♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Midnight Sun : Gün Biter Gülüşün Kalır Bende

“Gün biter gülüşün kalır bende / Anılar gibi sürüklenir bulutlar / Ömrümüz ayrılıklar toplamıdır / Yarım kalan bir şiir belki de” dörtlüğüyle başlayan Ahmet Telli şiiri “Gülüşün Eklenir Kimliğime”… “Aykırı anlamlar arayıp durma” der, “güz biter sular köpürür de / kapanmaz gülüşünün açtığı yara / uçurum olur cellat olur her gece” diye devam eder. Selda Bağcan’ın eşsiz yorumuyla nefis bir şarkıdır aynı zamanda. 2006 yapımı Japon işi “Taiyo no uta”nın Amerikan uyarlaması “Midnight Sun”ı izlerken hep bu şiir, şarkı çınladı içimde. Ne Japonların ne de Amerikalıların haberi yoktur elbet ama duygular evrensel ne de olsa… Ustanın da dediği gibi ayrılıklar toplamıyız işte, yarım kalan bir şiir belki de… 2017 yapımı gençlik romantizmi “Midnight Sun” da o şiiri anlatmayı deneyenlerden…

Önce dizi olarak hafızalara kazınan “Taiyo no uta”, aynı yıl filme de dönüşerek çok sevilmiş romantik komedilerden. Uzakdoğu sinemasını sevenlerin mutlaka izlemiş olduğu film yapımcıların gözünden kaçmamış. Biraz gecikmeli de olsa Amerikan uyarlamasına dönüşmüş. Karşımızda bir uyarlamadan çok esinlenme olduğunu ilk baştan söylemeli. Eric Kirsten ilk senaryosuna imza atarken yönetmen koltuğunda çok doğru bir isim oturuyor. Ashley Tisdale videolarıyla popülerleşerek “Step Up Revolution”ın yönetmenliğine kadar yükselen Scott Speer, yeni dönem gençlik müzikallerinde akla gelen isimlerden. Filmdeki müzik sevdası dolayısıyla iyi birleşim olmuş. Aynı ekiple devam ederek kolektif bir iş çıkarmaya çalışmış. Oyuncu kadrosu da gişe için iyi toparlanmış diyebiliriz. Bella Thorne, Patrick Schwarzenegger, Quinn Shephard ve Nicholas Coombe’den oluşan genç kadroya Rob Riggle babalık ediyor. 

Midnight Sun, bizi bir hastalıkla tanıştırıyor. Amerikan işi olunca, hastalığa ve mücadeleye daha çok değinerek bir tür sosyal sorumluluğa da soyunuyor. XP olarak anılan bu hastalığın tam adı Xeroderma Pigmentosum. O sorumluluğu biz de alarak bir kaynaktan alıntılayalım: “Nadir rastlanan otozomal resesif geçişli bir deri hastalığıdır. Ultraviole (UV)’nin yarattığı DNA hasarı ya nükleotid hasarı kusuru ya da replikasyon sonrası onarım kusuru sebebiyle oluşur. Deri doğumda normaldir, ama fotosensitivite (güneş ışığına aşırı duyarlılık) yaklaşık beş yaşında derinin kurumasına, kırışmasına, beneklenmesine ve erken yaşlanmasına neden olur. Deri değişiklikleri ilk olarak süt çocukluğu döneminde ya da erken çocukluk döneminde, güneşe maruz kalan yüz, boyun, el ve kollar gibi vücut bölgelerinde görülmektedir. Hastalığın bilinen bir tedavisi yoktur. Kseroderma pigmentozum tedavisi derinin güneş ışığına karşı korunmasından oluşur. Deri kanserleri çoğunlukla cerrahi girişimle ya da radyoterapiyle tedavi edilir. Deri değişiklikleri oluşumunu engellemek için sistemik A vitamini formlarından ilaçlar kullanılabilir. Mutlaka UV ışınlarını engelleyen gözlüklerin, şapka ve kıyafetlerin kullanılması, ev ve arabadaki camlara ultraviole filtrelerinin takılması, fiziksel koruma sağlayan güneşten koruyucuların kullanılması, hastanın deri kanserleri ve göz komplikasyonları açısından düzenli takip edilmesi, hastanın dışarı ortamlarda çalışmaması, eğer okul camlarına ultraviole filtreli camlar takılamıyorsa çocuğun okula gönderilmemesi ve evde ders alması gibi imkanların sağlanması, hastaların mümkün olduğunca geceleri dışarı çıkması tedavide ve komplikasyonların önlenmesinde son derece önemlidir.” Tamamdır sanırım, yeterince bilgi edinmişizdir. Şimdi filme dönebiliriz…

XP hastası Katie ile tanışıyoruz. Kasabanın vampiri olarak anılan, eğitimini evde gören, sadece geceleri dışarı çıkan, evinde de özel camlar sayesinde babası ile birlikte korunaklı bir yaşam süren kızdır. Dış dünyadan da uzaktadır elbet. Yaşıtlarının tecrübe ettiği birçok şeyden yoksundur. Müzik aşkıyla doludur. Geceleri tren istasyonunda şarkılar söyler kendince. Senelerdir pencereden takip ettiği bir çocuğa aşıktır. Kasabanın popüler genci Charlie’ye… Bir gece yolları kesişir ve aşk başlar… Katie için güneş doğmuştur. Birbirlerini iterek en güzel akşamı, günü geçirme teklifleriyle mutluluklarını çoğaltırlar. Ta ki bir gün Katie saati unutup güneşe maruz kalana dek…

“Taiyo no uta” da “Midnight Sun”da bildik konuyu işliyor esasen. “Love Story”den bu yana aşina olduğumuz ölmeden önce son aşk, son birliktelik, mutluluk mevzuna… Yeni bir şeyler ekleme çabası yok. Bildik formülü ana karakterin şarkı söyleme sevdası ile çeşitlendiriyor o kadar. Orijinal Japon filmi daha hafif ve eğlenceli bir romantizm yaşatıyordu. Amerikan uyarlaması ise ciddi bir romantik dramaya soyunuyor. Hatta fazla ciddi. Yer yer bunun bir gençlik filmi olduğunu unutturacak denli ciddileşiyor. Oysa konu bildik, ilerleyiş ve hatta final diyalogları bile tahmin edilebilir bir film. Spier nedense bunun bir uyarlama olduğunu unutacak denli ciddiye almış işini. Hiç es bırakmadan gözyaşı akıtma sevdasına kapılarak ilerlemeyi hedeflemiş. Bu hedefe yürürken de kontrolü elden kaçırmış. Oyuncu yönetimini o kadar kaçırmış ki yaratmak istedikleri bu yüzden teoride kalıyor. Bella Thorne’un dengesiz performansı hadi gözden kaçar da Patrick Schwarzenegger’ın odundan farkının olmaması nasıl kaçar gözden. Thorne ile kimyalarının bir türlü tutmamasına da sebep oluyor Arnold ustanın oğlu Patrick. Yaş olsa eğilir hadi de kuru odun olarak filmin önündeki en büyük engel. Bir noktadan sonra xp hastalığından çok Thorne’un haline üzülür hale gelmek mümkün. Neyse ki Quinn Shephard gibi bir tampon var performans olarak. Onun sevimliliği sayesinde yan öykü de olsa yüzü güldüren ve filme tempo kazandıran anlara şahit olabiliyoruz.

İzleyicisini XP hastalığına duyarlılığa davet eden Midnight Sun, bildik konusunu tipik formülle işleyen klişe bir gençlik romantizmi. Orijinal filmin gerisinde kalmanın yanı sıra vasatı bile aşamıyor. Hedeflenen hiçbir duyguyu veremiyorsa da mesajlarını da dikte etmekten geri kalmıyor. Her gün hediyedir derken keşke 91 dakikanın her anının da izleyicisinin hediye olarak geçmesini sağlayabilseydi demek kalıyor bize… Yarım kalan her şey bir şiirdir nihayetinde…


Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template