1999 yılında “Freaks and Geeks” dizisiyle sinema ve televizyona ilk adımı atan ve yıllar içerisinde rol aldığı dizi ve filmlerle yıldız mertebesine ulaşırken sinemanın her alanında hizmet veren James Franco, Hollywood’un kapılarını herkese açıyor. Franco’nun 2013 yılında yayımlanan kitabı “Actors Anonymous”, “Anonim Aktörler” adıyla türkçede ve Nora Kitap’tan raflarda.
On parmağında on marifet olan Franco, oyunculukla sınırla kalmayan yönetmen, senarist, görüntü yönetmeni, yapımcı, müzisyen olarak da sinemaya hizmet vermiş bir isim. Fotoğraf sergileri ve dergilerde yayınlanan kısa hikâyeleri ile sanatçı yönünü de gösteriyor. Bilmeyenler için hatırlatalım; University of California Santa Barbara'da İngiliz Edebiyatı okumuş, 4 yıllık okulu 2 senede yüksek derece ile bitirmiş biri. Sonrasını da doktora ile getirmiş. Kitabın sinemaseverleri heyecanlandırması da bu yüzden… Onun kaleminden Hollywood’u okumak bu yüzden keyifli...
“Sinemanın, kendilerini ayrı tutan, sahip olduklarını yukarılardan uzatan, çalışmalarının gerisindeki bilgeliği paylaşmayan ilahlarından nefret ederim. Hollywood her zaman özel bir kulüp olmuştur. Ben bu kulübün kapılarını açıyorum. Hoş geldiniz diyorum. İçeriye bir göz atın diyorum” diyor Franco. Anonim Alkolikler’in On İki Adımı ile On İki Geleneği’nin üzerine inşa ettiği kitapta ana başlıklarda oyuncuların konumunu anlatırken, her bölümü de farklı değerlendiriyor. Bir yandan sinemanın bugün geldiği nokta üzerine tespitler yapıyor, efsaneleşmiş oyuncu ve yönetmenlerle örneklendiriyor, diğer yandan anonim hikâyelerle ünlülerin karanlık hikâyelerini anlatarak aktör ve aktristlerin dünyasını daha yakından tanımamızı sağlıyor. Özellikle de bu hikâyelerde dur durak bilmeden yaratıcılığını konuşturarak okurunu avcunun içine alıyor.
Kitabı aktör hikayeleri ve monologlar olarak ikiye ayırmak mümkün. Bu monologlar da kitabın tartışma yaratmasını sağlayan anektodlar içeriyor. James Franco, sinema dünyasına dair tartışmaları da gündeme getiriyor. Sinemanın giderek öldüğünü ve eski etkisini kaybettiğini belirten Franco, oyuncuların da sonunun geldiğini ve yerini animasyonların alacağını söylüyor. “Sinemanın altın çağında Hollywood, ülkeye egemendi; filmler öyle yaygınlaştı ki, Hollywood adı Amerika’nın önüne geçti. Bir filmde olanlar ülkenin mizacını ele geçiriyordu; sanat hayattı, hayat da sanat.” Artık her şeyin ticarileştiğini ve paraya dayandığını söylüyor Franco, devam filmleri, yanlış oyuncu seçimleri, kötü senaryolar derken seri üretime rağmen içinin boşaldığını örnekliyor. Filmlerin yapım aşamasında oyuncuların hiçbir şey bilmediğini de öğreniyoruz. “Aktör hiçbir zaman bilmez. Stüdyo sisteminin iyiliği budur işte; Aktörlere hangi rolü oynayacağı söylenir ve uyanık olan, insanları tanıyan kişiler doğru aktörü doğru role koyar.”
Franco’nun oyuncularla ilgili hikâyeleri oyuncuların şöhrete giden yolda yaşadıklarını anlatıyor. Bir çok farklı kaynaktan besleniyor. Şiirler, diyaloglar, hikayeler, maceralar, smsler, eski kiracının notları, bir aktörün çizimler ve hezeyanlarla süslü notları… Her şeyden yararlanarak bir toplam yaratıyor. Bu hikâyelerin ortak noktasıysa, karakterlerin dağılmış aile ortamında mutsuz geçen yıllarla kendine güvensiz eksik parçalar olmaları. Kimse olamayan ya da olduğunu beğenmeyen insanların imdadına oyunculuk yetişiyor. Maske takarak bambaşka biri olmak mümkün… Hatta bu maskeleri günlük hayatta takarak alıştırma yapmak her şeyin ilk adımı. Zaten oyunculuğunda maske takmaktan ibaret olduğunu sık sık yineliyor Franco. “Hepimizin maskeleri vardır. Yaşınız ilerlediğinde, maskeler, yıllarca kullanıldıktan sonra, yüzümüzle kaynaşır. Evet, sağda solda ufak çekmeler vardır ama maske, tepkiyle sağlamlaşır. Maskeyi takarız, insanlar maskeye tepki verir ve maske biz olur; diğerlerinden gelen dış tepkiler onu yerine sıkı sıkıya çiviler.”
“Hayat, sanatın bir malzemesidir ve bariyeri bir kez yıktınız mı sanatın kendisine dönüşür.”
Sistemi sık sık eleştiren Franco, her şeyin merkezi olan Los Angeles için “bir bok çukurudur” diyor ve oyuncu olmaya çalışan beş milyon civarı insandan sadece bir avucunun başarabildiği çok bunalımlı ve ruhu ezip öğüten bir ortam olarak tanımlıyor. “Herkes vampir kesilmiş.” Bu sürecin en büyük ve belki de tek avantajıysa kolayca seks yapabilmek. Şöhretin de nasıl başa bela olduğunu ve gelip geçici bir vefasız olduğunu anlatıyor. Yani her senaryo aslında aynı yere çıkıyor: Oyuncu iseniz huzur bulmanız ve mutlu olmanız pek olası değil.
“Oyunculuğun nerede bitip hayatın nerede başladığını kestirmek zor. Her zaman birileri çıkıp ‘motor’ ya da ‘kestik’ demiyor.”
Seksi ve muzip dili ile komik, şaşırtıcı ve hayat dolu etkileyici bir kitap “Anonim Aktörler” bir yandan ciddiyetle felsefe yaparak Hollywood’u eleştirirken, diğer yandan oyuncu olmaya çalışanların neleri göze aldığını çarpıcı hikâyelerle sunuyor. Akıcı ve tempolu bir Hollywood gezisi bu… Franco’nun yaratıcılığına da şapka çıkarttırıyor.
Üstelik sadece oyunculuktan da bahsetmiyor. Oyuncu adayları bambaşka gözle okuyacak ve maskelerini nasıl kullanacağını öğrenecek elbette. Sahne aşkının nelere kadir görecek ve en önemli mesajı alacak: “Hayat, sahneden başka bir şey değil. Hayat, filmden başka bir şey değil. Kaydedilmiyorsa, hayat, ölümden başka bir şey değil. Yaratın.”
Oyunculukla uzaktan yakından alakası olmayanlar içinse mesaj çok açık: “Aslolan, yaşamaktır. Yaşama sanatıdır. Hayatınız en incelikli performansınızdır.”
Anonim Aktörler / James Franco
Çevirmen: Cihat Taşçıoğlu
Yayınevi: Nora Kitap
1. Baskı Haziran, 2016
Türü: Edebiyat
Sayfa: 344
Fiyat: 25 TL
Yorum Gönder