♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Sel Yayıncılık'tan Eylül Yenileri

Sel Yayıncılık Eylül ayını beş kitapla karşılıyor. Alain de Botton’un merakla beklediğimiz yeni romanı “Aşk Dersleri”, Yalçın Tosun’un ilk şiir kitabı “Kendini Tutan Su”, Toni Morrison’un son romanı “Tanrı Çocuğu Korusun” ayın ıskalanmaması gereken kitapları… Stavros Stavrides’in “Özgürleşme Mekânı Olarak Eşikler Kentine Doğru” alt başlıklı kitabı “Kentsel Heterotopya” KentSel dizisinin yeni kitabı olurken, Guy De Maupassant’ın “Aşklarımız”ı da yeni bir diziyi “KlasikSel”i başlatan kitap olarak raflarda…


Aşk Dersleri * Alain de Botton
Günümüzde “normal” ilişkiler şu şekilde tanımlanır: İki kişi tanışır, birbirine âşık olur, bu aşkı evlilikle taçlandırır, çok geçmeden çocuk yapmaya karar verir ve sonsuza dek mutlu yaşarlar. Bu son, aslında hikâyenin başlangıcıdır.

Alain de Botton uzun zamandır beklenen yeni romanı Aşk Dersleri’nde bu yanılsamanın peşine düşerek, edebi kamerasını yolları aşka açılan bir kadın ve bir erkeğe çeviriyor. Uzun soluklu bir ilişkinin karmaşık ve çetrefil yollarının izlerini sürdüğü bu yolculukta, sevgililerin o romantik ve büyülü başlangıçlarının ardından didişmelerden surat asmalara, ilgisizliklerden ihanetlere kadar uzanan küçüklü büyüklü sarsıntılarına odaklanıyor. Hayal kırıklıklarının yaşandığı, ideallerin ve duyguların eğilip büküldüğü, ortalama bir varoluşun yarattığı baskılarla değişimlerden geçtiği gerçekliği mizahı elden bırakmayarak ele alıyor.

Aşkın yalnızca bir heves ya da deneyim değil öğrenmemiz gereken bir beceri olduğunun altını çizen Botton, günümüz ilişkilerinin arka planını bilgelikle sorgulayarak insanlığın en büyük bulmacalarından birine dair oldukça kışkırtıcı bir okuma vaat ediyor. Aşk Dersleri, içinde yaşadığımız bu yanılsamalar çağında gerçeklikle başa çıkmak isteyen okurlar için tam anlamıyla davetkâr bir kitap.

ALAIN DE BOTTON (20 Aralık 1969, Zürih), İsviçreli yazar ve televizyon yapımcısı. Harvard Üniversitesi’nde başladığı felsefe doktorasını yazarlık kariyeri için yarım bıraktı. Londra’da açılan School of Life’ın (Hayat Okulu) kurucu üyeleri arasında yer aldı.Ayrıca mimari bir organizasyon olan Living Architecture’ın (Yaşayan Mimari) da yöneticilerindendir. Alain de Botton, kitaplarında ve televizyon programlarında, çeşitli kavramları felsefi tarzda işleyerek onları gündelik yaşamla ilişkilendirir. Kitaplarında edebiyat ile hayatı başarıyla yorumlayan ve çoğunlukla felsefeyle harmanlayan Alain de Botton, halen Londra’da yaşıyor ve tüm dünyada günümüzün en sevilen yazarlarından biri olmayı sürdürüyor. Alain de Botton’un bütün kitapları Sel Yayıncılık tarafından yayınlanmaktadır.
Özgün Adı: The Course of Love
Türkçesi: Özge Çelik
Çağdaş Dünya Edebiyatı / Roman
240 sayfa, 18 TL


Kendini Tutan Su * Yalçın Tosun
Yalçın Tosun, sessiz ama sarsıcı bir üslup kullanarak zamana, belleğe ve aşka dair sözlerini bu defa şiir yoluyla fısıldıyor.

En uçucu hazlardan en dayanılmaz acılara, tüm birikimini dizelere yansıtarak bir ömür beyanı’nda bulunuyor.

“ölüm bile eskiyor, bunu unutmayalım”

YALÇIN TOSUN, (Ankara, 1977) Galatasaray Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı üniversitede özel hukuk doktorasını tamamladı. İlk kitabı Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler (2009) ile Notre Dame de Sion Edebiyat Ödülü’nü, ikinci kitabı Peruk Gibi Hüzünlü (2011) ile Sait Faik Hikâye Armağanı’nı aldı. Dokunma Dersleri’nin (2013) ardından yayımlanan son öykü kitabı Bir Nedene Sunuldum (2015) da Yunus Nadi Öykü Ödülü’ne layık görüldü. Kendini Tutan Su ilk şiir kitabıdır.
Çağdaş Türk Edebiyatı / Şiir
88 sayfa, 10 TL


Tanrı Çocuğu Korusun * Toni Morrison
Afro-Amerikan edebiyatına yaptığı katkılar nedeniyle defalarca ödüllendirilmiş Toni Morrison, son kitabı Tanrı Çocuğu Korusun’da eritme potası ve çok kültürlülük gibi asimilasyon politikalarıyla Amerikanlaştırılmış yeni siyahi kuşağın psikolojisini irdeliyor. İnsanın hikâyesine çocukluğun ne şekilde yön verdiğini ve travmaların bazen onulmaz yaralara dönüşürken, bazen de kişi için nasıl sıçrama tahtası olabildiğini mercek altına alıyor.

Başarılı, özgüvenli ve yalnızca beyaz giyinerek teninin rengini özellikle öne çıkaran siyahi genç bir kadının yaşadığı ayrılık, geçmişindeki sevgiden yoksunluk ve kalp kırıklığıyla yüzleşmesine neden olurken, bir varoluş buhranına kapılarak aşkın peşinde gerçek benliğinin izini sürmesine yol açıyor.
Sevilen, En Mavi Göz ve Merhamet gibi etkileyici romanların yazarı Toni Morrison’dan, çocukluktan yetişkinliğe giden yolda sevgi, aile, başarı, arkadaşlık ve güven gibi hatırı sayılır konuları ele alan incelikli bir anlatı...

“Bir çocuğa ne yaptığınız önemlidir.”

TONI MORRISON, (Chloe Anthony Wofford), 1931’de Ohio’da doğdu. Howard ve Cornell üniversitelerinde edebiyat eğitimi aldı. Tezini Virginia Woolf ve William Faulkner’in eserleri üzerine hazırladı. Texas Southern Üniversitesi’nde ve Howard’da İngilizce dersleri verdi. İlk romanının tohumlarını da Howard’da katıldığı bir yazı grubunda attı. Daha sonraki yıllarda editörlüğün yanı sıra akademide ders vermeyi sürdürdü. 1989’dan emekli olduğu 2006 yılına kadar Princeton Üniversitesi Beşeri Bilimler kürsüsünde görev yaptı. National Book Critics Circle Award, American Book Award, Presidential Medal of Freedom, National Humanities Medal ve Sevilen adlı kitabıyla Pulitzer gibi pek çok önemli ödüle layık görülen Toni Morrison, 1993 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanarak, bu ödülün verildiği ilk siyahi kadın oldu. Merhamet, Sevilen ve Tanrı Çocuğu Korusun’dan sonra En Mavi Göz de yayın programımızdadır.
Özgün Adı: God Help the Child
Türkçesi: Elif Ersavcı
Çağdaş Dünya Edebiyatı / Roman
176 sayfa, 15 TL


Kentsel Heterotopya - Özgürleşme Mekânı Olarak Eşikler Kentine Doğru * Stavros Stavrides
Stavros Stavrides’ten gündelik yaşamımızı çepeçevre saran kent deneyimini ve mücadelesini yeniden düşünmek için ufuk açıcı bir çalışma: Kentsel Heterotopya.

Metropolün yapılanışındaki güncel etkenlerden istisna durumlarına, Walter Benjamin’in flanöründen çeşitli kent metaforlarına, ötekiyle kurulan ilişkilerdeki teatrallikten Foucault’nun iktidar çözümlemelerinin mekânsal boyutlarına uzanan Stavrides, yalnızca teorik incelemelerle de yetinmiyor. Kentte başka mekânsal imkânların boy verdiği heterotopya deneyimleri bağlamında Zapatistalar ve Atina’daki Aralık ayaklanması gibi güncel politik konulara dair de müdahalelerde bulunuyor. Kitabın Türkçe edisyonu için kaleme aldığı sonsözde Stavrides’in Gezi Parkı direnişi bağlamında sorduğu soru üzerinde düşünmenin, günümüzdeki boğucu kapitalist kent deneyiminin alternatiflerini tahayyül etmek açısından önemli olduğunu düşünüyoruz:

“Acaba eşikler kenti, geleceği kolektif olarak yaratma sürecindeki farklı ama açık kimlikler arasında yürütülen müzakerelere dayalı bir özgürleşme projesinin mekânsal karşılığı haline gelebilir mi?”

STAVROS STAVRIDES, Atina Ulusal Teknik Üniversitesi’nde doçent doktor olarak çalışmaktadır. Burada lisans düzeyinde sosyal konutlandırma, lisansüstü düzeyinde ise metropol deneyiminin anlamı üzerine dersler vermektedir. Çalışmalarında özgürleştirici mekânsal pratiklere ve kentsel müşterekleştirmeye odaklanan Stavrides’in “Mekânla Kurulan Sembolik İlişki” (1990), “Reklamcılık ve Mekânın Anlamı” (1996), “Şeylerin Dokusu” (E. Cotsou ile birlikte, 1996), “Ekran-Olarak-Kentten Sahne-Olarak-Kente” (2002, Atina Ulusal Kitap Ödülü), “Askıya Alınmış Başkalık Mekânları” (2010) gibi mekân teorisi üzerine Yunancada yayımlanmış kitapları ve pek çok makalesi vardır. Yazarın Common Space: The City As Commons (Chicago University Press, 2016) isimli kitabı da yayın programımızdadır.
Özgün Adı: Towards the City of Thresholds
Türkçesi: Ali Karatay
KentSel: 08
232 sayfa, 18 TL


Aşklarımız * Guy De Maupassant
Guy de Maupassant’ın 43 yaşında hayata veda etmeden önce tamamladığı ve 1890 yılında yayımlanan son eseri olan Aşklarımız, Paris’in sanatçı ve sosyete ortamlarının eksiksiz bir tablosu eşliğinde bizi kadın-erkek ilişkisinin ezeli sorunlarının ortasına atıyor.

Maupassant’a göre, 19.yüzyıl, kadınların aşk hayatında bir dönüşüm geçirdiği, geçmiş yüzyıldaki tutkulu, kendini vermeye hazır aşkların yerini daha planlı, çekinceli, belirsizliklerle dolu ilişkilere bıraktığı, romantizmin bir anlamda öldüğü, aynı zamanda “modern” kadının da doğum sancılarının yaşandığı bir dönemdir.

Kim kimi niye sever, kim kimden neden vazgeçer, aşk nasıl bir şeydir, zaman içinde nasıl evrilir gibi insan ruhunun nüfuz edilemez derinliklerinde yatan, bütün zamanların cevapsız sorularının peşinde koşan Maupassant’ın yüz yılı aşkın süre önce kaleme aldığı bu veda romanı, aşkın bir tür “modern esaret” halini almasının hikâyesidir.

Klasik Maupassant edebiyatının en iyi örneklerinden biri olan ve Türkçeye ilk kez çevrilen Aşklarımız, melodik ve şiirsel diliyle kırık bir kalbin anatomisi.

GUY DE MAUPASSANT, 5 Ağustos 1850 yılında Fransa’da doğdu. Derin bir edebi kültüre sahip annesi Laure le Poitevin ile Normandie’de, doğayla iç içe büyüdü. Küçük yaşta gittiği din okulundan atıldı ve hayatı boyunca dine karşı geliştirdiği olumsuz görüşleri bu olayın izlerini taşıdı. Rouen Lisesi’ndeki eğitiminin ardından gönüllü olarak Fransa-Prusya savaşına katıldı. Savaşın sona ermesiyle 1871 yılında Normandie’yi terk edip Paris’e yerleşti. On yıl boyunca Denizcilik Bakanlığı’nda çalıştı. Maupassant’ın yazarlık hayatı, 1871’den sonra başlar.1871 ile 1880 yılları arasında, özellikle annesinin çocukluk arkadaşı romancı Gustave Flaubert’in etkisinde kalır. Flaubert, Maupassant’ı iyi bir yazar olarak yetiştirmek için çok çalışır, ilk yazdıklarını okuyup düzeltir, ayrıca onu Emile Zola, Ivan Turgenyev, Edmond de Goncurt ve Henry James gibi ünlü yazarlarla tanıştırır. 1880’de, Flaubert’in ölümünden bir ay önce, aralarında Emile Zola’nın da bulunduğu natüralist bazı yazarların hikâyelerinin toplandığı Les Soirées de Médan (Médan Akşamları) adlı kitapta Maupassant’ın “Boule de Suif” adlı ilk hikâyesi yayımlanır. Bu hikâye, Maupassant’a ilk büyük başarısını getirir.1880 ile 1891 yılları arasında Maupassant en verimli dönemini yaşar. Bu dönemde 18 kitapta toplanan yaklaşık 300 hikâyesi ile altı romanı yayımlanır. Maupassant, genç yaşında baş ağrılarından şikayet etmeye başlar. Hastalığı, 1884’ten itibaren gittikçe artar.1887 yılında yayımlanan “Le Horla” adlı hikâyesinde, delilik belirtilerinin nasıl başladığını ve insan üzerinde ne gibi değişiklikler meydana getirdiğini anlatmaktadır.1892’nin Ocak ayında kendini öldürmeye kalkışır. Ağır hasta olarak Paris’e getirilip bir sağlık yurduna yatırılır. Kırk üçüncü yaş gününden bir ay önce, 6 Temmuz 1893 tarihinde burada hayata gözlerini yumar.
Özgün Adı: Notre cœur
Türkçesi: Yaşar Avunç
KlasikSel: 01
192 sayfa, 14 TL


Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template