Bir dönem sesi kısılmış gibi görünse de Türk öykücülüğü, bir kaç yıldır nicelik bakımından altın dönemini yaşıyor... Öyküye ağırlık veren yeni yayınevleri ve her gün yenisi eklenen bolca öykü dergisi ile okurun önünde sayısız seçenek var artık... Bu çoğunluğun içinden sıyrılmak da hayli zor... Okur için de hayli meşakkatli bir durum bu... İyi öykücüyü keşfetmek için referans hep aynı kalemlerden gelince ödüllerin önemi de artıyor... Hakkı İnanç da aldığı ödüllerle bir adım öne çıkanlardan...
Altı yıldır edebiyat dünyasında olan İnanç, bu kısa sürede Orhan Kemal, Yaşar Nabi Nayır, Ümit Kaftancıoğlu gibi pek çok öykü yarışmasında ödül alarak 14 ödüllük bir koleksiyon yapmış kendisine... Öyküleri birçok dergide yayımlanan İnanç, daha geniş bir okur kitlesinin karşısına da 2013 Selçuk Baran Öykü Ödülü ile taçlanan ilk öykü kitabı “Bozuk” ile çıkmıştı... 1984 Ankara doğumlu yazar, arayı fazla açmadan Ekim ayında yeni öyküleriyle geldi... 17 öyküden oluşan “Ateş Etme Silahsızım” ile yine insan manzaraları sunuyor... Kitaba geçmeden önce yazarı tanıyalım...
Genç bir yazar ama yazı ile ilişkisini, ödül sürecini röportajlarda lafı dolandırmadan, önemini vurgulayarak açıkça anlatıyor İnanç... Yazı ile geç tanışmasını anlatırken, “Edebiyat iyileştiriyor. Edebiyat sayesinde insanlara kendimi değil de, insanları kendime anlatıyorum. Çünkü insanlara kendinizi anlatmaya çalışmak biraz daha zor oluyor. Daha çok anlamak için kullanıyorum edebiyatı. Beni hayata bağlayan şey yazı... O ip koptuğunda sanıyorum ben de kopacağım. Yazı artık kalbimin ortasına oturdu ve oradan çıkması mümkün değil. Çıkarsa, kalbimle birlikte çıkacak oradan. Yazıya böyle bağlıyım.” diyor... Ödül sürecini de açıkça anlatıyor: “Başlarken aslında kitap çıkarma düşüncem yoktu. Öykü yazmak bana iyi geliyor ve anlamamı sağlıyordu. Daha sonra yarışmalara katıldım çünkü öykü yazmak için evime kapamıştım ve paraya ihtiyacım vardı. Açıkça söyleyeyim, yarışmaların birçoğuna para ödülü için katıldım. Ama öykülerimi sınamak için katıldıklarım da oldu. Böyle böyle, yavaş yavaş edebiyat dünyasının içine girmeye başladım ama içine girmeye başladım sandığımda da dışındaymışım.”
Edebiyattaki temel derdini de şahane bir benzetme anlatmış... “Üç adam var. İkisi hareket halindeki dolmuşta. Diğeri dolmuşu yakalayabilmek için ıslık kıyamet koşuyor. Dolmuştaki adamların ikisi de koşan adamı gördü. Öndeki hemen başını çevirdi. Sustu. Şoföre seslenirse sesinin çatlamasından korktu. Gideceği yere geç kalmayı göze alamadı. Çişini otuz saniye fazla tutmak istemedi belki… Ama diğer adam, koşan adamı görür görmez, şoföre durmasını söyledi. Çünkü vicdanlı. Ben o vicdanlı adamın oturduğu yerden yazmak isterim. Koşan adamı anlatırım. Dolmuş şoförünü. Koltuğa sinmiş ter kokusunu. Camda vızıldayan sineği. Ama en çok, başını çeviren adamı...”
Gelelim kitaba... “Ateş Etme Silahsızım”, hepimizin yumuşak karnı olan “büyüme” üzerine öyküler... Bir an önce büyümek isteyen çocuklar, büyüyememiş insanlar ve büyüme sancıları üzerine gözlem gücü hayli yüksek, ince detaylarla da derinleşen öyküler bunlar... Tek bir kaynaktan beslenmeyen, farklı evreler ve çevrelerden insanlarla zenginleşiyor... Geniş bir yelpaze, söyleyecekleri de bol ve okuması da hayli keyifli... 17 öykünün bir kurgu ve anlatım bütünlüğü yok... Bunu da daha ilk kitabında “Hep aynı dili, kurguyu kullanarak, benzer konuları işlemek beni sıkıyor. Yıllar sonra “Bu bir Hakkı İnanç öyküsü,” denmesindense “Bu güzel öyküyü de mi Hakkı İnanç yazmış,” denmesini yeğlerim.” diyerek açıklamış İnanç...
Konrad Lorenz alıntısı “Hayvanlarla gerçek insanlar arasında kayıp halka muhtemelen biziz.” alıntısı ile açılan kitap, ilk öyküsü “Son Söz”den itibaren okuru yakalıyor... Basit bir fikirden yola çıkan fantastik öykü “Sehpa” ile “Şirinler’i Gören Çocuk” sonrası kitabın en farklı öyküsü “Kaçak Av” ile de iyi bir yazarı okuduğunuzu anlıyorsunuz... Çok basit çıkış noktalarını kendi bakışıyla derinleştiriyor İnanç, doğal ve gerçekçi... Normalde sırıtacak kelimeler ve argoyu kullanırken de üslubuna çok iyi yedirmiş... Haliyle bir oturuşta soluksuz bitirdim kitabı... Hepsi iyi öyküler ama “Puhu”, “Demir Bilyeler”, “Halının Altı”, “Pinokyo” ve “Çekirge” en sevdiklerim oldu... “Armut Dibine”, “Kayık” ve “Kertenkeleler Suçsuz” da biraz daha elden geçse daha iyi olurmuş...
“Bozuk” ile yaptığı ödüllü çıkıştan sonra çok öyküsü olduğunu belirtmişti İnanç... Yenileriyle de bu çıkışını sürdüreceği aşikar... Tek bir kaynaktan beslenmediği için de üretim sıkıntısı çekmez kolay kolay... Öykü kitaplarındaki nicelikte farkedilmesi konusunda da sıkıntılı bence... Zira, yeteri kadar duyulup okunduğunu da düşünmüyorum... Bunda yayınevinin de etkisi de var bir parça... Kırmızı Kedi’nin çok geniş bir kataloğu var ama ne yazık ki öykü en son akla gelenlerden... Haliyle öykü okuru biraz daha geç farkediyor bence... Öykü ile özdeşleşen bir yayınevinden çıksaydı daha fazla ilgi çekerdi ama kaybedilmiş de bir şey yok... Ne zaman keşfederseniz başka öykülerini merak edeceğiniz yazarlardan...
İyi bir dil, derin bir gözlem gücü ve toplumun her kesiminden insanı anlatan zenginliğiyle “Ateş Etme Silahsızım” yılın en iyi öykü kitaplarından... Okunacaklar listenize ekleyin derim...
Ateş Etme Silahsızım / Hakkı İnanç
Kırmızı Kedi Yayınevi
Öykü Dizisi
1. baskı - Ekim 2014
96 sayfa
Fiyat: 8 TL
Yorum Gönder