♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Canlı / Live!


Kuralsız Program, Sınırsız Reyting

Televizyonun Reality Show’ları icat etmesiyle değişen dünyaya dair filmleri Hollywood’un keşfetmesi biraz geç oldu. Önce “Ed Tv” sonra da “Truman Show” ile gerçekliğin algısının ne kadar farklılaştığı sorgulanmıştı. Sonrası mı?... Televizyonun sinemayla dirsek teması özellikle Reality Show’ların etkisiyle yeni bir türü getirdi. Dökümanterlerin yenilenmiş hali ortaya çıktı. “Mockumentary” adı verilen yeni tür, adı üzerinde sahte bir gerçeklik içeriyordu ki, aslında sinema da bu değil mi? Yeni türe gelen örneklerin kapısını ise bir bakıma “Blair Cadısı” açmıştı. Medyanın tüm kaynaklarıyla yapılan reklamlarla dozu iyice arttırılan bu sahte gerçeklik, özellikle korku gerilim sinemasının baş tacı oldu. George Romero’nun bile kayıtsız kalamadığı bu yeni türün, hayli düşük bütçelerle film yapma fırsatı vermesi yüksek karları getirmesi sık sık yeni örneklerin gelmesini sağladı ki, karşımızda da böyle bir film var.
Öncelikle filmin yönetmeninden bahsetmek gerek. 2 Oscar ödülü sahibi, Bill Guttentag. 1988’de çektiği ilk dökümanteri “You Don't Have to Die” Oscar kazanan yönetmen, peşi sıra çektiği filmlerle de Oscar adayı olmaya devam etmiş, bu alanda kendini kanıtlamış bir isim. 1988 ile 2007 yılları arasında çektiği 13 dökümanterden sonra Guttentag bu kez kendi gerçekliğini yaratıyor. Bolca ürün verdiği Televizyon dünyasına özellikle de yarışma programlarına mümkün olabildiğince geniş bir bakış atmaya çalışıyor.
Amerikan kanallarının reyting savaşlarında belli kaygıları bırakıp, üst sıralara tırmanma tutkusunu ele alan bir filmle, Romero’nun yaptığı gibi daha çok medyayı eleştirerek çıkıyor izleyicinin karşısına. Reality Show üzerine şimdilik bizim örneklere bakarak çok fazla şey söylenemez belki ama kıtanın diğer ucunda kıyasıya bir yarış varken her şey neredeyse mübah. American Idol programı yüksek reytingler alırken, Survivor ikinci sırada iken ordaki durumun daha feci olduğunu belirtir örnekler daha fazla. Bizde tartışılan durum, yarışma sonrası insanların yaşadığı travma olurken, orda ki durum nereye kadar gidilebilir oluyor.
Başkarakter Katie ile açılıyor sahte gerçekliğimiz. Kanalındaki yeni görevine başlayan Katie, reytinglere baktığında izlenmediklerini görünce yapıyor toplantısını, yeni fikirler üretmek üzere kafa patlatıyor. Verilen örneklerle de Amerikan izleyicisini gerçeği istediğini tespit ediyor. Toplantıda birinin ortaya öylesine söylediği “Rus Ruleti” fikri Katie’de tamamdır bulduk hissi yaratınca başlıyor hazırlıklar. Hazırlıklar bir yana, gelen başka çılgın fikirler, böyle bir programın yapılabilir olup olmadığının kanuni sorgusu ile konusunu tamamen gerçek gibi algılatmayı başarıyor Guttentag.
Katie karakterinin hırsı, özellikle kimileri için akan suları durduran Eva Mendes’in de yardımıyla daha inandırıcı kılıyor filmi. Katie’nin olayın dünyayı sarsacağı düşüncesinden hareketle tüm aşamaları çekip belgesel yapması için birini tutması da mockumentary için iyi düşünülmüş bir fikir. Tüm hazırlıklar yapılıyor, yayınlanabilir olup olmadığı bilinmezken, seçmelere ilginin yüksek olması geliyor peşinden. Ama başvuranlar intihara meyilli olanlar. Bu sırada bir fikir ortaya atılıyor. “Sana yaşamı değerli olanlar lazım” cümlesi geliyor. İlk planda ölene hiç bir şey yok, kalan beş kişi 1 milyon dolar alır şeklinde olan kural da düzeltiliyor. Ödül 5 milyona çıkartılıyor ve seçmeler artık izdiham yaratıyor…
Bu süreci, seçilen yarışmacıların hayat hikayelerinden görüntülerle geçen Guttentag, Katie karakteri ile TV’de neyin yasak, neyin mübah olduğuna dair de bir şeyler söylüyor ki, örneğin yarışmacılardan birinin striptizci olması sırasında yaşanan durum… Yarışmacının yarım saniyelik de göğüsleri yayınlanamaz ama rus ruleti canlı yayınlanabilir… Yada diğer yarışmacılardaki durumlar, gay bir Meksikalının çok şaşırtıcı olması önlemek için mariachi grubunun kısacık gözükmesi gerektiği gibi örneklerle televizyon dünyasının kodları da verilmiş oluyor.
Televizyon dünyasının kuralsız olduğunda, yüksek reytingler için neler yapabileceğine odaklanan “Canlı”, özellikle yarışma anlarında her şeyden faydalanarak gerilimini de yükseltiyor… Özellikle yarışma anları için doğru seçimlerle gelen, hayat hikayeleri de cuk oturan karakterlerle iyi bir final de söz konusu. Belki bir parça Katie’yi bekleyen son fazla gelmiş gibi duruyor ama o kadar da olur deyip geçiştirilebilir…
Belki günümüzde canlı yayında “Rus Ruleti” oynama fikri fazla gelebilir ama Televizyonların her şeyi bu kadar hızlı tükettiği düşünüldüğünde pek de aykırı olmayan bu sahte gerçeklik, orta karar bir seyirlik olsa da, ne izlediğinizi, nelere tav olduğunuzu düşünmek, önünüze gelen her şeyin ne kadar hesaplı kitaplı olduğunu düşünmekte fayda var… En önemlisi de ekranda gördüğünüz her şeye prim vermemek ki, unutmayın karşınızdaki kutunun bir kapanma düğmesi var…

Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template