♫ ♪♫ ♪•♫♪ 2006'dan bu yana Film, Dizi, Müzik ve Kitaplar üzerine Yazılar Diyarı... ♫ ♪♫ ♪ ♫ ♪♫

Wall Street işgali ve Anarşizm

0.
Anarşizmin bir siyasi ve ahlaki ideoloji olarak ciddiye alınmamasının önündeki en büyük engel anarşistlerdir. Bu makalede, bir anarşist olarak, bu engellerin kalkması yönünde bir çaba göstereceğim.

Anarşizmin bir politik ve ahlaki hareket olarak etkisinin umulandan az olmasının nedenleri hiç bir zaman, anarşistlerin sayıca azlığı ya da enerjisizliği olmamıştır. Bence nedenler basitçe şunlardır:
  1. Anarşistlerin bir iktisadi teorisi yoktur,
  2. Anarşistler ‘kendiliğindenciliği’ hep yanlış anlamıştır.

Anarşist iktisat teorisini şimdilik başka bir makaleye bırakalım. Ben bu makalede, Wall Street İşgali eylemleri üzerinden kendiliğindenciliğin yanlış okunmasını irdeleyeceğim.

1.
Aslında, anarşistlerin siyasi gelişmeleri tamamıyla yanlış okumasına verilecek belki de daha net bir örnek, Arap Baharı’dır. Kalkışmaların, birden bire, hiç bir materyal ve sosyolojik koşul ve örgütlenme olmaksızın belli bir coğrafyada başlamasını bir çok anarşist, sisteme karşı bir isyan, çok iyimserleşirsek, anarşist bir devrime dönüştürülme potansiyeli olan bir kalkışma ya da isyan olarak gördü.

Her ne kadar içimdeki gizli Marksist, toplumsal dönüşümlerin ve hareketlerin bu kadar tesadüfi olamayacağını söylüyorsa da asıl sorun, burada, anarşist devrimi, kendiliğinden olabilecek bir şey olarak görmektir. Burada, benim görebildiğim iki büyük sorunu var.

Bir, bu anlayış insanı tembelleştirir. Zira, madem istediğimiz zaten kendiliğinden ortaya çıkabilecek devrimlerdir, bizim elimizden en fazla, bu kendiliğindenciliği hızlandırmak gelir. Bu yaklaşımın diğer bir ezikliği ve bezginliği de, kapitalizmin azmasının devrimi yakınlaştırabileceğine dair inancıdır. Kısacası, bu anlayış devrimciyi tembelleştirdiği gibi, içinde yaşadığımız sömürü sistemini de hoş görür ve katlanır hale getirmeye çalışır, zira ne de olsa ‘günün birinde devrim olacaktır’.

İkinci sorun, bu yaklaşım anarşist devrimciliğe mistik ve ruhani bir hava katması, iradeyi insanlardan alıp, ne olduğu belirsiz bir tesadüfiliğe vermesidir. Bu mistik hava anarşizmden rasyonelliği söküp alır, onu ciddiye alınacak bir siyaset felsefesi olmaktan çıkarıp bir New Age şarlatanlığa indirgemeye çalışır.
2.
Birinci yıl dönümünü idrak etmek üzere olduğumuz Wall Street İşgali eylemleri de (kısaca WSİ diyelim) yukarıda bahsettiğim sorunları misli misli, gün be gün yaşamaktadır.

WSİ eylemlerinin tarihçesine burada değinmek gereksiz. Ancak, yazımda dikkat çekmek istediğim kimi notları önceden paylaşmakta fayda var.
  1. WSİ eylemliliklerinin daveti Adbusters gibi postyapısalcı bir görsel kültür dergisinden gelmiştir. Politik kişiliği özentiliğin ötesine geçemeyen bir refah ülkesi dergisi olan Adbusters, yer yer antisemit, yer yer de görseli bol bir medya balonuna dönüşebilmektedir.
  2. WSİ’nin çok parası vardır. Tarihte hiç bir spontane toplumsal hareket bu kadar paraya sahip olmamıştır. WSİ’nin New York merkezinin topladığı para akıl almaz boyutlara ulaşmıştır. Hareketin ilk ayında, bir ay içinde, neredeyse yarım milyon dolar bağış toplanmıştır. Örneğin, kapitalizmin mutlu şirketlerinden Ben&Jerry’s dondurma şirketinin hippi patronu da (ki kurduğu şirketi transglobal kapitalist konglomera Unilever’e satmıştır) New York - Zucatti Park’taki kampa bir kamyon dondurma göndererek desteğini iletmiştir. Bu paradoksal (ve belki de mide bulandırıcı) çelişki önemlidir.
  3. WSİ adı, es geçilmemesi gereken bir mecaz içermektedir. İşgal edilen New York’un ve dolayısıyla ABD’nin ve dolayısıyla dünyanın finansal merkezi Wall Street değil, Wall Street’e yakın ‘kamuya açık’ bir parktır. Wall Street, yerse, işgal edilebilir, ancak yapılan bu değildir.
  4. Hareketin bir çok moment noktası, lidersiz ve yatay olması örneğin, anarşizmi andırmaktadır. Hareketteki anarşisler sayesinde, bu noktalar WSİ’ye zuhur edebilmiştir.
Örnekler çoğaltılabilir. Şimdi, sıraladığım bu noktalar üzerinden WSİ eylemliliklerinin nasıl bir pseudo-anarşizm algısı yarattığını tartışalım.

3.
Bir toplumsal hareketin kıvılcımının nasıl çakıldığı genelde pek önemli değildir (bkz İkinci Dünya Savaşı). Yeni yüzyılın en büyük ve geniş sosyal hareketi olan WSİ’nin çağrısı Adbusters tarafından yapılmış ve sosyal medyada örgütlenen insanlar tarafından eyleme geçirilmiştir. Bu manada, hareket ideolojisizdir. Apolitikleşmelerinden şikayet ettiğimiz 20’li yaşlarındaki genç kuşak, en temel talepleriyle sokağa çıkmıştır. Talep basittir basit olmasına da, çözüm basit değildir. Zira, çözümün basit olmaması, kimsenin ortak bir çözümde hem fikir olamamasıdır zaten bu sorunu sorun yapan. Tüm bu bildiğimiz açmazlar dururken, Adbusters, çözüme hiç odaklanmayan, gayet performatif ve duygusal olarak davetkar bir duyuruyla çıktı geldi - ki bu duyurunun afişi de oldukça etkileyiciydi.

Aslına bakarsanız, burada, WSİ’ye yönelik ta ilk aylarından beri tekrarlanan standart eleştiriyi tekrarlıyorum: çözüm nedir o halde? Bu soruya yanıt alamamız, öte yandan, yazının başında dile getirdiğimiz en önemli meselelerden birine dayanıyor: anarşizan politikaların en zayıf olduğu alan reel iktisattır. Hareketin bir çözüm önerisi yoktu. Çoğu kapitalistin bile hemfikir olduğu, artık duymaktan bile sıkıldığımız bu taleplerin nasıl çözüleceğini bilmediğimiz gibi, yavaş yavaş WSİ ile birlikte, çözümün olabileceğine inanmaktan da vazgeçiyorduk.

Adbuster’dan söz ederek aslında cisimleştirmeye çalıştığım, 80‘ler sonrası bir nevi moda olan ideolojisiz devrim eğiliminin ya da toplumsal devrimi küçümseyen diğer bir çok yaklaşımın, anarşizme de bulaşmış olduğu gerçeğidir. Anarşist devrimi (ya da komünist devrimi) henüz yapamamış olmamızın nedeni, anarşist ideolojideki eksiklikler değildir. Nasıl, elinize tutuşturduğum karmaşık bir yemek tarifini ilk denemenizde güzelce pişiremezseniz ve bu başarısızlığın sonucunda, nasıl yemek tarifini suçlamanız anlamsızsa, anarşist ideolojiyi de devrimi gerçekleştiremediği için suçlamak o kadar mantıklıdır. Kabul, kimi yemek tarifleri kötüdür, basit bir yemeği bile kötü bir tarifle anlatıp, ne olduğu anlaşılmaz bir şey pişirebilirsiniz. Ancak, anarşizmin kötü bir yemek tarifi olduğu biraz acımasız ve kör bir eleştiridir - kim bilir, belki biraz baharat eklemek yetiyordur...

Anarşist ideolojileri ve ilkeleri unutup kolaya kaçmacılığın en önemli sonucunu zaten geçen bir senede gördük. Gençlik heyacanının ötesine geçemeyen WSİ hareketi söndü, küllerinden doğamadı. Hareketin canlanması için mihenk noktası olması hayal edilen New York’taki 1 Mayıs yürüyüşü, Türkiye’nin bir taşra kasabasındaki bir 1 Mayıs yürüyüşü kadar sönüktü. Hareket canlanamadı.

Ben, hareketin bu kadar büyük enerjiyle bu kadar kısa sürede sönmesini ne polis şiddetine ne devlet baskısına bağlıyorum. Bence bunun nedeni ideoloji eksikliğidir.

4.
WSİ’nin yarattığı umut duygusallığı hangimizi etkilememiştir? ‘İşte şimdi devrim oluyor!’ diyenlerimiz olduğu gibi, işgal hareketini yaşadığı kente taşımaya çalışanlarımız da oldu. ABD genelinde, bu politik cesareti gösteremeyenler, küçük ve umutsuz kasabalarda yaşayanlar, orta sınıf ve küçük burjuvalar harekete para yağdırdı. Bir buçuk ay içinde WSİ’nin kasasında yarım milyon dolar vardı - 350 milyon nüfuslu bir ülkede gönlünden 10 dolar koparıp bağışlayan 50 bin kişi çıkmıştı. Bu para, her ne kadar şeffaf bir şekilde dağıtılsa da, söylemeye ne hacet, hareketin içinden birileri (oligarşi) kime ne kadar para verileceğine karar veriyordu.

İşin tuhafı, paranın harcanacağı hususlar da genelde işin lojistiğiydi. Avukatlar gönüllü çalışıyor, yiyecek bağışlanıyordu. Yaklaşan kış için gerekli kışlık kıyafetler ve kamp malzemeleri de yavaş da olsa geliyordu. Ama dediğim gibi, biriken paranın önemli bir kısmı, WSİ kampındaki performatif eylemliliklerde harcanıyordu. Örneğin, tiyatro grubunun malzemelerine veya kamptaki diğer etkinlikler harcanan para ciddi rakamlara ulaşıyordu. Kamp, gelen parayı kullanıp etkinlik yapmak isteyen grup ve bireylerle doluyordu. Ama yine, inatla kimse bu hareketin talep ve yöntemlerini belirtmiyordu. Hareket, tarihte hiç bir muhalif hareket nasip olmayacak bir gelir ve mali zenginliğe rağmen, bu varsıllığı eline yüzüne bulaştıran hareket olarak anılarımıza yerleşti.

Teşbihte hata olmaz, orada burada okumuşuzdur, Clinton’un birinci seçim kampanyası süresince sürekli aklında tuttuğu, ofisinde duvara astığı slogan şuymuş: ‘Her şey ekonomi, salak’.

WSİ kendi yarattığı ekonomiyi sürdürülebilir hale getiremedi. Bence bunun nedeni de ideoloji eksikliğidir.

5.
Hareketin ‘işgal ediyoruz’ diyerek aslında her hangi bir şeyi işgal etmemesi önemli bir tezattır. Bununla birlikte, bu işgal edememenin tam da gerçek Wall Street’in dibinde gerçekleştirilmesi aslında acınacak bir tablo oluşturmuştur. Kocaman banka gökdelenlerinin dibinde, Wall Street’i işgal ediyoruz diyorsunuz ve işe gitmek üzere yanınızdan geçenlerden kimse size katılmadığı gibi aslında sokağı işgal falan da etmiş değilsiniz, polis tarafından güvenlik çemberine alınan kamusal bir parkta kamp kurmuşsunuz. Dahası, bu park da devletin kamuya açık bir parkı.

Eskiden, 68‘lerde, işgal dendi mi, fiziksel işgal kastedilirdi. Bir fakülte ya da fabrika işgal edildi mi, orada işler durur, idare işgalcilerin eline geçerdi. Kimi zaman günler, kimi zaman aylar sürebilirdi bu işgaller. Wall Street’e bakınca, gökdelenlerin arasında ezilmiş küçücük bir kampta bir ‘işgal’ görüyorsunuz. Ayıptır.

Ben bu sorunun altında, artık eleştirmekten bile sıkıldığım post-yapısalcılığı görüyorum. Gayet militan ve radikal bir eylem olan ‘işgali’ tüm zorluklarından arındırarak, %99’un becerebileceği bir hale getirmenin tek yolu, bizzat işgal teriminin anlamını yapı-bozmaktır. İşgal sözcüğü ve eylemi anlamını yitirdiğinde, %99 artık korkmadan işgal edebilir istediğini. Wall Street’i işgal etmeden, Wall Street’i işgal edebilir; devrim yapmadan devrimci olabilir.

Yapmadığını yapmış olarak göstermek, bir reklamcılık tekniğidir. Adbusters da reklamcılık sektörünün tekniklerini göya sol bir politikayla birleştirmeye çalışmakta ve bunu politik bir kişiliksizliğe dönüştürmektedir. Bence bunun temelindeki neden de ideoloji eksikliğidir.

6.
Anarşistler son 30 yılda azla yetinir hale geldi. Artık herhangi bir harekete ya da eylemliliğe bir kaç anarşizan nüve sızdığında hemen seviniveriyoruz. WSİ’ye bakınca da aynı tamahkarlığı görüyorum. Lidersiz ve yatay örgütlenmeye sahip bir harekete bakıp, anarşislerin çoğunun neredeyse, ‘Eh bizim işimiz de buraya kadar!’ dediklerini seziyorum. Zira, dedim ya, ‘Bir iki ufak anarşizan yöntemi geniş bir hareketle paylaşabildiysek, ne mutlu bize’ noktasına takılıp kalan anarşizm ciddiye alınırlığını yitirmektedir.

Kabul, anarşistlerin kendine güvenlerini on yıllar sonra yeniden kazanmaları çok zor. Ne zaman, anarşist olmayan biriyle politika tartışırsam, bunu buram buram hissediyorum - anarşizm bir politik perspektif olarak görülmüyor ve küstahça yok sayılıyor.

Eh, iğneyi de biraz kendimize batırmanın zamanı geldi. İddialı ve coşkulu bir hareket olarak ortaya çıkar, ama ciddi bir politika üretemez, dahası bohemizmi ve lümpenliği anarşizmle eşanlamlı hale getirirseniz, insanların güvenini kaybetmeniz doğaldır. Bunu ektik, şimdi de biçiyoruz.

Bu sorunlarla boğuşmamızın en önemli nedenlerinden biri de pratiği gereğinden fazla kucaklayıp, işe yarayan kısa vadeli, günü kurtaran çözümleri aramaya çalışırken, ideolojiye sırtımızı dönmemizdir. Tu kaka bir sözcük olarak dahi görmeye başladığımız ideolojiyi ivedi olarak geliştirmenin, biraz bu yemeğe baharat eklemenin zamanı gelmiştir.

7.
Bu yazıda bir çok meseleyi ideoloji eksikliğine bağlamam elbette bütüncül bir yaklaşım değil. Buna iktisadi ve ahlaki politika geliştirmede geride kalmamızı eklemek zorundayım.

WSİ içinde kalan deneyimli aktif anarşist sayısı gitgide azaldı ve artık hareket tamamen terk edilmişlik hissine gömüldü. Hareketin yenilgisinden gocunmadan, soğukkanlı bir muhasebe yapmanın olgunluk olduğuna kendimizi ikna edemezsek, hangi amaçlarımıza ulaşabiliriz?


Share this:

Yorum Gönder

 
Designed by OddThemes & Distributed by Free Blogger Template