♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Curve : Otostopçu Tuzağı

Tek başına uzun yola çıkanın başına gelebilecek en büyük tehlikelerden biri olarak sunulan “otostopçular” sinemayı beslemeye devam ediyor. Modern zamanlar mottosu “kimseye güvenme”nin altını kalınca çizen o yabancıya karşı duruş gerçekleşmezse başa gelecekler de ölüm kalım savaşına dönüşüyor. 2015 yapımı Amerikan işi gerilim “Curve” de bu yolun yolcusu...

Kimberly Lofstrom Johnson ve Lee Patterson ilk kez bir senaryoya imza atarken yönetmen koltuğuna da bir dönemin önemli yönetmenlerinden Iain Softley oturmuş. İlk filmi “Backbeat” ile 1994 yılında heyecan veren bir başlangıç yapan yönetmen soluğu Amerika’da almış ve “Hackers” ile konuya eskimeyecek bir klasik armağan etmişti. Üç yıl sonraysa bir roman uyarlamasıyla kariyerinin zirvesine çıktı. Bolca ödülle taçlanan “The Wings of the Dove”un ardından verdiği dört yıllık aradansa oyunbaz “K-PAX” ile çıktı. Sonrasıysa vasat gişe filmlerinin yönetmenliğine terfi oldu. “The Skeleton Key” ve “Inkheart” ile sırasını savan yönetmen son olarak 2013’de bir uyarlamaya daha imza atmıştı “Trap for Cinderella” ile... İşte “Curve” de Softley’nin filmografisindeki düşüşün son adımı. Daha mütevazı, daha küçük, daha hikaye odaklı bir film... İlk kez vizyon görmediği film. Ağırlıklı olarak iki karakter arasında geçen filmin kadrosunda da müzikallerle parladıktan sonra “Safe Haven” ile önemli bir sıçrama yapan Julianne Hough ve iyi dizilerin yan karakter adamı Teddy Sears yer alıyor.

Mallory Rutledge ile tanışıyoruz... Düşmüş arabasıyla uzun yola. Parmağında yüzüğü, arka koltuktaki gelinliğiyle hayatının dönüm noktasında... Eşinin işlerinin çıkmasıyla balayına çıkamamaktan muzdarip. İki hafta sonraki düğün için de tüm hazırlıkların üstesinden gelmeye çalışmanın stresini de çekiyor. Bu yüzden biraz daha kafa dağıtmak amacıyla bir uçtan diğer uca sürecek yolda direksiyona geçmiş.  Aksilikler de böyle başlıyor. Motordan gelen uyarıyla hiçliğin ortasında durmak zorunda kalan Mallory’e nereden çıktığı belirsiz bir adam yardım teklifinde bulunuyor. Arabayı yeniden çalıştırmanın sevinciyle yeniden yola koyulan genç kadının bir anlık tereddütle “hadi seni de bırakayım” demesiyle ölüm kalım mücadelesine ortam hazırlanmış oluyor...

Afişi ve fragmanıyla sanki bir otostopçu gerilimi gibi görünen film aslında öyle değil. Daha çok bir hayatta kalma mücadelesi. Otostopçunun hikayedeki rolü beklenen kadar fazla değil. Ne işleyeceğine sanki yarı yolda karar vermiş gibi görünen senaryonun arızaları da böylece ortaya çıkmış olmalı. Otostopçunun sebep olduğu bir kaza sonrası mahsur kalan Mallory’nin bir kaç günlük hayatta kalma savaşını nasıl işleyeceklerine bir türlü karar verememişler. Mantık hatalarıyla da inandırıcılığı zedelemişler. Gereken kötü adamı yaratmaktan çok uzak olan film sadece oyuncunun fiziki görünümünden faydalanmaya çalışıyor. Beylik laflarla tehdit etmeler ve arada bir ortaya çıkmalar hiçbir katkı sağlamıyor. Kurtuluşun sonrasında da yine otostopçuyu cezalandırmaya girişince iyice tuhaflaşıyor. İki film birden matinesi gibi bir seyrin finalinin de iyi olmasını beklemek zor. 

Tüm bunların arasında seyirciye verilen açık mesajlarda çok sırıtıyor. Otostopçunun adının Christian olması, sık sık “istesen gidebilirdin, sen durdun” demesi başta olmak üzere tamamen seyirciye mesaj vermeye çalışan bir film Curve. Hayatın yapılan seçimlerle ilerlediğini ve o seçimlerin sonuçlarına katlanmak zorunda olunduğunu üstüne basa basa vurguluyor. Prömiyerini Ağustos sonunda Film4 FrightFest’te yapan film ikinci gösterimini de Scream Fest’te yaptıktan sonra seyircinin gazabına uğrayarak kötü damgası yemiş bile. Vizyon görmeden ev sinemasında meraklısına sunulmuş.

Kötü senaryosuyla tutarsız bir işleyişi tercih eden “Curve”nin en büyük artısı yine de 86 dakikayı sıkılmadan tüketmesi. Zaman öldürmek için dolananlara otostop çeken “Curve” ile oyalanmak mümkün ama fazla bir şey beklememek kaydıyla...


Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template