♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

A Quiet Place : Sessiz Ol, Hayatta Kal

Sessizliğin her zaman huzur olduğunu düşünürüz. Tüm günün yorgunluğunu sessizlikle atarız çoğu zaman. Sakinlik olarak kodlarız. Özellikle tercih ederiz. Bir şeye odaklanmak için de ihtiyaç duyarız sessizliğe. Dünyanın giderek daha gürültülü hale geldiği ortamda en önemli ihtiyaç olarak görürüz. Ders çalışanlar, yazı yazanlar için de gecenin sessizliği önemlidir. Şimdi tam tersini düşünelim… Peki ya sessizlik zorunlu olursa? Ses çıkarmamanız gerekse?  Hayatınız çıkaracağınız sese bağlı olursa? Sadece sizin hayatınız değil üstelik. Ailenizin de hayatı sessizliğe bağlı ise? Ne yaparsınız? Nasıl sürdürürsünüz yaşamınızı ses çıkarmadan? 2018 yapımı modern zaman gerilimi “A Quiet Place” tam olarak böyle bir film işte. Bu soruların cevabının peşine düşüyor…

Tv filmleriyle bilinen Bryan Woods ve Scott Beck’e ait hikayeye tam da zamanında denk gelmiş John Krasinski. Hikayeyi bu yüzden sevmiş ve geliştirmek için kolları sıvamış. Bu süreçte üç önemli role soyunma konusunda cesarete ihtiyacı olduğunu da saklamıyor. Yönetmen koltuğuna oturmakla kalmamış. Senaryoya verdiği katkının yanı sıra başrolü de üstlenmiş. Krasinski, kendisini ilk çeken şeyin ne olduğunu şöyle anlatıyor; “Zaten yeni baba olmanın getirdiği tüm korkularla uğraşıyordum. Kızlarımı nasıl güvende tutacağım, nasıl iyi bir baba olacağım gibi. Bu bana geldiğinde kişisel boyutta büyük bir bağ kurdum. Hikayenin içinde ebeveyn olmanın çok ilginç, dehşet veren bir benzetmesinin yer aldığını düşündüm. O zaman duygusal olarak açıktım, bu yüzden iki ebeveynin imkansızı yaparak, sessiz yaşayarak çocuklarını korumaya çalışmalarının nasıl olacağını hayal etmeye başlamam için çok etkili bir zamandı. Hayal gücümü havaya uçurdu. Bu fikirde incelemek istediğim çok şey vardı.”

Hikayeyi seven Krasinski üçüncü kez oturuyor yönetmen koltuğuna… İlk sınavını 2009’da “Brief Interviews with Hideous Men” ile vermiş ama vasatı aşamamıştı. 2016’da “The Hollars” ile giriştiği ikinci denemesi daha başarılıydı ilkine göre. Arada “The Office”in birkaç bölümünde yönetmen koltuğuna oturmuşluğu da var ama hep küçük ölçekli bağımsızlardan sonra ilk kez “A Quiet Place” ile daha büyük ölçekli bir işe imza atmış oluyor. Büyük bölümü sessizlik içinde geçen, yüz kelime barındıran ve küçük kadrolu bir gerilime imza atarken en büyük desteği de eşinden almış. İlk önce oyuncu arasa da sonrasında hikayeyi aynı şekilde sevdiğini söyleyen eşi Emily Blunt’a vermiş rolü. Böylece kıyamet sonrası atmosferindeki aile tablosunu yansıtma konusundaki tüm soru işaretleri ortadan kalkmış. Millicent Simmonds ve Noah Jupe ile de çekirdek kadro tamamlanmış. Krasinski’nin istediği kesin gerçeklik ve şefkat unsurları peliküle yansımış.

Zamandan ve mekandan bağımsız hiçliğin ortasında bir aile ile tanıştırıyor bizi “A Quiet Place”. Beş kişilik Abbott ailesi daha açılış sahnesinde küçük çocuklarını kaybediyor. En büyük tehlikeyi dolaylı yoldan anlatmak yerine direk yaşatmayı tercih ederek etkili bir başlangıç yapıyor böylece. Sese duyarlı yaratıklarca avlanıyor insanlık. Dolayısıyla Abbott ailesinin sessiz sedasız yaşamak zorunda oldukları dünyayı izliyoruz. Kırsaldaki izole yaşam sürdürüyorlar. Hiçbir şekilde konuşmuyor, işaret diliyle anlaşıyorlar. Gıcırtı çıkaracak her adımdan, ses yapacak her hareketten uzak durarak. Çocuklarını kaybetmenin travmasıyla boğuşurken bir de bebek bekliyorlar. Elbette bu sakinlik aynı kalmıyor. Çıkarılan bir ses ile bu huzur tablosu bozulmanın eşiğine geliyor.

Çok iyi formüle edilmiş bir gerilim “Sessiz Bir Yer”. İlk yarıda seyirci ile ailenin bağ kurmasını sağlamak için sabırlı davranıyor. Hikayenin temel taşlarını da oturtuyor. Karakterlerini de tanıtıyor. Olabilecekler konusunda seyircisinin öngörüsüne de zaman bırakıyor. Zamanı iyi kullanarak tempoyu da korumayı başarıyor. Tüm hazırlığını yaptığı ikinci yarıda da soluksuz aksiyonu tetikliyor. Oyunculardan aldığı verimle hikayeyi gerçek kılıyor. Soluksuz geçen bir zaman dilimi söz konusu. Yaratıkların yaratımı başarılı. Atmosferi de yerli yerinde. Geriye arkanıza yaslanıp kendinizi hikayenin akışına bırakmak kalıyor. Finalinin çok iyi olduğunun da altı çizerek devam filmi için kolların sıvandığını belirteyim.

Sessizlikle iyi başa çıkan ve hikayenin tüm gereklerini fazlasıyla yerine getiren “Sessiz Bir Yer” farklı bir deneyim. Küçük oyuncuları Millicent Simmonds ve Noah Jupe’un verdiği katkı da muazzam. Karanlık atmosferi ve müzikleri de her şeyi tamamlıyor. Korku/Gerilim seven herkesi çok tatmin etmeyebilir ama özellikle sinema salonunda izlenmeli ve ıskalanmamalı. 

Share this:

1 yorum :

  1. Erdoğan Sokullu17 Eylül 2018 22:37

    IQ seviyesi 80 ve üzeri olan izleyicilere hakaret eden bir filmimsinin, nerden tırtıklandını bilmediğim bir kritiği.Eleştirmen arkadaş ta herhalde popüler kültürün bir başka ürünü olsa gerekte böyle saçma bir filmi beğenmiş ve bu kritiği okuyan -varsa- izleyici adaylarını sığ film anlayışıyla aşağılamış.Yazık

    YanıtlaSil

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template