İki binli yılların, yaşanan
teknolojik gelişmeler ve yaygın öngörüsüzlük nedeniyle bizi sürekli kıyamet
teorilerine hazırlamasından en çok etkilenen kurgu oldu. Doksanların ortalarından
itibaren zayıflayan “fiction”, yeni dünya ve teorilerle bambaşka bir damar
buldu kendine. Bu yepyeni damar romanlarla akmaya başlarken, teknolojik
imkanların kolaylaşmasıyla sinemada da çağlar hale geldi. Bilim kurgudaki bu yükseliş
seyirciden de karşılık bulunca gün geçtikçe daha çok örnekle karşılaşır olduk.
Ne de olsa mevcut durumdan mantıklı bir teori üretmek mümkün. Türün örneklerle
sürekli ilerlemesi ve gelişmesi sayesinde inandırıcılık da kolay… Bir de üstüne
türün izleyicisinin keşfetmeye meraklı ve bağımlı bir kitle olması işi iyice
cazip kılıyor. Bu sebeple ilk filmini çekmek isteyen yönetmenler için bilim
kurgu tam bir fırsat. 2017 yapımı Avustralya işi “Blue World Order” bu fırsatı
değerlendirmek isteyenlerden.
Küçük ölçekli filmin yaratıcı
üçlüsü ilk sınavlarında… Ché Baker, Dallas Bland ve Sarah Mason senaryoyu
birlikte kotarırken Baker ile Bland yönetmen koltuğunu paylaşmış. Mason adını
ilk kez bir künyeye yazdırırken, ikili de ilk uzun metrajlarına soyunmuş kısa
filmciler. Aktör ve editör olarak bilinen Bland’ı dikkatli sinefiller 2010
yapımı “Nude Study” ile tanıyabilir. Aynı yıl kısa metraj “Embers”i Leah Baulch
ile birlikte yazıp yöneterek ilk denemesini yapmış. Sette yapmadık iş
bırakmayan Baker ise 2004 ile 2010 arasına on kısa film sığdırmış ve “The
Hobbit: An Unexpected Journey”nin setinde görev almış bir isim. “Blue World
Order” tam da o yıl doğmuş. Dallas Bland, sekiz dakikalık kısa metrajında bir bio-tech
virüsün dünyanın sonunu getirdiği gelecekte kızı ile yaşam mücadelesi veren baba
rolünü Ché Baker’a vermiş. Uzun metrajın yolu da böylece açılmış. Konuyu seven
ikili kolları sıvamış ve beş yılın sonunda ilk uzun metrajları için motor
demişler. Kısa filmden evrilen film efekt ağırlıklı olunca oyuncu kadrosu da
mütevazı elbette. Ülkenin tanınan oyuncularından Jake Ryan başrolü üstlenirken Jack
Thompson, Stephen Hunter, Kendra Appleton, Leah Baulch ve Billy Zane ona eşlik
eden isimler olmuş.
Dünya üzerinde yoksulluğun ve
sefaletin hüküm sürdüğü bir zaman dilimindeyiz. Maske takarak gezinen bir
adamla tanışıyoruz. Jake Slater bir yandan hayatta kalma mücadelesi verirken
diğer yandan geçmişini hatırlıyor. İyi bir dövüşçü olduğunu ve hiç hesapta
olmayan bebeğine baktığını öğreniyoruz. Sığındığı yere döndüğünde kızı Molly’nin
hasta olduğunu görmemizle Jake’in çaresizlikle yardım almak için bir kampa
gitmesiyle olaylar gelişiyor.
Blue World Order, karanlık ve umutsuz
bir gelecek çizmiş. Teknolojik gelişmeler sonucunda dünya çöle dönüşmüş. Bir
virüs nüfusu azaltmış ve insanlar üzerinde söz sahibi olmaya devam ediyor.
Sürekli güncellenen virüs sayesinde insanların muhakeme gücü ve iradeleri
yönetimin elinde… Özgür iradeden yoksun dünyada kalan tek çocuğun Molly olduğu
bir dünya… Elbette virüsten etkilenmeyen baba-kızın karşısına yönetim çıkacak
ve ölüm kalım mücadelesi verilecek… Konu bu şekilde anlatıldığında gayet
mantıklı görünse de peliküle öyle yansımıyor. Bütçe azlığı nedeniyle hayal edilenlerin
hiçbirinin yansımadığı görülüyor. Baker ile Bland bu bütçe yoksunluğundan
muzdarip olmuş. Senaryoyu yazmak ile film çekmek arasındaki farkı
bilmemelerinin kurbanı olmuşlar. Tamamen atmosfer odaklı bir senaryo yazmışlar
ama iş kurguya gelince olmadığını fark etmemişler. Berbat efektlerle, mor ile
eflatun renkli bir gökyüzünün seyirciye bir hayrı olmadığı gibi çok komik
görünüyor. Birkaç cihazın mantıklı durması seyirciyi filme tutuyor ama mavi
şimşeklerin havada uçuşması her şeyi zedeliyor. Hal böyle olunca geriye
efektsiz kısımlar kalıyor. Onlarda da kötü performanslar, saçma mekan seçimleri
ve kostümlerle nereye ait olduğu meçhul bir filme dönüşüm kaçınılmaz. Aksiyon
sahnelerinde ağır çekime yaslanmak da nasıl bir özgüvenleri olduğunu
sorgulatıyor. Sürekli yapılan yakın çekimlerle adeta oyuncuların ağızlarının
içinde sakıza dönüşüyor seyirci. Bu sebeplerle ortasından irtifa kaybeden filmi
bitirmek ancak hızlı oynatarak mümkün… Bu kadar kötü olabilir mi diyenlere
saniye düşünmeden evet demek de boyun borcu.
Evet artık bilim kurgu çekmek
kolay. Evet efektleri yapmak için çok pahalı cihazlara ihtiyaç yok. İşin aslı
senaryoyu makul biçimde peliküle aktarmakta… Bütçe yetersizse haddini bilip uçmamakta…
Baker ile Bland, kurgu öncesi çekimleri izlediklerinde filmde sıkça
yineledikleri “her zaman seçme şansı vardır” mesajını anlamamalarının kurbanı
olmuşlar. Tüm bunlara rağmen türün festivallerinde gösterim şansı bulan filmle bir
ödül alarak desteklenmişler. Blue World Order, dağınık senaryosu, aksiyon ile
dramı yarım yamalak bilim kurguya iliştirmesi, atmosferi yaratamaması nedeniyle
115 dakikalık tam bir işkence. Uzak durulması gerekenlerden…
Yorum Gönder