Amerika fırsatlar ülkesi olarak pazarlanadursun vatandaşların durumu hiçte güllük gülistanlık değil. Özellikle her yeni kuşak daha da kayboluyor ve kayıp kuşak olmanın ötesine geçiyor. Ülkedeki 4 milyon çocuk ciddi zihinsel bozukluk yaşıyor. Bu durum ciddi davranış bozukluklarına yol açıyor. İlaç ve terapi tedavilerinin başarı oranları yüksek olmasına karşın 1 milyondan fazla vaka hâlâ çözülememiş durumda. 2015 yapımı Amerikan işi korku gerilim “Anguish” bu vakalardan birini alıp çözmeyi deniyor.
“The Strangers”, “Possession” ve “Shutter” ile 2008 yılında türe önemli bir katkı yapan yapımcılar iş başında. Bu yıl vizyonda da ağırladığımız “At the Devil's Door”un yapımcısı Sonny Mallhi senaryosunu da kotardığı filmle ilk yönetmenlik denemesine soyunmuş. 2011’de “The Roommate”in senaristlerinden biri olarak künyeye adını yazdıran Mallhi, ikinci senaryosu “Crush” ile klişenin ötesine geçememişti. Isınma turlarının ardından yazıp yönettiği filmle gençliğin halini resmetmeye soyunmuş. Oyuncu kadrosunu da Ryan Simpkins, Annika Marks, Karina Logue ve Amberley Gridley’den oluşturmuş.
Paranormal olayları işleyen filme dair herhangi bir şey anlatmak spoiler vermek anlamına geleceği için biraz etrafından dolaşarak anlatabilirim konuyu. Bir anne kız ile tanışıyoruz. Arabadayız. Daha yetişkin durduğu için kendisine Lucinda denmesini isteyen Lucy annesinden hafta sonu arkadaşlarıyla gideceği kamp için izin koparma peşinde. Sarah izin vermiyor, Lucy inip yola çıkınca araba çarpıyor ve ölüyor. Başka bir anne kız ile tanışıyoruz. Jessica ve kızı Tess kasabaya yeni taşınıyorlar. Sorunlu genç kızımız Tess’in hastane geçmişini öğreniyoruz ve yarıyıl tatili sonrası okula başlayacağı için sakin kasabada zaman geçirmeye başlıyor. Bizde peşine takılıyoruz ve Lucy’nin öldüğü yerden geçmesiyle gerilim başlıyor.
Huzursuzluk, depresyon, davranış bozuklukları ve halüsinasyonlarla dolu geçmişiyle Tess’in başına gelenler hayal mi yoksa ona musallat olan kötü bir ruh mu var? Mallhi gerilimini bu ikilem üzerinden yürütürken seyirciyi bir kaç sahnede diken üzerinde tutmayı başarıyor. Klişelerden beslenerek ilerliyor olsa da beklenmedik manevralar yaparak şaşırtıcı bir öykü çıkartmış. “It Fallows”dan çok etkilenmiş ve müziği de onun gibi kullanarak gerilimi doğal bir şekilde vermeye çalışmış. Simpkins de performansıyla filmi sırtlıyorsa da tüm bunlar yetmiyor. Mallhi bir gerilim filmi için fazlasıyla sakin. Kasabayı mesken tutmakla yetinmek yerine filme gereğinden fazla kasaba sakinliği boca etmiş. Çok ağır ilerliyor ve konusuna girmekte hayli geç kalıyor. Bir bakış için gereğinden fazla zaman harcıyor. Girdiğinde de aynı sakinliği sürdürünce seyircinin tepki vermesini beklediği anları heba etmiş oluyor. Temposuzluk yüzünden filmden kopunca Tess’e aslında ne olduğunun önemi de kalmıyor. Zaten cevap da hayli karmaşık ama en azından çok sırıtmıyor.
İyi bir fikirle yola çıkan Mallhi ilk yönetmenlik denemesinde iyi sinyaller verse de vasatı aşamamış. Gereğinden fazla uzun diyalogsuz sahneler ve kartpostal manzaralarına hiç girişmeden öyküsüne odaklansa ortaya çok iyi bir gerilim çıkabilirmiş. Daha iyi bir yönetmenin ellerinde etkili bir gerilime dönüşebilecek senaryoyu boş yere harcamış. Sorunlu gençleri gibi dengesizlik ve kişilik bozukluğundan muzdarip “Anguish” geçmek bilmeyen 91 dakikalık bir ızdırap.
Yorum Gönder