Işıkları Kapatıp Uyuma Özlemi
Ekonomi mezunu, 5 dil bilen bir Fransız kadının İspanya’daki maceraları tartışmalarından hemen ardından beyazperdede. Valerie Tasso’nun “Insatiable: The Sexual Adventures Of A French Girl In Spain / Doyumsuzluk: Fransız Bir Kızın İspanya’daki Seks Maceraları”, ülkemizde de Koridor Yayıncılık’tan “Nemfoman Bir Kadının Günlüğü” adı ile 2007 Şubatında raflarda yerini almış, kısa zamanda tükenmişti. Olay yaratan 304 sayfalık roman; iyi bir aileden gelen işletme mezunu bir kadının başından geçen cinsel ilişkiler dolayısıyla yaşadığı önemli dönüşümleri anlatıyordu. Bir kadının, insanın yaşayabileceği en yüksek düzeyde özgürlüğü kullanarak her türlü deneyimi yaşaması ile gündem yaratmıştı. Bu sınırsız ilişki maratonu sırasında herkese hitap eden samimi, lafını sakınmayan ve cinselliği bilinen yollardan farklı anlatan tarzıyla okurlarının ilgisini toplamıştı. Elbette özellikle kadınların konuya nasıl baktığıyla alakalı hangi çıkarımlarda bulunduğunu ise anlamak zor ama kadının hangi yoldan giderse gitsin her kadının arayışının eninde sonunda aynı şeyler olduğunu göstermesi bakımından ilgi çekiyor.
Romanı yazarken kendi hayatından esinlenen Tasso, hayatını en çok zevk aldığı şey olan sekse adamaya karar vermiş, 6 ay üst sınıf bir fahişe olarak da görev yapmış. Bu tecrübenin kendisine kattıklarını da samimiyetle belirtiyor. Şu anda seksoloji üzerine doktora yapan yazar kendisini çapkın, özgürlükçü ve biraz da hafifmeşrep olarak tanımlarken, kitapta anlattığı deneyimlerin kendisine seksin karanlık tarafı ve insan ilişkilerinin daha samimi yönlerini keşfetme olanağı sağladığını belirtiyor.
2008 yapımı filmin ülkemiz sinemalarında gösterimleri sırasında yazarın anlattıklarından farklı algılanacağı ise az çok belli. Daha çok erkek izleyicinin pornografik film izleme sevdasına ilaç olması umuduyla sinemalara aktığı pek yadsınamayacak. Filme bakışta da değerlendirmede de iki yol var zaten. Eğer pornografik görüntüler merakıyla izlenecekse bu yönde tatmin edeceği aşikar. Ama filmi algılamak isteyen izleyici için özellikle de kadınlar için birçok soruya cevap ve mesaj içeriyor Bir kadının Sex Günlüğü.
Büyükannesinden başka akrabasını görmediğimiz Valerie’nin bekaretini nasıl kaybettiğini anlatmasıyla açılan film, sürekli cinselliğin altına gizlenmiş arayışlarla geçiyor. Mezarlıkta mezarlık kazıcılarından tutun şişeler aşırı düşkün bir arap erkek arkadaşa kadar hayli geniş yelpazede yaşanan cinsel deneyimlerin altında gününü gün et, hayat çok kısa gibi mesajlarla zevk aldığın şeyi yaşamaktan çekinme mesajının altı çiziliyor bolca. Bu mesaj ne kadar sık tekrarlanırsa tekrarlarsın filmin ve kitabın ana mesajı değil aslında.
Cinselliğe aşırı düşkün bir kadının hangi yollardan giderse gitsin aradığı şeyler her kadının aradığıyla aynı aslında, elbette buldukları da. Tüm bu hızlı cinselliğin arasında da bu vurgu yapılıyor zaten. Terbiye edilemeyen bir kısrak tanımlamasıyla sunulan Valerie, aşık olduğunda terbiye oluyor. Her şey bir yana aşık olduğu erkek bir yana durumu da alışık olduğumuz şeylerden. Sonrasında gelen aynı evi paylaşma durumu ise erkeklere dair aynalar tutuyor. Aranan erkek modeliyle Valerie’nin hayatına dahil olan Jaime yatakta gördüğü tecrübeli kadın profilinden dolayı “ucuz fahişe” olarak tanımlıyor aşık olduğu kadını. Sonrası bildik kıskançlık krizleri, göründüğü gibi çıkmayan erkek sendromu… Üstelik kıskançlık krizlerine değin, yataktaki mutsuzluğunu ışığı kapatıp uyuyabilme rahatlığıyla göz ardı ediyor Valerie… Ne yaşarsa yaşasın, cinsellikte ne kadar uç noktaya giderse gitsin karanlıkta uyuyamayan bir kadın… Jaime’nin yanında ışığı kapatıp tenine sokularak aradığını bulan mutlu bir kadın… Sonrası fahişeliğe kadar da gidiyor. O sırada da erkeklerin diğer yüzlerini keşfediyor, zayıflıklarını ve savunmasızlıklarını… Tüm hevesini aldıktan sonra oluşan tablo hayli klişe aslında… Tüm cinsellik örtüsünün altında hayli bildik ve tanıdık bir ilişkiler yumağı mevcut.
2004’te orta karar bir korku filmiyle yönetmenlik kariyerine başlayan Christian Molina’nın henüz ikinci filminde, Belén Fabra’ya iyi bir çıkış yakalama fırsatı sunuyor ama oyuncusuyla aynı kaderi paylaştığını söylemek biraz zor. Özellikle bazı sahnelerin gereksiz tekrarı ve cinselliğin üzerine gereğinden fazla gitmesi sebebiyle filmi bocalatıyor… Jaime rolünde ise “Intacto” filminden hatırlayacağımız Leonardo Sbaraglia’yı görmek mümkün.
Yetişkinlerin ilişkilerde birbirlerinden neler beklediğini, neler aradıklarını anlatabilecek bir yetişkin filmi olabilecekken, cinsellik düşkünü bir kadının dönüşümünü, olgunlaşmasını anlatan bir film “Bir Kadının Sex Günlüğü”… Anlıyoruz ki, ne yaşarsa yaşasın, hangi yoldan geçerse geçsin her kadının aradığı üç aşağı, beş yukarı aynı…
Romanı yazarken kendi hayatından esinlenen Tasso, hayatını en çok zevk aldığı şey olan sekse adamaya karar vermiş, 6 ay üst sınıf bir fahişe olarak da görev yapmış. Bu tecrübenin kendisine kattıklarını da samimiyetle belirtiyor. Şu anda seksoloji üzerine doktora yapan yazar kendisini çapkın, özgürlükçü ve biraz da hafifmeşrep olarak tanımlarken, kitapta anlattığı deneyimlerin kendisine seksin karanlık tarafı ve insan ilişkilerinin daha samimi yönlerini keşfetme olanağı sağladığını belirtiyor.
2008 yapımı filmin ülkemiz sinemalarında gösterimleri sırasında yazarın anlattıklarından farklı algılanacağı ise az çok belli. Daha çok erkek izleyicinin pornografik film izleme sevdasına ilaç olması umuduyla sinemalara aktığı pek yadsınamayacak. Filme bakışta da değerlendirmede de iki yol var zaten. Eğer pornografik görüntüler merakıyla izlenecekse bu yönde tatmin edeceği aşikar. Ama filmi algılamak isteyen izleyici için özellikle de kadınlar için birçok soruya cevap ve mesaj içeriyor Bir kadının Sex Günlüğü.
Büyükannesinden başka akrabasını görmediğimiz Valerie’nin bekaretini nasıl kaybettiğini anlatmasıyla açılan film, sürekli cinselliğin altına gizlenmiş arayışlarla geçiyor. Mezarlıkta mezarlık kazıcılarından tutun şişeler aşırı düşkün bir arap erkek arkadaşa kadar hayli geniş yelpazede yaşanan cinsel deneyimlerin altında gününü gün et, hayat çok kısa gibi mesajlarla zevk aldığın şeyi yaşamaktan çekinme mesajının altı çiziliyor bolca. Bu mesaj ne kadar sık tekrarlanırsa tekrarlarsın filmin ve kitabın ana mesajı değil aslında.
Cinselliğe aşırı düşkün bir kadının hangi yollardan giderse gitsin aradığı şeyler her kadının aradığıyla aynı aslında, elbette buldukları da. Tüm bu hızlı cinselliğin arasında da bu vurgu yapılıyor zaten. Terbiye edilemeyen bir kısrak tanımlamasıyla sunulan Valerie, aşık olduğunda terbiye oluyor. Her şey bir yana aşık olduğu erkek bir yana durumu da alışık olduğumuz şeylerden. Sonrasında gelen aynı evi paylaşma durumu ise erkeklere dair aynalar tutuyor. Aranan erkek modeliyle Valerie’nin hayatına dahil olan Jaime yatakta gördüğü tecrübeli kadın profilinden dolayı “ucuz fahişe” olarak tanımlıyor aşık olduğu kadını. Sonrası bildik kıskançlık krizleri, göründüğü gibi çıkmayan erkek sendromu… Üstelik kıskançlık krizlerine değin, yataktaki mutsuzluğunu ışığı kapatıp uyuyabilme rahatlığıyla göz ardı ediyor Valerie… Ne yaşarsa yaşasın, cinsellikte ne kadar uç noktaya giderse gitsin karanlıkta uyuyamayan bir kadın… Jaime’nin yanında ışığı kapatıp tenine sokularak aradığını bulan mutlu bir kadın… Sonrası fahişeliğe kadar da gidiyor. O sırada da erkeklerin diğer yüzlerini keşfediyor, zayıflıklarını ve savunmasızlıklarını… Tüm hevesini aldıktan sonra oluşan tablo hayli klişe aslında… Tüm cinsellik örtüsünün altında hayli bildik ve tanıdık bir ilişkiler yumağı mevcut.
2004’te orta karar bir korku filmiyle yönetmenlik kariyerine başlayan Christian Molina’nın henüz ikinci filminde, Belén Fabra’ya iyi bir çıkış yakalama fırsatı sunuyor ama oyuncusuyla aynı kaderi paylaştığını söylemek biraz zor. Özellikle bazı sahnelerin gereksiz tekrarı ve cinselliğin üzerine gereğinden fazla gitmesi sebebiyle filmi bocalatıyor… Jaime rolünde ise “Intacto” filminden hatırlayacağımız Leonardo Sbaraglia’yı görmek mümkün.
Yetişkinlerin ilişkilerde birbirlerinden neler beklediğini, neler aradıklarını anlatabilecek bir yetişkin filmi olabilecekken, cinsellik düşkünü bir kadının dönüşümünü, olgunlaşmasını anlatan bir film “Bir Kadının Sex Günlüğü”… Anlıyoruz ki, ne yaşarsa yaşasın, hangi yoldan geçerse geçsin her kadının aradığı üç aşağı, beş yukarı aynı…
Yorum Gönder