Konserler festivaller derken daha çok canlı performanslarla geçen Ağustos, yine bolca albümle kulaklarımızı şenlendirdi... Yeni grupların beklenen debutları, majör isimlerin uzun sessizliklerinden sonra dönüşleri ve çıkış arayışındakilerin yeni hamleleriyle geçti koca bir ay... Blonde Redhead, Interpol ve Tricky’nin merakla beklenen majör yeniler olurken, Royal Blood ve Banks beklenen debutlarını kulaklarımıza yollayanlar oldu... Yıla damga vuracak albümlerle karşılaştığımızı söylemek zor ama, Beach Day ve Esben And The Witch ayın en iyi albümlerine imza atan isimler... Yerli piyasadaysa tam bir sessizlik hakimdi ve dişe dokunur albümü mumla aradığımız dönemde, Melek ilk albümüyle çok iyi geldi... İşte Ağustos ayında yayımlananlardan dinlediğim 20 yabancı ve 4 yerli albüme dair...
A Year Afar - Better Life
Suzanne Tufan, James Brunberg, Ben Landsverk ve David Jorgensen’den oluşan Portland Oregon çıkışlı indie pop dörtlüsü 2013’de kurulmuş... Popa daha yakın durup, tertemiz soundlarıyla, nefeslileri ve yaylıları bolca kullanarak kendi dillerini yaratmayı denemiş... Tufan’ın vokalinden güç alıyorlar genelde... Taze, çekici ve sınırları aşan sekiz şarkılık albümleri bu kadar kısa sürede üretilmiş bir debut için yeterli... Fazlası için dörtlüye zaman vermek gerekiyor... Albümü alıp götürecek bir hit adayının bulunmaması da ilk çıkışın en önemli eksisi...
Banks - Goddess
Daha yayımladığı ilk kayıtla heyecan yaratan Jillian Banks, aynı yıl içinde BBC ve MTV’nin en iyi yeni çıkış adayı olmuştu... 2 e.p. ile gelen adaylıkların ardından ilk albüm beklentisi de büyüdü... Klasikleri çoktan hazır 14 şarkılık albüm, beklentileri fazlasıyla karşılıyor... Fazla elektronik kalması, pop ve r&b’ye daha yakın durması sebebiyle sonunu getirmesi biraz zor...
Beach Day - Native Echoes
Kimmy Drake ve Skyler Black’den müteşekkil Florida güneşi 2012’den bu yana parlamaya devam ediyor... Önce üçlü olarak kurulan grup, debut albümleri sonrası yarattıkları heyecanın tadını çıkarmıştı... İkiliye evrilmelerinin ardından gelen 10 şarkılık ikinci albüm, 60’lı yılların garaj soundu ile riot girl akımının etkileriyle grubu bir kaç adım öteye taşıyor... Çıkış şarkılarıyla da durumu güzel özetleyen ikilinin önü çok açık... Türü sevenler için ayın en önemli keşiflerinden biri...
Billy Corgan – AEGEA
The Smashing Pumpkins ile doksanların en önemli isimlerinden biri olan Corgan, 2007’de kaydettiği solo albümünü nihayet yayımladı... Deneysel ses çalışmalarını içeren yirmişer dakikalık dört şarkıdan oluşan albüm bir buçuk saat boyunca Corgan’ın aradığı sesleri bulmaya çıktığı bir yolculuğu andırıyor... Fazla deneysel, fazla kişisel ve vokalsiz özel bir albüm... Dinlemek için sıradan bir dinleyiciden fazlası olmak gerekiyor...
Blonde Redhead – Barragán
Yirmi yılı deviren New York’lu üçlü ayın en çok beklenen albümlerinden birini sundu kulaklarımıza... Dört yıllık sessizliklerini bozdukları dokuzuncu stüdyo işleri, on şarkıdan oluşuyor... Yayımladıkları şarkılarla çok sıradan bir albümün geldiğini anlamak süpriz olmamıştı ama bu kadar kötü beklemiyordum... Tek iyi şarkı “Peniltumo”yu single olarak kabul edelim, albümü unutalım...
Elephant Stone - The Three Poisons
Rishi Dhir önderliğinde hint enstrümanlarını kullanarak hindie rock ile psychedelic rock arasına konuşlanan Kanadalı dörtlü çok bekletmeden üçüncü albümüyle geldi... sitar, tabla ve dilruba ezgileriyle bezeli soundlarıyla eğlendirdikleri kesin... Bir dönem Kula Shaker başta olmak üzere birçok İngiliz grubunun girdiği kulvardaki boşluğu iyi dolduruyor... 2009’da yayımladıkları debut albümle başarı kazanan grup, üçüncü stüdyo albümlerinde de aynı tınlıyor ve 46 dakikayı dolduramadığı için birbirine benzeyen 11 şarkılık albümü baştan sona dinlemek zor...
Erland & The Carnival - Closing Time
Simon Tong’un deneysel folk projesi, 2010’da yayımlanan muhteşem debutla yıla damga vurmuş, bir yıl sonra daha iyisini yaparak adını dünya aleme duyurmuştu... Üç yıllık aranın sonrasında gelen yeni albüm on şarkıdan oluşuyor ve daha ilk andan itibaren kulağınıza doğru yerde olduğunuzu fısıldıyor... Önceki albümlerin neşesi bu kez yerini melankoliye bırakmış... Daha sakinler bu kez ama şarkılardan gönül çelen melodiler ve ince dokunuşlar fışkırıyor... Boş şarkısı olmayan “Closing Time”, ayın en iyi albümlerinden biri...
Esben And The Witch - A New Nature
2011’in en iyi çıkışlarından birini yapmalarını sağlayan debutları “Violet Cries” ile heyecan yaratan, patlama yapmalarını beklerken ikinci albümüyle hayal kırıklığı yaratan İngiliz üçlü, çareyi Steve Albini’de bulmuş... Bu yenilenmeyi de doğru hesapladıkları verdikleri röportajlardan anlaşılıyor... Olabildiğince çiğ bir soundla, doğal seslerin peşinden gitmişler... Sınırları, duvarları da yok... Sekiz şarkılık albüm 10 dakikalık şarkıyla açılıyor, dördüncü şarkı da yaklaşık 15 dakika... İkircikli durumların, arada kalmışlıkların atmosferini taşıyan albüm, adeta çıkılması zor bir labirent... Klişe bir yorumla “hipnotize edici”...
Harvey Mapcase – Dot Kill Dot
Delicatessen ve Lodger ile tanıdığımız Neil Carlill’in zaman zaman kullandığı ismiyle yeni bir grup çatısı altında toplanmış... Doğa tutkunu olarak, kapanmak üzere olan bir vakfa yardım için girmiş stüdyoya... Kuşlara adanan albüm, 11 şarkıdan oluşuyor... Şarkıların adlarından anlaşılabildiği gibi kuşlara selam çakıyor, zamanın insan üzerindeki etkilerini de işliyor... Çok büyük iddiası yok, bağımsız bir kayıt bu... Mütevazi olduklarını da her an gösteriyor grup... Albümü seversiniz sevmezsiniz size kalmış, doğayı ve hayvanları sevenler için Cape Ann Wildlife’a destek olmak farz...
Interpol - El Pintor
En iyi debut albümler listesine girecek “Turn on the Bright Lights” ile iki binlerin en önemli çıkışını yapan grubun, on yıl içinde gözlerimizin önünde eridiğine şahit olmuştuk... Aynı etkiyi bir türlü yaratamıyorlar, vasat şarkılarla hiç umut vermiyorlardı... Dört yıl aradan sonra gelen albümden beklentisi olan da yoktu... Bu kadar iyi albümle gelmek o yüzden büyük iş... Şahane bir geri dönüş, öyle böyle değil... 11 şarkılık albüm daha ilk şarkıdan sarıyor ve sonrası repeat tuşuyla akrabalık... Yılın en iyi albümlerinden biri olduğunu ve yıldız yağmuruna tutulacağını da şimdiden ilan edelim...
Lia Ices – Ices
Kendi halinde deneysel pop yapan ve keşfedene zevk veren hatun, “Girls” dizisinde kullanılan şarkıları sonrasında adını duyurmuştu... Asıl adıyla Lia Kessel bu kez daha ritmik, daha canlı şarkılarla gelmiş... Dinleyeni ağırlaştıran melankoliden uzaklaşınca baştan beri dilinden düşürmediği Feist ve Cat Power gibi isimlerin evrenine de yaklaşmış... Lakin halen arada kapatılması gereken bir mesafe var... Sizi bilmem ama benim için fazla pop tınlıyor...
Philip Selway - Weatherhouse
Radiohead davulcusuyken grubun yaşadığı değişime ayak uydurarak yaratıcılığını gösterdiği solo debutuyla saygımızı kazanan Selway, dört yıl sonra ikinci adımı attı... Hem de, o debutu aşmasını sağlayan ileriye doğru bir adım... Yine geride kalacak olsa da, arşivlerden eksik olmayacak albümlerden... Resmi çıkış tarihi 8 Ekim’den önce kulaklara düşen “Weatherhouse”, dinledikçe güzelleşerek sarıp sarmalıyor... 10 şarkılık albüm, kendi halinde iddiasız ve saf müzik işi... Dinlemeden geçmeyin...
Racing Glaciers – Don’t Wait For Me [EP]
2012’de kurulan Macclesfield’li beşli, üretkenliklerini göstermekten çekinmeyenlerden... İki yıla üç single ve iki e.p. sığdırdıktan sonra, üçüncüsünü de yayımladılar... Yavaş yavaş debut albüme doğru giden grubu alternatif sahnede şimdiden keşfetmekte fayda var... 4 şarkılık yeni e.p.’de, nefeslileri de kullandıkları “First Light” ile biz hazırız diyorlar... Daha iyi bestelerle, melodisi güzel grup olmuşlar artık... Siz de hazırlanın derim...
Royal Blood - Royal Blood
Geçtiğimiz yıl kurulan ve müthiş bir destekle daha yayımladığı ilk single ile adını duyuran İngiliz ikili, öyle bir patlama yaptı ki, debutları yılın en çok beklenen albümlerinden biri oldu... Bu kadar ilginin karşılığını verebilecekler mi demeye kalmadan, rekor satışa daha üç günde ulaştılar... Albüm satışlarının azaldığı dönemde rekor kıracak denli önemli çıkışlarında enerji küpü olmalarının payı var... 10 şarkılık albümün boşu yok ve beklentilerin üzerine çıkarak şimdiden klasik olarak ilan edilmeyi de hakediyor... Yılın en iyi çıkışlarından birini, şahane debutlarıyla gerçekleştiriyorlar... Kulak vermekte gecikmeyin...
Sarah Jaffe - Don’t Disconnect
“Pretender” ile adını herkese ezberleten Jaffe, sesine aşık kalplere bu kez yüklenmemeyi seçen bir albümle gelmiş... Daha tempolu, daha ritmik olunca da tüm özelliğini yitirmiş sanki... “Fazla dinleme bağımlılık” yapar diye birbirimizi uyardığımız özel ses, vasat şarkılarla tamamen etkisiz kalmış bu sefer... 12 şarkılık albüm, dağınık en başta... İki iyi şarkı birbirini takip etmeyince içinde seçip yeni bir liste oluşturmak zorunda kalıyorsunuz... Kış müziği yapan kadın, bu kez yaz gibi baygınlık veriyor...
The Courteeners - Concrete Love
Kurulduğu 2006’dan bu yana üzerine koya koya giden ve her albümde gelişme gösteren İngiliz dörtlü, ideal alt grup kimliğiyle verdiği konserlerin arasında üretkenliğini sürdürüyor... Geçen yıl yayımladıkları “Anna” ile ülkemizde de konser veren grup, fazla bekletmeden 11 şarkılık albümle geri dönmüş... Dördüncü albümlerini bir de 23 şarkılık bonus konser cd’si ile şenlendirmişler... Yine enerjikler, yine kendi soundlarıyla yola devam ediyorlar ama aradan geçen bir senede değişen ne olmuşsa, ilk kez gerilemişler... Sıradan şarkılarla bir kulaktan diğerine geçip gidiyorlar... Hoş, biz ne desek boş... Kapasiteleri bu kadar... Hiç bir zaman birincilik kürsüsüne çıkamayacak olsalar da, bir şekilde podyumda yer alacaklar...
The Pierces – Creation
Müzik dünyasının en balon isimlerinden biri olan Alabamalı iki kız kardeş, popülerliğin getirisiyle şakımaya devam ediyor... İlk albümlerini 2000’de yayımlayan ikili artık son şansımızı kullanıyoruz diyerek girdiği stüdyodan folk-rock sounduyla yenilenerek çıkmış... Değişimle yakaladıkları yeni hava ve popüler dizilerde kullanılan şarkılarıyla 2007’nin en iyi çıkış yapan grubu olarak adlandırılmışlardı... Geride kalan 14 yılda, The Pierces denince akla gelenler halen aynı... Sağır sultana bile ezberlettikleri “Secret” ve Catherine Pierce’in güzelliği... Üç yıl aradan sonra yayımladıkları “Creation” ile de değişen bir şey yok... 13 şarkılık albümün vasatlarda seyretmesi normal ama neredeyse kendilerini aşmak üzere oldukları “You & I”ın uzağına düşmesi şaşırtıcı...
The New Pornographers - Brill Bruisers
Sıkılmadan dinlenen konservatif şarkılarıyla tam gaz eğlence sunan kanadalı topluluk, merakla beklenen albümlerini nihayet yayımladı... Dört yıl aradan sonra gelen 13 şarkıyla tüm otoritelerden tam not aldılar... Beklentileri karşılamakla kalmayıp, yılın en iyi albümlerinden birini yarattıklarını söyleyenler de çoğunlukta... Lakin ben sevemedim bir türlü kendilerini, eğlence için müzik dinlemememin payı büyük... Kötü şarkıları allayıp pulladıktan sonra iteliyorlar gibi geliyor bana...
Tom Petty and the Heartbreakers - Hypnotic Eye
Sahnede 38 yılı deviren altılı, 13 numaralı stüdyo albümleriyle fanatikleri mutlu etmeye geldi... Temmuz’un son günlerinde çıkan albüm, 11 şarkılık albüm klasik sound ile grubun yıllara meydan okuduğunu gösteriyor herkese... Eskimiş gibi görünen bir türe yeni hitler kazandırmak gibi zor bir işi başarmışlar... Amerikan dergilerinin yıldız yağmuruna tutarak ayakta alkışladığı “Hypnotic Eye”, aynı zamanda Bilboard listesinde zirveye oturan ilk albümleri... Yaşlı kurtlarla birlikte tadını çıkarmak isteyenler hiç vakit kaybetmesinler...
Tricky - Adrian Thaws
Muhteşem debut albümü “Maxinquaye” ile hepimizi mest eden bir başlangıca imza atan Tricky cepten yemeye devam ediyor... Karanlık atmosferin fısıldayan sesi, 20 yıla dayanan serüveninde hiç bir zaman debutunun yanına yaklaşamadı bir türlü... 11 şarkılık, bol konuklu onuncu stüdyo albümünde de türleri karıştırarak denemelerine devam ediyor... Geçen yıl yayımladığı “False Idols” ile eski günlerine döneceği sinyallerini veren Tricky, albüme de kendi adını vermiş ve gerçekten beklenen dönüşü gerçekleştirmiş... Yıllardır beklediğimiz ve artık ümidi kestiğimiz geri dönüşe kavuşmanın ödülü de, adını koymak gibi basit ve öz her şeyden önce... Sonrası 36 dakikalık şahane ve görkemli bir geri dönüş...
Young Summer – Siren
Hakkında pek bilgi bulunmayan, resmi sitesinde de biyografisi olmayan Bobbie Allen, sahne adıyla debut albümünü yayımlamış... 2012’de başlayan macerada singlelar ve e.p.’nin ardından ilk albümün zamanı gelmiş... Alışıldığı üzere onları toparlayıp bir kaç şarkı eklemek yerine, tasarlanmış debut karşımızdaki... Electro-pop’un kadın hükümdarlığında ilerlemesiyle çabucak kulağa dolan ve duyulan albüm 12 şarkılık bir rüyayı andırıyor... Lakin bu rüya biraz dağınık, yer yer kopuk... İyi bir bütüne ulaşamadığı için de vasatın bir tık üzerinde... Vokaliyle içe işleyen Allen, London Grammar’dan M83’e hayli geniş bir yelpazenin içine konuşlanıyor... Melodik, leziz ve kişisel bir yolculuğun notları olarak özetlenebilir...
******************
Yerliler:
******************
Yıl 2014 ve müzik piyasasında böyle biri var... Hem de bu altıncı albümü... Kendi çapında bir şeyler yapmaya çalışan müzisyen olarak tanımlamamızın üzerinden on yıl geçmiş dile kolay... Sound halen aynı, müzikal altyapısının klavyeden ibaret olmasına söyleyecek söz yok... Şaşırtıcı olan Anadolu Müzik etiketiyle raflarda olması... Kendine has üslubu, akıllara zarar sözleri ve vokaliyle yorumlar ve tanımlar üstü bir albüm... Akıllara zarar, şaka gibi...
Barış Tükeniş - Bende Kalanlar
Ayın en özel albümlerinden biri olan “Bende Kalanlar”, Batı Trakya için bir ilk... Gümülcineli Tükeniş, hayallerinin gerçek olmasından mutlu... Albümde yer alan 10 şarkıyı, "Batı Trakya denilen bu topraklarda gördüğüm, yaşadığım acı tatlı olayların besteler halinde yansıması " diyerek özetliyor gururla... Türk-Yunan ortak çalışması olduğunun da altını çiziyor sıkça... Aslında daha önce de albüm yayımlamış ama bu seferki tamamaen profesyonel diyor... Birçok zorluk yaşamış ve halen de sürüyor bu zorlu süreç... Türk rock içinde nereye konuşlanacağını zaman gösterecek ama yeni bir renk olarak katmaya gelmiş... İyi de etmiş... Genel olarak vasatı aşan albüm, kolayca dile dolanabilecek şarkılardan oluşuyor ama daha iyi düzenlemelere ve sounda ihtiyacı var...
Erhan Akhan - Sonunda
Perküsyon ustası Akhan'ın 2 senedir üzerinde çalıştığı ilk solo albümü mayıs ayında çıkmış ama hiç gündeme gelmemiş adeta görünmez olmuş... Seksenlerin efsane gruplarından “Ra”nın davulcusu olan Akhan, önemli isimlerin albümleri ve konserlerinde de çalmış... Albümde davulları Erhan Akhan, klavyeleri Mert Topel, gitarları Sabih Cangil ve Bülent Güven, bas gitarları Turgay Çelik çalarken, geri vokallerde ise Sibel Tüzün, Begüm Günceler ve Harun Can var. 11 şarkılık albümde, Nilüfer’in klasikleştirdiği “Başıma Gelenler”in bossanova versiyonu ve Akhan’ın gezinin yıldönümünde yaptı “The Chapul Song” da yer alıyor... Eski üsul rock soundu üstüne basit sözler ve ortalama bir vokalle vasat şarkılar... İyi müzisyenlerle kaydedildiği kulağa yansıyorsa da, hep başka şarkıları andıran özgünlükten uzak şarkılarla dolu bir albüm...
Melek – Melek
Doksanların harika gruplarından Cultus’un vokalisti Burak Atalay’ın yanına Okaner Ertuğrul ve Fuat Güney'i de alarak yeniden aramıza dönmesine sahne olan Melek, kurulduğundan itibaren ilgiyle takip edilenlerdendi... 2011 ve 2012’de iki e.p. yayımladıktan albümlerini de merakla bekliyorduk... Lakin ne zaman geldiğini anlamak zor... Sosyal medya hesapları bir kaç aydır hareketsiz, nette bilgi yok, albüme rastlamak da şansa kalmış neredeyse... Mayıs sonunda çıkmış gibi görünen albümden bunca zamandır kimsenin haberdar olmaması da günümüzün sorunlarından... Neyse ki sonunda kavuştuk albüme... 9 şarkılık albüm, Cultus özlemi çekenleri fazlasıyla memnun ediyor... İyi sound ve harika melodilerin üzerine kendi deyimleriyle “içsel meramlarını anlatıyorlar”... Kıyıda köşede kalmayı hak etmeyen çok iyi bir ilk albüm... Iskalamayın...
Yorum Gönder