♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Dostlar Kıraathanesi Olarak Trainspotting

Elbette konumuz Trainspotting’in ne tuvaleti ne İskoçya’nın en pis tuvaletine tüpsüz dalış acayipliği ve elbette şu an ilgi odağımız Trainspotting’in sömürge politikaları altında ezilen, kimliksizlik problemi yaşayan, nereye nasıl saldıracağını şaşırmış, işsiz güçsüz, kültür bunalımı yaşayan dibe vurmuş/vurmak için çabalayan gençleri de değil…  Tren istasyonunda gelen geçen trenlerin numaraları üzerinden kumar oynayan çocuklarla da ilgilenmiyoruz, film uyuşturucu bağımlılığına güzelleme mi yapıyor yoksa bu bağımlılığın ne kadar korkunç sonuçlar doğurabileceğini mi tartışıyor umurumuzda değil zira 1996’da ve sonraki yıllar boyunca bunları yeterince tartıştık, yeterince özendik, tiksindik. Trainspotting’i defalarca izledik, kültleştirdik, listelerimizin en nadide sıralarına konumlandırdık. Şimdiki konumuz Trainspotting severlerin sinematik heyecanı! Hepimiz, Renton ve diğerleri gibi büyüdük, zaman değişti, hayatlarımız değişti, ilgi alanlarımız, kaygılarımız değişti, her şey bir yana başta Renton olmak üzere (az para değildi neticede) bu çocuklar 20 yıldır ne yaptı?

20 yıl önce 20 yaş heyecanı ile izleyip taşkınlığa özendiğimiz hikâyenin, 20 yıl sonra aynı kadro ile çekilmiş devamını 40 yaş olgunluğu ile karşılıyoruz şimdi. Trainspotting’i özel kılan çok daha başka bir durum cereyan etti ve yazarınız da yalnızca bu yeni gelişme ile ilgili duygularını paylaşacak.  

Devam filmi haberini ilk aldığımda büyük bir heyecan hissettim, ilk film seyirci ile buluştuğunda 21 yaşındaydım, tam zamanında mı izlemiştim anımsayamıyorum ama izlediğimde duyduğum heyecanı hatırlıyorum. Dinamik yapısı ve aykırı karakterlerinin etkisi altına girdiğimiz film, hepimizin içindeki asiyi de tetiklemişti. Gençtik ve kanımız kaynıyor, filmdeki acayip çocuklar gibi toplumsal/sistemsel standartlardan sapmak, cici çocuk formundan kaçmak istiyorduk, elbette o bir filmdi ve bizim de en büyük asiliğimiz okula gidiyor gibi evden çıkıp sokaklarda aylaklık etmekten öteye gitmiyordu.  Ancak hafızalarımızda bir gençlik anısı olarak kalan film ve çocuksu eylemlerimiz belki de bugün hala uyumsuzluğumuzun, çarka dâhil olmayışımızın da açılış jeneriği idi…

T2: Trainspotting’in ise heyecan verici yanı sanırım en çok da filmin çocukları ile aynı yaşlarda hayatla burun buruna gelip aynı yaşlarda yeniden perdede buluşmamız oldu, eski dostlarla yıllar sonra karşılaşmak gibi… Hep beraber büyümüş orta yaşlara varmıştık. Seyirci ile kült filmler statüsünden bağ kuran Trainspotting, oyuncusuyla, seyircisiyle aynı neslin çocukları arasında bu defa duygusal bir bağ kurdu. Herhangi bir devam filmi olmanın ötesinde bir sinefil için yılın en büyük sinema olayı karşımızdaydı, dostlarla 20 yıl sonra buluşmak gibi bir duygu ile salonlara koşmayanımız var mı aramızda? Beri yandan acaba nasıl olacak, aynı heyecanı 40’larımızda yine hissedebilecek miyiz, o gençlik heyecanı kendini daha olgun bir heyecana bırakacak mı gibi duygusallığa düştüğümüzden eminim. Hayal kırıklığı yaşama tedirginliğimiz olsa da hiçbir kötü filme imza atmamış Danny Boyle’a da güvenimiz tamdı, sinemadan yine ve mutlaka keyifle ayrılacağımız bilmenin de rahatlığını yaşamadık mı? 

Her ne kadar  “ilk film daha güzeldi”  diye başlayan, “ama bu da güzel” ile biten cümleler ekseninde yorumlar bolca olsa da (bir açıdan anlaşılabilir bir durum) ne ilk film ikincisinden, ne de ikinci film ilkinden güzel değildi. İki film de kendi zamanında, kendi içinde, unutulmaz filmler olarak hafızalarımıza kazınacak, en nadide sinematik anılarımızdan biri olacak. T2: Trainspotting, gençliğinden hiçbir şey kaybetmemişçesine dinamik, enerjik bir yapım, zamana ayak uydurmuş ama kendi olmaktan da hiç taviz vermemiş film, yepyeni ama bir o kadar da nostaljik… Her şey bir yana,  20 yıl ara ile ve aynı kadro ile çekilmiş devam filmi olması, hikâye kahramanlarının dününe, bugününe aynı jenerasyonun çocukları olarak tanıklık etmek başlı başına heyecan verici oldu.  Bu yüzdendir ki 1996’ta ilk gençlik yıllarını, 2016’ta orta yaşlarını yaşayan seyirci için Trainspotting ve T2  bir anlamda anı defteri gibi...  20 yıl sonra Dany Boyle’ün aynı çocukları bir araya getirip, onlar da bizler de 60’larımıza vardığımızda 3. bir devam filmi çekmesini dilerim. 

Bu heyecanı hepimize yaşatan Danny Boyle’a kendi adıma teşekkür ediyorum ve her iki filmi de izlenmesi gereken zamanda izlemiş olmanın haklı mutluluğunu yaşıyorum. 

Choose life…


Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template