♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Sahi, editör ne iş yapar?

Çarşamba, Kasım 25, 2020

Yanıtı ansiklopediler doldurabilecek en kısa soru: Editör ne iş yapar?

Otuz yılı aşkın süredir editörlük yapan ve sözcüklere dayalı bir iş alanı olmasına rağmen, ironik biçimde, yayıncılık hakkında yeterli yazılı kaynak olmadığını vurgulayan Peter Ginna, sektörün duayen isimlerinin kaleme aldığı yazıları bir araya getirdiği Editör Ne İş Yapar?'da, a'dan z'ye editörlüğün neredeyse tüm yönlerini ele alıyor, editörlüğü bir meslek ve kariyer olarak irdeliyor. 

Düzenli ve seçici okurlara, okudukları kitabı farklı bir gözle yeniden değerlendirmeleri için zemin oluşturan bu çalışma; sanat, zanaat ve ticaret faaliyetinin kesişiminde yer alan kitap editörlüğünün temel aşamalarına, inceliklerine, sorumluluklarına, zorluklarına, imkânlarına dair fikir vermenin yanı sıra kitabın sonundaki sözlük sayesinde yayıncılık alanında geçerli olan terimlerle de tanışma fırsatı yaratıyor.  

Türkçede de eksikliği hissedilen bu kılavuz eser; yazar-editör ilişkisine, kitabın seçiminden matbaaya gönderilmesine kadarki süreçte yaşananlara dair kapsamlı bir içerik sunuyor, bu alandaki açığı büyük ölçekte kapatıyor. 

Sevdikleri kitapların yolculuğunu merak eden okurlar, teslim ettiği metnin başına neler geleceğini bilmek isteyen yazarlar ve çevirmenler genellikle şunu sorar: Editör ne iş yapar?

Editörlük bir iş; ama editörlüğün bir meslek, hatta sanat olduğu söylenebilir. Gerçekte, bütünüyle sözcüklere dayalı bir uzmanlık alanı olmasına karşın, birkaç sözcükle basitçe anlatılamayacak kadar derin bir mevzu, editörlük. Bu bağlamda düşünülünce ''Editör ne iş yapar?'' sorusu gerçekten de yaşayan, canlı bir soru. Yazarlar, çizerler, çevirmenler, okurlar; hatta sektörün önemli çarklarından dizgiciler, grafikerler veya satış yöneticileri bile sorabilir bu soruyu. Bir de tabii, editörlüğü bir meslek olarak arzulayan gençler. Lâkin bu sorunun yanıtı asla basitçe verilemez, zira editörlük, üretim sürecinin son derece karmaşık işlediği bir alandır.

Editör Ne İş Yapar?, işte bu karmaşıklığı gidermeyi, açıklığa kavuşturmayı hedefleyen kapsamlı bir kılavuz kitap. Sektöre yön veren isimlerin kaleme aldığı makaleler, mesleğin karanlıkta kalan ya da ziyadesiyle merak uyandıran yönlerini aydınlatarak zihinlerdeki (ve mümkünse, kitabın adındaki) soru işaretini yok etmeye çalışıyor.

Yolu edebiyattan geçen hemen herkesin kitaplığında bulunması gereken, tekrar tekrar okunabilecek bu çalışma, yayıncılığın geleceğinin sorgulandığı bugünlerde sektörün dününü ve yarınını daha iyi anlayabilmek isteyenler için hayati önem taşıyor. 

''Tüm iyi yazarlar, editörlere önce yolun girişini gösterir. Sizin tek yapmanız gereken, sözcüklerin sık örtüsü altındaki o yolun devamını bulmak ve orada bir patika açmaktır, sonrası son derece basittir. Editör olarak siz, başka bir zihnin içine sızmak ve muhayyilesi ile kitap arasında engel teşkil eden tüm sözcükleri ve düşünceleri ortadan kaldırmasında yazara yardım etmek için elinizden geleni yaparsınız.''

''Yazar-editör ilişkisine, kitabın serüvenine, yayınevleri için çalışan editörlerin daimi değişim hâlindeki bir endüstriye nasıl uyum sağladıklarına dair kapsamlı ve hayati bir kaynak.'' Library Journal
 
''Yayıncılık sektörünün içinden çıkan bu dürüst ve cesur yazılar, editörlerin ve yayıncıların değerinin giderek daha fazla sorgulandığı bir dönemde son derece değerli bir kitaba dönüşmüş...'' Publishers Weekly

Peter Ginna: 1982'den beri New York'ta editör ve yayıncı olarak çalışıyor. Oxford University Press'te editörlük yaptı ve Crown/Random House'un, St. Martin's Press'in ve Persea Books'un editoryal kadrosunda yer aldı. NYU'nun yayıncılık programı kapsamında ''Editörlük Nedir?'' dersini hazırladı, Creative Nonfiction dergisinde ve Nieman Foundation'ın internet sitesi Storyboard'da editörlükle ilgili yazılar yazdı. Daha sonra Bloomsbury ABD'nin altmarkası Bloomsbury Press'i kurdu; burada yayın sorumlusu ve yayın yönetmeni olarak görev yaptı. www.doctorsyntax.net adresinde kitaplar ve yayıncılık hakkında blog yazıları yazıyor.

Editör Ne İş Yapar?
Sanat, Zanaat ve Ticaret Üçgeninde Kitap Editörlüğü
Hazırlayan: Peter Ginna
Türkçeleştiren: Berna Akkıyal
Kurmaca Dışı, Yetişkin
328 sayfa
Fiyat: 95,00 TL

İtalyan yazardan çocuklar için bir İstanbul kitabı : İstanbul’un Şarkısı

Çarşamba, Kasım 25, 2020

“Gökyüzünden gelen bir ses çalınıyor kulağına. Bir armağan, bir ezgi. İstanbul'un Şarkısı'nı duymuşsundur belki...”

Redhouse Kidz (SEV Yayıncılık) tarafından yayımlanan İstanbul’un Şarkısı, okurları, bir kız çocuğuyla birlikte, tarihi yarımadada hayallerden taşan bir gezintiye çıkarıyor. Kitabın İtalyan yazarı Anna Pellicioli, giriş cümlesinde İstanbul’u “teknelerin, insanların, duaların ve sıcak çayın hiç eksik olmadığı çok eski bir şehir” olarak tanımlıyor ve sonrasında bu gizemli şehirde şiirsel bir yolculuğa başlıyor. 

ŞEHİR FISILDIYOR KULAĞINA…
Vapurdan Galata Köprüsü'ne, oradan Mısır Çarşısı'na; güzel şehir kucaklıyor okuru. Bazen bir balıkçı, bazen bir simitçi, bazen vapurun kaptanı, bazen de akordiyon çalan çocuk bu keyifli gezintiye sevgiyle, nazikçe, sevinçle eşlik ediyor…

Şehir, ne olduğunu çözemediğin sırlar fısıldıyor kulağına. Deniz senin için ışıldıyor. Şilepler usulca şarkı söylüyor. Derinlerde yüzlerce denizanası raks ediyor.

Anna Pellicioli’nin şiirsel anlatımı ve Merve Atılgan’ın göz alıcı resimleriyle “İstanbul’un Şarkısı” okurları İstanbul’un güzel sokaklarında, deniz kıyısında, manzaraya karşı bir gün geçirmeye davet ediyor. Bu şarkıya vapurlar, yunuslar, martılar, kediler de eşlik ediyor.

Anna Pellicioli: Beş çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğu olarak İtalya’da dünyaya geldi. Türkiye dahil olmak üzere sekiz farklı ülkede yaşadı; eşi, oğulları, kızı ve köpeğiyle beraber seyahat etmeye devam ediyor. Sabahları, karı ve vahşi doğayı seviyor.

İstanbul’un Şarkısı / Anna Pellicioli 
Resimleyen: Merve Atılgan
Çeviren: Şiirsel Taş
Yayınevi: Redhouse Kidz
Türü: Çocuk Edebiyatı - Resimli Öykü 
Yaş Grubu: 5 yaş ve üzeri
Sayfa Sayısı: 40
Fiyatı: 28 TL

Y. Akın Öngör anlatıyor: "Güç"ten Sonra Devam

Çarşamba, Kasım 25, 2020

Garanti Bankası’nın efsanevi genel müdürlerinden Y. Akın Öngör, 2000 yılında görevinden ayrıldığında herkesi, özellikle de bankacılık çevrelerini hayrete düşürdü: Kariyerinin doruğundaki bu insan, kendi isteğiyle neden bu gücü bırakıyordu, ne yapacaktı?

Y. Akın Öngör,“Güç”ten Sonra Devam adlı kitabında tam da bunu anlatıyor. Öncelikle haya-tın güçten ve onun kullanımından ibaret olmadığının, insanın kendine ve çevresine zaman ayırması gerektiğinin altını çiziyor. Projelerini, meşgalelerini, zevklerini, yaptıklarını ve ya-pamadıklarını büyük bir içtenlikle gözler önüne seriyor. Bunlar arasında yelkenliyle Pasifik Okyanusu’nu geçmek de var, dünya çapında bir şarap markası yaratmak da, Anadolu’da bir kız meslek lisesi kurmak da. Öngör bunları anlatmakla kalmıyor, profesyonel hayattan sonra yapılabilecekler hakkında okuruna yol da gösteriyor; bunu da büyük bir gerçekçilikle, neyin yapılabileceğini, neyin (en azından belirli koşullarda) yapılamayacağını tartışarak yapıyor.

Bu kitabın geliri Zeynep Gülin Öngör Kız Teknik ve Meslek Lisesi’ne bağışlanacaktır.

Y. AKIN ÖNGÖR, 1945 yılında, Cumhuriyet’in ilk kuşak temsilcilerinden, sağlam değerlerle hayata atılmış ve ülkesine 40 yıla yakın hizmet etmiş bir anne babanın üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Baba Zarifi Öngör, 1920’lerde tutucu bir çevreden çıkıp, sınırlı olanaklarla ve kendi azmiyle okumuş, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun bir dahiliye mütehassısıydı. Anne Nadire Öngör ise 1900’lerin başında Bulgaristan’dan göç eden bir aileden geliyordu ve İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi mezunu bir matematik öğretmeniydi. Öngör ailesi, sahip olduğu dürüstlük, çalışkanlık, vatan sevgisi, mücadele ruhu, adalet duygusu, açıklık, saygı ve sevgi gibi değerleri çocuklarına aşıladı. Ayrıca, dar imkânlarına rağmen çocuklarını TED Ankara Koleji’nde ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nde okutarak onların başarılarının temelini attılar.Y. Akın Öngör 1967’de Orta Doğu Teknik Üniversitesi İdari İlimler Fakültesi İşletme Bölümü’nden mezun oldu. Bu dönemde Ankara Kolejliler ve daha sonra Fenerbahçe kulüplerinde basketbol oynadı ve Türk Milli Takımlarında yer aldı. Profesyonel iş yaşamında 13 yıl çeşitli sanayi firmalarında pazarlama yöneticisi olarak çalıştıktan sonra, bankacılık sektörüne 1981 yılında Pamukbank’ta üst düzey yönetici olarak katıldı. 1987’de Kurumsal ve Ticari Bankacılık, Pazarlama ve Dış İlişkilerden sorumlu genel müdür yardımcısı olarak Garanti Bankası’na geçti. 1991-2000 yılları arasında Garanti Bankası genel müdürü ve CEO’su olarak görevini sürdürdü; Garanti’nin büyük dönüşümüne önderlik etti. Bu dönüşümün birer vaka çalışması olarak ele alındığı Harvard ve London Business School’daki derslere eğitmen olarak katıldı. Çeşitli dönemlerde Garanti Bankası yönetim kurulu murahhas üyeliğini, GarantiBank Moskova, GarantiBank International, Garanti Sigorta ve Garanti Teknoloji’nin yönetim kurulu başkanlığını, Türk Amerikan İş Konseyi yönetim kurulu başkanlığını ve İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı yönetim kurulu üyeliğini yürüten Y. Akın Öngör, halen WWF Türkiye, Doğal Hayatı Koruma Vakfı’nın, Boğaziçi Üniversitesi Vakfı’nın ve TED İstanbul Koleji Vakfı’nın mütevelli heyeti üyesidir. Elde ettiği profesyonel başarılarının ardından, sevdiklerine ve kişisel hobilerine daha çok zaman ayırabileceği, sağlıklı ve dinamik bir emeklilik hedefiyle, önceden planlayıp haber vererek, genel müdürlük görevini 1 Nisan 2000’de Ergun Özen’e devretti. Aynı zamanda bir denizci olan Y. Akın Öngör 2003’te Atlantik Okyanusu’nu ve 2006’da Pasifik Okyanusu’nu yelkenle geçip ardından Pasifik anılarını anlattığı Ia Orana (iyi günler) adlı kitabı kaleme aldı. Yine hobi olarak, ailesiyle Akhisar’da kurduğu bağlarında “şato usulü” kaliteli şarap yapımına başladı. Burada üretilen Selendi markası, şarap severlerin kısa zamanda büyük beğenisini kazandı. Eğitime büyük önem veren Y. Akın Öngör, Akhisar’da eşi adına Zeynep Gülin Öngör Kız Teknik ve Meslek Lisesi’ni yaptırıp Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışladı. 1975’ten beri Gülin Öngör’le evli olanY. Akın Öngör, Pelin ve Yavuz’un babası, Ateş ve Poyraz’ın dedesidir. 

"Güç"ten Sonra Devam / Y. Akın Öngör
Yayına hazırlayan: Cem Akaş
Tür: Özyaşamöyküsü
Sayfa sayısı: 176
Fiyat: 31,50 TL


Osmanlı’nın enfes ve köklü mutfağının bilinmeyenleri : Bereketli İmparatorluk Osmanlı Mutfağı Tarihi

Salı, Kasım 24, 2020

VakıfBank Kültür Yayınları “Bereketli İmparatorluk: Osmanlı Mutfağı Tarihi” isimli kitabı yayımlıyor. Kitapta 600 yılı aşkın süre boyunca imparatorluğun değişen, gelişen ve zamana meydan okuyan yemek kültürü anlatılıyor. Türk mutfağı araştırmacısı Priscilla Mary Işın’ın kaleme aldığı kitap, Osmanlı mutfağını geniş bir açıdan değerlendiriyor.

Kitapta, Osmanlı mutfağını besleyen kökler, gıda yasaları, lokantalar ve görgü kuralları gibi konular da aktarılırken, yemek kültürü aracılığıyla çok kültürlü Osmanlı İmparatorluğu’ndaki yaşama ışık tutuluyor.

600’den fazla kaynaktan yararlandı
Işın anlatmaya, Osmanlı mutfağının temelini oluşturan değişik yeme-içme geleneklerine genel bir bakışla başlıyor. Konuyla ilgili zengin tarihi örnekleri sıralayan yazar, kitabın ilerleyen sayfalarında aşçılardan adabımuaşeret kurallarına kadar birçok detay veriyor. Işın’ın arşiv belgelerinden şiirlere kadar sayısı 600 fazla kaynaktan yararlanarak hazırladığı kitap, 120 görselle okura renkli bir dünya sunuyor. Işın’a göre, Osmanlıların yemek kültürüne verdiği önemden ötürü kutlama tasvirleri, mahkeme kayıtları, vakfiyeler, mutfak hesapları, fiyat listeleri, tıp kitapları, şiir, folklor ve minyatür gibi çeşitli kaynaklar yemekle ilgili bilgi açısından oldukça zengin.

Padişahın yükümlülüğü
Işın kitapta, Osmanlı İmparatorluğu’nun yemek kültürünün, farklı sınıflardan ve kökenlerden insanları birbirine bağladığını söylüyor. Işın, “Kimliklerinin bir parçası olmuş ve toplumsal, dini, siyasi ve askeri alanlarda simgesel işlevler görmüştür. Koruyucu rolüyle padişahın yükümlülüklerinden biri olarak görülen yiyecek tedariki ve düzeni, genişleyen imparatorluğun başarısını sağlayan önemli bir etkendi. Orta Asya Türk mutfağı ile Safevilerden, Abbasilerden ve Bizanslılardan miras alınan yemek kültürlerinin bir sentezi olarak ortaya çıkan Osmanlı mutfağı, 15. yüzyıldan itibaren kendine özgü, yenilikçi ve özgüvene sahip bir kimlik kazanmıştır. Zamanla Mısır’dan Balkanlar’a kadar uzanan geniş bir coğrafyanın mutfakları üzerinde kalıcı bir iz bırakmıştır” sözlerini kaydediyor.

Bu yöntem kebapçılarla sınırlı kaldı
Osmanlı yemeklerini pişirme konusunda pratik açıdan bazı zorlukların bulunduğunun bilgisini veren Işın, “Bugün şerbeti tatlandırmak için amber kullanmaya kimsenin maddi durumu el vermez ve menekşe reçeli yapmak için yeterli miktarda çiçek bulmak imkânsızdır. Yemeklerin tadında fark yaratan bakır tencereler, düzenli kalaylama gerektirdiği için artık pek kullanılmamaktadır. Modern mutfaklarda odun kömürü ateşinde yemek pişirmek olanaksızdır ve bu yöntem artık büyük ölçüde kebapçılar ve piknik mangallarıyla sınırlı kalmıştır” diyor. Işın ayrıca, Osmanlı yemekleri sunduğunu iddia eden restoranların nadiren hakiki Osmanlı yemeği sunduğunu ifade ediyor. Bazılarının Osmanlı mutfağına olan popüler talepten yararlanmaya çalıştığını dile getiren Işın, “Üzeri erimiş peynirli fırınlanmış patlıcan gibi bir yemeği ‘saray usulü’ olarak nitelemekten çekinmez…” diyor.

Dolma, mantı, peynirli baklava…
Gerçek Osmanlı tariflerinden faydalanan aşçıların bile nadiren aslına sadık kaldıklarını belirten Işın, şu satırları kaydediyor: “Çünkü günümüzde yaratıcılık katmak aşçılığın temel şartlarından biri olarak görülmektedir. Türlü, dolma, börek ve mantı gibi Osmanlı döneminden beri fazla değişmeyen geleneksel yemekleri, mütevazı yerel lokantalarda bulmak daha olasıdır. İstanbul’un muhallebicileri ve baklavacıları, Osmanlı dönemine ait sütlü tatlı, baklava ve diğer hamur işi tatlı çeşitlerini sunmaya devam etmektedir. Yine de Osmanlı yemek kitaplarında kayıtlı peynirli sıcak baklavayı tatmak için, bu tatlının evlerde varlığını sürdürdüğü Urfa’yı, Amasya’yı veya Yalvaç’ı ziyaret etmek gerekir. Eskiden sokak satıcıları tarafından yaygın bir biçimde satılan, geleneksel yöntemle yapılan horoz şekeri, bugün yalnızca Bursa ve Bergama’da bulunmaktadır; buna karşın döner kebap varlığını sürdürerek dünyanın en popüler hazır yemeklerinden biri olmuştur.”

Bereketli İmparatorluk: Osmanlı Mutfağı Tarihi”, farklı toplumsal kesimlerin birikimleriyle sosyal kimliğin inşasına nasıl katkı sağladıklarının bilgisini veren önemli bir başucu kaynağı.

Priscilla Mary Işın: 1973’te Türkiye’ye yerleşen Priscilla Mary Işın, İngiltere’deki York Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunu. 1983’ten bu yana Osmanlı mutfak tarihi, kültürü ve Türk tatlıları hakkında araştırmalar yapıyor. Işın’ın bu konularda “Gülbeşeker” (2008), “Osmanlı Mutfak Sözlüğü” (2010) ve “Avcılıktan Gurmeliğe: Yemeğin Kültürel Tarihi” (2018) isimli kitapları bulunuyor. Işın ayrıca, Mahmud Nedim’in “Aşçıbaşı” ve Mehmed Reşad’ın “Fenn-i Tabâhat” başlıklı Osmanlı Türkçesi yemek kitaplarını, Ahmed Cavid’in “Tercüme-i Kenzü’l-İştihâ” başlıklı yemek konulu Farsça-Türkçe sözlüğünü ve Friedrich Unger’in 1837’de Almanca kaleme aldığı “Şark Şekerciliği” kitabını yayına hazırladı. “Bereketli İmparatorluk: Osmanlı Mutfağı”, yemek tarihi konusunda çok sayıda kongre bildirisi ve makalesi yayınlanan Işın’ın VBKY’den çıkan ilk kitabı.

Bereketli İmparatorluk: Osmanlı Mutfağı Tarihi / Priscilla Mary Işın
Çevirmen: Ahmet Fethi Yıldırım
Yayınevi: VBKY
Sayfa sayısı: 360
Fiyatı: 48 TL

Lizbon’a Gece Treni’nden yıllar sonra Pascal Mercier’den: Sözlerin Ağırlığı

Salı, Kasım 24, 2020

“Lizbon’a Gece Treni” ile tanıyıp sevdiğimiz Pascal Mercier, yıllar sonra okur karşısında. “Sözlerin Ağırlığı” İlknur Özdemir’in çevirisiyle Sia Kitap’tan raflarda. Merakla bekliyor, pası bültene atıyoruz.

“Kendimi Livia’ya hiç sakınmadan açabilirdim, çünkü böyle yaparak onu rahatsız edeceğimden, hatta şaşkına çevireceğimden korkmam gerekmiyordu. Yine de bu iş, duygusuz ve suskun bir duvarla ya da hiç tanımadığım ve neler hissedeceğine aldırmadığım biriyle konuşmaktan çok daha farklıydı. Beni dinleyen kişi Livia olmalıydı. Benim sözlerim onun ruhuna erişmeli ve orada beni anlamasını sağlamalıydı.”

Amcasının evinde gördüğü bir haritadan esinle Akdeniz’de konuşulan tüm dilleri öğrenme tutkusuna kapılan ve sonrasında usta bir çevirmen olan Simon Leyland, ailesinden kendisine bir yayınevi miras kalan eşiyle birlikte edebiyatın önemli şehirlerinden Trieste’ye yerleşmiştir. Eşinin ölümünden sonra yönettiği yayınevi, büyüyen iki çocuğu, çevirileri ve dostlarıyla sürdürdüğü sakin yaşantısı, geçirdiği sağlık krizi sonrasında alt üst olacaktır. Aynı dönemde hayatını kaybeden amcasının Londra’daki evi de kendisine miras kalınca, iki farklı şehirde adeta iki farklı hayat arasında bocalayan Leyland için eski yaşantısıyla yenisinin birbirine karıştığı çok özel bir dönem başlayacaktır.

Ünlü romanı Lizbon’a Gece Treni’nden yıllar sonra Pascal Mercier bu kez yine bir yanılgıyla hayatı değişen bir dil tutkununun peşine takıyor okurunu, Sözlerin Ağırlığı’nda.

Sözlerin Ağırlığı /Pascal Mercier 
Çeviren: İlknur Özdemir
Dizi Adı: Çağdaş Dünya Edebiyatı
Türü: Roman
Sayfa Sayısı: 488
Etiket Fiyatı: 45 TL

Faruk Şehiç’ten okuru sarsan öyküler : Baskı Altında

Salı, Kasım 24, 2020

Kutu Yayınlarının Balkan Kitaplığı genişliyor. Faruk Şehiç imzalı “Baskı Altında”, Bosna - Hersek'te, İngiltere'de (Istros Books) ve eski Yugoslavya ülkelerinde çoksatan listelerine girmeyi başarmış, savaşı âdeta bir AK-47'nin gözünden anlatan oldukça cesur bir öykü seçkisi. “Balkan Kitaplığı” dizisinin çok iyi kitaplardan oluştuğunu hatırlatarak detaylar için pası bültene atayım.

Bu acımasız ve yürek burkan, Zoro Verlag (2004) ödüllü öykü seçkisi, Boşnak yazar Faruk Şehiç'in birçok dilde yayımlanan en önemli eseri. Aynı zamanda bir savaş gazisi ve şair olan Şehiç, güzelliği ve dehşeti bir araya getiren etkileyici üslubuyla okuru şaşırtmayı başarıyor ve savaşı, kelimenin tam anlamıyla bir AK-47'nin gözünden tasvir ediyor. Silahların gölgesi altında yazılan bu öyküler; vahşi, natüralist, dürüst ve uzlaşmaz bir tavırla okurun karşısında. Yapılan tüm baskılara karşı güçlü bir isyan. Maktüller ve katiller, cesetleri ve evleri yağmalayan çapulcular, içip içip kavga çıkaranlar, ölmüş bir askerin parçalanmış üniformasıyla aynanın karşısında yürüyüş kararı sayanlar Şehiç'in kaleminden dünyanın kalbine bir hançer gibi saplanıyor.

Şehiç'in öykülerindeki iyilik, vahşet ve korku; okuru baskı altında hissettirecek kadar çarpıcı ve nefes kesici.

"Bu kadar özgün bir üsluptan ötürü heyecanlanmayalı epey zaman oldu. Şehiç, yazılarında metaforlardan ve abartıdan kaçınıyor ancak bu, onu 'Bosnalı Hemingway' olarak övgüyle takdim etmeme engel olmuyor." - Rosie Goldsmith, European Literature Network

"Şehiç, savaşın vahşet dolu çirkinliğini okuru sarsan bir üslupla aktarıyor." - Houman Barekat, The Guardian

"Şehiç, Baskı Altında ile okuma deneyimini yeniden ele alıyor: Çoğunlukla çatışmalardan beslenen, yarı otobiyografik ve güçlü sahneler..." - Tim Judah, The Economist

"Şehiç'in üslubu ve tasvirleri; vahşeti, aşırılıktan uzak bir estetikle okura sunuyor. Muhteşem, güçlü, şairane ve nefes kesici." - Los Angeles Review of Books

"Şehiç, savaşı kelimenin tam anlamıyla bir AK-47'nin gözünden tasvir ediyor. (...) Baskı Altında'da sarhoş olmak daha iyi, paralel bir 'gerçekliğe' kaçmak demektir. Gerçek olmayan ancak daha iyi hissettiren kurmaca bir hayata..." - Yosip Mlakiç

Faruk Şehiç: 1970'te Bihaç'ta doğdu. Edebiyat eleştirmenleri yetmişlerde doğan ve parçalanmış jenerasyonun çocukları olarak bilinen eski Yugoslavyalı yazarların başını Faruk Şehiç’in çektiğini söyler. Kitapları, okurları tarafından ülkesinde takdirle karşılanmış ve Balkanların kült eserleri olarak yerini almıştır. Baskı Altında adlı kitabı Zoro Verlag Ödülü kazanmış olan yazarın, Una Nehri Sessiz Çağlar (Knjige o Uni) adlı romanı ise 2011 senesinde Meşa Selimoviç ödülü alarak; Sırbistan, Bosna-Hersek, Karadağ ve Hırvatistan’da yazılmış en iyi roman olarak takdir edilmiştir. 2013’te AB Edebiyat Ödülü’ne layık görülen Şehiç, Saraybosna’da köşe yazarı ve gazeteci olarak hayatını sürdürmektedir.


Baskı Altında / Faruk Şehiç 
Çeviren: Özge Deniz
Dizi Adı: Öykü / Hikâye
Kutu Yayınları, Kasım 2020
Sayfa Sayısı: 208
Etiket Fiyatı: 26 TL

Mehmet Şenol’dan futbol tarihini oluşturan insanların hikâyesi : Gayriresmi Futbol Tarihi

Salı, Kasım 24, 2020

Mehmet Şenol’un uzun yıllar süren araştırmalar sonucunda hazırladığı Gayriresmi Futbol Tarihi, “küçük adam”ların tutkuyla yazdığı kişisel futbol tarihleriyle Türkiye’nin siyasal ve toplumsal tarihinin nasıl kesiştiğini gözler önüne seriyor.

Türkiye futbol tarihinin ilk yılları, kişiden kişiye, kulüpten kulübe değişiyor; kimi zaman bilgi kırıntılarıyla yetinmek gerekirken kimi zaman da bir bilgi yığınını anlamlandırmak için ek çaba harcamak gerekiyor. Ama belki de daha önemlisi, bu tarihi oluşturan insanların hikâyesi, o “büyük anlatı”nın içinde kaybolup gidiyor.

Beyoğlu’ndaki Anadolu Birahanesi’nin kapısının önünde buzlu badem satan o yaşlı adamın, 1903’te topu da, adamı da geçirmediği için “Tahtaperde” adını almış o eski futbolcu olduğunu;

Moda Deniz Kulübü’nün üst katındaki küçük odada ömrünün kalan kısmını tamamlayan Kulaksızzade Galip’in, Fenerbahçe’nin belki de en önemli futbolcusu, hatta bir dönem başkanı olduğunu; Galatasaray’ın Hasnun Galip Sokak’taki meşhur binasının 1920’lerde Galata’da demirli ona yakın Amerikan gemisinin denizcilerinin uğrak yeri bir salon olduğunu, burada cumartesi günleri dans edip boks yaptıklarını kim biliyor bugün?

MEHMET ŞENOL, İlk, orta ve lise öğrenimini Ankara’da tamamladıktan sonra Orta Doğu Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Siyaset Bilimi Bölümü’nü bitirdi. 1980’li yıllarda gazeteciliğe başladı. 12 Eylül Darbesi sonrası yayımlanan ilk gençlik dergilerinden olan Yeni Olgu ve Gençlik Toplum dergisinin kurucularındandır. 1983 yılından itibaren Yeni Gündem dergisinin Ankara bürosunda siyasi muhabir olarak çalışmaya başladı. Daha sonra İstanbul’da Ana Britannica’da yazı kurulu üyeliği, Manajans Thompson’da metin yazarlığı, IBM Türkiye’de yayıncılık ve iletişim alanlarında çalıştıktan sonra Graf Yayıncılık’ı kurdu. Şizofrengi dergisinin yayın kurulu üyeliğini, Tribün dergisinin yayın yönetmenliğini yaptı. 2002’den itibaren Türkiye’nin ilk kulüp yayını Galatasaray dergisini çıkarmaya başladı ve 13 yıl yönetti. Günlük Fotomaç gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Mehmet Ali Birand ve Mehmet Polat’la birlikte Galatasaray: 100 Yıllık Sevda belgeselinde görev aldı. 2008’de kaybettiğimiz Mehmet Ali Gökaçtı’yla birlikte 100 Yıllık Öykü kitabını yazdı. Top Bir Dünyadır (Yapı Kredi Yayınları, 2004), Dünya Kupası (İletişim Yayınları, 2002) kitaplarına makaleleriyle katkıda bulundu. Galatasaray Stat Müzesi’nin kuruluşunda Müze Komisyonu üyesi olarak uzun yıllar görev yaptı. 2016 yılında hayatını kaybeden Atilla Aksoy’la birlikte Türkçe ve İngilizce Liderlik İçin Doğdu/Born to Lead (2012) kitabını hazırladı. Nebil Özgentürk’le birlikte Galatasaray Efsaneleri belgeselinde çalıştı. Çeşitli haber sitelerinde ve bloglarda spor, futbol tarihi üzerine yazıyor, uluslararası sivil toplum örgütlerine film çekiyor, sayısını kendisinin bile anımsamadığı henüz hayata geçiremediği yeni projelerle oyalanıyor. 

Gayriresmi Futbol Tarihi / Mehmet Şenol
Tür: İnceleme
Sayfa sayısı: 528
Fiyat: 49,50 TL

Özkan Ali Bozdemir’den karanlığa yazılmış öyküler: Ağız Hareketleri

Salı, Kasım 24, 2020

Genç kuşağın dikkat çeken öykücülerinden Özkan Ali Bozdemir’in öykü toplamı “Ağız Hareketleri” Alakarga etiketiyle raflarda yerini aldı. Öykü konusunda adeta okul gibi olduklarını düşünürsek keyifle okuyacağımıza şüphe yok diyerek pası bültene atayım.

“Bira şişeleri vardır sahilde. Banklar boşalmış, yıkık binaların köşeleri tutulmuştur şimdi. Lokantalar açıktır. Arabalar geçer, midye çıkmıştır, polis köşe başlarını tutmuştur. Işıkları sönmüştür odaların ve köpekler oradadır; büyük, parlak, korkunç gözleriyle.” 

Genç öykücüler kuşağının dikkat çeken kalemlerinden biri de Özkan Ali Bozdemir, yadırganmış, tıpkı yukarıdaki alıntıda yazarın betimlediği gibi, ancak karanlık saatlere “gönderilmiş” bireylerin dilinden, bakış açısından yazdığı bu öyküleri sarsılarak okuyacaksınız.

alakarga, öykü, Kasım 2020, 72 Sayfa, 15 TL

Onur Akyıl’dan yeni öyküler: Açık Dövüş

Salı, Kasım 24, 2020


Alakarga'nın öykü şenliği Onur Akyıl'ın yeni öykü toplamıyla sürüyor. Çok üretken isimlerden Akyıl'ın kitaplarına yetişmek zor ama nerden başlasanız iyi gelir, pişman etmez diyerek pası bültene atayım.

“Farkındayım, size ölümden, kurbağanın ölümünden bahsedeceğimi söyleyip Bay Ben’den bahsetmeye başladım. Ama inanın yeryüzündeki, dünyadaki şeyler akıl almaz biçimde birbirlerini andırıyor.”

Onur Akyıl, son derece üretken ve yaratıcı bir öykücü, Açık Dövüş’te onun anlatım biçiminin iyiden iyiye özgürleştiğini, öykülerinin yarattığı huzursuzluğun arttığını göreceksiniz. Yazarın öykülerini sevinç duyarak sunuyoruz okurumuza.

Alakarga, Öykü, Kasım 2020, 88 Sayfa, 15 TL


Devrim masala dönüşünce ölür: Alain Badiou’nun “Petrograd’dan Şanghay’a”sı ilk kez Türkçe’de

Salı, Kasım 24, 2020

VakıfBank Kültür Yayınları dünyaca ünlü Fransız düşünür Alain Badiou’nun “Petrograd’dan Şanghay’a” isimli eserini Türkçe’de ilk kez okurla buluşturuyor. Kitabında, Rus ve Çin devrimlerini karşılaştırmalı olarak değerlendiren Badiou, “Bir devrim ilmi bir iftira ile öldürülür” diyor. Badiou kitabında, bir asır önce yaşanan Rus Devrimi ile yarım yüzyıl önce gerçekleşen Çin Kültür Devrimi üzerine fikirlerini sıralıyor, kitlesel hareketlerin gelişimini anlatıyor.

Türkçe çevirisini Murat Erşen’in yaptığı kitapta Badiou, “20. yüzyılın en mühim iki devrimi olan Rus ve Çin devrimlerine dair kafamda oluşturduğum temsilleri bir araya getirmek istedim” sözlerini kaydediyor.

Gerçek bir gün unutulursa…
Kitapta, iki devrim öncesi ve sonrası ülkelerin sosyo-siyasal yapısını analiz eden Badiou, tarihi olayları detaylarıyla aktarıyor; küresel kapitalizmin yaptırımları ve yaşananların kırılma noktalarını açıklıyor. Savaşlar, iç karışıklıklar ve ters yüz olan anları yorumlayan Badiou, tarihsel bir olayın ölümünün, insanlığın neredeyse tamamının onu unuttuğu vakit vuku bulduğunu söylüyor. Badiou, “Olay bir insan kitlesinin hayatını aydınlatmak ve ona yön vermek yerine, artık sadece özel bir alana yoğunlaşan tarih ders kitaplarında yer aldığı, hatta onlarda bile yer bulamadığı zaman ölmüş demektir” diyor. Badiou’ya göre ölü olay arşivlerin tozuna gömülüyor, bu da asıl sorunun merkezini oluşturuyor. Badiou, devrimin düşünsel boyutundan ve verilen emeğinden arındırılarak eğlence ve coşku uğruna kullanılmasına şiddetle karşı çıktığını açıkça ifade ediyor. 

Devrim neden can çekişiyor?
Badiou, 1917 Ekim Devrimi’nin öldüğünü veya can çekiştiğini dile getiriyor. Badiou, sözlerine şöyle devam ediyor: “Neredeyse her yerde yapılan bu yüzüncü yıl kutlaması, tıpkı daha önce Fransız Devrimi’nin iki yüzüncü yıl dönümünde olduğu gibi, bu devrimin esasını oluşturan ve Avrupa’dan Latin Amerika’ya, Yunanistan’dan Çin’e, Güney Afrika’dan Endonezya’ya en azından 60 yıldır milyonlarca insana coşku veren tarafının üzerini örtüp onu ıskalayacaktır. Yine aynı dönem boyunca, bir avuç gerçek efendimizi, sermaye sahiplerinden oluşan oligarşiyi dünyanın her yerinde dehşete sürüklemiş ve önemli geri adımlar atmaya zorlamış olan nedeni de gizleyecek… Doğrusu, devrimci bir olayın insanların hafızasında ölmesini mümkün kılmak için, onun gerçekliğini değiştirmek, onu kanlı ve uğursuz bir masala dönüştürmek gerekir. Bir devrim ilmi bir iftira ile öldürülür.” Badiou Fransız Devrimi’nin de başına aynısının geldiğini ifade ederek tarihi örnekler veriyor.

Alain Badiou kimdir?
1937 Fas doğumlu Fransız filozof Alain Badiou, École Normale Supérieure'de (ENS) okudu. Althusser, Canguilhem gibi önemli düşünürlerin öğrencisi oldu, Lacan’ın seminerlerini takip etti. Cezayir Savaşı’na karşı çıkanlar arasında yer alan Badiou, uzun yıllar akademik alanda dersler verdi. 68 Öğrenci Olaylarına etkin olarak katılan Badiou, büyük felsefi eserlerinin yanı sıra politik angajmanı, matematik, psikanaliz, şiir, müzik, tiyatro ve sinema gibi alanlara duyduğu özel ilgi ve yazdığı oyun ve romanlarla entelektüel dünyada önemli bir yere sahip. Badiou’nun kendine has çok yönlü felsefi güzergâhının temel taşlarını Théorie de sujet (Özne Teorisi, 1982), L'Être et l’Événement (Varlık ve Olay, 1988) Logiques des mondes (Dünyaların Mantıkları, 2006), L’Immanence des vérités (Hakikatlerin İçkinliği, 2018) gibi eserleri oluşturuyor. Türkçe’ye 30’a yakın kitabı çevrilen filozof uluslararası alanda politik mücadelesine ve felsefe çalışmalarına yoğun biçimde devam ediyor. “Petrograd'dan Şanghay’a: 20. Yüzyılın İki Devrimi” ise Badiou’nun VBKY’den yayımlanan ilk eseri.

Petrograd’dan Şanghay’a: 20. Yüzyılın İki Devrimi / Alain Badiou
Çevirmen: Murat Erşen
Yayınevi: VBKY
Sayfa sayısı: 100
Fiyatı: 24 TL

Kendinde kalpten sevme cesareti bulan biri kaldı mı?

Salı, Kasım 24, 2020

Müge İplikçi’nin yeni kitabı Kalpten Seven İnsanlar gücünü kadim masallardan, anlatılardan alan öykülerin birbirlerine teyellendiği bir kısa roman. Neyyir ve Korkut’un kimlikleri aşan, yaşamları kat eden, zamanı altüst eden aşkları kadar bugünün gerçeklerine de ayna tutuyor.

Kalpten Seven İnsanlar, vasatlıkları, cinayetleri, şiddeti, ölümleri ve daha önemlisi yaşayan ölüleri de içine alarak, iyinin olduğu kadar kötünün de içinden geçerek gürül gürül akıyor ilk sayfadan son sayfaya. Ve bu kısa kitap boyunca şu soru yankılanmadan edemiyor: Kendinde kalpten sevme cesareti bulan biri kaldı mı acaba?  Yoksa sevgi, artık özlemini bile duymadığımız bir şey haline mi geldi?

“Soğuk bir kış günü, yaşamın bir cilvesi olarak 29 Şubat’ta doğdunuz. Dört yılda bir varsayılan bir insan oldunuz. Dahası da geldi başınıza. Artık yıllardan bir gün, yine doğum gününüzde, Türkiye diye bir ülkede, teyzenizin askerdeki torununu ziyarete giderken bir trafik kazası nedeniyle sırra kadem bastınız.”

#şiddet #aşk #masal #hakikat #yakıntarih #kadınaşiddet #erkekegementoplum #sevgi #ileti-şimsizlik

Bu kitaba ilgi duyanlar için ek öneriler: Neslihan Önderoğlu: Yeryüzü Yorgunları, Latife Tekin: Ormanda Ölüm Yokmuş, Hikmet Hükümenoğlu: Körburun, Engin Türkgeldi: Orada Bir Yerde, Erendiz Atasü: Dağın Öteki Yüzü

MÜGE­ İPLİKÇİ,­ İstanbul’da­ doğdu.­Kadıköy ­Anadolu ­Lisesi’nden ­sonra­ İstanbul ­Üniversitesi İngiliz ­Dili ­ve ­Edebiyatı ­Bölümü’nü ­bitirdi.­ İstanbul­ Üniversitesi­ Kadın­ Sorunları­ ve­ Araştırma­ Bölümü­ ile­ The­ Ohio­ State ­University’deki ­yüksek ­lisans ­derecelerinin ­ardından ­öğretmenlik­ yaptı. Önce öyküleriyle ­tanındı.­ Perende, Columbus’un Kadınları, Arkası Yarın, Transit Yolcular, Kısa Ömürlü Açelyalar, Tezcanlı Hayalet Avcıları ­ve ­Çok Özel İsimler Sözlüğü­ adlı­ yedi ­öykü­ kitabı ­var. ­Ardından altı ­romanı­ yayımlandı: ­Kül ve Yel, Cemre, Kafdağı, Civan, Babamın Ardından­ ve­ Sil Baştan. ­Yıkık Kentli Kadınlar ­ve ­Cımbızın Çektikleri (Ümran­ Kartal’la­ birlikte)­ adlı­ inceleme­ kitapları­ da­ bulunan­ Müge­ İplikçi,­1996’da­ Yaşar ­Nabi ­Nayır ­Gençlik ­Ödülü ­ve ­1997’de­ Haldun­ Taner ­Öykü ­Ödülü üçüncülüğünü­ kazandı.­Yazdığı­ ilkgençlik ­romanı­ olan ­Yalancı Şahit ­ÇGYD­ tarafından ­Yılın­ En­ İyi Gençlik ­Romanı­ Jüri­ Özel ­Ödülü’ne ­değer­ görüldü.­ Yazar,­bunun­ ardından ­bir ­diğer ­gençlik­ romanı olan Saklambaç’ı ­yazdı.­İplikçi’nin ­beş­ çocuk­ kitabı daha­ var: ­Uçan Salı, Acayip Bir Deniz Yolculuğu, Kömür Karası Çocuk, Dondurmam Tılsım­ ve ­Günaydın Bendi. Gezi Direnişi’ne­ katılan ­gençlerle ­Biz Orada Mutluyduk­ adlı ­bir ­de­ röportaj ­kitabı ­bulunuyor. ­İplikçi’nin­ eserleri ­başta ­İngilizce,­ Almanca ­ve Arapça ­olmak ­üzere­ birçok ­dile­ çevrildi.­ Türkiye­ PEN­ Kadın­ Yazarlar­ Komitesi­ başkanlığını­ aralıklı­ olarak­ 2004-2005­ ve ­2007-2009 ­yılları­ arasında ­yapan ­yazar ­aynı ­zamanda ­Medyascope.tv’de ­Zeytin Dalı­ ve­ Sabun Köpüğü programlarını­ hazırlayıp­ sunuyor. 

Kalpten Seven İnsanlar / Müge İplikçi
Dizi: Can Çağdaş
Tür: Kısa roman
Sayfa sayısı: 136
Fiyat: 21,00 TL

İnkılâp Kitabevi’nden iki ciltlik Cambridge Kapitalizm Tarihi

Salı, Kasım 24, 2020

İnkılâp Kitabevi, tarihçi ve ekonomist Larry Neal ile ekonomist Jeffrey G. Williamson tarafından hazırlanan iki ciltlik Cambridge Kapitalizm Tarihi’ni Türkçeleştirerek okurlarla buluşturuyor. Kapitalizmin yükselişinin ve yayılmasının uzman ve eksiksiz bir anlatımını sunan Kapitalizm I – Kapitalizmin Doğuşu: İlk Kökenlerinden 1848’e ve Kapitalizm II – Kapitalizmin Yayılışı: 1848’den Günümüze adlı kitaplar raflarda yerini aldı. 

Larry Neal ve Jeffrey G. Williamson tarafından hazırlanan Cambridge Kapitalizm Tarihi; Sanayi Devrimi’ne ve son iki yüzyılı geçkin süredir dünya ekonomisinin küreselleşmesine bağlı olarak eski dünyadaki kapitalizmin ilk kökenlerinden evrimini ve Ortaçağ’ın sonlarındaki Avrupa’da pazarların gelişimini kapsayan en iyi çalışmalardan biri. Uluslararası düzeyde gözde bilim insanlarından oluşan bir ekip tarafından yazılan iki ciltlik derleme, kapitalizmin yükselişinin ve yayılmasının uzman ve eksiksiz bir anlatımını sunuyor. Kapitalizmin başarıları çok dikkat çekse de, kapitalizmin gelişimini kesmeye devam eden krizlerin yanı sıra dini, felsefi ve siyasi eleştiriler de dikkat çekiyor. Kapitalizmin tarihi, Batı’nın tarihiyle geleneksel olarak bağlantılı olmasına rağmen Cambridge Kapitalizm Tarihi, kapitalizmdeki bölgesel değişiklikleri dikkate alarak ve rakiplerine kıyasla eşsiz bir inceleme sunarak küresel bir bakış açısı kazandırıyor.

Kapitalizm I – Kapitalizmin Doğuşu: İlk Kökenlerinden 1848’e adıyla yayımlanan ilk cilt, kapitalizmin eski zamanlardaki uzak kökenlerini ortaya çıkarıyor. “Her şeyden önce neden kapitalizm ve modern iktisadi büyümenin başlaması bu kadar uzun sürmüştür?” sorusuna yanıt arayan Kapitalizm I’de yer alan makaleler, modern kapitalizmin özelliklerini; kapitalizmin çeşitli öncüllerinin neden hayatta kalamadığını ve hem nüfus hem de kişi başına düşen gelirleri neden önceki seviyelerden yukarı çıkarmayı başaramadığını tespit etmeye odaklanıyor. 

Kapitalizme cevaplar arayan Kapitalizm II – Kapitalizmin Yayılışı: 1848’den Günümüze başlıklı ikinci cilt ise kapitalizmin Batı Avrupa ve sömürgelerindeki gelişimini ve 1848’den sonra dünyanın geri kalanına yayılmasını ele alıyor. Kapitalizm II’deki makaleler, modern iktisadi büyümenin fayda sağlayan etkilerinin, önde gelen sanayi ülkelerinde giderek daha açık hale geldiğini; buna rağmen kapitalizmin yayılışının başka ülkelerdeki yerel sosyal, siyasi ve kültürel koşullar tarafından kısıtlandığını ortaya koyuyor.

İki ciltten oluşan Cambridge Kapitalizm Tarihi’nin Kapitalizm I – Kapitalizmin Doğuşu: İlk Kökenlerinden 1848’e ve Kapitalizm II – Kapitalizmin Yayılışı: 1848’den Günümüze adlı kitapları, İnkılâp Kitabevi etiketiyle raflarda, inkilap.com, dr.com.tr ve kitapyurdu.com adreslerinde!


Harfa Yayınları, günümüz dünya edebiyatından üç çarpıcı kitapla yayın hayatına başladı

Pazartesi, Kasım 16, 2020

Harfa, dünya edebiyatının yaratıcı örneklerini Türkçeye kazandırma arzusuyla 2020’de, İstanbul’da kuruldu. Yayınevinin roman, şiir ve deneme türlerindeki ilk üç kitabı günümüz dünyasının meselelerine taze bakış açıları getiriyor. Kapakları, çevirmenleri derken gayet merak uyandırıcı bir başlangıç bu diyerek pası bültene atayım.

Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz - Ocean Vuong
“Her kar tanesinin birbirinden farklı olduğunu söylerler, ama kar fırtınası hepimizin üstünü aynı şekilde örtüyor”

Şair Ocean Vuong, yirmili yaşlarında bir oğulun okuma yazma bilmeyen annesine hitaben yazdığı bir mektup formundaki ilk romanı Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz’de, Vietnamlı bir ailenin ırkçı şiddetin kol gezdiği beyaz Amerika’daki hayatta kalma mücadelesini anlatıyor.

Bu geçmişe dönüşler ve sorularla dolu mektubun “Küçük Köpek” takma adlı yazarı, kendi kimliğini keşfetme macerasıyla ailesinin Vietnam Savaşı’nın damga vurduğu hikâyesini iç içe geçirirken, hayatının daha önce annesinden sakladığı taraflarını da paylaşıyor. Küçük Köpek’ten İngilizceyi yeni öğrenen bir çocukken okulda yaşadıklarını, mevsimlik işçi olarak tütün tarlalarında geçirdiği yazları, annesiyle çatışmalı ama sıcak ilişkisini, ilk aşkının yürek burkucu hikâyesini ve nasıl yavaş yavaş bir yazara dönüştüğünü dinlerken sadece günümüz Amerika’sının acımasız gerçekliğine değil, dilin iyileştirici, hatta kurtarıcı gücüne de tanıklık ediyoruz.

Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz, ırkçılık, sınıf, şiddet, erkeklik gibi meselelere şaşırtıcı bir cesaretle giren, unutulmaz bir roman. Kendi sesini bulan bir oğulun, sesini hiçbir zaman duyuramayacak annesine, sonunda, yazıyla ödediği borç.

ÖVGÜLER
“Ocean Vuong dilin sınırlarıyla karşı karşıya geliyor –kitap okuyamayan bir anneye hitaben yazılmış bir kitap bu– ve edebiyatın neyi görünür ve düşünülebilir kılabileceğine, sınırların, nesillerin ve yazı türlerinin ötesinde hissedilebilir hale getirebileceğine dair algımızı genişletiyor.”—Ben Lerner, Atocha’dan Ayrılmak ve 22:04’ün yazarı

“Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz hayatta okuduğum en güzel romanlardan biri, bir edebiyat harikası, insanlıkla dolu bir eser. Kim olduğumuzla, kendimizi bedenimizin içinde, birbirimizde, ülkelerde, bu dünya üzerinde nasıl keşfettiğimizle ilgili bir kitap: Bir başyapıt.”—Max Porter, Tüylü Bir Şeydir Şu Yas’ın yazarı

2019 New England Kitap Ödülü – 2020 PEN/Faulkner Ödülü finalisti – 2020 Uluslararası Dylan Thomas Ödülü finalisti – 2019 National Book Award uzun listesi – PEN/Hemingway İlk Roman Ödülü uzun listesi – Carnegie Medal in Fiction uzun listesi

Vietnamlı Amerikalı şair ve yazar Ocean Vuong 1988’de Saygon, Vietnam’da doğdu. Northampton, Massachusetts’te yaşıyor ve UMass-Amherst’te ders veriyor. Yeryüzünde Bir An İçin Muhteşemiz ilk romanı. Vuong’un T. S. Eliot, Whiting, Thom Gunn ve Forward ödüllerine layık görülen şiir kitabı Night Sky with Exit Wounds’u da Harfa kitapları arasında bulabilirsiniz.
Çevirmen: Deniz Koç, Roman, 256 Sayfa, 32 TL

Ağlama Kitabı - Heather Christle
“Belki de dil bizi yarı yolda bıraktığı, kelimeler acımızı layığıyla aktaramadığı zaman ağlıyoruzdur”

Niye ağlarız? Ağlamaktan niye utanır, ağladığımızı niye gizlemeye çalışırız? Her gözyaşı aynı mıdır? Ağlama Kitabı, şair Heather Christle’ın hayatının ölüm acısıyla doğum heyecanını aynı anda yaşadığı bir döneminde, hem yasla hem de annelik fikriyle baş etmeye çalışırken döktüğü gözyaşlarını anlama ihtiyacıyla çıktığı bir düşünce ve araştırma yolculuğunun ürünü.

Bu yolculukta bir taraftan kendi gözyaşlarının geçmişine dönerken bir taraftan da ağlamanın kimyasını, tarihini ve kadınlık, erkeklik, sanat, siyaset, yaş ve renkle ilişkisini araştırmaya koyulan Christle, ortaçağ mistiği Margery Kempe’in dinmeyen gözyaşlarından Ay modülünde gözleri dolan Neil Armstrong’a, Harikalar Diyarı’nda kendi gözyaşlarının içinde boğulma tehlikesi geçiren Alice’ten Donald Trump’ın “Ağlar mısınız?” sorusuna verdiği cevaba, kadın özgürleşmesi tarihinin önemli bazı anlarından ırkçı şiddet vakalarına, şiirlere, filmlere ve bilimsel araştırmalara uzanan çok geniş bir alanı katediyor.

Ağlama Kitabı, gözyaşlarının güzelliğine ve gizemine yaklaşmaya çalışan bir yazarın yolda keşfettikleri. Ağlamanın zayıflıkla ilişkilendirilmesine güçlü bir itiraz. Fragmanlardan oluşan şaşırtıcı ve dokunaklı bir otobiyografi: Sanatçının ayna karşısında ağlayan bir kadın olarak portresi.

ÖVGÜLER
“Lirik ve etkileyici bir kitap: kısmen deneme, kısmen hatırat, kısmen şaşırtıcı bir kültürel çalışma.”—The New York Times Book Review

“Gözyaşlarına dair dokunaklı ve iç burkucu bir araştırma; kapsamlı, evet, ama aynı zamanda açık uçlu… Derinden hissedilerek yazılmış, çok hüzünlü bir kitap.”—Esmé Weijun Wang

“Heather Christle, kederin tatsız yönleriyle onları daha az yabancı kılana kadar, nazikçe meşgul oluyor. (…) Ağlama Kitabı dilin sınırlarına dayanmaya, temsili gerçekliğe yaklaştırmaya kararlı görünen bir kitap.”—Katy Waldman, The New Yorker

“Kolay kolay akıldan çıkmayan bir kitap…”—Jennifer Szalai, The New York Times 

The New York Times Book Review editörlerinin seçtiği kitaplardan – Believer Kitap Ödülü uzun listesi – Georgia Yılın Yazarı Ödülü adayı

Heather Christle’ın daha önceki şiir kitapları The Difficult Farm (Zor Çiftlik), Believer Şiir Ödülü’ne layık görülen The Trees The Trees (Ağaçlar Ağaçlar), What Is Amazing (Şaşırtıcı Olan) ve Heliopause (Helyopoz). Şiirleri The New Yorker, London Review of Books, Poetry ve başka dergilerde yayımlanan Christle, Atlanta’daki Emory Üniversitesi’nde yaratıcı yazarlık dersleri veriyor. Ağlama Kitabı ilk düzyazı kitabı.
Çevirmen: Zeynep Baransel, Deneme, 208 Sayfa, 28 TL

Sağır Cumhuriyet - Ilya Kaminsky
“Sağırlar sessizliğe inanmaz. Sessizlik, işitenlerin icadıdır.”

Sağır Cumhuriyet, şiirlerle kurulmuş bir tiyatro oyunu gibi okuduğumuz bir mesel. Rus asıllı Amerikalı şair Ilya Kaminsky, üzerinde on beş yıl çalıştığı bu benzersiz kitapta işgal altındaki bir ülkede yaşananların hikâyesini anlatırken şiddet ve baskı karşısındaki sessizliğimiz, sessizliğin türleri, sessiz bırakılmakla sessiz kalmaya karar vermek arasındaki fark üzerine düşünüyor.

Kuşatılmış bir kasaba (Vasenka), kasaba meydanında askerlerin vurup öldürdüğü sağır bir çocuk (Petya) ve çocuğu öldüren silah patladığı anda sağırlaşan kasaba halkı. Çocuğun ölümünün ardından kasabaya çöken sessizlikte, sağır halk işaret diliyle bir direniş örgütlemeye başlıyor. Bir taraftan da ilk çocuklarını bekleyen Alfonso-Sonya çiftiyle kasabadaki kukla tiyatrosunun sahibesi Galya Ana’nın hikâyelerini takip ediyoruz. Askerler sağırlığı “salgın hastalık” ilan ediyor, Galya’nın kuklacılarıysa gündüzleri Vasenkalılara işaret dilini öğretip geceleri usulca askerleri öldürüyor.

Ama Sağır Cumhuriyet sadece bir ağıt değil, aynı zamanda ümide, direnmeye, yaşama sevincine yazılmış coşkulu bir methiye. Tek bir şiir geleneğinden beslenmediği gibi tek bir duygudan da beslenmeyen Kaminsky, acıyla, şiddetle ve baskıyla beklenmedik, heyecan verici başa çıkma yolları hayal ediyor.

ÖVGÜLER
“Sağır Cumhuriyet’te engin bir hayal gücünün işleyişini görüyoruz. Kaminsky hem bütünüyle kendisine hem de nihai olarak bize ait bir vicdan cumhuriyeti kurmayı, ‘barışın hüküm sürdüğü bir ülke’nin haritasını yaratmayı başarmış.” —Kevin Young, The New Yorker

“Ilya Kaminsky’nin hem doğup büyüdüğü Odesa hem de halihazırda yaşadığı Amerika’dan ilhamla yarattığı bir ülkede geçen, iki perdelik bir oyun formundaki lirik şiiri Sağır Cumhuriyet’i sarsılarak okudum. Sansür, siyasi duyarsızlık ve işkence hakkında bir kitap, ama aynı zamanda domatesli sandviçler, bir kız evladın doğumu ve uzun bir evliliğin beklenmedik, neredeyse şoke edici hazları hakkında.” —Parul Sehgal, The New York Times

Los Angeles Times Kitap Ödülü – Anisfield-Wolf Kitap Ödülü – National Book Award for Poetry finalisti – National Book Critics Circle Award finalisti – T. S. Eliot Prize finalisti – Forward Prize for Best Collection finalisti

Ilya Kaminsky 1977’de eski Sovyetler Birliği’nin Odesa şehrinde doğdu ve 1993’te ailesiyle beraber Amerika’ya iltica etti. Sağır Cumhuriyet’in yanı sıra Dancing in Odessa [Odessa’da Dans] (2004) isimli bir şiir kitabı daha var. Aynı zamanda çok sayıda antoloji yayına hazırlamış ve çeşitli şiir kitaplarının çevirmenleri arasında yer almış olan Kaminsky, Guggenheim, Lannan ve NEA burslarıyla aralarında Whiting Award’un da bulunduğu çok sayıda ödüle layık görüldü. Atlanta’da yaşıyor.
Çevirmen: Selahattin Özpalabıyıklar, Roman, 112 Sayfa, 20 TL

Hollywood yıldızlarının şamanı Durek Verrett’ten yeni kitap : Ruhunun Şifrelerini Çöz

Pazartesi, Kasım 16, 2020

Gwyneth Paltrow ve Nina Dobrev gibi Hollywood yıldızlarına spiritüel danışmanlık veren dünyaca ünlü Şaman Durek Verrett’in yeni kitabı Türkçe olarak "Ruhunun Şifrelerini Çöz" ismiyle kitapçılarda!

6. nesil şaman ve günümüzün vizyoner fikir liderlerinden olan Şaman Durek’in yeni kitabı “Ruhunun Şifrelerini Çöz” dünyada çok satanlar listelerinde yer alıyor. Durek, odak noktasına insanlığın evrimini alarak kitabındaki şamanik bilgiler ve ritüeller ile hayatımızı şifalandırmamıza yardımcı oluyor. Her birimizin içinde var olan ancak zaman içerisinde kullanmayı unuttuğumuz gücü bize hatırlatarak, yaşamımızı bilinçli, otantik ve uyumlu bir şekilde sürdürebilmemiz için bizlere rehberlik ediyor. “Ruhunun Şifrelerini Çöz” kitabıyla Durek sağlıklı ve iyi yaşamın ne anlama geldiğini yeniden tanımlıyor. Güçlü eski şamanik öğretilerin maneviyatını açıklayarak ve günümüze uyarlayarak herkes tarafından anlaşılabilir hale getiriyor.

GWYNETH PALTROW’UN ŞAMANI DUREK VERRETT’TEN DANIŞMANLIK ALMAK NASIL BİR DENEYİM?
Durek’in öğretileri, birebir spiritüel danışmanlık verdiği Nina Dobrev ve Gwyneth Paltrow gibi ünlü Hollywood sanatçıları ve tanınmış iş insanları başta olmak üzere binlerce kişiyi etkiledi.

Kan bağı olmasa da Durek’i ailesi gibi gören, hatta “Kardeşim” diye hitap eden Gwyneth Paltrow, Durek’in kitabını “Düşündürücü, ezberbozan ve güçlü!” olarak tanımlıyor.

Uzun süredir Şaman Durek'ten danışmanlık alan ünlü oyuncu Nina Dobrev deneyimini şu şekilde özetliyor: "Şaman Durek ile tanışana kadar şamanik bilgilerle ilgili pek fikrim yoktu. Bu güçlü öğretilerin hayatıma büyük katkısı oldu. Shaman Durek ve kitabı Ruhunun Şifrelerini Çöz yardımıyla, daha derin bir şekilde kendime, hayat amacıma ve ruhani yoluma bağlandım." 

PEKİ RUHUMUZUN ŞİFRELERİNİ NASIL ÇÖZECEĞİZ?
“Ruhunun Şifrelerini Çöz” kitabı insanlığın ve gezegenimizin şifalanması için neler yapmamız gerektiğini Şaman’ın kendi yaşadığı birbirinden ilginç olaylar ve kadim bilgilerle açıklıyor. İçimizde bulunan sınırsız güç ile bağlantı kurmak için herkesin kolaylıkla uygulayabileceği egzersizler ve şamanik ritüeller paylaşıyor. Bu değerli bilgileri tüm insanlığa sunmayı hedefleyen Durek, “Hiçbirimiz bu dünyaya acı çekmek için gelmedik, sadece içimizdeki sınırsız gücü farketmemiz ve açığa çıkarmamız gerekiyor. Böylece hakettiğimiz hayatı yaşayabiliriz.” diyor.

ŞAMAN DUREK: People dergisinde yer alan ilk ruh şamanı olarak bilinen Durek'in çalışmaları dünya çapında Elle, Marie Claire, The New York Times ve Vanity Fair gibi önemli yayıncılar tarafından paylaşıldı. Goop Podcast’inin yanı sıra Durek Amerika’daki CBS ulusal TV kanalının popüler programı The Doctors’da sık sık konuk yorumcu olarak yer almaktadır. Durek, Şaman Okulu ve kendi popüler podcast şovu "Ancient Wisdom Today" üzerinden ise, insanların kendi içlerinde var olan gücü açığa çıkarmaları ve optimal hayatlarına ulaşmalarını engelleyen olumsuz kalıpları değiştirmeleri konusunda yardımcı olmaktadır. Şaman Durek'i Instagram'da takip ederek birçok farklı şamanik bilgiye ulaşabilirsiniz: @shamandurek

Kara Hafta İstanbul Festivali 23-29 Kasım’da

Pazartesi, Kasım 16, 2020

Türkiye’nin ilk ve tek polisiye edebiyatı organizasyonu Kara Hafta İstanbul Festivali,bu yıl İBB’nin desteğiyle altıncı kez gerçekleşiyor. Önceki yıllarda Agatha Christie, Georges Simenon, Ian Fleming, Mike Hammer ve Sir Alfred Hitchcock onuruna gerçekleştirilen festivalin bu yılki teması ise polisiyenin mihenk taşlarından ünlü İngiliz yazar ve şair Edgar Allan Poe olacak. Kara Hafta İstanbul Festivali’nin ön habercisi olan ve otuz yaş altı genç yazarlara yönelik öykü yarışmasına başvurular da 16 Kasım tarihine kadar devam edecek.

Kitapseverlerin merakla beklediği Kara Hafta İstanbul Festivali,26 - 29 Kasım 2020 tarihlerinde çevrim içi olarak düzenlenecek. Festival oturumlarında Ian Rankin, Michael Kardos, Niklas Nat och Dag gibi polisiye alanında uluslararası üne sahip yazarların yanı sıra Ahmet Ümit, Ayşe Erbulak, Elçin Poyrazlar, Erol Üyepazarcı, Hakan Günday, Mesut Demirbilek, Onur Saylak, Sevil Atasoy, Su Tunç, Suat Duman ve Taner Ay gibi önemli Türk yazarlar da yer alacak.

10 farklı oturumda 18 konuğun ağırlanacağı organizasyonda Algan Sezgintüredi, Aslı Perker, Can Erol, Ceyhan Usanmaz, Hülya Balcı, Nazlı Berivan Ak, Serhan Bali, Sevin Okyay ve Tanıl Bora ise moderatör olarak yer alacak. Festival kapsamında gerçekleştirilecek çevrim içi oturumlar, Kültür.İstanbul YouTube kanalından ücretsiz olarak izlenebilecek.

GENÇLER İÇİN İSTANBUL TEMALI ÖYKÜ YARIŞMASI
Kara Hafta İstanbul Festivali’nin ön habercisi olan ve otuz yaş altı genç yazarlara yönelik öykü yarışmasına başvurular, 16 Kasım tarihine kadar devam edecek. Genç yazar adayları İstanbul’dan ilham alarak kaleme aldıkları kısa öykülerini, son başvuru tarihine tarihe kadar oykuyarismasi@karahafta.com adresine gönderebilecek. Öyküler; Ahmet Ümit, Adnan Özer, Algan Sezgintüredi, Nazlı Berivan Ak ve Can Erol’dan oluşan seçici kurul tarafından değerlendirilecek. Yarışma sonunda dereceye giren on öykü, Vapur Kitap tarafından kitaplaştırılacak. Bu öykülerin sahipleri ayrıca 23 – 24 - 25 Kasım tarihlerinde Adnan Özer’le Polisiye Yazma Atölyesi’ne katılabilecek. Yarışmada ilk üçe girenlere ise İstanbul Kitapçısı’ndan 5 bin TL, 3 bin TL ve bin TL hediye çekleri verilecek.

EDEBİYATIN KARA KALEMLERİ
Kara Hafta İstanbul Festivali’nin ilk oturumu, “Şehir ve Polisiye: İstanbul’da Suç ve Suçlu” başlığıyla 26 Kasım Perşembe saat 19.00’da başlayacak. Algan Sezgintüredi’nin moderatörlüğünde gerçekleşecek oturumda Sevil Atasoy, Mesut Demirbilek ve Suat Duman konuşmacı olarak yer alacak. Aynı akşam saat 20.30’da gerçekleşecek “Bir Kahraman Yaratmak” başlıklı oturumun iki yabancı konuğu olacak. George R.R. Martin’in “üstün bir yeni yetenek” sözleriyle selamladığı, Simya Savaşları serisiyle tüm dünyada ilgi gören Amerikalı yazar Ian Tragellis ve karakterleri kadar kıvrak dili, kurnaz kurgusu ve gerilimin dozunu arttırmadakiustalığıyla dikkat çeken Amerikalı yazar Michael Kardos. Oturumun moderatörlüğünü editör, çevirmen Nazlı Berivan Ak üstlenecek.

27 Kasım Cuma günü gerçekleşecek ilk birleşim olan “Yeni Platformlarda Polisiye: Şahsiyet Fenomeni”nde, Haluk Bilginer’e “En İyi Erkek Oyuncu” dalında Emmy ödününü getiren “Şahsiyet” dizisi üzerinden, yeni film ve dizi izleme platformlarındaki polisiye ele alınacak. Can Erol’un moderatörlüğünde gerçekleşecek oturuma Şahsiyet’in senaristi Hakan Günday ve yönetmeni Onur Saylak konuşmacı olarak katılacak. Aynı akşam saat 20.30’da Tanıl Bora moderatörlüğünde gerekleşecek “Savaş ve Polisiye” başlıklı oturumun konuğu ise ünlü Alman yazar Volker Kutscher.

28 Kasım Cumartesi ise ilk program 12.00’de başlayacak. Eleştirmen Ceyhan Usanmaz “Bir Maceraperest: Edgar Allan Poe” başlığıyla gerçekleşecek oturumda “Edgar Allan Poe ve Londra Canavarı” kitabının yazarı Karen Lee Street ile bir araya gelecek. “Edgar Allan Poe’nun İzinde” başlıklı ikinci oturum saat 14.00’te başlayacak. Gazeteci – yazar Aslı Perker’in moderatörlüğünde gerçekleşecek oturumun konukları yazar, eleştirmen, çevirmen, koleksiyoner ve kendi deyimiyle “polisiye çokseveri” Erol Üyepazarcı ve yazar Taner Ay. Cumartesi günü saat 19.00’da gerçekleşecek üçüncü oturumda ise Ahmet Ümit “Kuzgun’a Nazire” adlı oturumda Poe’nun en önemli eserlerinden birine cevap olarak yazdığı metin üzerine konuşacak.

Festivalin son gününün ilk oturumu olan “Polisiyenin Kadın Yazarları”nda saat 14.00’te Hülya Balcı moderatörlüğünde Elçin Poyrazlar, Su Tunç ve Ayşe Erbulak polisiye edebiyatseverlerle buluşacak. 29 Kasım Pazar saat 16.00’da başlayacak “Polisiyenin Merkezine Seyahat: Ada’nın Kara Yüzü” başlıklı oturumda Sevin Okyay, Müfettiş Rebus romanları dünyada yirmiden fazla dile çevrilen ve hatırı sayılır bir okuyucu kitlesi edinen İskoç yazar Ian Rankin’le Britanya polisiyesini masaya yatıracak.

Festivalin son oturumu ise “Edebiyatın Soğuk Yüzü: Kuzey Avrupa Polisiyesi” başlığını taşıyor. Serhan Bali moderatörlüğünde gerçekleşecek oturum saat 18.00’de başlayacak. Ülkemizde giderek artan meraklısıyla Kuzey Avrupa Polisiyesi suç kurgusunun en çok satan İzlandalı yazarı Ragnar Jonasson ve İsveç’in ödüllü aristokrat polisiye yazarı Niklas Natt Och Dag’ın katılımıyla konuşulacak.

Festival programı ve tüm detaylar karahafta.com web sitesi, Kara Hafta sosyal medya kanalları ile İBB iştiraklerinden Kültür AŞ’nin sosyal medya kanallarından takip edilebilecek.


Sadık Usta’dan müstesna bir bilim insanı araştırması: Şair ve Matematikçi Ömer Hayyam

Pazartesi, Kasım 16, 2020

Sadık Usta, Ömer Hayyam’ın değeri çok sonra anlaşılmış bilim insanı oluşunun ardındaki sebepleri bu kitapta açıklıyor… “Şair ve Matematikçi Ömer Hayyam” Epsilon etiketiyle raflarda.

Stefan Zweig’ın ünlü bir eseri var: “İnsanlığın Yıldızının Parladığı Anlar” Hayyâm, bilim ve kültür tarihine yaptığı katkılarla insanlığın yıldızının parladığı anlardan birinin unutulmaz bir simgesi olmuştur. Hayyâm, çok geç keşfedilmiş ve değeri az bilinmiş de olsa, müstesna bir bilim insanı, düşünür ve şairdir. Okuyacağınız bu kitap, onun hikâyesidir...

- Doğu toplumları Hayyâm’ı esas olarak rubaileri üzerinden, o da şarap ve aşk düşkünü bir şair olarak bilir. Peki, onun dünya tarihinde eşine az rastlanır bir ozan ve filozof olduğu kadar büyük bir matematikçi ve astronom da olduğunu,

- Eğer Edward FitzGerald onları serbest bir tarzda ve kendi dilinde yeniden yazmasaydı, dünyada çok az sayıda biliminsanının tanıyıp bildiği Hayyâm’ın rubailerinin bu kadar etkili ve ünlü olamayacağını,

- Hayyâm’ın mezarından getirtilen iki gül çitilinin FitzGerald’ın mezarına dikildiğini ve bu güllerin 1893’ten beri botanik biliminde “Ömer Hayyâm Gülü” (Omar Khayyam Rose) olarak işlem gördüğünü,

- Ömer Hayyâm rubailerinin Nazi Almanya’sında yasaklandığını ve kitaplarının kütüphanelerden toplatılarak hurdaya verildiğini,

- Büyük bilim insanı Hayyâm’ın neden gözden ırak tutulup mezarının 800 sene boyunca yok oluşa terk edildiğini biliyor muydunuz?

Sadık Usta : 1960 yılında Kahramanmaraş’ta doğdu. On altı yıl Almanya’da yaşadı. Stuttgart Üniversitesi ve Frankfurt Goethe Üniversitesi’nde (Tarih ve Siyasal Bilimler) okudu. 2003 yılında İngilizce öğrenmek üzere dokuz ay Londra’da kaldı. 2012’de Goethe Üniversitesi’nde “Ütopya ve Devrim, Türkiye’de Modernleşme Hamleleri (1908-1938)” başlıklı master tezini verdi.

Şair ve Matematikçi Ömer Hayyam / Sadık Usta
Dizi / Tür: Kurgu dışı – Araştırma
Yayım Tarihi: Kasım, 2020
Sayfa Sayısı: 144
Fiyat: 22,50 TL

Sel Yayıncılık’tan Kasım Yenileri

Çarşamba, Kasım 11, 2020

Sel Yayıncılık Kasım ayını sekiz kitapla karşılıyor. Edward Abbey’in eko-direniş romanı “Sabotaj Çetesi” ve Colette imzalı sansasyonel ilişki üçgeni romanı “Cicim” ayın dünya edebiyatı yenileri. Gilles Deleuze ve Félix Guattari’nin Kafka’ya bakış attığı “Kafka: Minör Bir Edebiyat İçin” de “DüşünSel” dizisinin yeni kitabı olsa da her edebiyat sevdalısının gözden kaçırmaması gerekenlerden. Gazeteci Ertuğrul Mavioğlu’nun yakın tarih okumaları “Köprüden Geçerken” ile sürüyor. Halil Yörükoğlu’nun öykü toplamı “Kaçış Rampası” da diğer yerlisi. Lynne Segal’in tutkulu çağrısı “Radikal Mutluluk” kadınlar kitaplığı serisinin yeni kitabı. Jean-François Bert imzalı “Foucault” ve Hans Bertens’in “Edebi Teori”si de “Giriş Kitaplığı” dizisinin yeni kitapları. 


Sabotaj Çetesi * Edward Abbey
Maden şirketlerinin, yol çalışmalarının, köprülerin, reklam tabelalarının, devasa barajların ve her tür endüstriyel saldırganlığın Amerikan doğasında ve doğal yaşamında açtığı yaralar, çevreyi geri döndürülemez bir yıkıma sürüklemekte, eşsiz güzellikleriyle derin kanyonlar, ıssız çöller ve gürüldeyen berrak nehirler hızla yok edilmektedir. Ancak kader, dört uçarı doğa âşığını bu gidişata şiddet yoluyla son verecek, yıkımın müsebbiplerine korkulu düşler gördürecek gizli bir eko-direniş örgütünde bir araya getirir: Sabotaj Çetesi gözünü budaktan sakınmayacaktır.

Doğa ve yaşam savunusunu bütün eserlerinin ana teması haline getiren, tabiata yürekten bağlı Edward Abbey'in, 1970'lerde yükselişe geçen çevre mücadelesine ilham ve selam vermeyi de ihmal etmeden kaleme aldığı Sabotaj Çetesi; engin bilgelikle, zengin ayrıntılarla ve eşsiz bir mizah duygusuyla dolu bir roman.
Özgün Adı: The Monkey Wrench Gang * Çeviren: Nuray Önoğlu * Dünya Edebiyatı, Roman * 399 Sayfa * 45,00 TL


Cicim * Colette
On dokuzuncu yüzyılın sona erişiyle birlikte toplumda ağır basan muhafazakârlığın yerini modernleşmenin aldığı bir "fin de siècle" dönemini çarpıcı biçimde temsil eden, Fransız edebiyatının aykırı yazarı Colette'ten eril bir dünyanın kadın gözüyle anlatıldığı sansasyonel bir ilişki üçgeni: Cicim...

Kırklı yaşlarının sonlarını süren Léa de Lonval ile kendisinden otuz yaş genç ve yakışıklı jigolo Cicim'in, aşkın ve nefretin sınırlarında gezinen, tutku dolu, zaman zaman ise anne-oğul ilişkisi içerisindelermişçesine şefkat yüklü birlikteliklerini konu eden bu eskimeyen yapıt, toplumsal normları yerle bir edecek ölçüde cüretkâr ve çalkantılı bir Paris panoraması çiziyor.

"Bağışla beni Cicim, birbirimizin peşi sıra ölmek zorundaymışız gibi sevdim seni."
Özgün Adı: Chéri * Çeviren: İnci Kaplan Gül * Dünya Edebiyatı, Roman * 150 Sayfa * 24,00 TL


Kafka: Minör Bir Edebiyat İçin * Gilles Deleuze, Félix Guattari
Yirminci yüzyılın özgün düşünürleri Deleuze ve Guattari'nin, ortaya koydukları düşünce sistemini Kafka'nın hizmetine sundukları Kafka: Minör Bir Edebiyat İçin başlıklı bu klasikleşmiş çalışma yasaya, suçluluk duygusuna, kaygıya, içselliğe, alegorilere inanmayan, "minör" edebiyatın politik, kolektif ve dilsel gücüyle devrimcileşen bir Kafka'yı kavramamızı sağlıyor.

Deleuze ve Guattari, bugün eserlerinin her biri birer başyapıt niteliği taşıyan ve sistem eleştirisi denilince ilk akla gelen yazarlardan biri olan Franz Kafka'yı hem majör bir dil olan Almanca yazması hem de kullandığı kelimeler, metaforlar, simgeler ve semboller üzerinden politik bir bakış açısıyla okuyarak, yarattığı dilin büyük toplumsal makineleri nasıl parçalayıp dağıttığını gözler önüne seriyor.
Özgün Adı: Kafka. Pour une littérature mineure * Çeviren: Işık Ergüden * DüşünSel, Kuram * 144 Sayfa * 24,00 TL


Köprüden Geçerken / Nevi Şahsına Münhasır Yakın Tarih Notları * Ertuğrul Mavioğlu
Gazeteci Ertuğrul Mavioğlu, toplumsal hafızamızın derinliklerine itilenleri, derin örgütlenmelerle katlanarak devredilen zulmü, kuşaklar arasına kasten sokulmuş o kamayı incelikli anekdotlarla hatırlatıyor.

Dünde yaşanılan kadar, bugün de içinden geçtiğimiz kesitlerin gerçek anlamını, muktedirin yansıttıklarının arkasını da görebilmek, sonsuza dek karanlığa gömülmemek için yeniden inşa edilmesi elzem olan köprünün harcını kendi tanıklıklarımızla karıyor. Karanlık cunta rejimini, manipüle edilen medyayı, işkencehanelerden farksız cezaevlerini, giderek niteliksizleşen entelektüel ve toplumsal yaşamı yıllara yayılan bir toplumsal izlek eşliğinde okurlarına sunuyor.

Mavioğlu "nevi şahsına münhasır" dese de hepimize dair notlar bunlar; toplumsal hafızamızı canlandırmak, belleksizleştirmeyle ve örgütlü kimliksizleştirmeyle mücadele etmek adına, hem bu cendereye tanıklık edenlerin hem de "yaratılan" yeni kuşağın kılcal damarlarımıza dek işleyen bu büyük sosyal dönüşümü kavraması için panoramik bir yakın tarih okuması.
Dizi Adı: Anı * 248 Sayfa * 30,00 TL


Kaçış Rampası * Halil Yörükoğlu
Başkalarının fotoğraflarında kendi öyküsünü arayan yaşlı adam, yıllarca eliyle tuttuğu balıkların âhına uğrayan balıkçı, yaşarken ölüm ilanını veren yaslı baba. Garsonlar, berberler, taksi şoförleri, plazalarda ya da derme çatma batakhanelerde ömür tüketenler... Halil Yörükoğlu farklı dünyalardan seçtiği karakterleri bir tüy hafifliğinde ağırlıyor öykülerinde. Günlük yaşamın görünmez parmaklıkları arasına sıkışmış olan insanı, sesini hiç yükseltmeden, bir o kadar da incelikli ve dokunaklı resmediyor. Çünkü yazarın dediği gibi, ecel çayı akıp giderken zaman geçiyor ve kâinat boşluk kaldırmıyor.
Edebiyat, Öykü * 79 Sayfa * 16,00 TL


Radikal Mutluluk : Müşterek Neşe Anları * Lynne Segal
Mevcut yönetim aygıtları tarafından ölçülebilir ve tanımlanabilir hale getirilerek içi boşaltılıp fetişleştirilmiş bir mutluluk mefhumu, yoğunlaştıkça karmaşıklaşan duygular, çevremizi hızla saran anksiyete ve depresyon bulutu, ücretli emeğin doğasının değişmesiyle bir ihtimal dahi olmaktan çıkmış kamusal mutluluk...

Lynne Segal Radikal Mutluluk'ta mucizenin anahtarını sunmayı, mutluluğa ulaşmanın yollarını göstermeyi ya da popüler kültürün başat hak olarak lanse ettiği tüketime dayalı haz ve esenliğe kavuşmanın müfsit biçimlerini öğütlemeyi hedeflemiyor. Bilakis, bireyciliğin tırmandığı günümüz toplumundaki umutsuzluk ve tecrit çemberini kıracak olan müşterek neşenin yeniden keşfedilmesi gerektiğini, neşenin yüzyıllar boyu tecelli etme biçimlerinden hareketle, yaşamdan keyif alma olasılıklarını yitirmemize sebep olan düzenin reddini savunuyor. Ticari değerlerin ve çıkarların her yere nüfuz ederek genişlemesi hem özel hem de kamusal yaşamı derinden etkilerken, mutlu olup olmadığımıza saplanıp kalmanın feminist mücadele içerisinde yarattığı yılgınlığa da vurgu yapıyor.

Yaratıcılığımızı, kolektivizmi, dayanışmayı olduğu gibi kahkahamızı da yeniden kazanmaya yönelik tutkulu bir çağrı...
Özgün Adı: Radical Happiness Moments of Collective Joy * Çeviren: Beyza Sumer Aydaş * Kadın Kitaplığı, Kuram * 302 Sayfa * 36,00 TL


Foucault * Jean-François Bert
Yirminci yüzyılın en yenilikçi isimlerinden olan Michel Foucault, ardında çözümlenecek bir "alet çantası" bıraktığından beri felsefeciler kadar tarihçilerin, sosyologların, antropologların, psikanalistlerin, hukukçuların ve kültürel araştırmalar alanında çalışanların sıklıkla başvurduğu bir düşünür olageldi.

Bu çığır açıcı filozofun düşüncelerini hayatı, eserleri ve mücadelesiyle paralel bir şekilde ortaya koyarak anlaşılır kılmayı; bilgi, iktidar, dispositif gibi temel kavramlarını, keza kapatılma, kurumlar, benlikle ve hakikatle ilişki gibi ana izleklerini özlü bir şekilde göstermeyi amaçlayan bu çalışma; günümüzde beşeri ve sosyal bilimlerdeki tartışmalarda Foucault'nun yerini ve katkısını gözler önüne seriyor. Kendisine yöneltilen eleştirileri de serimleyerek güncel bir Foucault fikri oluşumuna katkıda bulunuyor.
Özgün Adı: Introduction à Michel Foucault * Çeviren: Emrullah Ataseven * Giriş Kitaplığı, Kuram * 127 Sayfa * 24,00 TL

Edebi Teori * Hans Bertens
Hans Bertens Edebi Teori'de, Yeni Eleştiri çevresinden Rus biçimcilerine, edebi yapısalcılıktan post-yapısalcılığa, yapısökümden feminist ve queer eleştiriye, edebiyat teorisinin bütün veçhelerinin kolay okunur bir özetini sunuyor; Saussure, Bakhtin, Propp, Barthes, Genette, Derrida, Lukács, Kristeva, Jameson, Eagleton ve Spivak gibi sayısız düşünürün yaklaşımlarına ve tartışmalarına ışık tutuyor.

Çetrefilliği ve zenginliğiyle göz korkutan edebiyat  teorisi alanında okurları cesaretlendiren bir rehber niteliği taşıyan; en karmaşık görünen kuramları son derece anlaşılır ve açık bir dille ifade eden kusursuz bir giriş kitabı.
Özgün Adı: Literary Theory: The Basics, 3rd Edition * Çeviren: Abdurrahman Aydın * Giriş Kitaplığı, Kuram * 258 Sayfa * 26,00 TL


 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template