İletişim Yayınları Mayıs ayını yedi yeni kitapla karşılıyor. Kemal Varol’un uzun süredir raflarda olmayan romanı “Jar”a nihayet yeni baskısıyla kavuşuyoruz. Saul Bellow’un İkinci Dünya Savaşı’nın toplumda bıraktığı olumsuz etkileri konu edindiği romanı “Bay Sammler’ın Gezegeni”, Paul White’ın PKK’nin kuruluş yıllarından başlayarak 2014’ün ortalarına kadar yaşanan gelişmeleri anlattığı çalışması “PKK - Dağlardan İnmek”, Hamit Bozarslan’ın Med 21 Programı İbn Haldun Ödülü’ne sahip çalışması “Lüks ve Şiddet”, İbrahim Dizman’ın hemşerisi Harut Usta’yı anlattığı çalışması “Adı Başka Acı Başka”, Meltem Gürle’nin Türkçe edebiyatın en önemli eserlerinden Tutunamayanlar’ın yazılma sürecine ışık tuttuğu çalışması “Ölülerle Konuşmak” ve Osman Özarslan’ın taşra gece hayatını derinlemesine incelediği çalışması “Hovarda Alemi - Taşrada Eğlence ve Erkeklik” ayın yeni kitapları olarak 6 Mayıs’ta raflarda yerini alıyor.
İletişim Yayınları, 13 Mayıs’ta raflarda yerini alacak kitaplarını da duyurdu. Ayın en güzel haberini de vermiş oldular böylece. Şebnem İşigüzel’in yeni romanı “Gözyaşı Konağı - Ada, 1876” için gün saymaya başlayabiliriz. TBD Bilimkurgu Yarışması’nda 2011-2015 yılları arasında derece alan öykülerden derlenen seçki “Dünyalılar” da dikkat çekenlerden. Murat Belge’nin “Step ve Bozkır - Rusça ve Türkçe Edebiyatta Doğu-Batı Sorunu ve Kültür” adlı çalışması, Pınar Öğünç’ün, adını 1972-73 yıllarında en fazla film çeken yönetmen olan Çetin İnanç’a takılan isimden ilhamla koyduğu kitabı “Jet Rejisör”, Vivek Chibber’in post-kolonyal teoriye dair en kapsamlı tartışmalardan biri olan kitabı “Post-Kolonyal Teori ve Kapitalizmin Hayaleti”, 20. yüzyılın en önemli Hindoloji uzmanlarından biri sayılan Louis Renou’nun temel kaynak olarak kabul edilen çalışması “Hinduizm”, Tolstoy’un gençlik dönemi eseri “Sivastopol Öyküleri” de raflarda yerini alıyor...
İletişim Yayınları, 13 Mayıs’ta raflarda yerini alacak kitaplarını da duyurdu. Ayın en güzel haberini de vermiş oldular böylece. Şebnem İşigüzel’in yeni romanı “Gözyaşı Konağı - Ada, 1876” için gün saymaya başlayabiliriz. TBD Bilimkurgu Yarışması’nda 2011-2015 yılları arasında derece alan öykülerden derlenen seçki “Dünyalılar” da dikkat çekenlerden. Murat Belge’nin “Step ve Bozkır - Rusça ve Türkçe Edebiyatta Doğu-Batı Sorunu ve Kültür” adlı çalışması, Pınar Öğünç’ün, adını 1972-73 yıllarında en fazla film çeken yönetmen olan Çetin İnanç’a takılan isimden ilhamla koyduğu kitabı “Jet Rejisör”, Vivek Chibber’in post-kolonyal teoriye dair en kapsamlı tartışmalardan biri olan kitabı “Post-Kolonyal Teori ve Kapitalizmin Hayaleti”, 20. yüzyılın en önemli Hindoloji uzmanlarından biri sayılan Louis Renou’nun temel kaynak olarak kabul edilen çalışması “Hinduizm”, Tolstoy’un gençlik dönemi eseri “Sivastopol Öyküleri” de raflarda yerini alıyor...
Jar / Kemal Varol
Daha önce Haw ve Ucunda Ölüm Var adlı romanları İletişim Yayınları tarafından yayımlanan Kemal Varol’un bu kez ilk romanı Jar yeniden okurlarla buluşuyor. Romanda birbirinden nefret eden iki yaşlı adamın hikâyesi, Kemal Varol’un masalsı ve büyülü diliyle birleşiyor…
“Yaşlanmak ıslah etmemişti iki meçhul adamı. Arkanya’daki iki ayrı meyhanenin bahçesinde oturmuş nefret dolu bakışlarla birbirlerine bakıyorlardı günlerdir. Aralarına sımsıkı bir ip gerilmiş gibi ölüm kokan gözlerle zamanı kolluyorlardı. Upuzun bir caddenin ikiye böldüğü tozlu yoldan gelip geçen insanların bakışlarına aldırdıkları yoktu. Masanın üzerine koydukları sabırsız ellerini habire tıkırdatıyor, ayakları bir anda ileriye atılmak için sandalyelerin altında aralıksız sallanıp duruyordu. Vakit yaklaşıyordu. Çok yakında, yüreklerindeki cerahati söküp atamamış iki yaşlı adam, ağır ağır yerlerinden doğrulup epeydir iki ayrı yakasında bekledikleri yolun tam ortasında buluşacak ve büyük ihtimalle biri ölecekti.”
Birbirinden nefret eden iki yaşlı adamın etrafında dönen cayırtılı hikâyeler… Yatağını arayan, su gibi kıvrıla kıvrıla akan hayatlar… Kemal Varol’un neşeli gevezeleri, öfkelileri, biçareleri, mesel içinde mesel olan habaset teferruatları, figüranları, şehrin sineması… Taşranın dermansızlığı, taşranın keçi inadı… Harareti ve hengâmesi… Renkleri…
Jar, masalsı, büyülü ve yalın bir roman… Bir Arkanya romanı… Kemal Varol’un ilk romanı.
Türkçe Edebiyat, 287 Sayfa, 22,5 TL
Bay Sammler’ın Gezegeni / Saul Bellow
İletişim Yayınları, Herzog, Günü Yaşa, Yağmur Kral ve Humboldt’un Armağanı adlı eserlerini yayımladığı Saul Bellow’un şimdi de Bay Sammler’ın Gezegeni adlı romanını edebiyatseverlerin beğenisine sunuyor. Bellow’un İkinci Dünya Savaşı’nın toplumda bıraktığı olumsuz etkileri konu edindiği romanı, aynı zamanda 1960’ların Amerikası’nın eleştirel bir panoramasını da sunuyor.
“Bay Sammler’ın Gezegeni o kadar etkileyici bir roman ki bitirir bitirmez bizi yeniden okumaya teşvik ediyor. Romanı okurken dönüşüm geçirdiğimiz için sona geldiğimizde yeniden başlamak istiyoruz.” Joyce Carol Oates
“Bellow, uyum ve düzeni temel alan anlatı ilkelerine dayalı romancılığı alt üst eden bir yazar.”
Phılıp Roth
Bay Sammler’ın Gezegeni, İkinci Dünya Savaşı’nın insan ruhunda bıraktığı yaralara yeni bir geleceğin penceresinden bakan bir başyapıt. Soykırım kurbanı bir Polonyalı Yahudi, tek gözünü kaybetmiş bir savaş mağduru ve üniversitede ders veren bir entelektüel olarak Bay Sammler savaş sonrası Amerika toplumunda “deliliğin kayıt memuru” olarak tutunmaya çalışır. Salzburg’daki bir toplama kampından yeğeni tarafından kurtarılan Sammler, New York’ta artık hiçbir şeyin kıymetini bilmeyen yeni neslin arasına düşmüştür. Boş zamanın ve lüksün yeni nesli sürüklediği buhrana karşı ahlâki bir sığınağa dönüşen Sammler’ın bireysel gezegeni 1960’ların Amerikası’nın eleştirel bir panoramasını sunarken akılla sezgi, geçmişle gelecek, sağduyuyla delilik arasındaki sınırlar kaybolur. Savaş sonrası Amerikan toplumunun psikolojisine tarihin teleskobundan bakan hüzünlü ve çarpıcı bir anlatı.
Dünya Edebiyatı, 291 Sayfa, 22 TL
PKK - Dağlardan İnmek / Paul White
İletişim Yayınları, Paul White’ın PKK’nin kuruluş yıllarından başlayarak 2014’ün ortalarına kadar yaşanan gelişmeleri anlattığı çalışması PKK - Dağlardan İnmek’i yayımladı. Örgütün yapısı, hedefleri ve ideolojik evrimi, diasporadaki Kürtler, kadınların örgüt içindeki rolü ve devletin Kürt sorununa bakış açısı üzerine bütünlüklü bir çalışma olan PKK - Dağlardan İnmek, Kürt sorunu üzerine uzun yıllardır süren tartışmalara yeni bir boyut kazandıracak.
”Türkiye’nin 1980’ler ve 1990’lardaki Kürt sorununu çözmek için amansız bir askerî güç kullanma yönündeki tercihi (…) Ankara’nın umduğunun tam tersi bir sonuç yarattı…”
Kürt hareketi ve PKK üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan Paul White, PKK’nin kuruluşundan 2014 ortalarına kadar uzanan bir zaman diliminde yaşanan gelişmeleri özlü bir anlatımla aktarıyor. White, PKK’nin başlangıçta izlediği yolu 1999’dan itibaren nasıl değiştirmeye başladığını, Abdullah Öcalan’ın bir “müzakereci” olarak rolünü, Türkiye devletinin Kürt sorununda zaman içinde takındığı tutumları değerlendiriyor.
“Türkiye’deki Kürt-Türk çatışması ölümcül bir gidişata işaret ediyordu: Sonuçsuz barış girişimlerinin ardından gelen daha şiddetli bir kan davası…”
PKK’nin yapısı, kökenleri ve hedeflerinin yanı sıra ideolojik evrimini de adım adım sergileyen Paul White, kadınların örgüt içindeki rollerine ve diasporadaki Kürtlere göz atmayı ihmal etmiyor. Radikal belediyecilik, demokratik konfederalizm, barış süreci gibi kavram ve olguları da ele alan, Türkiye’ye ve PKK’ye geçmişten günümüze eleştirel bir gözle de bakabilen, neler olup bittiğini anlamak için yardımcı bir kitap…
Bugünün Kitapları, 239 Sayfa, 20,5 TL
Lüks ve Şiddet - İbn Haldun’da Tahakküm ve Direniş / Hamit Bozarslan
Hamit Bozarslan’ın Med 21 Programı İbn Haldun Ödülü’ne sahip çalışması Lüks ve Şiddet İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. Bozarslan, Ortaçağ İslâm düşünürü ve tarihçi İbn Haldun’un önerdiği siyasi modeli incelemesinin merkezine koyarken, İbn Halduncu siyaset felsefesini Machiavelli, Pareto, Toynbee gibi Avrupalı düşünürlerle karşılaştırarak yorumluyor.
Bugün Ortaçağ İslâm düşünürü ve tarihçi İbn Haldun’u okumak ne anlama geliyor? Devlete, iktidarın yükseliş ve çöküşüne, devrimlere ve toplumların birlik duygusunun gücüne dair saptamalarını, İslâm coğrafyasında ve ötesinde cereyan eden çatışma ve krizleri anlamak için bir anahtar olarak kullanabilir miyiz? İktidarların ve toplumların şiddet sarmalına sürüklenerek çökmeleri kaçınılmaz bir yazgı mıdır? Ortadoğu tarihi ve şiddet üzerine araştırmalarıyla tanınan Hamit Bozarslan, Med 21 Programı İbn Haldun Ödülü’ne layık görülen Lüks ve Şiddet, İbn Haldun’da Tahakküm ve Direniş adlı bu çalışmasında, iktidar ve medeniyet kavramlarına İslâm coğrafyasının en önemli düşünürlerinden İbn Haldun’un gözüyle bakıyor. İbn Halduncu siyaset felsefesini tahakküm ve direniş diyalektiği üzerinden, Machiavelli, Pareto, Toynbee gibi Avrupalı düşünürlerle karşılaştırarak yorumlayan Bozarslan, aynı zamanda onun medeniyet kuramının barındırdığı çıkmazlara ve umutlara işaret ediyor.
İbn Haldun’un önerdiği model, incelemenin merkezine çelişkiyi koyar: Kent, şiddet olmadan kurulamaz ama varlığını onunla birlikte de sürdüremez. Çoğunlukla sert ve vahşi bir kurucu güç tarafından ele geçirilip ehlileştirilen kent, başka birtakım güç arzularını doğurur; bu arzular kent için her zaman ölümcül olmasa da, onu sürekli mücadelenin içinde tutar. İktidar sistemli hale geldikçe, kent de gitgide sistemli bir şiddet üretmeye başlar. Çöküş söz konusu olmasa bile, zamanının büyük bir bölümünü ister istemez bizzat üreticisi ve kurbanı olduğu bir şiddeti engellemeye vakfeder.
Politika, 253 Sayfa, 21 TL
Adı Başka Acı Başka - Karadeniz’in Son Ermenilerinden Harut Usta / İbrahim Dizman
İletişim Yayınları, İbrahim Dizman’ın, hemşerisi Harut Usta’yı anlattığı çalışması Adı Başka Acı Başka’yı okurlarla buluşturuyor. Ordu’daki (yeni adı Zafermilli olan) Ermeni Mahallesi’nde yaşayanların hayatlarını gözlem ve tanıklıklara dayanarak anlatan bu çalışma, Türkiyeli Ermenilerin son yüz elli yılda başlarına gelenleri de gözler önüne seriyor.
Orduluların Harut Usta’sı, Bakırcı Mıgırdıç Usta’nın oğlu Harutyun Artun… “Karadeniz’de en yaşlı, son Ermeni”, kendi ifadesiyle... Yeni adı “Zafermilli” olan ama Ordu’nun güngörmüş yerlilerinin hâlâ eski adıyla andığı Ermeni Mahallesi’ni, son Ermenilerin hayatlarını anlatıyor. Ordu’nun mikro evreninde, Türkiye’nin son yüz elli yılının hüzünlü bir dökümü…
“Ermeniler arasında sürgün konu edilmezdi. Büyükler konuşmazdı, bizi de konuşturmazlardı. Biz çocuklar bazı şeylerin farkına varınca soruyorduk, dedemiz, amcamız, teyzemiz nerde, filan diye. Öldüler, deyip kestirip atıyorlardı büyükler. Sonraları anladık ki huzur içinde yaşayabilelim, intikam peşinde koşmayalım diye anlatmıyorlarmış. 18-20 yaşına gelince, sağdan soldan duyduklarımızla yaşanan felaketi biraz olsun öğrenmiştik ama artık kin güdecek yaşı geçmiştik. Çünkü Türklerle iç içe yaşıyorduk, en yakın arkadaşlarımız, komşularımız Türktü. Kime kızacaksın, kimden intikam alacaksın? Böyle olması, büyüklerimizin sağduyulu davranması çok doğru oldu tabii. Yoksa gençlik var, sağda solda birilerine çatar başımızı büyük belaya sokardık.”
İbrahim Dizman, hemşerisi Harut Usta’yı uzun uzun konuştururken, ayrıca tanıklık ve gözlemlere başvurarak, özenle çerçeveleyerek anlatıyor onun hikâyesini. “Bakır tavayı, güğümü herkes yapar. Ben farklı, orijinal ve memlekete yararlı şeyler yapmayı istedim hayatım boyunca” diyen, memlekete ilk şofben geldiğinde onu söküp inceleyerek sırrını keşfeden mahir bir ustanın hikâyesi bu aynı zamanda.
Anı, 200 Sayfa, 18 TL
Ölülerle Konuşmak - Shakespeare’den Joyce’a Tutunamayanlar’da Edebi Miras Meselesi
Meltem Gürle
Meltem Gürle’nin Türkçe edebiyatın en önemli eserlerinden Tutunamayanlar’ın yazılma sürecine ışık tuttuğu çalışması Ölülerle Konuşmak, İletişim Yayınları’ndan çıktı. Gürle, çalışmasında Oğuz Atay’ın Tutunamayanlar’ı yazmasına katkı sağlayan metinlerle Tutunamayanlar arasındaki bağı incelerken, Oğuz Atay metinleri üzerine yeniden düşünmenin de yollarını açıyor.
“Yazmak, her zaman geçmişle bir diyaloğa girmek anlamına gelir. Bir romancı, eserlerini ortaya çıkarırken kendini daha önceki yazarların ayak izlerini takip ederken bulur, ki bu biraz da ölülerle konuşmak gibi bir şeydir. Doğu’da yaşayan bir romancı ise, kendini yalnızca geçmişle değil, Batı ile de bir diyalog içinde bulur ister istemez. (...) Doğulu sanatçı, yaratma pratiğinde şu ikilemle karşı karşıyadır: Bir yandan kendine sadık kalmak ve özgün malzemesini mümkün olan en saf haliyle aktarmak ister, diğer yandan yalnızca kendinden önce söylenmiş sözlerin değil, bu sözlerin içinde yer aldığı Batılı formların da ağırlığını duyar üzerinde. Doğu’da yeni bir söz söylemek, belki de bu nedenle Batı’da olduğundan daha zordur.”
Meltem Gürle doktora tezinden yola çıkarak hazırladığı bu kitapta, Oğuz Atay’ın, başyapıtı Tutunamayanlar’ı yazma serüvenine ışık tutuyor. Gürle romanın ortaya çıkışına katkısı olan dünya edebiyatına ait metinlerin izini sürerken, yazarın bunları nasıl modernliğin diline ve mantığına dönüştürdüğünü gösteriyor.
Edebiyat Eleştirisi, 339 Sayfa, 26 TL
Hovarda Alemi - Taşrada Eğlence ve Erkeklik / Osman Özarslan
Osman Özarslan’ın taşra gece hayatını derinlemesine incelediği çalışması Hovarda Alemi - Taşrada Eğlence ve Erkeklik, İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. Çalışmasının merkezine “erkeklik” kavramını yerleştiren Özarslan, kendini kadın bedeni üzerinden inşa eden bu kavramı pavyonlar ve gazinolar ekseninde sorgularken, eğlence kültürünü de başta garsonlar, fedailer ve konsomatrisler üzerinden olmak üzere tüm yönleriyle inceleyerek okuyucuya yansıtıyor.
Taşrada gece hayatının bir panoraması… Ekonomi-politik dinamiğinden eğlence kültürüne, davranış kodlarına, raconlarına… Osman Özarslan, taşrada bir modernlik deneyiminin de mekânı olan gazino ortamının derin bir analizini yapıyor.
Analizin odağında, erkeklik var. Erkekliğin inşasında, gece hayatı ve eğlence kültürünün işlevini anlatıyor kitap. Kadın bedeni üzerinden ve parayla/harcamayla “kanıtlanan” bir erkeklik performansının zengin –ve acıklı- bir tasviriyle karşılaşıyoruz. Cömertlik jestleriyle, yakışıklı veya “belalı” imgesiyle ve türlü marifet sergileyerek gerçekleştirilen o performansı, yazar bir “erkeklik müzayedesine” de benzetiyor.
“Abi şimdi diyelim kadın benim yanımda oturuyor, vol söylemezsen kalkar. Kalksa misal ortamda bir sürü orospu çocuğu oturuyor, onlar hele aran birileriyle bozuksa, belki adamın niyeti o değil ama gider oraya oturur diye düşünürsün, kalkmasın dersin. Kadın bunu bilir, garson senin aran kiminle bozuk bunu bilir, zaten garson dediğin adam orospu çocuğunun önde gideni, bir dönüm içinde kırk tazı yakalayamaz. Şimdi kadın bir de senin masana oturunca, hele sen iki üç akşam oraya gidip, bir şeyler söylemişsen, yani yatırım yapmışsan, vazgeçemezsin.”
Garsonların, fedailerin yanı sıra konsomatrislerin dünyası da yansıyor çalışmaya. Onların bu erkeklik inşasındaki rolleri yanında, kendi stratejileri var.
Sadece konusuyla değil, çok yönlü ve ince bakışıyla da renkli bir çalışma.
Araştırma İnceleme, 176 Sayfa, 16 TL
Gözyaşı Konağı - Ada, 1876 / Şebnem İşigüzel
Çağdaş Türkçe edebiyatın en önemli yazarlarından Şebnem İşigüzel’in Gözyaşı Konağı, Ada 1876 adlı romanı İletişim Yayınları tarafından okurlarla buluşturuldu. Genç bir kadının hikâyesini anlatan neşeli ve aşk dolu bu romanıyla Şebnem İşigüzel, hem kendi edebiyatına hem de Türkçe edebiyata yeni bir soluk getiriyor. Gözyaşı Konağı, edebiyatımızın unutulmayan romanları arasında kendi yerini bulacak…
1876 yılı baharında gayrimeşru bebeğimi doğurmak üzere evin erkeklerinden habersiz Büyükada’ya gönderildim. Yanıma Bedriye Kalfa’yı verdiler. Evin kadınları baba ve ağabeyime küçük bir hikâye takdim ettiler. Para kazanma hırsıyla yaşayan babam yokluğumu dikkate alacak vaziyette değildi zaten. Sadece ağabeyim bir süre uzaklarda olacağımı duyunca şaşırmış. Sofrada kızılcık hoşafını kaşıklarken bir an donup kalmış. Ona öyle anlatıldığı üzere, güya, talihsiz bir kaza neticesinde saçlarım tutuşup yandığından, Bedriye Kalfa ile halamın Beyazıd’daki konağına gideceğime, bu sayede kendimi biraz olsun toparlayacağıma inanıvermiş.
Böyle başlıyor Gözyaşı Konağı. Gencecik bir kadın, karnında bebeği, kederli ve mağrur, adaya geliyor. Kaderden, ayıp arayan gözlerden, hayata hükmeden erkeklerden uzağa… Bir yanda ahlâka hürmet ve fikri mukaddes masalları, diğer yanda kıpır kıpır hürriyet meseleleri… Şebnem İşigüzel, neşeli, aşk dolu, hayat dolu bir romanla yeni bir ses katıyor, sesine… edebiyata…
Türkçe Edebiyat, 250 Sayfa, 19,50 TL
Step ve Bozkır - Rusça ve Türkçe Edebiyatta Doğu-Batı Sorunu ve Kültür / Murat Belge
Murat Belge’nin Step ve Bozkır - Rusça ve Türkçe Edebiyatta Doğu-Batı Sorunu ve Kültür adlı çalışması İletişim Yayınları’ndan çıktı. Belge, Rusça ve Türkçe roman geleneklerinin kuruluşunu, bu kuruluş aşamasında yazılan ilk eserlerin niteliğini ve Batılılaşma karşısında edebiyatın takındığı tavrı incelerken Dostoyevski’den Reşat Nuri’ye, Gonçarov’dan Tanpınar’a varan geniş bir çerçevede edebiyat tarihini yeniden sorguluyor.
Step ve Bozkır, Rusça ve Türkçe roman geleneğinin kuruluşlarında yer alan edebî eserlerin eleştirel bir değerlendirmesini sunarak Batılılaşma karşısında alınan tavırları, bunun etrafında kümelenen sorunları ve bütün bu çerçevenin roman geleneklerini nasıl etkilediğini araştırıyor. Dostoyevski’den Reşat Nuri’ye, Gonçarov’dan Tanpınar’a uzanan zengin bir tartışma çerçevesi çiziyor.
Murat Belge, öncelikle Rus ve Osmanlı imparatorluklarının Batılılaşma karşısındaki seçimlerini, bu seçimlerin ortaya çıkardığı aydın ve yazar tiplerini, çeviri ve yayın faaliyetlerini kıyasladıktan sonra her iki dildeki edebî eserlerin odaklandığı coğrafi mekânlara, eleştiri geleneğine yöneliyor. Ardından eserlerdeki karakterleri ve tipleri inceleyerek Rusça edebiyatta lişnii çelovek (lüzumsuz adam) tipinin nasıl biçimlendiğini, farklı yazarlarda nasıl işlendiğini, bizatihi “lüzumsuz adam”ın nasıl bir araçsallık taşıdığını ve hangi sorunların yüklendiği bir tipolojiyi resmettiğini inceliyor. Murat Belge, romanlardaki siyasî tipleri de değerlendirmesine dahil ederek Batılılaşma gibi hem siyasal hem de kültürel sorunların beşiği olan bir meselenin, Rusçada ve Türkçede nasıl “dillendirildiğini” kapsamlı bir şekilde ele alıyor.
Murat Belge Toplu Eserleri, 356 Sayfa, 27 TL
Dünyalılar - Bilimkurgu Öyküleri
TBD Bilimkurgu Yarışması’nda 2011-2015 yılları arasında derece alan öykülerden derlenen Dünyalılar, İletişim Yayınları tarafından edebiyatseverlerin beğenisine sunuldu. Dünyalılar, bilimkurgu edebiyatını seven okurlar için yeni yazarlar ve öyküler keşfedebilecekleri bir seçki özelliğini taşırken, bilimkurgu edebiyatıyla ilk kez tanışacak okurlar için bu türü farklı örnekleriyle görebilecekleri bir ilk adım olacak.
Gezegeninize geldiğim on yedi yıldan beri büyük bir metropol yerine küçük bir Anadolu kasabasında yaşamam, fiziksel farklılığımı saklamama yardım etti. Esnafın, ahalinin benim hakkımda kendince teorileri var. Cin çarpması, akraba evliliği, küçükken geçirilen havale gibi. Bunların hepsi “uzaylı” olmaktan daha sıradan şeyler olduğu için hiçbirini yalanlamadım. Kendimi öyle veya böyle kabul ettirdim sayılır. Galaksiler, androidler, eşçipler, virüsler, bitimsiz kıyametler, helijetler, neon pigmentler, tekno operalar, kronal giyotinler, çıtırdayan moleküller ve tabii ki muammalı uzaylılar… Ve karşılarında endişeli, öfkeli ve rekabetçi türdeşlerimiz… Sonra insanlığa mesajı olan çirkin bir karpuz şarkı söylemeye başlıyor. Sonra Akbil basıp Laleli tramvayına binerek ışınlanıyorlar…
Biraz insan biraz robot, biraz dünyalı biraz uzaylı, biraz hologram biraz gerçek…
Dünyalılar, TBD Bilimkurgu Yarışması’nda 2011-2015 yılları arasında derece alan öykülerden yapılmış hararetli bir seçki.
Türkçe Edebiyat, 171 Sayfa, 16 TL
Jet Rejisör Çetin İnanç / Pınar Öğünç
Pınar Öğünç’ün, adını 1972-73 yıllarında en fazla film çeken yönetmen olan Çetin İnanç’a takılan isimden ilhamla koyduğu kitabı Jet Rejisör İletişim Yayınları’ndan çıktı. Çalışma, Türkiye sinema tarihinin kült filmlerinden Dünyayı Kurtaran Adam’ın yönetmeni İnanç’ın kendi ağzından sineması üzerine birçok bilinmezi gün ışığına çıkarırken, Türkiye sinema tarihi ve sinema emekçileri hakkında yer yer hüzünlü yer yer eğlenceli bilgiler veriyor.
“Şimdi o dönemki filmciliğimiz kötülendiğinde içim buruluyor; benim ömrüm meşakkat içinde mutsuz geçmiş, ona bakan yok. (…) Sadece çok şahane yemekler yapan, pahalı restoranlar mı vardır? O zaman şehirdeki bütün kuru fasulyecileri kapatın, olur mu? Halkın kuru fasulyeciye ihtiyacı vardı, hâlâ da var. Yeri geldi, biz de fasulyemizin, yağımızın, soğanımızın yettiği kadar kuru fasulye yaptık işte. Birileri de afiyetle yedi.”
“Törkiş Star Wars” diye global şöhrete ulaşan tam manasıyla bir kült film, Dünyayı Kurtaran Adam. Onun yönetmeni Çetin İnanç, kovboy filminden edebiyat uyarlamasına, avantürden türkücü filmine, dinî filmden seks komedisine, yüz elliye yakın filme imza atmış bir sinema emekçisi, sinema delisi. “B sınıfı” denen filmlerin dünyasını anlatıyor bu kitapta. O filmlerin kendisi kadar heyecanlı, tatlı hikâyeler... Tevazuyla ve tutkuyla anlatılan bu hayat hikâyesi, ‘60’ların başından ‘80’lerin ortasına, Türkiye’de sinema tarihinin mahremine ışık tutuyor.
Bugünün Sayfaları, 216 Sayfa, 25 TL
Post - Kolonyal Teori ve Kapitalizmin Hayaleti / Vivek Chibber
Vivek Chibber’in post-kolonyal teoriye dair en kapsamlı tartışmalardan biri olan kitabı Post-Kolonyal Teori ve Kapitalizmin Hayaleti İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. Chibber’in Spivak, Bhabha, Guha, Chakrabarty gibi bu alandaki yetkin isimlerin görüşlerine yer verdiği bu çalışması, aynı zamanda maduniyet çalışmalarına ilham veren temel argümanların analitik ve tarihsel bir dizi yanlış anlamaya dayandığını vurguluyor ve postkolonyal teoriye ciddi bir eleştiri getiriyor.
Post-kolonyal teori, Küresel Güney’i kavrayabilmek açısından önemli bir çerçeve olmuştur. Aynı zamanda Aydınlanma’nın evrensel kategorilerini reddettiği için oldukça popüler bir düşünce okuludur. Gayatri Chakravorty Spivak, Homi Bhabha, Ranajit Guha, Dipesh Chakrabarty gibi önemli isimlere de yer verdiği bu kitapta, Vivek Chibber post-kolonyal teoriye dair en kapsamlı tartışmayı sunuyor. Maduniyet Çalışmaları’na ilham veren temel argümanların, analitik ve tarihsel bir dizi yanlış anlamaya dayandığını vurgulayarak postkolonyal teoriye ciddi bir eleştiri getiriyor.
“Kültürel kimlikler ve karışımlar üzerine odaklanan post-kolonyal teori, kapitalist ilişkilerle olan geniş bağlamı reddetmiş ve bu şekilde odağını, büyüme ve serbest suçlu hissiyatından fayda sağlama konularında uzmanlaşmış Batı akademisiyle sınırlandırmıştır. Chibber’in kitabı basit bir biçimde yanlış bilinenleri ortaya koyuyor, post-kolonyalizmi kültürel tepelerden aşağıya, ait olduğu kapitalist sürecin tam kalbine yerleştiriyor. Sözde radikal akademik yapıların bayat aromasını taptaze bir havayla dağıtan, uzun zamandır beklediğimiz bir kitap…”
Slavoj Žižek
Politika, 461 Sayfa, 31,50 TL
Hinduizm / Louis Renou
20. yüzyılın en önemli Hindoloji uzmanlarından biri sayılan Louis Renou’nun Hinduizm adlı çalışması İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. Hıristiyanlık ve İslam’dan sonra dünyanın en büyük üçüncü dini olan Hinduizm üzerine temel bir kaynak kitabı olan bu çalışma, Hinduizm’i karma, dharma, samsara, yoga, kast gibi temel kavramları ve Vedalar, Upanişadlar, Puranalar adlı temel metinleri üzerinden değerlendiriyor.
Hinduizm, yaklaşık 4.000 yıllık geçmişiyle ve 1 milyardan fazla inananıyla Hıristiyanlık ve İslâm’dan sonra bugün dünyanın en büyük üçüncü dini. İndus Vadisi’nde ortaya çıktığı günden bu yana sürekli bir gelişim izleyen bu ibadet, ahlâk ve toplumsal düzen öğretisi, birçok teolojiyi ve felsefeyi aynı şemsiye altına toplamış engin ve derin bir bilgi kaynağı. Belli bir dogmaya ya da denetleyici otoriteye bağlı olmayan, bu sayede çeşitliliğe ve farklılıklara hoşgörülü bir yaklaşım izleyen Hinduizm, farklı bakış açısıyla 20. yüzyıldan itibaren Batı kültüründe de karşılık kazanmıştır.
20. yüzyılın en önemli Hindoloji uzmanlarından sayılan Louis Renou, kitabında Hinduizm’in karma, dharma, samsara, yoga, kast gibi temel kavramlarını açıklarken, Şiva, Vişnu, Krişna, Rama gibi belli başlı tanrılarına, Vedalar, Upanişadlar, Puranalar gibi temel metinlerine değiniyor. Ortaya, evreni açıklama yolunda dünyanın en eski bilgi kaynaklarından biri üzerine referans bir eser çıkıyor.
Başvuru Dizisi, 133 Sayfa, 14 TL
Sivastopol Öyküleri / Lev Nikolayeviç Tolstoy
İletişim Yayınları, Tolstoy’un Sivastopol Öyküleri adlı eserini Ergin Altay’ın özenli çevirisi ile yayımlıyor. Kırım Harbi sırasında Sivastopol’da astsubay olarak bulunmuş Tolstoy’un bu eseri, savaş ve savaş sonrası yaşananları tüm ayrıntılarıyla tasvir ederken, dünya edebiyatına damga vuran büyük bir yazarın adını duyurduğu ilk eser olma özelliğini de taşıyor. Sivastopol Öyküleri, vereceği edebi zevkin yanı sıra, okuyucuyu bir büyük yazarın edebiyat sahnesine çıkışının tanığı yapıyor.
Ergin Altay çevirisi,
David Mcduff’ın sonsözüyle,
Yazar ve dönem kronolojisiyle,
Kitaba dair görsellerle.
Sivastopol Öyküleri, Tolstoy’un Kırım Harbi’nde gördükleri ve yaşadıklarını hikâyeleştirdiği bir gençlik dönemi eseri. Kırım Harbi’ndeki en önemli noktalardan biri olan Sivastopol’a Tolstoy, genç bir topçu astsubayı olarak gelmiş ve savaş hakkındaki düşüncelerini şekillendiren bu cephede, aynı zamanda yazar olmaya karar vermişti. Sovremennik dergisinde 1855 yılı içinde yayımladığı üç “eskiz”de Tolstoy, savaşın insani boyutunu, maaş ve rütbe hesaplarını, cephenin gerisinde yaşananları ve tüm acıları sade bir dille, modern bir savaş muhabirinin soğukkanlılığıyla tasvir eder. Daha sonra Savaş ve Barış’ta ustalıkla döneceği savaş meydanını tüm çarpıcılığıyla anlatarak Rus halkının, aydınlarının ve çarlığın hayranlığını kazanmış, bir yazar olarak adını ilk kez duyurmuştur.
“Savaşın kaosunda barışın gerçek kaynağına ulaşmıştı; şanlı bir şekilde ayrıldığı meydanda kılıcıyla bilediği kalemi, bundan böyle kullandığı tek silahı olacaktı.”
Edward Steiner
İletişim Klasikleri, 217 Sayfa, 17,50 TL
Yorum Gönder