“Futbol asla sadece futbol değildir” der Simon Kuper... Özellikle de endüstriyelleştikten sonra hiç değildir... İşin içine para girince tüm ruhunu kaybetmiş bir oyun haline gelmiştir. Taraftar profilinin de değişimiyle artık futbolcunun mal, tutulan takımın hayat pahasına korunması gereken olgu haline gelmesiyle iş iyice çığırından çıktı. Sadece bir oyun olduğunu unutur hale geldi kitleler... Öyle ya artık kitlelerin afyonu haline geldi futbol... Eskiden öyle değildi diyerek hayıflananlara müjdeyi verelim. Futbolun güzel bir oyun olduğu dönemi hatırlayanları keyiflendirecek animasyon “Metegol”, “Altın Gol” adıyla vizyonda...
İspanya ve Arjantin ortaklığı animasyonun senaryosunu Roberto Fontanarrosa, Gastón Gorali, Eduardo Sacheri, Michael Broadbridge, David Burgess ve Juan José Campanella kotarmış. Her filmiyle ödül avcısına dönüşen Arjantinli yönetmen Juan José Campanella ilk kez animasyona girişmiş. Son olarak 2009 yılına “El secreto de sus ojos / Gözlerindeki Sır” ile damgasını vurmuş ve en iyi yabancı film oscarını da kucaklamıştı. O zaferden dört yıl sonra bir animasyonu yönetmesi de pek alışık olunmayan bir durum ama çok keyifli aslında. Benzer durumdaki birçok yönetmenin çekineceği, ilişmeyeceği bir işi kotarmış Campanella.
Metegol izleyicisini langırt dönemlerine götürüyor... Bugünün çocukları gözlerini bilgisayar ve oyun konsollarından alamıyor ama doksanlarda seçenek o kadar bol değildi. Çocukluğunu doksanlarda geçirmiş futbol aşıklarının en keyifli anları langırt başında geçerdi. Lise yıllarımda okul çıkışlarında langırt oynamaya koşardık adeta. Sıra oluşmadan biri kapmadan başına geçilmeliydi oyunun. İkişerli gruplar halinde oynanan ve takılmalarla, gol sevinçleriyle zevkli bir oyundur. Bugünün çocukları yüzüne bile bakmasa da oyun dediğin insan faktörüyle, iletişimle zevklidir... “Metegol” langırt keyfini beyazperdeye çok iyi aktarıyor. Oyunun ruhunu ve o dönemin nostaljisini başarıyla veriyor en başta. Keşke bu kadar dağınık olmasa...
“2001: A Space Odyssey”e yapılan çok hoş göndermeyle açılan film, zamanını langırt oynayarak geçiren sessiz ve sakin çocuk Amadeo ile tanıştırıyor bizi. Kasabanın en iyi top oynayan ama kötü kalpli ve yenilmeyi kabullenemeyen Ace ile maç yapmak zorunda kalıyor. Güç gösterisi yapmadan yenilmeye razı oluyor ilk başta. Hoşlandığı kız Laura’nın gazıyla gerçek gücünü göstererek maçı çeviriyor. Berabere kaldıklarında oyunu bitirmek istediği halde Ace kabul etmeyince zaferle bitiriyor maçı... İlk kez yenilen Ace hırslanıyor ve yıllar sonra intikam almak üzere geri dönüyor. Ünlü futbolcu olarak geri dönüyor ve kasabayı dünyanın en büyük stadyumuna çevirmek ister. Buna engel olmak için gerçek bir maç vardır Amadeo’nun önünde artık... Kasabayı geri almak için kazanmalıdır!
Çok güzel bir konusu var filmin. İnandırıcılığı da yerinde... İnce mesajlarıyla futbolun bugün geldiği noktayı da gösteriyor. Paranın bu kadar egemen olması, ünlü futbolcuların yüksek egoları ve malzemelerin durmaksızın gelişmesine dair iyi dokunuşları var. Hızlı bir giriş yaparak izleyicisini avucunun içine alan “Metegol” esprileriyle güldürüyor ve eğlendiriyor. Temposu da düşmüyor ve zamanı su gibi akıtıyor. Tek sorunu yarattığı malzemeyi dağınık bir futbol takımı gibi oynatmasında... Langırt oyuncularını canlandırmak güzel bir hikaye olsa da eğlence adına ana temadan koparak dağılmasını doğuruyor. Bir anlamda orta sahada gereksiz top yapıyor diyelim. Aslında langırt oyuncularının canlanmasından bambaşka bir öykü çıkabilirdi ama nedense filme yedirmeyi uygun görmüşler. Ana hikayeye çok katkıları olmayınca film içinde film olarak düşünelim ve eğlencenin tadını çıkaralım en iyisi. Teknik anlamda da çok iyi ve renk paleti de neşe sebebi. Eni sonu mevzu kasabayı kurtaracak dev maç... Kazanma ihtimali de çok düşük bir maç. Filmin en güzel yanı da bu... Kaybetmenin dünyanın sonu olmadığı mesajını abartmadan veriyor. Öyle ya, bu bir oyun!
Futbolun ilgi gördüğü ülkelerde gişe rekorları kıran film, bu güzel oyunun zevkinin nasıl çıkacağını hatırlatan eğlenceli bir 106 dakika sunuyor. Çoluğu çocuğu toplayıp ailecek tadını çıkarın...
Yorum Gönder