♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

The Alibi / Kaçamak

Aldatmak üzerine bir puzzle

DVD piyasasının sinemaların bile önüne geçmesi, stüdyoların en büyük gelirleri de dvd satışlarından kazanması ev sineması takipçilerine bol seçenekli menüler sunuyor. Dile kolay, artık film çekmek de sektörün tam göbeğine dahil olunmadığında küçük bütçelerle mümkün. Ortalama bir film kısa sürede parasını çıkabilecekse, hemen konservatif işler çıkıyor ve bolca da çoğalıyor. Bunun elbette bazı dezavantajları olsa da, özellikle stüdyolar için hayli karlı bir durum bu. Hemen hemen hiç pazarlama masrafı olmadan dvd satışları ve kirası ile kısa sürede kar elde etmek de artık çok kolay. Sinema tarihine altın harflerle yazılmasa da, izlenmesi kolay olan ortalama filmlerde yağmur gibi geliyor…
Bu durumun yarattığı en büyük avantajsa, yönetmen adaylarının denemelere girmekte daha cesur olabilmeleri, sektörde pişme olanağını bulmaları elbette. Bu sayede uzun süredir ilk filmlerini çeken yönetmen sayısında da patlama olması gayet doğal. Kaçamak da bu örneklerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Rafta duran yüzlerce örnekten biri olarak mutlaka bir albenisi olması şartı, iyi oyuncu kadrosu ile kotarılınca izlemek için bir adım önde duruyor.
En son “Tropik Fırtına”da çalışmış olan özel efektçi Kurt Mattila ile Matt Checkowski’nin ortak yönetmenliği ilk ortaklıkları değil. İkili “Azınlık Raporu” filminin özel efekt grubunda yer almışlar. İkisinin de ilk yönetmenlik deneyimi. Senaryo ise nispeten daha tecrübeli bir isme ait. 6 sezondur devam eden “Bones” dizisinin senarist grubunda yer alan Noah Hawley. İzlemek için tercih sebebi olmayan bu isimlerin açığını ise künyenin geri kalanı fazlasıyla karşılıyor…
Adı ile konusu ile tamamen aldatma konseptini işleyen bir film Kaçamak, istatistiki bilgiler ışığında insanın tek eşli olamayacağı bilgisi ile yapıyor açılışını. Adına ve öyküyü anlatan Ray’in de işine uygun olarak kaçamaklar hakkında bilgi veriyor bolca. Hemen tüm konunun kaçamakla beslenmediğini hikayenin can damarında, Ray’in eski patronu aranan dolandırıcı Jack olduğundan dem vurarak da gösterme niyetiyle tek düze olmayacağının sinyalini de vererek hızlı bir başlangıç yapıyor.
Jack’in başına konan 5 milyon dolarlık ödül dolayısıyla her şey Ray’in peşinde ona Jack’in yerini soran adamlarla şekilleniyor. Az para değil tabi. Para miktarı olası tüm kötü adamların da kolayca filme dahil olmasını beraberinde getiriyor.
Ray’in yaptığı işse hayli basit. Evli çiftlerin birbirini aldatması sırasında yakalanmamalarını sağlamak… Küçük bir kibritten şüphelenen bir kadının öfkesini, kocasının haberi yokken yatıştıracak kadar organize bir takım bu. Ve bu takıma son olarak Lola dahil oluyor. Ayrıntılara önem veren, insanları kısa sürede tanıma becerisi olması sıfatı ile alınıyor işe ki, yapılan işin püf noktası da bu…
Sonrası Ray’e teklif edilen son saha çalışması… Bu sırada morgda Jack’e benzeyen cesetler gelip gidiyor ki, bu da yaratılmak istenen ufak çaplı gerilimin ve merak duygusunun oluşmasını sağlıyor. Saha işi yeniyetme Wendell ve sevgilisiyle çıkılan kaçamakta ölümü getirince her şey iyice çığrından çıkıyor. Ki bu durum filmin tamamen zincirlerinden boşanmasını finale kadar yağ gibi akmasını ve seyir zevkini körüklüyor.
Aldatma konusu üzerine kaleme alınmış iyi senaryo, daha baştan dinemaik başlayarak tempo sorununa neredeyse hiç düşmüyor. Üstelik Ray’in peşine düşen kiralık katil sonrası iyice nabız yükseltiyor. Aldatma ile başlayan öykünün dolandırıcılık filmine dönüşmesi de zekice. Bu sayede aldatılanlardan biri de seyirci oluyor. Biraz geveze gibi görünse de çabuk toparlayan film, benzer yapıdaki “Smokin Aces” ve benzerleri gibi tüm karakterlerinden faydalandığı bir yapbozu finalde bir araya getiriyor ki, en büyük kozu da izleyene kendi çapı için iyi bir final izletmesi zaten.Belki tek sorun başrol oyuncusu Steve Coogan’un role pek oturmamış gibi durması. Onun dışında iyi kurulmuş oyuncu kadrosu özellikle dikkat çekiyor. Küçük rollerde bile yıldızları görmek hali eğlenceli bir durum yaratmış ve seyir zevki katlanmış. Özellikle son yarım saati görsel olarak da hayli sıkı olan film, izlenmese bir şey kaybedilmeyecek ama izlendiğinde pişman da olunmayacak orta karar bir seyirlik… Ülkemiz sinemalarına uğramadan direk ev sinemasına paslanan film türe meraklı izleyicisini aldatmak için bekliyor…

Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template