♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

The Walking Dead



Kıyamet Kopar, Ölüler Yürür


Sinemanın en önemli fetişlerinden biri olan Kıyamet artık Tv’de… Hemde sağlam temellere dayanarak… Üstelik sapasağlam bir künyeyle. 2010’un e çok gürültü koparan dizisinden bahsediyoruz elbette: The Walking Dead… Henüz yapımı açıklandığında herkesi heyecana boğan, büyük kampanyalarla tanıtılarak büyük merak uyandıran ve nihayet yayına girdiğinde iyi de reytingler getiren, planlandığı gibi mini dizi olacakken uzaması gündeme gelen dizi hakkında söylenecek çok şey var elbet… Ülkemizde bir tv platformunca yayınlandığını belirtelim, ay içinde cnbc-e ekranlarından da daha çok izleyiciye kavuşacak olan diziden bahsetmeye geçelim hemen…

Robert Kirkman tarafından yazılan, Charlie Adlard tarafından çizilen aynı adlı aylık çizgi roman serisinden uyarlanan dizinin arkasındaki isimler özellikle dikkat çekiyor. Kirkman’ın 2003’ten bu yana alanında en iyiler arasına girdiğini de belirtmeden geçmeyelim öncelikle. Gelelim uyarlamaya imza atan isme; “Esaretin Bedeli” ve “Yeşil Yol” desek yeterlimidir?... Stephen King uyarlamarıyla saygınlık kazanan yönetmen Frank Darabont’tan bahsediyoruz. Projenin doğmasına sebep olan kişiyse The Terminatör, Abyss ve Aliens başta olmak üzere birçok filmin yapımcılığını üstlenen bir çizgi roman okuru: Gale Anne Hurd. Beş yaşından beri çizgi roman okuyan Hurd, bu sayede keşfettiğini söylediği “The Walking Dead”i diziye uyarlamak istediğinde Darabont’un kapısı çalmış ki, bu da Darabont’un tüm serinin senaryosunu üstlenmesi ve pilot bölümü yönetmesiyle sonuçlanmış. Böylece pek de alışık olmadığımız bir duruma tanık oluyoruz. Tüm seriyi bizzat yazan ve ilk bölümle ona belli bir çizgi kazandıran bir yönetmen var karşımızda. Bu sayede de daha çok film tadı almakta zorlanmadığımız da bir gerçek.

Konusuna gelince; birçok filmden tanık olduğumuz şekilde yayılan bir virüs sebebiyle insanlar zombileşmiştir ve kıyamet kopmuştur artık. Sağ kalanlar kendilerini koruma uğraşındalardır. Korunacak hem bir gelecek vardır hemde saldırılar… Zombilerin sürekli toplu olarak saldırdığı düşünülürse, kalabalıktan kaçınan, ses yapmamaya, dikkat çekmemeye çalışan irili ufaklı topluluklardan oluşmuştur artık dünya. Ama biz bunlardan birine şahit oluruz sadece. Onlar gibiyizdir… Acaba dünya ne durumda, insanlık tamamen yok mu oldu, son insanlar bizmiyiz soruları altında, yiyecek, su ve cephanenin iyice kıymete bindiği bilinmezlere dolu bir geleceğin ortasında ne yapacağını bilemeyen bir insan topluluğu…

Ve macera başlar. İki şerif, iki aile, iki kızkardeş derken mevzu aslında küçük topluluğumuzun yaşamları ve seçimlerimidir yoksa… Modern hayata atılan imza olduğunu düşünen, bir toplum eleştirisine giriştiği söylenen bir seriden uyarlanan “The Walking Dead” tüm bunları bir arada yürütürken, umut ve umutsuzluk arasındaki ince çizgiyi de adeta sürekli geriyor. 

Bolca western havasıyla geçen pilot bölümüyle daha ilk andan sevip sevmediğinize karar verebileceğiniz dizi özellikle Romero ustanın yarattığı zombie öykülerini sevenlere hitap ediyor. Alanının en saygın ödülleri Altın Küre’ye aday olan beş diziden biriydi ve ödülü bir başka yeni dizi Boardwalk Empire’a kaptırdı. Sadece bir adaylıkta kalıp, oyunculuklarda adaylık alamamasına ise yorum getirmek zor… Oyuncular demişken, özellikle bir oyuncusunun hayli tanıdık sima olması dışında pek tanınmamış bir kadro var karşımızda. Prison Break’in doktor Sara Tancredi’si bu kez iki erkek arasında kalan bir anne olarak çıkıyor karşımıza. Onun dışındaki oyuncularsa yeni yeni tanıdığımız isimlerden oluşuyor.

Bunca artı sıraladıktan sonra gelelim eksilere… Dizinin, özellikle hayli başarısız bir pilot bölümle başladığının altını çizmek gerekiyor. Uzun ve gereksiz bir sürü plan ve bolca gevezelik arasında geçen pilotun sadece son on dakikası izlense de olur denebilir. Devam eden bölümlerde de aynı durum söz konusu aslında. 6 bölümden oluşan ilk sezonun çoğunluğu boş ve gereksiz birçok an içeriyorken, temponun yarattığı beklentinin altında kalmasının sebebi de bu… Birde üstüne, oyunculuklarında pek başarılı olduğu söylenemez… Özellikle iki şerifimizin hayli odunumsu oyunculuklarıyla dizinin en azından oyunculuklar açısından bir albenisi bulunmuyor. Senaryo ve bölümlerdeki olaylara bakınca da bolca eksiklik göze çarpıyor… Ki bunların en başında da zombileri gerektiği kadar göremeyişimiz yatıyor.

İkinci sezonu ne getirir bilinmez ama, ağır ilerleyen bol western havalı kıyamet diziyi izlemek için meşakkatli saatler sizi bekliyor, üstelik buna değip değmeyeceği halen büyük bir muamma…

Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template