Bir dönem sinemada fırtınada gibi esen kişisel adalet arayışı öyküleri sürüyor. Her daim tartışmalara konu olan, herkesin elinde silah kendi adaletini araması tartışmalarının yeniden alevlendiği günlerde karşımızdaki yeni örnek, sadece durumdan faydalananlardan… Konuyu aksiyon malzemesi yapmak dışında işlemiyor…
Özellikle Charles Branson’u dünya starı yapan bir dizi filmle temel aksiyon malzemesi kişisel intikam olmuştu. Sonradan dört filmlik seriye dönüşecek Death Wish, tam da zamanında gelmiş, 1974 yılında fırtınalar estirmişti. Silahın sadece kötülerin elinde oluşu, iyilerin adaletin vereceği kararı beklemeleriyle sonucu hüsranla biten döneme alternatif sunan filmler, polisin yakalayamadığı kötüyü elde silah arayan kahramanlar sunmuştu. Ne tuhaftır yıl 2011 halen adalet yavaş, ve halen silahlar kötülerin elinde… Bu durumu başka bir yazı konusu olarak bırakıp dönelim filmimiz Faster’a…
Faster’ın beslenme kaynakları sadece kişisel adalet arayışı değil elbette, Hızlı ve Öfkeli serisiyle patlak veren son sürat araba filmleriyle, avrupa örneği Transporter’dan da beslenmeye çalışıyor film. Bu filmlerin izleyicisini çekebilmek için seçilmiş isim ve arabayla bunu gerçekleştiriyor, tabii bir nebzede olsa…
Başrol oyuncusunun seçimi de bu durumla alakalı neredeyse… Beklenenin olduğunu doğrulayan şey ise Dwayne Johnson’un hemen sonrasında Fast Five’da oynaması, altıncı film içinde istenmesi… Fast & Furious, Fats Five derken arada kaynayan Faster, ilk önce bu seriye bağlı bir spin-off yani yan öykü olarak bile algılanıyor. Bu da elbette beklentilerin yükselmesini doğuruyor ki, bu beklentiye karşılık verecek hiçbirşey içermiyor Faster…
24 Kasım 2010’da Amerika’da vizyona giren film açılış haftasında bu benzerliklerden faydalanıp iyi hasılat yapıp kendini kurtarmış, sonrasında başka ülkelerde de vizyona girmiş ki, Transporter’ın vatanı Fransa’da vizyon görmesi pek ironik… Neyseki bizde vizyon yerine “Hızlı” adıyla direk ev sinemasında…
Çakma senaryoları izlenir kılan isimler Tony ve Joe Gayton’ın senaryosu bundan öncekiler gibi çok kaynaklı beslenmelere sahip yine… Pek bir şey anlatmadan herşeye benzeyen “The Salton Sea” beğenilince cesaret bulan Tony Gayton peşinden bir başka tuhaflık “Murder By Numbers”la cinayet öykülerine devam etmişti. “Bulletproof” ile kolay izlenip unutulan filmlerden birine imza atan Joe Gayton da silahı elinden bırakmayanlardan… İkilinin birlikte kotardığı “Faster”da bu açıdan sürpriz olmuyor. Asıl sürpriz olan, ikilinin şu sıralar western dizisi “Hell On Wheels”in senaryosuna imza atıyor oluşları…
Bir başka tuhaflıkta yönetmen koltuğunda… De Niro’lu “Men of Honor”la adını duyuran George Tillman Jr., 9 yıl ortalarda gözükmemiş, rapper öyküsü “Notorious”la yapmıştı dönüşünü… Zaman kaybetmeden Faster’a girişmiş bu kez hızlı bir şekilde…
Gelelim filme… Adını bile öğrenemediğimiz kaslı dev adamımız “Driver”ımız hapisaneden çıkıyor önce, sonra araba mezarlığında alıyor soluğu… Kaldırıyor tenteyi enfes bir araba, bırakılmış bir not ve torpido gözünde silah… Haliyl basıyor gaza… İntikam alınacak insanların dosyalarını bulmasıyla da birer birer öldürmeye başlıyor… Herhangi bir karışıklık, yada yan öykü olmaksızın akıyor film… Fazla kurcalanacak, deşilecek bir şey yok, zaten gerek de yok… Doğal olarak peşine takılan polis, karşı tarafça tutulan kiralık katil de işin içinde. Kiralık katilin akıllara zarar fantastiklikteki karakteri evlere şenlik, hatta komedi kıvamında…
İntikamın sebebi hemen verilmediği için açık etmeyeyim süprizi ama, yaşanan kilit bir olayda kardeşini öldürenleri haklamaya girişiyor sürücümüz… Herkesin kötü ve kirli olduğu film, son adama incili, dini, tanrıyı da işin içine sokup iyice saçmalasa da neyseki çok sürmüyor…
Çok konuşmadan sert bakan kızgın adamımız Dwayne Johnson atlıyor arabasına teker teker intikam alıyor işte hepsi bu… Darısı başka aksiyon yıldızlarının başına…
Yorum Gönder