Amerikalıların halen gerçekliğinden şüphe edilen
uzaylı otopsisi görüntüleri ve yasak bölgesi Area 51 ile her daim beslenen
yabancılar şüphesi yıllardır sinemanın fantastik kanadını beslemeye devam
ediyor. Bölgede çekilen filmler, ansızın işgale gelen uzaylılar derken o kadar
çok örnek üretildi ki neredeyse gerçek kabul edilebilecek bir tarih bile oluştu
inananlar için. Söz konusu bu tarih üzerinden film çekmek de peşinen
inandırıcılığı getiriyor. Marc Carreté de ikinci uzun metrajı için bu avantajı
kullanmış ve ortaya “After the Lethargy” çıkmış.
1970 Barselona doğumlu yönetmen kuşağının sinemacıları
gibi birden çok sıfatla çekiyor filmlerini. Senarist, yönetmen, kurgucu,
prodüktör. Elbette kısa metraj ile başlamış. Kısa korkusu “Mal cuerpo” ile
2011’de start vermiş. Ülkesindeki festivallerde yapılan gösterimlerin ardından
yine aynı türle bir yıl sonra “Castidermia” ile fark edilmiş, adaylıklar alarak
ısınma turunu atmış. 2014 yılında ilk uzun metrajını çekerek kendi şeytan
çıkarma filmini yaratmış. Bizde bu sayede adını öğrenmiştik. Türün neredeyse
tüm festivallerini gezen film ilk çıkış olarak çok sevilmiş “Asmodexia”
ülkemizde de neredeyse gösterime girecekti. Şeytan çıkarma seansları uygulayan
bir adam ile torununun beş gününü anlatan film klişelerden uzak durmaya
çalışmasıyla beğeni kazanmıştı. İspanyol sinemasının korku türündeki yükseliş
dönemine denk gelmesinin de etkisiyle farklı yere konuşlanmıştı. On adaylık ve
iki ödülle taçlanan iyi bir filmdi. İlk uzun metraj olduğu düşünülürse daha da
iyiydi. Sonrası sessizlik. 2017 yılını “Framed”ın prodüktörlerinden biri olarak
geçiren Marc Carreté dört yıllık bekleyişin ardından fikrini uygulamaya
geçirmiş. Direksiyonu bilim kurgu korku kırmasına kırmış. İspanyol yapımı olsa
da Amerikan filmi çekmiş. Ülkesinin dizilerle tanınan oyuncuları Andrea Guasch,
Joe Manjón, Mark Schardan, Liliana Cabal, Ben Vinnicombe ve Lucy Tillett
kadronun başını çeken isimler.
Sarah Hamilton ile tanışıyoruz. Uzaylıları
araştırırken kapısına gelen kaseti izlediğinde gördükleriyle oluşan merakını
gidermek üzere daha önce askeri üs olarak kullanılan bölgeye gitmeye karar veriyor.
Annesinin gitme ısrarına ve dikkatli ol uyarısına rağmen üstelik. Ormanlık
arazinin içinde kalan askeri üs ile ilgili açığa çıkmamış sırlar mevcut. Yıllar
önce terk edilmiş ve artık park olarak ziyaretçilere açılmış. Soluğu parkta
alan Sarah korucu Jake ile tanışıyor ve olaylar başlıyor.
Hemen belirteyim, karşımızda ciddiye alarak
izleyebileceğimiz bir film yok. Carreté oyun kurarak üretmiş filmini. Seksenli
yılların video filmleri ile b-türü karmasından oluşturmuş. Tümüyle Barselona’da
çekilen film Amerika’da geçiyor. Oyuncular da İspanyol ama Amerikalıyı
canlandırıyorlar. Ülkesinde Amerika’yı yaşatmış diyelim. Son yıllarda üzerine
çok konuşulan ifşa olduğu söylenen sırlara sırtını dayamış. Zamanında Amerikan
hükümetinin ordu ile birlikte uzaylılarla ilgili deneyleri ormanlık arazilerde
herkesten uzakta gerçekleştirdiğine dair teoriler iyice ayyuka çıkmış durumda.
İşte bu üslerden birinde acaba ne oldu ve olmaya devam ediyor mu acaba
sorusundan üretmiş filmini. Ya da devam etse ne olur, nasıl olurdan… Filmin
renk tonlarından, jeneriğine, yazılarına, efektlerine ve müziğine kadar her
detayıyla seksenler ortası ile doksanlar döneminde video pazarına yönelik
filmlere öykünmüş. Bu konuda da çok başarılı… Filmin 2018 yapımı olduğuna
inanmak hayli zor. Bu karar ile düşebileceği tuzaklara da düşmemiş. Klişelere
çok yaslanmamış ve hikâyeyi savruk ama kontrolünde tutmuş. Dönemin meşhur
çıplaklık gösterme kuralını yok saymış, kan ve şiddeti de yumuşatmış. Onun
dışında her şeye uyarak eğlenceyi gazlamaya çalışmış. Bu noktadan bakıldığında
çok iyi iş çıkarmış. Özellikle o dönemin ruhunu sevenler için çok sevilesi bir
film. Zaman içinde bozulan o video kasetlerdeki renk değişimine kadar her
detayı düşünerek atmosferi bire bir yaşatıyor. 1970 doğumlu olduğu düşünülürse
aslında gençliğinde izlediği filmlere saygı duruşunda bulunduğunu bile söylemek
mümkün. İyi senaryosu ve işleyişiyle 82 dakikayı kuşağına keyifle geçirtiyor.
Dünya prömiyerini Brezilya’da yapan film yılı da
festivallerle tamamlamış. Seyircinin sevgisini kazanmış, ayakta alkışlanmış.
Sekiz ödül ve yirmi bir adaylık da bunun göstergesi. Lakin süreçte ilginçlikler
de yok değil. Filmin adıyla ilgili kararsızlık yaşanınca ortaya tuhaf bir durum
çıkmış. Her veri tabanında filmin adı “After the Lethargy” olarak geçiyor ama
izlediğinizde göreceğiniz gibi o şirket adına evrilmiş ve jenerikte artık “Alien
Invasion” yazıyor. Adı ne olursa olsun uzaylılarla ilgili deneyleri konu alan
filmler arasında artık yeri olacak. Saf sinema sevgisinden hareketle üretilmiş
“After the Lethargy” ciddiye alarak izleyenler için berbat bir film. Zaten
onlar için bir film değil bu. Video kaset furyasının yaşandığı dönemde bana bir
korku filmi ver diyen gençlerin evde izlerken yüzüne yansıyan heyecan ve
büyülenmeye karşı saygı duruşu. Bu yüzden kırk yaş ve üstü için harika bir
şölen iken geri kalanlar için facia.
Yorum Gönder