Kara Bahtım, Kem Talihim
2003 yılında çektiği bağımsız film “Pieces of April” ile ilgi alanımıza giren Peter Hedges’den ikinci film nihayet geldi. Hem de yine aile üzerine. Üstelik bu kez ailenin baş üyesi, babası üzerine… Dört yıllık aradan sonra “Dan in Real Life” ile çıkagelen Hedges yine senaryosunu da üstlendiği, bu kez Pierce Gardner ile paylaştığı filmde büyük bir aile tablosuna odaklanıyor. Bir baba ile kızlarının arasındaki ilişkilere, babanın yalnızlığına ve aşksızlığına odaklanıyor. Hem de oldukça sevimli ve içten bir halde…
Bu tip aile filmlerinin sıcaklığı her zaman iyi gelmiştir. Ana karakterin yaşadıklarının çocuklarıyla bir arada oluşu da çekici olur elbette.
Dan, kızlarıyla beraber çıktığı yolculukla ailesinin büyük aile resminin tamamlayıcısı oluyor. İlk önce hayatında hiç kimse olmayan, üç kızı ile yaşayan bu adamın yalnızlığına son verecek kişide mevcut aslında. Her şeyde ondan sonra başlıyor zaten. Tüm görünenlerin ardında yatan şeyler o zaman giriyor devreye.
Gazete almak için gittiği yerden, bir kitapçı gibi kadına yardım ettikten sonra yaşadıkları uzun sohbet hayli keyif verici olunca, arayıp sorulacak ve ilerletilecek bir ilişkinin ilk ateşi yakılıyor. Eve gidiş ve kardeşin işte sevgilim diye tanıştırması… Ve resmin kopuşu… Yeniden ümitsizlik…
Tuhaf bir şekilde ailenin sevdiği, herkesin onay verdiği kadını elde etmek artık iyice zor hale geliyor gelmesine ama, her şeye söz geçse de, kalbe geçmesi zor…
Tüm o çetrefilin ardında, ilişkiyi duyguları ortaya koymak, kendini ifade etmek ne kadar zor olursa olsun her şeyin ucunda görünen koca bir yalnızlığın önüne geçecek olan bu yeni sevgi evli bir adama aynı evde yaşanan kaçamak anlarını getiriyor. Kızlarıyla ilişkileriyle, ailenin ona bakışıyla sıcacık anlara sahne olan film, minik ayrıntıları da ustalıkla resmediyor. Örneğin herkesin odasına çekildiğinde, tüm kapıların kapanıp Dan’in ortada kalması gibi anlar, ruh halini de yansıtıyor başarılı şekilde. Yaşanan tatlı finalde üzerine gelen kadayıf misali oluyor zaten.
Office dizisi ile çıkış yapan ve komedinin tercih edilen yıldızı haline gelen Steve Carell ilk kez romantik komedi de… İyi iş çıkarmasından belli ki artık daha değerli bir oyuncu… Üstelik başrolü paylaştığı Juliette Binoche’da çok özel bir oyuncu. Herkes için mükemmel bir romantik komedi partneri olabilecek bir isim. Carell’ı bu filmde ne kadar sürpriz değilse Binoche’nin varlığı o denli sürpriz aslında. Avrupa sinemasının önemli yüzünü böyle hafif bir filmde görmek şaşırtıcı elbette ama Dan’in kalbini çalacak o sohbeti yapacak denli zeki bir orta yaş kadını için de biçilmiş kaftan olabilir mi acaba… Yine de kimyalarının tam tutmadığını de belirtmeli. Ama kadronun uyumu ve büyük aile resmi içinde görmezden gelinebilir hale geliyor bu durum…
Bir başyapıt değil elbette. Ama iyi vakit geçirten iyi bir romantik komedi “Şamar Oğlanı”… Kimsenin mutsuz olmama garantisi de mevcut üstelik…
Yorum Gönder