“Shaun of The Dead”den sonra gördüğümüz en yaratıcı
zombi komedisi “Zombieland”in yönetmeni olarak gönüllerimizi fetheden Ruben
Fleischer yeniden kamera arkasına geçince meraklanmamak zordu. Kadro da
komediye uygun olunca, vizyonda aradı gözlerimiz ama “30 Minutes Or Less” artık
ev sinemasında… Çok ülke gezip, vizyon görse de bir ara Eylül sonunda gösterime
girmesi beklense de, pek yakında olarak kalmıştı… İyi ki de kalmış…
Michael Diliberti’nin ilk senaryosunda, Fleischer son
yıllarda alışkanlık haline gelen bol karakterli, zemheri boşalan bir komedi yaratmak
üzere çıkmış yola… Ama bu çıkışta öncüllerinin formülünü tekrarlama yoluna
giderek baştan kayıplar mevcut.
Piyangodan büyük ikramiye kazanmış bir emekli askerin
ezik ve salak oğlu Dwayne’nin mirasa konma çabasını anlatmaya çalışıyor filmimiz.
Başkarakterimiz Nick, filme adını veren düsturun pizza dağıtıcısı… Eski püskü
arabasıyla alınan siparişleri yarım saatte yerine ulaştırmaktan sorumlu. Ev
arkadaşı da bir Hintli. Nick’in aşık olduğu kızın kardeşi desek mi… Dwayne
mirasa konmak için kendinden de salak arkadaşıyla babasını öldürtme fikrine
varıyor önce… Sonra bunu gerçekleştirecek kiralık katile verilecek parayı
bulmaya geliyor sorun… O sorunun çözümü de ilk gördükleri numarayı aramak
oluyor. Nick’e bomba yelek giydirip, git banka soy deniyor… Ve başlıyor olaylar…
Artık alıştık, her komedi de ezik salak bir karakterin
ondan da salak bir kankası olmasına… En yakın arkadaşın kızkardeşine aşık
olmaksa çoktan işlenen mevzuular… Zaten artık komedilerde en çok ezilen ve
güldürme malzemeleri olanlarda farklı kültürler. Dolayısıyla filmimiz, zaten
bolca örneklerini gördüğümüz karakterleri yaratıp bir miksere koyup karıştırmayı
uygun görmüş ve bundan yaratmaya çalışmış komedisini… Ek yan ürünleri de unutmamışlar…
80’lerin müzikleri, arabaları gibi malzemeler de cabası… Bunca formüle işten
bir komedi çıkması, ne kadar yaratıcı olduğuyla orantılı olunca tüm formülün
heba olması da şaşırtıcı olmuyor.
83 dakika boyunca ne tempo artıyor, ne heyecan…
Merakla beklenen ne bir sahne, ne de final söz konusu olunca durdurup
sıkılmazsanız bitirilebilen bir filme dönüşüyor “30 Minutes or Less”… Üstelik
oyunculuklarda bolca sorunlu… Her oyuncunun sönük performansı, filmin
sırtlayacak birinı aramasını doğuruyor ki, Jesse Eisenberg’in role pek
yakıştığını yada inandırıcı olduğunu söylemek mümkün değil zaten. Danny McBride’ın
da konservatif oyunculuk sergilemesiyle neresinden ümitlenseniz elinizde kalan bir
deneme haline geliyor film. Oyunculukların bu derece sırıtmasının sorumlusu da
yapım ekibi demeden geçmeyelim… Zira ev arkadaşı ve sevgili Hintli, kiralık
katil Meksikalı olunca bu kadar kolaycılığa kaçılması ancak salakları
güldürecek bir hazırlığın işareti…
Zombieland sonrası beklentilerimizi boşa çıkarıyor Ruben
Fleischer, 30 Minutes or Less’de… Fleischer’ın bir sonraki filminin Sean Penn’li,
Ryan Gosling’li 40’lı yıllarda geçen bir suç draması olmasına ne gözle bakmalı
orası da şimdilik meçhul… Anlaşılan komedi söz konusu olduğunda bir süre daha Apatow
ekibi dışındakilerden beklenti duymadan geçeceğiz filmin karşısına…
Yorum Gönder