♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

12 Rounds / 12 Tuzak


Bildik Kedi Fare Oyunu

1980 yılında yönetmenlik kariyerine başlamasına rağmen, ancak on yıl sonra bir devam filmi olan “Die Hard 2” ile aksiyona yönelerek çıkış yapan Renny Harlin aksiyon sularına geri dönüyor. Tam da 90’ların adrenalin yüklü filmlerinde arkası arkasına çalışan Harlin popülaritesini de büyük ölçüde bu filmlere borçlu. “Cliffhanger” ve “The Long Kiss Goodbye” arasında çektiği ve yapım şirketini batırdığı “Cutthroat Island” ise en büyük hayal kırıklıklarından. 1999’da çektiği “Deep Blue Sea”den bu yana her denemesinde vasatı aşamayan Harlin, ne yapsa kimseye yaranamıyor. Sürekli başka bir filmi andıran filmler çeken Harlin, baktı olmuyor Die Hard dönemlerinde almış soluğu. Özellikle Stallone, Schwarzenneger’ın başını çektiği aksiyon yıldızlarının peşinde sürüklediği saf aksiyon türü artık türlerin iç içe geçmesiyle yeni örnekler vermeyen bir tür olmaya yüz tutmuşken, Harlin yanına bir de yıldız adayı almış ve zamanda geri gitmeyi denemiş…
Bir suçlu ile polis arasında geçen aksiyon, mücadelesine şahit olmamızı isterken hayli hızlı bir giriş yapıyor. Federallerden kaçan bir suçlu, bölgesinden çıkmak üzere olduğu görevli polisle karşılaşınca sonuç felaket… Sevgilisini kaybeden suçlu, isim ve eşgal alarak hapsi boyluyor. Tüm film boyunca ortalıkta gezinip de nasıl bulunamadığını anlamadığımız Miles, haliyle 1 yıl sonra hapisten kaçıyor ve intikamına geliyor. Tabii intikam almak için sevgilisinin ölümüne neden olan polisi bulmak ve ona zulmetmek ilk planda geliyor. Memurluktan dedektifliğe terfi etmiş olan Danny ve kız arkadaşı Molly için sıradan başlayan gün maalesef öyle devam etmez. Molly evden çıkar, bir telefon gelir ve Danny oyuna davetini alır.
12 tane tuzak olacak, bu tuzakların hepsini geçerse kız arkadaşını gelir alacaktır. FBI’ın da yardımıyla Danny bir firarinin sunduğu oyunu oynamaya başlar. Bu oyunlarla birlikte bir kedi fare oyununu da izlemeye başlarız. 90’ların saf aksiyonu olmaya çalışan, bu uğurda hiçbir masraftan kaçılmayan film, soluksuz bir tempoyla sıkı bir aksiyon sunma peşinde ilerliyor. Öyle ki, iyi ya da mantıklı bir senaryoya pek ihtiyaç duymuyor. Bir bilgisayara oyunu gibi 12 aşamalı vurdu kırdı vaat ediyor. Belki de bunun tadını çıkarmamız için her şey çok tanıdık. Türe bir yenilik getirme iddiası olmayan film, artık onca yeni nesil aksiyona göre çok gerilerde duruyor sürekli. Hangi adımı atsa, hangi oyuna başlasa sonuç hep aynı… Sonunda ne olacağını aşağı yukarı tahmin eden izleyici için de bir sürpriz hazırlanmış ama onun da pek süprizlik hali olmayınca vasat kalan bir aksiyon oluveriyor “12 Tuzak”… Üstelik bolca tempo sorunu da mevcut… Birçok gereksiz sahne ile oyunların bilinen sonuçlarına ulaşmak bir noktadan sonra sıkıcı oluyor.
Saf aksiyon döneminin en belirgin özelliği karizmatik bir başrol oyuncusu, iyi bir sebep ve özgün bir kötü adamdı. Anlaşılan Harlin, aradan geçen yıllar yardımıyla bu durumu unutmuş. İlk senaryosuna imza atan Daniel Kunka ile yarattığı vasatı aşamayan aksiyon, kötü adamını sadece bir türlü yakalanamayan adam olarak çizerken, FBI görevlisinin sürekli elindeki oyuncak araba ile oynaması gibi ayrıntıları boş noktalarda harcıyor. Kötü ne kadar düzse, iyi de o kadar düz. Tabii bunda oyuncu faktörü de etken. Başrolde 2006’da “The Marine – Denizci” ile aksiyon filmlerine geçiş yapan bir Amerikan Güreşçisi mevcut. Kaslarıyla iyi görüntü veren, türe yakışan John Cena üç yıl önceki başlangıcına rağmen ikinci filminde. Ne yazık ki oyunculuk adına hiçbir şey yapamıyor. Çok rahatsız etmese de, soğuk ve ifadesiz şekilde oradan oraya koşturuyor sadece. Seyirciyi de yanında sürükleyecek bir ifade de bulunmuyor. İyi bir aksiyonu oluşturan belirgin özellikler bir araya gelmeyip, birde üstüne yeni bir şey görmeyince, 12 Tuzak sadece aksiyon olsun her yer patlasın diyen izleyiciyle sınırlı kalıyor.

Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template