Bir dönemin salt korku gerilim malzemesi olan vampirler artık yazar ve senaristlerin ellerinde oyuncağa dönüşmüş durumda. Her yeni filmde sürümleri güncellenen bir malzeme olarak sürekli işleniyorlar. Genç kızların beyaz atlı prensi, hayatlarının aşkları olarak, kusurlu bir yaratıktan kusursuz bir figüre dönüşmüş durumdalar artık. Onları hata olarak gören filmleri özleyenleri tatmin etme adayı filmse Şili’den gelmiş... 2014 yapımı “The Stranger” vampir mevzusuna farklı bakıyor.
“Hostel” serisinin yaratıcısı Eli Roth’un yapımcısı olduğu film, o meşhur “... sunar” ibaresiyle pazarlanarak ilgi çekiyor. Roth’un son iki filminde senarist olarak birlikte çalıştığı Guillermo Amoedo’nun yazıp yönettiği film, yönetmenin üçüncü uzun metrajı ve ilk gerilimi. Kısa filmlerin ardından ilk uzun metraj sınavını 2010’da “Retorno” ile veren Amoedo, bir yıl sonra tv filmi “El Crack” ile yeni bir ortaklığa girişmiş. Nicolás López ile birlikte üç film kotarmışlar ve yolları Eli Roth ile kesişmiş. 2012 yapımı “Aftershock” üçlünün ortak senaryosu ve Lopez’in uluslararası pazardaki ilk gerilimi olurken, iki yıl sonra sırası gelen Amoedo’nun payına da “The Stranger” düşmüş. Kısa filmlerinden itibaren komedi çeken ve yazan yönetmenin türe geçişi de dram ağırlıklı olmuş. Cristobal Tapia Montt, Nicolás Durán, Luis Gnecco, Ariel Levy, Alessandra Guerzoni ve Lorenza Izzo gibi ne ismini ne de simasını bilmediğimiz bir oyuncu kadrosuyla da işe koyulmuş.
Küçük bir kasabadayız... Gizemli bir adam bir kadını ararken belasını buluyor ve ölüme terk ediliyor. Aslında hemen gömülecek ama katillerimizin işi çıkınca yarına bırakıyorlar. Olaylara şahit olan bir çocuk adamı iyileştirmek üzere evine götürmesiyle işler sarpa sarıyor.
“The Stranger” bir korku gerilim filmi değil... Amoedo, iyi bir renk paleti ve atmosfer ile yola çıkarak mistik bir dram yaratmış. Kan ve vahşetten uzak bir stil denemesine girişmiş ve bu yüzden temposu da genel izleyici için biraz ağır. Senaryosunu da bulmacalarla doldurarak seyircisinin merakını canlı tutmaya çalışmış. Bunu kuvvetlendirmek için de “vampir” demeden vampirleri kullanıyor. Son dönemde alıştığımız örneklerin aksine, bir hastalık olarak tanımlıyor ve yeni kurallar koyuyor. Bu kötü bir bulaşıcı hastalık... Gösterme kısmında da bu duruma devam ediyor. Boyundan ısırmalar, sivrilen dişler, değişen gözler falan yok. Çabucak iyileşme hali de yok, vurulunca kanları akıyor ve güç kaybı yaşıyor yönetmenin vampirleri. Dönüşümü de öyle ölüp dirilme içermiyor. Kan yoluyla geçen bir hastalık olarak kodluyor Amoedo, güneşin etkisiniyse aynen kullanıyor. Ne kötü, ne iyi öyle sıradan biri vampirimiz. Durumun tadını çıkarmıyor, beslenmek zorunda olmanın sonuçlarına katlanamayan vicdana sahip. Genel bakışını da son cümlesinde özetliyor: “Biz insanlığın idam cezasıyız.”
Prömiyerini Amerika’da Fantastic Festival’de yapan film hemen ardından İspanya’da Sitges Film Festival’de ödülle taçlanmış. 12 Haziran’da izleyiciyle buluşan filmin ülkemizde de “Yabancı” adıyla 28 Ağustos’ta gösterime girmesi bekleniyor.
Vampir mitine adını koymadan yaklaşan “The Stranger”, derdini derli toplu anlatırken seyircisini de sonuna kadar sürükleyerek vasatı aşmayı başarabilen farklı bir deneme. Özellikle vampir filmleri meraklılarının izlemeden geçmemesi gereken 93 dakika sunuyor.
Yorum Gönder