♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Taşlaşmakla Fosileşmek Aynı Şey mi?

“Taşlaşmakla fosilleşmek aynı şey mi? Aslında bunu bir fosil başka bir fosile soruyor ve ikisi de cevabını bilmiyor. …Bir ayna yok önümde, kendime bakamıyorsam da orada ne göreceğimden eminim. yanakları içeriye göçmüş beyaz bir yüz, ışığı sönmüş gözler. Ayna ve ben. Gözlerimin içine sonsuza dek bakabilirim.  Oradaki zamanı, korkunç yalnızlığı ve derin acıyı önümde bir ayna varmış gibi görebiliyorum. Bu ben’im; hem çok yaşlı, hem çok genç. …Her acının, hırsın, beklentinin, arzunun, yıpratıcı düşlerin yorulup soluğunu tüketeceği bir nokta vardır ve ben oraya varmak istiyorum. Bunun için her şeye katlanacağım. Çünkü aradığım huzur orada. Tek bir sorunum var; günden güne azalan gücüm. Her an başka biri çıkabilir aynadan. Bir an ya da her an yaşanabilir ölüm akla gelmeden. Her an ölünebilir de yaşam çıkmadan akıldan.”

İyi öykü okurları hiç şüphesiz bu satırların Cemil Kavukçu’ya ait olduğunu bilir. Öykücülüğümüzün usta ismi her zamanki duyarlılığı ve iç görüsüyle su gibi akıtıyor cümlelerini. Seksenli yıllarda ilk öykülerinin yayımlanmasıyla başlayan uzun yolunun yirmi üçüncü durağı ağustos ayında çıkan “Balyozla Balık Avı” oldu. Kavukçu, her kitabında koruduğu yalın dili ve üslubuna ek olarak bu kez ironi ve mizahın dozunu biraz daha arttırarak gündelik hayata katlanmanın yolunu göstermiş.

On iki öykülük toplamında, ilkin dili ve üslubuyla avucunun içine alıyor okurunu. Kitaba adını veren öykü arkadaşlar arasında anlatılan olayla şekillendikten sonra gerçeküstü bir rüya ile son buluyor. Bu rüya aynı zamanda günümüz insanının hüznünü de barındırıyor. İkinci öykü “Anma Arkadaş” ile kara sevdanın iç yakan türküsünü yakıyor Kavukçu, Erkin Koray şarkısını bangır bangır çalarak. Ritmi ve müziği ile balkonda otururken önünüzden geçen arabadan duyduğunuz şarkı yakınlığında. “Atbaba” ile bugünle yarını karıştırıp gerçeküstü bir sanrı yaratıyor. Mahalle çocuklarının kuran kursu maceralarını anlatan “Elifba”da da iç yakan hüzün ve kaygı ironik mizahıyla yansıyor okura. “Özel Gün”de anlatılan da taşlaşmak ile fosilleşmek arasındaki incecik çizgi. Kalabalık bir restoranda otururken yan masadan gelen sesler kadar içli ve sessiz. Hep hayatın içinde kalıyor Kavukçu, gündelik yaşam da hep verilen o keskin tokluk yanıtı “He” ile “Kuşun Kanadındaki”ndeki iç burkulma aynı tonda. Biraz da birbirinin zıttı sanki bu iki ünlem. Şifa tarifleriyle şenlenen “Küçük Rastlantılar”, “21. Cadde” ve “Dışarısı” kısa ama etkili, mizahı ve hüznü dengeli öyküler. Son iki öyküyü ise birbirine teğellemiş Kavukçu. “Bir An Ya da Her an İçin” ve “İprik” ustalıkla birbirinin içine geçmiş iki zıt öykü. Birinin gerçekçi tonuna diğerinin gerçeküstücülüğü eklenince oluşan bütün tüm öykülerin toplamı ediyor desek yanlış olmaz.

Bugünlerde kurgu ve anlatım denemeleriyle, parçalı fragmanlar ve küçük kesitlerle bambaşka yere gidiyor öyküler. Genç öykücüler için gündelik hayatın hızına paralel işliyor elbette. Kavukçu ise kuşağının dilinde yankı vermeye devam ediyor. Hayat bu kadar hızlanmış ve inceliklere, saflıklara, mahalle sıcaklıklarına bunca uzaklaşmışken yeniden hatırlatıyor nelerin eksildiğini. Dünün gerçeği bugün anlatıldığında gerçeküstü gibi gelmiyor mu artık? “Balyozla Balık Avı” gibi…

“Balyozla Balık Avı” sanki gözümüzün önünde az önce yaşanmış hikayeleri sunuyor okura. Hayatın tam orta yerinden geçmişe dair izler, tuhaf karşılaşmalar, rüyalar, kabuslar, aydınlanmalar, absürdlükler, incecik hüzünler ve hüsranlar. Melih Kavukçu’nun çizimlerinin eşliğinde, tek solukta biten, içe dokunan, etkileyici bir sadelik ve pürüzsüz samimi atmosferiyle okuma hazzı veriyor. "Anlatamadım galiba, ben sadece huzurlu bir hayat istiyorum." diyenlere verilen dost acı söyler cevabı aynı zamanda: "Ama öyle bir hayat yok ki."

Balyozla Balık Avı / Cemil Kavukçu
Dizi: Can Çağdaş
Tür: Öykü
Sayfa sayısı: 96
Fiyat: 14,00 TL

Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template