Korku/gerilim türüne yeniden can katarak heyecanı tırmandıran “buluntu” formülü etkisini artık yitirdi diye düşünülse ve yeni örnekler gelmesin dense bile değişmeyen tek şey var. Gerçekçilik etkisi ve izleyiciyi avucunun içine almak için halen çok önemli koz. Üstelik maliyeti de düşük, yapması da kolay. Başlangıç seviyesi bir sinemacı olmak, biraz kadraj bilmek biraz da iyi örnekleri hatmetmek bile yeterli. Sektöre ilk filmiyle giriş yapmayı hayal edenler için biçilmiş kaftan. İyi bir konu bulmak ve etkili finali iyice hesap etmek yeterli… 2018 yapımı İngiltere/Fransa ortaklığı “Webcast” bu girişimin örneklerinden biri olarak internet üzerinden izleyicisiyle buluşanlardan…
Direkt olarak internet üzerinden seyirciyle buluşan filmin senaryosunu kısa metrajcılar Paul McGhie ve Chris Shaw kotarmış. Yönetmen koltuğundaysa ilk uzun metrajı için Paul McGhie oturuyor. Muhtemelen adını ilerleyen yıllarda daha sık duyacağımız McGhie, neredeyse her şeyi tek başına yaparak gerçekleştirmiş rüyasını. 2008’de “Lowercase Kissing” çektiği kısa komedi ile başlayan sinema macerasında bir yıl sonra yine komedi “Thirty Years to Life” ile ilgi çekmiş. 2011’de çektiği “All Pinatas Go to Heaven”dan yedi sonra korku/gerilime yönelerek buluntu formülüyle çıkagelmiş. 20 bin euro bütçeli küçük ölçekli bir filmle atılmış hayli profesyonel bir adım. Elbette söz konusu buluntu olunca yeni isimlerden oluşan bir oyuncu kadrosu var karşımızda. Samantha Redford ilk oyunculuk denemesi için geçmiş kamera karşısına. İrili ufaklı rollerle bilinen Joseph Tremain de ona tecrübesiyle eşlik ederek dengeyi sağlamış. Nicola Wright, Angela Plater, Georgie Cracknell Wright, Christopher Tajah, Clifford Allison ve Kiki Kendrick de kadronun tamamlayıcıları.
Tamamen el kamerasıyla çekilen film bizi Chloe Webber ile tanıştırarak başlıyor. Okul projesi için belgesel çekmeye başlıyor. 30 yıl önce kaybolan teyzesi Amelia hakkında araştırmalar yapmaya başlıyor. Dönemi yaşayan akrabalar ile de görüşmeler kaydediyor. Tam da bu sırada komşularının tuhaflıklarını fark ediyor. Arkadaşı Ed ile iletişime geçerek yardım istemesiyle oluşan iki kişilik ekip, gece gündüz kayda başlayarak hayatlarını tehlikeye atma pahasına gizemi çözmek üzere kolları sıvıyor ve olaylar gelişiyor.
Evet artık buluntu filmlerden bıkmışken karşımıza yeni örneğin çıkması hiç çekici değil. Daha bu yüzden ilk baştan kaybetme dezavantajı yaşayan McGhie iyi bir konu bulmuş. İzleyicisini bir mahalle ile sınırlayarak gizeme ortak etmeyi başarabiliyor. Şüpheleri ve gizemi yaratırken de kamera ile gösterdiklerini kullanıyor sadece. Oyuncular yardımıyla, onların allayıp pullayacağı sözcüklere ve tanımlamalarla desteklemesine hiç girişmiyor. Bu sayede içine girilmesi ve izlenmesi hayli kolaylaşan bir buluntu “Webcast”. Doğru hesaplanmış, iyi formüle edilmiş bir senaryo ile zamanı iyi işletiyor. Fazla vakit kaybetmeden etkili finaline yürüyor. Amelia hakkındaki gizemi de mantıklı bir şekilde çözüyor. Gayet inandırıcı. Finali de hesaplandığı gibi etkili. Son yıllarda sık işlenen bir çözüm olması dışında tatmin edici bir final.
1999’da türün izleyicisini şok ederek herkesi kendisine hayran bırakan “The Blair Witch Project”, aradan geçen 20 yılda eskimiş olsa ve sürekli etkisini kaybetse de halen ilk izleyende etkisini sürdürüyor. Bu kadar önemli bir kilometre taşı olmasına rağmen ikinci/üçüncü izleyişlerde aynı keyfi vermemesidir belki de buluntu filmlerin bu kadar peş peşe çekilip önümüze gelmesi. 19 yıl sonra halen bu formülle İngiltere’de bir mahallede iki ev bir orman ile iki kişinin ellerinde kamerayla gizem kovalaması o yüzden halen çekici geliyordur. Cümleye katılan ve buluntu film deyince dudak bükmeyenler için keyifli 95 dakika vaat ediyor Webcast. Geri kalanların uzak durmasında fayda var.
Yorum Gönder