♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Towelhead / Tabu


Amerikan Banliyösünde Cinsellik Keşfi!

Modern zamanların aykırı fikirli yaratıcılarından Alan Ball dizilerle ısındığı yönetmenliğe ilk filmiyle sansasyonel bir adım atıyor. Senaryo dalında oscar’ı kucakladığı Sam Mendes filmi “American Beauty” ile 1999 yılına damgasını vurmuş bir isim olan Ball, özellikle bastığı damga ile bağımsız filmlerin hala izlediği aile içi sorunlar filmleri yolunu da açmıştı. İrili ufaklı iki dizi sonrasında gelen ilk ciddi senaryonun bu derece büyük başarı sağlaması sonrası sinemaya devam etmek yerine diziye yönelen Ball, bu konuda da bir fenomen yarattı. Cnbc-e ekranlarında bazı bölümleri yayınlanamayan, bazı bölümleri de kesilerek ekrana gelen “Six Feet Under” ile banliyöde tuhaflıklar içinde bir aileyi mercek altına alan ve neredeyse işlenmedik gariplik bırakmayan diziyle fırtına gibi esip halen konuşulan bir diziye imza atmış oldu. Dizinin dönemi için ne kadar alışılmadık olduğu bir yana şu anki dizilerin konu ve anlatımlarına ne kadar örnek olduğunu ve etkilediğini gözlemek de mümkün. 2001-2005 yılları arasında ayrıksı tavrı ile dikkat çeken diziden dolayı oluşan hayran kitlesini memnun edecek bir filmle dönmüş Alan Ball.
Aslında banliyöde beklenen mutlu yaşamın aksine başka şeyler var olduğunu öngören filmler, yani göründüğü gibi değil aslında tezini işleyen filmler Ball’ın keşfi değil. Sinema tarihine bu yönüyle kazınmış bir çok başyapıt bulunmakta. Hatta korku filmlerinin birçoğunun da bu zincirden doğan tekinsiz kasaba formundan bolca faydalandığı de bir gerçek. Hitchcock ustanın “Shadow of a doubt”u Lynch’in “Blue Velvet”i başta olmak üzere banliyöde aslında neler yaşandığını, tahmin edildiği gibi huzurun olmadığını aksine kaosun hüküm sürebildiğini anlatan uzun bir klasik filmler listesi de mevcut. “Tabu”yu da oraya konuşlandırmak gerekiyor.
Yaratıcı dedik, aykırı konular işliyor dedik, ilk filminde tartışılan bir romandan besleniyor yönetmen. Kamera arkasına geçişinin tamamen kendi yaratısı ile olacağını öngörenleri şaşırtan tercihe karşılık, kendine göre bir seçim yapmış Ball. Bu seçimin özeti de Amerikan banliyösünde yaşıtlarına göre fazla gelişmiş bir Ortadoğulu kızın cinselliği keşfetmesi. Bu ilgi çekici öyküyü sinemaya uyarlama girişimi için de doğru isim olduğu ortada. Daha küçük ölçekli bağımsız film olarak görünen filmin ilk sorunlarından biri ismiymiş. “Towelhead” adının tepki çekme ihtimali filme yeni bir isim kazandırmış ilk başta “Nothing is Private”. Filmin halen yaygın kullanılan ismi, birçok kaynakta geçtiği adı da bu… Ortadoğulu insanların yerildiği düşüncesini oluşturma ihtimali de mevcut haliyle.
Terörist gözüyle bakılan bir ırkın yaşıtlarına göre erken ergenleşen bireyinin cinselliği keşif macerası anlatıldığında pek rahatsız etmiyor gibi gelse de aslında öyle olmuyor. Yönetmen her zamanki gibi rahatsız etmeyi deniyor. Tabuları yıkmayı seven birinden de bu beklenir zaten. Jasira’nın cinsel organında çıkan tüyleri üvey babasının traşlamak istemesiyle açılan film daha ilk andan itibaren taraf tutmadan aktaran, mercek tutan taraf olmayı seçiyor. Bu yönde atılan adım da belli. Romandaki anlatıcıdan faydalanılmamış. Jasira’nın Amerikan banliyösündeki babasının yanına yerleşmesiyle başlayan olaylar silsilesi her türlü doğallığı ile ilgi çekici işleniyor. Küçük detaylar ve malzemelerle sağlanan doğallık, Jasira’ya hayat veren oyuncunun başarılı performansı ile de büyüyor.
Jasira cinselliği keşfederken, peşinde olan bir yetişkin ve bir akran da mevcut, kötü niyetli insanlardan korumaya çalışan yardımsever bir aile de… En ilginci Jasira’nın bakıcılık yaptığı çocuğun sürekli argo ile Müslüman ırka yönelik hakaretleri sıralaması. Tüm bunları izleyen olmak da hayli rahatsız edici elbette… Elinizdeki bulmacada nerde durduğunuzu seçmek zorunda gibisiniz biraz. Elbette nerde durduğunuzu zorlaştıran bir çok öğe de mevcut. Filmin en iyi yanı ise tüm bu anlatımın uzun süredir gelen örneklerde olduğu gibi dışarıdan değil içerden anlatımla gelmesi. Öykünün iki yanındaki karakterler de hayli canlı ve gerçek.
Jasira’nın tampon, porno dergi başta olmak üzere her şeyden faydalanarak cinselliği keşfini adım adım işleyen film baş karakterini de iyi bir finalle taçlandırıyor. Ne yaşarsa yaşarsın keşfettiği şeyden memnun kalan biraz travmalı da olsa çabuk büyümeye mecbur kalan Jasira sonunda ben buyum değiştiremem diyor ki filmin ruhuna uygun bir final yapılmış oluyor…Verdiği röportajlarda belirttiği üzere tabuları yıkmayı seven adam, banliyölerde sanıldığı gibi cennet hayatı yaşanmadığına değinerek filmini doğru temel üzerine oturtuyor. Kamerayı nereye koyacağına, ne mesafede duracağına iyi karar vermesi ise alkışlanması gereken noktalardan. Ortaya iyi bir film çıkmış. Terörist gözüyle bakılan bir ırkın yaşıtlarına göre gelişmiş kızının cinselliği keşfetmesini anlatırken birçok izleyicinin rahatsız olacağı bir film çıkmış ortaya, ki Ball’da ülkesinde yeterince izlenmediğini söylemiş “Tabu”nun…

Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template