♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Love in the Villa : Aşk Bir Yolunu Bulur


Hayalini kurduğunuz tatile tam çıkacakken partneriniz vazgeçerse ve o nefis yere ayak basar basmaz aksilikler yakanızı bırakmazsa ne olur? Defalarca kurulan bu şablon bir kez daha gündemde. 1 Eylül itibariyle Netflix kataloğunda yerini alan Amerikan işi “Love in the Villa”, aksilikleri kadere yorarak yeni şeyler doğuran romantik komedilerden.

Filmin senaryosunu da kotaran yönetmen Mark Steven Johnson, bir kez daha İtalya’yı mesken edinmiş. 1993 yapımı “Grumpy Old Men” ile adını ilk kez künyeye yazdıran Johnson, devam filminin de aynı başarıyı yakalamasıyla iyi bir başlangıç yapmıştı. 1998’de roman uyarlaması “Simon Birch”de senaristlikle kalmayıp yönetmenliğe de geçiş yapmıştı. Döneminin klasiği olan filmin ardındansa işlerin pekiyi gittiği söylenemez. Beş yıl sonra gelen ikinci film “Daredevil” olunca şaşırtan yönetmenin bir sonraki adımı da “Ghost Rider” olmuştu. İki vasat filmin ardından 2010’da “When in Rome” ile yeninden komediye dönerek toparladıysa da 2013’de “Killing Season” ile yine vasatlarda seyretti. Bir iyi bir kötü adımlamasının filmografisini özetlediğini de 2019’da “Finding Steve McQueen” ile gösterdi. 2020 itibariyle Netflix için filmler üretmeye başlayan Johnson, “Love Guaranteed” ile bildiği sularda yüzmeye başladı. İki yıl sonra yine bir romantik komediyle karşımıza gelme kararı bu yüzden çok doğru. Aksiyon soslu gişe filmlerinin altından kalkamayan yönetmen, romantik komediler söz konusu olduğunda izleyiciye istediklerini vererek tatmin eden isimlerden. “Love in the Villa” da böyle bir film. Tanıdık simalarla hoş bir eşleşme yaratarak romantizmi harlamayı başarıyor. “The Vampire Diaries”in Bonnie’si olarak tanıdığımız Kat Graham ile “Black Sails”in Billy’si Tom Hopper başrolleri paylaşırken onlara Raymond Ablack, Laura Hopper, Sean Amsing ve Emilio Solfrizzi eşlik ediyor.

Bir “Romeo & Juliet” okumasıyla açılıyor film. İlkokul öğretmeni Julie ile tanışıyoruz. Shakespeare hayranı romantik kadın uzun zamandır hayalini kurduğu Verona tatili için heyecanlı. Sevgilisiyle birlikte çıkacakları tatilde her adımı planlamış. Okuduğu her satırın izlerini bulmayı umuyor aşıklar şehrinde. O balkonu görmek, çeşmeye para atıp dilekte bulunmak… Tam da bu sırada sevgilisi aynı heyecanı paylaşmak şöyle dursun bir de üstüne ayrılma kararını söylüyor. Bu durumda tatilden vazgeçmeyi düşünen Julie, arkadaşının tavsiyesi ve biraz daha sakin düşünmesinin de etkisiyle rezervasyonu onaylayıp soluğu Verona’da alıyor. Hayal kırıklığı da peşi sıra başlıyor. Bavulunun kaybolması, çatlak bir taksiciye denk geliş derken La Villa Romantica’da dairesine adım atar atmaz karşısında gördüğü boxerlı adam da üstüne tuz biber oluyor. Yaşanan bir aksilik ile iki kişiye birden kiralanmış daire. Böylece Charlie ile tanışıyoruz. Gerçekçi bir İngiliz, bir şarap tadımcısı… Daireyi paylaşma mücadelesi ile başlayan atışmaları izliyoruz.

“Villada Aşk”, İtalya fonunu ustalıkla kullanarak romantik bünyelere hoş manzaralar gösteren, şehrin mozaiğini adeta seyircisine gezdirir gibi işliyor. Uzun görünen süresine rağmen üç parçaya ayırdığı işleyişinde dizginleri hiç elden bırakmıyor. Elbette bolca klişe var. Elbette kolay ve tahmin edilebilir bir işleyiş var ama tüm bunlar filmden keyif almaya engel değil. Ne olursa olsun saat gibi işleyen senaryosuyla önce karakterlerini tanıtıp sevdiriyor, çatışmayı yaratıp eğlendiriyor ve finalde isteneni veriyor. Bir romantik komediden ne bekleniyorsa hepsi var. Üstelik yardımcı karakterler de epey eğlenceli. 

Aşka dair pek çok şey söyleyen film bununla da sınırlı kalmıyor. “Eski sevgiliye dönmek duş alıp kirli iç çamaşırı giymeye benzer.” diyor örneğin. Kim itiraz edebilir? Her karmaşa ve çatışmada ise kaderci yaklaşımda bulunarak sık sık yineliyor: Aşk Bir Yolunu Bulur. “Love in the Villa”, iflah olmaz romantiklerin tebessümler eşliğinde keyifle izleyeceği vasatı aşan bir seyirlik.

Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template