Yeni kuşak sinemacılar arasında giderek artanlardan
biri de kardeş yönetmenler. Yakın hissiyatlarla sinema sevgisiyle büyüyen
kardeşler birbirilerini besleyerek büyüyor ve ellerinde kamera ile geçirdikleri
dönemin sonunda filmlerini çekiyorlar. Daha kimlerle karşılaşacağız bilinmez
ama ilk uzun metraj fırsatını değerlendirerek çıkış arayan biraderlerin şimdilik
son örneği Mark Pickering ve Martin J Pickering yani Pickering biraderler. 2018
yapımı bir korku filmiyle “Wicked Witches” ile izleyici karşısında.
2014 yılında 26 dakikalık aile draması “Stealing Moses”
ile ilk adımı atan biraderler sonrasında hayallerini kurdukları korku filmi
için hazırlıklara girişmiş. Filmin sitesinden öğrendiğimiz kadarıyla yapımından
son kurgusuna kadar üç yıl sürmüş. Korku sevgileri erken yaşlarda başlamış.
Ebeveynlerinin sayesinde oluşmuş. “The Exorcist”i kurt adam filmlerini v hammer
filmlerini sevgiyle anıyorlar. “Wicked Witches” Mark’ın gördüğü rüyaya
dayanıyormuş. Onun rüyasına ek olarak cadılar hakkındaki hayallerini de
ekleyerek senaryoyu yazmışlar. “The Wicker Man” gibi klasik İngiliz korku
geleneklerini koruyarak yoğunluğu ve dehşeti arttırdık diyorlar. Aynı zamanda
mizah öğeleri de eklediklerini belirtiyorlar. Mizah ile korkunun iç içe geçtiği
eğlenceli bir parti olarak tanımlıyorlar filmlerini. On beş sterlin gibi düşük
bir bütçeye sahip filmin oyuncu kadrosunda dizi izleyicileri için tanıdık
simalar yer alıyor. Duncan Casey, Justin Marosa, Kitt Proudfoot, Samantha
Schnitzler ve Jasmin Clark başı çeken isimler. Bu arada son dönemde sıkça
karşılaştığımız üzere filmin iki ada sahip olduğunu belirtelim. Önceleri “The Witches
of Dumpling Farm” adıyla anılan filmin adı daha sonra “Wicked Witches”a
dönüşmüş. Amerika’daki festivallerdeki gösterimlerde bu adla yer almışlar ve
daha çok bu isimle biliniyor.
Cadı temalı film bizi Mark ile tanıştırıyor. Aldattığı
için karısının gazabına uğramış ve evden atılmış. Kendisine kalacak yer bulmak
için gazete ilanlarına baktığında tanıdık bir isim görür ve arar. Eski arkadaşı
Ian’ın çiftliğinde oda vardır. Odayı tutan Mark Ian ile eskileri yad eder ve o
şaşalı günlere dönüşe hazırdır. Lakin hesapta olmayan şeyler vardır…
“Wicked Witches”in festivallerde gece yarısı sineması
fanatiklerince tam not aldığını belirtelim her şeyden önce. Dört festivalde yer
almanın gururunu afişlerine de taşımışlar. Lakin nasıl bu kadar beğenildiğini
anlamak hayli zor… Zira Pickering biraderler teknik anlamda bütün olmaktan uzak
ve çok amatör bir film yapmış. Bu kadar amatör olmasını ve aksaklıkları üç
yılda tamamlanmasına bağlamak mümkün… Çekimleri hangi sürede yapılmış
bilemiyoruz ama kamera kullanımı konusuna çok kötü bir film var karşımızda. Bu
imkanlar ancak bu kadarı mümkün de denebilir tabi. Ağırlıklı olarak drone ile
yaptıkları kuşbakışı çekimleri kullanan biraderler, birçok sahnede de yüze zoom
yaparak sahneyi kaplıyor. Müzikleri de üstüne bindirince atmosferi kurma planı
yapmışlar. Plan güzel ama özellikle sahneleri birbirine bağlarken, kurgu
sırasında bu yakın planlar gerçekliğe zarar veriyor. Kimin nerede olduğunu
bilmenin mümkün olmamasını sağlıyor. Mark ve Ian bir yerlere gidiyor ve
dolaşıyorlar ama bir bütünün içinde değiller. Bütünlük yerine parçalanmışlığı
tercih etmeleri ne kadar yanlışsa özellikle Ian’ın sürekli şüpheli donukluğunu
vurgulamaları da o kadar yanlış olmuş. Evet bolca kırmızı ton kullanarak eski
korku klasiklerinin havasını yakalamak mümkün ama önce sağlam bir zemine
ihtiyaç var. O zemini kuramayınca bölük pörçük bir şeyler izlemek zorunda
kalıyor izleyici. Mark’ın gördüğü rüyalar da filmin skeçlerden oluşmasını sağlıyor
neredeyse. Kötü sinematografi ve kurguyla berbat bir filme dönüşmüş Wicked
Witches. Aynı kötülükteki diyaloglar ve oyunculuklar da cabası. Cadıların tek
yaptığı adamlara bakıp “hepinizi yiyebilirim” demek. Tamam desinler de niye
yiyorlar meçhul. Nereden çıktılar meçhul.
Filmin sitesinde belirttikleri mizahı yansıtma
konusundaysa başarılılar. Daha on sekizinci dakika radyo yayını üzerinden bir
güzelleme yapıyorlar. Radyodaki haberde genç erkeklerin kaybolmaya devam ettiği
söylenerek son kurbanın da adı anılıyor: Mark. “Pickering Kardeşler yükselerek
devam ediyor…” anonsunu kaydederken çok eğlendiklerine şüphe yok. Bu iki unsur
dışında filmde herhangi bir ışıltı, parıltı ya da kıvılcım görmek mümkün değil.
Seksi cadı kızların göründüğü anlar bile çok sönük. Zaten efektler konusuna hiç
girmeyelim. Kan ve bağırsakların yapaylığına hiç değinmesek daha iyi. Yetmişli
yılların klasik korkularını andırmak ile benzemek arasındaki uçurumda
seyrediyor sonuç olarak.
Saf gece yarısı sineması örneklerini sevenler için
bile zorlayıcı ve sıkıcı bir örnek olan “Wicked Witches” 79 dakikalık bir
hamlık. Tuhaflıklardan ve hiçbir şeye benzemeyen filmlerden hoşlananlar dışında
kimseye hitap etmiyor. Uzak dursanız daha iyi…
Yorum Gönder