♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

İlk Bakış: The Bling Ring

Salı, Nisan 30, 2013
Sofia Coppola’nın sıradaki filmi “The Bling Ring”den yeni fragmanlar gelmeye devam ediyor. Cannes Film Festival’inde prömiyerini yapacak filmden daha detayları fragmanlar yayınlanmışken, ilk bakışımızı atalım...

Baba 3’ün Mary Carleone’liğinden takip edilesi yönetmenlerden biri olmaya yürüyen Coppola, filmografisinin beşinci filminde... Kısa filmlerden hemen sonra “The Virgin Suicides” ile 1998’de motor diyen yönetmen, son olarak 2010’da “Somewhere” ile karşımıza çıkmıştı... Issızlığın ortasında bir baba kız ilişkisine odaklandıktan sonra, bu kez “The Bling Ring” ile Los Angeles’in şöhrete endeksli dünyasında bir grup ergen bizi Hollywod tepelerinin tüyler ürpertici ve rahatsız edici suç alemlerine götürüyor. Gerçek olaylara dayalı filmde, göz alcı yaşamların pırıltısını takıntı haline getitmiş ergenlerden müteşekkil grubumuz, hedeflerine aldıkları ünlüleri internet üzerinden çevrimiçi takip etmektedir. Böylelikle elemanlar takibe aldıkları Hollywood ünlülerinin evlerinden 3 milyon dolardan fazla ederi olan lüks malı çalarlar. Kurbanları arasında Paris Hilton, Orlando Bloom ve Rachel Bilson vardır. Çete medya tarafından “The Bling Ring” olarak adlandırılır.

Coppola bize bu ergen hırsızların dünyasını gösterirken; günümüz gençliğinin içinde bulunduğu ruh halini heyecanlı bir anlatımla seyirciye aktarıyor ve günümüz Amerika’sının lüks marka saplantısına da işaret ediyor. Bling Ring’in üyeleri bizi günümüz gençliğinin dayanamayacağı bir ayartmayla başbaşa bırakıyor. Bir gençlik eğlencesi olarak başlayan olaylar kontrolden çıkıp modern kültürün gidişatına dair bir anlatıya dair bir sorgulamaya dönüşüyor.... 

Emma Watson’un başını çektiği oyuncu kadrosunun diğer isimleri, Leslie Mann, Taissa Farmiga, Claire Julien, Israel Broussard, Katie Chang, Georgia Rock ve Gavin Rossdale.... Konu gayet güzel, modern kültüre dair tamda içerden bir bakışı merak etmemekte mümkün değil... Gerçi, Coppola ne çekse merakla bekleriz ama bu kez daha farklı bir bekleyiş olacak... Fragmanın verdiği gazla, yazı sezonunu iple çekiyoruz... Haziran’da birçok ülkede gösterime girecek filmi umarız ülkemizdeki dağıtımcılar arayı açmadan bize de getirir... Yoksa festival yolları gözleyeceğiz gibi görünüyor...



İlk Bakış: Man of Tai Chi

Salı, Nisan 30, 2013
Keanu Reeves’in ilk yönetmenlik denemesi “Man Of Tai Chi”nin ilk fragmanı ve afişi sonunda görücüye çıktı... Bolca dövüş sahnesiyle bezeli filmin, Reeves’in hayallerini ve vizyonunu yansıttığı söyleniyor...

Çok yönlü kişilik Michael G. Cooney’nin senaryosuna imza attığı film, Reeves’in Matrix serisinde birlikte çalıştığı efsanevi koreograf Yuen Woo-Ping ve dublör eskisi Tiger Hu Chen ile birlikte hayata geçen bir proje... Genç bir dövüş sanatları ustasının yolculuğu olarak anılan  “Man Of Tai Chi”, tamamen uzakdoğu kültürüne odaklanıyor... Yaklaşık 40 dakikayı bulan dövüş sahnelerinin gerçekçi olabilmesi için özel ekipman kullanılamamış... Bu durumu Reeves, başta maliyet olmak üzere birçok soruna bağlıyor... Haksız da sayılmaz, zira özel ekipmanı Çin’e gemiyle götürmek az buz iş değil... Bu ekipman eksikliğinin dövüş sahnelerinin gerçekçiliğine nasıl yansıdığını izlediğimizde göreceğiz... 

Ahlaksız bir adamın düzenlediği yeraltı turnuvasında bolca dövüş izleyeceğiz... Tiger Hu Chen’e “Ip Man”den tanıdığımız Simon Yam, “Black Mask”tan Karen Mok ve “The Raid: Redemption”tan Iko Uwais eşlik ediyor... Referanslar sağlam, film tamda olması gerektiği gibi gösterişini dövüş sahnelerinde bulmaya çalışan, bol makyajlı büyük stüdyo işlerinden uzak bir yapıda... Fragman, dövüş filmi sevenlerin ağzını sulandıracak denli iyi... Bu tür filmlerin yönetmenlerinden çok koreografların omzunda yükseldiğini düşünürsek, Reeves’ten önce Woo-Ping’e güvenmek daha mantıklı... Henüz gösterim tarihi duyurulmadı ama merakla bekliyoruz...



İlk Bakış: The Kings of Summer

Salı, Nisan 30, 2013
Yılın festival hiti olarak sivrilen gençlik filmi “The Kings of Summer”dan ilk fragman yayınlandı.

Peş peşe yer aldığı festivallerde hayli sükse yapan film, “Toy's House” adıyla da biliniyor. Prömiyerini yaptığı Sundance’ten büyük jüri ödülü adaylığı kaparak adını duyuran filmin arkasında CBS var... “Late Show with David Letterman”ın prodüksiyon ekibinden Chris Galletta’nın senaryosunu yazdığı filmin yönetmeni Tv dünyasının şahsına münhasır isimlerinden Jordan Vogt-Roberts... 2009’dan bu yana ayrıksı komedilerle fark yaratabilmeyi başaran yönetmen, ilk uzun metraj deneyimini yaşıyor... En bilinen işi MTV’de yayınlanan “Death Valley” ama daha yakından takip edenler için şimdiden her yeni işi merakla beklenen isimlerden... Oyuncu kadrosu doğal olarak yıldız barındırmıyor ama tanınan yüzlerden oluşuyor... Nick Robinson, Gabriel Basso, Moises Arias, Nick Offerman, Megan Mullally, Alison Brie, Mary Lynn Rajskub, Erin Moriarty, Marc Evan Jackson, Thomas Middleditch, Tony Hale...

Üç genç arkadaş ile ilgili eşsiz bir komedi filmi iddasında, “The Kings of Summer”... Joe, Patrick ve Baggio, ailelerinin kurallarından bunalıp yazı değerlendirmek üzere kaçıp, ormanda kendi kulübelerini yapıyor ve kendi kurallarını koyarak macerayı başlatıyor...

Son ayların en iyi fragmanlarından birine sahip film, izleyenin iştahını kabartıp gaza getiriyor... Tipik stüdyo yapımlarının klişe yaz tatili maceralarının yanında parlıyor... Müzikleri de cabası... Hem komikliği, hem de kuralsızlığıyla tam bir bağımsız... Amerika’da 31 Mayıs’ta sinemalarda olacak filmin bizdeki akibeti her zamanki gibi belli değil ama festivallere çok yakışacağı muhakkak... İzlemek için sabırsızlanmamak elde değil...



İlk Bakış: The Way, Way Back

Pazartesi, Nisan 29, 2013
“Juno” ve “Little Miss Sunshine”ın izinden gitmeye çalışan aile komedisi “The Way, Way Back”in ilk fragmanı ve afişleri yayınlandı.

Yaz tatili komedisi, daha çok oyuncu kadrosuyla öne çıkıyor. Oyunculuklarıyla bildiğimiz, Nat Faxon ve Jim Rash’ın ilk kez yönetmenlik koltuğuna oturduğu düşünülürse, tam bir oyuncu filmi demekte mümkün... Steve Carell, Toni Collette, Allison Janney, AnnaSophia Robb, Sam Rockwell, Maya Rudolph, Amanda Peet, Rob Corddry ve Liam James kadronun öne çıkan oyuncuları...

14 yaşındaki Duncan’ın annesi Pam, baskın erkek arkadaşı Trent ve onun kız kardeşi Steph ile geçirdiği yaz tatilinin komik ve etkili hikayesi... Uyum sağlama konusunda zor zamanlar yaşayan içe dönük Duncan, Water Wizz su parkının müdürü Owen’da arkadaşlığı bulur. Owen’ın komik ve gizli arkadaşlığı ile Duncan yavaş yavaş kendisini açar ve dünyadaki yerini sonunda bulmaya başlar... O yazı hiç unutmayacaktır...

İkili ilk yönetmenlik deneyimlerinde olsa da, senarist olarak üçüncü filmlerine imza atıyorlar... 2005 yapımı Tv filmi “Adopted” ile pek istediklerini alamamış olsalar da, “The Descendants”ı Payne ile birlikte uyarlamaları sayesinde istedikleri çıkışı yakalamış durumdalar... Bunun yansımalarını stüdyonun arkalarında durmaları ve oluşturdukları kadrodan da görmek mümkün... Stüdyonun bu kadar arkalarında olması, öncülleriyle birlikte anılmaları şimdilik dezavantaj gibi görünüyor ama çokta ümitsiz olmamak lazım... Fragman pek öyle ışık saçmıyor ama özellikle Rockwell’in yer aldığı sahneler ön plana çıkıyor... Sundance’teki ilk gösteriminde beğenilen “The Way, Way Back”, en azından fragmandan pek öncüllerinin yanına yaklaşacakmış gibi görünmüyor... Havuzlu yaz filmlerinden de bolca izlediğimizi düşünürsek, pek heyecan yaratacak havası yok... 5 Temmuz’da vizyona girecek filmin, ülkemizde sinemalara uğrayıp uğramayacağı şimdilik belirsiz... Direk ev sinemasında pazar atıştırmalığı olarak karşımıza çıkmasıysa şaşırtıcı olmaz...



İlk Bakış: Emanuel and the Truth about Fishes

Pazartesi, Nisan 29, 2013
Sundance’de aldığı övgülerle radarımıza giren “Emanuel and the Truth about Fishes”ın ilk fragmanı yayınlandı.

Henüz proje aşamasındayken kadrosuna kattığı oyuncularla konuşulmaya başlanan film, konusuyla da ilgi odağı olmuştu... 2009 yapımı drama “Tanner Hall” ile yönetmenlik kariyerine başlayan ama vasatı pek aşamayan Francesca Gregorini, dört yıl aradan sonra aynı koltuğa bu kez daha fazla ses getirmek üzere oturmuş gibi... Senaryosunu da yazdığı filmle, ilk izleyicilerin gönlünde taht kurmuş durumda... Şimdilik iki festivalde gösterim şansı bulan film, Sundance’in Londra ayağında da aynı ilgiyle karşılandı. Kaya Scodelario ve Jessica Biel’in yükü sırtladığı kadronun diğer isimleri; Alfred Molina, Frances O’Connor, Jimmi Simpson ve Aneurin Barnard... Özellikle Scodelario’nun performansından sıkça bahsedilmekte... Hayli ilginç bir konuda, önemli bir rolün altından kalkmış olması ve Biel’le aralarındaki uyumun da altı çokça çiziliyor... 

Emanuel sorunlu bir kızdır ve kafası gizemli yeni komşusuyla meşguldür. Yeni komşu kadın çarpıcı bir şekilde Emanuel’in ölmüş annesine benzemektedir. Kadın Emanuel’e yeni doğurduğu bebeğine bakıcılık yapmasını teklif eder ve böylece sorunlu kızımız, farkında olmadan kırılgan ve kurgusal bir dünyaya adım atar. Emanuel artık o dünyanın kapılarının koruyucusudur.

Fragmanı gayet güzel, konu ilginç, oyuncu kadrosu da tatmin edici... Daha ne olsun, tam festival izleyicilerinin dişine göre... Henüz hiçbir ülke için vizyon tarihi belli değil ama, merakla bekliyoruz...



Dizi Ajandası : 29 Nisan / 5 Mayıs

Pazartesi, Nisan 29, 2013
Bir yeni dizi, bir yeni sezon ve on sezon finaliyle, dopdolu bir hafta bekliyor dizi severleri... “The Big C”nin kısa da olsa final yapma şansı bulduğu dördüncü sezonuna başlayacak olması, “The Following”, “The Americans” ve “The Mentalist”in sezon finalleri haftanın merakla beklenen anları...

Pazartesi:
2 Broke Girls  2x22  And The Extra Work
90210  5x20  You Can't Win 'Em All
Bates Motel  1x7  The Man in Number 9
Bomb Girls  2x12  Blood Relations  [Sezon Finali]
Bones  8x24  The Secret in the Siege  [Sezon Finali]
Castle  5x22  Still
Defiance  1x3   The Devil in the Dark
Hawaii Five-0  3x21  Imi Loko Ka 'Uhane
How I Met Your Mother  8x22  The Bro Mitzvah
Mike & Molly  3x20  Mike Can't Read
Rectify  1x3  Modern Times
Revolution  1x15  Home
Rules of Engagement  7x10  Unpleasant Surprises
Seed  1x13  At Your Cervix  [Sezon Finali]
Shameless (UK)  11x10
The Big C  4x1  Quality of Life  [Yeni Sezon] 
The Following  1x15  The Final Chapter  [Sezon Finali]
The Secret Life of the American Teenager  5x19  Interference
Warehouse 13  4x11  The Living and the Dead


Salı:
Awkward  3x4  Let's Talk About Sex
Golden Boy  1x11  Longshot
Grimm  2x19  Endangered
Hart Of Dixie  2x21  I'm Moving On
NCIS  10x22  Revenge
NCIS: Los Angeles  4x22  Raven & the Swans
New Girl  2x23  Virgins
The Mindy Project  1x22   Triathlon

Çarşamba:
Arrow  1x21  The Undertaking
Chicago Fire  1x21  Retaliation Hit
Criminal Minds  8x20  Alchemy
CSI  13x20  Fearless
Family Tools  1x1  Pilot  [Yeni Dizi]
How To Live With Your Parents  1x5  How to Run the Show
Law & Order: SVU  14x21  Traumatic Wound
Modern Family  4x21  Career Day
Nashville  1x18  Take These Chains from My Heart
Psych  7x10  The Santabarbarian Candidate
Rogue  1x6  The Second Amendment
Supernatural  8x21  The Great Escapist
The Americans  1x13  The Colonel  [Sezon Finali]
The Middle  4x21  From Orson with Love


Perşembe:
Anger Management  2x16  Charlie and Kate's Dirty Pictures
Beauty and the Beast  1x20  Anniversary
Community  4x12  Heroic Origins
Elementary  1x21  A Landmark Story
Glee  4x21  Wonder-Ful
Greys Anatomy  9x22  Do You Believe in Magic?
Hannibal  1x6  Entree
Men at Work  2x5  The Good, The Bad & The Milo
Motive  1x11  Brute Force
Parks and Recreation  5x22  Are You Better Off?  [Sezon Finali]
Person of Interest  2x21  Zero Day
Scandal  2x20  A Woman Scorned
The Big Bang Theory  6x22  The Proton Resurgence
The Office (US)  9x21  Livin' the Dream
The Vampire Diaries  4x21  She's Come Undone
Two and a Half Men  10x22  My Bodacious Vidalia


Cuma:
Blue Bloods  3x22  The Bitter End
Da Vinci's Demons  1x4  The Magician
Doctor Who  7x11  The Crimson Horror
Happy Endings  3x22  3x23  Deuce Babylove 2 / Brothas & Sisters  [Sezon Finali]
Nikita  3x20  High-Value Target
Touch  2x12  Fight or Flight
Vegas  1x20  Unfinished Business


Cumartesi:
Orphan Black  1x6  Variations Under Domestication
Smash  2x14  The Phenomenon
The Cleveland Show  4x20  Of Lice and Men
The Village  1x5  [Sezon Finali]


Pazar:
American Dad!  8x18  Lost in Space
Bob's Burgers  3x22  Carpe Museum
Continuum  2x3  Second Thoughts
Family Guy  11x19  Save the Clam
Game of Thrones  3x6  The Climb
Mad Men  6x6  For Immediate Release
Nurse Jackie  5x4  Lost Girls
Once Upon a Time  2x21  Second Star to the Right
Red Widow  1x8  The Hit  [Sezon Finali]
Revenge  2x20  Engagement
The Borgias  3x4  The Banquet Of Chestnuts
The Client List  2x9  Save a Horse, Ride a Cowboy
The Mentalist  5x22  Red John's Rules  [Sezon Finali]
The Simpsons  24x19  Whiskey Business
Veep  2x4  The Vic Allen Dinner


Anlamsızlığa Hoşgeldin Son İnsan!

Pazartesi, Nisan 29, 2013
Gotik edebiyat alanı, kadın yazarların sivrildiği bir türdür. Bazı eleştirmenler bu olguyu kadın yazarların özel yaşamlarında babalarından, sevgililerinden ve kocalarından gördükleri baskı, taciz ve zulümden etkilenmelerine bağlarlar. Mary Shelley de 1826’da yayımlanan Son İnsan romanıyla gotik edebiyata özgü bilim-kurgunun alt türü olan apokaliptik-romanın ilk modern örneğini veren ve bu türün önde gelen yazarı oldu. Vahiy ya da gelecekle ilgili sırların aydınlığa kavuşturulması anlamındaki apokalips sözcüğünden türemiş olan apokaliptik-kurgu, salgın hastalık, nükleer savaş, sibernetik ayaklanma, doğaüstü olaylar, ekolojik felaketler ya da başka afetler yüzünden uygarlığın sonunun gelmesini irdeler.

Son İnsan, bugün sıradan sayılacak kadar yaygınlaşmış bir konuyu, insanlığın yok oluşunu ele alan ilk büyük romandır. Shelley, bir salgının batı dünyasındaki etkilerini Romantik dönemin akıcı biçemiyle dramatize eder ve gerçek kişilerin yansıması olan zıt karakterler eksenindeki bir kurguyla aktarır. Romandaki başlıca karakterler kısmen ya da tamamen Shelley’in çevresindeki kişilerden esinlenmiştir. Örneğin doğal bir cennet arayışı içinde tanıdıklarını peşinden sürükleyen Adrian, yazarın eşi Percy Bysshe Shelley’in kurgulanmış portresidir. Yunanlılarla savaşmak için İngiltere’den yola çıkan ve İstanbul’da ölen Lord Raymond ise Lord Byron’un yaşamından esinlenmiştir. 

Roman, yazarın kendi deyimiyle “seçkinler” diye adlandırdığı çevresini kaybetmekten duyduğu acıyı ve dünyanın anlamsızlığını, bireyin tarihi yönlendirme gücünden yoksun oluşunu da dile getirir. Shelley günlüğünde “son insan”dan “alter egom, ikinci benliğim, yoldaşlarımın benden önce ölmesiyle sevgili bir gruptan geri kalan son yadigar” olarak söz eder…

MARY SHELLEY, 1797’de  ünlü kadın hakları savunucusu Mary Wollstonecraft ile filozof William Godwin’in kızı olarak Londra’da doğdu. İngiliz Edebiyatı’na romanları, öyküleri, oyunları, denemeleri, biyografi ve gezi kitaplarıyla katkıda bulunmuş olan yazar, 17 yaşındayken şair Persy Bysshe Shelley’e aşık oldu. Şairin evli olması yüzünden İsviçre’ye kaçmak zorunda kalan çift, 1816 yazını, Cenevre’de sürgünde yaşayan Lord Byron, John William Polidori ve Claire Clairmont gibi ünlü sanatçılar ve düşünürlerle birlikte geçirdi. Kasvetli bir hafta sonu grup, içlerinden hangisinin en güzel korku öyküsünü yazacağına dair bir yarışma düzenledi. O sırada on dokuz yaşında olan Mary Shelley bu yarışmaya, gördüğü bir kabustan esinlenerek yazdığı Frankenstein ya da Modern Prometheus yapıtıyla katıldı. Modern bilimkurgunun ilk eseri sayılan bu kitapla, yazarlık yaşamı başlamış oldu. Yazar, o yazı, “çocukluktan çıkıp hayata adım attığı dönem” olarak tanımladı. Mary Shelley 1851’de beyin kanamasından öldü. 

SON İNSAN
Yazar: Mary Shelley 
Çeviren: Belkıs Korkmaz
Tür: Dünya Klasikleri / Roman
Sayfa sayısı: 613 Sayfa
Fiyatı: 31 TL
Yayın tarihi: 16 Nisan 2013


İlk Bakış: The Big Wedding / Büyük Düğün

Çarşamba, Nisan 24, 2013
Yıldızlar karması tadında romantik komedi “The Big Wedding”, “Büyük Düğün” adıyla 10 Mayıs’ta gösterime giriyor... Oyuncu kadrosuyla dikkat çeken filme, daha yakından bakmanın vaktidir... 

Akıl dolu esprilerle bezenmiş samimi bir aile komedisi olduğunu iddia eden “Büyük Düğün”, iki ailenin bir nikâh merasimi için hafta sonunda bir araya gelmelerini konu ediyor. Yıllar önce boşanmış olan Don ve Ellie Griffin’in (Robert De Niro ve Diane Keaton) evlat edindikleri oğullarının düğünü nedeniyle yeniden bir araya gelmeleri ve oğullarının muhafazakâr biyolojik annesiyle tanışmalarının ardından yaşananlara kahkahalarla güldürmeyi amaçlıyor. 

Griffin ailesi “mutlu aile tablosu” çizmenin pek de kolay olmadığını anlayacak, Don’un sevgilisi Bebe (Susan Sarandon) karşısında bir hayli zor anlar yaşayacaklardır. Tüm bunların yanında, Missy (Amanda Seyfried) koyu Katolik ailesini bir papaz (Robin Williams) tarafından evlendirilmesi için ikna etme çabası içindedir. Ellie Griffin’in gözlerinden anlatılan Büyük Düğün, 10 yıl önce eşinden boşanan ve bunca zamandan sonra ilk kez eski kocası Don Griffin ve üç çocuğuyla yaşadığı evine dönmesiyle başlıyor. Don Griffin ve uzun zamandır sevgilisi olan Bebe McBride’la tanıştıktan sonra izleyicinin kahkahalarla güleceği sahnelerin yaşanacağı Büyük Düğün; aile bağları, gerçek sevgi ve fedakârlık üzerine kurulu bir komedi.

Büyük Düğün’ün yönetmeni Zackham “Don Griffin pinti ve tamamen huzurlu olmaya çalışan bir adam. Dramdan nefret eden ve her şeyin sakin ilerlemesini isteyen Don’un yaşadıkları istediklerine çok uzak kalacak.” diyor. Bebe Mc Bride karakterine hayat veren Susan Sarandon ise “Bebe, Don’un ailesini ilginç bir şekilde sahiplenmiş çılgın üvey anne. Hafta sonunda yaşanacak olaylar nedeniyle hiç istemese de geçmişine bir kez daha dönecek ve Don’la olan ilişkisini gözden geçirecek, komedinin yanında gizli bir dram da saklı bu filmde.” diyor. Büyük Düğün’ün, senarist, yönetmen ve yapımcılığını üstlenen Justin Zackham, filmin arkasında duran beyni. Aile hayatının tüm hallerini komik bir dille anlatan Büyük Düğün, Griffin ailesinin eğlenceli ve dokunaklı hikâyesinin tüm süreçlerini izleyicilerin gözleri önüne seriyor.

Yapımcı Richard Salvatore “Setteki atmosfer harikaydı ve bence en tepede yer alan tüm yıldızlar oradaydı.” diyor ve ekliyor “Mükemmel bir yönetmeniniz olur ve oyuncularını önemserse, oyuncular da filme herkesten daha çok önem verirler." Robin Williams da “Diane, Susan, Bob gibi tüm oyuncularla harika bir cast kuruldu. Bu mükemmel işin bir yerlerinde olabilmek tatil yapıyorsunuz diye size para ödenmesi gibi bir şey, bunu kimseye söylemeyin tabii!” diyor. Amanda Seyfried “İçinde Akademi ödüllü Diane Keaton, Robert De Niro, Susan Sarandon ve Robin Williams gibi isimlerin olduğu bir sette çalışmak, genç bir oyuncu için bir hayli ürkütücü bir durum. Hepsi dünyaca ünlü ve saygı duyulan kişiler, fakat hepimizi bir ekibin içine koydular ve bu hiç sırıtmadı. Tüm bu oyuncular, çok zeki ve kendileri gibiler. Bu nedenle karşılarında oynamak hem çok ilginç hem de çok şey öğretiyor.” diyor. Richard Salvatore “Umarım izleyiciler filmimize aileleriyle gelirler. Çünkü Büyük Düğün sadece komedi değil, aynı zamanda da aile bağları ile ilgili iç acıtan da bir hikâye. Bu sebeple ailenizin yanınızda olmasına ihtiyaç var!” diyor.

Kökleri 2006 yapımı Fransız filmi “Mon frère se marie”ye dayanan film, bu durumu çok fazla gündeme getirmiyor prodüksiyon notlarında... Ucuz Amerikan Pastası özentisi komedi “Going Greek” ile ilk uzun metrajında vasat iş çıkarsa da, “The Bucket List”in senaristi olarak durumu toparlayan Justin Zackham, nasıl olmuşta bunca ismi kadrosuna katmış merak uyandırıyor... Yönetmekle kalmayıp, senaristi ve yapımcısı da olunca, şaşırmamak elde değil... Kadro demişken sayalım; Robert De Niro, Katherine Heigl, Diane Keaton, Amanda Seyfried, Topher Grace, Susan Sarandon ve Robin Williams... Doğal olarak tam bir yıldızlar karması... Orjinal filmi adapte ederken suyu çıkarılmadıysa, keyifle seyredilen ve zamanı su gibi akıtan bir komedi bizi bekliyor... Fragmana bakılırsa olmuş gibi, gülmek için bekliyoruz...



İlk Kez Türkçe! Thomas Mann’ın İkinci Romanı: Majesteleri Kral

Çarşamba, Nisan 24, 2013
Thomas Mann’ın (1875-1955), Buddenbrooklar’dan sonra yazdığı Majesteleri Kral, ilk kez 1909’da yayımlandı. Majesteleri Kral, dünya savaşlarının Avrupa’yı fizikî ve kültürel anlamda büsbütün değiştirmesinden hemen önce, iflasın eşiğinde küçük bir Alman devleti olan hayali Grimmburg’da geçiyor. Sanayinin kaderine terk edildiği, tarımın gelişmediği, madenlerin işletilmediği, demiryollarınınsa kâr payı verecek durumda olmadığı Grimmburg Grandükü’nün tek oğlu veliaht Prens Albrecht hastalıklı bir yapıya sahiptir ve yeterince yaşayamayacağından endişe edilmektedir. O nedenle tahtın ikinci varisi Klaus Heinrich doğduğunda bütün Grimmburg sevince boğulur. Ne var ki Klaus Heinrich de fiziksel bir kusurla doğmuştur, sol eli diğerine oranla kısadır ve asla tam olarak gelişmeyecek, buruşuk ve kısa kalacaktır. Ona başkalarıyla karşılaştığında elini saklaması öğretilir. Klaus Heinrich’i kendine dönmeye ve kendi varoluşu üzerine düşünmeye sevk eden acı verici bir deneyim olur bu. Yine de hastalıklı ama sert bir yapıya sahip Prens Albrecht’in aksine, Klaus Heinrich meraklı ve ince düşüncelidir. Çevresinde gördüğü her şeyi merak edip sorgular. Kurallara, formalitelere ve bunların yarattığı anlam dünyasına tabi, cafcaflı ama dış dünyadan kopuk, sadece kendi kendisiyle var olan aristokrat bir dünyadır onun çevresinde dönen. Dışarıdaki yaşamla ve gerçeklerle ilgisi yoktur. Klaus Heinrich çok geçmeden kendi “kusurlu” varoluşuna ve doğuştan getirdiği asil haklara bakarak başkalarını, halkı, sıradan insanı anlayamayacağını fark edecek, “aristokrasinin yalnızlığı”nı bizzat kendi ruhunda hissetmeye başlayacaktır. Aristokrat dünyadan her fırsatta kaçıp dışarıyı kolaçan etmek, böylece Klaus Heinrich’in en büyük eğlencesi olur. Zamanı geldiğinde Prens Albrecht tahttan feragat edip haklarını Klaus Heinrich’e devrettiğinde, belki de bu nedenle tebasındakilerin yerli yersiz her şikâyetini ciddiye alacak, nihayetinde kendi sınıfından olmayan bir burjuvanın kızına, Amerikalı zengin Spoelmann’ın kızı Imma’ya belki de yine bu nedenle âşık olup onunla hayatını birleştirecektir.

Yazarın ikinci romanı olan Majesteleri Kral, XX. yüzyılın başlarında Alman topraklarında bir yerlerde kendi içine kapanmış, hayali bir grandükalığın hızla değişmekte olan dış dünyaya ayak uyduramayışını neredeyse Ortaçağ’a özgü bir masal diliyle betimliyor. Yerleştiği arka plan açısından ele alındığında, açıkça Wilhelm Almanyası’ndan (1890-1918) izler taşıdığı görülen Majesteleri Kral, Thomas Mann okurlarının 1924 tarihli Büyülü Dağ’da karşılaşacağı düşünsel eğilimlerin mikrokozmik habercisi olarak da yorumlanabilir. 

THOMAS MANN, 1875’te Almanya’da doğdu. 1898’de yayımladığı ve Der kleine Herr Friedemann (Küçük Friedemann) adı altında topladığı ilk öykülerinde, daha çok Schopenhauer ve Nietzsche ile Wagner’in etkisi altında kalarak sanatçının yaratma sorununa odaklanmıştı. Bu ilk öyküleri, 1901’de yayımlanmasının ardından Mann’ı üne kavuşturan Buddenbrooklar / Bir Ailenin Çöküşü adlı toplumsal roman izledi. 1903’te Tonio Kröger, 1912’de Venedik’te Ölüm yayımlandı. Daha sonra Büyülü Dağ’ı yazan Mann, Hitler iktidara gelince Almanya’dan ayrıldı. 1936’da ABD vatandaşlığına geçti ve Almanya’nın karanlık tablosunu çizdiği Yusuf ve Kardeşleri dörtlemesini yayımladı (1933-1942). Dörtlemenin ardından yazmaya koyulduğu Doktor Faustus’ta ise besteci Andreas Leverkühn’ün yaşamöyküsünün ışığında, Alman kültürünün barbarlığa yenik düşmesini anlattı. 1929’da Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Mann, 1955’te Zürich’te öldü.

MAJESTELERİ KRAL
Yazar: Thomas Mann 
Çeviren: Şeyda Öztürk
Tür: Roman 
Sayfa sayısı: 387 Sayfa
Fiyatı: 23 TL
Yayın tarihi: 16 Nisan 2013


Erzurum'da Festival Zamanı: 8. Uluslararası Dadaş Film Festivali

Çarşamba, Nisan 24, 2013
8. Uluslararası Dadaş Film Festivali, 16-20 Mayıs 2013 tarihleri arasında sinema severlere “Merhaba” diyecek. Festival kapsamında Türk sinemasının yanı sıra Avrupa sinemasından da birçok film ve oyuncu izleyiciyle buluşacak.  

Bu yıl 8’incisi düzenlenen festivalin öyküsü 1950’li yıllara dayanıyor. Gürpınar Ailesi, 1950’lilerin sonlarında Erzurum’da Gürpınar Sineması’nı kurdu. Ardından da 1960’ların başında İstanbul’da Dadaş Film Şirketi’ne hayat verdi.

Dadaş Film Şirketi, kısa zaman içerisinde Hudutların Kanunu, Kızılırmak, Karakoyun, Eşref Paşalı, Kozanoğlu, Yedi Dağın Aslanı ve Kovboy Ali gibi birçok ödüllü filme imza attı.  
1999 yılından beri Nil Gürpınar’ın yönetiminde olan şirket, belgesel filmler ve Dadaş Film Festivali ile çalışmalarına devam ediyor.

NEDEN FESTİVAL?
Festival için büyük emek harcayan Nil Gürpınar, “Neden festival?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Babam Cahit Gürpınar’ın vefatından sonra Erzurum’da sanat ve kültür adına neler yapılıyor diye araştırma yaptım. Hiçbir şeyin yapılmadığını görünce, Erzurum’un ilk sinemalarından birinin sahibinin kızı olarak ve Türk sinema tarihinde önemli yeri olan Dadaş Film’in de varisi olarak Erzurum’da bir film festivali yapmaya karar verdim. Böylece; babamın bayrağını devam ettirecektim. Erzurum gençliğine ve halkına kültür ve sanat hizmeti sunacaktım. Ayrıca sinema sektörüne de destekte bulunacaktım.” 

PROGRAM
Ulusal Uzun Metraj Yarışma Filmleri: 
*Gözetleme Kulesi(2012) Yön:Pelin Esmer
*Lal Gece (2012)Yön: Reis Çelik
*Tepenin Ardı (2012)Yön: Emin Alper
*Ateşin Düştüğü Yer (2012)Yön: İsmail Güneş
*Rüzgarlar (2012) Yön: Selim Evci

Ulusal Özel Gösterim Filmleri:
*Pazarları Hiç Sevmem (2012) Yön: Rezzan Tanyeli
*Evim Sensin (2012)Yön: Özcan Deniz

Uluslararası Özel Gösterim Filmleri:
*Citizen Kane – Orson Wales (1941)
*All The President’s  (1976)

Ulusal Belgesel Filmler:
*Sabah Yıldızı “Sabahattin Ali” Belgeseli (2012) Yön:Metin Avdaç
*Keşfin Kıyısında “Kargamış ve Ilısu Barajı” Yön: Ahmet Hızarcı
*İstanbul Hayali Yön:Perihan Bayraktar

Uluslararası Uzun Metraj Filmler:
*For A Moment Freedom (2008) – Arash T. Riahi –Avusturya
*We can do that (2008) – Giulio Manfredonia – İtalya
*The Sun Inside (2012) – Paolo Bianchini – İtalya
*Blank Pond (2011) – Will Sharpe, Tom Kingsley – İngiltere
*Searching For Sugarman (2012) – Malik Bendjelloul – İngiltere
*Ceux qui restent (2007) –Anne Le Ny – Fransa
*2 jours a Paris (2007) – Julie Delpy – Fransa
*Pumping Ercan /  (2012) – Peter Kunzel, Frank J.Muller, Michael Reithmeier – Almanya
*Das Lebender Anderen (2006) – Florian Henckel Von Donnersmarck – Almanya
*Politiki Kouzina (2003) – Tassos Boulmetis – Yunan
*Ta Glyka Oneria Tou Moustapha (2010) – Angelos Abazoglou – Yunan
*Jose e Pilar (2010) – Miguel Gonçalves Mendes – Portekiz
*Fados (2007) – Carlos Saura – Portekiz

Uluslararası Kısa Metraj Filmler:
*Awfully Deep / Feci Derin (2010) Daniel Florencio 
*Sörfçüler / Surfers (2010) Julien Lucas
*Tuhaf Tesadüfler / A Curious Conjunction of Coincidences (2011) Joost Reijmers
*Elektrik Kesintisi / Black Out (2011) Daniele Riccioni
*Luciano /Luciano (2011) Dani de la Orden, Cyprien Clement- Delmas
*Kartpostal / The Postcard (2009) Stefan Le Lay
*Dirkjan Kuralları / Dirkjan Rules (2011) Willfred Ottenheijm, Remco Polman
*Bir Alt Kat / Next Floor (2008) Denis Villeneuve
*Koruma/Security (2007) Lars Henning
*Together – Barış Çorak (2012)

Fransa (Art Park’tan) Kısa Filmler;
Amerikalı yönetmen Andréa A.Stuart’ın 2010 yılında çektiği “Neighbor /Komşu” (15'); Finlanda'nın küçük bir kasabasına yerleşen Amerikalı siyahi bir adamın kasabada geçirdiği günleri merkezine alıyor. 

Fransız yönetmen Joseph Couturier’in 2005 yılında çektiği “Funny Eye /Komik Göz” (17'27''); korku edebiyatının usta yazarlarından Edgar Allen Poe’nun “Kuyu ve Sarkaç” hikayesinden uyarlandı. Film, bir palyaçonun modern toplumun Engizisyon mahkemeleri tarafından modern yaşamı  temsili değerleri nedeniyle ölüme mahkum edilmesini anlatır. Palyaço dayanılmaz derecede olan fiziksel ve ahlaki baskılara katlanmak zorundadır.

Finlandiyalı yönetmen Antony Bentley’in 2011 yılında çektiği “Driver / Sürücü” (11'); bir cenaze arabası sürücüsü ile ‘ölü’ müşterisi arasındaki ilginç sohbete ortak ediyor seyircisini.

Fransız yönetmen Pierre Henry Debies’in 2012 yılında çektiği “Strain/ Zorlanma” (13'19'') - Yabancı bir ülkeye entegre olamayan genç bir Fransız kadının kıskançlıkla kemirilen zihninin zamanla deliliğe mahkum olmasını incelikli bir hikayeyle anlatıyor. Filmin ardından yönetmen PH Debies ile bir söyleşi gerçekleşecektir.

Ulusal Çocuk Filmleri:
TRT Çocuk Yapımları:
*Denizin Hakimleri
*Leylek Kardeş
*Saka
*Keloğlan Masalları
*Öksüz oğul Destanı

Çocuklar için Workshop
TRT Haber Programı (canlı yayın) için haber hazırlama 

Sergi
5 Onur Ödülü Konuğunun Afiş sergisi hazırlayan Vadullah Taş

Panel
“Basın ve Sinema”
*Prof. Suat Gezgin – İstanbul Üniversitesi
*Yazar ve köşe yazarı Feridun Andaç
*Televizyon programcısı ve köşe yazarı Mesut Yar
* Gazeteci ve Şair Refik Durbaş

Seminer
Yazar Firuzan

Onur Ödülleri:
*Nebahat Çehre
*Engin Çağlar
*Eşref Kolçak
*Şefik Döğen
*Abdurrahman Keskiner

Sinema Okulu Seminerleri
*Thomas Balkenhol – Kurgu
*Ahmet Hızarcı – Dijital Sinema
*Engin Çağlar – Oyunculuk
*Metin Avdaç – Sabahattin Ali Belgesel Çalışması Hk.
*Hasan Akgün – Haber Programı Hazırlama


Dünyanın Öykücüleri Ankara'da: 13. Uluslararası Ankara Öykü Günleri

Çarşamba, Nisan 24, 2013
90’lı yıllarda Türkiye Edebiyatı içinde yer alan öykü türündeki hareketlenmenin bir bileşeni olan Düşler Öyküler dergisini yayımlayanlar, Özcan Karabulut ve arkadaşları, bir düş kurdular: Ankara Öykü Günleri.

Düşler Öyküler dergisinin 4. sayısının çıktığı aylarda, 1. Ankara Öykü Günleri 5–10 Mayıs 1997 günlerinde gerçekleştirildi. Türkiye’den başlayarak, uzak ya da yakın birçok ülkeye, öykülerle uzanmayı; öyküyü farklı dillerde konuşan, farklı coğrafyalarda yaşayan yazarlarla, okurlarla kurulacak bir iletişim biçimi ve aracı haline getirmeyi hedefledi. Yıllar ilerledikçe, etkinliklere farklı alanlardan katılan öykü dostlarının sayısı gitgide arttı. Öykü aracılığıyla paylaşılacak görüşler, duygular, sevgi ve dostluk ortamları yaratmanın önemi her yıl daha iyi anlaşıldı. Ayrıca, dünya edebiyatı içinde Türkçe öykünün yerini belirginleştirmeyi hedefleyen bir etkinlik olarak, Ankara Öykü Günleri, Türkiye’de olduğu kadar yurt dışında da tanındı, desteklendi. Sonunda, bu coğrafyada başlatılarak yaygınlaştırılan, kurumsallaşmış bir edebiyat etkinliği olarak, Türkiye sınırlarının çok ötesine, dünyaya taşınmış oldu. Öykü günleri, yazarların, eleştirmenlerin çeşitli mekânlarda okurlarla buluşarak eserlerini özgürce tartıştıkları bir forum niteliğini de kazandı. Dünyada eşine az rastlanan, belki de tek öykü festivali olma konumuna da ulaşan Uluslararası Ankara Öykü Günleri'nde, sanata, edebiyata, insana, insan ruhuna, yaşam ve düşünce biçimlerine, serüvenlere, felsefeye katkıda bulunan sayısız etkinlik gerçekleştirildi. Ankara Öykü Günleri, 14 Şubat Dünya Öykü Günü'nü de doğurarak, edebiyatçılar arasında barışın, dostluğun, sevginin de simgesi haline geldi.

13. Uluslararası Ankara Öykü Günleri
Çankaya Belediyesi ile Dünyanın Öyküsü dergisi işbirliğiyle, CerModern, Cafe Soul, Sanat Sokağı ve SUDEM’in katkılarıyla, bu yıl 13.sü gerçekleştirilecek olan, Uluslararası Ankara Öykü Günleri'nin, farklı coğrafyalardan katılan öykü yazarlarının kendilerinin seslendirdikleri öyküleri, yazarların, yayıncıların, akademisyenlerin ve eleştirmenlerin bildirileri ve panel konuşmalarıyla, bir şenlik ortamında edebiyatseverlere “öykü ziyafeti” çekecektir. 

Türkiye’de canlı bir öykü edebiyatı ortamının oluşturulmasına katkıda bulunan Uluslararası Ankara Öykü Günleri, 1–5 Mayıs 2013 tarihinde Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezi, CerModern, Cafe Soul, Sanat Sokağı ve SUDEM olmak üzere beş ayrı mekânda, gerçekleştirilecektir. 13.Uluslararası Ankara Öykü Günleri’nin süreceği beş gün boyunca, yazarları tarafından Yazarlardan 30’un üzerinde öykü seslendirilecek, alanlarında kendilerini kanıtlamış araştırmacılar, yayıncılar, akademisyenler, dergi yayın yönetmenleri öyküyle ilgili kuramsal metinler sunacaklardır.

Ankara dışından, Ankara’dan, yurtdışından yaklaşık 100 yazarın, eleştirmenin, yayıncının katılacağı 13.Uluslararası Ankara Öykü Günleri’nde açılış konuşmalarını Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık, Ankara Öykü Günleri Kurucusu ve Dünyanın Öyküsü Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Özcan Karabulut, Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel, Heyamola Yayıncılık adına  Ömer Asan ve konuk yazarlar yapacaklardır.

Vüs’at O. Bener, Demir Özlü, Oktay Akbal, Salim Şengil, Leyla Erbil, Adalet Ağaoğlu, Erdal Öz, Erhan Bener, İnci Aral, Füruzan, Osman Şahin ve Adnan Binyazar Ankara Öykü Günleri’nin Onur Ödülü’yle taçlandırdığı yazarlarımız. 13. Uluslararası Ankara Öykü Günleri Onur Ödülü usta yazar Pınar Kür’e sunulacaktır. Elçin Temel’in sunacağı ödül töreninde ünlü yazarlar Füruzan, Doğan Hızlan, ve Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık konuşma yapacaklardır.

Yine, kendilerini edebiyat, yayın, akademik ve eleştiri alanlarında kanıtlamış olan araştırmacılar tarafından yönetilecek ve sunulacak olan; 

“Edebiyatımızda Nitelik ve Eleştiri Sorunu-Öyküde Eleştirinin Özeleştirisi Mümkün Mü?”, 
“Öykü hayata, bedene, suya sabuna dokunmalı mı?”,
“Öyküde Yazarın izi”, 
“Öykü Dergileri-Öykü Dergileri Öykücünün Okulu mu?”, 
“Yaratıcı Yazarlık Atölyeleri-Yaratıcı yazarlık atölyelerinden yazar çıkar mı?",
“Türkçe Edebiyatta Kült Öykü Kitapları”, 
“‘Felaket’ Edebiyatı: Dersim Öyküleri”, 
“Değeri Yeterince Bilinmeyen Öykücülerimiz”, 
“Fotoğraflarla Yabancılaşma Öyküleri”, “Burhan Günel Öykücülüğü”,  
“Genç Kuşak Öykücüler-Genç Kuşak Öykücülerde Yenilik Arayışları” başlıklı paneller edebiyatımıza ve genç öykü yazarlarına yön verecek ve onların çalışmalarına ışık tutacak nitelikte görülmektedir. 

Panellerde ve öykü saatlerinde yer alacak isimler arasında Mustafa Şerif Onaran, Ömer Türkeş, Yaşar Seyman, Emin Özdemir, Alper Akçam, Atilla Şenkon, Faruk Duman, Gönül Kıvılcım, Onur Caymaz, Ayşegül Çelik, Hüseyin Su, İnan Çetin, Sevinç Özer, Aysu Erden, Çiğdem Ülker, Gülayşe Koçak, Yavuz Ekinci, Ahmet Yıldız, Mehmet Kansu, Kadir Yüksel, Ömer Lekesiz, Ayşegül Tözeren, A. Galip, Yasemin Yazıcı, İnci Gürbüzatik, Birgül Oğuz, Murat Özyaşar, Pelin Buzluk, Mahir Ünsal Eriş ve Sinan Sülün bulunmaktadır.

“Bir Tuş, Bir Dokunuş” adlı bir fotoğraf sergisi açılışının ile “Mübadele: ‘Kardeş Nereye’” adlı bir belgesel film gösteriminin de gerçekleştirileceği 13.Uluslararası Ankara Öykü Günleri, Işık Kansu’nun düzenlediği “Çocukluğa Yolculuk: Burhan Günel” başlıklı bir çalışmaya da ev sahipliği yapacaktır. 13.Uluslararası Ankara Öykü Günleri’nde, Pınar Kür, Nursel Duruel, Yaşar Seyman ve Füruzan’la da söyleşiler yapılacak; Dünyanın Öyküsü Dergisi Öykü Ödül Töreni’nde ödüller sahiplerine ulaşacak; Çingiz Guseynov, Yelena Tverdislova, Maria Alejandra Rojas Sanchez, Juan Manuel Parada Serrano, Christos Hadjipapas, Mehmet Kansu, Giuseppe Goffredo, Kristin Dimitrova, Hatip Badle ve Abdülkadir Abdelli’nin katılımlarıyla Bulgar, İtalyan, Venezuela, Kıbrıs, Rus, Polonya ve Arap edebiyatları ve öykücülükleri tanıtılacak; Selim Adalı ile Ali Turan Görgü tarafından “Sümer ve Babil  Mitolojik Öyküleri” aktarılacaktır.
  

İlk Fragman: Thor The Dark World

Salı, Nisan 23, 2013
Marvel yapımı “Thor: The Dark World”ün ilk afişi ve fragmanı sonunda yayınlandı. 2011 yılın sevilen filmlerinden birinin devamı olarak, Avengers sonrası kahramanımız yeniden evreni kurtarma mücadelesine soyunuyor...

Dizi yönetmeni olarak çıtayı iyice yükselten ve yeterince piştiğini kanıtlayan Alan Taylor’un yönettiği filmin oyuncu kadrosu da hayli önemli isimlerden oluşuyor... Chris Hemsworth ve Natalie Portman’a Tom Hiddleston, Christopher Eccleston, Stellan Skarsgård, Idris Elba, Adewale Akinnuoye-Agbaje, Kat Dennings, Ray Stevenson, Zachary Levi, Tadanobu Asano, Jaimie Alexander, Rene Russo ve Anthony Hopkins eşlik ediyor. 

Thor, “The Dark World” ile, Dünya’yı ve Dokuz Diyar’ı evrenden once var olmuş karanlık düşmandan kurtarma maceralarıyla devam ediyor. Thor ve The Avengers’tan sonra Thor evreni kurtarmak için mücadele ediyor… Ama Malekith tarafından yönetilen eski bir ırk evreni karanlığa çekmeye çalışıyor. Odin ve Asgard’ın bile karşı koyamadığı bir düşmanla karşı karşıya kalan Thor en tehlikeli ve en kişisel yolculuğuna çıkıyor. Bu yolculukta Jane Foster’la yeniden birleşecek ve tüm insanoğlunu kurtarmak için her şeyini feda emek zorunda kalacak.

Thor: Karanlık Dünya, 3D olarak 1 Kasım’da ülkemiz sinemalarında gösterimde olacak...



İlk Bakış: On The Other Side Of The Tracks / Zoraki İkili

Salı, Nisan 23, 2013
Gönülleri fetheden “Intouchables”ın yıldızı Omar Sy’ın merakla beklenen yeni filmi “De l'autre côté du périph”, “Zoraki İkili” adıyla 3 Mayıs’ta gösterime giriyor. Türkçe afişi ve fragmanı yayınlanan filme daha yakından bakalım...

Kalabalık bir senaryo ekibinin yazdığı öykü, Eric ve Nicolas Altmeyer’in fikrinden yola çıkılarak gelişmiş... Tipik bir fransız işi olarak, beş kişilik senaryo ekibi özellikle dialogların üzerinde durmuş... Ne de olsa afişinden, havasına kadar Jackie Chan’li “Rush Hour” havası filmin kabusu olabilir... “Bitirim İkili” adıyla bildiğimiz üç filmlik seri için dördüncü filmin hazırlıkları sürerken, sevilen serinin benzeri Fransa’dan gelmiş oluyor... Aslında daha da geriye gitmek mümkün, sayısız örnekte birbirine zıt karakterli iki dedektifin macerası her daim seyircinin sevdiği formüllerden... Filmin bu kadar öne çıkması ve bizde de vizyona girmesinin sebebi elbette Sy’ın “Can Dostum” ile popüler bir isim haline gelmesi... Gelelim künyenin geri kalanına... Yönetmen koltuğunda ikinci uzun metrajına soyunan David Charhon oturuyor. İki kısa filmle parlak bir başlangıç yapan, 2007 yapımı “Le secret de Salomon” ile ödül de alan yönetmen, komediden şaşmayan bir isim... Sy’a eşlik eden oyuncular ise, Laurent Lafitte, Sabrina Ouazani, Youssef Hajdi ve Lionel Abelanski... Simaları tanıdık oyuncu kadrosunda özellikle dikkati çeken diğer isim “Inch'Allah” ile akılda kalıcı bir performans sergileyen Ouazani... 

Birbirlerine tamamen zıt karakterler olan iki dedektifin komik maceralarını anlatan filmde Omar Sy, varoş mahallelerde görev alan Osman adında bir polisi canlandırıyor. Osman peşinde olduğu bir kumar çetesini yakalamak için bir takım dalaverelerle kendini suç departmanının şefi olmak üzere olan seçkin bir polis François’nın ortağı yapar. Tek amacı suya sabuna dokunmadan üstlerine doğru imajı vermek olan François’nın şimdi terfisi konusunda önünde tek bir engel vardır: Burnunu her şeye sokan Osman. Küçük bir çetenin peşinde olduğunu zanneden bu uyumsuz ikili istemeden de olsa zamanla kendilerini ülkenin en büyük suç ağını çökertmek için giriştikleri bir maceranın ortasında bulacaktır.

Fragman gayet eğlenceli, Sy’ın sinerjisi yine yerinde, Lafitte ile kimyayı da tutturmuşlar gibi görünüyor... 19 Aralık’ta Fransa’da vizyona giren “Zoraki İkili”, peşi sıra sekiz ülke daha dolaşsa da, klişe ama izlemesi keyifli bir film olarak etiketlenmişti... Eğlenceli bir film bizi bekliyor ama pek sinema için değil, tipik tv’de pazar akşamı seansı havasıyla, ancak boş zamanı olanlara hitap ediyor... 




Dizi Ajandası : 22 / 28 Nisan

Pazartesi, Nisan 22, 2013
Dört sezon finaliyle, bu hafta da kış sezonu dizilerinin sonlanmasına yaklaşıyoruz giderek... Birde yeni dizinin başlayacağı hafta, yayındaki tüm dizilerin önemli bölümlerle yayında olmasını içeriyor... “Rectify” başlayıp, “Bluestone 42”, “Happy Endings” ve “The Good Wife” sezon finali yapacak olsa da, haftanın olayı “Vikings”in sezon finali olacak...



Pazartesi:
90210  5x19  The Empire State Strikes Back
Bates Motel  1x6  The Truth
Bluestone 42  1x8  [Sezon Finali]
Bomb Girls  2x11  Kings and Pawns
Bones  8x23  The Pathos in the Pathogens
Castle  5x21  The Squab and the Quail
Defiance  1x2  Down in the Ground Where the Dead Men
Rectify  1x1 1x2  Always There  /  Sexual Peeling  [Yeni Dizi]
Revolution  1x14  The Night the Lights Went Out in Georgia
Seed  1x12  Always Use a Condo
Shameless (UK)  11x9  
The Following  1x14  The End is Near
The Secret Life of the American Teenager  5x18  Money For Nothin


Salı:
Awkward  3x3  A Little Less Conversation
Body of Proof  3x10  Committed
Golden Boy  1x10  Sacrifice
Hart Of Dixie  2x20  If Tomorrow Never Comes
NCIS  10x21  Berlin
NCIS: Los Angeles  4x21  Resurrection


Çarşamba:
Arrow  2x20  Home Invasion
Chicago Fire  1x21  Retaliation Hit
How To Live With Your Parents  1x4  How to Not Screw Up Your Kid
Law & Order: SVU  14x20  Girl Dishonored
Psych  7x9  Juliet Wears The Pantsuit
Rogue  1x5  Hawala
Supernatural  8x20  Pac-Man Fever
The Americans  1x12  The Oath


Perşembe:
Anger Management  2x15  Charlie Lets Kate Take Charge
Beauty and the Beast  1x19  Playing with Fire
Community  4x11  Basic Human Anatomy
Elementary  1x20  Dead Man's Switch
Glee  4x20  Lights Out
Greys Anatomy  9x21  Sleeping Monster
Hannibal  1x4  Oeuf
Men at Work  2x4  Downshift
Motive  1x10  Fallen Angel
Parks and Recreation  5x21  Swing Vote
Person of Interest  2x20  In Extremis
Scandal  2x19  Seven Fifty-Two
The Big Bang Theory  6x21  The Closure Alternative
The Office (US)  9x20  Paper Airplane
The Vampire Diaries  4x20  The Originals
Two and a Half Men  10x21  Another Night With Neil Diamond


Cuma:
Blue Bloods  3x21  Devil's Breath
Da Vinci's Demons  1x3  The Prisoner
Doctor Who  7x10  Journey to the Centre of the TARDIS
Grimm  2x18  Ring of Fire
Happy Endings  3x22  3x23  Deuce Babylove 2 / Brothas & Sisters  [Sezon Finali]
Hemlock Grove  1x2  The Angel
Nikita  3x19  Self-Destruct
Touch  2x11  Accused
Vegas  1x19  Past Lives


Cumartesi:
Orphan Black  1x5  Conditions of Existence
Smash  2x13  The Producers
The Cleveland Show  4x19  Grave Danger
The Village  1x5



Pazar:
American Dad!  8x17  The Full Cognitive Redaction of Avery
Bob's Burgers  3x21  Boyz 4 Now
Continuum  2x2  Split Second
Family Guy  11x18  Total Recall
Game of Thrones  3x5  Kissed by Fire
Mad Men  6x5  The Flood
Nurse Jackie  5x3  Smile
Once Upon a Time  2x20  The Evil Queen
Red Widow  1x7  The Coke
Revenge  2x19  Identity
The Borgias  3x3  Siblings
The Client List  2x8  Heaven's Only a Sin Away
The Good Wife  4x22  What's in the Box?  [Sezon Finali]
The Mentalist  5x21  Red and Itchy
The Simpsons  24x18  Pulpit Friction
Veep  2x3  Hostages
Vikings  1x9  All Change  [Sezon Finali]


İlk Bakış: R.I.P.D.

Perşembe, Nisan 18, 2013
Orjinal senaryo üretemeyen Hollywood’un çizgi romanları istilası hızla sürüyor. Bu istilanın şimdilik son örneği doğaüstü aksiyon “R.I.P.D.”den ilk fragman yayınlandı.

Robert Schwentke’nin yönettiği filmde Ryan Reynolds ve Jeff Bridges başı çekerken, onlara Kevin Bacon, Mary Louise-Parker, Stephanie Szostak, Marissa Miller ve James Hong eşlik ediyor. Hemen açılımını söyleyelim, “Rest in Piece Department” yani “Huzur İçinde Yat Departmanı”... Filmin bizdeki karşılığınında “H.İ.Y.D” olması bekleniyor... Reynolds’un canlandırdığı karakter cesetlerle savaşan departmana taze yaşayan ölü polis olarak katılıyor. Haliyle ortağı kıdemli ve hayli renkli bir karakter aracılığıyla bu doğaüstü dünyaya adım atıyor...  

Kıdemli şerif Roy Pulsifer (Bridges) kariyerini sıradan insanların kılığına giren canavar ruhların izini süren efsanevi polis gücü R.I.P.D.’de geçirmiştir. Roy’un yanına detektif Nick Walker (Reynolds) da katılınca yeni ortaklar hayatı sonlandıracak bir komplo kurulduğunu fark ederler. Bunun üzerine kozmik dengeyi yeniden kurmak veya öbür dünyaya gönderen tünelin kızgın ruhları hiç de olmaması gereken bir yola göndermeye başlamasını izlemek zorunda kalacaklardır.

İlk filmi “Tattoo” ile hepimizi umutlandırdıktan sonra vasat Amerikan filmlerine transfer olan Schwentke’nin artık tamamen stüdyo kuklası olduğunu söylemek mümkün... Aradan geçen 12 yılda ilk filmini aşamamış olsa da, en azından seyri keyifli filmlerle devam ettiğinden bu konuda bir sıkıntımız yok... Kadro da gayet iyi, Bridges ve Reynolds arasındaki kimya da tutmuş gibi... Yine de çok önemli bir dezavantaj mevcut... Fena halde “Men in Black” kokuyor... Bu kadar benzerliğin seyirde ve gişede ne yana döneceğini de merakla bekliyoruz ama çok heyecanla değil tabii... Fragmandan göründüğü kadarıyla Bridges’in sürükleyeceği eğlence, dünyayla aynı anda 19 Temmuz’da vizyonda olacak...



4. Ankara Dağ Filmleri Festivali 26 Nisan’da başlıyor

Perşembe, Nisan 18, 2013
Dağ Kültürü Derneği ile Mineral Event tarafından düzenlenen ve bu yıl “Maceraya Hazır Ol” temasıyla yola çıkan 4. Ankara Dağ Filmleri Festivali, 26 - 28 Nisan 2013 tarihlerinde; doğa, keşif, macera ve belgesel sinema tutkunlarıyla buluşuyor. Festivalde ödül rekortmeni filmlerin yanı sıra macera ile adrenalin dolu toplam 22 film ücretsiz gösterilecek.

Türkiye'nin, dağ, keşif ve macera konulu, ilk ve tek film festivali olan Dağ Filmleri Festivali, 26 - 28 Nisan tarihleri arasında, Ankara Barosu ve Ankara Dağcılar Birliği ev sahipliğinde, izleyicileriyle buluşuyor. 

Dünyanın en iyi doğa filmleri festivalde
Dünya festivallerinde gösterilen 500’den fazla film arasından belirlenen 2013 seçkisi 3’ü yerli 19’u yabancı olmak üzere toplam 22 filmden oluşuyor. Filmler; “Ülkemizden”, “Dünyadan”, “Keşif Ruhu”, “Doğa-Çevre-İnsan”, “Su Dünyası”, “Bisiklet”, “Kayak”, “Autrans Özel Seçkisi” ve “Doğa Filmleri Yarışması Finalistleri” olmak üzere, 9 tema başlığı altında toplanıyor. Seçkide; rafting, dalış, dağcılık, kaya tırmanışı, base jump, kayak, dağ bisikleti gibi doğa sporlarının yanı sıra, çevre ve doğa belgeselleriyle gezi, keşif ve insan hikayeleri de yer alıyor.

Simone Moro ile Everest’e yolculuk
Bu yılın en çarpıcı teması “Dünyadan” ile The North Face sponsorluğunda düzenleniyor. Bu tema altında ödül şampiyonu “Düşlerin Etkisinde” filmi dikkat çekiyor. Film, dünyaca ünlü İtalyan dağcı Simone Moro’nun Everest tırmanışını anlatıyor. 

Bisikletle İstanbul’dan Fransa’ya
Salcano sponsorluğunda, Dağ Bisikleti Türkiye işbirliği ile hazırlanan bu temanın en etkileyici filmi “Yaşamak Güzel, Yaşatmak ta”, İstanbul’dan Fransa’nın Chamonix kasabasına bisikletleriyle ulaşan ve geçtikleri ülkelerdeki dağların zirvelerine tırmanan İDADİK sporcularının serüven dolu bir yolculuğunu anlatıyor. 

“Keşif Ruhu” ile kutuplara yolculuk
Adrenalin düzeyini yükselten tema “Keşif Ruhu” altında Victorinox sponsorluğunda filmler gösterilecek. Temanın en dikkat çekici filmi “İran-Volkanlarla yaşamak” Film, değil film çekmek serbestçe dolaşmanın bile çok zor olduğu volkanik İran coğrafyasında keşif yolculuğuna çıkan kayakçıları anlatıyor. 

Doğa, çevre ve insan öyküleri
Festivalin bir diğer güçlü teması olan “Doğa, Çevre ve İnsan” Steppen/Doğa kağıt sponsorluğunda izleyiciyle buluşuyor. Temanın en dikkat çekici filmi olan “Afgan Pamir’in Tutsakları” filminde yeryüzünün en yüksek irtifasında ve dünyadan en kopuk yaşayan topluluğu Afgan Kırgızları’nı konu ediyor. Filmde Tacikistan, Çin ve Pakistan arasındaki dar ve uzun toprak parçasında sıkışıp kalan topluluğun hızla değişen dünyadaki hayatta kalma mücadelesi anlatılıyor.

Bacakları olmayan kayakçı
Festivalin olmazsa olması “Kayak” teması kapsamında 3 film yer alıyor. Katıldığı festivallerde bol ödül toplayan ve çok ciddi bir kaza geçirmesine rağmen spordan uzaklaşmayan kayakçının hikayesini anlatan “Özgürlük Sandalyesi” bu yılın en dikkat çekici filmlerinden biri. 

Tabarly, yelkenseverler için İstanbul’da…
Festivalin çiçeği burnunda teması “Su Dünyası” kapsamında gösterilecek filmler “Açık Deniz Akademi” sponsorluğunda gösterilecek.  Temanın en dikkat çekici filmi olan “Tabarly” Fransa’nın en ünlü denizcisi ve açık deniz yarışçısı “Profesör” lakaplı Eric Tabarly’nin hayatını anlatıyor. Film, deniz ve yelken severlerin çok ilgisini çekecek.  

“Ülkemizden” hikayeler
Ülkemizden beyaz perdeye yansıyan hikayelerin anlatıldığı bu tema altında bizden hikayeler yer alıyor. “Eksi-artı” belgeseli, ultra maraton koşucusu Alper Dalkılıç’ın dünyanın 4 büyük çölünü aşarak “Grand Slam” ünvanı alışını konu ediyor.

Galanın filmi Buzu Aşmak
Festival galası 26 Nisan 2013 akşamı Ankara Barosu Eğitim Merkezi Konferans Salonu’nda yapılacak. Açılışta gösterilecek film ise “Buzu Aşmak”. Kutbun çevresinde farklı bir yarışı konu alan film, hayatlarında hiç kayak yapmamış iki Avustralyalı’nın dünyanın en güney ucuna olan yolculuğunu anlatıyor. 

Film gösterimleri ücretsiz
Tüm film gösterimlerinin ücretsiz gerçekleştirileceği festival kapsamında; kitap sergileri, söyleşiler ve ödüllü yarışmalar da düzenleniyor. Geniş bir izleyici kitlesine hitap eden Dağ Filmleri Festivali kapsamındaki bu etkinliklerle; dağ ve doğa bilincine dikkat çekiyor, ulusal dağ ve doğa belgeselciliğine katkı sağlayarak doğa kültürü alanındaki önemli bir boşluğu dolduruyor. 

National Geographic dergisinin de ana basın sponsoru olduğu festivalin programıyla ilgili bilgi almak ve etkinlikleri takip etmek için, aşağıdaki iletişim adreslerini kullanabilirsiniz.

Web : www.dagfilmfest.org
E-posta : bilgi@dagfilmfest.org
Google Grup : http://groups.google.com/group/dagfilmfest
Facebook : http://www.facebook.com/DagFilmleriFestivali
Twitter : http://twitter.com/DagFilmFest
FrienfFeed : http://friendfeed.com/dagfilmfest 


15 Gün Boyunca 27 Unutulmaz Caz Performansı : Jazz15 Başlıyor!

Çarşamba, Nisan 17, 2013
Beş yıldır yeni caz gruplarına, deneysel projelere ve jam sessionlara yer vermesiyle bilinen mekan 60 m²'nin bu yıl üçüncüsünü düzenleyeceği festival “Jazz15”,  Türkiye'nin önde gelen ve gelecek vadeden genç kuşak caz müzisyenlerini müzikseverlerle buluşturuyor. “Jazz15”;  03 – 17 Mayıs tarihleri arasında Akademi Restaurant, Nişantaşı Zihni ve 60 m²'de eş zamanlı olarak gerçekleştiriliyor.

3 Mayıs Cuma günü saat 22:00'da Akademi Restaurant'ta düzenlenecek festivalin açılışı, Türkçe cazın önde gelen caz vokali Jülide Özçelik'in muhteşem performansının ardından dj Murat Beşer'in müzikleriyle devam edecek.  Aynı gün 60 m²'de Bilal Karaman & Jarrod Cagwin de sevenleriyle buluşacak. 

15 Gün Boyunca 27 Unutulmaz Caz Performansı!
Profesyonel, amatör veya dinleyici olarak cazı hayatının bir parçası haline getirmiş herkesi biraraya getirmeyi amaçlayan ve 15 gün boyunca cazın ustalarını ağırlayacak festival kapsamında; Sibel Köse, Jehan Barbur, Birsen Tezer, Ayşe Gencer, İmer Demirer, Sarp Maden Quintet, A Capella Boğaziçi, Pia Tango feat. Sumru Ağıryürüyen, Alp Ersönmez – Cereyanlı, Ayşe Tütüncü Dörtlüsü, Ece Göksu Quartet, Yeşim Pekiner Quintet gibi önemli sanatçı ve gruplar yer alıyor.

“Jazz15”te aynı zamanda; Selen Beytekin, Cemmetin Band, Buket Coşkuner Quintet, Pastel Caz Kumpanyası - GUP, Ferhat Öz & Nilüfer Verdi, Halil Serin Trio, Damla Pehlevan, Ceyda Özbaşarel + KDV, Bora Çeliker Quartet, Melisa Kral Quintet, Banu Savaş Quintet, State of Jam gibi sevilen isim ve gruplar da dinlenebilecek. 

Eş Zamanlı Caz Keyfi!
Cazseverler; festival boyunca Akademi Restaurant'ın boğazı her açıdan gören eşsiz manzaralı terasında, Nişantaşı Zihni'nin her köşesi tarih kokan atmosferinde ve 60 m² ’nin sıcak ve samimi ortamında cazın keyfini çıkaracaklar. 

03 – 17 Mayıs tarihleri arasında Akademi Restaurant, Nişantaşı Zihni ve 60 m²'de düzenlenecek “Jazz15” festivalinin biletleri; www.mybilet.com adresinden,  60 m²’den ve etkinlik günlerinde mekan girişlerinden temin edilebiliyor. Akademi Restaurant konserlerini yemekli izlemek isteyenler, www.mybilet.com 'dan yerlerini ayırtabiliyor. ”Jazz15” festival biletleri 15 TL ile 35 TL arasında değişiyor.

“JAZZ15” FESTİVAL PROGRAMI

Nişantaşı Zihni Konserleri
4 Mayıs 2013 Cumartesi 22:00 / Ece Göksu Quartet
8 Mayıs 2013 Çarşamba 22:00 / CEMMETİN BAND
10 Mayıs 2013 Cuma 22:00 / Sibel Köse Quartet
11 Mayıs 2013 Cumartesi 22:00 / Yeşim Pekiner Quintet
13 Mayıs 2013 Pazartesi 22:00/ A Capella Boğaziçi
14 Mayıs 2013 Salı 22:00 / İmer Demirer Ensemble
15 Mayıs 2013 Çarşamba 22:00 / Ayşe Tütüncü Dörtlüsü
16 Mayıs 2013 Perşembe 22:00/ Selen Beytekin 
17 Mayıs 2013 Cuma 22:00 / Alp Ersönmez - Cereyanlı

Akademi Restaurant Konserleri 
3 Mayıs 2013 Cuma 22:00 / Jülide Özçelik
7 Mayıs 2013 Salı 22:00 / Jehan Barbur
9 Mayıs 2013 Perşembe 22:00 / Ayşe Gencer feat. İmer Demirer
14 Mayıs 2013 Salı 22:00 / Pia Tango feat. Sumru Ağıryürüyen
16 Mayıs 2013 Perşembe 22:00 / Birsen Tezer

60 m² Konserleri 
3 Mayıs 2013 Cuma 22:00 / Bilal Karaman & Jarrod Cagwin
4 Mayıs 2013 Cumartesi 23:30 / State of Jam 
5 Mayıs 2013 Pazar 22:00 / Buket Coşkuner Quintet
6 Mayıs 2013 Pazartesi 22:00 / Jam Session
7 Mayıs 2013 Salı 22:00 / Pastel Caz Kumpanyası  - GUP
8 Mayıs 2013 Çarşamba 22:00 /  Ferhat Öz & Nilüfer Verdi
9 Mayıs 2013 Perşembe 22:00 / Halil Serin Trio
10 Mayıs 2013 Cuma 22:00 / Damla Pehlevan
11 Mayıs 2013 Cumartesi 22:00 / Sarp Maden Quintet
12 Mayıs 2013 Pazar 22:00 / Ceyda Özbaşarel + KDV
13 Mayıs 2013 Pazartesi 22:00 / Bora Çeliker Quartet 
15 Mayıs 2013 Çarşamba 22:00 / Melisa Kral Quintet
16 Mayıs 2013 Perşembe 22:00 / Banu Savaş Quintet



Türk Politik Mizahındaki Dönüm Noktası : Aydede 91 Yıl Sonra Tekrar Huzurlarınızda!

Çarşamba, Nisan 17, 2013
Mizah, her zaman en etkili muhalefet araçlarından biri oldu kuşkusuz. Yıllar önce yaratıcısı Refik Halid Karay’ın bir gemiye bindirilip sürgün edilmesine yol açan yazıların yer aldığı Aydede isimli mizah dergisi 91 yıl sonra tekrar can buldu. Üstelik bu kez okuyucuları çok daha şanslı… Bir sonraki sayıyı beklemeyecek, derginin başyazılarını iki cilt olarak okuyabilecekler. Aydede, İnkılap Kitabevi’nden çıktı! 

Türk Edebiyatı’nın en etkili ama en tartışmalı isimlerinden biri olan Refik Halid Karay’ın 1922 yılında yayın hayatına giren ve girdiği andan itibaren fırtınalar kopartan mizah dergisi Aydede, yeniden okuyucularıyla buluşuyor. Üstelik bu versiyonunda sadece yaratıcısı Refik Halid Karay’ın olay yaratan yazıları yer alıyor. 

Milli Mücadeleye muhalefet ettiği gerekçesiyle ciddi tepkiler gören ancak bir o kadar da sadık bir okucuyu kitlesiyle buluşan Aydede, aslen Aydede’yi Aydede yapan Refik Halid Karay’ın köşe yazıları İnkılap Kitapevi tarafından Türkiyeli okurlarla buluşturuluyor.Türk edebiyat ve politika tarihinde edindiği yer nedeniyle İnkılap Kitapevi tarafından Prof. Dr. Mustafa Apaydın’ın yaptığı düzenlemeyle yeniden okurlarının beğenisine sunuluyor. 

Refik Halid Karay’ın güçlü kalemi ve etkin muhalefetinin yanı sıra, dönemin mizah anlayışını da gözler önüne seren Aydede içerdiği yazılar kadar ardından gelişen olaylar nedeniyle de günümüze projeksiyon tutacak eserlerden biri. 

Fecr-i Ati, edebiyat topluluğunun kurucularından olan Refik Halid Karay’ı, önce döneminin en güçlü kalemlerinden biri haline getiren ardından da, tüm ailesiyle birlikte bir sürgün yolculuğuna çıkıp ömrünün büyük bir bölümünü yurtdışında sürgün hayatı geçirmesine yol açan Aydede Dergisi’nin başyazıları iki cilt altında toplandı. Prof. Dr. Mustafa Apaydın’ın titiz çalışması sonucu tekrar okucuyularıyla buluşan Aydede, gerek muhalif gerekse Milli Mücadele’nin yanında yer alan, politika, tarih ve mizahseverler için bir başucu kitabı niteliği taşıyacak. Aydede iki cilt olarak İnkılap Kitabevi’nden çıktı. 

AYDEDE
2 Ocak 1922’de yayın hayatına başlayan mizah dergisi Aydede dönemin karışık siyasal ikliminde muhalif kimliği, incelikli mizah anlayışı ve güçlü duruşuyla dikkat çekmiş ve bir döneme damgasını vurmuştur. Refik Halid’in başyazarlığını ve kuruculuğunu üstlendiği dergi dönemin siyasal ve toplumsal anlayışlarını günümüze taşımakla kalmamış aynı zamanda yılları aşan sağlam mizah anlayışıyla da Türk mizah tarihinde kendine önemli bir yer edinmiştir. Düşünceyi kahkahaya feda etmeyen Aydede’de Mustafa Kemal’den, Enver Paşa’ya, Yahya Kemal’den, Rıza Tevfik’e, Reşat Nuri’den, Halide Edip’e kadar dönemin siyaset, edebiyat, basın alanındaki ünlü simaları hiciv ustası Refik Halid’in sivri kaleminden nasibini almıştır.

Kömürcü kömürüne toz ve taş katmazsa uyku gözüne girmez. Oduncu kuru meşe diye eve yaş gürgen yollamazsa içi rahat etmez. “Hâlis koyun südiyle kaymak!” sanki içyağı ile dondurulmuş kolalı sudur; yağlı denilen peynirin içinde ise yağ, keçiboynuzundaki baldan daha azdır!

Taze sanılsın diye kokmuş balığın –bar artisti imişçesine– kulaklarını boyarlar. Lokantalarda levrek gerçekte palamut, gazinolarda ekmekle çoğaltılmış taramada sarı havyar, havada bulut, salatada zeytinyağı “sen onu unut” tur! Üstü iri taneli çilek sepetinin altı mikroskobik nesnelerle doludur ve her kapalı satılan şey bir hile kutusudur.

1922’de 90 sayı çıktıktan sonra derginin başyazarı ve kurucusu Refik Halid’in yurtdışına gönderilmesiyle yayın hayatı sona eren mizah dergisi Aydede, 1948 yılında tekrar yayımlanmaya başlar. 

Çok partili sisteme geçiş aşamasındaki fırtınalı dönemde yeniden sahneye çıkan Aydede; Refik Halid’in güçlü, incelikli ve sivri mizah anlayışı ile muhalif duruşunu yansıtmaya devam etmiş, yayımlandığı dönemdeki sosyal ve ekonomik hayata ışık tutmuştur.

Türk mizahının doruk noktası Aydede, 2 ciltlik bir çalışmayla ilk defa okur karşısına çıkıyor.


 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template