Yazıp yönettiği filmlerde ayrıksı karakterleri,
söylemleri, kanlı şiddeti estetize eden teknik işçiliğiyle kısa sürede kendi
imzasını yaratan Richard Bates Jr. nihayet üç yıllık sessizliğini bozdu ve “Tone-Deaf”
ile aramıza döndü. Dünya prömiyerini Mart ayında South by Southwest Film
Festivali'nde yapan film nihayet malum ortamlarda izleyici karşısında. Bates
Jr., yine yaşadığımız dönemin politik eleştirisini kara komedi ile yapmış.
2008 yılında çektiği 18 dakikalık kısa korkusu “Excision”
ile sinemaya bol ödüllü bir başlangıç yapan Richard Bates Jr., dört yıl sonra
filmi uzun metraja uyarlayarak olay yaratmıştı. Katıldığı festivallerden
topladığı 11 ödülle yaptığı şahane başlangıç bir tavrı, söylemi olan yeni bir
yönetmenin doğuşunu da duyuruyordu. Ameliyat takıntılı genç kızın yaşadığı
evrimi hayli sert şekilde aktaran yönetmenin genç kuşağa yaptığı eleştiriler de
cabasıydı. Daha ilk filmiyle adını umut vaat eden yönetmenler arasına yazdıran Richard
Bates Jr., çok bekletmeden iki yıl sonra “Suburban Gothic” ile döndü. Bu kez
kasabaya çevirmişti kamerasını ve işsiz bir adamın hayaletlerle iletişim
kurabilmesiyle başlamıştı kan dökülmeye. Komedi tonunu biraz daha arttırmıştı
ama büyüyen beklentileri karşılayamamıştı. Yine de net bir söylemi, tavrı ve
kendi imzası olduğu çok belliydi. Bu da yeterliydi. Yol doğruydu. Yine iki yıl
sonra üçüncü filmiyle döndü. Bu kez menüde geçmişle yüzleşme, aldatmacalar ve
cinayetlerle dolu bir ilişki vardı. “Trash Fire” en çok Underground sevenlerin
gözdesi oldu ve öyle topladı ödülleri. Evet yine film iyiydi, imza devam
ediyordu ama yine ilk filmi aşamıyordu. Gelelim 2019 yılında... Richard Bates
Jr., dördüncü filminde daha keskin bir senaryo ile dönüş yapmış. Mesajlarını
doğrudan vererek söylemini sertleştirmiş, komediyi kısmış ve “suçlu zevk”
izleyicisine şölen yaşatmak üzere gelmiş. Amanda Crew, Robert Patrick, Hayley
Marie Norman, Johnny Pemberton, Nancy Linehan Charles, Ray Wise, Kim Delaney ve
“Excision”ın yıldızı AnnaLynne McCord’un başını çektiği kadroyla yine bildiği
oyunculardan oluşturmuş filmini.
Ton Sağırlığı anlamına gelen “Tone-Deaf”, iki ana
karakterinin arasındaki kuşak çatışması sağırlığını ifade ediyor diyelim
öncelikle. Filmin konusunu kısaca özetlemek zor ama deneyeyim. Uzun ve paralel
kurgulu bir sekansla filmini açıyor Bates Jr… Piyano resitaline çıkmış küçük
bir kız ile anne babasını görüyoruz. Babanın intiharıyla sahne sonlandığında
kızımız büyüyor. Yetişkin Olive’in hayatında her şey kötüye gidiyor. Dünya üstüne
üstüne geliyor. Önce işinden kovuluyor sonra sevgilisinden ayrılıyor. Annesi ve
arkadaşları bu zor dönemden kurtulmasını salık veriyor. Baskıdan uzağa kaç
diyorlar. O da açıyor kiralık ev ilanlarını sakin bir kasabada ev kiralıyor.
Böylece ev sahibi ile tanışıyoruz. Olaylar gelişiyor.
Ana konuyu kuran Bates Jr, hiç zaman kaybetmeden
eleştirilerini sıralıyor. Olive’in kendisini tanımlamasıyla başlıyoruz. “Artık
tam bir Amerikalı oldum” diyor: “İşsizim.” Karşısındaysa daha da klasik bir
Amerikalı var. Harvey hayli tuhaf bir adam. Eşinin ölümü sonrası yaşadığı
travmayı atlamamış. Oğlu da hiç arayıp sormayınca adeta psikopata bağlamış.
Kendi kendine konuşuyor. Hatta o kadar çok konuşuyor ki yönetmenin
eleştirilerini dillendirmek üzere direkt kameraya konuşuyor. Donuk adamımız her
şeyi gördüm, yaşadım özetinden sonra bir şeyi çok merak ediyorum diyor. Birini
öldürmenin nasıl olduğunu bilmemek içinde ukte kalmış. Böylece yönetmen o çok
sevdiği kanlı cinayetler ağına zemin hazırlıyor.
Toplumsal eleştiriler Harvey’in ağzından geliyor.
Günümüz gençlerini ipe dizen cümleler peş peşe geliyor. Kahve bağımlılıkları,
takılmayan ama hep kafada duran güneş gözlükleri, çalışmayıp aylaklık
etmelerinden başlayarak verip veriştiriyor. “Lanet olası Y kuşağı” diyor Harvey.
Hatta direk kameraya dönüp “Bir fark yaratmak istiyorsan bir bidon çamaşır suyu
iç” diye sesleniyor y kuşağına. Bununla yetinmeyen Bates Jr., Harvey’in gördüğü
rüyalarla eleştirilerini görsel olarak da modernize ederek işliyor. Yeri
geliyor kameraya doğru tükürüyor Harvey. Hatta savaş baltasıyla saldırıyor. Elbette yönetmenin tek derdi bu değil.
Her karakterin ilginçliğiyle renkleniyor ve derinleşiyor film. Olive ve
Harvey’in çevresindekilerle çeşitleniyor. Annesinin tuhaf hayatı, arkadaşının
uyuşturucu yüzünden sertleşme problemi yaşaması, Harvey’in oğlunun ansızın
ortaya çıkıp saçmalaması, tek arkadaşının ilk kurbana doğru evrilmesi gibi bir
çeşitlilik mevcut. Olive dışarı çıktığında da kısa ama etkili iki yan öykü
çıkıyor ortaya. Olive’in uyuşturucu kafasıyla gördüğü hayallerle de kara komedi
unsurunu netleştiriyor. Imdb’ye bakıldığında türü için “Comedy, Horror,
Thriller” yazılmış olsa da yanıltıcı. Gerilim ya da korku ile işi yok
yönetmenin. Genel bir gerilim olsa da öyle uzun sürmüyor, kesik kesik mevcut
ama bütüne yayılmıyor. Türlerin tonlarını yer yer kullanarak kendi karmasını
yaratmış. Türü tanımlamak gerekiyorsa bu bir yer yer kanlı kara komedi.
Tone-deaf eleştirel, kışkırtıcı ve sert bir film. İyi
senaryosunu teknik işçiliğiyle resmeden Richard Bates Jr. çok iyi iş çıkarmış. Bir
söylemi var ve bunu seyirciye fazlasıyla veriyor. Lanet olası y kuşağı ile
lanet olası yaşlılar arasındaki mücadeleden ne olursa olsun yönetmen galip
çıkıyor. Elbette “Excision”u aşamıyor ama yeni kült film arayışındaki
izleyiciye bayram yaşatıyor. Kayıtsız kalmayın.
Yorum Gönder