Aslında enteresan bir maceranın içinden gelen bir film var karşımızda. 14 kez değişen senaryosuyla, tüm hazırlıklardan sonra 15 gün içinde değişen oyuncu kadrosuyla ve kültür bakanlığından kriterlere umuyor gerekçesiyle maddi destek alamamasıyla yaşanan zorluklar geliyor akla.2002 yılında yayınlandığında çok satan ve okunan, 40 dile çevrilen, Fransa Cumhurbaşkanı Chirac’ın övgüyle bahsettiği Zülfü Livaneli’nin ayı adlı romanından beyazperdeye uyarlanan film ne yazık ki kitabın akıcılığını vermiyor.
Çok iyi bir başlangıçla temposu yükselen bir filmken, özellikle Meryem ve Cemal’in İstanbul yolculuğuyla birlikte ağırlaşarak tempo kaybediyor.
Zaten Talat Bulut oyunculuğunun yapaylığı ve duyguları aktaramamasıyla filmin önündeki engele dönüşüyor. Özgü Namal ve özellikle filmi adeta sırtında taşıyan Murat Han çok iyi performanslar veriyor. Talat Bulut yerine öncelikle düşünülen Tarık Akan olunca insan biraz daha üzülüyor.
Kitaptakinden farklı olarak üç karakterin birbirinden uzak ve kopuk oluşu ise hayal kırıklığı uyandırdı bende. Tabi bunda karakteri tam yansıtamayan Talat Bulut’un etkisi büyük.
Müziklerinin nefis olduğunu belirtmekte fayda var. Sonuçta Zülfü Livaneli’nin müzikleri. “Böyledir bizim sevdamız” ve “Gün olur” un senfonik düzenlemeleri harika.
Kitaptakinden daha farklı şekilde final yapan yönetmen Abdullah Oğuz bence daha çok yabancı ülkelerde beğenilecek bir filme imza atmış. Özellikle biraz daha tempolu olsa daha fazla seyirci toplayacağına inanıyorum.Yine de belli bir düzeyin üzerinde güzel bir film var karşımızda. İzlemek isteyenleri Cinemall gişeleri bekliyor.
bu filmi çok önerdiler doğrusu merak etmeden duramıyorum biraz hüzünlü sahneleri varmı acaba diye soruyorum. yani sinemadan çıkan çoğu kişi izlenebilir bir film demişti. eğer bir babam ve oğlum gibiyse favori listeme kesin eklerim.
YanıtlaSil