Dünyanın En Büyük Suç Örgütü: Korsan Film Evreni
Yıl 1995’ti yanlış hatırlamıyorsam… Mektup
arkadaşlarımdan bir tanesi uzun süredir aradığım bir grubun şarkı sözlerini
bulduğunun müjdesini vermişti… Adına internet dediği şeyin vasıtasıyla bulduğu
şarkı sözlerini diskete kaydedip yollamış ve eklemişti ben bunu bugünlerde
üniversitede kullanıyorum ama ilerde herkesin evinde olacak, saracak dünyayı…
Bense inatla karşı çıktım, bir grafiker olarak tüm günü bilgisayar başında
geçen biri için bile cezbedici görünmüyordu bu durum. Sonra önce mail adresleri
geldi, elektronik postalar derken delinin biri şarkıları paylaşma fikrini
düşündü. O fikir mp3 adını alıp, çeşitli programlarla yayıldı. Boyutu küçük
olduğu için kolayca paylaşılabiliyor olması başka birşeyin daha kapısını açtı…
Ki o kapıdan şimdi girdiğinizde dünyanın en büyük suç örgütüyle karşılaşmanız
olası… Birbirinden habersiz milyarlarca insandan oluşan bu gönüllü örgüt her
sanise suç işliyor ve işlemeye de devam ediyor... Önce bu kapıdan neyin
girdiğini anlatalım…
Mp3’lerin yaygın alışverişlerle bir pc’den diğerine
transferi hızla yaygınlaşmaya başlamıştı ki, bu durumdan şikayetler de başladı.
Metallica’nın başını çektiği bir grup müzisyen mp3’lerin paylaşıldığı program
olan Napster’ı dava etti ve uzun bir sürecin sonrasında kazandı. Ve ne yazık
ki, bu durum caydırıcı olmadı. DVD’ler de hızla yaygınlaşıyor, sinema en yoğun
dönemlerini yaşıyordu. Kopya dvdlerinde artık korsancıları aşındırması
başlamışken, görüntünün de paylaşılabilmesi için gerekli format bulundu. Kolay
paylaşılması için boyutu küçülten ama görüntü kalitesini kısmen koruyan bu
format adını da “Divx” olarak aldı. DVD’lerin divx’e dönüştürülmesi işlemi de
adını “rip” olarak aldı. Kısa sürede çok geniş bir dünya yaratan divx, bugün
birçok seçeneği ve kaynağı ile, bu işle uğraşanların edindiği şan şöhret ve
kazanç ile dünyayı sallıyorken, sinemanın da bir numaralı kabusu durumunda. Divx
deyip geçmeyelim ve gelin o kapının ardındakilere bakalım…
Nedir Bu Divx, Ne Çeşittir…
Bugün yaygın olarak çeşitli kaynaklardan ulaşılabilen
Divx’ler kendi içinde adlandırılıp, sınıflandırılıyor ve o şekilde
paylaşılıyor. Bir kamera yardımıyla yapılan sinema çekimi, kalite olarak en
düşük sınıflandırılmaya sahip. Hani şu ekranın önünden insanların geçtiği,
gülüşmelerin duyulduğu çekimler… Saf korsan olarak halen geçerliliğini sürdüren
bu türe TS adı veriliyor ve sadece dünyayla aynı anda vizyona giren büyük
gişeli filmler için edinilmesi albenili hale geliyor. Diğer durumlarda ise daha
iyi bir sürüm bekleniyor.
Amerika’da vizyona giren bir filmin dünya üzerindeki
herhangi bir yabancı kanal gösteriminin kaydı ile sinema çekiminden elde edilen
sesin birleşimiyle oluşan bir melez sürüm mevcut ki, izlenebilir en düşük
kalite olarak adlandırılıyor ve R5 adı ile servis ediliyor.
SCREENER: Özellikle en dertli olunan ve sinemacıların
kabusu olan sürüm olarak bilinmekte. Birkaç yolla elde edilen bu sürüm DVDrip
öncesi en iyi sürüm olarak kabul ediliyor. Montaj masasından, stüdyodan yani
içerden çalınan kopyalardan elde ediliyor. Daha beteri ise başta oscar olmak
üzere jürilere gönderilen kopyalarda aynı şekilde screener kopyalara dönüşüyor.
WORKPRINT: Son zamanlarda ortaya çıkan bu sürüm ise,
filmin özel efektler eklenmeden önceki son ve ham halini barındırıyor…
İzleyenin sallanan ipler ve yeşil fon ölnerini görebileceği kopya türü
Wolverine filminin yayılmasına ortaya çıkmıştı.
PPVRIP: Son dönemde ortaya çıkan bu sürüm adını
ödeyerek izleme seçeneğinden alıyor. Büyük otellerde yer alan parası ödenerek
izlenen film seçeneğinden beslenen sürüm, kaydedici kişinin otel odasında
izlediği filmi kopyalamasından ve riplemesinden doğuyor.
DVDRIP: Bilinen en iyi sürüm olarak, orijinal dvd’den
ripleniyor ve dağılıyor. Piyasaya orijinal sürülmüş dvdlerin kopyaları olduğu
için her zaman en son çıkan sürüm olarak biliniyor.
Gelelim bir üst versiyonuna… Piyasayı saran ve son
teknolojiyle daha pürüzsüz izleme keyfi veren Blu-ray’lerin riplenmesi işlemine
de BRRIP adı veriliyor ve pixel oranlarına göre değişmekteler.
Divx dışında iki farklı tür daha mevcut. Boyutun daha
da küçültülmesiyle oluşturulan ve daha çok kotalı internet kullanıcılarının
rağbet gösterdiği MP4’ler daha çok izlenip silinecek filmler için tercih ediliyor.
Daha büyük boyutlarla varolan en iyi görüntüyü sunan format olarak geçen MKV
ise arşivcilerin en öncelikli tercihi durumunda.
Divx ve türevleri dışında internette yaygın şekilde
dağılan diğer film formatları ise birebir Dvd ve Blu-ray’ler ki bu arşiv türünü
tercih edenler için çok büyük malzeme içeriyor. Piyasada türkçe altyazılı yada
türkçe dublajlı olarak bulunmayan Dvd’ler birkaç işlemden geçirilerek altyazılı
ve dublajlı dvd’ler haline geliyor. Özellikle dvd’nin ülkemize giriş
yıllarındaki baskılarına uygulanan yöntemde vcd’lerden alınan sesler
yurtdışından yayılan dvd’lere ekleniyor, altyazı sitelerinden alınan altyazılar
da seçeneklere dahil edilince piyasada olmayan Dvd’ler elde etmek mümkün.
Özellikle dvd arşivi konusunda geniş bir arşive sahip siteleri görünce
şaşırmamakta mümkün değil…
PEKİ NASIL YAYILIYOR???
Elde edilen materyalin internette yayılması konusunda
iki seçenek mevcut. Ücretsiz program yardımıyla paylaşım ve ücretli üyelikli
server sistemi. Ücretsiz program yardımıyla paylaşımda sistem kullanıcıların
birbirinden parçalar halinde indirme esasına dayanıyor. Onlarıda sırasıyla
açıklayalım…
En eski sistem olan E-Mule adı verilen “eşek” olarak
da geçen porgram ve son derece popüler Bittorent benzer sistemler. İkisinin de
ana malzemesi olan küçük boyutlu belgeler önce tracker adı verilen sitelerden
indiriliyor. Daha sonra da program yardımıyla açılan belge indirme işlemini
sağlıyor. Bu noktada belirleyici olan ise, indirilmek istenen filmin kaç
kullanıcı tarafından paylaşıldığı. Popüler ve güncel örnekler çıktığı gün
milyonlarca bilgisayarda birbirine bu yöntemle transfer oluyor. Paylaşma
esasına dayanan sistemde “ratio” adı verilen değere göre indirmelerin hızları
da değişim gösteriyor. İndirilen herhangi bir şey paylaşımda tutulduğu müddetçe
ratio’su artan kullanıcı ne kadar kullanırsan o kadar hızlı kullanırsın
mantığıyla çok daha çabuk ulaşıyor istediklerine.
RAPIDSHARE ve DİĞERLERİ
Ücretli üyelik üzerinden yapılan downloadlar ise daha
da büyük bir suç ağına sahip. Depo sistemiyle çalışan ve ücretli üyelikle
serverlarından sınırsız indirme vaadeden bu siteler çok yaygın olarak
kullanıyor. Ücretsiz alınan üyelik sonrasında yapılan her tür upload işlemi
denetlenmeksizin işlem sonrası verilen linkle indirmeye hazır hale geliyor.
Giderek artan rekabet sonrası bu tür sitelerin sayısı yüzü geçmiş durumdayken,
içerinden sadece birkaçı telif haklarına aykırı içerikleri siliyorki, bundan
kaçınmak da mümkün. Rapidshare adlı sitenin yıllar süren hükümdarlığından sonra
yeni gözdeler olarak geçen Hotfile,Fileserve ve Filesonic milyonlarca üyeye
sahip durumda. Hatta telif hakları davalarıyla başedemeyen Rapidshare ve
Hotfile’ın içerikleri silmesi sonrası bu sitelere de rağbet azalmış durumda. Bu
sistemin kullanıcıları arasındaysa inanılmaz bir zincir söz konusu. Yine
birbirinden habersiz örgüt mantığıyla işleyen bu sistem kendi unsurlarını
yaratmış durumda.
Mevcut yükleme sitelerinden yapılan download’ları
yönetmek için çeşitli programlar sürekli güncellemelerle hizmet veriyor. IDM ve
Jdownloader’ın başı çektiği download yöneticisi programlar arka planda sürekli
çalışarak yükset bağlantı hızlarında kopmadan ve durdurup yeniden başlatma
seçenekleriyle kullanıcıların olmazsa olmazı konumunda. Açık kaynaklı kodlu
program olarak geçen JD’nin destek forumları ise kaf dağının görünen yüzünü
oluşturmakta.
PEKİ KİM NE KAZANIYOR?
Dünyanın en büyük suç örgütü dediysek elbette kazançta
var ortada… Bu kazançlarda dolaylı ve dolaysız yoldan değişiyor. Maddi ve
manevi olarak elbette…Önce manevi kazançlara bakalım…
Elbette manevi kazançlar, ün ve saygı türevlerinden
oluşuyor. İlk elde sunum yapan kişiler ve gruplar önce güvenilirlik kazanıyor,
daha sonra da saygı görüyorlar. Bu şöhretin ve saygının sarhoşluğu ile
üretmediği şeyi kullanıma açan kişi kendisine ait bir çizgi bile
oluşturabiliyor. Hırsızlığında çeşitleri var yani. Sessiz filmler üzerine sunum
yapan bir kişi ile sinema kopyalarını sunan kişi aynı şekilde
değerlendirilmiyor. Her kullanıcı kendi portföyünü oluşturuyor ve takipçilerine
hizmette sınır tanımıyor. Kaç yaşında olursa olsun hemen usta, üstad ve benzeri
sıfatla taçlandırılıp el üstünde tutuluyorlar ki hiç bir şey üretmeden edinilen
bu kazanç fazlasıyla göz alıcı…
Paylaşım programlarına yönelik sitelerin kazançları
elbette reklamlardan elde ediliyor. Onun dışında bilinmeyen bir gelirleri yok.
Bu alanda popüler site olmak, milyonlarca ziyaretçi ve bir o kadarda para ile
eşdeğer.
Rapid ve benzeri sitelerin sağladığı kazançlarda ayrı
kollara ayrılmış durumda. Öncelikle bu siteler üyelik satarak gelir elde ediyor
zaten. Siteye üye olunma sebebi de kullanıcıların yapacakları upload olduğu
için bu yolda belirlenen bir kazanç tablosu mevcut. Upload yapan kişi, yaptığı
bu işlem sonrası her download’dan para kazanıyor. Upload ettiği şeyin indirilme
sayısıyla doğru orantılı olan bu kazanç sistemi özellikle güncel filmler,
diziler, porno ve Mp3ler söz konusu olduğunda sıkı çalışmayla ayda bin liralara
yaklaşıyor ki özellikle öğrenciler ve gençler için reddedilemeyecek bir kazanç
kapısı.
Premium üyelik sistemli sitelerin açtığı bir diğer
kazanç kapısı ise hayli ironik. Bu üyeliklerin kullanıcı adı ve şifre’leri
kırılmak suretiyle bambaşka bir dünya çıkıyor önünüze. Yapılan işlem
dolayısıyla kendine “cracker” diyen bu kişiler, kırdıkları hesapların önce
şifrelerini değiştiriyor… Daha sonra önlerinde iki seçenek beliriyor. Çeşitli
ödeme sisitemleriyle bu şifreleri satanlar hemen hemen her siteden elde
ettikleri üyelikleri neredeyse siteden bile cazip seçeneklerle satıyor ve
hiçbir garanti vaat etmiyor haliyle… Birde crackerların kendi arasında grup
oluşturup site kurmasıyla oluşan yöntem varki oda şaşırtıcı. Bu siteler parayla
üye olunması halinde alacağınız VIP sıfatıyla size her daim kırılmış üyelik vaadediyor
ki, yüzlerce sitenin şifresi arasında kaybolmanız da mümkün. Yasadışı birşeyin
yasadışı ele geçirilmesi sonrası yine yasadışı satılması işlemi desek, nasıl
okunuyor… İronik değil mi?
DIVX’İN OLMAZSA OLMAZI ALTYAZI!
Hafifletici suç unsurlarıyla pekde kötü gözle
bakılmayan altyazı dünyasına yapılacak bir bakış, bu ağın ne kadar büyük
olduğunun apaçık bir göstergesi durumunda. Herhangi bir filmin sunumu paylaşıma
sunulduktan hemen sonra o dilde yapılan altyazı yaklaşık bir saat bile dolmadan
dünyadaki her altyazı sitesinde yüklenmiş hale geliyor. Bunun ardından da
hummalı bir çalışma başlıyor. Ülkemizde başı çeken sitedeki düzende şaşırılacak
durumda. Bir çevirmen filmi seçtikten hemen sonra bilgilendirmede bulunuyor ve
bitene kadar çevirinin durumunu an be an ilerlemesini bildiriyor. Çevirmenlik
elbette hiçbir kazanç getirmiyor ama ün kazandırıyor. Bazı çevrimenlerin
neredeyse kendini film yönetmeni zannedecek kadar havalandığı alanda yine
şöhret kendi portföyünü getiriyor. Öne çıkan isimler özellikle rumuzları kendi
isimleriyse hızla bilinen üstadlar oluveriyor. Bir dönem lost dizisinin son
derece hızlı çıkan çevirilerini yapan Pınar Batum’un gördüğü itibar buna örnek
verilebilir. Ki diziyi izleyen herkesin mutlaka bildiği isim olarak düşünüp
izleyici sayısıyla çarptığınızda çıkan sonuç karşısında hayrete düşmemek elde
değil. Bir diğer çevirmen Emre Bekman’da bir diğer örnek olarak verilebilir.
Rumuzlarıyla ün kazananlardan “eşekherif” ise çevirisini yaptığı Blue Mountain
State dizisinin jeneriklerinde yazdığı esprilerle neredeyse diziyi takip etme
sebebi haline gelmiş bir isim. Tamamen gönüllülük esasıyla verilen hizmet
olduğu ve hiçbir kazanç içermediği için suçun hafif kısmı olarak kalsa da,
çevirmenlerin de hırsızların yardakçısı olduğunu söylemek yanlış olmaz…
ETKİLERİ, FAYDASI ve ZARARI
Önce etkilerinden başlayalım… Bir örnekle işleyişi
canlandıralım. Herhangi bir dizi Amerika’da yayınlandıktan en geç 10 dakika
sonra sitelere düşüyor. Ülkemiz için düşünürken popüler bir Amerikan dizisi sabaha
karşı internere düşüyor en geç o günün akşamında altyazı da çevirilip izlenmeye
hazır hale geliyor. Tüm dünyada da aynı durum söz konusu. Bu durum da özellikle
dizi yapımcılarının download dünyasını görmezden gelememelerine sebep oluyor…
Zira artık net şekilde görülüyorki dizilerin en çok izleyiciyi yakaladığı mecra
kesinlikle TV yayını değil. Yasal izleme siteleri, illegal online izleme
siteleri ve download… İzleyici çoğunluğunun download’a kayması dolasıyla dizi
yapımcıları ve yayıncı kanallar mecburen indirilme rakamlarını dikkate alıyor
ve kararlarını buna göre alıyor. Birçok dizinin düşük reytinglere rağmen halen
yayında olması da bu yüzden… Bir diğer faydası da yasaklı ülkelerde örneğin
İran’da Lost’un izleyici bulabilmesi. En küçük ülkelere kadar yayılabilmesi
dizi yapımcılarının yüzünü güldürüyorken ilginç şeylerde olmuyor değil. Şeriat
kurallarına uygun hale getirilmiş Lost’a youtube’da rastlamakda mümkün. Yani
Dizilere yüzde yüz etkisi olduğunu söylemek mümkün.
Filmlere etkileri ve faydasına gelince… Özellikle
küçük bütçeli bağımsız filmlerin izleyiciye ulaşmasında yüzde yüz etkili olan
download, baskısı tükenmiş filmlerin özel baskılarına ulaşmak için de neredeyse
vazgeçilmez bir mecra olmuş durumda. Koleksiyonerlerin baştacı özel Criterion
DVD’ler birebir olarak paylaşıldığında baskıları da tükenmişse indiren kişiye
eşsiz bir hazla koleksiyon oluşturma hissi veriyor. Arşiv konusunda alternatifi
asla olmayacak bir dünya olarak rakipsiz bir konuma yükselmesini sağlıyor. Ne
yöntemle olursa olsun elden ele dolaşan korsan filmler hiç tanınmayan,
bilinmeyen sinemaların yükselişini sağlıyor. Ki uzakdoğu sinemasına buna başlı
başına bir örnek. Keşfedeğer birsürü filmin yeniden popülerleşmesine etkisi ise
tarif edilemeyecek boyutta. Ev sinemasının en büyük mecrası olarak bir çok
filmin popülerleşmesi yine korsanın etkisi. Toparlarsak şunu demek mümkün, en
büyük etki iyi bir filmin mutlaka izleyici bulabilmesi ve gözden kaçmaması…
Gelelim zararlarına; Kanunlarla belirlenmiş ve
cezaları konmuş bir suç söz konusu. Bu dünyaya girdiğinizde attığınız her adım
tamamen suç ve herhangi bir affedilir yanı bulunmuyor. Film yapımcıları ve
emekçilerinin hakları çalınıyor ve büyük bir gelir kaybı yaşanıyor. Başka bir
ekleme yapmaya gerek var mı? Yarattığı bu zararın dışında sinemaların uğradığı
zararın da tarifi mümkün değil. Sinema sektöründeki herkesin zincirleme
uğradığı parasal zararı bugün hesaplamak için makinelerin yetmeyeceği gerçeği
oldukça net. Üreticiye verdiği zarar böyleyken, tüketiciye verdiği zararlar da yok
değil…
Herhangi bir filmi korsan yollarla edinen ve izlemeye
koyulan izleyici çoğunlukla kötü ses ve görüntü sebebiyle filmi anlamıyor
öncelikle… Kötü ses, kötü görüntü ve saçmasapan altyazılarla film izlemeye
çalışmanın sinemayla bağdaşan hiçbir yanı bulunmuyor. Kaldı ki en iyi kalite
bile bugün sinema salonunda yaşanan deneyimin yanına bile yaklaşamamış durumda.
Bu durumdan doğan kirliliğin sinema kültürüne olumsuz etkisi de elbette
kaçınılmaz. Filmi sinema salonunda izleme kültürü hızla kayboluyor. Bir
yönetmenin üzerine günlerce kafa patlattığı en ihtişamlı sahnelerde bu kirlilik
içinde güme gidiyor.
Yayılış ve dolaşım hikayesi sebebiyle dünyanın en
büyük suç örgütü korsan… Üyeleri birbirini tanımasa da, herhangi bir lideri
olmasa da sürekli ve artarak işlenen bir suç örgütü. Üstelik önüne geçebilmekte
kanunlara rağmen neredeyse imkansız.
Bu yazı yazıldığı sırada dünyada açık olan
bilgisayarların ne kadarında download yapıldığını düşünün. Bu bilgisayarların
ne sıklıkta bu amaca hizmet ettiğini de ekleyin… Nasıl bir tablo?... Dünyadaki
hiçbir suçun sürekli yapılmadığını düşünüyordunuz değil mi?... Günün yirmidört
saati hırsızlık yapan birini görmediğinizi düşünüyordunuz değil mi? Hiç
kapanmayan bilgisayarlar, aralıksız film ve dizi indiriyorken bir kez daha
düşünün bence…
Şahane bir derleme olmuş, zahmet ve kelimeler için teşekkürler...
YanıtlaSil