıştır.”

Bir Asperger Sendromlu adamı sevmek haliyle zordur Beth için… Üstelik son ilişkisinden de kalbinde yaralarla çıkmışken, adeta bir çocukla yaşamak gibiyken öğretmen olmasının avantajını kullansa da zorldur… Yaşama ayak uyduramayan anormal bir çocukla olmak, başta ne kadar güzel gitse de, er geç yol ayrımına gidecektir bellidir…

Babasını yeni kaybetmiş, hayatta kimsesi kalmayan Adam ise, tutunmak zorundadır… Tutunmak içinse birine ihtiyaç duyması kaçınılmazdır… Ne kadar yaklaşsa da, hiç yalan söylemeyen, kendinden başka kimseyi incitemeyen biri olmak zordur karşıdakine… Gözlere bakınca, cümlelerden anlam çıkaramayınca herşeyi anladığı düzleme oturtmak için geçen gün yanyana geldiğimizde heyecanlandım, ya sen diyebilecek kadar netleştirmek ister… İkilinin yolu uzun, birliktelikleri de zordur… Bize düşense izlemek olur…

1998’de orta karar bir aile dramasıyla başladığı yönetmenliğe 11 yıl sonra dönen Max Meyer, ikinci yönetmenlik denemesinde başarılı bir iş çıkarmış. Görüntü işçiliğiyle, anlatım sadeliği konusunda alkışlık iş çıkarmayı başarmış… Hugh Dancy ve Rose Bryne’ın uyumlarıyla da bağımsız film festivallerinin ödüllü filmi çıkmış ortaya…

Rengi ne olursa olsun hiçbir yalana katlanamayan, hislerini göstermeyen birinin normalleşmeye çalışmasını anlatan Adam, tıpkı Beth’in babasının deyişiyle bu dünyaya ait olmayan biri… Ya sevgi emek istemez mi… Adam’ın akıl hocasının dediği gibi nereye baksan yalancı görürken, bize düşen en az yalan söyleyeni bulmak değilmidir… Yalanlar, dürüstlük, zaaflar ve kusurlar arasında bir yerde duran prensle pilotun öyküsü, sizi nerde durduğunuzu bulmaya çağırıyor…


 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template