Dünyanın her ülkesinde bir bölgeyi işgal edip insanlarla beslenen canavarlarla ilgili öyküler var. Kısa sürede dilden dile yayılan ve şehir efsanesi haline gelen bu yaratıklar insanları da ikiye bölüyor. Bir yanda bunun turizm pazarlaması olduğunu düşünenler bir yanda bu efsanelerin doğru olduğuna inananlar. Dünya nüfusunun yarısından fazlası, yaklaşık üç milyardan fazla insan bu efsanelerin doğru olduğuna yemin edecek derecede inanıyor. 2014 yapımı gerilim “Indigenous” da inananlara dahil olarak Panama’da bir canavarın peşine düşüyor.
Senaryosunu Max Roberts’in kotardığı filmin yönetmeni Alastair Orr... B türü filmlerin yönetmeni olarak 2010’da “The Unforgiving” ile başlayan Orr, bir yıl sonra “Expiration” ile ikinci adımı atmış ve Güney Afrika yapımlarıyla vasat gerilimler çıkarmıştı. Nasıl olduysa üçüncü filminde Amerikan yapımına kapağı atmış. Genç oyunculardan oluşan bir kadro ile çalışma fırsatı da bulmuş. Zachary Soetenga, genç yetenek olarak lanse edildikten sonra beklenen çıkışı yapamayan Lindsey McKeon, dizilerle pişen Pierson Fode, faslı güzel Sofia Pernas, Jamie Anderson, Juanxo Villaverde ve Kolombiya’nın popüler genç yeteneği Laura Penuela kadronun başını çeken isimler.
“Gitmemeniz gereken yerler vardır. Burası da o yerlerden biri.” diyor “Indigenous”... Vizyondaki adıyla “Kanlı Tatil” için gerekli tüm hazırlıkları yaparken başlıyor. Çocukluktan beri arkadaş olan Scott, Trevor ve Charlie yanlarına kızları da alarak tatile çıkıyor. Hem bir araya gelecekler hem de sörf yapacaklar. Kumsal ve eğlence için ideal yer olduklarını düşündükleri Panama’da alıyorlar soluğu. Scott ve Charlie sevgilileriyle gelmiş, Trevor da gecesinde bir latine gönlünü kaptırınca üç çift haline geliyorlar. Yerel güzelin arkadaş grubuna dahil olmasıyla halk arasında söylentilere neden olan Darian ormanları gündeme geliyor. Ormanda bir canavar olduğu söylenmektedir. Chupacabra adı verilen bu yaratık ormana girenin bir daha çıkamamasının da sonucudur. Elbette her korku filminde olduğu gibi uyarılara kulak asmayan grup ormana dalmadan yapamaz ve olaylar başlar...
Filmini süratle açıyor Orr... Klasik formülü uygulayarak seyircisini hazırlıyor. Sayısız örneğini izlediğimiz bir formül. Amerikalı gençler yurt dışına çıkar, önce eğlenir, sevişip koklaşır sonra da içinden çıkılmayacak bir gerilimin tam ortasına balıklama atlarlar. Önce dipnotlarla canavarlara bolca inananlar var diyerek açılış yapan film hemen ardından bir gencin çektiği görüntüyü gösteriyor: “Ormanın derinliklerine girdik. Bunu her kim izliyorsa bize yardım edin lütfen!” Ve dönüyoruz iki gün öncesine... Arkadaş grubunun tanıtılması, günbatımı manzaraları, duşta seks, plaj barında alkol tüketimi... Klasik bir işleyişle gerilimin öncesini kuran Orr, yerel bir güzel ve internet araştırmaları sonrası o gizemli ormanı devreye sokuyor. Gençler şelale uğruna ilk adımı atacak ve kovalamaca başlayacak... Başlamasına başlıyor da o kadar kötü ki izlemeye devam etmek zor.
Çok kötü senaryo ile yola çıkan filmin herhangi bir hesabı kitabı yok. O an ne olursa doğaçlanmış gibi. Atmosfer yaratımı da facia... Ormanın içinde dolanıyor olsalar da sanki aynı yerde koşuyormuş izlenimi veren dar bir alanda çekilmiş gibi. Aynı ağaçlar, aynı yapraklar arasında yapılan koşu inandırıcılığı sürekli zedeliyor. Zaten ortada oyunculuk falan da yok. Yönetmenlik desek hiç yok. Seyirciyi sürükleyebilecek, finalini geçtim bir sonraki sahneyi merak ettirecek bir numarası da yok. Bir de üstüne mantık hataları koleksiyonu yapmışlar. Servis yok arama yapılamıyor ama video gönderilebiliyor! Bu video sayesinde rezalet bir finale doğru giderek biten bir ömür törpüsü...
Benzerlerini defalarca izlediğimiz tatil kabusu filmlerinin en kötüsünün bile yanına yaklaşamayan “Indigenous”, daha ilk on dakikasında “kötüyüm” diye bağırıyor. Siz siz olun bu uyarıyı dikkate alın. Olur da izlemeye devam ederseniz boşa geçecek 86 dakikanızın hiçbir telafisi yok...
Yorum Gönder