♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Ev: Artakalanlar


Son ebevyn öldüğünde geriye kalan sadece bir ev midir yalnızca? Tüm çocukluğun geçtiği o ev, tüm hatıralar... Herkesin içi "burada olmayı seviyorum" der ama kim çekip çevirecektir o evi? Aksi gibi zaman da yoktur artık. Herkesin meşguliyetleri vardır. Ortak karar hep aynıdır satılmalıdır. Ama satılacak olan sadece bir ev midir? O kadar kolay mıdır?

Çocukluğumun büyük bölümü yaz aylarında Antalya’da geçti benim. Mersin’de yaşayan bir çocuk olarak okul tatil olur olmaz soluğu orada alırdık. Anneannem ve dayımın yanında… Her yaz orada olmak, benim için rol model olmasını da sağlamıştı dayımın. O geleneksel mevsim değişimi ev işlerini abimle birlikte yapardık. Çocukluktan yavaş yavaş orada çıktık. O evde… Yeni gelişen mahallede her gittiğimizde yeni binalar, dükkânlar görmek çehrenin nasıl geliştiğini görmek de eğlenceliydi. Tüm bu eğlenceyi bitiren şeyler 1990 yılında oldu. İkisini de kaybettik peşpeşe. O yaşlarda böyle şok ölümle ağlayamamak çok koymuştu bana. Sinir olmuştum. Defin işlemleri sonrası evde geçirilen bir akşamı da hâlâ hatırlarım. Ailenin üyeleri arasında konuşuyordu. Eşyalara ne olacağı, nasıl paylaşılacağı konusu çok uzun sürdü. Herkesin anıları vardı en küçük şeylerde bile. Sonunda mevzu eve ne olacağına geldiğinde herkesi bir sessizlik almıştı. Herkese uzaktı, kim gelirdi buraya tekrar. Üstelik onlar da yokken. Her odada onların yokluğunu hissetmeyi kim isterdi? Herkes en doğrusunun evin satılması olduğu konusunda birleşti. Bir tek babam karşı çıkmıştı. İleride pişman olabilirsiniz, sıcağı sıcağına karar vermeyin demişti. Yine tatile gelinir belki. Biz gelmesek çocuklar gelir büyüdüğünde. Belki üniversite kazanırlar burada. Ne dese olmadı ve evin satılmasına karar verildi. Tüm eşyalar ayıklanıp dağıtıldıktan sonra geriye bomboş bir ev kalmıştı. Babam koydu son noktayı; bir devir kapandı. Bu cümleyle kapandı kapı. Sonraki yıllarda kimse gitmedi oraya. Yıllar sonra ufak ufak dillendirilmeye başlandı “keşke satmasaydık” cümlesi. Ben de büyümüştüm tabi o arada. Evin sadece ev olmadığını anlamıştım. Mesele ev değil, o evde yaşananlardı. O kapıdan içeri adım atıldığında içeriden anılar fışkırmasıydı. Bunca şeyi bana hatırlatan bir kitaptan bahsetmek için kurdum bu cümleleri. Paco Roca’nın grafik romanı “Ev”i okuduktan sonra aklıma gelenler bunlar oldu. Hepsi capcanlı, tazeymiş hâlâ. O kadar etkiliymiş meğer “Ev”, oraya temas etmiş. Bitince artakalanlara göndermiş beni.

Daha önce bizi bir huzurevine davet etmişti Paco Roca, Kırışıklıklar’da. Çok sevimli bir öyküydü. Özgün karakterlerle süslü sıcacık, samimi ve keyif veriyordu. 2011'de filme de uyarlanmıştı ve bayılmıştık. Yaşlanma, yalnızlık, unutkanlık ve sadakata dair nefis anları yakalamıştı Roca. İçe işliyordu. Belki de dediği gibiydi, "ihtiyarlık bir eşek şakası."ydı. Ne de olsa "bulut yok olmaz, yağmura dönüşür."dü. Bu kez 2020 Eisner Ödüllü “Ev” ile karşımıza çıkmış. Eylül 2021’de Desen Kitap etiketiyle raflarda yerini almış. O ihtiyarların sonrasında artakalanlarla yüzleşmenin romanı diyebilir miyiz diye düşünebiliriz. Eşek şakasından sonra üzerine yağmur yağan bir aileyi okuyor/izliyoruz bu kez. Üç kardeşin hatıralarını canlandırıp geçmişle hesaplaşmalarını sağlıyor Roca. Bir yıldır kapalı duran eve biraz da serzenişle atılan adımın ardından artakalanlar ile yüzleşmelerini okuyoruz. 

Son ebeveyn ölmüş ve geride kalan eve ne olacağı muallakta. Hayat hızlanmış ve çocuklardan kimsenin gelme imkânı yok artık. Ama her yerden anılar fışkırıyor. Her eşyanın, bahçenin birer karakter olarak anlamı var hepsinde. Geçmişi, anıları temsil eden evle vedalaşmanın kolay olup olmadığını okuyoruz. "Geçmişten mutlu bir âna sığınacak olsan hangisini seçerdin?" sorusunu soruyor Roca. "Bugüne dek hep önüme baktım. Bugünlerde ise ilk kez durup arkama bakıyorum. Kariyer peşinde koşturmaca, bana bir şekilde utandığım köklerimden kaçış gibi geliyor." dedirtiyor karakterine. Yas, anılar, hafıza ve geride kalanları konu edinmiş. Herkese uyan, güncel ve evrensel bir konuyu minicik detaylar üzerinden işliyor. Az ve öz cümleyle. Verdiği yaşanmışlık hissini tarif etmek zor ama okuyanın içinde belirecek demek en doğrusu galiba. Çizgileri ve renkleri de nefis. Hepimizin geçtiği/geçeceği bir dönem olduğu için içselleştirmeye çok müsait olduğunu dememe gerek yok sanırım. Hüzünlü olduğu kadar esenlikli ve etkileyici… "Peki sizin, evdeyken en mutlu anınız hangisi" sorusunu bırakıyor okurunun içine. O günleri unutup gündelik koşuşturmalar yüzünden bugünleri kaçırdığına hayıflandırıyor. Hissettirecek çok şeyi olan, kalbe dokunan, gerçekçi bir grafik roman Ev. Mutlu anısı çok olanlar ve içini artakalanlarla tekrar doldurmak isteyenler için biçilmiş kaftan. 

Ev / Paco Roca
Türkçeleştiren: Murat Tanakol
Desen Yayınları, Eylül 2021
128 sayfa

Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template