Hanna-Barbera yapımlarının tv şovlarıyla ortalığı
kasıp kavurduğu yıllarda dört kukladan oluşan bir rock grubunun yarım saatlik
şovu NBC ekranlarının hit programı olmuş. 7 Eylül 1968’de başlayan “The Banana
Splits”, çocukları kıyasıya eğlendiren 31 bölüme imza atmış ve 5 Eylül 1970’de
sona erse de şarkısıyla akıllarda yer etmiş. 1971 ve 1982 arasında da tekrar
yayınlarla birkaç kuşağı etkileyen şov 1972’de tv filmine de dönüşmüş. 2008
yılında Cartoon Network ekranlarında yeniden başlayacak ve toplama albümü
basılacak denli etkili şov, bugünden bakıldığında çok çocukça ve yapay geliyor.
Hatta salakça. 2019 yapımı “The Banana Splits Movie” böyle diyenleri haklamak
üzere meseleye başka yerden bakıyor.
2019 yapımı Amerikan işi korku gerilim Comic-Con’da
yaptığı prömiyerin ardından internet üzerinden izleyiciye sunuldu. Meşhur şova
biraz bilim kurgu sosu ekleyerek korku gerilim üzerinden bakan kan döken
uyarlamanın senarist ikilisi tam da o dönemin çocukları. 1975 doğumlu Jed
Elinoff ve Scott Thomas kırklarını devirmiş çocuklar olarak şova yeni bakış
atıyor. Belki de bitişinin intikamını alıyor. 2003 yılından bu yana birlikte
çalışan ikili yirmiden fazla işe imza atmışlar. Saymakla bitmeyecek
filmografilerinde “Jetgiller” ve “Scooby-Doo!” gibi eski dostlardan “Best
Friends Whenever” ve “Malibu Rescue” gibi yenilere kadar bir çok çocuk/genç
şovu yer alıyor. Tv filmlerine de imza atan ikili ilk kez direkt olarak yetişkin
korku gerilim senaryosunda yer almış. Yönetmen koltuğundaysa 1969 doğumlu bir
kadın oturuyor. Senarist, kurgucu, görüntü yönetmeni ve prodüktör olarak da bir
çok projede yer alan Kanadalı Danishka Esterhazy, 2002’de kısa metrajı “Embowered”
ile attığı ilk adımı istikrarlı şekilde sürdürmüş ve hayli üretken bir isim.
Kısa metrajlar ve tv filmlerini de dahil edersek on sekizinci kez yönetmen
koltuğunda. Ödüllü yönetmenin en bilinen işleri 2009 yapımı tarihi draması “Black
Field” ve 2018 yapımı bilim kurgu gerilimi “Level 16”. Oyuncu kadrosunda da dizilerden
aşina olduğumuz isimler yer alıyor. “Workin' Moms”dan Dani Kind, çok iyi iş
çıkaran çocuk Finlay Wojtak-Hissong, adını daha sık duyacağımız Maria Nash, “Street
Legal”den Steve Lund, Naledi Majola, “The Vampire Diaries”ten Sara Canning başı
çeken isimler.
Şovun klasik başlangıcının ardından Harley ile
tanışıyoruz. Bir arkadaşı olan, sessiz tuhaf bir çocuk… Tv başında şovun oyuncaklarıyla deli gibi
hoplayıp zıplıyor, eğleniyor. Fanatik bir hayran. Aileyi tanıdığımızda da bu
durumu yadırgamıyoruz. Annesi Beth ikinci evliliğini yapmış ve öyle doğmuş
Harley. İlk evliliğinden oğlu Austin’in deyimiyle tam bir hıyar Mitch ile evli.
Umursamaz baba Mitch de dahil olunca Harley’in doğum günü kutlanıyor, pasta
kesiliyor. İlk hediyelerden sonra sevinç çığlığı attıran biletler çıkıyor
ortaya. Beş biletle stüdyoya gidilecek ve şovun izleyicisi olunacak. Sonunda hepsini
yakından görme fırsatı bulan Harley ile son dakikada rica minnet bulunan sınıf
arkadaşı Zoe’nin de dahil olmasıyla altılımız soluğu stüdyoda alıyor ve olaylar
gelişiyor.
“The Banana
Splits Movie” mevcut şova korku gerilim üzerinden kan bulaştıran yeni sürüm
güncellemesi olarak yaklaşıyor. Son dönemin sıkça kullanılan metoduyla önce
normal seyir izleyip güldürüp sonra geçiyor gerilime. Klasik bir işleyişle
konuklarını şovun izleyici sahnesine koyuyor. Önceleri her şey normal hatta
sevimli bir konuk ağırlama görevlimiz de var. Paige’in direktifleriyle geçilen
şovda her şey olağan halde sürüyor. Şovun iptal olduğu haberine dek… Kırkıncı
dakikadan itibaren ektiği ufak gerilim tohumlarını büyüten film, kuklaların ilk
cinayetiyle birlikte kanlı bir gerilime dönüşüyor. Kan derken şovun tam zıttı
şekilde bağırsaklar deşen, kol koparan bir şiddet söz konusu.
Sinema severler için stüdyoları ve dönemin stüdyo
tasarımlarını görüp nostalji yaşama keyfi veren film, kuklaların robot olduğu
var sayımından yola çıkmış. Son bir güncelleme ile her şeyin çığırından çıktığı
teorisi de bu yüzden hayli inandırıcı. Yarım saatlik şovun parkurlarından
faydalanarak yapılan hamlelerle ilerleyiş de aynı eğlenceyi gazlıyor. Suda
kaymak yerine kanda da kaymak mümkün. Dev çekiç birini öldürmek üzere de
patlayabilir kafada. Palyaçoların kullanıldığı gerilim filmlerinin işleyişini
kullanan film, çekim stüdyosunu da labirent haline getirerek kullanınca tempo
ve akıcılığını sürekli canlı tutarak hiç sıkmadan ilerliyor. Elbette yeni
yaratıcı bir şey görmüyoruz. Korku ya da gerilim de vasat numaralarla
işletiliyor. Kanlı cinayetlerin de öyle ekstra bir özelliği yok. Sadece iyi
formüle edilmiş bir film var ortada. Şova dair böyle bir olasılık olsa neler
olur diye düşündüğümüzde aklımızdan geçebilecek her şeyi mantık dışına çıkmadan
belli bir ritimde sunarak ilerliyor. Elbette yedi karakterden ibaret değil. İki
de yan öykü ve onların ikişer karakteriyle zenginleşen bir macera aynı zamanda.
Devam filmine de pas atılmadan geçmiyor.
Ağustos sonunda ev sineması prömiyerini de yapan “The
Banana Splits Movie”, elli yıl öncesinin şovuna özünden kopmadan minik
dokunuşlarla donanmış başarılı bir uyarlama. Başka türe evrilmiş bir yeniden
yorum. Kırklı yaşlardakilerin izlemeden edemeyeceği film korku gerilim öğeleri
taşıyan eğlencelikleri sevenler için de keyifli bir seksen dokuz dakika
sunuyor.
Yorum Gönder