İletişim Yayınları 3 Haziran’da raflarda yerini alacak kitaplarını duyurdu. Kemal Selçuk’un yeni romanı “Cemiyet Kaçkını”, Vladimir Nabokov’un, 1951 yılında Harvard Üniversitesi’nde verdiği derslerden oluşan “Don Quijote Dersleri”, üniversitelerin bilgiyi nasıl yarattıklarını ve işlediklerini ele alan derleme “Paylaşımlar”, Anayasa yoluyla geleceklerinin ipotek altına alınmaması için özellikle gençlerin okuması gereken kaynak niteliğindeki araştırma kitabı “Türkiye'nin Anayasa Gündemi”, Sevinç Doğan’ın analitik bir mikro iktidar perspektifiyle, İstanbul Kâğıthane’nin işçi ve gecekondu mahallesi Sanayi Mahallesi örneğinde iktidar partisinin nasıl işlediğine bakışını anlattığı araştırması “Mahalledeki AKP” ve Türkçe çocuk edebiyatının en önemli kalemleri arasında kendi yerini bulan Tülin Kozikoğlu’nun yeni çalışması “Mıstık, Seni Anlamıyoruz!” ayın yeni kitapları…
Cemiyet Kaçkını / Kemal Selçuk
Anayurt Oteli’nin Zebercet’ini, Tutunamayanlar’ın Selim Işık’ını ve Kuyucaklı Yusuf’un Muazzez’ini andıran karakterleriyle okuru kurmacanın büyülü atmosferine sokan Cemiyet Kaçkını, öfkeyi, kaybetmeyi ve umudu titiz bir dille anlatıyor.
Oğuz ile Kerim, bir Bursa baharında, Tuz Pazarı’nın hemen altındaki okunmuş kitap satılan tezgâhların önünde tanışmışlardı. Sait Faik’in Havuz Başı’sına önce uzanan Kerim olmuştu. Oğuz sonradan, asılı kalan elini ve Kerim’in hafifçe gülümseyişini hatırlayacak, talihin seçimini ta o zamandan kimin için yaptığını anlayacaktı.
Anayurt Oteli’nin Zebercet’i ile Tutunamayanlar’ın Selim’i arasında gezinen, okumuş yazmış, şehirli ve biraz da snop Oğuz… Edebiyat cemiyetine pek de yakışmayan, çirkin parmaklarıyla kitap sayfalarını karıştıran, fakat giderek Clark Gable çekiciliğini haiz olan Kerim… Biçimli ağzı, dudakları, gözleriyle Kuyucaklı Yusuf’un Muazzez’i gibi bir Makbule…
Kemal Selçuk, dost mu düşman mı oldukları belli olmayan iki yazar adayının bir kadın etrafında şekillenen ikircikli ilişkisini anlatıyor. Bursa’yı, yazma iştahını, yıllar süren bir öfkeyi, kaybetmeyi, unutamamayı resmediyor.
Cemiyet Kaçkını edebiyatı hayatın ta kendisi olarak gören karakterlerin romanı…
Türkçe Edebiyat, 128 Sayfa, 13,50 TL
Don Quijote Dersleri / Vladimir Nabokov
Nabokov’un, 1951 yılında Harvard Üniversitesi’nde verdiği derslerden oluşan Don Quijote Dersleri, edebiyat üzerine düşünenlere yeni yollar gösterirken, aynı zamanda okuyucusuna büyük bir yazarı başka bir büyük yazarın kaleminden okumanın zevkini tattırtıyor.
Vladimir Nabokov, 1951 yılında Harvard Üniversitesi’ne misafir öğretim üyesi olarak geldiğinde, Don Quijote üzerine altı ders vermiştir. Yıllar sonra “Zalim ve kaba, eski püskü bir kitap olan Don Quijote’yi Memorial Hall binasında, muhafazakâr meslektaşlarım dehşet ve utançla seyrederlerken paramparça edişimi keyifle hatırlıyorum” diye yâd ettiği bu derslerde Nabokov, romanın tatlı ve taşlamalı bir güldürü olduğuna dair yerleşik düşünceyi tamamen reddeder. Aksine, Don Quijote’nin “en acımasız ve insanlıkdışı kitaplardan biri” olduğunu söyler. Paramparça ettiği bu kitabı bir “zulüm aksiklopedisi” olarak yeniden inşa ederken, kataloglama görevinde Cervantes’in hayatını, 16. yüzyıl İspanyası’nı, romanın edebiyattaki yankılarını ve yazarın geçmiş edebiyattan faydalandığı her bir unsuru da mercek altına alır.
Don Quijote Dersleri bu klasiği okuyacakların başucunda bulundurmaları gereken bir kılavuz, Nabokov severler için de usta bir eleştirmen ile bir edebiyat devinin destansı bir karşılaşması.
Edebiyat Eleştirisi, 294 Sayfa, 23,50 TL
Paylaşımlar - Üniversite, Bilgi, Üretim / Erdoğan Yıldırım, Barış Mücen, Çağatay Topal
Bilginin, devlet ve siyaset ile ilişkisinden, ekonomik baskı altında yaşadığı zorluklara uzanan geniş bir zeminde değerlendirildiği araştırmada, aynı zamanda akademisyenlerin evrensel ve tarafsız kalabilme iddiası da sorgulanıyor.
Bu kapsamlı derlemedeki yazılar, bilimsel bilginin üniversite ve üretim alanlarında nasıl inşa edilip nasıl “işlediğini” ele alıyor öncelikle. Bilimsel bilginin evrenselcilik, ilerlemecilik ve tarafsızlık iddialarını sorguluyor; bununla beraber bilgiye onu belirleyen tarihsel koşullara müdahale eden eleştirel bir eylem olarak bakmakta ısrar ediyor. Hasan Ünal Nalbantoğlu, bu kaygıların ve daimon’un eksikliğinin, bilgiyle ilişkiyi nasıl “bozduğunu” mesele etmişti. Kitap, onun anısına düzenlenen sempozyumların çok yönlü bir verimidir…
“Bilimsel bilginin iktidar sorusundan bağımsız düşünülemeyeceğini, ‘postmodern’ zamanlarda değil, modern zamanlarda her türlü iktidarı eleştiren, her türlü iktidarın büyüsünü bozan modernliğin eleştirel geleneğinden öğrendik. (…) Üniversite, bilimsel bilginin tanımının çoğu zaman ilk belirleyicisi bile olmadı. Devlet ve piyasanın ihtiyaçları bilimsel bilgiyi şekillendiren temel kaynaklar olageldi. (…) Buna rağmen, günümüzde bunlardan habersizmişçesine yeniden ortaya atılan iddialar, bilginin bir yandan devlet ve siyasetle ilişkisi içinde göreceliliğe düşerek, hakikat iddiasını yitirdiği, diğer yandan da pazar ekonomisinin baskısı altında özerklik kaybına uğradığı söyleniyor. Ama neden şimdi ve neden yeniden? (…) Bizim açımızdan daha yakıcı sorun şudur: Bilimsel özerkliğe ve hakikat iddiasına atfedilen gerçeklikler günümüzde nasıl bir bağlamsal süzgeçten geçerek sorunsallaştırılmaktadır?”
Ahmet Acar, Tansu Açık, Ali Akay, Güçlü Ateşoğlu, Zeynep Direk, Hayriye Erbaş, Ali Ergur, Reyhan Varlı Görk, H. Bülent Gözkân, Barış Mücen, Sanem Güvenç-Salgırlı, Belkıs Ayhan Tarhan, Çağatay Topal, V. Şafak Uysal, Erdoğan Yıldırım ve Latif Yılmaz’ın katkılarıyla…
Politika, 423 Sayfa, 30 TL
Türkiye'nin Anayasa Gündemi (27 uzman, 66 soru-yanıt) / İbrahim Ö. Kaboğlu
Anayasa, başkanlık sistemi, siyasal rejimler başta olmak üzere birçok temel mesele üzerine bilinmeyenleri açığa çıkaran araştırma, günümüz güncel tartışmalarına bir rehber olmasının yanı sıra, uzun yıllar alanının kaynak kitaplarından biri olacak.
“Devlet anayasa ile doğar ve anayasa ile yaşar” deyişi, çağdaş devletlerin “anayasal düzen” kavramı ile tanımlandığını da ortaya koyar. Bu deyiş ve tanım, 1921 Anayasası ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti için haydi haydi geçerli. Anayasal düzen, askerî darbe ve müdahale yoluyla zaman zaman kesintiye uğramış olsa da şu iki özellik kayda değer: İlki, yeni bir anayasal düzen kurma hedefi; ikincisi ise geçiş döneminin elden geldiğince düzenleyici kurallar eşliğinde sağlanması.
TBMM’deki farklı siyasal çoğunlukların sürekli değiştirdiği ve gözden geçirdiği 1982 Anayasası, yürürlükte kaldığı sürece herkes için “bağlayıcı ve üstün” hukuk normu. Ne var ki, özellikle Ağustos 2014’te cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesiyle birlikte “fiili durum” kavramı sıkça kullanılmaya başladı. Oysa bir hukuk devletinde sadece hukuki durum (de jure), anayasal düzen ile örtüşür; anayasa dışı uygulamalar (de facto) kabul edilemez.
Bu ortak yapıt, de jure ve de facto ayrımı çerçevesinde yayılan bilgi kirliliği eşliğinde, siyasal rejimler üzerine toplumda yaratılmak istenen algı operasyonu karşısında uzmanların, “anayasa kamuoyu”nu doğru ve gerçek bilgiye yönlendirme çabası...
Bu özelliğiyle kitap, başta seçilmiş siyasetçiler olmak üzere bütün yurttaşlara hitap ediyor. Anayasa yoluyla geleceklerinin ipotek altına alınmaması için özellikle gençlerin okuması gereken bir eser.
Bugünün Kitapları, 296 Sayfa, 22 TL
Mahalledeki AKP - Parti İşleyişi, Taban Mobilizasyonu ve Siyasal Yabancılaşma / Sevinç Doğan
Doğan’ın İstanbul’un Kağıthane ilçesinde bulunan Sanayi Mahallesi örneğinden yola çıktığı çalışması, AKP iktidarının toplumsallaşmasında yerel örgütlerinin rolünü inceliyor. Üyelerinin bu mahalli örgütlere nasıl destek olduğundan, mahalli örgütlerin üyelerinin yaşamlarını nasıl değiştirdiğine uzanan geniş bir çerçevede bir “mikro iktidar” çalışması yapıyor.
AKP iktidara geldiğinde çocuk yaşta olan, bugünse orta yaşlarına dayanan epeyce insan AKP iktidarından başka bir iktidarı görmedi, tanımadı. “Her şeye rağmen” ve “hâlâ” süren bu iktidarın arkasında, AKP açısından bakıldığında bu büyük “başarı hikâyesinin” arkasında nasıl bir politik toplumsallaşma var? Elinizdeki kitap, bu soruya cevap arıyor.
Sevinç Doğan, analitik bir mikro iktidar perspektifiyle, İstanbul Kâğıthane’nin işçi ve gecekondu mahallesi Sanayi Mahallesi örneğinde iktidar partisinin nasıl işlediğine bakıyor. Partinin yerel örgütü toplumsallaşma dinamiklerine nasıl etki ediyor, himayeci/koruyucu ilişkiler vasıtasıyla kurduğu “şirket” mekanizmasını nasıl çalıştırıyor, insanların gündelik pratiklerine nasıl değiyor?
“Partiye biz ne kadar destek oluyorsak, parti de bizi değiştirdi. Ben kendim, kişiliğim, kıyafetim... Çocuklarımızla ilişkilerimiz değişti. Ev hanımıydık, günlük, temizlik vesaire... Burada oturunca kendimizi daha çalışkan, daha faydalı hissediyoruz. (…) Oturmaktan kalkmaya [kadar], biz partiye ne kadar faydalı olduysak da o da... Ben yaptığım çok şeyi burada kazandım. Seminerlere katıldıktan sonra çocuklarımla, eşimle aramdaki diyalog değişti.”
Bir iktidar mekânı olarak mahalleyi merceğine alan kitap, çok defa afakî cevaplarla karşılanan soruların peşine düşerek, AKP iktidarının yeniden üretim dinamiğini analiz ediyor.
Araştırma İnceleme, 270 Sayfa, 22 TL
Mıstık, Seni Anlamıyoruz - Noktalama İşaretlerinin Öyküsü / Tülin Kozikoğlu
Lili ve Yedi Çocuğu serisiyle Türkçe çocuk edebiyatının en önemli kalemleri arasında kendi yerini bulan Tülin Kozikoğlu’nun Mıstık, Seni Anlamıyoruz! adlı yeni çalışması İletişim Yayınları tarafından çocukların beğenisine sunuldu. Mıstık’ın yazı yazma ve noktalama işaretlerini öğrenme serüvenini anlatan kitap, çocuklara eğlenceli bir öğrenme süreci sunacak.
Mıstık yazı yazmayı çok seviyor, heyecanla eline geçen her türlü kâğıda yazıyor. Düz beyaz kâğıtlara, mavi çizgili kâğıtlara, hatta peçetelere, kâğıt mendillere... Ne mi yazıyor? İşte onu kimse bilmiyor, çünkü yazdıklarını okuyanlar hiçbir şey anlamıyor. Mıstık’ın kelimeleri, kağıdın üstünde yan yana dizilince anlaşılmaz oluyor. Sanki ya bir şeyler eksik ya da bir şeyler fazla. Yanlış olan ne acaba?
Çocuk Kitapları, 55 Sayfa, 12 TL
İletişim Yayınları 10 Haziran’da raflarda yerini alacak kitaplarını da duyurdu.
Al da At Dercesine - Futbol Öyküleri
19 yazarın futbol üzerine yazdıkları hikâyelerden oluşan Al da At Dercesine İletişim Yayınları’ndan çıktı. Futbol ile edebiyatı ve hayatı buluşturan derlemedeki öyküler, verdikleri edebi zevkin yanı sıra futbola başka bir açıdan bakılmasına da katkı sunuyor.
İki pas yapamayan orta saha, bilmem kaç maçtır gol yemeyen kaleci, rakip sahaya ses hızında geçen Konkord Ziya, Dinamoçükreş’le maça çıkan Cumhur Abi, Dünya Kupası finalini Kars kaşarı yiyerek izleyen aklı havada rockçı…
Duvar pasıyla, “pardon”uyla halı saha futbolu, rakibin golcüsünü kaçıran çılgın taraftar, kaleci kazağını düzeltiyordu diye golü iptal eden hakem, antrenörlük yapan Borges, Mahmure’yi başkasına kaptıran kulüp başkanı…
Futbolu halkın afyonu olarak görmeyenlerin, endüstriyel futbola karşı çıkanların, ufak ufak takılanların, sıradan insanların ve figüranların anlatıldığı öyküler. Al da At Dercesine, edebiyatçı gözüyle futbol. Neşeli, oyunbaz ve âşık.
Alper Atalan | İlyas Barut | Murat Başekim | Emre Bayın | Can Belge | Bülent Çallı | Mustafa Çiftci | Necdet Dümelli | Serhan Ergin | Mahir Ünsal Eriş | Ayla Duru Karadağ | Giray Kemer | Ercan Kesal | Işıl Kocaoğlan | Kıvanç Koçak | Yekta Kopan | Hakan Kulaçoğlu | Akif Kurtuluş | Bağış Erten
Türkçe Edebiyat, 161 Sayfa, 16,50 TL
Romantik Yürekler - Futbol Tarihimizin Yeni Devreleri: 1952-1992 Türkiye Futbol Tarihi 3. Cilt
Mehmet Yüce
Mehmet Yüce’nin Türkiye futbol tarihini derinlemesine incelediği çalışmasının üçüncü ve son cildi Romantik Yürekler, İletişim Yayınları’ndan çıktı. Yüce, 1952’den 1992’ye varan kırk yıllık bir dönemi ele aldığı bu çalışmasında, futbol tarihimizin bilinmeyen tüm yönlerini açığa çıkarırken, unutulmaz hikâyeleri ve artık her biri birer efsaneye dönüşmüş kahramanlarıyla okuyucusunu da bu romantik dünyanın içine katıyor.
Mehmet Yüce’nin, Türkiye futbol tarihi çalışmasının üçüncü ve son cildi, 1952’den 1992’ye uzanan kırk yıllık dönemi ele alıyor. ’50’lerden ’60’lara uzanan kesit, tam anlamıyla romantik dönemdir. Sonra, masumiyeti bitiren yeni çağ başlıyor. Aslında ikisi arasında bir geçiş var; arada “romantik çağın son silahşorları” misali bir Metin-Ali-Feyyaz mesela veya bir Trabzonspor çıkabiliyor... Yeni çağ tam olarak, Metin Oktay’ın rekorunu kırması için Tanju Çolak’a ikram edilen kolay golle başlıyor Yüce’ye göre.
“Fenerbahçe’ye yarı finalde Benfica çıktı… Radyodan dinlemiştim maçı, goller peş peşe geliyordu… Maçın ertesi günü sokakta konuşurken, arkadaşlardan biri ‘Yahu’ demiş, ‘Bir gol de biz atalım bütün misketlerimi vermeye razıyım.’ Diğeri atıldı: ‘Ben de hazırım vermeye gazoz kapaklarımı, hem de Ali Kemâl’i, Gökmen’i, Ziya’yı, Kör Tuğrul’u.’”
Yine zengin bir tarihsel döküm… Yine taşrayı ihmal etmeden, her hikâyenin, her kahramanın hakkını veren, zengin bir anlatı…
Futbol Kitapları, 655 Sayfa, 41,50 TL
Tuhaf hikâyeleri sever misiniz? - Ece Erdoğuş
Genç yazar Ece Erdoğuş’un Tuhaf hikâyeleri sever misiniz? adlı romanı İletişim Yayınları tarafından edebiyatseverlerin beğenisine sunuldu. Gençliği tüm renkleriyle birlikte bulacağınız bu romanda, tek isteği hayat hikâyesinin kitap olarak yayımlaması olan Jaklin’in peşine takılıp kendinizi kurmacanın içinde bir kurmacada bulacaksınız.
“Aşağılık bir yazar”, bir sandalye, bir halat, incecik bir jilet… Jaklin’in tek arzusu hayat hikâyesini kitaplaştırmak. Doktorlar ne derse desin eksik parçayı bulup çıkaracak. Çetin nerden bilecek neler olup bittiğini… Belki, Ringo, o da ne kadar bilirse artık… Bir gece… Her şey çığırından çıkıyor. Ya da zaten çoktan çıkmıştı da biz daha önce neler olmuş bilmiyorduk…
“Soyut resimler gibiydi Jaklin. Uydurmak isteyene mana doluydu, gönlü olmayan içinse deli saçmasıydı. Şimdi, tam tamına otuz yaşındayken komodinin gözünde uzun zamandır kullanmadığı bir jilet gizliydi ve kolundaki yara izlerinin üzerinde kocaman, uçuk pembe bir opium çiçeğiyle dalları çiziliydi. Jaklin, Bahariye Caddesi’nin kalabalığında, garsonluk yaptığı bara doğru adımlarını peş peşe dizerken bir roman kahramanı olacağından henüz habersizdi.”
Tuhaf Hikâyeleri Sever misiniz? gençliğin ve deliliğin tuhaf renkleriyle dolu. Tek mekânda çığlık çığlığa, kurmaca içinde kurmaca… Roman içinde roman… Barlar, hastaneler, Kadıköy’de sokaklar, daracık evler…
Ece Erdoğuş, iştahlı bir yazar, dizginsiz ve muzip
Türkçe Edebiyat, 219 Sayfa, 19 TL
Albion'un Kızı / Cilt 1 - Anton Pavloviç Çehov
Dünya edebiyatının en önemli yazarlarından biri olan Çehov’un, yazmaya yeni başladığı yıllarda kaleme aldığı öykülerden oluşan Albion’un Kızı İletişim Yayınları tarafından yayımlandı. Mehmet Özgül’ün titiz çevirisi ve Maksim Gorki’nin sonsözüyle zenginleşen eseri, hem Çehov’la henüz tanışmamış olan okurlar, hem de yeniden Çehov okumak isteyen okurlar uzun süre ellerinden bırakamayacaklar.
Mehmet Özgül çevirisi,
Richard Pevear’in önsözü ve Maksim Gorki’nin sonsözüyle,
Yazar ve dönem kronolojisiyle,
Kitaba dair görsellerle.
Çehov’un bir tıp öğrencisiyken yazdığı ilk öykülerin yer aldığı Albion’un Kızı, yazarın özgün dünyasının ve imgeleminin oluşma sürecini izliyor.
Anton Çehov’un yazarlığa ilk başladığı yıllarda kaleme aldığı öyküleri bir araya getiren Albion’un Kızı, adı öykü türüyle neredeyse eş anlamlı olan yazarın öğrencilik yıllarında bile ışıldayan dehasını gözler önüne seriyor. 1880-1884 yılları arasında çeşitli edebi dergilerde yayımlanmış olan eskizlerinde Çehov, çağdaşlarının kaleme aldığı görkemli başyapıtların aksine, ölçeğine insanı alan mütevazı yapılar kurmaya başlamış ve bu sayede yeni ve yalın bir hakikate ulaşmıştır. Ustası Gogol gibi Çehov da yakından tanıdığı ve asla tepeden seyretmediği Rus taşrasına hâkim olan bağnazlıkları ve ahmaklıkları olduğu kadar, gösterişsizliği ve saf dilliliği de resmetmiş, hiçbiri karikatüre kaçmayan bu tiplemelere olan şefkatinden ve gerçekçilikten hiçbir zaman ödün vermemiştir.
“Çehov’un edebi eserlerine hâkim olan muazzam iyilik hissi bir gündem veya edebi tebliğ olmasından değil, sahip olduğu yeteneğin doğal rengini almasından gelir.” VLADIMIR NABOKOV
İletişim Klasikleri, 484 Sayfa, 28,50 TL
Çatışan İktisadi Teoriler - Neoklasik, Keynesçi ve Marksçı
Richard D. Wolff, Stephen A. Resnick
Neoklasik, Keynesçi ve Marksçı iktisat teorilerini inceleyen Çatışan İktisadi Teoriler adlı çalışma İletişim Yayınları’ndan çıktı. Bu en önemli üç iktisat teorisini kavramları ve analiz yöntemleri üzerinden değerlendiren çalışma, aynı zamanda teorilerin aralarındaki farkları ve hayatlarımız üzerindeki etkilerini de karşılaştırıyor.
Çatışan İktisadi Teoriler, bugün dünyada birbiriyle yarışan en önemli üç iktisat teorisini inceliyor. Bu teorilerin birbirlerinden sistemli olarak nasıl ayrıştığını özetleyerek tek tek her teoriyi betimliyor ve her birinden çıkan farklı sonuçları analiz ediyor. Her teorinin seçtiği kavramlara, analiz yöntemlerine, iktisadı kavramsallaştırma biçimine dair kapsamlı tartışmalar sunuyor. Farklı teorilerin yaşamlarımız üzerindeki farklı etkilerini açıklayıp karşılaştırmasını yaparak, genel olarak farklı düşünme biçimlerinin, özel olarak da bu üç iktisat teorisinin toplumu farklı şekillerde nasıl biçimlendirdiğini gösteriyor.
“Mevcut iktisat teorileri arasında bir seçimin var olduğunun bilinçli veya bilinçsiz farkına varmanıza yardımcı olmak için yazdık bu kitabı. (…) İktisat hakkında düşünürken birçok insan soru sormanın ve soruları yanıtlamanın sanki tek bir bariz şekli varmış gibi davranıyor. İktisat teorisini teorik bir çoğulluk olarak değil, tek bir kavram olarak düşünüyorlar. Zorlu teorik seçimlerden kaçarak onları ihmâl ediyorlar ve o dönem ne çoğunluktaysa onu seçerek akışa ayak uyduruyorlar. Kendilerinin de seçim yapabileceğinin ve alternatiflerin var olduğunun farkına varmaksızın başka insanların seçimlerini kabul etmenin verdiği rahatlığa ve güvenliğe sığınıp kendi seçme özgürlüklerinden kaçıyorlar. Eğer düşünme biçiminizin böyle alternatifler arasından bir seçim barındırdığının farkına varırsanız, umuyoruz ki o alternatifler hakkında daha fazla şey öğrenmek isteyeceksiniz.” Richard Wolff, Stephen Resnick
Politika, 456 Sayfa, 34 TL
Sudan Sebepler - Türkiye’de Neoliberal Su-Enerji Politikaları ve Direnişleri
Derleyenler: Cemil Aksu, Sinan Erensü, Erdem Evren
İletişim Yayınları, neoliberal su-enerji politikalarını çok yönlü bir şekilde inceleyen Sudan Sebepler adlı çalışmayı yayımlıyor. Sudan Sebepler, Doğu Karadeniz’den Hasankeyf’e, Ege’den Munzur Vadisi’ne uzanan geniş bir coğrafyada yaşanan yıkıcı süreçleri tüm gerçekliğiyle yansıtırken, bu süreçlere karşı sürdürülen toplumsal mücadeleleri de ele alıyor.
İlk kez 1990’lı yılların ikinci yarısında Bergama’da ve Artvin Cerrattepe’de siyanürlü altın madenciliğine karşı gelişen mücadeleler ile görünürlük kazanan yerel çevre hareketleri, son 10 yılda talepleri, yöntemleri, mekânsal dağılımı ve bileşenlerinin niteliği itibariyle olağanüstü bir çeşitliliğe ulaştı. Nükleer, termik ve rüzgâr santrallerinden, taş ve mermer ocaklarına; yol, tünel ya da elektrik iletim hattı inşaatlarından ormanlık alanların imara açılmasına, neredeyse her gün en az bir projenin yeni bir protestoya ya da davaya konu olmasına tanığız. Vadi vadi, kasaba kasaba hatta köy köy örgütlenen “yaşam alanı savucunuları”, 2000’lerin başından beri doğanın ve müştereklerin daha önce görülmemiş ölçüde piyasa ilişkilerine açılmasının toplumsal, ekolojik ve ekonomik etkilerine direniyor.
Sudan Sebepler, bu sürecin bir kolunu, neoliberal su-enerji politikalarının ekonomi-politiğini ve hidroelektrik santralleri (HES) ile büyük barajlara karşı yirmi yıla yakın bir zamandır sürmekte olan mücadele deneyimlerini şekillendiren saikleri, süreçleri ve failleri birçok boyutuyla kayda geçirmeyi hedefliyor. Doğu Karadeniz’den, Hasankeyf’e, Ege’den Munzur vadisine uzanıyor; Türkiye taşrası ve kırsalının hangi “sudan sebepler” nedeniyle ayağa kalktığını sorarak devlet, toplumsal mücadeleler, iktisat arasındaki açık çatışma noktalarını gözler önüne seriyor.
Fikret Adaman, Meral Akbaş, Bengi Akbulut, Mustafa Akçınar, Cemil Aksu, Murat Arsel, Özlem Aslan, Mehmet Bozok, Nihan Bozok, Atakan Büke, Dilşa Deniz, Zeynep Ceren Eren, Sinan Erensü, Erdem Evren, Ahmet Kerim Gültekin, Arif Cem Gündoğan, Mine Işlar, Akgün İlhan, Alp Yücel Kaya, Umut Kocagöz, Sıla Pelin Oğuz, Yakup Şekip Okumuşoğlu, Fevzi Özlüer, Caterina Scaramelli, Ethemcan Turhan, Özge Yaka’nın katkılarıyla...
Bugünün Kitapları, 528 Sayfa, 36 TL
Yorum Gönder