♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

The Horsemen / Mahşerin 4 Atlısı

Mahşeri Adaletin Peşinde
Gerilim filmlerinin İncil’den beslenmesi devam ediyor. Konunun zirvesine “Se7en” ile çıkıldıktan sonra, her büyük gişe filminin tarihsel mitlere ya da kutsal kitaplara dayanması bir kural haline gelmiş gibi artık. Bu kez ünlü yapımcı Michael Bay belli ki Se7en ayarında bir film istemiş. Ve direk sipariş etmiş. Ama tek başına bir örnek yetmemiş biraz Omen, biraz da Kuzuların Sessizliği ile başlayan kanlı cinayetler tandansını eklemiş. Kaynak mit ise Mahşerin 4 Atlısı olmuş.
Yuhanna’nın Patmos adasında gördüğü bir vizyondan çıkan bu yüzden Kitabı Mukaddes’in vahiy bölümüne kayıtlı olan, kıyamet gününde ortaya çıkacaklarına inanılan 4 atlı…
Beyaz; Kutsallığı temsil eder, Yay taşır, taç takar, Savaşır ve yener… İsa'nın kral olarak hazır bulunuşu simgeler.
Kırmızı; Dökülen kanların rengini temsil eder. Kılıç taşır. Savaş getirir. Savaşlar ve çatışmaları simgeler.
Siyah; Ölüme yakınlığı temsil eder. Terazi taşır. Kıtlık, açlık, yoksulluk getirdiği ve simgelediği şeydir.
Soluk; Ölümün soğuk yüzü ve çürümeyi temsil eder. Ölüm Salgın hastalık ve can güvensizliğini getirir. Ölüm, öldürülme, vakitsiz ölümleri simgeler.
Bu anlamları filmde ne derece bulabileceğimiz yargısıyla izlediğimizde olmamış dedirten filmin, aslında iyi bir açılışı var. “Gel ve Gör” diyerek davetine karşılık veren izleyicisini soru işaretleri henüz taze iken gayet güzel oyalıyor. Bunda filmin boş zaman harcamadan ardı ardına kurbanlarını vermesinin de etkisi var. Hemen hemen hiç zaman harcanmadan arkası arkasına gelişen olaylarla en azından tempo sorununu aşmış oluyor.
Eşini kaybetmiş, oğullarıyla iletişimini de yitirmiş Dedektif Breslin’i tanımaya başladıkça film sanki odak noktasını yitiriyor. Tüm cinayetler bir yana dağılmış bir aileyi izlemek ne derece özgündür tartışılır, ki bu konuda neredeyse tüm klişeler ardı ardına kullanılıyor zaten. Breslin’in yıkık dökük görüntüsünden faydalanmaya çalışmak gayreti belli bir noktadan sonra biraz ters tepiyor. Senaryonun gedikleri izliyor bu durumu. İlk yarı kapanırken bir de bakıyorsunuz mahşerin 4 atlısı hakkında bilgi tamam, verilen kurbanlar neredeyse tamam. Hiç vakit kaybedilmeyip gerilimin içine giriliyor tamam da, koca bir ikinci yarı neredeyse bambaşka bir film gibi akıyor. Tuhaf yeni karakterler, olayın üzerine yaşanan tartışmalarla gereksiz detaylarla fazlaca tahmin edilebilir bir yere çıkıyor sonuç.
Sipariş senaryonun sağlam temellere oturtulmadığını gözler önüne seren ikinci yarı, atlılardan birinin tutuklanması ile tuhaf yerlere de çıkıyor. Karakterler üzerine hiçbir fikir vermeyince, sürpriz yapmak uğruna birçok şey ziyan olup gidiyor. E haliyle bu da inandırıcılığı büsbütün yok ediyor. İki ayrı bölüm gibi giden filmin, bir noktadan sonra yepyeni bir karakterle ortaya çıkması ama bütünün bir parçası olmaktan bu derece uzak olması da en önemli gediklerden…
Oyun uyarlaması “Doom”un senaristi Dave Callaham ikinci senaryosunda her yönüyle sınıfta kalıyor. Video klip yönetmenliğiyle başlayıp, uyuşturucularla dolu tuhaf bir dünyayı anlattığı “Spun”la sinemaya orta karar geçiş yapan Jonas Åkerlund ise ikinci filminde kötü senaryo kurbanı gibi duruyor daha çok. Aldığı karelere ve yarattığı atmosfere denecek bir şey yok ama temeli sağlam olmayınca çatırdıyor her şey zaten. Yönetmenin en büyük eksisi oyunculardan kötü performanslar alması. İnandırıcılığı körükleyen kötü performanslar geçidi gibi bir film Mahşerin Dört Atlısı. Tüm olayların kıyamet mitinden gelmesi elbette benzer filmler düşünüldüğünde heyecan verici. Ama her şey öyle kötü bir finalle sonlanıyor ki, bu mudur yani sorusunu sormamak da mümkün değil. Altı keşke biraz daha dolu olabilseydi dememek de imkansız hale geliyor. Koca bir miti ailevi bir soruna bağlamak da hayli tuhaf zaten. Mahşerin 4 Atlısının peşinde olduğu adaletin çıkış noktası hem komik hem de inandırıcı değil. Hele hele son sahnenin ailenin kutsallığına çıkması ve oğlunun başını okşayan baba görüntüsü var ki akıllara ziyan.

Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template