Adını, eski Arap yarım adasında çok bilinen ve “Savunucu‟ anlamına gelen bir büyüden alan, korku filmlerine yeni bir soluk getirme iddiasındaki yerli gerilim “Azem: Cin Karası” 30 Mayıs’ta gösterime giriyor...
Senaryosunu Özgür Akbaş’ın yazdığı, Volkan Akbaş’ın yönettiği filmin başrol oyuncuları Eylül Öztürk ve Zeki Şen. Ben tanımıyorum ama ne halta yaradığını bilmediğim twitter fenomenlerinden biri olarak “memeli mestan” adıyla biliniyormuş Öztürk... Bu da internet çağının getirdiği yeniliklerden biri olsa gerek... Künyesi için sinemaya ilk olan film, bununla yetinmiyor, cinler konusunda hiç cesaret edilemediği kadar derine inme iddiasında... Bu bakımdan beyazperdede ilk olduklarını ilan ederek “Diğer muadilleri gibi sıradan bir cin filminden daha çok, musallatlık durumlarında kullanılan gerçek cin çıkarma yöntemlerini ve sonuçlarını işleyen, bu durumlarda ne gibi belirtilerin zuhur ettiğini anlatan ve kendi türünde tüm sorularınızı cevaplayan bir filmdir.” diyorlar... 1954 yılında Düzce’nin Davutağa köyünde yaşanmış gerçek bir olayı konu alan filmin çekimleri, bozulması neredeyse imkansız olan bu büyünün sardığı yıllardır kapıları açılmamış o evde gerçekleşmiş... 40 kişilik bir ekip tarafından yaklaşık 4 haftalık bir sürede çekilen filmde kullanılan mekanın olayın yaşandığı yer olması tüm ekibi tedirgin ettiği için çekimler öncesinde bir hocaya okutulmuş... Biz de size filmin konusunu okutalım...
Genç çift bir haftasonu ailesinden miras kalan evlerini görmek için yola çıkar. Daha önce hiç gitmedikleri Düzce’deki bu ev dışarıdan normal gözükse de aslında Azem büyüsü altında yıllardır kapısı aralanmamış bir yerdir. Evi gördüklerinde pekte umduğunu bulamayan çift yine de geceyi burada geçirmeye karar verir. Kış olduğu için evin bulunduğu köy boş ve ıssızdır. Ve onlara yardım edecek kimse yoktur. Onlar ne olduğu bilinmeyen bu varlık karşısında sığındıkları terk edilmiş evden kaçmak için ölümüne bir savaş verecek ve korku dolu hikâyeleri bu varlık ölmeden bitmeyecek!
Vizyona çıkan hangi film “ilk olma” iddiasını taşısa sonucu fos çıkıyor... Bir de üstüne korku filmiyse, yarısına bile gelmeden içimizde doğan kusma hissi salondan dışarı attırıyor bizi... Yönetmenin sinemaya ilk adımı, oyunculuğa soyunan isimler derken künye çok bilinmeyenli denklem gibi... Fragmanından görünenlerse facia... Oyunculuklar yerlerde sürünüyor, klişe sahnelerle cin fenomeni yeniden canlanıyor... Video klip estetiğiyle sinemanın uzağında, daha çok tv filmi tadındaki filmi izlemekten deli gibi korkuyoruz... Cini bilemeyiz ama böyle filmler sinema salonlarına musallat olursa halimiz harap...
Yorum Gönder