♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Every Time I Die : Kara Çember


Ölüm her şeyin sonu olsa da sanat bunu esnetir, değiştirir her daim. Ruhların önemini vurgulayan kurmacalar bedenleri değiştirir, bilim kurgular yeni bedenlerle ölümsüzlüğün mümkün olabileceğini, ütopik doktorlar da çizginin ötesini gösterir. Sinema ve edebiyatta sıklıkla gördüğümüz ölüm sonrası hikâyelere bir örnek de küçük ölçekli Amerikan bağımsızı bir ilk film eklenmiş. “Every Time I Die” meramını ruhun yeni bedene atlamasıyla işliyor.

“Every Time I Die” bir ilk film. İlk uzun metraj denemesi… Yeni kuşak sinemacılarda sıkça rastladığımız üzere filmlerin çeşitli departmanlarında görev alarak pişen isimlerden Robi Michael, editörlük sonrası nihayet aklındaki filmi çekebilmiş. 1998’de çektiği tv filmi “Real Story” ile başlayan Michael, yola kurgucu olarak devam etmiş. Cetywa Powell’ın filmlerindeki kurguculuk göreviyle hem uzun hem de kısa metrajlarda iyice pişmiş. 2004 yılında 25 dakikalık bilim kurgusu ile L.A. Shorts Fest’ten aldığı ödülle adını duyurarak ilk çıkışını gerçekleştirmiş. Altı yıl sonra ikinci kısa metrajı “The Man Who Knew How to Fly” ile başarısını katlamış. 24 dakikalık komedi/dram ile aldığı beş ödül uzun metrajı beklenen yönetmenler listesine adını yazdırmasını sağlamış. Aynı zamanda “Every Time I Die”ın kadrosunun şekillenmesini de sağlamış. Yine senaryoyu Gal Katzir ile kotarmış. 2005 yapımı “The Works”un yönetmeni olarak bildiğimiz Katzir, filmin kurgusunu da üstlenmiş. Bir milyon dolar bütçeli filmin oyuncu kadrosu elbette mütevazı ama dizilerden tanıdığımız simalardan oluşuyor. “The Last Ship”ten Drew Fonteiro, “Girlboss”tan Melissa Macedo ve Michelle Macedo kardeşler, “Ozark”tan Marc Menchaca ve Tyler Dash White başı çeken isimler.

İzlerken akıl karıştıran, zihin açan gerilim denemesi bunu sadece konu ve işleyişle değil teknik anlamda da yapacağını göstererek açılıyor. Kamerayı göz olarak kullanan ve kırpıştırarak sahneyi açan film, bizi Sam ile tanıştırıyor. Sorunlu geçmişi yüzünden sıkıntılar çeken gencimiz paramedik olarak görev yapıyor. Ölümle sık sık yüzleşmek zorunda olan Sam’in hayatı arkadaşlarıyla gittikleri göl kenarı tatilinde değişiyor.

Klasik doğaüstü hikâye akışını, musallat olma gerilimini ters yüz ederek pek anlatılmayan yerden anlatmayı seçen Robi Michael etkili açılışının ardından fazla vakit kaybetmeden konuya giriyor. Yasak ilişki sonrası ölen Sam, arkadaşının bedeninde dönüş yaparak katilinin daha fazlasını yapmasını önlemeye çalışıyor. Elbette bu sadece her şeyin başlangıcı… Senaryosunu iyi formüle eden Michael, gerilimden uzaklaşarak bulmacaya ağırlık veriyor ve geçmişe dönerek paralel kurguyla anlatıyor meramını. İyi kurgusuyla doğru anlarda doğru ivmeyi kazandırıyor filme. Teknik anlamda çok iyi… Kadrajları, kamerayı ve müziği kullanımı hikâyeyi bütünlüyor. Hatta kamera filmin bir karakteri neredeyse… Sam’in kurtulamadığı travma ile yüzleşmesi sonrası ortaya çıkan sürpriz de seyirciyi tatmin eden cinsten. Her şeyi ne için planladığını çok iyi gösteriyor. Bu artılara rağmen bütüne bakıldığında kaçırılmış bir fırsat var ortada. Yarattığı kara çemberde ton farkları mevcut. Filmin eksileri ve zaafları bir seviye düşmesine neden olmuş.

Robi Michael, her şeyi tetikleyecek bir olaya ihtiyaç duyarken iyice işlemeyi tercih etmiş. Nedenlere ihtiyaç var elbette ama fazla zaman kaybetmesine ve odağın sürekli değişmesine sebep oluyor. Sam’in ölmesi için yasak ilişkisinin ortaya çıkış sürecini ve öfkeli eşin onu öldürmesini izliyoruz. Bu sürece fazlaca vakit ayırmakla kalmıyor bir de fazla açıklayıcı davranıyor Michael. Ana konuyu çözmek için bekleyen seyircisini klişe bir olayla sıkıyor ve bölüyor. Başka bedene sıçradığında da süren aksiyon ile gereğinden uzun bir zaman harcıyor. Oysa direk hedefine yönelik bir bulmaca kurabilir, bu süreci kısa bir hatırlama sahnesiyle özetleyerek geçebilirdi. Bu tercihi yapmayarak her şeyi açıklama zaafına yenik düşüyor. Açılıştan itibaren Sam ile özdeşleşerek her şeyi birlikte çözmeye çalışabilirdik. Gözlerimizi birlikte açtığımızda hiçbir şeyi hatırlamayabilirdik. Ne fark edecekti diyenler için şöyle özetlenebilir. Bu yüzden şahane bir film yerine vasatı biraz aşan iyi bir film izliyoruz.

Tercihini her şeyi açıklama yönünde kullanarak yer yer sıkıcılaşan ve tekdüzeleşen “Every Time I Die” yine de bunlara rağmen akıl oyunlarıyla seyircisini mutlu ediyor. Başarılı bir ilk film… Doksan sekiz dakikalık zihin açıcı bir bulmaca. Yılın önemli keşiflerinden biri.


Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template