Doksanlı yılların parlayan yıldızlarından Adam Sandler’ın kariyer düşüşü artarak sürüyor. Aile sineması klasiği haline gelen filmlerden sonra komedi tarzını değiştirerek dönüşüm geçiren Sandler, gişede uğradığı bozgunlardan sonra girdiği çıkış arayışında bulduğu Netflix ile yeniden yükselme planında. En azından daha fazla seyirciye ulaşarak ilgi toplamaya çalışsa da bu ortaklığın ilk adımı “The Ridiculous 6” pek de iyi sonuç vermemişti. “The Do-Over”, “Sandy Wexler” ve “The Week Of” da aynı hayal kırıklıklarını tekrardan öteye gitmemişti. 2015 yılından bu yana her yıl bir Netflix için bir film çeken Sandler, bu yılki filmiyle izleyici karşısında. Polisiye ile komediyi harmanlama ısrarını “Murder Mystery” ile sürdürüyor.
Adam Sandler’ın filmografisinin son yıllarındaki en iyi işinin “The Meyerowitz Stories (New and Selected)” olduğunu belirtelim bu arada. İyi olmasını sağlayan şeyin Noah Baumbach olmasını da… Sandler konusunda uzun bir paragraf yazılabilir esasen. Hafızalara kazınan aile eğlencelikleri dururken aksiyon/macera/komedi kırması konusundaki ısrarını ne ile açıklamalı bilinmez… Bunca denemeye rağmen olmadığını görmüyor mu yoksa görmek mi istemiyor sorusuna yanıt aranabilir. Giderek gişeden uzaklaşmasının bir düşüş olduğunu da fark etmiyor olabilir mi? Şu anda post-prodüksiyon aşamasında olan “Uncut Gems”de de türe devam ediyor ısrarla. İyi isimlerle çalışıyor, ilgi çekici kadrolar kuruyor ama bir türlü olmuyor. Doksanlar havasını da bir şekilde filmlerine ekleştirmeye çalışıyor. “Murder Mystery” de öyle bir film. “Friends”den tanıdığımız Jennifer Aniston ile evli çifti canlandırarak kendini cinayetlerin içinde bulmak eskinin moda formüllerinden biri. Karı koca ajanlar, üzerine cinayet yıkılanlar derken bir dönemin sık uygulanan konusu. Neyse, Sandler’ı bir yana bırakalım ve kadroya bakalım… Senaryonun sahibi 2003 yılına sığdırdığı üç filmle parlak başlangıç yapan ve bunu sürdüren bir isim olan James Vanderbilt. “Darkness Falls”, “The Rundown” ve “Basic” ile adını şaşırtıcı bir yıl geçiren Vanderbilt, “Zodiac” ile rüştünü ispatlamıştı. Sonrasında da büyük gişe filmlerine transferi geldi. “The Amazing Spider-Man 1-2”, “White House Down”, “Truth” ve Independence Day: Resurgence” ile adaptasyon, devam filmi fark etmez gerekeni yaparak yapımcıları memnun etti. Sandler ile yollarının kesişmesini sağlayan ise 2010’da çizgi romandan uyarladığı “The Losers” olmalı. Ne de olsa Sandler’ın ısrar ettiği türün her bakımdan iyi işlerinden biri. Ona biraz komedi sosu ekleyince zaten her şey istediği hale gelmiş oluyor. Yönetmen koltuğundaysa dizi dünyasının dinamik isimlerinden Kyle Newacheck oturuyor. “Workaholics”in yaratıcısı olarak tanıdığımız Newacheck, birçok tv işine imza atmış bir isim. İlk uzun metraj sınavını geçtiğimiz yıl Netflix işi aksiyon komedi “Game Over, Man!” ile vermişti. Senarist ve yönetmenin aksiyon komedilerde rüştünü ispat etmiş isimler olmasına ek olarak oyuncu kadrosu da gayet iyi. Sandler ve Aniston’a, Luke Evans, Terence Stamp, Gemma Arterton, David Walliams ile Dany Boon eşlik ediyorlar.
Spitzlerle tanışıyoruz. Evlilik yıl dönümlerinin on beşincisini kutlamanın arifesindeki Audrey ve Nick… Eşine dedektif olduğu yalanını söyleyen Nick ile kuaför Audrey, yıllardır planladıkları balayına nihayet çıkar. Avrupa’nın yolunu tutan çiftten Audrey, uçakta tanıştıkları zengin adamın teklifine uyarak kendilerini yatta bulur. Karışık ilişkiler ağı sonunda bir araya gelen grubun ortasında bir cinayet işlenince baş şüpheli haline gelirler. Cinayetler seriye bağlanınca hem katili arayacak hem de canlarını koruyacaklardır…
“Murder Mystery” iyi başlıyor aslında… İlk yarım saatini iyi geçiriyor. Polisiye kitap meraklısı Audrey ile kötü nişancı, dedektiflik sınavlarına başarısızlıktan muzdarip Nick çiftini hem tanıtıyor hem de sevdiriyor. Zengin adamla eşleşmeyi de kolayca yapıyor. Sonrası ise bitmek bilmez gevezelik ve kötü esprilerle dolu iticilik anlarıyla dolu. Sandler’ın gevezeliği neyse de tüm esprilerin fakir/zengin ayrımı üzerinden yürüyüşü hem klişe hem yaratıcılık yoksunu hem de çok itici. Başta kültür olmak üzere bir çok farklılık dururken tamamen görünenler üzerinden üstünkörü sığlıkta esprilerle izleyicinin içini şişiriyor. Toparlama fırsatlarını da sürekli ıskalıyor. İlk cinayetten sonra aksiyonu gazlamak pekala mümkünken Sandler’ın espri tekrarlarıyla geçen dakikalara hapsoluyor. Sonraki adımda da aynı şey olunca anlaşılıyor ki formül bu. Bir cinayet bir kovalamaca ve Sandler’ın sığ esprileri… İkinci yarıya kadar dayanabilen izleyicinin ödülü bu gevezeliğin yerini aksiyona bırakması… Polisiyeye ağırlık verilen anlar hayli çekici. Türe hakim olduğu gözlenen senaristin çıkarımları yerinde. Klişeleri anıyor, ana cinayet sebeplerini sıralıyor: para, aşk ve intikam. Bunca boş diyalog ve espri yerine polisiye diyalogları artsaymış çok iyi olabilirmiş. Vanderbilt’in senaryosunun ilk yarıda karakterleri tanıtmak, sevdirmek ve esprileri peş peşe patlatmak ikinci yarıda da aksiyonu gazlamak olduğu görülüyor. Lakin tüm dinamikliğine rağmen Newacheck eğlenceyi bir türlü gazlayamıyor.
Tanıdık formülü yaratıcılıktan uzak bir şekilde uygulayan “Murder Mystery” güldürmenin ve eğlendirmenin çok uzağında seyreden, tempo sorunu yaşayan ve seyircisini aksiyona taşıyamayan bir vasatlıktan ibaret. Tüm bu hırgür arasında katilin kim olduğunu sonuna kadar merak ettirmeyi başarıyor. Doksan yedi dakikaya sabredebilen seyircinin tek ödülü de bu.
Doksan yedi dakikaya sabredebilir miyim? Emin değilim. Paylaşım için teşekkürler...
YanıtlaSilİnceleme için editöre teşekkürler
YanıtlaSil