♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Last Exit To Brooklyn : Bitmeyen Çıkış Arayışında Acı Mutluluklar

Kitap uyarlamaları söz konusu olduğunda, hele ki kitap umutsuzluklarla dolu acı bir masalsa seyirciyi yakalamak zordur. Fantastik dünyalar anlatıldığında eğlenen seyirciye biraz daha ağırlaştırarak kendi dünyasını göstermeye çalıştığınızda, ona ayna tutmak istediğinizde karşılaştığı şeyden hoşlanmaz, kafasını çevirmek ister, reddeder… Ne de olsa kitaplarda, filmlerde topyekün sanat bir kaçıştır içinde yaşanılan dünyadan… Eğlenmek, bira içmek, barlarda sabahlamak, asla sahip olunamayacak sevgili yerine konan bir fahişe ile üç beş günlük eğlence… Herkesin bir kaçışı, herkesin bir çıkışı vardır…

Yıl 1952… Yer Brooklyn… Patlak veren grev ve bolca mutsuz işçi… Boşta kalan sefalet içinde haklarını bekleyen çıkışını bulamamış insanlar… O insanlardan beslenen fahişeler, barmenler, eşcinseller, travestiler ve serseriler… Altın şehir New York’un saf çamurla dolu yüzünde çıkmak kurtuluş demektir… Çıkmak Manhattan’da sınıf atlamak… Kapağı bir Manhattan’a attın mı tüm yollar saf ve huzur verici mutluluğa çıkacaktır ama ya öyle olmazsa…

Grev bürosunun başında bulunan Harry tüm masraflarının sendika tarafından ödenme rahatlığındadır… Evde karısı ve çocuğu vardır ama onun da aradığı çıkış vardır… Cinsel tercihini içine atmaktan vazgeçer… Aşkının, umudunun çıkışının peşine düşer… Sevgiyi bulur ve doyasıya yaşamaya çalışırken kaybeder… Sonu mahalle serserileri tarafından yapılan bir seramoni olur… Bacak arasına yediği tekme ile anlar çıkışının olmadığını… Kamera yükselir, geri döndüğünde Harry çarmıha gerilmiş gibidir… Kanlar içindedir ve her şeyini kaybetmiştir…

Batının en güzel göğüslerine sahip fahişesi Tralala’da çıkış arayanlardandır… Derdi fahişelik etmek değil birlikte olmak isteyen erkeklerin paralarını çalmaktır… Serseriler işbirliğinde araba arkasında haklanan adamın cebinden çıkan üç beş kuruşla geçer zaman… Yüzündeki acı gülümsemeyle çıkışsız adamlara araladığı bacaklarında bir çıkış sunar… Kendi çıkışı içinse beklemelidir… Birden ona kadar sayar, bir teğmen gelir… Asla sahip olmayacağı sevgililiği yaşamak ister… Otel de şansa bakın ki Manhattan’dadır… Yeni alınan güzel elbiselerle yaptığı gece dönüşlerinde çıkışı bulduğunu haykırır neredeyse… Yürüyüşü, hali tavrı değişmiştir… Henüz çıkmış olmasa da çıkacaktır bellidir… Manhattan’a uzanan yolu görmüştür... Teğmen’ini, yalancıktan sevgilisini yolcu ettiğinde eline geçen zarfta ise beklediği para değil, anlamını bilmediği sözcüklerden oluşan bir aşk mektubu vardır… Çıkamamıştır kabul etmelidir… Anlar ki batının en güzel göğüslerine de sahip olsa çıkışı olmayan yerdedir… Kabullenişini barda yaşar, hayat zaten yapacağını yapmıştır… Zevk almaya bakar artık… Bunu da eski bir arabanın koltuğunda yapar… Manhattan simgesi elbise çıkar, fabrika işçilerinin tenleri kabullenişi olur… Hayatına tekmeyi savuracak daha çok erkek vardır sırada…

Serserilerden medet uman ama oyuncakları olduğunu kabullenemeyen Georgette’de aynı yolun yolcusudur… Beğendiği erkeğe açılmanın cezası bacağa saplanan bıçak yarasıdır… Hem de sinirli abinin evde olduğu saatte eve dönülmek zorunda kalınan ceza… Abinin tavrı ise bellidir… “Bu dejenere şey kardeşim değil, güzel bir espri…” Annesinin omzundan ağlayan Georgette ise tüm Brooklyn’liler adına sorar: “Neden Ben?”

Sadece bu karakterlerle sınırlı kalmaz elbette… Sevmediği kadınla evlenen ve çocuk sahibi olan Harry’de bu resmin parçalarından biri olur. Kayınpederi ile kavga eden, kayınbiraderine motorunu hediye eden Tommy şişman bir kızla yattıktan sonra bir daha görüşmemenin cezasını çeker… Birkaç günlük cinsel özgürlük zamanları bittiğinde, grev sona erdiğinde ise geriye kalan acı mutluluktur… Kimse çıkamamıştır, fabrikaya geri dönülür ve o berbat hayatlar yaşanmaya devam edilir…

Çıkışı mümkün hayatların çıkışsız Hubert Selby Jr. Romanı “Brooklyn’e Son Çıkış” tek bir çıkışın olmadığını gördüğümüz bir acı mutlulukla yerleşir zihne… Tıpkı yazarın diğer romanı “Requem for a Dream” gibi.. Ama onun kadar çıkışsız ve umutsuz değildir yine de… Bir dönemi anlatır ve gösterdiği çıkıştan kimseye izin vermez… Kaybedenlerin, kaybetmeye mahkumların bu kadar acı veren, kalbe işleyen rahatsız edici öyküsünün resmedicisi ise Uli Edel’dir… Edel de, oyuncu kadrosu da üzerine düşeni fazlasıyla yapar… Dire Straits’in beyni Mark Knofler’ın müzikleriyle de atmosfer iyiden iyiye katlanır…

New York’a, Manhattan’a, çıkışa ramak kala yaşanan hayatlar kimi zaman mutsuz evlilikle, kimi zaman bacak arasına yenen tekmeyle, kimi zamanda eski bir arabanın pis koltuğunda ağzından salyalar akan adamların altında son bulur… Gördüğümüzü sandığımız şey ise çıkış değildir… Olsa olsa çıkışsızlığın doruk noktası olur… Yok oluştur… Kaybetmiş ruhların istekleri, hayalleri ise bir başka bahara kalır…

Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template