♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

İlk Bakış: Dabba / Sefer Tası

Bollywood’un son yıllardaki yükselişinin önemli örneklerinden biri olarak gösterilen, dünya prömiyerini yaptığı Cannes Film Festivali’nden övgüler ve ödülle dönen “Dabba”, “Sefer Tası” adıyla 25 Nisan’da gösterime giriyor.

2008’den bu yana çeşitli festivallerde gösterilen ve beğenilen kısa filmlere imza atan, özellikle de 2012 yapımı kısa filmi “Café Regular” ile 12 ödül toplayan Ritesh Batra bu kez ilk uzun metrajı için yönetmen koltuğunda... Senaryosu da kendisine ait... Irrfan Khan, Nimrat Kaur, Nawazuddin Siddiqui, Denzil Smith, Bharati Achrekar, Nakul Vaid, Yashvi Puneet Nagar, Lillete Dubey’in başını çektiği oyuncu kadrosu da adlarını bilmesekte tanıdık simalardan oluşuyor...

Hayli ilginçte bir konuya sahip... Hindistan’ın en kalabalık şehri ve yaklaşık 20 milyon nüfuslu Bombay’da her gün binlerce ev kadını öğle yemeği hazırlamakta ve bu yemekleri sefer taslarında, 120 yıldır geleneksel olarak devam eden mucizevi sayılabilecek bir sistemle kocalarına ulaştırmaktadırlar. Ancak bir gün kurye, bir sefer tasını yanlış adrese teslim eder. Film, dört milyonda bir ihtimalle yanlış adrese teslim edilen bu sefertası ile bağlıyor. Orta halli ev hanımı ILA’nın özenle hazırladığı sefertasları emekliliğine az kalmış yalnız bir adam olan SAAJAN’a ulaşıyor. Hayalleri yok eden bu devasa şehirde ikisi de bir umut buluyor sefer taslarında. 

Yılı bolca festivalde geçiren ve 19 ödülle tam bir ödül avcısına dönüşen “Sefer Tası”, Bollywood filmlerinin abartılı olduğunu düşünenerek ilgi duymayanların bile gönlünü çelmiş durumda... Farkını çoktan ortaya koymuş, mevcut ön yargıları kırmaya geliyor... Merakla bekliyoruz...

Yönetmenin Notları
Bombay’daki Dabbawallahlar 5000 kişilik sefer tası kuryesinden oluşan bir topluluk. Babadan oğula geçen bu meslekte, her sabah kuryeler çalışanların evlerine gidip kadınların yaptığı sıcak yemekleri işyerlerine, kocalarına götürüyorlar ve akşamüstü boşalan sefer taslarını tekrardan eve teslim ediyorlar. Bombay’da ofislerde çalışan insanlar, 120 yıldır geleneksel olarak, evlerindeki lezzeti, iş yerlerinde de tadıyor. Aşırı kalabalık trenlerde ve kaosun hakim olduğu sokaklarda, ev ve iş yerleri arası mekik dokuyan ve okuma yazması olmayan Dabbawallahlar, Bombay’ın labirent diye tabir edilebilecek karmaşasının içinde sefer taslarını teslim edebilmek için sembollerden ve renklerden oluşan oldukça karışık bir kod sistemi kullanıyorlar. Yakın zamanda Harvard Üniversitesi, bu kod sistemiyle ilgili detaylı bir araştırma yaptı ve bir milyon sefer tasından sadece birinin yanlış adrese teslim edildiği sonucuna vardı. SEFER TASI, işte bu bir milyonda bir ihtimalle yanlış adrese teslim edilen sefer tası üzerine çekilmiş bir hikaye.

Bombay, insanların da tıpkı sefer taslarına benzedikleri bir şehir. Şehir milyonlarca insanı evlerinden iş yerlerine taşıyor ve akşam olunca tekrar nakliyecilerin kayışına bağlanmış eşyalar gibi yolculuk eden bu insanların evlerine dönmesini sağlıyor. Bir milyon sefer tasının arasında yanlış teslim edilen o bir tane sefer tasından yola çıkarak geliştirilen bu hikaye, umudun nasıl da bazen hiç beklemediğimiz yerlerde yeşerebileceğiyle ilgili aslında. 

Bazen hayatın gülünç olduğu hissini veren ve sıradan olayların ilginç yanlarını ortaya çıkaran hikayelerin beni cezbettiğini fark ettim. Filmde, hayatlarında neler olup bittiğini kimseye anlatmadığı için birçok şeyi unutmuş, hatta hayatı unutmuş olduğunu fark eden karakterlere tanık oluyoruz. Hikayede kurnazca işlenmiş bu büyülü ve gerçekçi öğeler, izleyicinin kendi hayatını ve inandığı değerleri sorgulanmasına ön ayak oluyor.

SEFER TASI’ndaki ana karakterlerin ikisi de hapis hayatı yaşıyor; İla, evliliğinin hapsinde ve Saajan da geçmişinin hapsinde. Hikaye, hayatımızı kendi elleriyle yöneten kader hakkında olduğu kadar hayatımızı istediğimiz zaman değiştirebilecek seçimleri de ele alıyor. Hikayenin önemli bir karakteri olan Shaikh, Saajan’ın yeni ofis arkadaşı ve aynı zamanda emekli olduğunda kendi yerini doldurması için yetiştirdiği bir eleman. Shaikh, bu acımasız şehirde tutunmayı başarmış ve kendini koruyabilmiş bir yetim, naif bir yapıya sahip olsa da kesinlikle yaşadıklarının hayatını yönlendirmesine izin vermemiş. Zamanla Shaikh ve Saajan arasında bir baba-oğul ilişkisi gelişiyor, böylece yaşlı Saajan kendi esaretinden yavaş yavaş kurtuluyor.

İla ve Saajan, Bombay’ın hem dini hem de etnik olarak birbirinden farklı ve çok uzak iki bölgesinde yaşıyor. Yani, sefer taslarının teslimatında bir yanlışlık yapılmadığı ya da Bombay’da bir mucize olmadığı sürece bu iki karakterin yollarının kesişmesi mümkün değil. Farklı dünyaları ve geçmişleri olsa da, film umudun bazen en beklenmedik bir anda bile yeşerebileceğini göstermesi açısından önemli. Bizi saran ve onların içselleştirdiği bir atmosfer hakim ve karakterlerimiz günümüze hiç uymuyorlar. Her ikisi de 80’lerin televizyon programlarını ve Bombay’daki eski kafeleri seviyor. 

İki karakter arasında bir iletişim aracı olan mektup da müthiş bir nostalji yaratıyor. Film tam olarak benim 80’li yıllarda Bombay’daki yaşamımla ilgili özlemlerimle dolu. Irrfan’la çalışma süreci çok verimliydi; o da benim gibi senaryodaki daha derin anlamları keşfediyordu ve satır aralarını okuyabiliyordu. İlk görüşmelerimizden itibaren senaryoya çok hakimdi. Çekim öncesinde birkaç kez buluştuk ve ben her görüşmenin ardından eve gidip hikayeyi tekrar yazıyordum. Irrfan bu karakteri harika bir şekilde kendisine uyarladı. Saajan ve Shaikh karakterleri için aklımda hep Irrfan ve Nawazuddin Siddique vardı, onlar da filmde oynamayı kabul ettiklerinde çok heyecanlandım. Her oyuncunun senaryoya kendine göre bir yaklaşımı vardı. Filmi çekerken bazen kendimi, bir bedende üç farklı yönetmenmişim gibi hissediyordum. Nawaz bazı yerlerde doğaçlama yapmak istedi çünkü Shaikh karakteri beklenmedik şeyler söylüyordu ve sürprizlerle doluydu, biz de doğaçlama yaptık ve sonuç harika oldu. Nimrat, çekimlerden önce üç ay boyunca İla’nın hayatını yaşadı. Onun öyküsünün tamamı Bombay’da küçük bir apartmanda geçiyor, biz de üç ay boyunca o apartmanda, Nimrat ve çocuğunu oynayan küçük kızla prova aldık. 

Evet, Hindistan’da melez türde güzel bir film oluşturmak oldukça zor çünkü Bollywood kategorisine girmeyen Hint filmleri, ancak ülke dışında izleniyor. Umarım, SEFER TASI Hindistan’da da izleyici kitlesi bulur. Umarım hikayedeki gülünç öğeler yerel izleyicinin de ilgisini çeker ve hikayenin derininde yatanı keşfetmekten mutluluk duyarlar. Ama Hindistan değişiyor ve ülkenin bu durumunu gerçekten yansıtan hikayelerin er ya da genç Hint seyircisini cezbedeceğini düşünüyorum. Tür filmi yapmak isterdim ama ona yaratıcı bir şekilde kendini vermem lazım. Öyküyü duygusal bir eksen etrafında yapılandırmam ve kişisel bir hale getirebilmem gerekiyordu.



Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template